Mardin
Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan Mardin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en çok merak edilen şehirlerinden biridir. Kendine özgü mimarisi ile zaman yolculuğuna çıkacağınız kent farklı dinlere kucak açan yapısıyla da köklü bir geçmişe sahiptir.
Türkiye’nin en kalabalık şehri olan MardinSuriye ile sınır komşusudur. TÜİK’in verilerine göre kişinin yaşadığı Mardin’in yüz ölçümü kilometrekaredir. Mardin il merkezi başta olmak üzere Kızıltepe, Midyat, Dargeçit, Yeşilli, Nusaybin, Ömerli, Derik, Mazıdağı, Midyat olmak üzere 10 ilçesi bulunmaktadır.
İpekYolu üzerinde yer alan Mardin Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir. Tarihinin sene öncesine dayandığı tahmin edilen şehirde Artuklu Üniversitesi civarında yapılan kazılarda elde edilen bulgular Paleolitik Çağ’a işaret etmektedir. Dargeçit ilçesindeki Boncuklu Tarla civarında yapılan kazılarda Cilalı Taş Devri’ne ait, Kerküşti Höyük’te yapılan kazılarda ise Kalkolitik Çağ’a ait buluntulara rastlanmıştır. Ayrıca kentin farklı bölgelerinde Tunç Çağı ve Demir Çağı’na tarihlenen kalıntılar mevcuttur. MÖ yıllarında Asur hakimiyetinde bulunan Mardin sonrasında Hitit, Urartu ve Medlerin egemenliğine girmiştir. MÖ 4. asırda İran ve Anadolu’yu ele geçiren İskender bir müddet bölgede hakimiyet kursa da İskender’in ölümünden sonra Persler ve Sasaniler yöreye hakim olmuştur. Roma İmparatorluğu MS 1. asırdan itibaren Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu topraklarına hâkim olabilmek için İran ile uzun süreli mücadele etse de bölgede tam bir hâkimiyet kuramamışlar ve bölge Bizans’ın egemenliğine geçmiştir. Hz. Ali’nin halifeliği döneminde yılında Mardin İslam orduları tarafından fethedilerek İslam devletine katılmış, Malazgirt Zaferi ile birlikte bölge Türklerin olmuştur. Bu tarihten itibaren Mardin yöresine yoğun bir Türkmen akını başlamış tarihinde Artuklu Beyliği hakimiyetine giren şehir sonrasında İlgazi Bey tarafından kurulan Mardin Artukluları’nın yıl yönetiminde kalmıştır. Daha sonraları sırasıyla Eyyubiler, AnadoluSelçukluları, İlhanlılar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular’ın hüküm sürdüğü Mardin senesinde Çaldıran Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır.
Tarihi yıl öncesine kadar uzanan, birçok farklı dilin, dinin ve kültürün mozaiği ile harmanlanmış kadim bir kent Mardin. Tüm dünyada insanlığın beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya’nın en eski yerleşim yerlerinden olan kent, bütün medeniyet tarihi boyunca Sümerlerden Babillere, Roma’dan Bizans’a birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, çok önemli tarihi olaylara tanıklık etmiştir.
Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Osmanlı topraklarına katılan ve Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türkiye’nin önemli kentleri arasında yerini sağlamlaştıran Mardin, bugün kültürel dokusunu hala koruyan bir Medeniyetler Şehri. Gezginlerin “sanki orada zaman durmuş gibi” diye tanımladıkları kent, aynı zamanda manastırları, türbeleri, camileri ve kiliseleri ile inanç turizminin de önemli durakları arasında yer alıyor.
Süryani, Keldani, Yezidi, Arap, Ermeni, Kürt, Türk gibi farklı kültürlerin iç içe geçtiği “Dillerin ve Dinlerin Şehri Mardin”e gelmeden önce Murathan Mungan’ın şu sözü aklınızda yer etsin:
“Mardin bir kere hayatınıza girdi mi, kader gibi takip eder sizi.”
Camileri, manastırları, görsel bir ziyafet sunan taş evleri, tarihi çarşıları ve sokakları ile Mardin adeta bir açık hava müzesi.
Çok merak ettiğimiz illerden birisiydi Diyarbakır. Nihayet gezme fırsatımız oldu. Sonuç olarak hem beklentilerimizi aştı, hem de altında kaldı. Sebebi aslında derinliği ile anılması gereken bir şehirken eskiden beri Doğunun Parisi şeklinde ileriliği ile pazarlanması. Tabii bu daha çok geçmişi için söylense de bugün hala doğunun en modern şehirlerinden olarak bahsediliyor.
Belli ki eskiden beri Anadolunun en modern şehirlerindenmiş, ve evet, bugün de Cadde 75, üzerinde uzanan mekanlar ve siteler İstanbulun birçok semtlerine taş çıkartacak planlama ve yaşantıya sahip. Ama durum ne tüm şehirde böyle, ne de şehrin en kıymetli yönü bu.
Bize sorarsanız şehrin asıl cevheri ilerlemesinde değil, geçmişinde. Aslında daha çok ne kadar kadim bir şehir olduğunun anlatılması lazım. Mesela, Türkiye’de pek bilinmeyen ama aynı Göbeklitepe gibi dünya arkeoloji gündemini sallayan, çağının binlerce yıl ötesinde yaşayan Körtik Tepe burada. Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları Diyarbakır’da. Dünyanın ilk robotu da burada El-Cezeri tarafından yapılmış. Dünyada yerleşik hayata ilk geçelilen yerin de Diyarbakırın Ergani ilçesi olduğu yönünde de buluntular var.
Komşusu Şanlıurfa ile aralarındaki peygamberler şehri yarışını duymuşsunuzdur. Mekke ve Medineden sonra en çok peygamber ve sahabe mezarı Diyarbakırdaymış ve buradaki Ulu Cami de 5. Harem-i Şerifmiş. Yani Kabeye birşey olması halinde islam dünyasının merkezi olması planlanan 4. sıradaki yer demek.
Yani 75te bir yemek belki yersiniz ama gezinizin asıl odağı asırlık Diyarbakır olcacak. Bu yazımızda Diyarbakırda gezilecek yerleri toparladık.
Index
Diyarbakıra uçakla geliyorsanız Diyarbakır Havalimanına ineceksiniz. Türkiyenin birçok şehrinden Diyarbakıra direkt uçuş var. Uçak biletinizi almadan önce mutlaka fiyat karşılaştırması yapın. Fiyatları karşılaştırarak uygun fiyatlı UÇAK BİLETİ bulmak içinTIKLAYIN.
Aslında bakarsanız Diyarbakır kendi dertleri ile uğraşmaktan turizm kasını pek geliştirememiş. 1 günde şehrin içinde bulunan görülecek çoğu yeri görüp bitirmek mümkün. 1 gününüz daha olursa da çevresini gezmeyi düşünebilirsiniz.
Eğer 1 haftalık bir doğu turundaysanız; 2 gün Gaziantep, 2 gün Şanlıurfa, 1 gün Diyarbakır, 2 gün Mardin şeklinde düşünebilirsiniz.
Diyarbakırda şehir otelleri ağırlıkta. Her bütçeye uygun bir konaklama seçeneği var. Aşağıda buradan seçtiğimiz birkaç otel opsiyonunu bulabilirsiniz.
Otel şehrin yeni tarafında ve Forum AVM’in yanında. Kapalı havuzu, spası, restoranı, her gün ücretli açık büfe kahvaltısı, ek ücrete tabi havalimanı transferi bulunuyor. Evcil hayvan kabul edilmiyor. Ücretsiz otoparkı ve WiFi internet hizmeti var. İncelemek için TIKLAYIN.
Ceylan Karavil Park alışveriş merkezinin bitişiğinde yer alan Ramada Diyarbakır, konforlu bir şehir oteli. Ücretsiz otoparkı ve wifi hizmeti var. Otelde her gün kurulan açık büfe kahvaltı da ücretlere dahil. İncelemek için TIKLAYIN.
– Diyarbakırdaki tüm OTELLER için TIKLAYIN.
Pembe halka Diyarbakırın merkezi ifade ediyor ve buradaki Suriçi bölgesi şehrin turistik merkezi. Gezilip görülecek yerlerin çoğu burada yer alıyor. Yaya olarak hepsini gezebilirsiniz. 1 günde rahat rahat biter. Ongözlü Köprü Suriçinden araba ile sadece dakika. UNESCO Dünya Kültür Miras Listesinde olan Hevsel Bahçeleri de Suriçinin tam karşısında. Yani isterseniz onlarıda aynı gün görmek mümkün. Suriçini aşağıda daha detaylı anlattık ve ayrı olarak haritalandırdık.
Mor halka ise Malabadi Köprüsünün olduğu Silvan. Suriçinden arabayla 1 saat sürüyor.
Yeşil halka ise Eğil. Suriçinden araçla 50 dakika.
Burada yerellerin çok tekrarladığı bir söz var; Diyarbakıra bir gelen ağlar, bir de Diyarbakırdan giden. Bir gün Bergamada İzmirli bir öğretmen çiftle karşılaşmıştık. Zorunlu hizmet Diyarbakıra çıkınca çok üzülmüşler. Gözünüz aydın memlekete dönmüşsünüz dedim. Bir senedir İzmirdeyiz, tayinimizi geri Diyarbakıra istedik. Oradaki dostluklarımızı burada bulamıyoruz dedi. Özetle, haber manşetleri ve politika buradaki sivil hayatı yansıtmıyor.
Bununla birlikte Diyarbakırın kesinlikle hassas mahalleleri var. Bağlar ve tüm gezilecek tarihi yerlerin bulunduğu Suriçi de bunlardan. Yani Diyarbakıra gidiyorsanız yolunuz illa ki Suriçine düşecek. Buralarda temkinli olmakta fayda var. Örnek vermek gerekirse, ben boş bir sokağın fotoğrafını çekiyordum. Gaipten gelen bir ses beni azarlamaya başladı. Bakındım bakındım bulamadım sesin sahibini. Meğer evin damındaymış. Onu çekmiyor, boş bir sokak çekiyor olmama rağmen bana dayılandı epey. Demek istediğim; hayat normal akışına dönse de bazı mahalleler gergin olabiliyor. Sınırlanızı bilmenizde fayda var. Hava karardıktan sonra Suriçinde bulmayın.
Ulu Cami ve etrafında hayat normalleşmiş. Ahmet Arif, Cahit Sıtkı, ve Cemil Paşa konakları rahatlıkla gezebilirsiniz. Onları geçip, İskenderpaşa ve Ziya Gökalp konaklarına doğru Suriçinin derinlene girdikçe bakışları üzerinize çekmeye de başlıyorsunuz. Suriçinin diğer yakasında, yani yolun Hasan Paşa ve Sülüklü hanlarının bulunduğu tarafında olumsuz bir durum yaşamadık.
Diyarbakır şehir merkezinden çıkmayacaksanız araç kiralamanıza gerek yok. Burada her yer birbirine yürüme mesafesinde. Ama elbette Diyarbakır Suriçi ile sınırlı bir yer değil. Merkezin çevresini ve Mardin, Gaziantep, Şanlıurfa gibi çevre illeri de programınıza dahil edecekseniz araç şart. Diyarbakır Havalimanından uygun fiyatlı ARAÇ KİRALAMAK içinTIKLAYIN.
Haritayı zoom yaparak büyütebilirsiniz.
Suriçi, Diyarbakırdaki favorimiz.
Suriçi, Diyarbakırın asıl yerleşim yeri. yüzyıla kadar şehir surları dışına hiç taşmamış. Bu nedenle de Suriçi denilen bölge, kendi içinde mimari özelliklere sahip, kompakt bir yerleşim yeri olarak kalmış. Mimari özellikleri, çokkültürlü geçmişisin yanında günümüzün Suriçinin en hoşumuza giden yönü surların günlük hayatın bir parçası olması oldu. Çoğu şehirde eski surların halkın günlük hayatında yeri olmuyor. Burada ise insanlar akşam yürüyüşüne surlara çıkıyor, surlarından manzarasında takılmaya geliyorlar.
Suriçinde çoğu ya müze ya da mekan olarak işletilen güzel tarihi taş konaklar, müzeler, kilise ve kafeler var. Hepsinin en önemli özelliği, yapımlarında kullanılan bazalt taşı. Bazalt taşı magmanın soğuyup katılaşması ile oluşuyor. Bu nedenle de koyu bir rengi var. Suriçinin dar sokaklarına yayılmış, revaklı, eyvanlı, havuzlu ve su kuyulu avluları, yazlık ve kışlık gibi bölümleri olan bu evlerin hepsi kendi içinde ayrı birer dünya. Hepsi, Diyarbakırın kültürü, coğrafi koşulları, insanların gümlük yaşam pratikleri ile şekillenmiş yapılar. Suriçindeki bazı güzel yapıları aşağıda ayrıca anlattık. Konum için tıklayın.
Diyarbakır Ulu Cami, Anadolunun en eski camisi olarak biliniyor. yılında, Diyarbakıra egemen olan müslüman Araplar tarafından, Ermenilerden kalan Martoma Kilisesinin camiye çevrilmesiyle oluşturulmuş. Cami, de ilk olarak Büyük Selçuklu Sultanı Melikşahın isteği üzerine, sonrasında da değişik dönemlerde birçok kez onarım görmüş. yılındaki yangın ve deprem sonrası sütunlarındaki bezemeli taşların hepsi yıkılmış.
Ulu Cami aynı zamanda, sırasıyla Kabe, Ravza-i Mutahhara, Mescid-i Aksa, Suriye Şam Emevi Camiden sonra İslamın 5. Harem-i Şerifi olarak kabul ediliyor. Bu arada Yahudi inancına göre Kudüs’ten sonraki en kutsal şehirlerden Kalne de burada.
Caminin bir diğer özelliği de sibernetiğin babası olarak kabul edilen ünlü bilgin El Cezerinin yaptığı güneş saatinin burada bulunuyor olması. Caminin minaresi de Anadoluda eşine çok ender rastlanan kare planlı minare. Kiliseden devşirilerek yapıldığını işte buradan kolaylıkla anlayabilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 1 numara.
Diyarbakırda turist olmanın olmazsa olmazı, Hasan Paşa Hanında güne kahve ile başlamak. Hasan Paşa Hanı, Osmanlı dönemi valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından yılında yaptırılmış, iki katlı, avlulu bir han. Ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvanı da olan han, bugün Diyarbakırın en turistik kahve molası noktalarından. İçindeki bölümlerin bazıları restoran, kahvaltıcı, kitapçı ve cafe olarak kullanılıyor. Kesinlikle bir kahve molasını burada vermeniz lazım. Kahvaltıya gelirseniz de masaya dirsek koymaya yer kalmayacak kadar çok çeşit geldiğini söyleyebiliriz. Bazıları güzel, bazıları eh. Kavurmalı yumurta da sofranın kralı, çünkü Diyarbakırlılara göre “etsiz öğün ayıp!” Unutmadan, Kabenin ilk ipek örtüsü de burada dokunmış. Konum için tıklayın. Haritada 2 numara.
Burası da avlusunda oturup halka karışabileceğiniz bir başka Suriçi konağı. Şimdilerde Diyarbakır Kültür Turizm ve Musiki Derneğinin evi, dernek faaliyetlerinin yapıldığı, şiir dinletilerinin, canlı Diyarbakır müziklerinin ve Diyarbakır mutfağından lezzetlerin sunulduğu yer. Pazartesi pazartesi gün ortasında çalıp söyleyen tayfa ile full çektiğini görünce epey şaşırdık. Konum için tıklayın. Haritada 3 numara.
Diyarbakır’dan çıkmış en ünlü şairlerinden Ahmed Arif’in anısına adanmış yıllık bir Diyarbakır konağı aman Ahmet Arif Müzei Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılıp, restore edilerek de hizmete girmiş. Müze evde, Şair Ahmed Arif’in gözlüğü ve daktilosu gibi kişisel eşyaları, el yazısıyla yazdığı şiirleri ve bu bölgede yetişmiş birçok şairin fotoğrafları sergileniyor. Müzenin kütüphanesinde ise çok sayıda tarih ve edebiyat kitabı bulunuyor. Giriş ücretsiz. Konum için tıklayın. Haritada 4 numara.
“Yaş otuz beş! yolun yarısı eder” diyen ancak 46 yaşında kaybettiğimiz Diyarbakırlı şairimiz Cahit Sıtkı Tarancının müze evi de Ahmet Arif Müze ve Sanat Evine komşu. Müze, 2 Ekim doğumlu şair Cahit Sıtkı Tarancının doğup büyüdüğü, çocukluk yıllarını geçirdiği evin şaire adanmış bir müzeye dönüştürülmesi ile oluşturulmuş. yılında inşa edilmiş ev, Diyarbakır’ın geleneksel sivil mimarisinin tüm özelliklerini taşıyor. yılında Kültür Bakanlığınca Tarancı ailesinden alınarak kamulaştırılan ev, yılında restore edilerek Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak ziyarete açılmış. Pazartesi günleri kapalı. Giriş ücretsiz. Konum için tıklayın. Haritada 5 numara.
Burası da Suriçinde bulunan, Diyarbakır’ın en güzel sivil mimari örneklerinden biri olan konaklardan. Zaten bu konak, Diyarbakır’daki en görkemli ve en büyük konak yapısı. Osmanlı valisi Ahmet Cemil Paşa tarafından yılları arasında yaptırılmış olan konak, diğer Diyarbakır konaklarında olduğu gibi kesme bazalt taşından, geniş avlulu ve havuzlu bahçesi, yazlık-kışlık olarak tasarlanmış. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Kent Müzesine dönüştürülen konakta Diyarbakır kültürüne ait birçok ögeyi bulabilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 6 numara.
Bu Diyarbakır evi de sosyolog, yazar Ziya Gökalp’ın yılında doğduğu ev. yılında bazalt taştan iki katlı olarak inşa edilmiş olan ev yılında müzeye dönüştürülmüş. Müzede Ziya Gökalp’e ait eşyalar, kütüphanesindeki kitaplar, belgeler, fotoğraflar ve başka etnografik eserler bulunuyor. Müze ev, Ekim te yaşanan eylemlerde ciddi zarar görmüş ama sonrasında restore edilerek yeniden ziyarete açılmış. Müze, yazın a kışın ye kadar açık. Müzekart geçiyor. Konum için tıklayın. Haritada 7 numara.
yılında Diyarbakır Valisi olan ve 14 sene Diyarbakır valiliğini yapan İskender Paşa tarafından konut olarak yaptırılan ev çay bahçesi/ serpe kahvaltıcı olarak işletiliyor. Konağın bahçesinde en az yıllık çınar ağaçları var. Bana sorarsanız atlayabileceğiniz bir durak. Konum için tıklayın. Haritada 8 numara.
Tarihi Suriçinde, otantik bir ortamda kahvenizi veya Süryani şarabı içebileceğiniz bir yer de Sülüklü Han. te, Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yapılan Sülüklü Han, yılı itibariyle restore edilip yeniden halka açılmış. İsmini nereden alıyor derseniz, zamanında halen daha burada bulunan kuyudan sülük çıkarılıyor ve alternatif tıpta kullanılıyormuş. Konum için tıklayın. Haritada 9 numara.
Diyarbakırın ilk yerleşim alanı ve yönetim merkezi olan İçkale, tüm şehirde en keyif aldığımız yer oldu. 20 burç ve 4 kapının yer aldığı İçkale içinde kalan tarihi yapılar, de, Kültür ve Turizm Bakanlığınca restore edilerek yeniden işlevselleştirilmiş. Bugün buradaki tarihi binalar, Arkeoloji Müzesi, Taş Eserler Müzesi, müze kafeteryası, valiliğe ait bir bina ve Saint George Kilisesinden oluşuyor. Kaleiçine giriş ücretli ve saat 17de kapanıyor ama içindeki kafeye ücretsiz ve daha geç vakitlere kadar gireiliyorsunuz.
İlk olarak de Ulu Cami yakınındaki Zinciriye Medresesi’nde açılmış olan arkeoloji müzesi, yılında bugünkü binasına taşınmış ve yılında halkın hizmetine sunulmuş. Müze, bölgede gerçekleştirilen kazılardan çıkan Prehistorik Çağ, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait bir eser koleksiyonuna sahip. Ayrıca son zamanlarda Körtik Tepeden çıkan buluntular da burada sergileniyor. Körtik Tepe de tıpkı Göbeklitepe gibi, Anadoluda insanlığın tarımsal üretimden önce de yerleşik hayata geçmiş olduğunu kanıtlayan yeni keşfedilmiş yerlerden.
Bu bölgede yapılan kazılarda, yıl öncesine ait, dokuma yapımında kullanılan kemik iğne, dokuma örnekleri bulunmuş. Bu da burada yaşayan topluluğun, hem avcı toplayıcı hem de yerleşik düzene sahip olduğunu gösteriyor. Burada yaşayan insanlar, barınma sorununu çözmüş, dinsel inanış biçimlerini kurumsallaştırmış hatta taş kapların üzerine yaptıkları bezemeler ile estetik kaygı gözetmeye başlamışlar bile. Konum için tıklayın. Haritada 10 numara.
Ayrıca müzenin yakınlarına bir de Saint George Kilisesi var. Burası da bir nevi açık hava sanat galerisi işlevi görüyor. Kubbesi çökmüş ama hala çok görkemli. Oraya da uğramayı unutmayın. Müze, ye kadar açık, Müzekart geçiyor. Konum için tıklayın. Haritada 11 numara.
de Akkoyunlu Kasım Bey tarafından, sıra sıra siyah ve beyaz taşlardan yaptırılan Şeyh Mutahhar Caminin en önemli özelliği, dört sütun üzerinde inşa edilmiş minaresi olması. Bu minare, Anadolu’daki tek dört ayaklı minare örneği. Rivayete göre bu dört ayağın altından yedi kez geçenin dileği kabul oluyormuş. Denemesi bedava! Konum için tıklayın. Haritada 12 numara.
Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesi olarak bilinen, beş nefli, beş apsisli Surp Giragos Ermeni Kilisesi, kitabesinden de anlaşılacağı üzere yılları arasında inşa edilmiş bir Ermeni Kilisesi. yılında tamamen yandığı için te aynı yerde yeniden inşa edilmiş. Kilise, kilise vakfı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından yılında restore edilerek yeniden ibadete açılmış ancak, yıllarında bölgede yaşanan olaylar sırasında büyük hasar görmüş. itibari ile Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yeniden bir onarım sürecine giren kilisede şu an halen daha çalışmalar sürüyor. Onarımın, yılının sonunda tamamlanması bekleniyormuş. Konum için tıklayın. Haritada 13 numara.
Burası da Diyarbakırdaki 20 kişilik Süryani cemiyetinin tarihi kilisesi. 3. yüzyıldan kalma, zaman içinde birçok kez onarım görmüş olan kilisenin, Bizans döneminden kalma Mihrabı, Geç Roma dönemine tarihlenen kapısı, içinde ise tarihi ikonaları ve özel ahşap işçiliği bölümleri bulunuyor. Aradan geçen zamana karşın halen daha ibadete açık. Konum için tıklayın. Haritada 14 numara.
Diyarbakır Kalesi, Diyarbakırın, İç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşan, Dağ Kapı, Urfa Kapı, Mardin Kapı ve Yeni Kapı olmak üzere dört ana girişi olan yaklaşık dokuz bin yıllık surlara sahip tarihi kalesi. Bu surların, Çin Seddinin ardından dünyadaki en uzun ve geniş savunma duvarı olduğu söyleniyor. te Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı ile birlikte UNESCO Dünya Mirası olarak tescil edilen kalenin özellikle Keçi Burcu, popüler bir manzara noktası. Konum için tıklayın. Haritada 15 numara.
Diyarbakırda Türkiyenin ilk güvercin otelinin olduğunu biliyor muydunuz? Biz de bilmiyorduk yeni öğrendik. Diyarbakırda güvercin beslemek tıpkı İstanbulda muhabbet kuşu beslemek gibi yaygın bir durummuş. Zamanında evlerin çatısı müsaitken, herkes güvercin beslermiş. Hatta kuşbazlık diye bir meslek bile varmış. Fakat yaşanan göçlerle ve kentsel dönüşümle güvercinleri beslemeye uygun yapıların ortadan kalkması ile evlerde güvercin beslemek giderek zor bir hal almaya başlamış. Güvercinlerin de yaşam alanı kısıtlanmış. Akıllı bir girişmci de çareyi güvercin oteli açıp işletmekte bulmuş. Önce bir olan otel sayısı zamanla 3e çıkmış. 25 odalı bir güvercin otelinde yüzlerce güvercin barınıyor. Güvercin meraklıları kuşlarını otele bırakıyor. Burada onların beslenme ve barınma ihtiyaçları karşılanıyor. Kendileri de geldiklerinde kuşlarını sevip binanın çatısında uçurabiliyorlar. Bu oteller Bağlar İlçesindeki Fatih Caddesinde bulunuyor.
Silvan Köprüsü veya Mervani Köprüsü olarak bilinen On Gözlü Köprü, Diclenin iki yakasını birbirine bağlıyor. Mervaniler devrinde Diyarbakır hükümdarı Nizamüddevle Nasr tarafından yaptırılmış olan köprü, yılına tarihlendiriliyor. metre uzunlukta, metre genişlikte olan köprü, kesme bazalt taştan 10 gözlü olarak inşa edilmiş. Konum için tıklayın. Haritada 16 numara.
Yemyeşil bir cennet bahçesine benzeyen Hevsel, surlar ve Dicle arasında kocaman bir alan. O kadar biyoçeşitlilik anlamında zengin ve tarihi bir ekim bölgesi ki nice türküye konu olmuş ve UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiş. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cenneti olan Hevsel Bahçelerinde, den fazla kuş türü, susamuru, tilki, sansar, sincap ve kirpi gibi birçok memeli yaşıyor. Göçmen kuşlar tarafından bir istasyon, dinlenme, barınma ve de bir korunma alanı olan Hevsel, Türkiye’de nadir bulunan yaz atmacalarına da ev sahipliği yapıyor. Konum için tıklayın. Haritada 17 numara.
İşte meşhur türküsü ile tanıdığımız, Diyarbakır merkeze, 96 kilometre, 1 saat 15 dakika mesafedeki Diyarbakırın bir ilçesi Silvanda bulunan Malabadi Köprüsü. Kitabesine göre tarihinde Timurtaş b. İlgazi b. Artuk tarafından inşa edildiği biliniyor. Köprü, 12nci yüzyıl Selçuklu Dönemina ait anıtsal mühendislik-mimarlık başyapıtlarından biri olarak görülüyor. Neden mi? Çünkü bu köprü, metre açıklığındaki sivri ana kemeri ile dünyanın günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığına sahip taş kemer köprüsü. Köprünün iki ucunda, döneminin oteli niteliğindeki barınma yerler, tuvalet, köprünün üstünde de insan, güneş ve arslan figürlü kabartmalar bulunuyor. Diyarbakırda biraz daha vaktiniz, altınızda da arabanız varsa gidip görün diyeceğimiz yerlerden. Konum için tıklayın.
Diyarbakırın, merkeze 47 kilometre, 1 saat mesafedekli Eğil ilçesi de Kralkızı Baraj Gölünde tekne turu ve su sporları imkanları ile özellikle yaz ayları için aklınızda bulunsun diyeceğimiz bir yer. Baraj gölü kıyısındaki çardaklar, restoranlar, kır kahveleri yazın dolup taşıyor. Burası aynı zamanda, Kuran dahil diğer dini kitaplarda geçen toplam 9 peygamberin mezarının bulunduğuna inanılan bir inanç merkezi. Aynı zamanda da tekne turları sırasında göreceğiniz kral mezarlarından da anlaşılacağı üzere zamanının krallar şehri. Konum için tıklayın.
Hazır Diyarbakıra gelmişken, günübirlik de olsa, eşsiz bir tarihe ve mimariye sahip komşusu, Türkiye’nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesindeki alanlarından Mardine de geçebilirsiniz. Çünkü Diyarbakır Kalesinden Mardin Kalesine olan mesafe 94 kilometre, 1 saat 25 dakika. Konum için tıklayın.
Bildiğiniz üzere Diyarbakırın karpuzu meşhur. Her sene bu lezzettin tanıtılması ve üreticisinin desteklenmesi için Eylül ayında Diyarbakır Kültür Ve Karpuz Festivali düzenleniyor. Festivalde, karpuz ses yarışması, karpuza en çok yakışan çocuk yarışması, karpuz yeme yarışması, kültür ve karpuz festivali koşusu gibi etkinlikler yapılıyor.
Diyarbakırda ne yenir nerede yenir gibi soruların cevaplarını ayrı bir makalede yazdık: Diyarbakırda Ne Yenir Nerede Yenir
Diyarbakıra ulaşmak için her gün İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden karşılıklı uçak seferleri var. Ayrıca ülkenin her yerinden otobüs firmalarının her gün kalkışlı otobüs seferleri var. Otobüsler zaten şehrin ana garına varıyor ama eğer uçakla gelmeyi tercih ederseniz de işiniz çok kolay. Çünkü Diyarbakır Havalimanı şehre çok yakın. Şehir merkezi ile havalimanı arasında sadece 10 kilometre var. Havalimanından şehir merkezine geçmek için havalimanında araba kiralayabilir, taksi veya saat başı kalkan belediye otobüslerini kullanabilirsiniz.
Yanık Güzel Türkülerimizi Piyano Sesleri ile Hiç Dinlediniz mi?
Genç Piyanist " Yola Çıktım Mardin'e Diyarbakır Yöresi" Türküsünü Kuyruklu Piyano çaldı ve Söyledi.
Genç Solistimiz ECE YILDIRIM Sesi Güzel Sesi ile Ona Eşlik Etti.
Çok sevilen Eserleri Piyano ile Dinleyince Umarım Hoş Bulursunuz,
Güzel Yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen Yazın
Yola Çıktım Mardin'e
Düştüm Senin Derdine
Mevlam Sabırlar Versin
Yârini Yitirene
Estel Midyat Arası
Sevdan Başım Belası
Senin Bayan Gözlerin
Melhem Yürek Yarası
Estel Yolun Yarısı
Yandı Başım Arası
Bana Gurbet Gezdirdi
Kırkbin Başlık Parası
Son Yola Çıktım Mardine Diyarbakır ANA SAYFA HAK EĞİTMEN KADRO GALERİ TİYATRO ORGANİZASYON İLETİŞİM Ders Özel Akustik Eğitim Mardine kapısı kapı yolu kürt kürt türk kurd kurt Türkü Notası Türkü Sitesi yurt yurdu kalesi kale Eğitim
YOLA ÇIKTIM MARDİN'E TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ
.Türkülerin asıl konusu, aşk, sevgi, doğa, insan yurt, sıla, gurbet, dostluk, kardeşlik, özgürlük ve
barış üstüne kurulmuştur. Efsane olmuş dillere destan türküler de vardır. Örneğin YOLA ÇIKTIM
MARDİN’e türküsünün kendine özgü bir efsanesi vardır. Bana bu efsaneyi Mardinli yerlilerimizden
doğumlu İlkokul üçten ayrılan Emine Yalçın anlattı. Diline ve aslına sadık kalarak aynen
sunuyorum:
‘Vakti zamanında Midyat çevresinde, köylerinde çok zengin bir ağa varmış. Bu ağanında dillere destan
boylu, boslu, güzel endamlı bir kızı varmış. Mardin güzeli, siz deyin dünya güzeli. Yörenin en güzel
kızı imiş. Adını, şanını duymayan kalmamış. İsteyenleri de çokmuş. Lakin babası başlık yüzünden bir
türlü isteyene vermiyormuş.
Milliyet Blog Nedir? Arkadaşını Davet Et Bülten Almak İstiyorum Milliyet Haber Yeni Üyelik Şifremi Unuttum Aktivasyon Maili Gönder
Eposta adresi Şifre Beni Hatırla Blog KategorileriÖnerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
türlü isteyene vermiyormuş.
Kız da kolay kolay kimseyi beğenmiyormuş. Kızı istemeye gelenler hep boşa giderlermiş. Derken
Estel’den( Midyat ) ihtiyar bir kadın yollara düşerek oğlu için bu kızı istemeğe gelmiş. Halime için
dünürcü olmuş. Bu arada kız oğlanı, oğlan da kızı görmüş ve birbirlerine de aşık olmuşlar, yani iki
gönül bir olunca, samanlık seyran olmuş.
Ne yazık ki ağa kızını vermemiş. Ağa ihtiyar kadına “ lira başlık isterim ” demiş. Oysa ihtiyar
kadının yanında 40 bin lira değil, 40 para bile yoktur. Zavallı kadın boynunu bükerek Estel’e doğru
gitmiş. Oğluna durumu anlatmış, Fakir oğlan nerde bulsun 40 bin lirayı? Oğlan bu parayı kazanmak
için gurbete düşmüş, dağ, tepe demeden uzaklara gitmiş.
Lâkin bir daha da geri dönmemiş. Güzelim Halime’nin aşkıyla yanıp tutuşmuş. Tabi bu arada Halime
de gelir diye beklemiş, tüm ümitleri suya düşmüş. Halime kaderiyle baş başa kalmış. Ama bir daha da
hiçbir kimseyi de kabul etmemiş.’ Emine Yalçın Hanımefendi bunları söylerken ‘artık sonrasını
bilemiyorum’ dedi.. Piyano Türkü