matematik yapmadan psikoloji kazanılır mı / PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNÜ NASIL KAZANDIM ?

Matematik Yapmadan Psikoloji Kazanılır Mı

matematik yapmadan psikoloji kazanılır mı

GELİŞİM TESTLERİ

DENVER 2 Gelişimsel Tarama Envanteri
Testin Tanıtımı: Küçük çocuklarda varolan gelişimsel sorunları tespit etmek amacıyla geliştirilmiş bir ölçme aracıdır. Çocuğun yaşına uygun birtakım becerilerini değerlendirmek, gelişimsel olarak şüpheli durumları objektif olarak ölçmek ve risk altındaki çocukları izleyebilmek için maddde ve 4 alt bölümden oluşan bir ölçektir.

Testin Türü: Gelişim testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu: yaş arasındaki çocuklara uygulanan bir testtir.

Uygulanacak Kişi Sayısı: Anne&baba  ve çocukla birlikte uygulama yapılmaktadır.

Uygulama Şekli: Anne&babadan çocukla ilgili bazı bilgiler alınır ve uygulamaya geçilir. Test formunda yer alan maddelerden anneye yöneltilmesi gereken sorular anneye yöneltilir ve çocuğun yapması beklenen maddeler ise çocuğa yöseafoodplus.info verilişinde standart yönergeye uyulması gerekmektedir.

Uygulayıcının Niteliği ve Eğitimi: Üniversitelerin psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, çocuk gelişimi v.b gibi çeşitli bölümlerinden mezun olmuş meslek elemanları tarafından uygulanabilmektedir.  test uygulayacak birey dikkatle eğitilmeli ve klinikte testi uygulamadan önce yeterlilik sınavını geçmelidir.

Denver II Gelişimsel Tarama Envanteri

Denver II, yaş çocuklarının gelişimsel değerlendirilmesinde kullanılan bir tarama testidir. yılında Türk çocuklarına Ankara standardizasyonu Prof. Dr. Kalbiye Yalaz ve Prof. Dr. Shirley Epir (Hacettepe Tıp Fakültesi) tarafından yapılarak kullanıma sunulmuştur. Frankenburg ve Dodds tarafından yılında yeniden gözden geçirilerek özellikle dil alanında eklenen yeni maddeleri ve farklı puanlama sistemiyle geliştirilmiş, Denver II adı ile yayınlanmıştır.

Denver II yılında Yalaz ve Anlar’ın Ankara standardizasyonu ve eğitim programı yeniden ülke çapında kullanıma sunulmuştur.

DENVER II sağlıklı görünümdeki çocuklarda olası gelişimsel sorunları saptamak amacı ile kullanılır. Üç temel alanda değerlidir:

a) Sağlıklı gözüken çocukları olası sorunları yönünden taraması,

b) Gelişimsel gerilik olduğundan kuşkulanılan işlevleri nesnel şekilde saptama olanağı vermesi,

c) Riskli bebekleri (örneğin doğum öncesi sorunlar, düşük doğum ağırlıklı ya da erken doğmuş, çoğul gebelikler, ailede gelişimsel sorunu olanlar, yardımcı üreme teknikleri ile doğan bebekler v.b.) izlemede kullanılabilmesi.

Kapsadığı KİŞİSEL-SOSYAL, İNCE MOTOR, DİL ve KABA MOTOR alanlarda çocuğun kendi yaş grubundaki diğer çocuklarla karşılaştırılarak hangi yüzdelik diliminde olduğunu göstermesi açısından diğer birçok gelişimsel tarama testine göre daha kolay uygulanma özelliği taşımaktadır.

Denver II Testi sahada şu üç alanda kullanılmaktadır:


1- Klinik değerlendirme:

Herhangi bir belirti göstermeyen sağlıklı çocuklarda ya da bazı belirtilerinden kuşkulanılan yaş grubu çocuklarda tarama testi olarak kullanılmalıdır. Testin belirli aralıklarla (örneğin yılda bir) uygulanması gereklidir. Ayrıca anne-babaya çocuk gelişimi konusunda bilgi ve öneri verebilmek için uygun bir ortam oluşturur.

2- Özel Eğitim:

Gelişimsel sorunu konusunda tanı almış ve özel eğitime başlatılan çocukların ilk değerlendirmeleri ve aralıklı olarak tekrarlanarak eğitim programının olumlu ya da olumsuz etkilerinin izlenmesine yardımcı olur.

3- Okul Öncesi Kurumları:

Okulöncesi eğitim kurumuna başlayan çocuğun beceri düzeyinin ve gelişiminin belirlenmesi ve olası bir sorunda doktora/hastaneye yönlendirme amaçlı kullanılabilir. Aileye bilgi vermek ve çocuğun eğitim programını oluşturmakta yararlı olur.

AGTE Ankara Gelişim Tarama Envanteri
yaş arasındaki çocukların gelişimsel açıdan değerlendirilebilmesi amacıyla uygulanan bir envanterdir. Çocuk ruh sağlığı alanında çalışan Psikologlar tarafından uygulanmaktadır.

Çocukların, aydan başlayarak, ay dilimine kadar aylık periyotlarla; dil gelişimi, zihinsel becerileri, küçük-kas gelişimi, büyük-kas gelişimi, sosyal gelişimi ve öz bakım becerileri tek tek incelenip gözlenerek puanlanır. Bu değerlendirme eğer mümkün ise anne-baba ve çocuğun bir arada olduğu bir ortamda yapılır.

Uygulayıcı tarafından anne-babaya yöneltilen soruların yanı sıra çocuk da aynı zamanda gözlem altına alınmaktadır. Adım adım çocuğun sahip olduğu her beceri değerlendirmeye alınmaktadır.

Örneğin; çocuğun her iki elini kullanarak bardak kullanabilmesinden; adresini bilme becerisine kadar, daha önce sözü edilen Dil – Bilişsel, Küçük Kas, Büyük Kas, Sosyal – Öz Bakım beceri alanlarındaki gelişiminin, takvim yaşına uygun olup olmadığı puanlanmakta ve değerlendirme raporu halinde Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı’na verilmektedir.

Ankara gelişim tarama envanteri (AGTE), bebek ve çocukların gelişimi ile ilgili derinlemesine ve sistemli bilgi sağlayan bir değerlendirme aracıdır.

Çevre koşullarının bebek ve çocukların bilişsel ve sosyal gelişimlerini etkileyebileceği göz önüne alınarak envanterin gelişimsel gecikme riski taşıyabilecek alt sosyo-ekonomik düzey çocuklarına uygun olarak geliştirilmesine dikkat edilmiştir.

AGTE, yaş bebek ve çocukların şu andaki gelişimini ve becerilerini annelerden alınan bilgiler doğrultusunda değerlendirmektedir.

Bu şekilde uygulama, annelere gelişim açısından önemli davranışları daha iyi gözleyebilme ve çocukları daha iyi tanıyabilme olanağı sağlamaktadır.

Bu envanter, anneler dışında babalar, bakıcılar ve öğretmenler tarafından da yanıtlanabilir.

Ancak, okul veya kurumlarda uygulandığında bilgi veren kişinin çocukla olan ilişkisinin niteliğinin bilinmesi önemlidir.

Envanter, gelişimsel gecikme ve düzensizlik gösterme açısından risk altında olduğu düşünülen bebek ve çocukların erken dönemde tanınması ve gerekli önlemlerin alınabilmesine de olanak sağlar.

Envanter  “Evet, Hayır, Bilmiyorum” şeklinde yanıtlanan maddeden oluşmuştur.

Sorular gelişimin farklı, ancak birbiriyle ilişkili alanlarını (Dil-Bilişsel, İnce Motor, Kaba-Motor, Sosyal Beceri-Özbakım) temsil edebilecek biçimde düzenlenmiştir.


GEÇDA Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme Aracı
GEÇDA, 0–72 ay Türk çocuklarının gelişimlerini ayrıntılı olarak değerlendirebilecek, eğitim yaşantılarının düzenlenmesinde ve çocuklardaki gelişimsel geriliklerin erken tanılanmasında kullanılabilecek bir gelişim değerlendirme aracıdır.

Geniş bir örneklem grubundan elde edilen sonuçlara dayalı olarak Türk çocuklarının gelişimsel özelliklerini yansıtması, çocuğun gelişimini tüm gelişim alanlarında ayrıntılı olarak değerlendirebilecek sayıda madde içermesi, çocuğu oyun ortamında gözlemlemeye dayanması, uygulama ve değerlendirmesinin kolaylığı, standart bir uygulamaya ve materyal setine sahip olması aracın üstünlükleridir.

GEÇDA, Psikomotor (73 madde), Bilişsel (60 madde), Dil (60 madde), Sosyal-Duygusal Gelişim (56 madde) olmak üzere dört alt test ve maddeden oluşmaktadır. Özbakım becerilerine ilişkin maddeler ise sosyal-duygusal gelişim alt testinde yer almaktadır.

GEÇDA’nın yaş aralıklarının belirlenmesinde, gelişim dönemlerine göre gelişim hızlarının farklılaşması dikkate alınarak yirmi bir alt yaş aralığı kullanılmıştır.

    1–12 aylar arası birer aylık,
    13–24 aylar arası üçer aylık,
    25–36 aylar arası altışar aylık,
    37–72 aylar arası ise on ikişer aylık periyotlar halinde düzenlenmiştir.

GEÇDA standart bir Materyal Seti, El Kitabı, GEÇDA Formu ve Bilgi Formu kullanılarak uygulanmaktadır.

Araç ilk on beş gününü doldurmuş olan bebeklerden başlayarak yetmiş ikinci ayın sonuna kadar olan tüm çocuklara uygulanmaktadır. Özel gereksinimli çocukları daha ileri değerlendirmelere sevk etmek için de kullanılabilir.

GEÇDA Testi Nerelerde Kullanılır?

    Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında,
    Hastanelerin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümlerinde,
    Ana-Çocuk Sağlığı Merkezlerinde,
    Özel Eğitim Merkezlerinde
    Rehberlik Araştırma Merkezlerinde
    Çeşitli kurum ve kuruluşların Gelişim Takip Birimlerinde kullanılabilir.

MARMARA İlköğretime Hazır Oluş Testi
Yrd. Doç. Dr. Özgül POLAT tarafından geliştirilmiş olan MARMARA İLKÖĞRETİME HAZIR OLUŞ ÖLÇEĞİ ülkemizin standartlarına göre geliştirilmiş TEK okul olgunluğu testidir.

METROPOLİTAN Okul Olgunluğu Testi
Çocukların okula, okulun gerektirdiği kurallara ve öğrenmeye hazır olup olmadığını saptamak amacıyla yapılan bir testtir. Okula hazırlanırken olması gereken fizyolojik, çevresel ve zihinsel faktörleri değerlendirmekte kullanılır.

Metropolitan Okul Olgunluğu Testi; Kelime Anlama, Cümleler, Genel Bilgi, Eşleştirme, Sayılar, Kopya Etme gibi 6 alt test ve toplam maddeden oluşur.

Testin sonucunda, çocuğunuzun okul için gereken olgunluğa ne ölçüde hazır olduğu ve düzeyiyle ilgili sağlıklı veriler elde edilir.

Metropolitan Okul Olgunluğu Testi okula gidecek çocukların psikolojik olarak okula hazır olup olmadıklarını ölçer.

Çadem psikolojide uzman psikologlarca Metropolitan Okul Olgunluğu Testi yapılır.

Hildreth ve arkadaşları tarafından hazırlanan Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Oktay () tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. Oktay () 44 ilkokul çocuğuna Metropolitan Okul Olgunluğu Testi ile Metropolitan Başarı Testini uygulamış ve iki test arasındaki korelasyonun ile arasında olduğunu bulmuştur.

Metropolitan okul olgunluğu testi, okula yeni başlayan birinci sınıf çocuklarının yönergeleri anlamaya hazırlıklı olmalarını sağlayacak olan özellikleri ve başarılarını ölçmek üzere hazırlanmıştır. Her alt test uzman kişi tarafından sözlü olarak verilen yönergeye göre çocuğun işaretleyeceği ve kopya edeceği resimlerden meydana gelmiştir (Oktay ). Bu testin hem grup hem de bireysel olarak uygulaması mümkündür. Beş-altı yaş arası çocuklara uygulanan bu testin süresi yaklaşık 24 dakikadır. Test soru formu ve kayıt formundan oluşmaktadır. Uygulayıcının verdiği yönergeler doğrultusunda çocuğun testi yanıtlaması istenir (Wifred ).

Çocukları anaokulun sonunda veya birinci sınıfın başlangıcında değerlendirmek için hazırlanan ve on altı sayfadan oluşan bu test, altı ayrı alt testten oluşmaktadır. Bu testler şu şekilde sıralanmaktadır:

Kelime anlama (15 madde) : Bu test dilin anlaşılması ve kavranmasını belirlemeye yönelik bir testtir. Çocuktan, her sırada dört resim içinden söylenileni seçmesi istenmektedir.

Cümleler (14 madde) : Bu testte çocuktan kendisine anlatılan cümleyi anlaması ve gördüğü resimle bunu birleştirmesi gibi karmaşık bir işlem beklenilmektedir.

Genel Bilgiler (14 madde) : Sosyokültürel faktörün etkisinin fazla olduğu alt testlerden biri olan genel bilgi alt testinde söz konusu olan resimler, çocukların günlük hayatta her zaman karşılaşabileceği görme ve elleme olanağına sahip olduğu nesnelere aittir. Çocuktan gösterilen resimle tanıdığı nesne arasında ilişki kurması ve nesneyi isimlendirmesi istenilmektedir.

Eşleştirme (19 madde) : Okuma yazmanın öğrenilmesinde önemli bir yer tutan eşleştirme, metropolitan okul olgunluğu testinin en önemli bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Benzerliklerin tanınmasını içine alır. Her madde de hayvanların, eşyaların, sayıların, harflerin, kelimelerin dört ayrı resmi sıralanmıştır. Sıranın ortasında çerçeve içine alınmış resmin aynısının çocuktan bulması ve çerçeve içine alması istenir. Genellikle bu testte şekilleri doğru olarak işaretleyemeyen ve ters işaretleyen çocuklarda okuma ve yazmada problemlerin görüldüğü belirtilmektedir.

Sayılar (24 madde) : Bu test sayı bilgisini ölçmektedir. Bu alt testte sayılar ve seriler hakkında belirli bir eğitimden geçmemiş olan okul öncesi çocuklarda o zamana kadar kazanılmış olan sayı kavramını dolayısıyla sayı olgunluğunu ölçmek amaçlanmaktadır.

Kopya etme (10 madde) : Çocuğun gördüğü şekli doğru olarak algılaması ve buna mekan içerisinde yer verme yeteneğini ölçen bir testtir. Yazının öğrenilmesinde kopya etme önemli bir yer tutmaktadır. Yazı yazmayı öğrenmede gerekli olan, görsel algı ve hareket kontrolünün bileşimini ölçmektedir. Gördüğünü doğru algılayamayan ya da algıladığını mekanda doğru şekilde yerleştiremeyen çocukların, daha sonraları, okuma yazmanın öğrenilmesinde zorluk çekmeleri araştırmacıların özellikle üzerinde durduğu konulardan biridir (Çataloluk ). Bu tür testlerin çocuklarda, fiziksel gelişmeyi belirlediği kadar, zihinsel olgunluğu da belirledikleri saptanmıştır. Çocuğun, çizme ve yazmada gösterdiği mekanda ters algılama eğilimi kopya etme alt testinde kendini gösterebilir.

Bütün bu alt testlerde her maddeye doğru verilen yanıt bir puan ile değerlendirilir. Puanların tümü testin toplam puanını oluşturur. Toplam puanın yüksekliği genel okul olgunluk düzeyinin yüksek olduğunu gösterir. Her alt testin kendine ait puanları da belirlenir.

ZEKA TESTLERİ

WISC-R Zeka Testi
Kurumumuzda WISC–R zeka testi uygulaması Türk Psikologlar Derneği sertifikalı uzman klinik psikologlar tarafından yapılmaktadır. WISC–R zeka testi ile çocuğunuzun zihinsel gelişimini bilimsel sonuçlarla takip edebileceksiniz. Zeka seviyesine uygun yönlendirme ve rehberlik yapabileceksiniz.

TEST HAKKINDA AYRINTILI BİLGİ

Testin Tanıtımı: Bireylerin zihinsel performanslarını belirlemek amacıyla uygulanan bireysel zeka testidir. Test, sözel ve performans olmak üzere iki bölümden, her bölüm de bir yedek, 5 ana test olmak üzere altı alt testten oluşmaktadır. Herhangi bir alt testin bozulması durumunda bozulan alt testin bulunduğu bölüme ait yedek test uygulanır. Test sonucunda bireye ait sözel, performans ve genel olmak üzere üç zeka bölümü elde edilir. Bazı alt testleri süreye dayalıdır.

Testin Türü: Yetenek (zeka) testidir.
Uygulanacak Yaş Grubu: 6–16 yaş grubuna yönelik bir testtir.
Uygulanacak Kişi Sayısı: Bireysel bir test olup bir oturumda bir kişiye uygulanır.
Uygulama Şekli: Her alt testin sorularını yönergeye uygun bir şekilde çocuğa yöneltilir ve çocuktan bu soruları yanıtlaması istenir.
Uygulayıcıların Niteliği ve Eğitimi: Ölçme aracını uygulayanlar psikolojik danışma ve rehberlik, eğitimde psikolojik hizmetler ve psikoloji lisans mezunu olmanın yanında bu ölçme aracıyla ilgili resmi ve özel kuruluşlar ile meslek örgütleri tarafından verilen eğitim yaşantısına katılarak sertifikaya sahip olmaları gerekmektedir.

WISC-R zeka testi da yetişkinler için hazırlanmıştır. Kısaca W-B (Wechsler-Bellevue) olarak adlandırılan bu ölçek yılında yenilenmiş ve adı WAIS (Wechsler Yetişkinler Zeka Ölçeği) olarak değiştirilmiştir. yılında David Wecshler () tarafından geliştirilmiş, , 11yaşlarındaki çocuklar için WISC’i (Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği) hazırlanmıştır. Bu ölçek yılında gözden geçirilmiş ve standardizasyonu yapılmış böylece WISC-R (Revised) ortaya çıkmıştır. Wechsler daha sonra ve 2 yaşlarındaki okul öncesi çocuklar için WPPSI’i (Wechsler Okul Öncesi Çocuklar İçin Zeka Ölçeği) hazırlamıştır. Wechsler ölçeklerinin hedeflediği yaş grupları birbirlerinden farklı olmakla birlikte her üç ölçekte de Sözel ve Yapım (Performans) bölümleri bulunmaktadır. Her iki bölümde birbirlerinden farklı alt bölüm ya da ölçeklerden oluşmaktadır. Wechsler’in getirdiği yeni sistemin en önemli yararı, çocuğun yerini kendi yaşıtları içerisinde görebilmek ve zaman içerisinde bazı karşılaştırmalara gidebi1mektir. yaş arası bireylere uygulanan ve WISC-R zeka testi, bireysel olarak yaklaşık dakikada uygulanır.

A) Sözel

1- Genel Bilgi; Çocuğun doğal çevre, okul çevresi ve kültürel ortamından ne kadar bilgi aldığıyla ilgili ve bilgi düzeyini gösteren bir alt testtir.
2- Benzerlikler; Çocuğun iki şey arasında benzerlik kurarken soyutlama ve genelleme yapıp yapamadığını, ayrıca bunu doğru ifade edip edemediğini gösteren bir alt testtir.
3- Aritmetik; Dikkati bir probleme yönlendirebilme ve öğrenme yeteneğini gösteren, zaman sınırlaması olan bir alt testtir.
4- Sözcük Dağarcığı; Çocuğun bildiği sözcük sayısını ve ifade becerisini gösteren bir alt testtir.
5- Yargılama; Muhakeme, akıl yürütme, duygusal ve mantıksal olgunluk düzeyini gösteren bir alt testtir.
6- Sayı Dizisi; Çocuğun işitsel uyaranları anımsama gücünü gösteren bir alt testtir.

B) Performans

1-Resim Tamamlama; Dikkati görsel uyaranlara yoğunlaştırabilmeyle ilgili bir alt testtir. Çocuktan resimde eksik olan detayları ayırt etmesi istenir.
2-Resim Düzenleme; Olaylar dizisini algılama, neden- sonuç ilişkisi kurabilme, muhakeme gücüyle ilgili bir alt testtir.
3-Küplerle Desen; Görsel–hareketsel–mekansal koordinasyonla, parçalar arası ilişkide bütüne giderken ön tahmin yeteneğiyle ilgili bir alt testtir.
4-Parça Birleştirme; Görsel- hareketsel koordinasyonla, parça–bütün ilişkisini kavramayla ilgilidir.
5-Şifre; Çalışma hızı, görsel hareketsel koordinasyon, sıraya koyma, psikomotor hız, görsel uyaranları anımsama ve konsantrasyon yeteneği ile ilgili bir alt testtir.
6-Labirentler; El-göz koordinasyonu, figür-zemin algısıyla ilgili bir alt testtir.

*Sayılar ve labirentler alt testleri yardımcı ek testlerdir.

Diğer Testlere Göre Üstün Yönleri Nelerdir?

Ülkemizde kullanılan yetenek ve zeka testleri arasında geçerlik ve güvenirliği en yüksek olan WISC-R Zeka Testi; alt testlerinde değişik yetenek alanlarından örnekler bulunması, yorum ve puanlama esaslarının belirginliği, psikometrik özelliklerinin doyuruculuğu bu ölçeğin tercih edilmesine katkıda bulunmaktadır. WISC-R zekayı çeşitli boyutlardan meydana gelmiş bir genel yetenek olarak kabul etmektedir. Ölçekteki her alt test farklı bir yeteneği ölçebilmek amacıyla geliştirilmiştir. Bütün alt testlerde kendini gösteren bir genel zekanın varlığı kabul edildiği için alt testler arasında anlamlı ilişkiler bulunması beklenmektedir. Alt testlerden alınan standart puanlar arasındaki manidar sapmalar klinik veri niteliği taşır. Tecrübeli bir testör yaşantısal gözlemleriyle birlikte bu sapmaları yorumlayabilir ve muhtemel patolojileri tespit edebilir (Özel öğrenme güçlüğü, disleksi gibi).

Ayrıca üstün yetenekli çocuklara eğitim veren resmi okul ve kurumlar yalnızca WISC-R testi sonuçlarına göre öğrenci kabul etmektedirler.

WISC–R zeka testi ile çocuğunuzun zihinsel gelişimini bilimsel sonuçlarla takip edebileceksiniz.
WISC–R zeka testi sonuçlarıyla çocuğunuzun zihinsel gelişimi hakkında fikir sahibi olarak daha etkili önlemler alabilir ve olası sorunlar konusunda erken önlem alma şansına sahip olacaksınız.

STANFORD – BİNET Zeka Testi
İlk “zeka testi” Fransız okul sistemi için Sorbonne psikoloji laboratuarı yöneticisi Alfred Binet ve çalışma arkadaşı Theodore Simon tarafından hazırlanmıştır. Binet ve Simon bir dizi soru geliştirmiş ve bunları Paris’teki okul çocuklarına uygulayarak hangilerinde zihinsel gerilik ya da öğrenme güçlüğü bulunduğunu saptamaya çalışmışlardır.

İlk Binet-Simon ölçeği ’te yayınlanmıştır. Bu testte artan zorluk derecesine göre düzenlenmiş 30 soru bulunmaktadır. Uygulayıcı, teste ilk sorudan başlamakta ve çocuğun sorulara yanıt veremediği maddeye kadar testi sürdürmektedir. yılına gelindiğinde her yaş grubundaki ortalama çocuğun performansını yordamaya yetecek kadar veri toplanmıştı. Bu sonuçlardan yola çıkarak Binet, zeka yaşı kavramını geliştirdi. Buna göre 4 yaşındaki çocukların ortalaması düzeyinde sonuç elde eden bir çocuğun zeka yaşı 4; 12 yaş grubunun ortalaması düzeyinde sonuç elde eden bir çocuğun zeka yaşı ise 12’dir.

Sonraki 10 yıl içinde birçok Binet uyarlaması gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında en bilineni Stanford Üniversitesi’nde L. M. Terman tarafından geliştirilip ’da yayınlanan testtir. Terman ünlü zeka bölümü (ZB) terimini ortaya koymuştur. ZB zekaya sayısal bir değer vermek üzere kullanılmaktadır ve ortalama bir insanın zekası kabul edilmektedir.

Stanford-Binet zeka ölçeği ’dan bu yana çeşitli nedenlerle dört kez gözden geçirilmiştir. Öncellikle, herhangi bir test sözcüklerin anlamları ve kullanımları değiştikçe güncelleştirilmelidir. İkinci olarak, Terman ve arkadaşları, bazı sorunların ülkenin bir bölümünden gelen insanlar için diğer bölümlerinden gelenlere göre daha kolay olduğunu, bazı sorunların kız çocukları için erkek çocuklara göre daha kolay ya da daha zor olduğunu, bazı sorunlarınsa yaş gruplarını ayıramadığını, çünkü hemen herkes tarafından yanıtlandığını gözlemlemişlerdir. Bu tür sorular değiştirilmiştir.

’de puanlama normlarının standartları yeniden belirlenmiş ve ilk kez beyaz olmayanlar için normlar eklenmiştir. Ancak test maddeleri değiştirilmemiştir. Stanford-Binet testinin son sürümü yılında yayınlanmıştır. Etnik gruplar ya da cinsiyetlere ilişkin yanlılık taşıdığı düşünülen maddeler yansız maddelerle değiştirilmiştir. Zihinsel açıdan geri ya da üstün olanlarla özel öğrenme güçlüğü bulunanları ayırt etmeye yarayan maddeler eklenmiştir. Stanford-Binet testinin 15 farklı alt testi zekanın göstergeleri kabul edilen dört tür zihinsel yeteneği ölçecek şekilde düzenlenmiştir:

Sözel yargılama, soyut/görsel yargılama, niceliksel yargılama ve kısa süreli bellek.

Stanford-Binet testi bir sınıf dolusu öğreniciye kolayca uygulanabilen bir test değildir. Her test uzman kişiler tarafından bireysel olarak uygulanır. Bu test bir görüşmeye benzer. Küçük çocuklara uygulandığından yaklaşık 30 dakika, daha büyüklere uygulandığında bir veya bir buçuk saat sürer. Standart uygulamaya, deneğin beklenen zihinsel yaşının daha altındaki sorularla başlanır. Eğer denek bu sorularda başarısız olursa başarılı oluncaya kadar bir önceki düzeyler seafoodplus.infoşarılı olunan düzey deneğin temel yaşı olarak kabul edilir. Temel yaş belirlendikten sonra uygulayıcı daha yüksek düzeylere geçmeye başlar ve bu işlem denek testin kalan kısmında tümüyle başarısız oluncaya kadar sürer. Başarısız olunan düzeyde test sona erer. Testin puanlanmasından sonra uygulayıcı, temel yaşın üzerindeki geçilen her testten alınan puanı o yaşa ekleyerek zeka yaşını bulur. Tablodaki yaşların 26’ya dek gittiğine dikkat ediniz. Stanford-Binet testi çeşitli yaşlardan kişilere uygulanabilmekle beraber çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler için daha uygundur.

Alanlar, Alt testler ve Stanford-Binet için yaş uzamları: Dördüncü Sürüm

    Alan Alt Test Yaş Uzamı
    Sözel akıl yürütme Sözcük dağarcığı
    Kavrama
    Saçmalıklar
    Sözel ilişkiler
    Soyut/görsel akıl yürütme Örüntü analizi
    Kopyalama
    Matrisler
    Kağıt kesme ve katlama
    Niceliksel akıl yürütme Nicelikler
    Sayı dizileri
    Eğitim
    Kısa süreli bellek Boncuk belleği
    Cümle belleği
    Sayı belleği
    Nesne belleği

CAS Testi
PASS Teorisi, Das, Naglieri ve Kirby () tarafından oluşturulmuştur. DAS ve ark. (, , , , , ) PASS Teorisi ile bilişsel görüşlere dayalı olarak zekayı yeniden yorumlamakta ve bunu yaparken de Luria’nın görüşleriyle bağlantı kurmaktadırlar. Solso ve Hoffman ()’a göre Luria; Amerikan, İngiliz ve Kanada psikoloji dergilerinde en çok kaynak gösterilen Sovyet bilim adamıdır. PASS Teorisi’nin temeli Alexander Luria ()’nın görüşlerine dayanmaktadır. Bir Rus psikolog olan Luria, çağdaş nöro-psikoloji biliminin temellerini atan kişi olarak kabul edilmektedir. “Nöroloji” ve “Psikoloji” biliminin birbiri ile ilişkilendirilmesi sonucunda Bilişsel Psikolojide önemli bir yeri olan “Bilgi İşlem Modeli” oluşturulmuştur. “Bilgi İşlem Modeli” bu tür yeni teorik yaklaşımların da temelidir (Naglieri ve Das, ).

Das ve ark. ()’na göre, PASS Teorisi; zekayı bilişsel işlemler olarak yeniden kavramsallaştıran bir görüş ortaya koymaktadır. Bu teori insanın bilişsel fonksiyonlarını, bilginin temeli olarak kabul edilen Planlama, Dikkat, Eşzamanlı ve Ardıl bilişsel işlemlere dayandırmaktadır. Bu teoriye göre insanın bilişsel aktiviteleri 4 parçadan oluşmaktadır:

• Bilişsel kontrolü sağlayan “Planlama” işlemleri,
• İstenilen amaca ulaşmak için bilişsel işlemlerin kullanımı, kararlılık ve kendini kontrol, belli bir süre içinde odaklanmış ve seçici bilişsel aktiviteyi sağlayan “Dikkat” işlemleri.
• Bilgi üzerinde işlem yapmanın iki formu olan “Eşzamanlı ve Ardıl Bilişsel İşlemler” (Akt: Naglieri ve Das, ).

Cognitive Assessment System- CAS (Bilişsel Değerlendirme Sistemi) yaşları arasındaki çocukların bilişsel işlemlerini değerlendirmek için yapılandırılmıştır. CAS, PASS Teorisi (Planning-Planlama, Attention-Dikkat, Simultaneous-Eşzamanlı, Successive-Ardıl)’nden türetilmiştir. CAS’ in kullanım alanları; (a) öğrenmede güçlü ve zayıf olunan bilişsel işlem alanlarının tespit edilmesi, sınıflandırma (öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, zihinsel engel, üstünlük vb.), eğitim ve sağaltım programlarının değerlendirilmesi olarak özetlenebilir. CAS’i oluşturan dört ölçek, bu işlem alanlarıyla ilgilidir (Naglieri ve Das, ).

CAS Planlama Ölçeği: Naglieri ve Das ()’a göre planlama, bireyin problemlerin çözümlerini belirlediği, seçtiği, uyguladığı ve değerlendirdiği zihinsel bir işlemdir. Bu işlem oldukça karmaşık problemlerin çözümünde kullanılan araçları içermektedir. CAS Planlama ölçeği ile değerlendirilen bilişsel işlemler şu şekilde sıralanmaktadır;

• Stratejilerin oluşturulması
• Planların uygulanması
• Sonuçların tahmini
• Dürtü kontrolü
• Faaliyetin organizasyonu
• Yeni karşılaşılmış bir durum karşısında planlı tepkide bulunma
• Kendini kontrol etme
• Kendini değerlendirme
• Kendini gözleme
• Strateji kullanma
• Geribildirimde bulunma

CAS Dikkat Ölçeği: Bilişsel performansı etkileyen önemli işlemlerden biri de “Dikkat”tir. CAS Dikkat Ölçeği ile değerlendirilen bilişsel işlemler şu şekilde sıralanmaktadır;

• Konsantrasyon
• Temel noktaya odaklanma
• Önemli bilgiye odaklanma
• İlginin dağılmasını engelleme
• Seçici dikkat
• Dikkatin uzun süre devam ettirilmesi
• Çabanın sürdürülmesi

CAS Eşzamanlı Bilişsel İşlemler Ölçeği:CAS Eşzamanlı Bilişsel İşlemler Ölçeği ile değerlendirilen bilişsel işlemler şu şekilde sıralanmaktadır;

• Kelimelerden bir fikir bütünlüğü oluşturma
• Parçalardan bir bütün oluşturma ya da onları gruplama
• Aynı anda birden fazla şeyi görme
• Kelimeler arasındaki ilişkileri anlama
• Vurgunun anlaşılması
• Kavramları ve sözel ilişkileri anlama
• Uzamsal bilgi ile işlem yapma

CAS Ardıl Bilişsel İşlemler Ölçeği ile değerlendirilen bilişsel işlemler şu şekilde sıralanmaktadır;

• Ardışık bir serideki birbirinden bağımsız seslerin doğru telaffuz edilmesi
• Kelimelerin anlamsız olarak dizilimlerini kavrama
• Ardışık uyaranları anlama
• Seslerin özel dizilimli şekli ile çalışma
• Konuşmanın seri organizasyonu

CAS 5 – 7 ve 8 – 17 yaş olarak iki ayrı form şeklinde düzenlenmiştir. Çünkü bazı alt testler sadece 5 – 7 yaş arasını kapsarken, bazıları da sadece 5 – 17 yaş arasını kapsarken bazı alt testler 5 – 17 yaş aralığının tamamını kapsamaktadır.

Alana seafoodplus.infoç.Dr Tamer Ergin tarafıdnan kazandırılmıştır. Özel öğrenme güçlüğü eğitsel tanılamada kullanılmaktadır. Kullanımının yaygınlaştırılması aşamasında şu anda projelendirilme sürecindedir.

CATTELL Zeka Testi
Testin Tanıtımı: Bu test R.B. Cattel tarafından geliştirimiş ve Türkçe uyarlaması Bağlan Toğrol tarafından yapılmıştır.Kültürdedn bağımsız olan Cattel zeka testi tüm toplumlara uygulanabilir.Kültürden arınmış bir testtir. Bütün toplumlara uygulanabilir. 2A, 2B ve 3A olmak üzere üç formu vardır. Yaş gruplarına göre bu formlar ayrılır.

Testin Türü: Zeka-Performans testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu: yaş, yaş ve 14 yaş üstü bireylere uygulanabilir.

Uygulanacak Kişi Sayısı: Bireysel ve grup olarak uygulanabilir.

Uygulama Şekli: Uygun yaş grubuna göre bireyin kendisine verilen formu belirli bir süre içerisinde yanıtlaması istenir.

Uygulayıcının Niteliği ve Eğitimi: Bu testi uygulayabilecek kişilerin üniversitelerin psikoloji ya da psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunları olması gerekmektedir. Testi uygulayabilmek bir eğitim sürecini gerektirmezken yorumlayabilmek için  eğitim almış olması gerekmektedir.

NÖROGELİŞİMSEL TESTLER

FROSTIG Görsel Algılama Testi
Görsel algı, görsel uyaranları tanıma, ayırt etme ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama yeteneğine denir.

Görsel algılamadaki yetenekleri sayesinde çocuklar okumayı, yazmayı, aritmetik yapmayı ve okuldaki başarıları için gerekli olan tüm diğer becerileri öğrenmektedirler.

Görsel algılama problemleri, belirleme, ayırma, hatırlama, görsel duyuyu yorumlama eksikliğinden kaynaklanır.

Küçük çocuklarda bu durum geometrik şekilleri yapamama, şekil- zemin karıştırma, nesneleri değiştirme ve yönlendirmedeki eksiklerle ortaya çıkar.

Çocuk büyüdükçe bu problemler harf ve kelimeleri okumada kendini gösterir.

Görsel Algılama Beş Alanda İncelenmiştir: ž

El-Göz Koordinasyonu

žŞekil-Zemin Ayırımı ž

Algılama Sabitliği ž

Mekanla Konumun Algılanması

žMekan İlişkilerinin Algılanması


BENDER GESTALT Görsel Motor Algılama Testi
Testin Kısa Tanıtımı: Bu test, çocuklarda görsel motor işlevini görmek için gelişimsel bir test olarak kullanılarak hem yetişkin, hem de çocuklarda geriliği, regresyonu, fonksiyon kaybını ve organik beyin hasarlarını saptamaya ve özellikle regresyon vak’alarında da kişilik sapmalarını bulmaya ışık tutmaktadır (zekâ geriliği, afazi, çeşitli organik beyin hasarları, psikozlar, gerçek olmayan hastalanmalar gibi).

Ölçek Türü: Performans testidir. Grup olarak uygulamaya müsaittir.

Kimlere Uygulanabilir: 5 yıl 6 ay ile 10 yıl 11 ay arasındaki çocuklara uygulanabilir.

Uygulanışı: A, giriş deseni olarak kullanılır. Sonra ’e kadar olan desenler peşpeşe verilir. Testi alan kişinin, üzerine desenleri çizebileceği kâğıtlar düz, beyaz ve çizgisiz olmalıdır. Bir kâğıt yeterlidir. Fakat daha düşük zekâ düzeyine sahip veya duyusal yönden huzursuz kişiler için birden fazlası gerekebilir.

Materyal: 9 kart, 1 ya da 2 boş kâğıt, kurşun kalem ve silgi.


PEABODY Resim Kelime Testi
Testin Tanıtımı: Çocuğun dil gelişimini ölçmek amacıyla uygulanan bir testtir. Her kartta sekiz resmin bulunduğu 50 karttan oluşmaktadır. Maddelere verilecek cevaplarda süre sınırı yoktur.

Testin Türü: Gelişim Testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu: 2, yaş arasındaki bireylere uygulanmaktadır.

Uygulanacak Kişi Sayısı: Bireysel bir test olup bir oturumda bir kişiye uygulanır.

Uygulama Şekli: Bireyden kartın her iki yüzündeki dört resimden istenen resmi göstermesi istenir.

Uygulayıcıların Niteliği ve Eğitimi: Konuşma terapistleri, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar, çocuk gelişimcileri, öğretmenler ve doktorlar tarafından uygulanabilir.

GESELL Gelişim Figürleri Testi
Ölçtüğü davranış/nitelik: Görsel algı gelişimi

Ölçek türü: Performans testi. Grup olarak da uygulanır.

Uygulama süresi: Zaman sınırlaması yoktur.

Kapsamı: 9 geometrik şekil bulunur.

ž yaş arası çocuklara uygulanır. Kolaydan zora doğru sıralanmış 9 şekilden ibarettir. İtemler her yaşın seviyesine göre düzenlenmiştir. Test uygulanırken zaman sınırlaması yapılmamaktadır. Çocuğun silgi kullanmasına izin verilmemektedir. Başarabildiği item çocuğun zihin yaşını verir. Bu test sonucuna dayanarak çocukta ortalama zekâ bölümü hesaplanır.

PROJEKTİF TESTLER

CAT
C.A.T (Çocuklar için Algı Testi)

Testin Tanıtımı: C.A.T bir çocuk için çok önemli olan figürleri ve dürtüleri anlamamızı kolaylaştırmak amacıyla oluşturulmuştur. Resimler özellikle beslenme problemleri ve genel olarak da oral problemler konusunda bilgi vermek; kardeş kıskançlığından kaynaklanan problemleri araştırmak; anne-baba figürlerine karşı tutumu ve bu figürlerin nasıl algılandığını ortaya çıkarmak ve bir çift (karı-koca) olarak anne-baba ile çocuğun ilişkilerini görmek üzere düzenlenmiştir.

Yine bunlarla ilişkili olarak, çocuğun agresyonu, yetişkinler dünyasındaki yeri, muhtemel bir mastürbasyonla ilişkin olarak da gece yalnız kalmaktan duyduğu korku, tuvalet eğitimi ve ailenin buna tepkisi hakkındaki fantezilerini görmek amaçlanmıştır. Ayrıca yine çocuğun yapısı ve büyümeyle ortaya çıkan problemlere çocuğun reaksiyonunun dinamik işleyişini de öğrenmeyi amaçlamakta.

Testin Türü:Kişilik testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu: yaş arasındaki çocuklara uygulanabilir.

Uygulanacak Kişi Sayısı :Bireysel olarak uygulanır.

Uygulama Şekli: İçinde hayvan karaterlerinin insanlar gibi yaşadığını sergileyen 10 karttan oluşmaktadır. Her bir resim verildikten sonra bu resimle ilgili bir hikayenin anlatılması istenmektedir. CAT, çocukların kendilerini hayvan figürleri vasıtasıyla önemli figürlere ve dürtülere olan ilişkilerini anlamaya yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır.

Uygulayıcıların Niteliği ve Eğitimi: Bu testi uygulayabilecek kişinin üniversitelerin psikoloji bölümünden mezun olmuş olması ve ilgili kuruluşlardan bu eğitimi alıp sertifikaya sahip olması gerekmektedir.


TAT
T.A.T ( Tematik Algı Testi)

Testin Tanıtımı: T.A.T bireyin diğer kişilerle olan ilişkilerini ve çevrelerine karşı takındıkları davranışı incelemektedir. Testin amacı daha çok kişiliğin toplumsal yanını araştırmaktır. Testin dayandığı asıl hipotez deneyin resimleri yorumlayarak anlattığı hikayeler, kendi ihtiyaç, istek ve korkularının yansımasıdır.

Testin Türü:
Kişilik testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu:  yaş arası bireylere uygulanır.

Uygulanacak Kişi Sayısı: Bireysel olarak uygulanır.

Uygulama Şekli: 30 resimli ve bir boş beyaz karttan oluşmaktadır.
Kartlar, siyah ve beyaz olarak resimlenmiştir. Her defasında deneğe farklı 10 resim gösterilir.
Kartlarda bulunan resimler, değişik konuları içermekte ve yaşantısal durumlar bulunmaktadır.
Kartlardan 11’i yaş ve cinsiyet farkı olmaksızın tüm denekler için , 7’si yalnızca erkekler için diğer 7’si yalnızca kadınlar için kullanılmaktadır.

Uygulayıcıların Niteliği ve Eğitimi: Bu testi uygulayabilecek kişinin üniversitelerin psikoloji bölümünden mezun olmuş olması ve ilgili kuruluşlardan bu eğitimi alıp sertifikaya sahip olması gerekmektedir.


RORSCHACH
Kurumumuzda Rorschach Testi uzman psikologlar tarafından uygulanmaktadır. Psikiyatri hekimi ve psikologların bireyin rorschach testiyle  değerlendirilmesini istediği taktirde bu uygulama yapılabilmektedir.

Testin Tanıtımı: Evrensel bir kişilik değerlendirme testi olan Rorschach, mürekkep lekelerinden oluşan 10 adet karttan oluşur. Testten ziyade bir metod olan Rorschach veri toplamanın çok boyutluluğunu açıklarken, kişilerin sadece nasıl yanıtlar verdiğine değil, neden ve nasıl o yanıtları verdiklerine aynı derecede önem verir. Geçerliliği ve hassasiyeti sayesinde bir kişide gizli kalmış, gözlem esnasında ortaya konamayan süreçlerin, öngörüşmede farkedilemeyen patolojik bir işaretin varlığını göstermeyi hedefler.

Testin Türü: Kişilik testidir.

Uygulanacak Yaş Grubu: 3 yaş ve üzeri(Çocuk Yetişkin) her bireye uygulanabilecek bir testtir.

Uygulanacak Kişi Sayısı: Bireysel bir test olup bir oturumda sadece bir kişiye uygulanabilir.

Uygulama Şekli: 10adet kart sırasıyla kişiye yöneltilir ve bu kartlarda ne gördüğünü söylemesi istenir.

Uygulayıcıların Niteliği ve Eğitimi: Bu testi uygulayabilecek kişinin üniversitelerin psikoloji bölümünden mezun olmuş olması ve ilgili kuruluşlardan bu eğitimi alıp sertifikaya sahip olması gerekmektedir.

Kaynak: Rorschach Testinin Psikanalitik Yorumu-1, Tevfika Tunaboylu-İkiz, Bağlam Yayınları.


LUİSA DÜSS Psikanalitik Öykü Testi
Düss Öykü Testi, çocukların kompleks ve sorunlarını çözümlemek için hazırlanmış tekniklerin en geliştirilmişlerinden biridir. Bu teste yararlanılan öyküler daha çok onların anlayabilecekleri ve ilgi duyabilecekleri biçimde yapılandırılmıştır. Düss bunu yaparken, deneklerin komplekslerine karşılık olan yanıtlarını göz önünde tutuyor ve şu varsayıma dayanıyordu:

«Eğer denek, öykülerden birine takılır, anlamlı içerik taşıyan veya sembolik değeri olan yanıtlar verirse veya yanıt vermekten kaçınırsa, bu, o öykü ve ya öykü kahramanının, denekte bulunan kompleksi uyandıracak bir çağrışım oluşturduğu anlamına gelecekti.» Buna göre her öykü veya öyküdeki kahramanlar bir veya birkaç kompleksle ilgilidir. Deneyim sırasında, bazı komplekslerin karşılığı olan soruların üstünde durmak ve alınan yanıtların anlamlı oluşlarına göre daha derinleştirerek sorular sormak gerekir. Bunun içindir ki, bu öykülerin, bilinçaltı simgelerini ve psikanalitik soru sorma tekniğini iyi bilen bir uygulayıcı tarafından kullanılması daha doğru ve yerinde olur.

Luisa Düss, aile ve okuldan gelen öğelerin etkisini azaltmak için, öykülerden üçünün konusunu hayvanlardan seçmiştir. Test uygulanırken deneğin kendisini kolayca öykü kahramanının yerine koyması gerekir. Bunun için öyküler sıralanırken, en az suçluluk duygusu uyandırabilecek komplekslerden başlanması yeğ tutulmuştur.

Öyküler özellikle çocuklar için hazırlanmış olmakla birlikte yetişkinlere de bir düş gücü testi olarak uygulanabilir. Kültürlü yetişkinlerin yanıtları genellikle zeki ve mantıklıdır. Kültürel düzeyi düşük, zihnî yetenekleri fazla olmayan yetişkinlerinse verdikleri yanıtlar sembolik ve spontane’dir.

Öyküler aşağıda kendi normal dizimleri içinde aktarılmıştır:

I
KUŞ ÖYKÜSÜ
(Çocuğun ana babadan birine olan bağlılığını veya geleceğini görme biçimini açığa çıkarmak için)


Bir ormanda çam ağacındaki yuvalarında yaşayan baba, anne ve yavru kuş yuvalarında uyuyorlarmış. Derken gece, sert, ama çok sert bir rüzgâr çıkmış. Rüzgâr ağacın dallarını silkelemiş, sarsmış. Yuva da kuşlar da yere düşmüşler. Kuşlar korkuyla uyanmışlar. Anne kuş hemen uçup bir çam ağacına, baba da başka bir çam ağacına konmuş. Şimdi yavru kuş ne yapacak? O da çok güzel uçabiliyormuş artık!

II
EVLİLİK YILDÖNÜMÜ ÖYKÜSÜ
(Eğer çocuk ana babanın odasında bir şok geçirmişse, bunun belirlenmesi için ana baba beraberliğinin ve mutluluğunun kıskandırılması)


Bir anne ile babanın evlenmelerinin yıldönümü idi. Onlar birbirlerini çok seviyorlardı ve o gün için pek güzel bir eğlence hazırlamışlardı. Bu güzel eğlencenin tam orta yerinde, çocuk kalkıp bahçeye çıkıyor? Neden acaba?

III
KUZU ÖYKÜSÜ
(Sütten kesilme ve kardeşlik komplekslerinin belirlenmesi için)


Bir çayırda, bir anne koyunla bir küçük kuzu yaşıyorlardı. Küçük kuzu bütün gün annesinin yanında sıçrayıp duruyordu. Her gece annesi ona çok sevdiği sıcak süt veriyordu. Aynı zamanda kuzu ot da yemeğe başlamıştı. Bir gün anne koyuna minicik bir kuzu getirdiler. Gelen kuzu çok acıkmıştı. Anne koyundan süt istiyordu. Fakat anne koyunun ikisine de yetecek kadar sütü yoktu. Büyük kuzuya dedi ki: «İkiniz için de taze sütüm yok! Sen artık taze ot yiyeceksin!» Büyük kuzu ne yapsın?

(Yalnız sütten kesilme kompleksini görmek için küçük kuzunun gelişini ortadan kaldıracağız. O zaman «Koyunun artık sütü yoktur ve kuzusunun artık ot yemeğe başlaması icap ediyor.» demek gerekecektir.

IV
CENAZE ÖYKÜSÜ
(Saldırganlık, ölüm istemi, suçluluk, kendini cezalandırma duygusunu meydana çıkartmak için)


Köyün yolundan bir cenaze geçiyor. Herkes soruyor. «—
Kim ölmüş?» Cevap veriyorlar «Şu evde oturan ailelerden biri.» Kimdir bu
ölen?

Ölümü bilmeyen çocuklara hikâye şöyle anlatılır.

Aileden biri yola çıkmış ve bir daha gelmemek üzere uzağa, çok uzağa gitmiş. Acaba bu kimdir?

V
KORKU ÖYKÜSÜ
(Bunalım ve kendini suçlamayı belirlemek için)


Bir çocuk usulca şöyle dedi: Ah ne kadar korktum! Acaba o neden korkmuştur?

VI
FİL ÖYKÜSÜ
(Hadımlık Kompleksi için)


Bir çocuğun çok sevdiği küçük bir fili varmış. Fil uzunca hortumu ile pek güzelmiş. Bir gün gezmeden dönüşte odasına girince, çocuk fili pek değişmiş bulmuş. Değişmiş olan nedir ve niçin değişmiştir?

VII
YAPILMIŞ EŞYA ÖYKÜSÜ
(Anal kompleksi, mal canlılığım ve inatçılığı belirlemek için)


Bir çocuk
topraktan birçok şeyler imal etmede başarılı olmuş. (Bir kule vs.) Bunları çok seviyormuş. Annesi bunları kendisine vermesini isterse ne yapacaktır. Verecek midir?

VIII
ANNE VE BABA İLE GEZİNTİ ÖYKÜSÜ
(Oedipus ve Elektra komplekslerini belirlemek için)


Bir kız çocuk (veya annesi ile erkek çocuk) babası ile ormanda baş başa çok güzel bir gezinti yapmışlar. Bu gezintiden ikisi
de çok hoşlanmışlar. Eve girdikleri zaman anne (baba)’nın yüzünün her zamanki gibi olmadığını görmüşler. Niçin?

IX
HABER ÖYKÜSÜ
(İstek ve korkularını anlamak için)


Bir çocuk okuldan (gezmeden) dönmüştü. Annesi ona dedi ki:
Derslerine hemen başlama, sana verilecek bir haberim var!» Annesi acaba ona ne söyleyecek?

X
FENA RÜYA ÖYKÜSÜ
(Önceki öyküleri kontrol için)


Bir çocuk sabahleyin çok yorgun uyandı ve dedi ki: «Ah öyle fena bir rüya gördüm ki!» Acaba ne görmüştü?

Luisa Düss’ün Belirlediği Normal ve Anormal Yanıtların Nitelikleri

Genellikle her öykü için alınan normal yanıtlar:

1. a) Kuş yuvasına yakın bir dala uçar.

b) Annesinin yanına kaçar.

c) Babasının yanına uçar. Çünkü o daha kuvvetlidir.

d) Yerde kalır ve ebeveyni onu buluncaya kadar bağırır.

2. a) Ebeveyni için çiçek toplayacak.

b) Konuşulanlar onu ilgilendirmiyor.

c) Eğlenecek (En sık rastlanan yanıt türü)

d) Okulda kötü bir not almıştır, bahçenin dibine gidip derdini düşünecek.

3. a) Ot yiyecek

b) Başka bir koyundan süt arayacak

c) Biraz kızmıştır ama yine ot yiyecek.

4. a) Yakın geçmişte ölmüş aile bireylerinden biri.

b) Bu yaşlı bir kişidir. (Büyükanne, Büyükbaba)

c) Uzun süredir çok hasta olan biri.

d) Mademki bu kadar ilgi çekiyor, o halde köye yabancı ve önemli bir kişi.

5. a) Çocuk yeni bir oyuncak bulmuştur; artık fil ilgisini çekmiyor.

b) Değişen fil değildir, çocuk büyümüştür; artık oynamasını sevmiyor

c) Değişmemiştir.

d) Derisini değiştirmişlerdir.

e) Çocuk yokken, hizmetçi filin üstüne bir bardak su dökmüştür.

f) 6. a) Annesine verecektir.

b) Onunla oynayacaktır. Annesi isterse verecektir.

c) Herkese gösterecektir.

7. a) Çünkü annesi ona gözlerini açtı.

b) Dayak yemekten

c) Okulda kötü not almak korkusu

d) Bir hayvandan korkmak

e) Savaştan korkmak

f) Ana babadan birisinin ölümünden korkmak.

g) Servetini kaybetmekten korkmak.

8. a) Anne (baba) memnundur.

b) Anne (Baba) çok çalışmış, yüzü yorgundur.

c) Anne güzel yemek hazırlamıştır.

d) Gezintiden çok geç dönmüşlerdir. Baba (anne) daha önce gelmiştir.

e) Baba (anne) onlar yokken kötü bir haber almıştır.

9. a) Anne ona bir öykü anlatmak istiyor.

b) İyi bir yemek ve ziyafet vardı.

c) İyi bir haber almıştır.

d) Anne onun hayatı ve çalışması hakkında öğüt vermek amacındadır.

a) Bilmiyorum çünkü hiç düş görmem.

b) Savaş görürüm.

c) Onu yiyen bir hayvan görmüş.

TESTİN UYGULANIŞI

Testin uygulanacağı deneğe ilk olarak şu talimat verilir:

«— Şimdi sana yarım kalmış bir öykü anlatacağım. Arkasını sen tamamlayacaksın. Aklına ne gelirse onu söyle! «Öyküler olduğu gibi hiç bir katkıda bulunulmaksızın anlatılır. Belirsiz veya anlamlı görülen noktalar olursa amaçtan ayrılmamak koşuluyla, çocuğun düşüncesine yön verecek sorular sorulur. «— Niçin öyle yapmış, neden öyle olmuş?» gibi.

Öyküleri anlatırken çocuğun ilgisini çekmek için, daha çekicilik kazandırmaktan kaçınılmalı, dramatizasyonlar yapılmamalıdır. Bu gibi ilaveler deneğin dikkatini başka noktalara çeker ve amaçtan uzaklaşılmasına neden olur. Sözgelimi:

Kuzu öyküsünde ilgiyi artırmak için, çocuğa küçük kuzunun açlıktan ölmek üzere olduğu söylenilmişse, çocuk «— Gider et yer» demek zorunda kalır. Çünkü çocukta, kardeşlik kompleksinin yanı sıra iyilik yapma istemi de vardır. Eğer küçük çocuk yeni gelen kardeşine çok şiddetli bir düşmanlık duyuyorsa ve ebeveynine aşırı bağlıysa, durum daha da tehlikelidir. Bu durumda çocuk kendi doğal davranışım gösteremeyecektir. Kendi kişisel istemiyle, yeni gelene yardım fikri arasında bir bocalama olacaktır. Bu ruhi mücadele genellikle bunalım yaratır.

Aslında böyle telkin yapabilecek eklerin hiç bir gereği yoktur. Öyküler çocuğun ilgisini yeteri derece de çekecek şekilde, onun zevkini ve ilgisini, sembollere olan eğilimini göz önüne alarak hazırlanılmıştır. Üç yaşındaki bir denek bile talimatı ve öyküyü kolayca anlar.

Eğer bir denek, öykülerden birine yanıt vermek istemiyorsa, bu da yeteri derecede anlamlıdır. O taktirde hikâyenin denekte gizli bir çatışmaya karşılık olduğu sonucu çıkar. Diğer bazı deneklerde ise, öyküler büyük ilgi uyandırır.

Çocuk son derece mutludur. Testin hiç bitmemesini ister. Bu da deneğin hiç yanıt vermek istememesi kadar manidardır. Hikâyenin çocukta ruhi bir boşalma meydana getirdiğini ve onun tatmin ettiğini gösterir.

Çocuğun verdiği ilk yanıtta, çatışma çoğu kez sıkışmış bir halde bulunur. Fakat bazen denekte bir kaç kompleks birden bulunabilir. Hataya düşmemek için yorumların büyük bir titizlikle yürütülmesi gerekir. Hatta çatışma bütün hikâyelere yayılmış olabilir. Bu nedenle yanıtların çoğunda ayni çatışmanın izlerine rastlamak olasıdır. Yargıya varırken, yanıtların tümünü göz önünde tutmak gereklidir.

Uyumların da bozukluklar bulunan deneklerin yanıtları çok çeşitlidir. Çocukların cevaplarında şu özelliklere rastlarsak, onlarda bir kompleksin varlığını düşünebiliriz.

1. Beklenmedik ani yanıtlar.

2. Bir öyküdeki kompleksin tekrar tekrar görülmesi.

3. Kulağa eğilip fısıldamak.

4. Hikâyelerden birisine cevap vermeği reddetmek.

5. Uzun zaman susmak ve cevap vermemekte ısrar etmek.

6. Deneğin teste yeniden başlamaya karşı arzu göstermesi.

İntibaklarında bozukluklar bulunan deneğin her masal için verdiği cevaplarda genellikle belirli bir kişisel görüş açısı içinde olduğu görülür. Onun dışına kolay kolay çıkamaz.

Normal deneklerden, özellikle iyi uyum göstermiş, kültürlü olanlar, her öykü için çeşitli ve farklı yanıtlar verirler. Bu, deneğin bilinçaltının bağımsızlığının bir kanıtıdır.

Kompleksli deneklerin, özellikle fena rüya ve korku öykülerine verdiği yanıtlar tipiktir. Bu cevaplar, autopunution’u, ölüm fikrini, bir istemin gerçekleşmesini kapsar. Eğer bir çocuğa kurt korkusuna dair sorular sorulacak olsa, olası bir yanıt şöyle olacaktır: «Beni yiyecek, çünkü kurt bütün çocukları yer.» Ancak denekteki kurt korkusu, mevcut suçluluk kompleksinin sonucu ise, alacağımız yanıt şöyle olur: «O çocuğu yiyecek çünkü o fena bir çocuktur.»

Bilinçaltında niçin bu tür korkuların yer aldığı sorulabilir. Bunun, baba korkusunun sembolize edilmesi veya kişisel yaşamdaki suçluluk duygularının bir tortusu olması muhtemeldir.

Normalin dışındaki korku yanıtları genellikle
şöyledir:


Buruşturulmuş bir yüz görüyor.


Bir kurt tarafından yenilmekten korkuyor.


Onu kovalayan bir adamdan korkuyor, vs.

Bunlar, çocuğu itaate alıştırmak amacıyla çevresindekilerin uyandırdıkları korkuların; öğretmenler ve ana babaların, çocuğa sokakta rastlayacakları kişilere kanmamaları için verdikleri gözdağlarının görüntüleridir.

Zihni geriliği olan deneklerin davranış biçimleri ise tümüyle başkadır. Kendilerini öyküdeki kahramanın yerine koymakta güçlük çekerler. Somut gerçek onları sembolden daha çok ilgilendirir. Korku öyküsüne yanıt vermeleri genellikle pek mümkün olmaz.

Alınan sonuçlar bakımından bu test psikanalistler tarafından formülleşmiş olan semboller yasasını güçlendirmektedir. Özellikle çocuklardaki komplekslerin tanımında psikanalistlere büyük yardımlar sağlamıştır.

Aşağıda Luisa Düss’ün yapmış olduğu uygulamalardan birini örnek olarak veriyoruz.

LUİSA DÜSS’ÜN  BİR  UYGULAMASI

Denek yedi yaşında bir erkek çocuk olup ailenin tek evladıdır. Gösterdiği klinik tablo: Karabasanlar, bunalık, değişken karakter ve aşırı duyarlılık, «Y» harfi deneğin verdiği yanıtı; «P» harfi, psikologu simgelemektedir.

Kuş
— Y: Yerde kalacak


P : «Biliyorsun ki kuş biraz uçmasını biliyor.»


Y: Eğer uçmayı deneyecek olursa düşecek ve ölecektir.

Fil — Y: Birdenbire zayıfladı, hava çok soğuk, ölecek.

Korku — Y: Onu öldürmek isteyen bir hırsızdan korkuyor.


P: Hırsız niçin çocuğu öldürmek istiyor?


Y: Çünkü çocuk ona fena şeyler söylemiş ve ona taş atmıştır. Çünkü o hırsızları sevmiyor.


P: Hırsız ne yaptığı için çocuk ona taş atıyor?


Y: Çünkü hırsız onun bıçağını almak istiyordu.

—P: Bu çocuk neden korkuyor?

—Y .- Korkuyor, çünkü düşmüştür ve bacağını kırmıştır.

—P:
Nasıl?

—Y: Çünkü annesine çiçek toplamak için dağa çıkmıştı. Ayağının altındaki taş kaydı ve düştü.

Anne ile Gezinti C. : Babanın yüzü değişti. Çünkü hastadır. Soğuk aldı. Evet, çok hastadır. Anne buna çok üzüldü.

—T. : Baba ara sıra hastalanıyor mu?

—C. : Babam hiç hasta olmaz.

NOT: Yukarıda yalnızca içeriği anlamlı olan konuşmalar yansıtılmıştır.

YORUMLAMA
Bu çocuk çok hassastır. Çevresindeki insanlara boyun eğerek kolaylıkla değişir. Öğretmenlerinden birisine çok kuvvetli bağlılığı vardır. Onunla birlikte olduğu zaman sevimlidir. Teneffüslerde öğretmeninin merdivenini süpürmekten son derece mutludur. Bundan gurur duymaktadır. Diğer kişiler arasında dayanılmaz derecede itirazcı, itaatsiz ve tembel bir çocuk olmaktadır. Zeki bir çocuk olmasına rağmen, okulda özellikle matematik dersinden iyi not almakta güçlük çekmektedir. Geceleri çoğunlukla karabasanlarla geçmektedir. Yanıtları kastrasyon kompleksine bağlı bir Oedipus Kompleksi göstermektedir.

Çocukların sembollere eğilimi olduğunu söylemiştik. Burada Oedipus Kompleksine sembol olarak, dağı ve annesi için topladığı çiçekleri görüyoruz. Kendisi ise, babayı temsil etmektedir. Kastrasyon Kompleksi için ise filin hortumunu değil, fakat filin zayıflamasını ve ölümünü, keza, bıçağını almak ve kendisini öldürmek isteyen fena adamı ele alıyor.

Denek kuş hikâyesinde ise: «Uçmayı deneyecek olursa ölür!» diyor. Bu konuşmalar esnasında çocuk devamlı olarak korkudan bahsetmektedir. Nihayet çok korktuğunu ve geceleri korkunç düşler gördüğünü itiraf ediyor. Testin sonunda, başlangıçta görülen gerginliğin kaybolduğu, çocuğun duymakta olduğu suçluluk hislerini boşaltarak rahatladığı açıkça gözleniyor.

AİLE ÇİZ TESTİ

TERAPÖTİK KART TESTİ

Devlet üniversitesi ile özel üniversitede psikoloji okumanın farkları nelerdir? Özelde okumanın avantajı var mıdır?

Devlet üniversiteleri, köklü üniversitelerdir. Akademik kadroları çoğunlukla profesörler ve doktorlardan oluşmaktadır. Bu da size tecrübeli bilim insanlarından eğitim almanızı sağlamaktadır. Bu demek değildir ki vakıf üniversiteleri bu koşulları sağlamıyor. Özellikle psikoloji bölümü adına markalaşmış, kaliteli vakıf üniversiteleri mevcut. Okulların psikoloji okurken ve mezun olurken sundukları imkanları göz önünde bulundurmak daha önemlidir. Örneğin, Erasmus programları (yurtdışında okuma imkanı 1 ya da 2 dönem) hangi ülke ve okullarıyla anlaşmalı, diyelim eğitim diliniz İngilizce ya da Türkçe, Erasmus ile gittiğiniz okulun eğitim dili İtalyanca ya da almanca ise biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Vakıf üniversitelerinde okurken staj yapma imkanı bulma olasılığınız çok yüksek. Birçok Vakıf üniversitesi kendi bünyesinde öğrencisine alanda tecrübe kazanması için staj imkanı sağlamaktadır hatta mezun olduktan sonra çalışma imkanı da sunmaktadır. Özel üniversite tercihinizde dikkat etmeniz gerekenler; akademik kadrosu, farklı alanlardan mezun profesyoneller eğitmen olabiliyor örneğin iletişim mezunu psikoloji yüksek lisans ve doktorası yapmış gibi… ikinci dikkat etmeniz gereken ise ders müfredatı, her üniversitenin web sayfasından erişebilirsiniz.

Psikoloji bölümü İngilizce okumak ile Türkçe okumak arasında bir fark var mıdır?

Alanı İngilizce okumam etkiliyor olabilir bu sorunun cevabına, ben İngilizce okunmasından yanayım. Ancak gene bu soruya siz cevap veriyor olacaksınız. Literatürün çoğu İngilizce ve Almanca, İngilizce bölüm okumasanız dahi bir literatür okuması yapabilmek için İngilizcenizin olması gerekli. Türkçe çevirisi olmayan bir çok kitaptan faydalanabilmek içinde gereklidir. Gelecekte akademik kariyer düşünüyorsanız ve bu alanda akademisyenlik düşünüyorsanız İngilizce bölüm okumak ilk tercihiniz olabilir. Türkçe bölüm okumanın avantajları da var, ana dilinizde eğitimi alıyorsunuz, ve bunun Türkçesi neydi diye zihin karmaşası yaşamıyorsunuz.

Psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra bizi bekleyen iş imkanları nelerdir? Devlet memuru olarak atanma imkanları var mı?

Mezun olduktan sonra almış olduğunuz seçmeli dersler ve daha da uzmanlaşmak istediğiniz alanı az çok belirliyor oluyorsunuz. Çocuk-Ergen çalışmaya karar verdiyseniz, başlangıç yeriniz çoğunlukla anaokulları ilkokul, ortaokul ve liseler oluyor. İster KPSS’ye girerek atama ile bu alanda çalışabilirsiniz, isterseniz özel sektörde sözleşmeli ya da kadrolu çalışabilirsiniz. Devlet memuru olarak atama imkanları var; okulların rehberlik servisleri, aile hekimliği merkezlerine, hastaneler, üniversite hastaneleri, bakanlıklar, askeriye, polis merkezleri, rehberli araştırma merkezleri (RAM), cezaevi psikoloğu gibi çalışma sahaları var.

Psikoloji bölümündeki sayısal derslerin ağırlığı nasıl? Bölümü okuyabilmek için sayısal derslerimizin güçlü olması gerekli mi?

Ders müfredatında ilk sene bir MAT1 dersi görüyorsunuz, bu dersler çoğunlukla felsefe ve sosyoloji bölümü ile ortak oluyor. Diğer seneler ise İstatistik dersi alıyorsunuz ve SPSS dersleri yer alıyor. Bu dersler araştırma sonuçlarını analiz etmede kullanıyor. Evet zorlanma yaşayabilirsiniz. Ancak ben gibi araştırmayı ve sonuçlara analiz etmeyi seviyorsanız, biraz da rakamlarla uğraşmanın zevkini yaşıyor olursunuz. Psikoloji alan olarak araştırma tabanlı, uygulamalı ve deneysel yöntemleri içinde barındırıyor. Yeteri kadar matematik bilginiz olması ve veri okuyabilme bilginizin olması gereklidir. Endişe etmeyin! Kolaylıkla üstesinden geleceksinizdir.

PDR ile Psikoloji tercih etmek arasında kaldım. İkisi arasındaki farklar nelerdir? Karar verirken dikkat etmem gereken en önemli noktalar nelerdir?

PDR bölümünden mezun olan kişilere psikolojik danışman denir. Psikoloji bölümünden mezun olan kişiler psikolog unvanı kullanabilirler. Psikoloji, insan psikolojisini daha derinlemesine inceleyen bir bilim alanıdır. Psikoloji lisansı müfredatı spesifik dersler yer almaktadır. PDR, eğitim fakültesi dahilinde bir bölümdür. Eğitim ve danışmanlık hizmeti verebilirler. Çoğunlukla, eğitim kurumları, danışmanlık merkezlerinde psikolojik danışman olarak çalışırlar. Psikologlar, hastaneler, danışmanlık merkezleri, klinikler merkezlerinde psikoterapist olarak çalışırlar. PDR ve Psikoloji birbirine iç içe geçmiş görünse de çok farklı bölümlerdir. İkisinde de akademik kariyer yapabilirsiniz. Çoğunlukla psikoloji akademisyenlik alandan spesifik uzmanlaşmak için tercih sebebi olabilir.

Psikoloji bölümü okurken ve mezun olduktan sonra duyacağın hikayeler ruh sağlığımı kötü yönde etkiler mi?

Bu tamamen senin elinde! Karşılaştığın hikayeleri ya da danışanları kişiselleştirmemelisin. İş ve özel hayatın arasında sınırları koruyarak etkilenmeyi engelleyebilirsin. Bir anımı paylaşmak isterim; mezun olduğum sene bir hastanede çalışmaya başlamıştım ve işi eve getiriyordum. İşi eve getirmemin bana iyi gelmediğini çok geçmeden anladım ve aslında o zamandan beri ‘İş işte kalıyor, evime getirmiyorum’. Mesleğiniz kaynaklı yaşamınız boyunca iş ve özel hayatınız arasına sınır koymanız gerektiğinizi unutmayın. Danışanlarınızı anlayabilmek süreçlerine dahil olup kişiselleştirmekten geçmiyor, uzman gözü ile yardım etmekten geçiyor. Gelecekte sadece kendiniz olmayacaksınız, eş, anne, baba çocuk sahibi olacaksınız. Her karşılaştığınız hikayenin danışanınıza ait olduğunu ve kendinin de uzman olduğunu unutma! Eğer, danışan hikayeleri kişiselleştirirseniz akıl hocanızdan süpervizyon desteği alarak problemi giderebilirsiniz. Bu mesleği seçmeye karar veren, okuyan gelecekti meslektaşlarıma akademik kariyerlerinde başarılar dilerim. Severek icra ettiğiniz meslek sizinle olsun.

Yeni açılan bir üniversitede mi psikoloji okumak mı yoksa köklü bir üniversitede mi okumak daha iyi?

Köklü bir üniversiteden yana kullanırdım seçimimi ancak yeni açılan üniversitenin akademik kadrosuna da bakılarak düşünebilirsiniz. Çünkü bazen alandan farklı uzmanlar kadroda olabiliyor. Bu durumla özellikle vakıf üniversitelerinde karşılaşabilirsiniz. İkisinin de size sunacağı farklı imkanları olacaktır.

Okuduğumuz üniversite bu meslek için ne kadar önemli

Önemli, tercih ettiğiniz üniversitelerin ders programlarına bakmanızı tavsiye ederim. Elbette alana hakim değilsiniz ve bunun için sizinle paylaşıyorum bu yazıyı. Araştırma tabanlı bir okul mu?, Saha da deneyim imkanı kazandırabilecek staj imkanı sağlayabilen bir okul mu? Yoksa teorik anlamda analiz ile ilerleyen bir okul mu? Müfredatında aile psikolojisi, çocuk psikolojisi, psikopatoloji gibi spesifik dersler yer alıyor mu? Uygulamalı dersleri var mı? gibi sorulara cevap bulmanızı ve güzelce araştırma yapmanızı öneririm. Alanı tanımak adına birçok üniversitenin psikoloji tanıtım günleri oluyor, ya da herkesin katılabileceği seminerler oluyor. Buralardan da gitmek istediğiniz okul hakkında bilgi alabilirsiniz. Hangi üniversiteyi seçeceğiniz, nasıl bir eğitim alacağınız sizin potansiyelinizi geleceğe taşımak için faydası olacaktır.

Psikoloji okuyanların kazancı iyi mi?

Elbette bir mesleği devam ettirebilmek için kazanç sağlamalı, ancak psikoloji mezun olduktan sonra iyi kazanç sağlayabileceğiniz bir bölüm değil diyebilirim. Mezun olduktan sonra kendinizi geliştirmek adına katıldığınız programlar kazancınızın gideceği yer oluyor. Endişelenmeyin! senenin sonunda kendinizi çok iyi yerlerde görebilirsiniz. Tamamen sizin elinizde. Kendinize ne kadar yatırım yaparsanız, dönüşü o kadar olacaktır.

Psikoloji bölümü düşünüyorum ama çoğu zaman insanlara tahammülsüzüm bu durumu aşabilir miyim?

İnsanlara olan tahammülsüzlük kişisel bir süreç olsa gerek bunun için destek alınmasını öneririm. Psikolojinin insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olduğunu düşünürsek, bu meslek neredeyse insanı tema olarak alıyor. Psikolog, danışanına terapi sürecinde profesyonel yakınlığı ve uzman bilgisi ile şifasını verebilir. Eğer insanlara karşı bir tahammülsüzlüğünüz varsa ya bunu terapi desteği alarak çözümleyin ya da insan ilişkilerinin az olduğu bir mesleğe yönelmenizi öneririm.

Bölüm derslerini geçmek için insan üstü bir çaba mı gerekiyor?

İnsan üstü bir çaba gerektiğini düşünmüyorum. Psikoloji, teorik bilgisi yoğun olan bir bölümdür. Bilginin sizde güncel kalmasını istiyorsanız bilgileri tekrar etmek, konular hakkında makale ya da kitaplar okumak size faydalı olacaktır. Ekstra çaba göstermeye gerek kalmayacaktır. Ve aslında en önemlisi hoca ile iletişimde olup aklınıza oturmayanları sormanın ya da konu hakkındaki fikrinizi paylaşmanın hem size yararı olacak hem de derse olan katılımınızı gösterecektir.

Çocuk psikolojisi için hangi üniversiteleri önerirsiniz?

Çocuk psikolojisi için gelişim psikolojisi ağırlıklı ders müfredatı olan üniversitelere bakabilirsiniz. Bu alanda kendinizi geliştirmek istiyorsanız lisansüstü eğitimde gelişim psikolojisi yüksek lisansı tercihleriniz arasında olmalıdır. Gelişim psikolojisi alanında hem devlet üniversitesi hem de vakıf üniversiteleri mevcut.

Psikoloji kliniği açabilmek için neler gerekli?

Bir psikolog psikoterapi merkezi açamaz. Ancak, Psikiyatri veya nöropsikiyatri hekimlerinin öncülüğünde açılabilir. Psikolojik danışmanlık merkezleri ya da aile danışmanlığı merkezi açabilir. Bu merkezleri açabilmek için gerekli belgeler ve yeterliliğinizin olması gereklidir. Türkiye’de danışmanlık merkezleri ile ilgili yasal mevzuat oldukça geniş.

Psikoloji alanında gelişmek için çok kitap mı okumalıyız yoksa çok danışanla mı muhattap olmalıyız?

Meslekte gelişmek için öncelik yeniliğe, değişime, ve şekillenebilmeye açık olmalıyız. Kitaplar olmazsa olmazımız olmalıdır. Köklü ve çok değerli kitaplar var, baş ucunuzda her zaman bulunması gerekenler, okuyarak öğrenebileceğimiz bir çok bilgi kitaplarda. Çok danışan görmek de kitaplar kadar çok değerli. Danışan görebilmek için belli başlı yeterlilikleriniz olması gereklidir. İkisi de sizin mesleki gelişiminiz için çok önemlidir diyebiliriz. Alanda kendinizi güncel tutabilmek için literatürde ki makaleleri ve araştırmaları takip etmeniz çok önemli.

Mesleğin olumlu ve olumsuz yönleri?

Olumlu yönleri anlatmakla bitiremem herhalde, mesleğimi severek icra ediyorum. Hayatın içinde bir meslek, yenileyen ve kişisel anlamda da geliştiren bir meslek. Özel hayatınızda da size yardım eden, destek veren bir meslek. İnsan psikolojisine farklı pencerelerden keşif yapabileceğiniz bir meslek. Çalışma koşullarının çeşitlilik gösterdiği bir meslek tam zamanlı yarı zaman ya da online gibi. Olumsuz yönlerini düşünecek olursam; meslek yasası olmayan ve suistimal edilen bir meslek. Mesleki etik kuralları çerçevelenmiş olsa da pratikte uygulanmayan bir meslek. Toplumun negatif algısına maruz kalmış bir meslek. Tanıdıklarınız, tanımadıklarınız tarafından ‘ya sana bir şey soracaktım’ ayaküstü problemlere maruz kalabileceğiniz bir meslek. Bu mesleği seviyorsanız ve gerekli çaba ve motivasyonla başarılı olacaksınızdır. Her meslekte olduğu gibi psikoloji bölümü hakkında zorluklar var. İnanıyorum ki, severek yapacağınız meslek sizi mutlu edecektir. Mesleğimi seviyorum ve icra etmekten mutluluk duyuyorum. Eğer kişisel sorularınız olursa bana yazabilirsiniz, sorularınızı cevaplıyor olacağım.

Psikolojisi bozuk birisi psikolog olabilir mi?

Psikolojisi bozuk bir psikoloğun danışanına sağlıklı bir terapi sunamayacağını hatta danışana zarar verebileceğini de düşünürsek kendisinin öncelikle şifalanması gereklidir. Elbette psikologların mükemmel ve beyaz hayatları yok, destek alabilirler. Zorlandıkları danışanlarında akıl hocalarından süpervizyon alır ve kendilerini geliştirirler. Psikolojisi bozuk bir insana psikolog olamazsın demek, bana bir şeker hastasına ya da kanser hastasına doktor olamazsın demek gibi geliyor.

Psikoloji okuyan deliriyor diyorlar doğru mu?

Delirene hiç rastlamadım, sanırım toplumsal negatif algının yansıması bu soru. Psikoloğa gidenlere deli muamelesi yapılması gibi. Psikoloji okuyan kişiler çoğunlukla farkındalığı yüksek algıları açık oluyor. Psikopatoloji dersini aldığınızda ‘a bu bende var’ yoksa ‘ben şu muyum bu muyum’ kısa süreli etiketleme hatasına düşebilirsiniz.

Hassas ve duygusal kişiler psikolog olabilir mi?

Bu sorunun psikolojisi bozuk birinin psikolog olabilir mi sorusu ile aynı olduğunu düşünüyorum. Kişinin tercihi psikolog olabilir ancak danışanına duygusal ve hassas oluşunu aktaracaksa bu doğru olmaz. Danışana hatta kendine zarar vermiş olur. Hassaslık ve duygusallık mesleği icra edemeyecek bir durumda ise ilk psikolojik destek alınmalıdır.

Danışanlarınıza söylediklerinizi kendi hayatınızda uygulayabiliyor musunuz?

Meslekte şimdiye kadar deneyimlediklerimden yola çıkacak olursak, yapamadığım bir şeyi danışanlarıma uygulamıyorum. Uygulamaya çalışsanız da danışanın bunu kazanacağını düşünmüyorum, çünkü bir profesyonel olarak siz uygulamamaktasınız. Bir danışana iyi gelebilmek istiyorsak öncelikli kendimizi şifalandıracağız.

Hala anlayamadığınız insanlar var mı?

Şunu aklımdan hiç çıkarmam; ‘Herkesi şifalandırmak zorundasın diye bir kural yok’. Eğer bir profesyonelseniz, yardım edemeyeceğiniz danışanınızı yönlendirmenin profesyonelliğini de biliyor olmalısınız. Anlayamadığınız ya da yardım edemediğiniz bir danışanınızın olması başarısızlık değildir. Yukarıdaki cümleyi cebinize koyun derim.

Cevaplayan: Psikolog Tuğba Özyürek

Bu mesleği seçmeye karar veren, okuyan gelecekti meslektaşlarıma akademik kariyerlerinde başarılar dilerim. Severek icra ettiğiniz meslek sizinle olsun.

Müthiş Psikoloji

Psikoloji Okumayı Düşünenlere

Temmuz, Ben İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden bu sene mezun oldum. Sizlere bölümle ve alanla alakalı bildiklerimi, deneyimlerimi ve tavsiyelerimi yazıyorum. Bu yazı sadece İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümü ile alakalı bir yazı değil. Eğer İstanbul Üniversitesi’ni düşünmüyorsanız bile Psikoloji okumak isteyen kişiler olarak bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki bölümden mezun olunca asla iş garantiniz yok. Hatta bir süre işsiz kalma ihtimaliniz çok yüksek. Tamam, gayet revaçta olan bir bölüm, ihtiyaç olan bir bölüm ama rakibimiz çok fazla çünkü açması kolay bir bölüm olduğu için özel üniversiteler kolaylıkla bu bölümü açıyorlar. Haliyle her sene mezun yığınına yeni mezunlar ekleniyor. Devlet de henüz bünyesine sanıldığı kadar psikolog istihdam etmiyor. Evet, psikolog ihtiyacı olduğuna dair bilinç artıyor ama henüz ideal seviyeye gelmedik (belki siz mezun olana kadar durumlar iyileşir). Onun dışında eğer psikoloji okumaya başlarsanız dillere pelesenk olmuş şu cümleleri duyacaksınız “Meslek odamız yok” , “Meslek yasamız yok”. Ben psikoloji okumaya yılında başladım. Bu cümleler o zaman bile eski cümlelerdi ve hala kurulmaya devam ediyor. Meslek yasamızın ve odamızın olmayışı birçok “psikolog” kimliğini kullanan kişi için avantaj fakat gerçek psikologlar için çok büyük dezavantaj. Şöyle ki klinik psikolog olmaya yönelik tanımı yasalarda geçmediği için klinik psikolog olmaya vasfı olmayan insanlar bile kendini klinik psikolog olarak tanıtabiliyor. Yasal bir yaptırım da olmadığı veya meslek odamız olmadığımız için de bu kişileri şikâyet edecek bir mercii yok. Bir derneğimiz var çok şükür Türk Psikologlar Derneği isminde, Türkiye çapında en tanınan dernek. Fakat derneklerin uygulayabileceği tek yaptırım etik ihlal yapan kişilerin tespiti halinde onları dernek üyeliğinden “geçici süreliğine” men etmek. Bu da itibarı ne kadar zedeleyen bir şey olsa da kimse derneğe üye olmakla yükümlü olmadığı için önemli bir yaptırım değil. Ki zaten bir psikoloğun dernek üyeliğinden men edildiğini danışanlar muhtemelen bilmeyecekler. Ancak diğer psikologlar öğrenirse tavsiye etmezler ama o kişi hala bir yerlerde danışan görmeye devam edecektir. Kaldı ki derneğe üye olmayan çok fazla psikolog var. Diyeceğim o ki birileri psikolog olmadığı halde psikologmuş gibi takılıyor, psikolog olduğu halde yanlış ve etik dışı uygulamalar yapıyor ve bizim elimizden pek bir şey gelmiyor. Ama bunu motivasyonunuzu düşürmesi için söylemiyorum. Sadece aklınızda olsun ve iyi bir eğitim almaya çalışın. Yasa çıkarsa bu gibi saçma sapan psikologların yerinde biz olacağız. Kendinizi hazırlayın ve mücadele edin 🙂 Genel olarak da şunu söyleyebilirim ki isim yapmış tanınan özel üniversitelerin dışındaki üniversiteler psikoloji eğitimi konusunda çok iyi değiller. Tercih yaparken özel de düşünüyorsanız mutlaka eğitim kadrosuna bakın. Eğitim kadrosunda bir psikoloji mezunu bile barındırmayan özeller var. Hepsi psikiyatristten veya sosyolog/psikolojik danışmandan oluşan bölümleri tercih etmemenizi öneririm. Çünkü bu alanlar ne kadar benzese de ayrışan yönleri mevcut. Bir psikolog olacaksak kesinlikle psikologlardan eğitim almamız şart. Bunun yanında elbette psikiyatristlerden, sosyal hizmet uzmanlarından, sosyologlardan, psikolojik danışmanlardan da eğitim almamız vizyonumuzu genişletecek ve bize katkı sağlayacaktır. Ama psikoloji mezunu olan birilerinin dersinize girmediği bir eğitim programı bence yeterli olmayacaktır. Engin Arık isimli bir hoca (benim hocam değil o yüzden reklamını yaptığımı sanmayın 😀 ) Türkiye’deki Psikoloji bölümleri üzerine araştırmalar yapıyor ve yazılar yazıyor. Bir incelemenizi tavsiye ederim. Sitesi şu: seafoodplus.info Facebook’ta sayfasını da bulun ordan da bakın isterseniz. Link vermişken, TODAP’ın ”Psikoloji Bölümünü Tercih Edeceklere Açık Mektup” isimli yazısını da okuyun. Benimkinin 10’da 1’i uzunluğunda 😀 Google’a yazınca hemen çıkıyor zaten ^^ Bir de akreditasyon meselesi var. Türk Psikologlar Derneği Tükiye’deki Psikoloji bölümlerinin eğitim programlarını vs. inceleyerek akredite ediyor. Bölümün akredite olmuş olması Psikoloji eğitiminin iyi olduğu anlamına geliyor. Onu da Google’a “TPD Tarafından Akredite Edilen Bölümler” yazınca ilk çıkan sayfadan takip edebilirsiniz. Ben okuldan da Psikoloji okumaktan da çok memnunum. Bölümü tavsiye ediyorum, İstanbul Üniversitesini daha da fazla tavsiye ediyorum 😀 Ama iş biraz da sizde bitiyor. Okul hayatınızı mümkün olduğunca aktif bir şekilde geçirin. Sivil toplum kuruluşlarına gidin, okulun sosyal kulüplerine girin. Bol bol staj yapın ama staj için acele etmeyin. En azından ikinci sınıfı bitirip öyle staja başlayın. Hastanede veya danışmanlık merkezinde staj yapacaksanız da Patoloji derslerini aldıktan sonra yapın. Bu da genel olarak üçüncü veya dördüncü sınıfın bitişine denk geliyor. Ondan önceki stajlarınız kreşlerde, rehabilitasyon merkezlerinde olabilir. Ama tavsiyem ilk iki sene staj yerine bir sivil toplum kuruluşunda gönüllülük yapmanız (dernekler, vakıflar falan. Mesela Tog, Tegv, Lösev, Kaçuv, Mor Çatı, SGDD gibi tonlarca STK var. Gidin gönüllüsü olun) bir de okul kulüplerinde yer almanız. Okulda Psikoloji Kulübü varsa ona banko girin zaten. Etkinliklerine gidin işlerini yapın artık ne gerekiyorsa. Onun dışında da ilgi alanınıza göre başka bir kulübe girin üniversite yıllarınızı dolu dolu geçirin. O olmasa bile büyük şehirlerin ücretsiz kursları oluyor ve bu kurslar aklınıza hayalinize gelmeyecek çeşitleri barındırıyor. Kazandığınız şehrin bu gibi olanaklarını inceleyin ve ilk iki sene bunlara yoğunlaşın. Hatta hazırlık okuyacaksanız ne ala, sosyal faaliyetler için ekstra bir yıl! 😀 Eğer bölümü Türkçe okuyacaksanız –ki bence çok avantajı var- dilinizi kendiniz geliştirin. Psikoloji bölümünü Türkçe okumak gerçekten avantajlı. Çünkü anlamak, yorumlamak ve tartışmak üzerine dersler görüyoruz. Ana diliniz veya ana diliniz kadar iyi bildiğiniz bir dilde bunları yapmak çok daha kolay. İngilizce okuyan bir arkadaşım demişti mesela dersleri ilk seferde anlamadığı için ders esnasında soru da soramıyor yorum da yapamıyormuş. Sonra dersi anladığında da geç kalmış oluyor zaten. Bir de dersi anlasa da derslere katılmaya utanan arkadaşlarım vardı. İngilizceyi sizden iyi bilenler de olacak sizden kötü bilenler de. Eğer dersleri anlıyor ve yorum yapmak istiyorsanız durmayın, konuşun. Hem hocaların hoşuna gidecektir hem de sizin derse katılmanız diğerlerine cesaret verecektir. İngilizce okumanın da kendine göre avantajları var tabi ki. Mesela bilimsel literatürü güncel takip etmek istiyorsanız İngilizce bilmeniz önemli. Kendiniz düşünün karar verin yani. İkisinin de avantajları ve dezavantajları var. Mesela İngilizce eğitim veren okullarda Erasmus imkanı da daha fazla çünkü Erasmus karşılıklı gidiş-geliş’e yönelik bir hareket olduğu için Avrupa’daki okullar anlaşma yapmak için İngilizce eğitim veren okulları tercih ederler. Türkçe eğitim veren okula gitmeyi talep edecek öğrenci sayısı da az olacağı için bu okullarla anlaşma yapmak istemezler.

Şimdi size alanları birazcık tanıtacağım. İlk paragrafları Hacettepe’nin sitesinden aldım. “Not” yazan kısımlar da benim eklediklerim. Deneysel Psikoloji Deneysel psikoloji, psikolojiyi bir doğa bilimi olarak kabul eder ve bu yüzden psikoloji araştırmalarında kontrollü laboratuvar koşulları altında gerçekleştirilen deneysel çalışmalar aracılığıyla insan ve hayvan davranışların temelinde yatan süreçlerle ilgili hipotezler oluşturur ve bu hipotezleri test eder. Deneysel psikoloji geniş bir yelpazede yer alan çok çeşitli davranışsal süreçleri inceleyen alt uzmanlık/ilgi/çalışma alanlarına sahiptir. Bu ilgi alanları arasında ilk akla gelenler yeni davranışların nasıl kazanıldığı ve farklılaştığını inceleyen öğrenme psikolojisi; algı, dikkat, bellek ve dil gibi konuları inceleyen bilişsel psikoloji; davranışsal süreçler ile beyin arasındaki ilişkiyi inceleyen fizyolojik psikoloji ve bilişsel süreçler esnasında beyinde meydana gelen değişiklikleri pozitron emisyon tomografi (PET) ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) gibi beyin görüntüleme ölçümleri kullanarak inceleyen bilişsel nörobilimdir. Not: Deneysel Psikoloji çalışırsanız yurtdışında daha çok şansınız olur. Yurtdışı Psikoloji programları bu alana çok yer veriyor. Daha “bilimsel” olduğu için ve yapay zekâyla falan da bağlantılı olduğu için. Türkiye’de biraz daha kısıtlı bir alan ama yine de hem iş sahasında hem de akademide yer edinebilirsiniz. En iyi Boğaziçi ve Bahçeşehir benim bildiğim. Bu alanla bağlantılı olarak nörobilim (neuroscience) oldukça revaçta yine yapay zeka meseleleri yüzünden. Hatta Boğaziçi Cognitive Science diye yüksek lisans programı açıyor bilgisayar, yazılım gibi dersler de görüyorlar. Matematik, psikoloji, yazılım, bilgisayar mezunlarını falan kabul ediyorlar. Onun dışında psikolojide hayvanlar üzerinde deney yapılan alan bu alan. Beyniyle, hormonlarıyla, sinir sistemiyle falan oynayabiliyorlar ya da farklı görevler verip öğrenmesini test edebiliyorlar. Sonra da elde ettikleri bulguları insanlara genelliyorlar. Ama tabi ki illa hayvanla çalışmak zorunlu değil. İnsanlarla da etik sıkıntı yaşamadan çalışabiliyorsun. Mesela bellek, zekâ, algı gibi konular da bu alanda çalışılıyor. Bunun için ölçek, anket vs. ya da yukarda bahsedilen fMRI gibi cihazlar kullanılıyor. Ama yine Türkiye gerçeği var, bu cihazların olduğu okul çok fazla yok. Hastanelerin de hepsinde yok. Yurtdışı hayaliniz varsa yurtdışında daha rahat çalışabilirsiniz. Mezun olduğunuzda hastanelerde, özel görüntüleme merkezlerinde çalışabilirsiniz ya da üniversitede kalıp akademide devam edersiniz. Lisansınız psikoloji olduğu için tabi ki diğer alanlarda da çalışabilirsiniz. Mesela ekstradan gelişim yüksek lisansı yapıp zekâ puanları normların dışında kalan kişilerle çalışabilirsiniz.

Sosyal Psikoloji Sosyal psikologlar insanların birbirleri ile nasıl etkileşime girdikleri ve sosyal çevrelerinden nasıl etkilendikleriyle ilgilenirler. Bireyleri, grupları ve grup davranışını, tutumları, önyargıları ve bunların oluşumu ile değişimini incelerler. Arkadaşlık, ikili ilişkiler, çekicilik ve saldırganlık gibi konular üzerinde araştırma yaparlar. Dolayısıyla sosyal psikolojide genellikle doktora derecesi gereklidir ve sosyal psikologlar çoğunlukla akademik ortamlarda çalışırlar. Ancak son yıllarda reklam şirketlerinde, hastanelerde, eğitim kurumlarında, mimarlık ve mühendislik firmalarında ve çeşitli kamu alanlarında araştırmacı-danışman olarak çalışmaktadırlar. Not: Sosyal Psikolojide Deneysel Sosyal Psikoloji ve Eleştirel Sosyal Psikoloji gibi iki alandan bahsedeceğim. Bu iki alanın konuları oldukça benzer ama yöntemleri biraz faklı. Deneysel sosyal psk çok daha “bilimsel” olarak görülüyor. Eleştirel sosyal psk yöntemlerini genelde “bilimsel” olarak görmüyorlar. Eleştirel sosyal psk biraz daha sosyal bilime yaklaşıyor. Sosyal istediğin birçok konuyu çalışabilir hatta psikoloji biliminin kendisini bile eleştirebilirsiniz. Özellikle eleştirel sosyal psikolojide yöntemler de konular da çok esnek. Sosyal psk’de bu sıralar göç, ayrımcılık, kimlik konuları revaçta fakat 4 yıl sonra ne olur bilemem. Ama kesinlikle çalışma konusu tükenecek bir alan değil. İstanbul Üniversitesi her iki ekolde de iyi hocaları barındırıyor. Türkiye’de eleştirel çalışma yapan çok yok çünkü. Hem deneysel hem de eleştirel eğitimi alabileceğin en iyi okullardan biri İstanbul Üniversitesi. Hocaları da bu alanda çok tanınan hocalar. Bu alanda yüksek yaparsan da Sivil Toplum Kuruluşlarında, araştırma ve reklam şirketlerinde, yine akademide çalışabilirsiniz. Onun dışında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na girebilirseniz (KPSS lazım) yine bilgilerinizi kullanırsınız. Eğitim kurumları ve hastane de demiş tanımda. Tabi olabilir neden olmasın 😀 Mimarlık mühendislik alanları da demiş. Yani belki sosyal psikologdan biri çalışıyordur bilmiyorum ben hiç duymadım.

Endüstri/Örgüt Psikolojisi Endüstri ve Örgüt (E/Ö) Psikolojisi psikolojinin çalışma ile ilgili olan her şeyi kapsayan bir alt dalıdır. E/Ö Psikolojisi hem bilim üretme hem de üretilen bilgileri uygulamayı içeren bir psikoloji alt dalıdır. E/Ö Psikolojisi, adından da anlaşılacağı gibi birbirinden ayrılması zor olan iki alanın birleşmesinden oluşmaktadır. İlk alan olan endüstri psikolojisinde işleri hangi görevlerin yapılması ve hangi yeteneklere sahip olunması gerektiğine göre tanımlamak; nitelikli adayları tanımlamak, seçmek ve eğitmek; çalışan performansını izlemek, değerlendirmek ve çalışana geri bildirim vermek gibi konulara odaklanılır. İkinci alan olan örgüt psikolojisinde ise çalışanın güdülenmesi, çalışanın iş doyumu ve bağlılığının artırılması, etkili liderle yetiştirmek, değişen müşteri istekleri ve teknoloji doğrultusunda örgütlerin yaşadıkları sorunlara çözüm bulmak gibi konular üzerinde durulur. E/Ö psikologları hem örgütlerde araştırma yapan bilim adamları hem de örgütlerde yaşanan gerçek sorunlara bilimsel çözümler bulan uygulamacılardır. Not: Bu alan çok bilinen bir alan değil. Hatta yeni yeni geliştiği için ne işe alanlar görev tanımını biliyor ne de mezunlar. Akademi dışında yani alanda (şirketlerde vs.) çalışan endüstri/örgüt psikologlarının görevinden yukarda bahsedilmiş. Ama dediğim gibi yeni bir alan olduğu için benim karşılaştığım E/Ö psikologları daha çok insan kaynakları işini yapıyor. Yani işe alma ve işten çıkarma, iş başvurusunda ön görüşme yapmak vesaire. İnsan kaynakları personelleriyle karıştırıyor şirketler bazen. Ama bu alanda ilerleyip işini yapan da gördüm. Mesela bir tane mezun, çalışanlara yönelik eğitimler düzenliyordu. İşte stres yönetimidir, iletişim becerileridir, zaman yönetimidir falan filan. Ya da şirkette gerçekten çalışanların psikolojik sağlığını “korumaya” yönelik önlemler almak gibi görevleri olabilir. “korumaya” diyorum çünkü E/Ö psikologları klinik psikolog değildirler. Yani bir çalışanın evde problemleri vardır da gelir sana anlatır veya depresyon belirtileri göstermektedir de senden tedavi bekler gibi bir durum olamaz. Bu gibi durumlarda ya örgütün anlaşmalı olduğu klinik psikoloğa/psikiyatriste yönlendiririz ya da hastaneye. Eğer örgüt çalışanlarına yönelik terapi veya tedavi hizmeti veriyorsan zaten E/Ö psikoloğu değilsindir. İkisinin de eğitimini alabilirsin tabi ki ama iki görevi aynı örgütte yapman sağlıklı olmaz. E/Ö psikologlarının burda önemli olan görevleri iş yaşamında kişilerin motivasyonunu, stres faktörlerini vs. kontrol etmek. Mesela buna yönelik eğitimler, işyeri düzenlemeleri, örgütün uygulamalarına müdahaleler yapmak. (atıyorum ödüllendirme uygulamaları, çalışma saati uygulamaları, ya da mesela küçük çocuğu olan kişiler için ne gerekir? Kreş. Bunu da bizden başka düşünen pek olmaz. Örgütün içinde bir kreş olması hem çocuğa bakmakla yükümlü olan çalışanın stresini azaltır hem örgüte olan bağlığını artırır böylece hem verimli çalışır hem de uzun süre çalışır gibi.) Bir de işte yukarda yazılanlar ve yazdıklarım. Çalışma alanları belli zaten örgütlerde veya akademide devam edebilirsin. Dışardan danışmanlık da verebilirsin. Eğer bu alanı düşünürseniz lisansların akademik kadrolarına bakabilirsiniz. Eğer endüstri/örgüt alanında ilerlemiş birileri varsa ve ders programında da bu dersler varsa gidebilirsiniz. Hele de bu alanda yüksek lisans ya da doktora programı açmışlarsa orayı çok rahat tercih edebilirsiniz.

Klinik Psikoloji Zihinsel, davranışsal ve duygusal bozukluğu olan bireylerin, yaşadıkları sorun bağlamında psikolojik açıdan değerlendirmelerini yapar, bu kişilere uygulanan psikolojik tedavi süreçlerinin içinde sorumluluk alırlar. Klinik psikologların ilgilendikleri sorunlar, gelişim dönemleriyle ilgili kısa süreli gelişimsel krizlerden (ergenlikteki başkaldırı ve orta yaşta kendilik değerindeki düşme gibi) fobi, depresyon ya da şizofreni gibi daha ağır sorunların tedavisine kadar değişebilmektedir. Pek çok klinik psikolog aynı zamanda bilimsel araştırmalar da yapmaktadır. Araştırma konuları arasında psikolojik tedavilerin etkililiğinde rol oynayan faktörleri belirleme, başarılı yaşlanmayla veya çeşitli davranış bozukluklarıyla ilişkili olan etmenler, fobilerin nasıl geliştiği ya da normal dışı davranışların nedenlerini belirleme gibi konular sayılabilir. Ayrıca bireyi değerlendirmek amacıyla test ya da ölçek uygulama ve yorumlama ile tedavi amaçlı bireysel ya da grup psikoterapisi yapma da klinik psikoloğun önemli görevleri arasındadır. Not: Klinik Psikoloji bizim bildiğimiz psikolog deyince kafamızda canlanan “psikolog”lardır. Terapi yapan, danışmanlık yapan, yeri gelince tedavi sayılabilecek uygulamaları yapan, özel kliniklerde veya hastanelerde gördüğümüz kişilerdir. Bu merak edilen hastalıklarla ilgili (şizofreni vs.) bilgisi daha çok olan kişilerdir. Ama sadece şizofreni ya da şu tuhaf ilgi çeken hastalıklar ile ilgilenmezler. Hatta genelde birkaç alana yönelirler. Örneğin ergenlerle veya çocuklarla çalışabilirler veya duygu-durum bozuklukları üzerine çalışabilirler veya aile ve çift terapisti olarak özelleşebilirler. Bunların çeşitlerine herhangi bir psikologun sayfasına girerek bakabilirsiniz çünkü genelde hangi alanlarda çalıştıklarını yazarlar ki danışan ona göre gitsin. Bir de klinik psikolojide terapi veya tedavi yaklaşımları vardır. Bu yaklaşımlar hastalıkların nedenlerini açıklama ve tedavi yöntemleri bakımından ayrışırlar. Bu meseleleri lisans döneminde daha detaylı öğreneceksiniz. Ama şunu söylemem gerekiyor ki lisans boyunca aldığınız eğitim klinik psikolog olmak için asla yeterli olmuyor. Üzerine yüksek lisans yapıp süpervizyon almanız lazım(süpervizyon da danışmanlık gibi bir şey. Yani sen danışanlarla terapi yapıyorsun, senden deneyimli olan bir psikolog da sana geribildirim veriyor zorlandığın yerlerde ona danışıyorsun falan. Yani uygulamayı tek başına değil de birisine danışarak yapıyorsun) Yüksek lisans programı seçerken de süpervizyon veriyor mu diye bakmak lazım yoksa parayla alman gerekir. Yüksek lisans yaparken bazen ekstradan eğitimler de almak gerekiyor. Bunlar da parayla oluyor. Lisans eğitimleri teorik bilgi ağırlıklı olduğu için uygulama kısmında eksik kalıyoruz. Bu arada klinik psikolog olmak için yüksek lisans yapmamız şart aslında ama denetleyen bir kurum olmadığı için yüksek lisans yapmadan klinisyen olanlar var piyasada bir sürü. Ki zaten KPSS’ye lisans mezunu halimizle girip hastaneye atanıyoruz ve devlet sorgulamıyor yüksek lisansın var mı veya terapi eğitimi aldın mı diye. Yani bu alan güzel, çekici ama bir o kadar da sıkıntılı bir alan. Bir de sanıldığı kadar para yok bu işte. yaşında yeni bir psikolog olarak lira seans ücreti alamazsınız, gelmezler yani. Şanslıysanız tutturursunuz ama çok fazla klinik psikolog olduğu için tanınmak ve aralarından sıyrılmak lazım. Mezun olunca yine hastanelerde, özel danışma merkezlerinde veya kliniklerde çalışabilirsiniz. Bunun dışında kendi ofisiniz olmadan da çalışabilirsiniz (bazıları diğer psikologlara kendi ofislerini kiralıyorlar). Rehabilitasyon merkezi olabilir yine uzmanlık alanına bağlı olarak. Sivil toplum kuruluşlarında çalışabilirsiniz mesela savaş ve göç alanında çok fazla klinik psikoloğa ihtiyaç duyan kuruluşlar var. Ya da çocuklarla, kanser hastalarıyla, kadınlarla, şiddete maruz kalanlarla vesaire. Yani klinik psikologlar için de alan geniş ama rakip de çok. Okul seçerken size tavsiyem kadrolara bakın ve hocalar neler çalışmış, lisansları neymiş onlara bakın. Psikiyatristler de psikoloji bölümlerinde ders veriyorlar, bu kötü bir şey değil ama psikologların da derse girdiği bölümleri seçin. Psikiyatri eğitimi bizimkinden biraz daha küçük bir odakta alınan bir eğitim. Psikoloji eğitimi çok da geniş vizyonu olan bir eğitim. Hani kişisine de bağlı tabi ki ama tüm eğitimi psikiyatristten almak bence dezavantajlı olacaktır. Hiç psikiyatrist bulunmayan fakat klinik psikolog ağırlıklı bir okuldan eğitim almak daha bile güzel olabilir o yüzden illa kadroda psikiyatrist aramayın. Ama klinik psikolog olup olmadığına kesinlikle bakın.

Gelişim Psikolojisi Doğum öncesinden başlayarak ölüme kadar uzanan yaşam süresinde insan gelişiminin evreleri üzerinde çalışırlar. Gelişim psikologları yaşa bağlı davranış değişikliklerinin tanımlanması, açıklanması ve ölçülmesiyle ilgilenirler. Gelişimdeki evrensel nitelikler, kültürel ve bireysel farklılıklar üzerinde çalışırlar. Doktora düzeyindeki gelişim psikologları, araştırma yapma ve öğretim üyeliği gibi faaliyetlerde bulunabilirler. Lisans ve yüksek lisans mezunu olanlar kreş ve gündüz bakımevlerinde, okulöncesi eğitim veren diğer kurumlarda, hastane ve kliniklerde gelişim psikoloğu olarak çalışabilirler. Huzurevleri ve diğer merkezlerdeki yaşlıların belirlenen hedeflere yönlendirilmeleri, yetiştirme yurdu ve bakımevlerinde ergen ve gençlere uygulanan programların değerlendirilmesi türünde faaliyetleri de yürütürler. Not: Gelişim psikologları da yukarda anlatıldığı gibi işler yapar. Pedagogla benzerdir ama aynısı değildir. Türkiye’de artık pedagoji eğitimi yok benim bildiğim kadarıyla. Gelişim psikoloğu sadece çocuklarla alakalı değildir. Yaşamın tüm evreleriyle ilgili bilgi sahibidirler. Çocuk alanında da yoğunlaşabilir ergen, yetişkin veya yaşlı alanında da. Otizm ya da zekâ geriliği gibi konularda da uzmanlaşabiliriz. Ama yukardaki tanımdan da anlaşılacağı üzere patolojiler yani ruhsal hastalıklar çok da bu alanın içine girmez. Patolojiler klinik psikologların alanıdır. Bildiğim kadarıyla gelişim psikolojisi eğitimi alırken terapi yapmayı öğrenmiyoruz. Yani terapi ya da tedavi ihtiyacı olan bir çocuk varsa çocuk psikoloğuna veya psikiyatristine yönlendiriyoruz. Biz daha çok çocuk veya ergen normal gelişimini sürdürüyor mu, sürdürmüyorsa aile nasıl müdahale eder gibi konularda danışmanlık veriyoruz. Eğer normal gelişimini devam ettirmesinin önünde mental bir hastalık varsa dediğim gibi bu konuda uzman olan birine yönlendiriyoruz.

Son olarak şunu da ekleyeyim, alanları tanıtırken özellikle klinikte bahsettiğim gibi biz Psikoloji lisans eğitiminde uygulama görmüyoruz. Bazı okullar uygulama görüyor olabilir ama Psikoloji bir bilim olduğu için teorik altyapıya ağırlık veriyorlar. PDR ise daha uygulamaya yönelik bir alan. Psikolojiden mezun olunca alanda ne yapacağımızı bilemez deneyimsiz bir halde kalıyoruz. PDR’nin buna yönelik bir avantajı var. Yeni mezun olarak bizim kadar yetersiz olmuyorlar. PDR’den de klinik yüksek lisansı yapabilirsiniz. Hani çok da tercih edilmez ama eğer iyi bir özgeçmişe ve akademik geçmişe sahipseniz PDR’den mezun olup klinik yüksek lisansı yapabilirsiniz. Aklınızda bulunsun, PDR’yi de hafife almayın 🙂 Ben kendime göre bir şeyler yazdım. Söylediklerim mutlak doğrular veya herkes için geçerli şeyler değil elbette. Umarım tercih sürecinizde biraz da olsa size yardımcı olur. Size bu heyecan ve stres dolu dönemde sabır ve başarı diliyorum. Umarım her şey gönlünüzce olur 🙂

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir