Doğu ve Batı müziğini modern enstrümanlarla sentezleyen 39 yaşındaki Mark Eliyahu, yeni tip koronavirüs (Kovid) salgını sonrası İstanbul'daki hayranlarıyla yeniden bir araya geldi.
İstanbul'da her yıl düzenli olarak konser veren İsrail asıllı sanatçı, "Endless" turnesi kapsamında Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde sahne aldı.
Konser öncesi AA muhabirinin sorularını yanıtlayan usta kamança sanatçısı Eliyahu, Türkiye'yi ikinci evi gibi hissettiğini söyledi. Eliyahu,"Evime döndüğümü hissediyorum. Son geldiğimden bu yana görüşmediğim buradaki arkadaşlarımı ve tanıdıklarımı çok özledim. En son 2 yıl önce gelmiştim. Ama bu gece izleyicilerimle buluşacağım için gerçekten çok ama çok heyecanlıyım." dedi.
Konserde farklı beste ve şarkılardan bir bölüm hazırladığını, ayrıca kendi üretimlerine de yer vereceğini belirten Eliyahu, salgın sürecinde hazırladığı yeni şarkıyı da ilk kez İstanbulluların beğenisine sunacağını ifade etti.
Farklı müzik kültürleri barındıran bir kültür içerisinde büyüdüğünü dile getiren başarılı sanatçı, "Klasik müzik öğrendim ve keman çalıyordum ama onun yanında, beni özellikle Türkiye, Azerbaycan, İran, Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkan kültürleri etkiledi diyebilirim. Bu kültürlerde kendimden bir parça buluyorum ve müziğimde bunlardan bir sentez çıkartmaya çalıyorum." diye konuştu.
Müzisyen bir aileye sahip olan, doğduğundan beri müzikle iç içe büyüyen Mark Eliyahu, 16 yaşına kadar bağlama çaldığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Hala biraz çalabiliyorum. Evimden uzaklarda, Atina'da büyük usta Ross Daly'den eğitim alıyordum. Kemençeyi ilk bir CD'den duymuştum ve bir sesi hayatımda ilk kez kulaklarımda değil de içimde hissettim. Anne ve babamı aradım ve onlara ne kadar etkilendiğimi anlattım. Onlar da bana, 'Büyük büyük babamın kamança çalan bir sanatçı olduğunu' söylediler. Bundan sonra Azerbaycan Bakü'ye taşındım. (Azerbaycan Cumhuriyeti Onur Sanatçısı) Adalet Vezirov'dan 3 yıl boyunca Azerbaycan kamançası eğitimi aldım."
Eliyahu, çocukluğumdan beri Türk müzisyenlerini de dinlediğini dile getirerek, "Büyük annem ve büyük babam İbrahim Tatlıses'in büyük hayranlarındandı. Hatta küçükken şarkılarını söylerdim. Büyükannem ve babam da sürekli yemeklerde ya da partilerde falan benden söylememi isterlerdi. Söylemesi biraz zor olsa sözlerini de anlamasam da bazı şarkılarını biliyorum. Bağlamayı da ilk olarak İbrahim Tatlıses'in arabesk şarkılarından duydum. Ayrıntılı bir şekilde klasik Osmanlı müziklerine de çalıştım." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de çok yetenekli Türk müzisyenlerin olduğunu vurgulayan Eliyahu, "Geçtiğimiz yıl Cem Adrian ile birlikte bir şarkı yaptık. Gerçekten büyük bir sanatçı ve onu çok seviyorum. Fuat Güner gibi pek çok Türk sanatçının da hayranıyım ve onlarla çalışmak için sabırsızlanıyorum. Yeni albümümü bitirdim, mart ayında çıkacak. Bunun için de çok heyecanlıyım." şeklinde konuştu.
Her röportajında Türk seyircisiyle arasında güçlü bir bağı olduğunu dile getiren Mark Eliyahu'nun Zorlu PSM'de verdiği konser büyük ilgi gördü.
Biletlerin tükendiği konserde genç sanatçı, "Sands", "Nana", "Windows", "Tribe", "Caravan", "Roads", "Do You Remember", "Hope", "Through me", "Endless", "Coming Back", "Journey", "Major" ve "Mahur" parçalarını seslendirdi.
"Segah" adlı yeni parçasını da konserde dinleyicilerin beğenisine sunan Eliyahu, seyircilerin alkışlarıyla eşlik ettiği "Fidayde" parçasında ise dans etti.
Konserde ayrıca usta müzisyenin babası, besteci ve müzikolog Piris Eliyahu da oğluna eşlik eden orkestrada yer aldı. Piris Eliyahu, konser sırasında tarıyla solo bir performans da sergiledi.
Yaklaşık 2,5 saat aralıksız konser veren Eliyahu'ya, vurmalı çalgılarda Rony Iwryn, klavyede Haim Weiss ve gitarda Yaacov Segal eşlik etti.
Rony Iwryn, aynı zamanda vurmalı çalgı olarak kullandığı su ile solo performans sergiledi.
Dağıstan'ta 'de dünyaya gelen Mark Eliyahu, 'da, ailesiyle İsrail'e göç etti. Müzikolog ve aynı zamanda tar çalan babasıyla birlikte birçok farklı ses içinde büyüyen sanatçı, 4 yaşındayken keman çalmaya başladı.
Daha sonra bağlama çalan Eliyahu, lise yıllarında eğitim için gittiği Yunanistan'da kamança ile tanışarak, 17 yaşındayken kamança öğrenmek üzere Azerbaycan'a taşındı.
Babası Piris Eliyahu'nun izinden giden başarılı sanatçı, Avrupa Birliği ve United Colors of Benetton'un birlikte yürüttüğü "Musica Fabrica" projesinde İsrail'i temsil etmek üzere seçildi.
Türkiye, Fas ve Orta Doğu'dan müzisyenleri, yıllarında bir araya getiren proje için şarkı hazırlayan Eliyahu, bu parçayı aynı yıl Nobel Ödül Töreni'nde filarmoni orkestrası eşliğinde çaldı.
Mark Eliyahu, Hollanda ve Portekiz’de çeşitli dans gruplarının şovları için de müzikler hazırladı. Hollanda'da Galili Dance ve Portekiz'de Gulbenkian Dance toplulukları için 'de müzikler yaptı ve bu ekiplerle turneye çıkarak şovlarına eşlik etti.
"The Ballad of the Weeping Song" filmi için 'de müzik yapan Eliyahu, İsrail'in Oscar'ı olarak kabul edilen "Ophir Ödülü"nü kazandı. Bu film için yaptığı müziklerle ismini Avrupa ve Orta Doğu'da duyurmayı başaran Eliyahu, böylece kariyerindeki ilk sinema ödülünü de kazanmış oldu.
Bugüne kadar birçok dans gösterisi, tiyatro ve film için müzik çalışması yapan başarılı sanatçı, aynı zamanda "The Ballad of the Weeping Song" filminde başrolde yer aldı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.Önceki yazılarımızdan birinde Azerbaycan’daki ‘Kırmızı Kasaba’dan bahsetmiştik. Bu bölgede yaşayan Yahudi nüfusuna ‘Dağ Yahudileri’ adı verilmekte. Hikâyemiz de bu bölgenin kuzeyinde eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde yer alan ‘Dağıstan Özerk Bölgesi’ olarak bilinen bir bölgede başlıyor. Dağıstan Yahudileri, bu bölgede de 90’lı yılların başlarına kadar, yani Demir Perde’nin yıkılışına kadar varlıklarını sürdürdü. yılında, müzisyen Piris Eliyahu’nun Mark adında bir oğlu dünyaya gelir. Armut dibine düşer misali Mark da doğal olarak müzikle ilgilenmeye başlar. Yedi yaşında, ailece İsrail’e ‘aliya’ yapana kadar Mark burada hayatını geçirir. Saygın bir müzik insanı olan babası Piris Eliyahu sayesinde müzikal bir aile ve ortamda yetişir. Baba Piris, usta bir tar sanatçısıdır. Kendisi hakkında ’de yönetmen Mira Arad’ın çektiği belgeselde de bahsedildiği gibi Piris, Farsçayı okuyabilmekte ve anlayabilmekte, Azerbaycan Türkçesini rahatlıkla konuşabilmekte ve yaşadığı bölgeden dolayı Rusçayı da günlük hayatta konuşabilmektedir. Kendi anadili İbraniceyi ise dinsel anlamda kullanmaktadır. Sonuç olarak Kafkas kültürü ile harmanlanan Piris’in tarı ustalıkla çalması da kaçınılmaz olacaktır.
89’da İsrail’e gelen Mark önceleri on altı yaşlarına kadar klasik müzikle ilgilendi ve keman eğitimi aldı. Ne olduysa bu yaşlarda oldu ve Mark birdenbire bağlama ve Türk müziği ile ilgilenmek için aldığı eğitimi yarıda keserek, İrlanda Kökenli Ross Daly’nin yanına, Yunanistan’a giderek kendisinden bu konuda eğitim aldı. Bu arada Ross Daly, Girit’te yaşamakta, akıcı şekilde Yunanca, Türkçe konuşabilmektedir. Kendisinden ‘Ankara Misket Havası’nı ayrıca dinlemekte yarar var. Herhalde, Mark’ın neden Türkiye’ye değil de doğrudan Daly’e gittiği sorusunun cevabını da ‘Misket Havası’nı Daly’den dinledikten sonra vermek mümkün. Daly’nin kamança konusunda ustalığını iki sene boyunca özümseyen ve bu enstrümanı da çalmayı öğrenen Mark, kendi kendine “Şimdi bu işin kalbine gitmek gerek” demiş olsa gerek, çünkü Daly’den sonra soluğu Azerbaycan’a giderek Adalet Vezirov’un yanında almış. Vezirov, kamança alanında otorite olarak kabul edilir ve Azerbaycan müziğini dünyaya tanıtan önemli isimlerin başında gelir. Kamança’yı Daly’den öğrenip, Vezirov’un yanında pişen Eliyahu artık kendi tarzını yaratma peşindedir.
Kariyerinde uluslararası birçok ödül kazanan Mark, İsrail’in müzik alanında Oscar’ı da olarak kabul edilen İsrail Akademisi Müzik Ödülü ‘Ophir’i ’de aldı. Ortadoğu coğrafyasında yaşayan kültürlerin yabancı olmadığı bir müzik alanında üretim yapan Mark, babası ile birlikte ‘The Spirit of the East’, ‘Sands’ gibi birçok esere imza atarak tar, bağlama, kamanca gibi bu topraklara ait enstrümanları adeta konuşturmakta.
Mark’la yapılan bir röportajda kendisi “Çölü seviyorum çünkü burası (Negev) hem kendi doğduğum toprakları hatırlatıyor hem de içerisinde bulunduğum kültüre ait tatları bana sunuyor” ifadelerini kullanmış. Mark Eliyahu’nun bu söylemine katılmamak elde değil çünkü ben de İsrail’e yaptığım ziyarette Negev’i görme şansı bulmuştum ve bu çölün sıradan bir çöl olarak değil de insanın içindeki ‘öteki ben’i ortaya çıkaran sihirli bir yer olduğu hissine kapılmıştım.
Müzisyen olan babas Piris Eliyahu'nun izinden giden ve ona birçok çalmasnda elik eden sanatçnn Voices of Judea isimli bir albümü vardr.
Dalar ülkesi anlamna gelen Dastan, Kafkasya bölgesinde bulunan Rusya’ya bal özerk bir cumhuriyet. Yllarca özgürlük sava verilmi bu topraklarda bir çok dil konuulmu, birçok ezgi dile gelmi. Dastan nüfusunun çok uluslu yaps bu bölgenin müziini de beslemi. Karadeniz ve Hazar Denizi aras geçit vermez Kafkas Sradalar’nda dünden bugüne en çok kamança sesi duyulmu. Dört telli bu enstrüman kimilerine göre ilk yayl saz rebab veya kopuz kadar eski saylyor. Kemençe gibi diz üstüne oturtularak çalnan bu perdesiz yayl çalgnn günümüzdeki en iyi icraclarndan biriyse Mark Eliyahu.
O, Bat Asya ve Orta Dou’nun tnlarn kamança ile sahnelere tayan bir virtüöz. Müzie oldukça hakim bir ailede hayata gözlerini açan Mark Eliyahu, 4 yanda keman çalmaya balayp tar ustas ve müzikolojist babas Piris Eliyahu’nun tevikiyle Bat Klasik Müzii eitimi ald. Yahudi ve Türk müzii makamlarna yakn olan kendi öz kültürünü de ihmal etmeyen Eliyahu, 16 yana geldiinde Yunanistan’a gidip müzik üstad Ross Daly’den dersler almaya balad. Burada ilk kez duyup büyüsüne kapld kamançay, ustasndan örenmek ve ran-Azeri makamlar eitimi almak için Azerbaycan’a Adalet Vezirov’un yanna doru yola çkt. Eliyahu kamançay ilk duyduu an; “Çalgnn tnsnn içimde yanklandn duydum. Sanki ruhumun sesi gibiydi ve çalmam gereken enstrümann bu olduunu anladm” diye anlatyor. Mark Eliyahu bugün dünya müzii ad verilen, farkl kültürlerin müziini içeren türün uluslararas alanda en üst seviyedeki isimlerinden biri. Eliyahu’nun kamança üzerindeki hakimiyeti inanlmaz. Sahnede ei benzeri olmayan tnlar üretiyor dinleyene uzak diyarlardan ezgiler sunuyor.
Onu göçebe bir müzisyen olarak tanmlamak mümkün. Eliyahu, ylnda Babas Piris Eliyahu ve dier aile üyeleriyle birlikte Dastan’daki Kafkas Dalar’ndan srail’e göçüp, beraberlerinde Da Yahudilerinin kadim kültürel ve müziksel köklerini de tad. Bu yolculuk yllar sonra babasyla birlikte besteledii "The Spirit of the East" (Dou’nun Ruhu) albümünü besledi. Eliyahu ayn zamanda bir besteci ve aranjmanc. Rita, Idan Raichel, Ishtar ve Sevda gibi sanatçlarn baz çalmalarn besteledi ve ek olarak filmlere, danslara, tiyatrolara besteler yapt. yllnda Türkiye, Fas ve Orta Dou’dan müzisyenleri bir araya getiren bir proje için ark hazrlayan Eliyahu, hazrlam olduu bu parçay ayn yl Nobel Ödül Töreni’nde filarmoni orkestras eliinde çald. Krakow Yahudi Festivali'nden talya'daki prestijli Fabrica Festivali'ne dünya festivallerinde hayranlkla izlendi.
ylnda ‘Balada La’Aviv Habouhe’ filmi için besteledii parçalarla srail’in Oscar’ olarak kabul edilen srail Akademisi Müzik Ödülü ‘Ophir’i kazand. Daha sonra Kudüs Film Festivali’nde de ödül ald. Eliyahu, Avrupa Birlii tarafndan srail’i birçok uluslararas projede temsil etmesi için seçildi, müzik topluluu ve babasyla birlikte dünyann birçok prestijli sahnesinde yer buldu. ylnda srail Yaynclar Dernei tarafndan en iyi besteci seçilmesinin hemen ardndan ikinci solo albümü ‘Sands’i yaynlad. Eliyahu’nun kamançasndan duyduumuz melodilerin en büyük özellii, bugün bestelenen müzikle yüzyllar önceki iler arasnda kavray köprüleri kurma potansiyeli tayor olmas.
O, çkt dünya turnesinde ödüllere kavumasnn ardndan, bir kez daha vatanna döndü ve ailesinin müzie ve yaratcla odaklanmak için srail’in göbeindeki Ari’el’den, Judea Çölü’ndeki Arad ehrine tandn örendi. Verdii röportajlarda çölü çok sevdiini söyleyen Mark Eliyahu, kendini bu bölgede tecrit etti ve kamançasn çalarak doayla konumaya balad. Çöldeki Luzit maaralarnda birkaç dier müzisyenle birlikte müzik toplantlarna katld. Ardndan ‘Vocies of Judea’ (Judea’nn sesleri) adnda manevi dünyann kaplarn aralayan bir albüm yaynlad. Dou ve baty yllk kamançasnn tellerinde buluturan sanatç, bugün dünyann en seçkin sahnelerinde ayakta alklanyor. ylndan itibaren her konseri ‘sold out’ olup Türkiye’de kalabalk bir dinleyici kitlesine sahip olan Mark Eliyahu, 24 Ocak Cuma günü Zorlu PSM’de stanbullular yeniden büyülemeye hazrlanyor.