makbule atadan yalısı / Makbule Atadan - Vikipedi

Makbule Atadan Yalısı

makbule atadan yalısı

Atatürk’ün kardeşi Makbule Hanım'dan CHP’ye mektup

Atatürk’ün artık gündemde pek olmayan ve isminden az bahsedilen bir kızkardeşi vardır: Makbule Atadan ’da vefat eden Makbule Hanım, ’de Cumhuriyet Halk Partisi’ne ardarda iki mektupla müracaat ederek ağabeyinin vasiyetnamesi gereği aldığı bin lira aylık ile geçinemediğini ve geçim sıkıntısı çektiğini söyleyerek maaşının arttırılmasını istemiş ama Parti bu isteği reddetmiş ve Atatürk’ün kızkardeşinin sıkıntısını Meclis ’de vatanî hizmet aylığı bağlayarak çözmeye çalışmıştı. 

ATATÜRK’ün ailesi hakkında okullarda öğretilenler babasının gümrük muhafaza memuru Ali Rıza Bey, annesinin de Zübeyde Hanım ile sınırlıdır, arada bir nadir de olsa “Makbule” adında bir kızkardeşinden bahsedilir ama küçük yaşlarında ölen diğer kardeşlerinin isimleri bile geçmez.

Doğum tarihi hakkında kaynaklarda ile arasında değişik seneler verilen, Ankara’da bulunan kabrindeki mezartaşında ise yazan MakbuleHanım, ağabeyinin Cumhurbaşkanı olmasının ardından annesi Zübeyde Hanım ile bir müddet Ankara’da yaşadı. Milletvekili ve işadamı MecdiBoysan ile evlendi, sonra ayrıldı, ’da ağabeyinin talimatı ile Serbest Cumhuriyet Fırkası’na girdi ve uzun seneler Ankara’da, Çankaya Köşkü’nün yakınında kendisi için inşa edilen Camlı Köşk’te yaşadı ve ’da vefat etti.

AYNI HAFTA REDDETTİLER

Atatürk, 5 Eylül ’deki vasiyetnamesinde MakbuleHanım’ın yaşadığı evi ölümüne kadar kullanabilmesini istemiş ve İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirinden de her ay bin lira aylık bağlamıştı.

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri’nde bulunan bazı belgeler, Makbule Hanım’ın son senelerinde maddî sıkıntı içerisine düştüğünü, aylığının arttırılması için Cumhuriyet Halk Partisi’ne müracaat ettiğini, Parti’nin önce “Atatürk’ün vasiyetinin dışına çıkamayız” yani “Aylığınızı arttıramayız” cevabını verdiğini ve Makbule Hanım’ın bunun üzerine “Bana ağabeyimin hizmetlerine dayanarak vatanî hizmet tertibinden maaş bağlayın” diye ısrar ettiğini gösteriyor.

Makbule Hanım’ın talebi Meclis’in ’de aldığı bir kararla yerine getirildi ve bin liralık yeni bir aylık bağlandı

‘GEÇİNEMİYORUM, HASTAYIM’

Atatürk’ün kızkardeşinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönderdiği ilk talep mektubu 7 Eylül tarihini taşıyor ve “Atatürk Hemşiresi Makbule Atadan” antetli kâğıda yazılmış olan mektupta şöyle deniyordu:

“Cumhuriyet Halk Partisi Genel Kurul Sayın Başkanlığı’na,

Ağabeyim merhum Atatürk’ün vasiyetnamesi mucebince, tevkifatı çıktıktan sonra her ay Parti’den bana ödenmekte olan lira ile bu günkü hayat şartlarına intibak edemiyor ve geçinmekte çok müşkilât çekiyorum. Çünki, bu paranın tahsis edildiği zamanla bugünün parası arasında iştira (satın alma) kabiliyeti bakımından en ez beş misli fark bulunmaktadır.

Atatürk’ün hayatta kalmış yegâne kardeşi ve vârisiyim. Ağabeyimin vasiyetname ile izhar ettiği arzu, hayatta oldukça müreffeh bir hayat sürebilmekliğimi sağlamaktı. Halbuki o zamanın geçinme şartlarına uygun olarak tahsis olunan bu para bugünün apartıman kirası, şoför ve hizmetçi ücretleri ile sair müteferrik masraflarımı bile karşılamamaktadır.

Benimle yakından alâka gösterecek kimsem yoktur. Âhiren kocamdan de boşanmış olduğumdan, en büyük tesellimi Cumhuriyet Halk Partisi’nin sine-i şefaketine (şefkatli göğsüne) sığınmakla buluyorum.

Vaziyetimi ve mâruzatımı nazar-ı itibara alarak, sayılı bulunan ömrümü rahatça geçirebilmek için ödeneğimin artırılmasını dilemekteyim.

Şayet vasiyetname hükümlerine göre böyle bir artırma mümkün görülmese bile alınacak başka tedbirlerle ihtiyaçlarımın giderilmesini ve Atatürk’ün beni müreffeh yaşatmak yolundaki asıl arzusunun yerine getirilmesini, başta zât-ı âlîleri olmak üzere bütün Halk Partisi’nin yetkili mensuplarından rica ve istida ederim. Makbule Atadan”.

DOKTORDAN RAPOR ALDI

Parti, kurucusunun kızkardeşi olan Makbule Hanım’a beş gün sonra, 12 Eylül ’da bir cevap mektubu hazırladı ve mektubu 16 Eylül’de gönderdi. Genel Sekreter adına Zonguldak Milletvekili Emin Erişirgil’in imzaladığı mektupta, “Her ay verilmekte olan bin lira ödenek vasiyetnameye dayanmaktadır. Bu ödeneğin çoğaltılmasına Parti’nin yetkili olmadığını derin saygı ile arzederim”, yani “Aylığınızı arttıramayız” cevabı veriliyordu.

Masraflarını azaltabilmek için Ankara’daki Camlı Köşk’ten ayrılarak İstanbul’a yerleşen ve Taksim’deki bir apartman dairesine kiracı olarak yaşamaya başlayan Makbule Hanım,  Aralık’ının ilk haftasında Parti’ye yeni bir müracaatta bulundu. Mektubuna röntgen mütehassısı Prof. Dr. Kazım Nuri İçgören’in “omurgasında ağrılı romatizma ile diz mafsallarında ve kemiklerinde deformasyona sebebiyet veren ostreo artrid bulunduğuna” dair bir raporunu da ilâve ediyor ve “Ağabeyimin bu azîz vatana yaptığı hizmetleri dikkate alınarak bu âciz halimde bana vatanî hizmet tertibinden bir geçim aylığı bağlayın” diyordu. Sonra, mektubun birer suretini Cumhurbaşkanlığı’na, Meclis Başkanlığı’na, Başbakanlık’a ve yeni kurulmuş olan Demokrat Parti’ye de gönderdi.

Makbule Hanım’ın yine aynı şekilde “Atatürk Hemşiresi Makbule Atadan” antetli kâğıda yazılı olan mektubu şöyle idi:

“Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’ne,

Ahvâl-i hâzıra (son durumlar) ve hayat pahalılığı malûmdur. Sevgili ağabeyim merhum Atatürk’ün bana bıraktığı malûm olan maaşla geçinmek imkân haricine gelmiştir. İlişik mütalâa da göstereceği gibi mâlûl bulunuyorum. Bu yüzden otomobil ve şoför masrafım olduğundan maaşımın yarısından yakın bir parayı eritiyor. İstanbul’da başımı sokacak ve barınacak bir evim olmadığı için ev kirası aylık lira veriyorum. Bu hesaplardan çektiğim geçim sıkıntısı açıkça anlaşılır. Merhum ağabeyimin bu aziz vatana yaptığı hizmetler itibara alınarak bu âciz halimde bana vatan hidemat tertibinden bir geçim aylığı tahsisini isterim”.

Atatürk’ün kızkardeşinin içerisinde bulunduğu geçim sıkıntısını, Büyük Millet Meclisi halletti. Meclis’te bu konuda verilen kanun teklifinin görüşülmesi sırasında Makbule Hanım’ın ağabeyi Mustafa Kemal Atatürk’ten kalan Türkiye’nin değişik yerlerindeki bazı gayrımenkulleri geçim sıkıntısı sebebi ile daha önce satmış olduğu da gündeme getirildi ve 18 Şubat ’de Makbule Hanım’a ağabeyinin memlekete yaptığı hizmetler sebebi ile vatanî hizmet tertibinden bin lira aylık bağlanması kabul, 26 red ve dört de çekimser oy ile kabul edildi.

AĞABEYİNİN RUHUNA MEVLİD

Atatürk’ün cenaze namazının Dolmabahçe Sarayı’nda uzun ısrarları neticesinde kılınmasını sağlamış olan Makbule Hanım, sonraki senelerde her 10 Kasım’da camilerde ağabeyinin ruhu için mevlidler okutturacaktı

Makbule Hanım’ın maddî vaziyeti hakkında daha fazla malûmat edinmek istediğiniz takdirde, Gültekin Kâmil Birlik’in Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin ’te yayınlanan sayısında yayınlanan “Makbule Atadan’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün Mirasına Yaklaşımı” başlıklı araştırmasını okuyabilirsiniz

Atatürk’ün kızkardeşinin bugün burada yayınladığım mektupları ve verilen cevap, devletin ve o günlerin “devlet” demek olan partisinin sadece eski devletlûlara, yani hanedan mensuplarına değil, kurucusu olan kişinin kızkardeşine bile “Bize ne?” şeklindeki ceberutî yaklaşımının mükemmel bir misalidir!

kurucesme-genel-0

Bu yörenin Bizans dönemindeki ismi “Hestiae” dir. Bizans döneminde burada, “Başmelek Mikael” adına yaptırılmış “Anapulus Kilisesi” bulunuyormuş. Yine, yörede 5 yüzyıldan kalma Bizans mezar taşları bulunmuştur. Kuruçeşme adını: Tezkireci Osman Efendi Camisinin yanında, 17 yüzyılda yapılan Köprülü Hemşire Çeşmesinden almaktadır.

İlk zamanlar, çeşmesinden bol su akan ve yemyeşil olan bölge, Koru çeşme olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: civardaki koruluktaki çeşmeden dolayı bu isim verilmiştir.

19 yüzyıl başında, burası İstanbul şehrinin önde gelen semtlerinden biriydi. Bu semtte padişahın özel izniyle oturulurdu. Müslüman yapıları aşı boyası, yeşil beyaz: azınlık yapıları kurşuni, sarı renklere boyanırdı. Yükseklikleri farklı olurdu. Ulaşım ve alışveriş kayıklarla yapılır, kayıklar kişilerin sosyal durumlarına göre saptanırdı. Ulaşım kayıklarla olduğu için önceleri tepelere değil kıyılara yerleşilmiştir. Daha sonraları 19 yüzyılın ikinci yarısında buharlı gemiler, kara yolu ve tramvay ulaşımı kolaylaştırmış, çevreyi devamlı oturulan, kalabalık bir semt haline getirmiştir.

Sık iskeleler arasındaki rıhtımda hizmetkarlar dolaşır, balıkçılar ağlarını yayar, kayıkçılar mallarını satarlardı. Sultanlara ve zamanın yüksek rütbeli kişilerine ait olan sahilhane ve köşk bahçelerine çok önem verilmiş, hatta zaman zaman Avrupa’dan bahçıvanlar getirilerek bahçeler düzenletilmiştir.

kurucesme-genel-1
kurucesme-genel-2

Daha sonraları, çeşme kuruyup yeşillik azalınca adı da değişmiştir.

Kum ve kömür depolamak için kullanılan semtin bu kadar popüler hale gelmesi, oldukça ilginçtir. O günlerden geriye sadece bir otobüs durağı kalmıştır. O da “Kömür Tevzii” yani Dağıtım Durağıdır.

Günümüzde, Beşiktaş ilçesine bağlı bu semt, İstanbul şehrinin en pahalı ve popüler eğlence yerlerinin bulunduğu bölgede “Defterdar Burnu” denilen bir çıkıntı vardır. Buraya “Defterdar” denilmesinin sebebi: zamanında burada 17 yüzyıl başlarında, Sultan Genç Osman döneminde Defterdar Ekmekçizade Paşanın yaptırdığı bir konak varmış. Buradan denize dökülen dereye de bu paşanın ismi anısına “Ekmekçioğlu Deresi” denilmiştir.

19 yüzyılda: iki ünlü ressam olan Osman Hamdi Bey ve Saray baş ressamı İtalyan Fausto Zonaro: bu bölgede otururlar ve sık sık birlikte kıyıda balığa çıkarlarmış.

Kuruçeşmenin diğer bir ünlü konuğu: burada bir süre oturan Yasef Nasidir. Kendisi Sultan II. Selim döneminde, yılında İstanbul’da bulunmuş ve bir süre Sarayın ileri gelen danışmanlarından birisi olmuştur. Kuruçeşmede bulunan konakta oturan Yasef Nasi: yılında ölmüştür.

Kuruçeşme sahilinde yürüyüş yapabilirsiniz. Düzenlenmiş kaldırımlarda yürürken, sahilde demirlemiş pahalı yatların önünden geçerken, karşı yakada “Kuleli Askeri Lisesi” ni görebilirsiniz.

Kuruçeşme semtinde, günümüzde birçok kilise vardır. Yalıların çoğu ise, 13 Haziran tarihinde Fransızların Todori Paşa Yalısında çıkardıkları yangının büyümesiyle yok olmuş, ayakta kalanlar da imar hareketlerinin kurbanı olmuştur. İstiklal Savaşı sonrasında hanedan ve azınlıkların sahipsiz bıraktıkları, arsa haline gelen bu yerler kömür deposu haline getirilmiş, ayakta durabilenler tütün deposuna dönüştürülmüş veya yıkıntı haline gelmiştir. Kuruçeşme sahilleri uzun süre kömür deposu olarak kullanılmış ve çirkin bir görünüm sergilemiştir. yılından sonra sahil, kömür depolarından temizlenerek yeşillendirilmiş, kısmen park olarak düzenlenmiş, kısmen de Naile Sultan Yalısında olduğu gibi, güzel restitüsyonlar yapılmıştır. Son imar hareketleri sırasında: Sarrafburnu yalıları önünden kazıklı yollar geçirilmiş ve kıyı kısmen doldurularak kıyı hattı ve kodu değiştirilmiştir.

AYİOS TARSİAS MANASTIRI

9 yüzyılda Patrik Tarsias () bu manastırı yaptırmıştır. Bizans hizmetindeki Peçenekler, yılında atlar üzerinde Boğazı yüzerek geçip manastır yanından karaya çıkmışlardır. 15 yüzyıla kadar durduğu bilinen manastırın Defterdarburnu ile Kuruçeşme koyu arasında olduğu tahmin edilmektedir.

surp-kilisesi-1
surp-kilisesi-2

SURP HAÇ ERMENİ KİLİSESİ

Yokuş üzerindeki bu kilise, daha önce yapılmış bir başka kilisenin yerine inşa edilmiştir. Eski kilise “Surp Nişan” adını taşıyordu. Patrik Kağızmanlı Zakarya döneminde, Çoban Amira tarafından yapılmıştır. yılında ise Episkopos İstanbullu Hovhannes tarafından kutsanarak ibadete açılmıştır. İnşaat giderleri, Patrik Zakarya tarafından karşılanmıştır. yılında Bedros Amira’nın eşi tarafından ana giriş kapısına yakın bir çeşme yaptırılır.

Kilise, yılında köklü bir onarıma tabi tutulur. Mimar Garabed Amira Balyan, restorasyon çalışmalarının idaresini üstlenir. Kilisenin yapımı ise Harutyun Amira Yerganyan tarafından üstlenilir. Dikdörtgen planlı kilisede, taş ve tuğla kullanılmıştır. Ermeni kiliselerinde sıkça uygulanan, yarım silindirik tonoz tavan formuyla örülmüş kilisenin iç mekanı oldukça sadedir. Üç kısmına doğru yan çıkıntılar vardır ve plan, esas olarak bir haçı vurgulamaktadır. Dış cephe duvarları sapsarı boyalıdır. Ermeni kiliselerinde az rastlanan bir simetri örneği bazilika planı bu kilisede kullanılmıştır. Ana apsisin iki yanında, küçük birer şapel şeklindeki hücrelerden, kuzeydeki vaftizhane, güneydeki ise kutsal eşyaların konulduğu hazine odasıdır. Apsis önündeki sunak: ahşap işçiliği ve altın kaplama varaklarıyla oldukça dikkat çeker. Üzerine yapılmış olan aziz resimleri son  döneme aittir. Narteksten yukarıya çıkan bir merdivenle, koroya ayrılan galeriye çıkılır.

Kilisenin doğusuna yılında bir çan kulesi yapılır. yılında ise, kilisenin bitişiğine üç katlı ahşap “Tarkmançats Ermeni İlkokulu” inşa edilir. (Günümüzde kapalıdır) Bu okul kapandıktan sonra İstanbul’daki önemli korolardan birbi olan Gomidas korosuna tahsis edilmiştir. Komidas korosu: yılında Rahip Gomidas tarafından kurulmuştur.

yılındaki Kuruçeşme yangınında çatı, çan kulesi ve kapıları yanan kilise yeniden onarılmıştır. Bu kez, çan kulesi, Garabed Halacyan tarafından, demirden inşa edilmiştir.

Kilise: ve yıllarında onarım görerek Patrik Şinorhk tarafından kutsanarak ibadete açılır. Kilisenin son onarımı yılında gerçekleşir ve ibadete açılır.

Kilisenin güney duvarının yanına: yılında Patrik Zakarya ve yılında Patriklik Kaymakamı Episkopos Nigogayos Agasyan defnedilmiştir.

Kilise tarihindeki önemli olaylar: Ermeni ve Gregoryan cemaatlerinin Patrik I. Bogos () döneminde toplanmalarıdır. Diğer önemli olay ise, 12 Ekim tarihinde, Ermeni harflerinin bulunuşunun yıl dönümünün burada kutlanmış olmasıdır.

ayios-kilisesi-3
ayios-kilisesi-0
ayios-kilisesi-1

AYİOS DİMİTRİOS KİLİSESİ

Kırbaç sokak ve Alayemini sokak arasında, eğimli bir arazi kuruludur. Burada bir kilisenin varlığı, 16 yüzyıldan beri, bazı kaynaklarda anılmaktadır.

Günümüzdeki yapı ise kitabesine göre yılında yapılmıştır. Üç yol ağzında bulunan yapı: kagir duvarlarıyla oldukça iri görünümlüdür. yılındaki yapım çalışmalarında, ustaların kalıpları erken çıkarmaları sonucu kubbe çökmüş ve altında kalan birçok işçi ölmüştür. Bu olaydan sonra, Sadrazam Mehmet Paşanın emriyle, yakındaki Ermeni kilisesi örnek alınarak, çatı ahşaptan yapılmıştır. Dıştan 24 x 15 metre ölçülerindeki yapı, yaklaşık 11 metre yüksekliktedir.

Bu kilisenin yerinde, yılında Heybeliada’ya taşınan “Ruhban Okulu” varmış. Ruhban okulu: yılları arasında burada faaliyet göstermiştir.

Rahiplik eğitimi görenler, girişte Bizans’ın sembolü olan “Çift Başlı Kartal” önünde, kilisenin öğretilerine uymaya yemin ederlermiş.

Burası Evliya Çelebinin Kuruçeşmeyi anlatırken andığı kilisedir. Kilise güzel ama burada asıl paha biçilmez olan bir ayazma vardır. Çan kulesi kuzeydoğuda, ayazma ise kuzeydedir. Batı cephesinde narteks vardır ve nartekste, cemaatin önemli kişilerinin mezarları bulunur.

ayios-kilisesi-ayazma-1

Ayios Sotiras Ayazması

Eremya Kömürciyan da 17 yüzyılda bu kiliseden söz etmiştir. Ona göre “Ayazmanın mucizeler husule getirdiği aşikar bir şeydir ve kimse onun suyuna doymamıştır”

Kilisenin içindeki ışıklandırılmış dar bir mağaradan geçilerek ulaşılan: Ayios Sotiras Ayazması vardır. Ayazmayı yılında ziyaret eden Gyllius, oldukça geniş bilgi vermiştir.

Tarihi 16 yüzyıla uzanıyor. Kaynağı 40 metre uzaklıktadır. Ayazmanın çeşmesi yılında yapılıp havuzu yılında genişletilmiştir. 17 yüzyılda Kömürciyan’ın “İmparator yapısı” olarak kaydettiği ayazmanın bugünkü kitabesinin İoanna Kuçuradi’nin çevirisine göre “Çeşmeyi ilk kez yaptıran” olarak anılan “Rahmetli hükümdar Skarlatos Kalimakhos” ifadesi vardır. Bunun hemen yanında ise tarihi yazılıdır. Buna göre, bir dinsel otorite sahibi anlatılıyor olmalıdır. Kitabede, havuzun genişletilmesine katkı sunanlar da “zevk sahibi insanlar” olarak anılmaktadır.

Ayazmaya: yüzyıllardır damlayan su: duvarlarda kireçlenmeye yol açmış ve bu yüzden ilk görüldüğünde, kişiler, kendilerini bir mağarada imiş gibi hissederler. Hatta Pamukkale’ye benziyor. Burası: şehirde görülen en sıra dışı ayazma olarak bilinir. İstanbul’daki ayazma sayısı üzerindedir. Arnavutköy civarında ise 10 ayazma var. Her Cumartesi kilisenin ayin günü ve dilekte bulunanlar, 3 Cumartesi üst üste buraya geliyorlar.

Her ayazmanın şifasının farklı olduğuna inanılıyor. Bu ayazmaya da daha çok “konuşamayan çocuklar” getiriliyor. Ayazma suyunda yıkanıp duvarda asılı olan halkalar ısırtılıyor ve bu sayede dillerinin çözüleceğine inanılıyor. Ayazma mağarasının duvarlarındaki meme şeklindeki kabartmaların kadınlardaki meme hastalıklarına iyi geldiği ve sütü gelmeyen annelere şifa olduğu düşünülüyor. Sütü gelmeyen ve memelerinde sorun olan kadınlar, önce papaz tarafından kutsanıp, sonra meme şeklindeki mermerleri üç kez öpüyorlar.

ioannes-1

İOANNES PRODROMOS KİLİSESİ

Kuruçeşme ve Arnavutköy’ün birleştiği yerde, yüksek duvarların arkasında, yuvarlak ahşap kubbesi olan bir kilisedir. Kuru çeşme caddesi üzerindedir. Tarihçi Hovanesyan’ın kayıtlarında “18 yüzyılda Sarrafburnu’nda “Ay Yani” adlı eski bir kilise olarak anılmaktadır. Kitabesine göre, yılında yapılmıştır.

Doğu ve batı duvarları köşelerine bitişen bir avlu içindedir. Bina “T” şeklinde planlanmıştır. Kuzey ve güney cephelerinin batısında çıkıntılıdır. Kaba yontma taştan inşa edilmiştir. Duvarlar sıvalıdır. Kilisenin ayazması: naosun kuzeybatı köşesindedir.

Naosun tavan örtüsünde, bitkisel motiflerle bezeli silmeler, kubbede ise Pantokrator İsa tasviri görülür. Ahşap ikona bölümü: orta nefin doğusundadır. Oyma ve yapıştırma geometrik ve bitkisel motiflerle bezelidir. Büyük çerçevelerde: Hz Meryem ve Çocuk İsa, Hz İsa, ikonaları yanında kiliseye adını veren İoannes Prodromos (Vaftizci Yahya) ikonası bulunur.

makbule-atadan-yalisi-1

MAKBULE ATADAN YALISI

Arnavutköy tarafında, bahçe olan yere yılında Saraya yakın olan bir sarraf tarafından bir yalı yaptırılmıştır. Mahallenin adı “Sarrafburnu” buradan gelir. Bina bir süre Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Hanım () tarafından kullanılmıştır. Makbule hanım, Balkan Savaşlarından sonra annesi Zübeyde Hanım ile birlikte İstanbul’a yerleşmiştir.

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Ankara’ya gider. Bir süre ağabeyi Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte kaldıktan sonra Çankaya köşkü arazisi içinde kendisi için inşa edilen Camlı Köşke yerleşir ve 71 yaşında vefat eder. Atatürk, bir dönem kız kardeşi Makbule’nin yalısında kalmıştır.

fehime-hatice-sultan-yalilari-1
hatice-sultan-yalisi-0
hatice-sultan-yalisi-2

FEHİME VE HATİCE SULTAN YALILARI

Bu yan yana bulunan iki yalı: 19 yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir.

Fehime Sultan Yalısı olarak bilinen, ancak asıl adı Naime Sultan Yalısı olan yapı: Sultan II. Abdülhamit tarafından, Gazi Osman Paşanın oğlu Kemalettin Bey ile evlenen üçüncü kızı Naime Sultana, düğün hediyesi olarak verilmiştir. Naime Sultanın evliliği: yalı komşusu Hatice Sultan yüzünden bozulmuş ve yeniden evlendirilmiştir.

Sultan V. Murat’ın kızı Fehime Sultan yalısı daha ileridedir.

Hatice Sultan Yalısı: Hatice Sultan’a, amcası Sultan II. Abdülhamit tarafından düğün hediyesi olarak verilmiştir. Hatice Sultan, III. Mustafa’nın kızıdır ve bu yaptırdığı bölgenin ilk yalısı “Neşetabad Sahil Sarayı” olarak bilinir.

Her iki yalı, ilk bakışta ikiz olarak sanılsa da, Hatice Sultan yalısı 2 katlı ve Naime Sultan yalısı ise 3 katlıdır.

Hanedan yurt dışına sürgüne gönderildikten sonra:

Hatice Sultan yalısı: bir süre yetimhane ve ilkokul olarak kullanılmıştır. Mülkiyeti İstanbul İl Özel İdaresine devredilen yalı: yılları arasında da “Yüzme İhtisas Kulübü” olarak hizmet vermiştir.

Naima Sultan yalısı da eğitim amaçlı kullanılmak üzere devlete bırakılmıştır. Yalı bir süre boş kalmış ve yılları arasında Darül Eytam yani Yetim Yurdu ve Tütün Deposu olarak kullanılmış ve yılında ise Gazi Osman Paşa Ortaokulu olmuştur.

Ancak 70 yıllık bir hizmetin ardından, yılında çıkan bir yangın sonucu kullanılmaz hale gelmiştir. Bu yangın için yapılan araştırma sonucunda düzenlenen raporda: okulun benzinle tutuşturulduğu saptanmış olmasına rağmen, suçlular bulunamamıştır. Okul bahçesi bir süre otopark olarak kullanılmıştır.

Hatice Sultan: Osmanlı hanedanının yurt dışına sürgün edilmesinden sonra, yılında Beyrut şehrinde ölmüştür. Torunu Kanize Murat: annesi Selma Hanım Sultan ve Büyük Annesi Hatice Sultanın yaşamlarını “Saraydan Sürgüne” isimli kitapta anlatmıştır.

yılında ise, Hatice Sultan ve Naime Sultan Yalıları: birlikte, aslına uygun olarak restore edilmek şartı ile turizm amaçlı kullanılmak üzere kiralanmıştır.

ESMA SULTAN YALISI-TIRNAKÇI YALISI

Bu bölgenin en tanınmış mimari eserlerinden biridir. Neo-klasik üsluptaki yalının mimarı Sarkis Balyan’dır. Yalı: Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultana düğün hediyesi olarak verilmiştir. Bölgenin en büyük ahşap yalısıdır. Esma Sultan ile evlenen Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa: bu yalıda oturmuştur.

yılında Esma Sultan ölünce: Sultan II. Abdülhamit yalıyı, kız kardeşi Cemile Sultana verir. Onun ölümünden sonra ise, yalı V. Murat’ın kızı Fatma Sultana verilir.

Yalı: yılına kadar Osmanlı hanedanının mülkiyetinde kalır.

yılında Rum okulu olur. yılında ise büyük bir yangın geçirir. yılından itibaren tütün deposu olarak kullanılır. yılında ise marangozhane, mobilya deposu ve kömür deposu olur. yılında sahipleri tarafından satışa çıkarılır. Ancak o sırada çıkan bir yangın sonucu yanar ve sadece dış duvarlardan oluşan bir harabe haline gelir.

Bahçesi konser ve davetler için kullanılan metruk bina: ’lı yıllarda bir özel şirket tarafından satın alınır, dış duvarları korunup içi mekana camdan duvarlar giydirilmiş, böylece kapalı mekan elde edilmiştir.

nazime-sultan-yalisi-1

NAZİME SULTAN YALISI

Kıyıda bulunan ve bölgenin en güzel yapılarından olan yalı: Sultan Abdülaziz’in kızı Nazime Sultan adına yaptırılmıştır. Hemen yanında Naciye Sultan yalısı vardır.

Yapı: dönemin ünlü İtalyan sanatçısı Raimondo D’Aranco tarafından, yılında yapılmıştır. O zamanlar daha önce hiç görülmemiş art-nouvea mimari stil kullanılmıştır. Bu stil daha sonraları Bebek semtinde bulunan Mısır Konsolosluk binasında da kullanılmıştır. Yalı: denize paralel, uzun ve bol pencereli, önünde rıhtımı olan iki katlı bir yapıdır.

19 yüzyıl sonlarına doğru, Sultan sarayları için uygulanan planlar gereğince, birbirine eşit büyüklükte harem ve selamlıktan meydana gelmiştir. Yalının giriş bölümünün üst katı, at nalı kemerli bir cephe görünümüne sahiptir. Bu görünümü ile, Boğaziçi’ndeki Sultan yalılarından ayrılmaktadır. Girişten sonra geniş merdivenlerle çıkılan salonlar; siyah ve beyaz salonlar olarak isimlendirilmiştir. Salonların çevresinde odalar sıralanmıştır.

Cephede çok sayıdaki pencereler özel konumdaki çerçeveler içerisine alınmış ve bunlar stilize bezemelerle süslenmiştir. Yalı: Çırağan Sarayı yanınca bir süre Meclis-i Mebusan olarak kullanılmıştır. Hanedan yurt dışına sürgüne gönderildiğinde ise, tütün deposu olarak kullanılmış ve yılında yıktırılmıştır. Yalının arazisine, yılı öncesinde kömür deposu olarak kullanıldı.

Zonguldak’tan gelen kömür gemilerle rıhtıma yanaşır ve devasa kepçeli vinçler bu kömürleri Kuruçeşme kömür deposuna boşaltır, kömür karnesi olan İstanbullular, buradan kömürlerini alırlardı. Sonrasında bir dönem Kuruçeşme parkı ve arkasından günümüzde bir balık lokantasına ev sahipliği yapmaktadır.

ENVER PAŞA-NACİYE SULTAN YALISI

Yalı günümüze ulaşmamıştır. Yalı: Şah Sultana ait olup, daha sonra Enver Paşa’ya geçmiştir. Muhtemelen yüzyıl arasında yapıldığı düşünülmektedir. Mülk sahiplerinden alınarak Osmanlı Sultanlarına verilen diğer yalılar gibi, bu yalı da Enver Paşa’dan alınmıştır. Yalıda, uzun zaman Hamdi Paşa oturmuştur.

Ölümünden sonra Sultan II. Abdülhamit tarafından yalı Sadrazam Ethem Paşa’ya verilmiştir. Ethem Paşa: Dahiliye Nazırı olduğu dönemde yabancı misafirlerini burada ağırlamıştır. Günümüze ulaşmadığı için, fazla ayrıntıya girmeden konuyu burada kesiyorum. Çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında, Kuruçeşme’deki kömür depoları yıkılırken, bu yalı da yıktırılmıştır.

tezkireci-camisi-1
tezkireci-camisi-2

TEZKİRECİ OSMAN EFENDİ CAMİSİ-KURUÇEŞME CAMİSİ

Kuruçeşme-Arnavutköy yolu üstünde, cadde üzerindeki bu şirin yapı; Fatih Sultan Mehmet’in tezkirecibaşısı Osman Efendi tarafından yaptırılmış ve 17 yüzyılda yenilenmiştir.

Günümüzde ibadete açıktır. Mimarının kim olduğu bilinmemektedir.

Cami: Sultan I. Mahmut’un tezkirecisi Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Osman Efendinin camiyi yaşatmak için oluşturduğu vakfa ait, caminin altındaki dükkanlar, zamanla Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmiştir.

Yapının içi: çift sıra halinde düzenlenen bol sayıda ve büyük boyutlardaki pencerelerden alınan ışıkla, oldukça ferah bir görünüm vermektedir. Kesme taştan yapılmış kürsü kısmı üzerinde yükselen, silindirik gövdeli minaresi, tek şerefelidir. Caminin arka kısmında kitabesiz bir çeşme vardır.

Eski İstanbul resimlerinde, bu cami ve çevresinin gayet güzel olduğu görülür. Caminin hemen sağındaki dar aralık sokak: İstanbul’un en dar sokağı olarak bilinir. Bu minik sokağın genişliği sadece 90 cm. dir.

koprulu-hemsiresi-1
koprulu-hemsiresi-2
koprulu-hemsiresi-3
koprulu-hemsiresi-4

KÖPRÜLÜ HEMŞİRESİ ÇEŞMESİ

Kuruçeşme semtinin ismi, bu çeşmeden gelmektedir.

Osman Efendi Camisinin mihrap duvarının alt köşesinde zeminde ve caddeye bakan bölümde: yapıya bitişik ve sivri kemerli bir çeşme vardır. Yapılış tarihi olarak yılı belirlenmiştir.

Çeşme: küfeki taşı ile yapılmış, mermer ayna taşlıdır. Mermer yalağı ve Selçuk yıldızı ile servi motifleri işli mermer ayna taşı ilgi çeker. Çeşmenin yanında, harimin altına denk gelen bölümde dükkanlar bulunur.

Osman Efendi tarafından yapılan bu çeşmenin suyu kuruyunca: Sadrazam Köprülü Mehmet Paşanın kız kardeşi: yılında buraya yeniden su getirilmesini sağlamıştır. Bu yüzden çeşmeye “Köprülü Hemşiresi Çeşmesi” denir. Ancak zamanla çeşme yine kurumuş ve halk tarafından “Kuru çeşme” olarak isimlendirilmiştir. Sonradan suyu akıtılmış olmasına rağmen, ismi değişmemiş ve “Kuru çeşme” olarak kalmıştır. Çeşme yılında restore edilmiştir. Su deposuna çevre kanalizasyon suları karıştığı için, kaynak suyu ile ilişkisi kesilip şehir şebekesine bağlanmıştır.

KURUÇEŞME HAMAMI

Yakın zamana kadar orijinal haliyle kullanılan hamam: Bostancı Ocağının Hasdal Ağası Vakfından Bostancı Hamamıdır. Yol cephesinde, üç katlı ahşap soyunmalığı ile daha çok bir konutu andırır. Arka bahçesinde kubbeli yıkanma mahalleri, külhanı vardır. Bahçesi ağaçlıktır.

KASR-I SÜREYYA KÖŞKÜ

yılında, Sultan III. Selim zamanında, Tırnakçı Yalısının arkasındaki yüksek bir tepe üstüne Kasr-ı Süreyya köşkü Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yörenin yamaçlarında, Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın muhteşem konağı bulunmaktadır.

RUM ÜNİVERSİTESİ

19 yüzyıl başlarında, Kuru çeşmede bir Rum Üniversitesinin bulunduğu söylenmektedir. Rum Patrikhanesi bünyesindeki bu kuruluş: yılları arasında, Fener semtindeki Rum öğrencilerin yaz aylarında eğitimlerini burada sürdürmeleri için yaptırılmıştır. Üniversitenin kurucusu ise: Divan-ı Hümayun Dragomanı yani tercümanı Dimitrasko Morozbeyzade imiş. Sultan III. Selim’in fermanıyla “Millet-i Rum Talimgahı” adıyla açılmıştır. Dil, Edebiyat, matematik ve tıp bölümleri vardı. Mora ayaklanması sırasında, yılında okul kapatılmıştır.

su-ada-0
su-ada-1
su-ada-2

SU ADA-GALATASARAY ADASI

Kuruçeşme sahilinin tam karşısında, denizin ortasındadır. Tekneyle geçilen adanın sahile uzaklığı metredir. Bu ada, Sultan II. Abdülhamit tarafından Baş mimar Sarkis Balyan’a hediye edilmiştir. Çünkü Sarkis Balyan: Esma Sultan Yalısı ve Çırağan Sarayında başarılı olmuştur.

Balyan’ın evi de bu adadaymış. Bu yüzden, bu adaya o zamanlar “Sarkis Bey Adası” deniyormuş. Sarkis Bey’in bahçe içindeki evini ve aynı zamanda adayı: kale benzeri duvarlar kuşatıyormuş. Evi: iki katlıymış ve çalışmalarını burada yürütmüş. Sarkis Balyan, yılında ölene dek adada yaşamıştır. Ama bu yapı, ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır.

Varisleri I. Dünya Savaşından sonra Şirket-i Hayriye vapur işletmesine kiraya vermiştir. Uzun yıllar kömür deposu olarak kullanılmıştır. Ada yılında Galatasaray Spor Kulübü tarafından satın alınmıştır.  Dünyaca ünlü ressam Ayvazovski: Dolmabahçe Sarayı için sipariş edilen resimleri burada çizmiştir. İstanbul’un en lezzetli istiridyeleri, bu adadaki kayalıklardan toplanmaktadır. Ada, günümüzde Galatasaray Kulübü tarafından kullanılmaktadır. Gece kulübü ve restoran kompleksi vardır.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için. 

Mustafa Kemal&#;in babası ne iş yapar?

İçindekiler:

  1. Mustafa Kemal&#;in babası ne iş yapar?
  2. Atatürk&#;ün çocuğunun adı ne?
  3. Manevi evlat ne demektir?
  4. Mustafa Kemal Atatürk evlendi mi?
  5. Makbule Hanım evlendi mi?
  6. Zübeyde Hanım tekrar evlendi mi?
  7. Zübeyde Hanım kaç yaşında vefat etti?
  8. Ataturk un kız kardeşi kimdir?
  9. Makbule Atadan Yalısı kimin?
  10. Atatürk&#;ün Kardeşleri Var mı?
  11. Atatürk&#;ün kaç kardeşi vardır Vikipedi?

Mustafa Kemal'in babası ne iş yapar?

Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi, Selanik'te yılında doğdu. Selanik'te Abdi Hafız Mektebi'nde okuduğunu ve Vakıflar İdaresi'nde “ikinci katip” olarak memuriyet yaptığını bildiğimiz Ali Rıza Efendi, sonradan Rüsumat İdaresi'ne girmiş ve “Gümrük Memurluğu” görevlerinde bulunmuştur.

Atatürk'ün çocuğunun adı ne?

Vasfiye Hanım'ın 'de doğan çocuğuna Atatürk, ''Ülkü'' adını verdi.

Manevi evlat ne demektir?

manevi evlat ne demek? Bir kişinin kanunlara göre evlat edindiği kimse. Adoptive / adopted child.

Mustafa Kemal Atatürk evlendi mi?

Latife Hanıme. –

Makbule Hanım evlendi mi?

'da Atatürk'ün isteğiyle Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası'na giren Makbule Hanım, birkaç ay sonra parti kapatılınca siyasetten çekildi. Atadan, aslen Gümülcineli bir fabrikatör olan Edirne milletvekili Mecdi Boysan ile yılında evlenmiş ve daha sonra boşanmıştır.

Zübeyde Hanım tekrar evlendi mi?

Abisine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı. Ragıp'ın da önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Son günlerini Latife Hanım Köşkü'nde geçiren Zübeyde Hanım, 14 Ocak 'te 66 yaşında öldü.

Zübeyde Hanım kaç yaşında vefat etti?

66 yaşında (–)

Ataturk un kız kardeşi kimdir?

Makbule Atadan

Makbule Atadan Yalısı kimin?

Atatürk'ün dinlenme evi olarak Boğaz'ı gezen turistlere tanıtılan Makbule Atadan Yalısı'nın sahibi Nedret Kalaycıoğlu da, açık denizlerin bile kirlenmesine göz yummayan Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Boğaz'ın kirlenmesine engel olmasını istedi.

Atatürk'ün Kardeşleri Var mı?

Makbule Atadan

Atatürk'ün kaç kardeşi vardır Vikipedi?

Atatürk, bu çiftin çocuğu olarak rumî (miladî ) yılında Selanik'te doğmuştur. Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihini doğum günü kabul etmiştir. Fatma, Ömer, Ahmet, Naciye ve Makbule adlı beş kardeşinin ilk dördü küçük yaşta ölmüştür.

Makbule seafoodplus.info

Mustafa Kemal Atatürk&#;ün kız kardeşidir. yılında Selanik’te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım’ın soyu Osmanlı’nın fetih dönemlerinde Balkanların Türkleştirilmesi için bölgeye yerleştirilmiş olan “Konyarlar” diye anılan ve Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen Yörüklerdendir. Babası Ali Rıza Efendi de aynı şekilde Aydın Söke’den Selanik’e göç etmiş Hafız Ahmet Efendi ve Ayşe Hanım&#;ın oğluydu ve Manastır ilinin Debre-i bâlâ sancağına bağlı Kocacık nahiyesinde doğmuştu.

Daha önce Fatma, Ahmet ve Ömer adlı kardeşleri ufak yaşlarda ölmüş olan Makbule’den 4 yıl önce doğmuş olan Mustafa, ileride ülkeyi işgalden kurtarıp, Cumhuriyeti ve çağdaş Türkiye inşa eden Mustafa Kemal’di. Makbule’den 4 yıl sonra doğan küçük kardeşi Naciye ise 12 yaşında hayatını kaybedince, ailede sadece Mustafa ile Makbule iki kardeş olarak kalmışlardı.

Makbule Hanım&#;ın sonradan anlattığına göre, babası Ali Rıza Efendi, &#;İşlerinin kötü gitmesinden” çok etkilenmiş ve bağırsak veremine tutularak 3 yıl hastalık çektikten sonra hayatını kaybetmişti. Babaları ölünce, ekonomik sıkıntı çektikleri zaman yardımlarına Zübeyde Hanım&#;ın baba bir erkek kardeşi, dayıları Hüseyin Bey yardım etmişti. Hüseyin Bey, Ali Rıza Bey hayatını kaybedince, Selânik’e gelerek Zübeyde Hanım,  Mustafa, Makbule ve Naciye ile birlikte dadılarını alıp “Rapla” Çiftliğine götürmüştü. Bu çiftlikte kız kardeşi Makbule ile paylaştığı kır yaşamını, Mustafa Kemal özlemle anmıştı.

Mustafa’nın okullardan yana sorun yaşaması üzerine Zübeyde Hanım ve üvey kardeşi Hüseyin Bey, Selânik’te kirada bulunan evlerden birini boşalttırarak oraya taşınmıştı. Makbule, ağabeyi, kardeşi ve annesiyle burada yaşamaya başlamıştı. Ancak Selanik&#;te ahşap evde geçen çocukluk günleri, en küçük kardeş Naciye&#;nin ölümüyle bozulmuştu. Bu durum Mustafa ve Makbule’nin birbirine daha sıkı bağlanmasına neden olmuştu. Bu bağlılık Atatürk’ün hastalığı sırasında da kendini gösterecek ve Makbule Hanım ağabeyi ölene kadar yanından ayrılmayacaktı.

Genç yaşta dul kalan Zübeyde Hanım Selanik’te, Girit’ten Selanik’e göç etmiş olan ve tütün tekelini elinde bulunduran Reji dairesinde kolculuk yapan, 2 kız ve 2 erkek evladı olan Ragıp Beyle evlenmesi, evlerinde farklılıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Mustafa bu evlilikten oldukça rahatsızken, Makbule ortama uyum sağlamıştı. Makbule ağabeyi ile Harb Okulu yılları ve sonrasında tayinler sebebi ile kısa aralıklarla görüşebilmişti. ve yıllarında patlak veren Balkan Savaşları sırasında Selanik şehrinin Yunanistan’a geçmesi üzerine birçok Selanikli gibi Makbule Hanım da annesi Zübeyde Hanım ile birlikte İstanbul’a gelmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal, önce Makbule Hanım ile birlikte annesini kiraladığı bir odaya yerleştirmiş ardından da Beşiktaş Akaretler&#;deki 76 numaralı eve taşınmışlardı.

Bu süreçte Mustafa Kemal önce Gelibolu’da görevlendirilmiş, sonra da 28 Ekim de Sofya Ateşemiliterliğine gitmiş ailesiyle ayrılığı devam etmişti. 10 Aralık ’te kısa bir süreliğine geldiği İstanbul da ailesiyle görüşmüştü. Mustafa Kemal’in “Anafartalar kahramanı” olarak anılmaya başlandığı yıllarda Makbule Hanım da annesiyle bu gururu İstanbul’da yaşamıştı. Aynı gururu Mustafa Kemal, “Paşa” olduğunda da yaşamışlardı. Mustafa Kemal Paşa Kafkas cephesine bağlı Diyarbakır’a atanmış, daha sonra da Halep’teki seafoodplus.info geçirilmişti. Bu arada yaşadığı hastalık sürecinde annesi Zübeyde Hanım bir süreliğine, kaygısından Halep’e gelip Paşa’yı görmüş ve kaygısını gidermişti. Ailenin Mustafa Kemal’le görüşmeleri kısa süreli birliktelikler ve uzun ayrılıklar şeklinde gerçekleşmişti.  

13 Kasım ’de Mustafa Kemal Paşanın İstanbul’a gelişi Makbule Hanım ve Zübeyde Hanıma kavuşması anlamına gelmekle birlikte yapacağı görüşmeler sebebiyle İstanbul’da ailesinden ayrı kalmıştı.  

Mustafa Kemal Paşa daha sonra Makbule Hanım ve annesi ile birlikte Akaretler’deki eve geçmiş, 15 gün sonra da Şişli Halaskârgazi Caddesi&#;ndeki bugün müze olan eve yerleşmişti. Şişli’deki bu evin iç döşemesi Makbule Hanımın tercihleri ile gerçekleşmişti. Makbule Hanım ağabeyi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmadan önceki son gecesini, şöyle aktarmaktaydı: “O gecenin gündüzü Mustafa Kemal Paşa, Makbule’ye, akşam annesinin yatağının önüne yer sofrası hazırlamasını ve onlarla konuşacağını söylediğinde Makbule Hanım çok üzülmüş ve tehlikeli bir şeyler olduğunu da fark etmişti. Akşam Zübeyde Hanım&#;ın karyolasının karşısına yer sofrası hazırladı. Minderleri, yastıkları yerleştirdi. Mustafa Kemal, gelip Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım’ın karşısına geçerek önemli bir görev için gideceğini, kafasının rahat olması için de kendilerine iyi bakmalarını, sokağa dahi gerektikçe çıkmamalarını öğütledi. Zübeyde Hanım bu kaygı ile bayılmıştı. Doktor Rasim Talay sayesinde kendine gelen annesi ve Makbule Hanım ile o gece sabaha kadar uyumamışlardı… Makbule Hanım ve annesi, Paşanın bu gidişinden çok endişe etmişti, çünkü nereye gittiğini bilmiyorlardı. Mustafa Kemal Paşa veda ederek, limanda kendisini bekleyen Bandırma vapuruna gitmişti”.

Zübeyde Hanım ardından kızı Makbule Hanıma; “Sen asker kardeşisin. Ayıp ağlanır mı hiç askerin ardından. Üzüntünü kimseye belli etme. Misafirlere şerbet ez. Memleketi için giden insan ölse bile ardından ağlanmaz.” diyerek sakinleştirmişti. Nitekim üç gün sonra «Samsun&#;a çıktım, Sıhhatteyim. Merak etmeyin. Mustafa Kemal» telgrafı aileyi rahatlatmıştı.

İlerleyen günlerde Mustafa Kemal’in dediği olmuş, evlerine baskınla arama yapılmıştı. Makbule Hanım eve girme haklarının olmadığını belirtmişti ki “Mustafa Kemal&#;in arkadaşları” bildiği kişilerin yardımı ile durumdan kurtulmuşlardı. Aynı şekilde Beşiktaş&#;ta, Akaretler&#;deki evlerini bu defa Mustafa Kemal Paşa varken İtalyan devriyeleri basmış, Mustafa Kemal Paşa’nın diretmesiyle geri çekilmişlerdi yine annesi Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım kaygı içinde, ağlayarak kötü zamanlar geçirmişlerdi. Bir başka gün de İngiliz askerleri gelmiş, evi didik didik arayıp çekilip gitmişlerdi. Bu baskınlar iki kadının üzerinde de derin travma yaratmış ve oldukça fazla etkilenmişlerdi.

Milli Mücadele devam ederken sağlığı daha da bozulan ve kısmi felç geçiren Zübeyde Hanım’ı Mustafa Kemal Paşa, Ankara’ya yanına aldırtmayı düşünmüştü. Nihayet planını yapmış ve kendisi de Türk dostu olan Fransız Claude Farrere ile görüşmek için gittiği İzmit’e 8 Haziran günü annesi ve Makbule Hanımı da getirtmişti. Aile buluşmuş ve hasret gidermişti. Mustafa Kemal Paşa annesi Zübeyde Hanım’ı Ankara’ya götürürken evlenmiş olan Makbule Hanım ise İstanbul&#;a gitmişti.  Makbule Hanım ise daha sonra bu ayrılığa dayanamadığı için eşi Mustafa Mecdi tarafından Ankara’ya getirilecek ve aile yeniden hep birlikte buluşmuşlardı. Makbule Hanımın, Selanik’te daha önce bir evlilik yaparak ayrıldığı da anlatılmaktadır. Mustafa Mecdi Bey ile evliliği ise Mustafa Kemal Paşanın 19 Mayıs ’da Samsun’a çıktığı süreçtedir.

Mustafa Mecdi Bey, başlangıçta asker olmasına rağmen sonradan askerlikten ayrılmış ve kendini tamamen ticarete vermişti. Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya geçtikten sonra iş için sürekli Anadolu’ya geçen Mustafa Mecdi aynı zamanda Ankara’ya da uğrayarak annesi ve kız kardeşi Makbule Hanım’dan Mustafa Kemal Paşa’yı haberdar ediyordu. Mustafa Mecdi, Cumhuriyet sonrasında beşinci dönem Edirne Milletvekilliği yapmış ve İş Bankası yönetiminde de bulunmuştu. Mustafa Mecdi Bey, soyadı kanunu sonrası Boysan soyadını almış ve Makbule Hanım da Boysan soyadını taşımaya başlamıştı.

Bu evliliğin sıkıntılı olduğu haberleri daha &#;te Ankara’da yayılmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın hastalığı nedeniyle Makbule Hanım ağabeyine daha da yaklaşmıştı. Özellikle sonrası çoğunlukla Çankaya&#;da ağabeyinin yanında yaşamaya başlamıştı. Bundan dolayı Makbule Hanım’a Çankaya’da köşkün bahçe tarafında camlı bir köşk de yaptırılmıştı. Makbule Hanım; onun bu son dönemindeki gezilerine de katılmaya başlamış hatta Çankaya’daki bazı önemli yemeklerde de sofrada bulunmuştu. O kadar ki Atatürk’ün nöbet defterinde ondan &#;Büyük Bayan&#; olarak söz edilmekteydi.

Yetişme tarzları ve karakter farkları nedeniyle Makbule Hanım ile Mustafa Kemal Atatürk arasında dünya görüşleri çok ayrıydı. Mustafa Kemal Paşa çocukluktan itibaren iyi okullarda okuyarak iyi bir eğitim almıştı. Makbule Hanım ise sadece özel ders ile okuma yazmayı öğrenmişti. Buna rağmen Atatürk her zaman kız kardeşine saygılı davranmış, Makbule Hanım’ın da dediği gibi; yalnızken ve sağlığı bozukken bile her zaman onu ayakta karşılamıştı. Makbule Hanım bunu “ Atatürk, ben geliyorum, başka kimse yok. Niçin rahatsız oluyorsun? &#; Senin gelmen kâfi değil mi kardeşim? Seni karşılıyorum. O gün de yine beni ayakta karşıladı” şeklinde anlatmıştı.

Makbule Hanım, yeni muhalefet partisi denemesi olan Serbest Cumhuriyet Fırkası&#;nda da Atatürk’ün isteği üzerine bulunmuştu. Daha önce yapılan Terakkiperver Fırka denemesinin, devrimlerin yapılmaya başladığı dönemde sıkıntıyla sonuçlanması ve ekonomik kriz nedeniyle, yeni bir demokrasi çabası amaçlanmıştı. Bu konuda yakın arkadaşı Fethi Okyar, Ağaoğlu Ahmet Bey ile Yalova’da konuşulurken yanlarında Makbule Hanım da bulunmaktaydı. Serbest Cumhuriyet Fırka&#;nın kurulmasına karar verildiğinde de Mustafa Kemal Atatürk, Makbule Hanım&#;ı göstererek, “Hemşirem de sizin fırkanızda yer alacaktır” dediğinde, Makbule Hanım ağabeyine karşı gelmemişti. Böylece Serbest Fırka resmen kurulmuş ve kurucuları arasında Atatürk’ün en yakın arkadaşı ve akrabası Nuri (Conker) ile kız kardeşi Makbule Hanım da yer  almıştı..

Mustafa Kemal Paşa; sağlığını kaybettiği zamanlarda çok önceden avukatıyla görüşmüş ve mirasının sadece kardeşi Makbule Hanım’a kalacağını öğrenince buna karşı çıkmış ve TBMM&#;nin l&#;te kabul ettiği sayılı yasa ile Medeni Kanun gereği Makbule Hanım’a düşecek payı ortadan kaldırmıştı. Milletin verdiği her şeyi millete gitmesini istemişti. Makbule Hanım da bunu “Bir gün Atatürk bana şöyle söylemişti: — Ne senin ve ne benim paramız olacak.. Her şeyimiz, yalnız ve yalnız, bize bunları veren milletin olacaktır!&#; şeklinde anlatmıştı. Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ile de bu konuyu görüşmüş ve 11 Haziran ’de de taşınır taşınmaz bütün mal varlığını millete ve devlete bağışladığını duyurmuş ve bu tüm gazetelere yansımıştı.

Bu süreçte hastalığının farkında olan Mustafa Kemal Atatürk; ölümünden kısa bir süre önce de vasiyetini hazırlatmış ve Makbule Hanım’a “yaşamını onurlu olarak sürdürmek” şartıyla İş Bankası&#;ndaki payının yıllık gelirlerinden ayda l lira ödenmesini ve hayatta olduğu sürece de Çankaya&#;daki küçük köşkte oturabileceğini vasiyet etmişti.  

Makbule Hanım bu dönemde Atatürk ile hükümetin başındaki İsmet İnönü arasında daha çok arkadaşlarının da tutumlarıyla oluşan gerginlikte de uzlaştırıcı olmaya çalışmıştı ve Atatürk’ün sürekli yanındaydı. Mustafa Kemal Paşa, Ankara’nın sert havasından rahatsız olan Makbule Hanım’ın isteği üzerine Ocağında İstanbul&#;a gidip Dolmabahçe Sarayı&#;na yerleşmişlerdi. Makbule Hanım ile daha yakınlaşmışlardı.

Makbule Boysan, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntı nedeniyle kendisine bağışlanmış olan bazı bağ evlerini satmak zorunda kalmıştı. Özellikle Ankara Ayrancı&#;da Kavaklıbağ ve Eğridir gölündeki Can Adası&#;nı satmak zorunda kalmış hatta vasiyet gereği İş Bankası’ndan kendisine verilmesi gereken liranın da yükseltilmesi için yargıya başvurmuştu. Bu süreçte davalarla uğraşmak zorunda kalan Makbule Hanım yılında Atatürk hayatını kaybettiğinde ve yılındaki bir tapu kaydında hala Boysan soyadını kullanmaktaydı. Makbule Hanım, yılında eşinden ayrılmıştı. Nitekim yılındaki bir mektubunda Atatürk’ten yadigâr anlamına gelen “Atadan” soyadını kullanmaya başlamıştı.  

Makbule Boysan, Atatürk’ün hayatını kaybetmesi sonrası, Ankara’dan tekrar İstanbul’a döndü. Ancak özellikle sonrası sağlığının bozulması üzerine Temmuz ’te Ankara’ya geri gelmek zorunda kamıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ilgilenmesiyle gereken tedaviler sonrası biraz iyileşmesi üzerine İstanbul’a yeniden dönmüştü. Ancak kanser hastalığının ilerlemesi üzerine yeniden Ankara’ya gelen Makbule Atadan, dokuz ay süreyle tedavi görmesine rağmen, bu amansız hastalığın pençesinden kurtulamayarak, Gülhane Askeri Hastanesinde, 18 Ocak ’da 71 yaşında hayatını kaybetmişti.

Makbule Atadan’a devlet tarafından 19 Ocak ’da resmî bir cenaze töreni düzenlenmiş ve cenaze törenine Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü, bakanlar, milletvekilleri, diğer resmi görevliler, askerî bando ve askerî kıtanın yanı sıra kalabalık bir halk kitlesi de katılmıştı.

Makbule Atadan, son günlerinde ağabeyine ve kendisine ait birçok belge ve eşyayı da Albay Halil Nuri Yurdakul&#;a vermişti. Bu nedenle çeşitli zamanlarda kendisiyle görüşülmüş ve anlattıkları kaydedilmiştir. Kendisiyle ilk görüşmeyi Selime Seden, yılında Akın gazetesinde yapmıştı. ’de yine Selime Seden tarafından aynı gazetede yeni bir görüşme daha yayımlanmıştı. yılında Yaşar Yula tarafından Zafer gazetesinde yeni bir görüşmesi yayımlanmıştı. yılında Yeni İstanbul gazetesinde “Büyük Kardeşim Atatürk” başlıklı uzun bir haber yayınlanmıştı. Son olarak Gülhane Askeri Hastanesinde hasta yatağında gazeteci Mihri Belli’nin sorularına yanıt vermiş ve bunlar da ’te ölümünden kısa bir süre önce Milliyet gazetesinde “Ağabeyim Mustafa Kemal” başlığı ile yayımlanmıştı.

Mehmet Emin ELMACI

KAYNAKÇA

AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam, Cilt III, Remzi Kitabevi, Ankara

BELLİ, Şemsi, Makbule Atadan Anlatıyor: Ağabeyim Mustafa Kemal, Selis Kitapları, İstanbul

BİRLİK, Gültekin Kamil, “Makbule Atadan’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün Mirasına Yaklaşımı” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C 31, S 92,

BORAK, Sadi, Atatürk&#;ün İstanbul’daki Çalışmaları, İstanbul Kaynak Yayınları,

BOZKURT, Turan, Atatürk’ün Sevdiği Kadınlar, İstanbul

DELİORMAN, Altan, Atatürk’ün Hayatındaki Kadınlar, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul

KOCATÜRK, Utkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi ( ), TTK Yayınları, Ankara

MANGO, Andrew, Atatürk, Sabah Yayınları, İstanbul

SÖNMEZ, Cemil, Atatürk&#;ün Annesi Zübeyde Hanım, ATAM Yayınları, Ankara,

TURAN, Şerafettin, Mustafa Kemal Atatürk, Bilgi Yayınevi, Ankara

25/06/ tarihinde seafoodplus.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir