manik depresif tedavisi ne kadar sürer / Duygudurum Bozuklukları (Depresyon, Bipolar Bozukluk) | Terapi Tıp Merkezi

Manik Depresif Tedavisi Ne Kadar Sürer

manik depresif tedavisi ne kadar sürer

Manik depresif hastalığının diğer bir adı olan bipolar bozukluk, aslında bir akıl hastalığı değil. Peki çağın en çok görülen rahatsızlıklarından biri olan bipolar nedir? Bipolar tanısı nasıl konulur? Bipolar kişi kendine zarar verir mi? Bipolar tedavisi ne kadar sürer? Genetik izler taşıyor mu? İşte bipolarla ilgili merak ettiğiniz tüm soruların yanıtına içeriğimizden ulaşabilirsiniz.

Son zamanlarda sıkça karşılaştığımız bipolar bozukluk, diğer bir adıyla manik depresif hastalık kişinin duygudurum bozukluğundan kaynaklı aşırı yükselişler yaşamasına neden oluyor. Türkçe’ye bipolar bozukluk olarak çevrilmiş bu rahatsızlık iki uçlu bozukluk anlamına geliyor. Psikiyatrist – Psikoterapist Uzm. Dr. Başar Akman bipolar bozukluk hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtladı.

BİPOLAR NEDİR? 

Bipolar bozukluk iki uç davranıştan oluşuyor. Birincisi çöküş. Kuyuların dibine inmek gibi tarif edebiliriz. Moral olarak insanın kendini çökmüş hissetmesi, hayattan ve daha önce yapmaktan hoşlanılan şeylerden artık keyif alamama, özgüven eksikliği, uyku ve iştahta bozulma, mutsuzluk ve enerjisizlik hali hatta bazen de ölüm ve intihar gibi düşünceleri barındırıyor.

İkinci uçta ise bu saydıklarımızın tam tersi haller yer alıyor. Aşırı özgüven, çok enerjik hissetmek, sebepsiz gülme, güldürme ve neşe hali, her şeyi yapabilecekmiş gibi hissetmek ve az uyumak bu ikinci ucu tarif etmek için yeterli oluyor. Düşünce ve çağrışımlar hızlanıyor, az uyku uyunmasına rağmen çok enerjik hissedilebiliyor. Düşüncelere yetişememek, fikir uçuşmaları, kelime benzerlikleriyle konuşmalar da cabası…

Bipolar bozukluk, bir akıl hastalığı değil. Ataklarla seyreden ve düzelmesi mümkün bir rahatsızlık. Kimi bir kere atak geçirip uzun süre atak yaşamıyor, kimi de hayatı boyunca yalnızca tek atak geçirebiliyor.

BİPOLAR BOZUKLUK BELİRTİLERİ

  • “Kişi içe kapanık bir dönem yaşarken birden aşırı neşeli taşkın bir dönem yaşamaya başlaması.
  • Normal giyimli bir kişinin kısa bir zaman içinde aşırı renkli dikkat çekici giyinmeye başlaması.
  • Çok konuşkan olmayan birinin günlerce hatta bazen sesi kısılmasına rağmen aşırı konuşur duruma gelmesi
  • Kişinin az ya da hiç uyumamasına rağmen oldukça dinç olması.
  • Uygun olmayan bir ortam da uygunsuz davranışlar yapması. Örneğin cenazede şarkı söylemek, aşırı gülmek gibi.
  • Sebepsiz aşırı neşeli olması.
  • Böyle bir alışkanlığı olmamasına rağmen, aşırı ve kontrolsüz alışveriş yapma veya para harcama
  • Aşırı alkol ve uyuşturucu kullanma.
  • Daha önce olmadığı halde; aşırı kendine güvenmesi, her yerde kavga etmesi.
  • Bahar dönemlerinde bu belirtilerin artması.
  • Antidepresanlarla tedavide iki hafta tedaviyi tamamlamadan depresyonun tersi bir döneme girerek aşırı neşeli olması.
  • Sıkça depresyon yaşayan kişilerin ara dönemlerde aşırı taşkınlık yaşaması.”

DEPRESYON DÖNEMİ

Kişinin bu değişken ruh halleri nedeniyle hakkında filmler yapılmış, ünlülerin bir kısmında da gözükmesi nedeniyle ilgi odağı olmuştur. Bu sorunu yaşayanlar dönem dönem farklı ruhsal durumlarla karşımıza çıkar. Dönemlerden biri depresyondur. Bu dönemde en az iki hafta süren çökkünlük, isteksizlik, ilgi ve istekte azalma, uyku sorunları, iştah sorunları, konsantre olamama, enerji azalması, suçluluk duygusu, iç sıkıntısı, işine gidememe, huzursuzluk ve intihar düşünceleri görülebilir.

TAŞKINLIK (MANİ) DÖNEMİ

İkinci dönem ise taşkınlık (mani) dönemidir. Bu dönem en az bir hafta sürer. Kişiye az uyku yetmeye başlar ancak buna rağmen aşırı enerjiktir. Neşeli, aşırı hareketli, aşırı konuşkan, dışa dönük, aşırı şakacı bazen cinsellikle ilgili yersiz şakalar yapan, kendisini önemli bir kişi gibi hisseden, aşırı harcama yapan bir kişi olarak karşımıza çıkar. Bazen bu dönemde kişi aşırı kavgacı, sinirli bir kişi olabilir. Bu dönemde uygunsuz ve sık cinsellik yaşanabilir. Hepimizin gün içerisinde ya da bir gün süren böyle dönemleri olabilmektedir. Ancak ailelere sorduğumuzda; bizim çocuğumuz böyle bir kişi değildi, bir anda değişti bambaşka biri oldu derler. Burada önemli fark uygunsuz ortamlarda uygunsuz davranmaktır. Esasen manyak kelimesi mani dönemini yaşayan kişi olmasına rağmen, toplumda bir aşağılama kelimesi olarak kullanılmaktadır.” diye konuştu.

bipolar tedavisi ne kadar sürer

BİPOLAR OLMA SÜRECİ NASIL İLERLİYOR?

Depresyon sinsice ve belli etmeden belirtiler göstererek oluşmaya başlıyor. Giderek enerji, istek, ilgi kaybı meydana geliyor. Ufak ufak sosyal hayattan koparak yalnızlaşıp, kendi kabuğuna çekilme isteği oluşuyor. Sosyal ilişkilerde bozulma, mesleki işlevsellikte azalmayla birlikte performans düşüklüğü meydana geliyor.

Bipolar ise daha gürültülü ve hareketli başlıyor. Ancak çoğu zaman bipolar kişi ilk başlarda neşe dolu olduğu için bunu şikayet edebileceği bir durum olarak görmüyor. Bu durum onu rahatsız etmiyor, “Ne kadar mutluyum, çok iyiyim, çok güzelim, benden iyisi yok” diyerek her şeyin yolunda olduğuna kanaat getiriyor. Ama halinden memnun bu kişi etrafındakiler tarafından fark ediliyor ve yadırganıyor. Bu yüzden hastayı genelde yakınları getiriyor.

TANI NASIL KONULUYOR? 

Yüz yüze muayene çok önemli. Zaten kişiyi gördüğümüzde fazla enerjisi bize de geçiyor. Genelde yerinde duramıyor ve kıpır kıpır oluyor. Çok konuşuyor ve konuşurken de konuşmanın hızı dikkat çekecek derecede artıyor. Hatta dakikada kullandığı kelime sayısı bile artış gösteriyor. Zaten manik depresif dediğimiz bipolar bozukluk zekayla ilgili bir durum değil. Tam tersi bipolar bozukluğu olan insanlar ortalama ve ortalamanın üstü bir zekaya sahip olup, diğer kişilere göre daha yaratıcı tutumlar sergileyebiliyor.

BİPOLAR TEDAVİSİ NE KADAR SÜRER?

Tedavi süreci ikiye ayrılıyor. Bir atağa müdahele ettiğimiz dönem, bir de atak sonrası koruyucu dönem var. İkisi birbirinden biraz farklı. İlk on yıldan sonra, hastalık dönemleri arasında ortalama süre yaklaşık 1–2 yıldır. Bipolar bozukluk tedavi edilmezse, ortalama bir mani dönemi birkaç ay sürebilir. Tedavi edilmeyen depresyon döneminin süresi ise en az 6 aydır. 

Öte yandan bipolar bozukluğu olan bir kişinin bipoların ne olup olmadığı ile ilgili yeterince bilgilendirilmesi gerekiyor. Ayrıca tedaviye hastanın bir yakınının da katılması gerekiyor. Doktora getirip götürecek bir akraba ya da yakını olması gerekiyor. Ailenin de bilgilendirilmesi çok önemli. Bipolar bozuklukta hem üzücü hem de sevindirici bir durum var. Evet, bu hastalık atak esnasında yaşam kalitesini bozuyor. Ama atak sonrasında tamamen iyileşme gösterebilen bir çizgiye geçiyor.

BİPOLAR KİŞİ KENDİNE ZARAR VERİR Mİ?

İntihar riski var. Dürtüsel ve anlık düşünceler sonucunda intihar düşünülebiliyor. Bazen kişi kendi bedenine zarar verecek davranışlarda da bulunabiliyor. Bir an kafası karışabiliyor, öfkesini kontrol edemeyebiliyor ve bunun sonucunda bir yerleri yumruklamaya ya da tekmelemeye yeltenebiliyor. Ölçüsüzce yaşanan öfke patlamaları sonucunda bir yerlere vurup elini ayağını kırabiliyor…

Tüm bunlardan ayrı olarak cinsel istek ve libido artış gösterebiliyor. Bipolar bozukluğa sahip kişi bir kadınsa, ölçüsüz, uygunsuz ve seçici olmayan cinsel ilişkiler yaşayabiliyor. Çünkü çok güzel, akıllı ve çekici olduğunu düşünüyordur, cezbedilmek ve cezbetmek istiyordur.

HASTANEDE YATMASI GEREKİYOR MU?

Eğer kişide intihar ve başkasına zarar verme riski varsa hastanın bir süre psikiyatri kliniğinde koruma altında izole olması şart. Başka bir önemli nokta ise kişinin kendi hastalığını kabul etmesi.

“Doktorla tedaviyi kabul ediyorum, işbirliği ve uyum içinde olacağım, ilaçlarımı düzenli kullanacağım” gibi söylemlerde bulunmazsa evde koruma altına almak hem zor oluyor hem de kendine ve etrafına karşı risk taşıyor. Bazen şiddetli bir atakta, psikotik bir hal gerçekleşiyor ve kişinin gerçeği değerlendirmesi güç oluyor. Kuşkucu ve şüpheci oluyor. Hayalle gerçeği birbirine karıştırabiliyor. O zaman ikna edilemez hale geliyor.

‘‘Bipolar bozukluk gösteren kişinin çalışmasında, evlenmesinde ve çocuk sahibi olmasında herhangi bir sakınca yok. Ancak hastalığının tedavisine özen göstermesi şartıyla… Kişi tedavi süreci boyunca özenli ve dikkatli olmazsa hiçbir iyileşme ve ilerleme kaydedemez.’’

BİPOLAR BOZUKLUK YAŞAYAN BİRİ ALKOL VE MADDE KULLANIMINA DA BAŞLAR MI?

Bir bipolar bozukluğu olup depresyonda olanlar, bir de bipolar bozukluğu olmayıp depresyonda olanlar var. Bipolar bozukluk, manik depresifin görülmediği depresyon çeşitlerinden biraz daha farklı bir yere sahip. Bilinen bir şey var ki; bipolar bozukluğun depresif atağında da manik atağında da alkol ve madde kullanımı artıyor. Bu kullanım bazen ölçüsüz boyutlara varabiliyor. Hatta buna ikincil alkol kullanımı deniyor.

BİPOLAR GENETİK Mİ? 

Evet. Bu konuda birçok farklı istatistik var ama bilinen bir gerçek var ki bipolar bozukluk birden fazla gen ve kromozom ile ilgili… Genetik bir geçiş söz konusu. Hem annede hem babada varsa yüzde 75 doğacak çocukta da olması bekleniyor. Ancak ikinci derece akrabalarda da varsa geçiyor. Özellikle kişinin ilaç tedavisinin ne kadar süreceği konusunda yaptığımız ölçütlerde annede ya da babada bipolar olmasını bilmek tedavi süresini daha da uzatıyor. Çünkü eğer genetik bir durum varsa hastalığın seyri değişebiliyor.

BİPOLAR BOZUKLUĞU OLUŞTURAN ETKENLER NELER? 

Aslında hastalığı hazırlayan birtakım nedenler oluşuyor. Genetik ve çevresel nedenler gibi… Eğer zeminde bipolar bozukluk eğilimi varsa, alkol kullanımı bir atağı oluşturabiliyor. Günlerce uykusuz kalmak, uyumamak bu atakları tetikleyebiliyor. Bazı meslekler vardır, gece çalışılan gündüz uyunan ya da vardiyası sürekli değişen… Bu durum vücudun uyku uyanıklık ritmini bozan faktörler arasında yer alıyor.

Bipolar bozukluğu olan kişiler için vardiyalı işler hiç uygun değil. Çünkü uyku düzeni şaşıyor, vücudun hormonal döngüsü bozulabiliyor. Mevsimsel faktörler de kişiyi etkileyebiliyor. Her bipolar bozukluğu yaşayan kişide olmasa da kıştan yaza, yazdan kışa geçişlerde sıkıntılı bir dönem yaşanıyor.

SONBAHARDA BİPOLARA DİKKAT!

Bipolar bozukluğun seyrindeki en önemli özelliklerden birinin de mevsimsel özellik göstermesi olduğunu kaydeden Dr. Dilek Sarıkaya, “Hastalar ilkbahar – yaz aylarında taşkınlık, coşkunluk yaşarken, sonbahar – kış aylarında çökkünlük, durgunluk içinde girerler. Hastaların yaklaşık dörtte biri bu mevsimsel özellik nedeniyle ilkbaharın son günleri, yazın ilk günlerinde kötüleşirler. Hastalarda dürtüsel, tepkisel davranışlar, saldırganlık eğiliminde artma, öfke patlamaları, aşırı para harcama, taşkınlaşma, riskli davranışlar sergileme azımsanmayacak oranda görülebilir” dedi.

Formsante 2016 – Şubat sayısı
Elif Gürsoy

Formsanté Haber Merkezi

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

  • Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz.
  • İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz.
  • Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz.
  • Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz.
  • Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz.
  • Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz.
  • www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz.
  • Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

  • Kimliğinizi teyit etme,
  • Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi.
  • İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi.
  • Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması.
  • İlaç temini.
  • Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme.
  • Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Araştırma yapılması.
  • Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma.
  • Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi.
  • Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

  • 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu,
  • 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
  • 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
  • Özel Hastaneler Yönetmeliği,
  • Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği,
  • Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

  • Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme,
  • Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,
  • Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme,
  • Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme,
  • Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme,
  • İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

  • (i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz,
  • (ii) Noter kanalıyla gönderebilir,
  • (iii) [email protected] adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya
  • (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak [email protected] ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI

Bipolar Bozukluk: Dereceleri, tedavi yöntemleri, riskleri

“...Başlangıçta her şey çok kolay oluyor gibiydi. Çılgın bir sansar gibi oradan oraya koşuyor, türlü plan ve projelerle fıkır fıkır kaynıyor, kendimi spora veriyor, geceler ama geceler boyu sabahlara kadar uyumuyor, arkadaşlarla geziyor, elime geçirdiğim her şeyi okuyor, defterler dolusu şiirler, oyunlar yazıyor, geleceğime dair büyük, tamamıyla gerçek-dışı tasarılar kuruyordum. Dünya zevk ve umut doluydu; kendimi harika hissediyordum. (. . .)

Derken yaşamım da kafam da sanki derin bir boşluğa yuvarlandı. Düşüncelerim kristal pırıltısını yitirmekle kalmayıp karanlık dehlizlerde debelenmeye başladı. Bir kitabın herhangi bir bölümünü üst üste birkaç kez okuyor ama aklımda hiçbir şeyin kalmadığını fark ediyordum. (...) Derslerde anlatılanları izleyemiyor, çevremde neler olup bittiğinden habersiz pencereden dışarı bakıyordum. Korkutucu bir durumdu bu”.

Bipolar hastası ABD’li psikolog Kay Redfield Jamison, 'Durulmayan Bir Kafa' adlı otobiyografisinde, hastalığını bu sözcüklerle anlatıyor.

Bipolar, Türkçe adıyla iki uçlu bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık, dünya üzerinde yaklaşık 60 milyon, Türkiye’de ise 2 milyon insanın mustarip olduğu, kronik bir duygudurum bozukluğu. Yüksek intihar oranları ve madde kullanımına yatkınlığı dolayısıyla tedavi edilmemesi halinde, en tehlikeli hastalıklardan biri olarak görülen hastalık, alt türlerine ve hastadan hastaya değişen şiddetine göre; antidepresanlar, duygudurum düzenleyicileri, antipsikotikler, bazı durumlarda da elektrokonvülsif tedavinin (EKT) dahil olduğu ilaç dışı yöntemlerle tedavi ediliyor.

Bipolar bozukluğun Türkiye'de görülme sıklığı

Bipolar bozukluğun Amerikan Psikiyatri Birliği'nin başvuru kitabı DSM-5'e göre dört alt tipi bulunuyor: Bipolar Tip-I, Bipolar Tip-II, Siklotimi ve Başka Türlü Sınıflandırılamayan Bipolar Bozukluk (BTA).

Bunlardan ilkinde depresyonun yanında, bazen psikozun da eşlik ettiği ve çoğunlukla hastane yatışı gerektiren şiddetli mani atakları görülüyor, Bipolar Tip-II’de ise, manik atakların süresi ve şiddeti daha hafif seyrediyor, buna hipomani deniyor. DSM-5'e göre bipolar bozukluğun tespiti için maninin en az bir hafta, hipomaninin ise dört gün sürmesi ön koşulu var. Hipomani döneminde belirtiler, kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte, hastaların çoğunda enerji artışı, yükselmiş özgüven ve duygudurum, normalden fazla konuşma, normalden az uyuma gibi belirtilerle karakterize. Siklotimide ise duygudurumdaki değişimler dışarıdan daha az fark edilir ve kişinin işlevselliğinde daha az etkili, bu nedenle tıpkı Bipolar Tip-II gibi, bu alt tipin teşhisi de kolay olmuyor. İyilik halinin senede iki ay görüldüğü siklotimide hasta konsantrasyon güçlükleri, uyku düzensizlikleri ve başladıkları işleri sürdürmede zorluklar yaşayabiliyor.

Türkiye’de istatistiklere göre bipolar bozukluğun toplumda görülme sıklığı yüzde beş. Bipolar Tip-I için ise bu oran yüzde bir. Peki hastalık kişinin yaşam kalitesini ne şekilde etkiliyor? Nasıl teşhis ediliyor? Risk faktörleri neler?

Hastalığı bizzat deneyimleyenlere, yakınlarına ve konunun uzmanlarına sorduk.

Yapılan çalışmalar, Türkiye’de hastalığın ortalama başlangıç yaşının 23-28 yaş aralığında olduğunu gösteriyor. Bipolar hastalarının yarısından çoğunda ilk atak depresyon ile başlıyor. İlk atağın depresyon olması çoğunlukla teşhisi geciktiren bir faktör. Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şube Başkanı ve Bipolar Bozukluklar Derneği yönetim kurulu üyesi Devran Tan’a göre, antidepresana hızla cevap veren depresyon vakalarında Bipolar Bozukluk olasılığı akla gelmeli. EKT sonrasında hızla iyileşme de yine bu ihtimali düşündürmeli.

Tan, Bipolar Tip-II’de teşhisi ve tedaviyi zorlaştıran unsurlardan birinin, hipomaninin fark edilmemesi ya da geç fark edilmesi sonucu tanının öncelikle depresyon olarak konulması olduğunu belirtiyor: “Bipolar Tip-I’de mani gürül gürül geliyor ve hastalar çoğunlukla yakınları tarafından direkt getiriliyor ancak Bipolar Tip-II’de hastanın depresyonu ve hipomanisi (maninin düşük düzeyde seyreden hali) oluyor ve bu kişiler ya da çevreleri hastalığa işlevsel bakabiliyor.”

Ancak Tan’ın aktardığına göre, dönemlerin sıklaşarak hastalığın Bipolar Tip-I’e evrilmesi riski bipolar bozukluğun tüm alt tipleri için söz konusu.

“Hipomani ataklarını seviyordum”

Hastalığın çoğunlukla başka hastalıklarla birlikte seyrediyor olması da ayırt edilmesini zorlaştıran unsurlardan.

Türkiye’de yapılmış bir çalışmaya göre bipolar tanısının alınması için geçen süre ise 2.2 ve 11.3 yıl aralığında seyrediyor. Aynı çalışma atak süresini yaklaşık üç yılda bir atak olarak hesaplıyor.

Uluslararası bir çalışma bipolar bozuklukta yanlış tanı oranını yüzde 40.3. olarak hesaplarken bir başka çalışma, hastaların, gittikleri dördüncü hekimde doğru tanıyı bulduğunu ortaya koyuyor. Bipolar bozukluk için en sık konulan yanlış tanı ise depresyon. Türkiye’deki çalışmalara bakıldığında başlangıçta depresyon tanısı almış bipolar hastalarının oranı yüzde 65’i buluyor.

6 yıl önce depresyonda olduğunu düşünerek pskiyatriste başvuran Cemal, bipolar bozukluk teşhisini tedaviye başladıktan üç yıl sonra almış. Depresyonu şu sözcüklerle anlatıyor: “Engelleyici bir şey. Bir noktadan sonra engelli olduğunu hissediyorsun çünkü insanların yapabileceği, basit olması gerektiğini düşündüğün şeyleri yapamıyorsun. Mesela, sabah mantıklı bir saatte uyanmak, evi temizlemek, markete gitmek... Ağır depresyon döneminde yapamıyorum bunları. Kalkıp bir duş bile alamıyorum mesela”.

İş hayatında, özellikle sabah uyanamadığı ve işe vaktinde gelemediği için sorun yaşadığını söyleyen Cemal, arka arkaya iki işinden istifa etmesinin ardından, evden, otonom çalışmaya başlamış. Anlattığına göre hastalığının özel hayatında da olumsuz etkileri olmuş: “Stabil olmayan biriyle olduğunu düşün... Bir süre normal gibi görünüyorsun ondan sonra bir anda saçma sapan sebeplerden kavgalar ediyorsunuz. Hiçbir şey yapamıyorsun ilişki için... Stabilite yok. Ne kadar iyi olursan ol, karşındaki bir süre sonra kötüleşeceğini biliyor, defalarca yaşadığı için bunu”.

Bipolar Tip-II teşhisi almasının ardından antidepresanlarla sürdürülen tedavisine duygudurum dengeleyicileri ve antipsikotiklerin eklendiğini söyleyen Cemal, yeni ilaçların depresyonunun şiddetini pek değiştirmediğini, ancak hipomani dönemlerini büyük ölçüde ortadan kaldırdığını söylüyor: “Bu iyi olmadı çünkü ben hipomani ataklarını seviyordum”.

Aslında hastaların pek çoğu bu dönemi seviyor ve özlüyor çünkü bu, hem kendileri gibi hem de çok daha enerjik oldukları bir dönem. Bu hastalığın yaratıcılıkla içi içe olduğuna, bir çok yaratıcı sanatçının bipolar bozukluğu olduğuna dair yazı ve araştırmalar da var. Aslında, hastalığın belirtileri dönemleri, yani hem mani hem de depresyon, herhangi bir yaratıcılığa izin vermeyecek denli yoğun ve sıkıntılı geçiyor. Eğer arada bir bağlantı varsa bu, pek çok araştırmacının da saptadığı gibi hipomani döneminde olabiliyor. Uzmanlar, sadece bu döneme ulaşabilmek için uğraşan, kendileri kahve, kola, enerji içecekleri vs ile uyarmaya çalışan veya ilaçlarını kesen hastaların olabildiğini söylüyor.

Şimdiye kadar doktorlarına danışmadan ilaçlarını bırakmaya teşebbüs etmediğini söyleyen Cemal ise ilaçları kesmesinin beraberinde getirebileceği risklerin farkında. Ancak, çoğunlukla tehlikenin farkında olsalar bile, bipolar hastaları arasında ilaçların düzensiz kullanımına sık rastlanıyor. Bunun olası nedenleri arasında yan etkilerin ya da yanlış ilaç seçimi gibi faktörlerin olabileceğini belirten Dr.Tan, bu noktada danışan ve terapist arasındaki ilişkinin önemini vurguluyor: “Hastayla ne kadar işbirliği içinde olursanız tedavi o kadar başarılı olur”.

Kardeşi Bipolar Tip-II hastası olan, kendisi de psikoloji alanında lisans yapmış olan Ayşe ise, düzensiz ilaç kullanımının sonuçlarına ilk elden şahit olmuş. Kardeşinin, en yakın arkadaşını trafik kazasında kaybetmesinin ardından 21 yaşında ilk hastalık dönemini geçirdiğini söyleyen Ayşe o günü şöyle anlatıyor: “Ev arkadaşı telefonla bizi aradı, birinin gelip onunla ilgilenmesini istiyordu. Gittik ve onu paranoya halinde bulduk. Hükümetin gizli projesi kapsamında bankaların kendisini takip ettiğini ve özel bilgilerini çaldığını düşünüyor, evin içinde volta atıp duruyordu”.

Bunun ardından kardeşinin bir süre hastanede yattığını ancak çıktıktan sonra ilaçlarını kullanmayı aniden kestiğini, daha sonra sık sık hastalandığını geçirdiğini, bazen kendisinden üç dört gün haber alamadıklarını söylüyor. Ayşe, kardeşinin hayatından endişe ediyor.

Aile ve çevre desteği son derece önemli

2007 yılında kurulan Bipolar Yaşam Derneği, bipolar bozukluk tanısı alan hasta, hasta yakını ve uzmanları bir araya getiriyor. Derneğin 1 yıldan bu yana başkanlığını yürüten ve kendisi de Bipolar I hastası olan Özlem Sarı, derneğin öncelikli işlevini “hastalık hakkında hastaları, hasta yakınlarını ve toplumu bilgilendirmek ve onları yönlendirerek sağlık kuruluşları ve hastalar arasında köprü olmak” olarak açıklıyor. Dernek, toplumsal farkındalığı arttırarak ön yargıların ve damgalamanın önüne geçmek için çeşitli etkinlik ve toplantılar düzenliyor.

Sarı, özellikle atak dönemlerinde ve hastanın hastalığını kabul edebilmesi açısından, aile ve çevre desteğinin son derece önemli ve etkili olduğunu belirtiyor: “Tüm hasta yakınlarına seslenmek istiyorum: Zor bir hastalık, kabul edilmesi hiç kolay bir hastalık değil, ama aile desteği, aile kabulü, ailenin hasta olan evladını ya da eşini sonsuz sevgisiyle sarmalaması, kabul sürecini kolaylaştırıyor. Hasta, hastalığını ne kadar iyi ve çabuk kabul ederse de iyileşme süreci o kadar iyi oluyor”.

48 yaşında, evli ve bir kızı olan Sarı ilk mani dönemini 15 yaşında geçirmiş: “Lise ikinci sınıfa gidiyordum, yazın takdir beklerken bir puanla takdiri kaçırdım ve hiç uyumadım sabaha kadar. Hafta sonuna denk gelmişti, pazar günü bir doktora gitme şansımız da olmadı. O iki günlük süreçte yemedim, içmedim, uyumadım; annem babam da benim yanımda oldu, anlayamadılar o süreci. Babam elimi tuttu, annem saçımı okşadı. Sonra, o zamanın en iyi psikiyatristlerinden olan Özcan Köknel’e gittik, bir iki seans sonunda hastalığımın o günkü adıyla manik depresif olduğuna kanaat getirildi, sonrasında 10 gün kadar hastanede yattım”.

Sarı, o günden bu yana teşhisinin yanlış olabileceğini düşündürecek bir şey yaşamadığını söylüyor.

Bipolar hastalarında intihar oranı daha yüksek

İstatistiklere göre bipolar hastalarında intihar oranı ortalamanın 20-30 kat üzerinde; hastaların yüzde 25’inde intihar girişimi görülüyor, bunların yüzde 15’i ise ölümle sonuçlanmış. Bu oranlara dikkat çeken Dr. Devran Tan, hastalığın tedavi edilmediği takdirde ciddi sonuçları olabileceğinin altını çiziyor: “Bipolar bozukluğun iki ucu var, mani (hipomani şeklinde de ortaya çıkabilir) ve depresyon. Tedavi olunmadığı taktirde, hastalığın tekrarlama olasılığı iki yıl içinde yüzde 60 artar. Beş yılda tekrarlama oranı ise yüzde 90. Hastalık dönemleri sıklaştıkça da tedaviye direnç gelişir.”

“Maninin keyfi bıçak sırtı”

Genetik yatkınlık hastalığın ortaya çıkmasında büyük bir etken, bununla birlikte stres, uykusuzluk, madde kullanımı, saat farkı gibi faktörler hastalığı tetikleyebiliyor. Bunların önüne geçilmesinde kullanılan yöntemler arasında, sürekli kullanılan ilaçların yanı sıra bir de önleyici tedaviler bulunuyor. Hastalığın akut döneminde kullanılan ilaçlar arasında antipsikotik iğneler var. Buna göre manik dönem geçirmek üzere olduğunu hisseden hasta, atağın öncül belirtilerini fark ettiği anda doktoruna başvurduğu taktirde, bu dönemi ciddi bir problem yaşamadan atlatabiliyor. Sarı, hastalıktan edindiği 32 yıllık deneyim dolayısıyla artık kendisindeki bu belirtileri hemen fark ettiğini söylüyor:

“Mesela kalabalık bir sokakta caddede yürürken birden bire insanların gözlerinin içine bakmaya başlıyorum. Her zamankinden çok daha fazla... İçimde iyilik yapmaya yönelik şiddetli bir his oluşuyor. Cadde boyunca gördüğüm, elini avucunu açmış herkese üç lira, beş lira değil elimde cebimde ne varsa elli lira, yüz lira vere vere gidiyorum. Cadde boyunca tanımadığım herkesle insan sevgisi üzerine konuşuyorum. (Çünkü ben mani zamanlarımda kendimi, insanların birbirini sevmesi için dünyaya gönderilmiş bir elçi olarak görürüm). Bu durum yarım saat, bir saat sürüyor. Eve gittiğimde hemen doktorumu arıyorum ve ona maniye girmek üzere olduğumu söylüyorum. O da bana ilacımın adını söylüyor. En yakın hastaneye gidiyorum, orada ilacımı yaptırıyorum ve üç gün üç gece hiç kalkmadan uyuyorum. Beynimde dönen düşüncelerin hepsi bir anda stabil hale geliyor ve maniye girmem ya da maninin çok uç noktalarına ulaşmam böylece bastırılmış oluyor”.

Peki bastırılmazsa ne oluyor? Sarı, iğneyi yaptırmaması durumunda üç, dört gün üst üste uyumadığını, yemeden içmeden kesildiğini, paketlerce sigara tükettiğini, dördüncü gün hastanelik olduğunu belirtiyor ve kesin bir dille şunları söylüyor: “Mani atağının uç noktasını kontrol edebilme diye bir şey yok. Maninin uç noktasında sen kendine zarar veriyorsun. Çünkü hipomaniyi kontrol edebilirsin, ama maniyi kontrol etmek diye bir şey yok. O yüzden fark ediyorsan hemen önlemini alacaksın, doktora gideceksin. Ama sen mani mani dolaşmaya çalışırsan 3-4 gün, sonrasında doktorun sana vereceği ilaçların dozajları da daha fazla oluyor.

Mani keyifli bir şey değil. Keyifli görünüyor ama maniyi dizginleyemiyorsun. O yüzden seni alıp götürüyor, sen tozlu topraklı yollarda parçalana parçalana gidiyorsun ardında. Keyfi bıçak sırtı.”

Aynı durumu Dr. Tan da şu sözlerle açıklıyor: “Bazen mani hastalarını sokaktan getiriyorlar. Yürümekten ayaklarının altı yara olmuş oluyor. Veya kendilerini engelleyemiyorlar, dürtüsel hareketler yapıyorlar. Mesela bir danışanım, arabasıyla bir mağazanın içine girmişti. Para harcama çok fazla artıyor, öyle borçların altına giriyorlar ki bazen, atak geçtikten sonra “Ben ne yapmışım?” diyorlar. Böyle durumlarda hastane yatışı gerekebiliyor”.

Sarı, Bipolar hastalığı araba kullanmaya benzetiyor: “Eğer kontrollü kullanırsanız, ehliyet alabilir ve sürebilirsiniz, ama çok hız da yapmayacaksınız çok yavaş da gitmeyeceksiniz çünkü o da kazaya sebebiyet verir. Belli bir hızda, normal hayat akışında kalacak şekilde... Elbette zor, ama hayatta bir çok şey zaten zor.”

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir