mai ve siyah sadeleştirilmiş / Mai ve Siyah-Sadeleştirilmiş Basım - Halid Ziya Uşaklıgil - Satın Al | seafoodplus.info

Mai Ve Siyah Sadeleştirilmiş

mai ve siyah sadeleştirilmiş

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL • Mai ve Siyah İletişim Yayınları • İletişim Klasikleri ISBN © İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI , İstanbul DİZİ YAYIN YÖNETMENİ Murat Belge YAYINA HAZIRLAYAN Emre Bayın KAPAK Suat Aysu KAPAK RESMİ Diran Çırakyan UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTİ Celal Galip BASKI Ayhan Matbaası · SERTİFİKA NO. Mahmutbey Mahallesi, Devekaldırımı Caddesi, Gelincik Sokak, No: 6/3 Bağcılar, İstanbul Tel: 32 38 • Faks: 05 63 CİLT Güven Mücellit · SERTİFİKA NO. Mahmutbey Mahallesi, Devekaldırımı Caddesi, Gelincik Sokak, Güven İş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 00 04 İletişim Yayınları · SERTİFİKA NO. Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih İstanbul Tel: 22 • Faks: 12 58 e-mail: [email protected] • web: seafoodplus.info HALİT ZİYA UŞAKLIGİL Mai ve Siyah YAYINA HAZIRLAYAN Seval Şahin SADELEŞTİRİLMİŞ BASIM ORHAN KOÇAK’IN SONSÖZÜYLE HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ’te İstanbul’da doğdu. Uşak’ın Helvacızadeler adıyla bilinen eski bir ailesine mensup dedesi aynı zamanda bir halı tüccarıdır. Babası Hacı Halil Efendi, babasının halı mağazasında çalışan bir “fikir ve his” adamıdır. Annesi Kayserili Hacı Bey ailesinden Behiye Hanım’dır. 10 yaşına kadar İstanbul’da, 24 yaşına kadar ise İzmir’de yaşar. İlk eğitimine Mercan Mahalle Mektebi’nde, Sa- raçhane Sıbyan Mektebi’nde ve Fatih Askerî Rüşdiyesi’nde devam eder. Bu yıllarda babası ve dedesiyle Gedikpaşa’ya sık sık gider ve tiyatro onu çok etkiler. Aile Mart ayında İzmir’e gelir. Halit Ziya, evde Fransızca dersleri alır; Ahmet Mithat’ın, Namık Kemal’in, Recaizade Ekrem’in, Abdülhak Hamit’in eserlerini okur. Bir süre İzmir Rüşdiyesi’ne devam eder, ancak ’de İzmir’deki Mechitariste rahiplerin okuluna gönderilir. Okulda Fransızca ile birlikte İtalyanca öğrenir. yılında okulu bitirir. Bir yandan İngilizce özel dersler alır, Almanca öğrenir. İtalyan ve Fransız operet kumpanyalarının oyunlarını izler, İzmir’in tanınmış hanendesi Wideman’dan müzik dersleri almaya başlar. Uşşakizâde Mehmet Halit imzasıyla Hazine-i Evrak’ta 3 Mart ’te ilk yazısı yayımlanır. Tevfik Nevzat ve Bıçakcızâde İsmail Hakkı ile 1 Mart - 15 Ağustos tarihleri arasında Nevruz’u çıkarır. Burada Alfred de Musset ve Victor Hugo gibi Fransız romantiklerinden çeviriler yapar. Dergide ayrıca bilimsel yazılar da kaleme alır. İzmir Rüşdiyesi’nde Fransızca öğretmenliği yapmaya başlar, sonradan bu okulda Türkçe ve edebiyat dersleri de verir. Burada verdiği dersleri Kavaid-i Lisan-ı Türkî (), Fransızca Muallimi adlarıyla kitap halinde yayımlar. 13 Kasım ’da Tevfik Nevzat ile Hizmet’i çıkarır. Burada çeviri, mensur şiir, fen ve edebiyata dair makaleler yayımlar. Sefile, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Heyhat, Deli, Bu muydu?, Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası bu devre ait eserleridir. yılları arasında aynı dergide Mensur Şiirler’ini ya- yımlar, “Küçük Kitaplar” başlığı altında eserlerini basar. ’da evlenir, ilk çocuğu Vedide’yi kaybeder. Osmanlı Bankası’ndaki memuriyetinin ardından Vilayet Mesalih-i Ecnebiye’de baş kâtip olarak çalışır. 4 Mart ’te Reji İdaresi baş kâtiplik görevini kabul ederek İstanbul’a gelir. Buraya geldikten kısa bir süre sonra Muhaberat-ı Türkiye ve Tercüme Kalemi müdürlüğüne getirilir. İstanbul’da Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Ahmet Rasim, Hüseyin Siren, Rıza Tevfik, Cenap Şahabettin gibi dönemin yenilikçi edebi- yatçılarıyla bir araya gelir. Servet-i Fünûn ve Mektep dergilerine yazmaya başlar. İzmir’de yazdığı eserlerin kitap halindeki basımlarını yapar. Servet-i Fünûn’da tefrika ettiği Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnû, ona büyük bir şöhret kazandırır. Bu arada İkdam ve Sabah’ta da düzenli olarak hikâyeleri yayımlanır. Meşrutiyet’in ilanının ardından Reji komiserliğine tayin edilir. Darülfünûn-ı Osmanî’de Batı edebiyatı ve estetik ders- leri verir. ’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önerisiyle padişaha baş kâtip olarak teklif edilir. Bu görevde Temmuzuna kadar kalır. Bu görevin bitiminin ardından Darülfünun’daki derslerine dö- ner. Burada kesintilerle ’a kadar verdiği dersleri yılları arasında kitap halinde yayımlar. Yazdığı oyunlar Darülbedayi’de sahnelenir. ’te İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Maliye Nazırı Cavit Bey’in işini kolaylaştırma zeminini hazırlamak üzere Paris’e gönderilir, buradan Bükreş’e geçer. Karaciğerindeki rahatsızlık sebebiyle Viyana’ya ve Karlsbad’a, ardından İsviçre ve Fransa’ya geçtikten sonra İstanbul’a geri döner. yılları arasında Almanya’da görevlendirilir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yılları arasında Millî Mecmua, Güneş, Resimli Ay ve Hayat dergilerinde hikâyeleri, hatıra yazıları çıkar. yılları arasında Cumhuriyet’te hikâyeleri, makaleleri çıkar ve Kırk Yıl ile Saray ve Ötesi’ni yayımlar. arasındaki yazıları ve oğlu Halil Vedat’ın ölümüne dair hatıraları Son Posta’da yer alır. ’deki Türk Dili Kurultayı’nın ardından daha önceki eserlerinin dillerini sadeleş- tirmeye girişir. 27 Mart ’te ölür. Bakırköy Mezarlığı’na oğlu Halil Vedat’ın yanına gömülür: Eserleri: Roman: Sefile (Hizmet, nr. ), Nemide (), Bir Ölünün Defteri (), Ferdi ve Şürekası (), Mai ve Siyah (), Aşk-ı Memnû (), Kırık Hayatlar (), Nesl-i Âhir (); Büyük hikâye: Deli (Hizmet, nr: ), Bir Muhtıranın Son Yaprakları (), Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (), Bu muydu? (), Heyhat (), Valide Mektupları (), Küçük Hikâye: Tuhfe-i Letâif (), Küçük Fıkralar I-III (), Bir Yazın Tarihi (), Solgun Demet (), Bir Şiir-i Hayal (), Sepette Bulunmuş (), Beyaz Şemsiye- Elfin (Selâmi İzzet ile, ?), İzdivac-ı Müteyemmin - Akşamcı (Halit Fahri ve F. Celâlettin ile, ?), Mayıs Pazarı-Bir Deli (Mehmet Rauf ile, ?), Bir Hikâye-i Sevda (), Hepsinden Acı (), Aşka Dair (), Onu Beklerken (), İhtiyar Dost (), Kadın Pençesi (), İzmir Hikâyeleri (); Mensur Şiirler: Mezardan Sesler (), Mensur Şiirler (); Tiyatrolar: Füruzan (), Kâbus (), Fare (); Hatıra ve Gezi Yazıları: Almanya Mektupları (Tanin nr: , ), Alman Hayatı (Tanin nr. , ), Kırk Yıl (), Saray ve Ötesi (), Bir Acı Hikâye (); Makaleler: Kenarda Kalmış (), Sanata Dair I-II-III-IV (, , , ); Edebiyat Teorisi: Hikâye (), Batı Edebiyatlarına Dair Eserleri: Garptan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransız Edebiyatının Nümune ve Tarihi: Medhal: Ezmine-i Mutavassıta ve On Altıncı Asır, c. 1 (), Tarih-i Edebiyat-ı Garbiyeden Fransa Edebiyatı Dersleri (), Tarih-i Edebiyat-ı Garbiye, Kısm-ı Sâni: İspanyol Edebiyatı (), Alman Edebiyatı Tarihi ( ), Yunan Tarih-i Edebiyatı (), Latin Tarih-i Edebiyatı (). Çeviriler: Demirhane Müdürü (George Ohnet’den, ), Esrâr-ı Serendip (Louis Jacolliot’dan, ), Nâkil I-IV (), Fennî Kitaplar: Haml ve Vaz-ı Haml (), Mebhasü’l-kılıf (), Bukalemun-ı Kimya (), Hesap Oyunları (), İlm-i Sima (), Kanun ve Fenn-i Velade (), Birkaç Yaprak (). İ Ç İ N D E K İ LE R SUNUŞ / SEVAL ŞAHİN 7 Mai ve Siyah AHMET CEMİL’İN İSTANBUL’U EKLER Ek I: Şiirler Ek II: Zaman Çizelgesi SONSÖZ KAPTIRILMIŞ İDEAL: MAİ VE SİYAH ÜZERİNE PSİKANALİTİK BİR DENEME / ORHAN KOÇAK SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA SUNUŞ SEVAL ŞAHİN Mai ve Siyah Türkçede yazılmış en güzel romanlardandır. Türkçede mo- dern romanın başlangıcı kabul edilen bu eser yıllardır değerini korumak- ta ve zevkle okunmaktadır. Eser, ilk olarak Servet-i Fünûn dergisinde 23 Mayıs - 27 Mart (nr. ) tarihleri arasında 45 sayı ve re- simli olarak tefrika edilmiş; ardından resimli olarak ilk defa yılında Âlem Matbaası tarafından yayımlanmıştır. Elinizdeki baskıda eserin yılında yazarı tarafından yapılmış sade- leştirilmiş halidir, bu sebeple eserde herhangi bir sadeleştirme yapılma- mıştır. Fakat esere, ilk baskısında yer alan ve Diran Çırakyan tarafından yapılmış illüstrasyonları da ekledim. Mai ve Siyah, Latin harfleriyle ilk olarak yılında Hilmi Kitabevi ta- rafından basılmıştır. Bu baskı, Halit Ziya’nın bir önsöz ekleyerek kendisi- nin sadeleştirdiği metnin de ilk baskısıdır. Ardından aynı yayınevi eseri ve yıllarında yeniden yayımlar. yılından itibaren İnkılap ve Aka Yayınevleri eseri basmaya başlar. ve ’deki baskıların ar- dından ’da Nevzat Kızılcan eseri sadeleştirir ve bu şekilde basılmaya başlar. yılında H. Fethi Gözler eseri yeniden sadeleştirir. Mai ve Si- yah yılından itibaren sadece İnkılap Yayınları etiketiyle çıkmaya baş- lar ve bu kez de romanı Şemsettin Kutlu sadeleştirir. , , yıllarında bu şekilde üç baskı yapar. yılında Özgür Yayınları, Enfel Doğan’ın notlu ve sözlüklü olarak 7 hazırladığı, baskı karşılaştırmalarının olmadığı, ’deki sadeleştirilmiş nüshanın esas alındığı bir baskı yayınlar ve yılına kadar da bu kitap , , , yıllarında dört baskı yapar. yılında Bülent Yorulmaz eserin tefrikasını, ’de yapılmış ikin- ci baskısını esas alarak 1. ve 3. baskısı ile karşılaştırarak yayına hazırlar. (bkz. Bülent Yorulmaz, Halit Ziya Uşaklıgil - Mai ve Siyah - Mai ve Siyah Romanının Karşılaştırmalı Baskısı, Lefkoşa, ) Eserin yılında telif haklarının sona ermesinin ardından birçok baskısı yapılmıştır. Eseri yayına hazırlarken mümkün oldukça ’deki imlaya bağlı kal- dım. Ancak, – ibaretdi, gelmişdi gibi uyuma girmemiş ekleri uyuma sokarak iba- retti, gelmişti, – bağçe gibi kelimeleri günümüzde kullanıldığı şekilde bahçe, – içmiyecek, bekliyerek gibi kelimeleri içmeyecek, bekleyerek, – cevab, mürekkeb, mekteb gibi kelimeleri cevap, mürekkep, – parmağile gibi kelimeleri parmağıyla, – gülmeğe, bayılmağa gibi kelimleri gülmeye, bayılmaya, – da’vetliler, me’muru gibi kelimeleri davetliler, memuru, – Ali Şekib, Ahmed Cemil gibi özel adları bugün yazıldığı gibi Ali Şe- kip, Ahmet Şevki, – Ahmed Cemilin gibi özel adlardan sonra ayrılmayan ekleri ayırarak Ahmed Cemil’in, – senedenberi bitişik yazılı kelimeleri seneden beri, – men’edecek gibi kelimeleri menedecek, – mecdiye, valde gibi kelimeleri mecidiye, valide – hulya, terceme, ba’zan gibi kelimeleri hülya, tercüme, bazen şekline getirdim. Eğer anlam değişikliği yoksa ayın ve hemze kullanım- larından kaçındım. Günümüzde kullanılmayan kelimelerin her sayfanın altında dipnotlarla karşılıklarını verdim. Avrupa dillerinden geçen kelime- lerde kelimenin orijinal dilindeki halini yazdım. Eserde noktalama işaret- lerinin kullanımında herhangi bir müdahalede bulunmadım. Bugün kul- lanılmayan ve yüzyıl Arap harfli metinlerinde hem virgül hem de üç noktaya karşılık gelen bir anlamı vurgulayan (..) işaretinde de, yazarın üslubunu da etkileyen bir unsur olduğu için herhangi bir değişiklik yap- madım. Mai ve Siyah’ın baskısında bulunan ancak baskısın- da yer almayan bazı cümle ve ifadeleri ( ) içinde gösterdim. Eserin bu- 8 günkü okurla arasındaki mesafeyi kısaltabilmek amacıyla metinde ge- çen saat, para, uzunluk ve ağırlık birimlerini günümüz birimlerine çevir- dim ve bunları da dipnotlarda belirttim. Bunlarla beraber metinde yer alan birçok kavramı ve meseleyi dipnotlarda açıkladım. Romanda Ahmet Cemil ve Hüseyin Nazmi’nin birlikte çevirmeye çalıştıkları Edmond Hara- court’un “Makber” adlı eserinin çevirisini, Ahmet Cemil’in tek başına çe- virmeye çalıştığı Lamartine’in Raphaël’inin döneminde yapılmış bir tercü- mesini, dönem edebiyatından bahsettiklerinde özellikle değinilen Recai- zade Mahmut Ekrem’in “Hilâl-i Seher” şiirini kitabın sonunda yer alan Ek- ler kısmını koydum. Mai ve Siyah romanı, Ahmet Cemil’in gözünden bize aktarılan beş yıl- lık bir zaman dilimini kapsamaktadır. Bu zaman diliminin çizelgesini ro- manda zamana dair verilen ifadelerden yola çıkarak kitabın sonundaki EK-2 kısmında gösterdim. Yaklaşık üç yıllık bir sürece yayılan bu çalışmada uzun uzun Mai ve Si- yah konuştuğum, yardımlarını gördüğüm Hanife Koncu, Müjgân Çakır, Didem Ardalı Büyükarman, Banu Öztürk, İpek Bozkaya, Sait Çangır, Bel- ce Ünüvar, Kerem Ünüvar, Emre Bayın, Şule Gürbüz, Ebru Aykut, Nur- çin İleri, Fatih Altuğ, Fatih Bakırcı, Sevan Değirmenciyan, Yağmur Yıldırı- may, Meryem Çakır, Ezgi Bilgi Gümüş, Esin Hamamcı, Abdullah Altınay ve Mehmet Fatih Uslu’ya çok teşekkür ederim. Takdirler onların hatalar benimdir. Böyle bir çalışma sonuçta aslında hiçbir zaman bitmeyen bir iş demek. O yüzden kitabı okuyanların eklemeler, hatalar ve öneriler için bana ula- şabilmesi amacıyla bir eposta adresi oluşturdum. maivesiyahiletisim@ seafoodplus.info adresine yazarsanız çok sevinirim. Amacım Türkçede roman tarihinde çok büyük bir hamle olan bu eserin metnini mümkün olduğu kadar doğru bir şekilde yayına hazırlamak oldu. Umarım bir nebze de ol- sa bunu başarabilmişimdir. Kadıköy 9 Birkaç Söz Mai ve Siyah için sadeleştirilmesi vs yeni yazı ile tekrar basılması hakkında ısrar edenler olduğu gibi eserin, yeni yazı ile basılmasına değil, fakat sadeleştirilmesine itiraz edenler de bulundu. Eser eski halinde mevcut olmakta devam ediyor, eğer ona genç nesil de rağ- bet edecekse yeni yazı ile basılması bir zaruret demek oluyor, bu taktirde de sadeleşmesine şiddetle lüzum var; mademki yeni nes- le mahsus olacaktır, lisanını1 onun kabul edebileceği bir şekle sok- mak teşebbüsün tabii bir icabı demektir. Ancak sadeleştirmek için ne yaptım: Terkipleri, menus2 olma- yan kelimeleri, ağır cümleleri bugünün zevkine uydurmak iste- dim. Üsluba, ibarelerin inşa tarzına, velhasıl eserin bünyesine as- la dokunmadım. Aksine hareket, kitabı esas mahiyetinden soy- mak olurdu. Terkipleri ve kelimeleri değiştirirken bunların hayale ait olan vasıflarını açık lisan ile muhafaza ettim. Hatta mesela: “Bârân-ı elmas”,3 “Bârân-ı dürr-i siyah”4 terkiplerini, sonra hikâyenin kah- ramanı şairin kendi şivesinde kullandığı tabir ve terkipleri bırak- 1 Dil. 2 Alışılmış. 3 Elmas yağmuru. 4 Siyah inci yağmuru. 11 tım. Bunlara dokunmak mümkün değildi. Kitapta kalan lugatla- rı1 yeni nesilden menus bulmayanlar olabilir, fakat itikadımca2 ye- nilik, lisanını, yenisi kadar eskisini de, bilmemek değildir. Hiçbir millette hiçbir münevver3 genç yoktur ki kendi lisanının geçmişi- ne vakıf olmasın. Yapılan işe dair fazla izahata lüzum görmüyorum, vücuda gelen eser işin mahiyetini göstermeye kâfidir. İmlâ için de birkaç söz ilave edeceğim: Görülecek ki imlâda kendimce muvâfık4 bulduğum değişiklik- ler var. İctihad5 kapısı kapanmamış olduğundan ben görüşüme ve söyleyişime; göre yazdım, netekim bir taşra çocuğu da kendi, telaf- fuzuna göre bir imlâ kullanmaktadır ve kullanacaktır. Hiç kimse- ye “Beni taklit ve bu tarzı, takip ediniz!” diyecek salahiyete6 malik olmak iddiasında değilim, ancak kendi nefsime taalluk;7 eden sa- lahiyetle kanaat ediyorum. H ALİT Z İYA U ŞAKLIGİL 1 Kelime. 2 İnanç. 3 Aydın. 4 Uygun. 5 Anlayış. 6 Hakkı olma. 7 İlişkin. 12 Mai ve Siyah 1 Sofranın etrafında yedi kişi idiler. Bir gün, Mir’at-ı Şuun1 sahib-i imtiyazı2 Hüseyin Baha Efendi, matbaaya çehresinde başka bir sevinç parıldayarak girdiği zaman dört nüshadan beri devam eden dahili sanatlar makalesinin altına son kelimesini iri bir yazı şeklinde karalamak meşgul olan başmu- harrir3 Ali Şekip’e demiş idi ki: – Yarın değil öbür gün Mir’at-ı Şuun onuncu senesinin üç yüz altmış beşinci gününü ikmal4 ediyor. Çarşamba günü için Ali Şekip hemen cevap vermişti: – Hiçbir şey yazamam. Ziyafet verilmeyince bir satır yazı yok. Bu gece işte, Tepebaşı Bahçesi’nde5 yazı heyetine6 o ziyafet ve- riliyordu. 1 Mir’at-ı Şuun, şeylerin aynası anlamına gelir. 2 Gazetenin yazı işleri müdürü. 3 Başmuharrir, yani baş yazar, gazetenin ilk sayfasındaki makaleyi yazar. 4 Tamamlama. 5 Tepebaşı Bahçesi, Beyoğlu ilçesinde, Tepebaşı’nda yer almaktaydı ve yüzyılda şehrin açılan ilk parkı olmuştur. 6 Yayın kurulu. 13 Davetliler Mir’at-ı Şuun ceridesi1 muharirlerinden2 ibaretti. Bü- tün bu gençler dört saat hep içmişler, bir saat hep yemişlerdi. Şim- di parmaklarının arasında karnı doyduktan sonra yalnız meşgul olmak için oyalananlara mahsus gevşek bir eda ile yavaş yavaş yu- varladığı bir elmanın kabuğunu bir parçada çıkarmaya çalışan Ali Şekip’ten başka, hepsi, sandalyelerinin vaziyetini tebdil3 etmişler; sofradan az çok çekilmişlerdi. Sofrada artık yemek sonuna mahsus bir dağınıklık hüküm sürüyordu; kahvenin gelmesine kadar unu- tularak bırakılıvermiş elma, portakal kabukları ile dolu son tabak- lar, diplerinde kırmızı cüralar4 görünen şarap kadehlerinin yanın- da duruyor; sofranın kenarından yer yer çıkan tütün dumanı bir müddet dalgalanarak lambanın etrafında dönen bir bulut teşkil et- tikten sonra dağılıyor; beyaz örtünün üzerinde yüksek yemiş ta- baklarının, sürahilerin, kadehlerin, oraya bırakılmış bir fesin şa- rap lekelerine karışan gölgeleri lambanın oynak ziyası altında gâh küçülüp gâh büyüyor Şurada devrilmiş bir tuzluk Ötede bi- risinin can sıkıntısı ile üç çataldan teşkiline çalıştığı bir ehram Yer yer tabakların üzerine yahut şişelerin yanına bırakılmış peş- kirler Düşmüş de kaldırılmasına üşenilmiş bir bardak Sofra- yı baştan başa örten bir kargaşalık sanki yedi kuvvetli çenenin hü- cumundan yorgun düşmüş, melûl5 bir enkaz kümesi şeklinde se- rilmiş bir sofra. Hepsi başka bir vaziyette idi: Bir tarafta Ahmet Cemil –latif kıv- rıntılarla bükülerek kulaklarında dolaşan uzun sarı saçları6 ense- sine dökülmüş bir genç– ellerini ceplerine sokmuş, bacaklarını uzatmış, ağzında sallanan sigarasının mini mini bulutlarına süz- gün gözlerle dalmış düşünüyor; ta öbür ucunda Sait Raci –arka- daşlarının şaireyn7 diyerek alay ettikleri iki genç şair– diğer bir şa- 1 Gazete. 2 Yazarlar. 3 Değiştirme. 4 Yudum. 5 Kederli. 6 Burada uzunluktan kasıt saçların kulak hizasını biraz geçmesidir. Sarı saçlardan kasıt ise bugünkü anlamda sarı değil, metnin sonrasında da ifade edileceği gibi kumral renktir. 7 İki şair. 14 irin ayağına ip takmış sürüklüyorlar; biri –kısa, zayıf, kuru, öy- le ki susuz bir yerde yetişmiş zannolunur– yanında boş kalmış bir sandalyeye eğilerek iki sandalye ötede sahib-i imtiyaz Hüseyin Ba- ha’nın idare memuru1 Ahmet Şevki’ye tevdi2 ettiği dertlerini dinle- mek için kulak kabartıyor; kafaları buhar ile şişmiş olan bütün bu adamlar geciken kahveyi bekleyerek orada, şu perişan sofranın ke- narında yarım kalmış sözleri ikmal3 ediyorlardı. Herkes söylüyor, hiç kimse dinlemiyordu. Ahenksiz, vezinsiz aletlerden mürekkeb bir musiki heyeti gibi mukaddemesiz,4 müntehasız,5 kırık, dökük muhavereler,6 çok içilmiş, çok yenmiş zamanlara mahsus bir ser- seri fikir ve lisan akışı Ali Şekip elmasını soymuş idi, bozmayarak, sakatlamayarak çı- karmaya muvaffak olduğu kabuğu karşıda şaireynin arasına fırlattı: – Raci! Seni çatlattım!.. dedi. Onlar lakırdılarını kesmediler, Raci diyordu ki: – Bak fikirlerimin neticesini söyleyeyim. Onda tek bir şey var: Yalnız ben yazayım, benden başka kimse yazmasın, diyor! – Demek: Edebiyat inhisarı!7 Sahib-i imtiyazı: Hüseyin Nazmi. Raci gülerek sustuğu zaman bir aralık arkadaşı –parlak siyah gözlü, derin kırkılmış gür sakallı bir genç– başıyla Ali Şekip’i işa- ret ederek sordu. İkisi de onun şakasını anlamamıştı. Uzaktan vakayı takip eden kısa, kuru çocuk –Saip– yanlarına yaklaştı, yere düşen elma ka- buğunu bir ucundan tutarak gösterdi, nükteyi izah etti: Onun ri- vayetine göre meyvaların kabukları öyle tamam soyulursa şeytan çatlarmış!8 O, Ali Şekip’in latifesini pek parlak buluyor, kırık kı- rık çirkin bir sinirli kahkaha ile gülüyordu. Şaireyn bundan zevk alamadılar, Raci: 1 Bugün gazetelerin yazı işleri müdürlüğüne denk gelen pozisyon. 2 Emanet. 3 Tamamlama. 4 Başlangıç. 5 Son. 6 Konuşma. 7 İdare. 8 Elmanın kabuğunu hiç koparmadan soymadan bahsediyor. Eğer bunu yapabilirsen dileğinin tutacağına inanılır. Meyhane masalarında yaygındır. 15 – Puf!.. dedi. Soğuk!. Tahtessıfır1 30!.. Şunu Mir’at-ı Şuun’un bir sahifesinde imza koymadan neşretseler herkes Ali Şekip’in oldu- ğuna yemin ederdi. Başmuharrir2 işitmedi. Kendi kendisine: – Şimdi de ötekini çatlatmalı; diyordu. Ötede idare memuru –kısa, şişman; bıyıkları seyrek, o kadar ki yolunmuş zannolunur, yanakları kıpkırmızı, öyle ki berber saka- lından nişane bırakmamak için derisini soymuş kıyas edilir; hiçbir sinne3 sığmaz bir yaşta; bir adam ki yürürken yuvarlanıyor, otu- rurken gömülüyor denebilir– şairlerin fırkasına döndü, kendisi ile eğlenmişler zannı ile: – Ahmet Şevki Efendi’nin burada olduğu unutulmamalı dedi. İşitenler güldüler, idare memurunun kendisinden bahse- derken Ahmet Şevki Efendi demesinden herkes hoşlanırdı. Elleri ceplerinde düşünen Ahmet Cemil hafifçe dönerek dudak- larının arasından bir şey söyledi, fakat işitilemedi. Bu aralık kısa, zayıf kuru çocuk şairlerin yanından ayrılmış, tek- rar sahib-i imtiyazın sırlarına rağbet göstermiş idi. Bu sırada Hü- seyin Baha Efendi matbaa idare işleri memurundan bahsederek ve muhatabının bir sözüne cevap vererek diyordu ki: – Ne?.. İstikamet ha?.. Hay safderun4 hay! Elini versen parmak- larını eksik bulursun. Bu aralık Ali Şekip: – Kahve!.. diye bağırdı. Kahve içmeyecek miyiz?.. Kahve!.. O zaman, birden herkes bir şey eksik olduğunu, onu bekleyerek burada kaldıklarını hatırladılar, yedi ses bir nakarat gibi tekrar etti: – Kahve!.. Kahve!.. Sahib-i imtiyaz –Hüseyin Baha Efendi kendi isminden ziyade sı- fatının unvanıyla anılır– sahib-i imtiyaz parmağıyla uzaktan kah- ve getiren uşağı gösterdi. Bütün bu çılgın çocuklar ayaklarını vura- rak, çırpınarak, bağırarak nakaratı tekrar ediyorlardı: – Kahve!.. Kahve!.. 1 Sıfırın altı. 2 Başyazar. 3 Yaş. 4 Kolay kandırılabilen. 16

Servet-i Fünun neslinin, sanat, edebiyat ve tercüme hakkındaki görüşlerinin anlatıldığı Mai ve Siyah romanında aslında hayal ile gerçek arasındaki çatışma ön plandadır. Mir’at-i Şuûn gazetesinin kuruluşunun yılı için Tepebaşı’nda verilen yemeğe gazetenin yazar ve yöneticileri katılır ve o gece “bârân-ı elmas altında mai bir gece” yaşanır. Hüseyin Nazmi ile çok iyi arkadaş olan Ahmet Cemil, onun şiirlerinin yeni bir şiir akımına öncülük ettiğini ileri sürer. Eski şiir taraftarı Raci ise şiirdeki bu yenilikleri kabul etmez ve acımasızca eleştirir.
Ahmet Cemil’in, tanınan bir şair olma, bir matbaa satın alma, Lamia ile evlenme gibi hayalleri bulunmaktadır. Ahmet Cemil’in hayallerine kavuşup kavuşmadığının cevaplarının verildiği, Halit Ziya Uşaklıgil’in bir üslup ustası olduğunu ortaya koyduğu Mai ve Siyah Servet-i Fünun şairleri ile eski edebiyat taraftarlarının arasındaki çekişmeyi de ele alan modern tarzda yazılan romanlardan biri olması sebebiyle okuyucunun ilgisini çekmeyi hak etmektedir.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Özel Haber

baskı

İletişim Yayınları, eski eserlerin orijinal baskısının yanında eleştirel ve günümüz Türkçesine göre sadeleştirilmiş hallerini aynı anda basarak, bize kitap okuma alanında yeni imkanlar sunuyor. Tabii bu özel eserleri bugün de anlayabilmek ve yaşatmak ayrıca özel bir duygu. Kasım ’te Recaizade Mahmut Ekrem’in ünlü eseri “Araba Sevdası”nı yayımlayan yayınevi, Şubat ’de de Halit Ziya Uşaklıgil’in “Mai ve Siyah” adlı eserini yayımladı.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

(Recaizade Mahmut Ekrem)

ARABA SEVDASI

(Sadeleştirilmiş Basım)

Türk Edebiyatı’nın en özgün örneklerinden olan Araba Sevdası, Sultan Abdülaziz döneminde yaşanan bir trajikomik aşk hikayesini konu alır. Batılılaşmış, özenti karakterlerin dramı, ilk olarak bu romanla işlenmeye başlar ve kahramanımız Bihruz Bey, klasikleşir.

Sadeleştirilmiş bu baskıda, romanın orijinalinde yer alan resimlerin yanında kaynaklarını ve göndermelerini belirginleştiren metinlere, haritalara yer verilmiştir. Araba Sevdası, gerçek anlamda modern ilk romandır denebilir.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Araba Sevdası - Sadeleştirilmiş Basım

Recaizade Mahmut Ekrem

İletişim Yay.

S.:

Kitabı satın almak için tıklayınız: iletişim

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

(Recaizade Mahmut Ekrem)

ARABA SEVDASI

(Eleştirel Basım)

İlk taslağının ’da yazıldığı tahmin edilen ve ’da Servet-i Fünun Dönemi’nde tefrika edilen roman, ’de kitaplaştırıldı. Tanzimat sonrası dönemde öne çıkan en önemli Türkçe roman oldu.

Bu eleştirel basım, romanın orijinalinde yer alan resimlere ve tefrika ile kitap arasındaki farklara, romanın kaynaklarını ve göndermelerini belirginleştiren metinlere, haritalara yer verilmiştir.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Araba Sevdası - Eleştirel Basım

Recaizade Mahmut Ekrem

İletişim Yay.

S.:

Kitabı satın almak için tıklayınız: idefix

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

(Halit Ziya Uşaklıgil)

MAİ VE SİYAH

(Sadeleştirilmiş Basım)

Mai ve Siyah’ta, Halit Ziya Uşaklıgil, bireyin edebiyatta “birey” olarak da var olabileceğini göstermektedir. İşte bu sebepten bu roman, edebiyat tarihimizin köşe taşlarındandır.

Roman, şair olma hayalleri kuran genç Ahmet Cemil’in hayallerinin aksine umutsuzluklarla, yenilgilerle, mücadele geçen hayatını anlatıyor. Aynı zamanda dönemin özellikleri de kendini gösterir. Bu sadeleştirilmiş basım, ’de, bizzat Uşaklıgil tarafından sadeleştirilmiş nüshası üzerinden hazırlanmıştır.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Mai ve Siyah - Sadeleştirilmiş Basım

Halit Ziya Uşaklıgil

İletişim Yay.

S.:

Kitabı satın almak için tıklayınız: iletişim

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

(Halit Ziya Uşaklıgil)

MAİ VE SİYAH

(Eleştirel Basım)

Mai ve Siyah, edebiyatımızın karanlık romanı. Bu eleştirel basımda, ’de yayımlanan ilk baskısı temel alınır, ancak tefrikası da dahil edilir. Nüshalar arasındaki farklar işlenerek dönemler arasındaki edebi değişimleri ve dönüşümleri de ortaya çıkarır.

Bu basımda, yılı nüshasında yer alan resimlere ve ayrıca zenin dipnotlara yer vererek çok yönlü bir okumanın imkanını sunuyor.

Sadeleştirilmiş ve eleştirel baskılar bir arada: Araba Sevdası – Mai ve Siyah

Mai ve Siyah - Eleştirel Basım

Halit Ziya Uşaklıgil

İletişim Yay.

S.:

Kitabı satın almak için tıklayınız: iletişim

Türkkitapdeğişimromanhalit ziya uşaklıgil

Google News ile Takip Et

Osmanlıca aslından notlarla yayına hazırlayan Seval Şahin, Orhan Koçak'ın sonsözüyle.

Mai ve Siyah'ta Halit Ziya Uşaklıgil bireyin edebiyatta "birey" olarak da var olabileceğini gösterir. Bu nedenle roman, edebiyat tarihimizin köşe taşlarındandır.

Şair olma hayalleri kuran genç Ahmet Cemil'in şiirle, edebiyatla, sanatla doldurmak istediği ama daha çok umutsuzluklarla, yenilgilerle, mücadelelerle geçen hayatını anlatan Mai ve Siyah, aynı zamanda dönemin matbuat ve sanat dünyasında yaşananları da tüm canlılığıyla göseafoodplus.info ve Siyah'ın 'de bizzat yazarı tarafından sadeleştirilmiş nüshası üzerinden hazırlanan bu basım, dönemin ruhunu da yansıtan dil ve üslup özellikleri göz ardı edilmeden eklenen dipnotlarla günümüz okuruna da hitap ediyor. Ayrıca görseller ve sonsözle zenginleşiyor.

Halit Ziya, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olan atıya açılışın insanını vermekle bugünkü Türkiye'nin de önemli bir bölümünü aydınlatmak bakımından ilginç bir edebiyatçıdır.

Oğuz Atay

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir