Mahlûkat Film Konusu ve Oyuncuları..! Mahlûkat filmi, 18 Şubat günü vizyona girmiş ve film severler ilebuluşmuş olan korku temalı bir filmdir. Yönetmenliğini ve senaristliğini Siccin ve Musallat filmlerinin yönetmeni Alper Mestçi üstlendi.
Sitemizde daha önce sizler için yazdığımız film ve dizi önerileri için seafoodplus.infobağlantısına gidebilirsiniz.
Çok vakit kaybetmeden Mahlûkat filmi hakkında bilgileri verelim. İşte Mahlûkat film konusu, oyuncu kadrosu ve diğer tüm detayları..!
Orijinal İsmi: Mahlûkat
IMDb Puanı: 6,8 / 10
Yapım yılı:
ilk vizyon tarihi: 18 Şubat
Yaş Sınırı: 18 Yaş ve Üzeri
Süre: 1 saat 33 dakik
Yönetmeni: Alper Mestçi
Senarist: Alper Mestçi
Yapımcı:
Yapım Şirketi: Aytaç Medya, Metronom Yapım, Fikri Harika Prodüksiyon
Başrol Oyuncuları: Adnan Koç, Seda Oğuz, Kurtuluş Şakirağaoğlu
Türü: Korku
Yapım Ülkesi: Türkiye
Kanal: Sinema
Mahlûkat filmi, yıllar önce Mardinde yaşanmış olan gerçek bir olaya dayanmaktadır. Filmin hem yönetmenliğini hem de senaristliğini Siccin, Musallat, Gen ve Kanal-i-zasyon gibi filmleri ile ön plana çıkan ve büyük gişe başarısı elde eden Alper Mestçi yapıyor.
Filmin Sloganı: Korkacak Bir Şey Yok, Çok Şey Var
Film, 18 yaş ve üzeri kişiler için uygun olduğu için kesinlikle yanınızda çocuğunuz varken izlemeyin.
Mahlûkat filmi, 18 Şubat günü film severler ile buluştu. Film, normal şartlarda, yılının Temmuz ayında yayınlanacaktı. Fakat dünya genelinde ortaya çıkan korona virüs salgını sebebi ile filmin yayınlanması oldukça ileri bir tarihte gerçekleşti.
Mahlûkat filminin oyuncuları şu şekildedir;
Dikkat: 18 Yaş ve Üzeri için Uygundur.
Mahlûkat
Mestçi’den Yeni Bir Ecinni Öyküsü…
Ülkemiz korku sineması türü yapımlarının en bilinen yönetmenlerinden Alper Mestçi’nin aynı zamanda senaryosunu da yazdığı son filmi “Mahlûkat” bu hafta itibariyle gösterime girdi.
Korku sineması aslında klişelere çok yaslanılmaması gereken ancak ister istemez mistik hislere, fantastik ögelere kendisini çokça kaptıran ve aslında oldukça yetenek isteyen bir alan. Dünya sinemasında çok başarılı örnekleri var. Henüz yüzyılın ilk çeyreğinde Robert Wiene’nin “Dr. Caligari’nin Muayehanesi” ya da F.W. Murnau’nun Alman dışavurumculuğunun etkisindeki “Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi”, bu türün aslında erken dönem sinemanın önemli alanlarından olduğunu gösteriyor. Sonrasında ise, tabi ki Alfred Hitchcock filmleri ile birlikte “Cinnet”, “Resident Evil”, “Testere” serileri, “Diğerleri” gibi özgün yapımlar da ilk akla gelenler.
Bu çeşitliliğe bakıldığında Batı Sinemasında sadece zombilere, ölülere, cin ya da perilere dayanan bir korku türünün değil, aynı zamanda gerginliği her an saklı tutan unsurları izleyicinin gözüne sokmayan, gerilimi her an hissettiren örnekleri de görüyoruz. Biz de ise bu türün çok da parlak yapımları yok: Aydın Arakon’un yapımı Çığlık’ı ile başlayan türün örnekleri, özellikle “Drakula” serileri ile bir süre sonra fantastik kahramanların başat öğe olduğu yapımlara doğru yol aldı. yılında Metin Erksan’ın yönettiği “Şeytan” filmi bir sene önceki Wiliam Friedkin’in “The Exorcist” filminin tamamen bize uyarlanmış haliydi. Friedkin’in şeytan çıkarma seansındaki papazı gitmiş, Erksan’ın yapımında bunun yerine İslami bir uyarlama ile imam gelmişti.
Sinemamızda korku filminin asıl ortaya çıktığı dönem ise Kutluğ Altuğ’un tarihli “Karanlık Sular” filmi bir tarafa bırakılırsa ’lı yıllardır. Ancak bu dönem korku türünün özellikle iki ana temsilci ismi olarak “Dabbe” serileri ile bilinen Hasan Karacadağ ile “Musallat”, “Siccin” ve “Üç Harfliler” gibi filmleri ile bilinen Alper Mestçi’nin öne çıktığını görüyoruz. Karacadağ ve Mestçi’nin filmleri yer yer dini bazı ögeleri de kullanarak, toplumdaki muhafazakârlıkla da uyumlu, insan dışı varlıklar olarak görülen “Şeytan”, “Cin” gibi dinde de kendine yer bulan varlıklar ile büyü, töre ilişkileri gibi geleneksel yapılara yaslanmakta
Artık Nar-ı Cellatsın!
Gelelim Mestçi’nin bu hafta gösterime giren ve “korkacak bir şey yok, çok şey var” gibi iddialı sözlerle gösterime giren “Mahlûkat” filmine. Öncelikle peşinen söyleyeyim, izlemeye gittiğim hiçbir filme önyargıyla yaklaşmam. Yönetmenin önceki filmleri ya da bizim korku sinemamızın zayıflığı, bu konudaki beceri yetersizliğimiz, izlediğim filme olan yaklaşımıma olumsuz etkide bulunmaz. Üstelik bahsedilen yönetmen Alper Mestçi olduğunda, bu ismin korku filmleri üzerine ciddi bir geçmişe sahip, kamera çekimleri ve tekniğine de vakıf birisi olduğunu da bilerek konuşuyorum.
Şimdi filmin konusuna gelelim: Filmimiz Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı bir köyde geçiyor. Filmin açılış sahnesinde olayların gerçek bir hikâyeden, kahramanların isimleri değiştirilerek yansıtıldığı belirtilerek başlıyor. Araf (Adnan Koç) zaman zaman Arapça cümleler de kuran, saçı sakalı birbirine karışmış bir karakterdir. Ancak dış ses olarak sürekli kendisini suçlayıcı mekanik kadın sesleri gelir. Eşi ve kızı olarak bildiğimiz bu seslerden anlıyoruz ya da öyle sanıyoruz ki bunlar Araf’ın kızı olan Hilal (Alara Kardak) ve eşi Melek’in sesleridir. Sonrasında sakat bir kadının, özellikle kameraya yansıyan grotesk görünümü ve kardeşine ilişkin geçmiş bazı unsurları söylemekle söylememek arasında halleri ile Zehra (Seda Oğuz) karşımıza çıkar.
O, ölümlerden Araf’ı sorumlu görür. Kurtuluşunun ölümde olduğunu söyler. Sonra ileride mutlaka dinsel söylevlerde bulunacağına dair öngörülerde bulunduğumuz aksakallı amcamız Burhan Hoca (Kurtuluş Şakirağaoğlu) etrafında gelişen hikâye ile tanışıyoruz. Orada da yine Araf’ın öyküsündeki gibi geçmiş ölüm travmasından kaynaklı suçlamalar vardır. Burhan Hoca, oğlu Suat’ın (Sertaç Teker) ölümünden sorumlu görülür. Ve bu kesişim etrafında aslında tüm Mestçi filmlerinde karşımıza çıkan tüm bu tuhaf geçmiş dramlarından şeytani bir mahlûkatın musallat olduğunu anlarız. “Filmin sürprizini kaçırmak istemem” demek isterdim fakat film zaten sürpriz barındırmıyor ki!
Son kısımlarda Burhan Hoca’nın Araf’a söylediklerini henüz ilk başta anlamak için doğrusu âlim olmaya da gerek yok. Neyse, biz yine çok detaya girmeyelim. “Habislikten hadisliğe” doğru kelime oyunları ile tutulan bir yol var ortada ve bu haliyle de din ile de bir bağdaşım serilmeye çalışılmakta. Üstelik dervişane ve kâmili bir hal ile de artık Araf bir bakıma “Nar-ı Cellat” olmaya yol almakta. Ve aslında yine bu türün klişelerinden olan bir bakıma imtihana maruz kalma haline de tanıklık ediyoruz (mu?)…
Korku Mantıktan Daha Kuvvetlidir…
Öncelikle filmin kurgusal sorunları o kadar çok ki. Burhan Hoca’nın hikâye edildiği kısmı yarım bırakılıp tamamen acelecilikle Araf’ın tarafı bitirilmeye çalışılmış. Ve yine dini tema ile Mardin’e özgü evlerin otantik havası bağdaştırılarak bir cazibe hali yaratılmaya çalışılmış. Fakat senaryo iyi olmayınca mekân da sizi kurtarmıyor. Ve de teknik. Korku sinemasının tüm klişelerini bu filmde de görmek mümkün. Kesintili çekimler, koyu renkler, kan, parçalı vücutlar, tuhaf gözler ve kefen benzeri kıyafet giymiş kadınlar, tabutlar, ani çekim planları, irkilten ses efektleri. Hepsi ölümü hatırlatmakta. Ancak kahramanların sürekli tekrarlı olarak cümle kurmaları, makyajlardaki o basitlik, oyunculukların oldukça kötü olması ve Mardin ağzıyla sadece Araf’ın konuşması ile diğer tüm köylülerin nerede ise İstanbul Türkçesi ile zuhur etmeleri olumsuz anlamda yenilik olarak karşımıza çıkıyor.
Bu hali ile Mestçi’nin en iddialı bu yapımının belki de içlerinden en kötüsü olduğunu söyler hale geliyoruz maalesef. Artık bu cinli, perili ve zorlama senaryolarla izleyenlerin korkmalarını beklemek kabak tadı vermeye başladı. Bir Yunan atasözü olduğunu bildiğim “Korku Mantıktan Daha Kuvvetlidir” sözünü de anımsatarak korkunun artık daha ciddi olarak ele alınma zamanının geldiğini belirtmek isterim. Çünkü bu cinli, perili yapımlar artık korkutmuyor, sadece izlerken bizleri fevkalade yoruyor.
Kendi adıma sinema salonuna girerken hayallerim korku iken, salon içinde gerçekler olarak yer yer gülme krizine ve de çokça sıkılma duygusuna kapıldım. Üstelik filmin süresi de bir buçuk saati itibariyle bu kadar kısa iken. Şunu anlayalım artık lütfen; hayat o kadar korkutucu ki zaten ve de bilgisayarın hayatın her alanına girmesi ile de bunların izlencesi de bu denli kolayken, artık bu türden kolaya kaçan filmler korkutmuyor. Korkmuyoruz, içine bolca cini de, habis varlıkları da koyun olmuyor… Korkutmuyor…
Yönetmen / Senaryo : Alper Mestçi
Görüntü Yönetmeni : Kadir Yücel
Kurgu : Efe Hızır
Müzik : Reşit Gözdamla
Oyuncular : Adnan Koç, Alara Kardak, Seda Oğuz, Simge Konrat, Kurtuluş Şakirağaoğlu, Öykü Gökduman, Özge Deniz Asyalıoğlu, Yasir Yılmaz, Elif Baysal, Hüseyin Taş
Türkiye / Korku-Gerilim / 93 Dk.
This new film by Alper Mestçi, who is known for his movies « Siccin » and « Musallat », is about a real scary case in the Mardin, a Southeastern Anatolian city in Turkey.
Ay baygınlık geçirecektim. Baba gözlerime bak, evine git yanımıza gel, Suat'ı hiç özlemiyor musun Burhan, şunu yaptım bunu yaptım Bir cümleyi 30 kere söylemelerine delirdim, senarist replik yazmaya üşenmiş herhalde. Türk korku filmleri pek benim alanım değildir zaten ama bu kadar sıkılacağımı düşünmemiştim. Filmin özeti: herkes kafayı yemiş.
mahluk diye filme gittik ama burda yok diye bunu giriyorum
kahkaha atarak izledik aşşşırı boktandı aşşşşşşşşşşşırı
I was actually gonna give half star but thanks to the balloon scene made it 1 star.
Alper Mestçi'yi diğer ecinnilerden bir tık ayrı tutardım ancak yanılmışım
yayınlandığı dönem burada bulamamıştım. bu geç kalınmış bir entry… o kadar uzun ve boğuktu ki film arasında salondan ayrılacaktım. büfeden mısır ve frigo aldım bu sayede onları salonda rahat yerim diye düşünüp filmin ikinci yarısını izleyebilmiştim.
aslında gittiğimiz film mahlukat değil mahluktu ama müthiş bir film olmasına rağmen siteye eklememişler
bircan film elinize sağlık ne kadar oyunculuk yapamayacak insan varsa koymuştunuz filme hocanın ve seher adlı yasak aşk mağduru kızın yaptığı role kahkaha atmaktan izleyemedim bu kadar kötü olamazdı bağıra bağıra izledim salondakilerin de keyfi kaçtıysa kusura bakmasınlar ama bu filmi ciddi izleyenin aklına sıççççççarım
DOMUZ KAFASI DİYE KOYUN KAFASI KOYMUŞLAR DOMUZ KAFASI DİYOLARDI AMK
Alışılmışın dışında hikayenin çözümlenmesini izleyiciye bıraktığı için farklı bir yapım olmuş. Oyunculuklar hiç fena değildi. Alper abim farklı bir şeyler denemiş ama Türklere korku filmi hala sırıtıyor. Cin tasvirleri gerçekçi olmak yerine daha gizemli ve akıllarda boşluk bırakarak yapılsaydı daha korkutucu olacağını düşünüyorum.
Alper mestci ismine güvenerek gittik ancak bu sefer umduğumuzu bulamadık. Olmadı Alper bey 😔
Arkadaşım yüzünden girdiğimiz film, filmi bitiremeden söverek geri çıktık. Anasını sikiyim böyle filmin. İğrenç.
Alper Mestçi sen iyi bir insansın ama aga bu nedir?
Buraya review yazarsam siyasi olmayan tek hakaret davamı davet etmiş olurum muhtemelen.
eren aktan yüzünden izlediklerim
Alper Mestçi'nin yönettiği Mahlûkat, Mardinde yaşanmş gerçek bir korku vakasn konu ediniyor.