Ekleyen: seafoodplus.info
DÖRTDİVAN BİLMECELERİ
Bilmeceler günümüzde bile mahalli olarak en güçlü Türk Halk Edebiyatı türlerinden biri olarak karşımıza çıkmakta ve çeşitli isimlendirmelere muhatap olmaktadır. Mesela Gerede ve Dörtdivan’da bir bilmece sorma geleneğinin olduğu ve bunların “mesel atmak”, “mesel satmak” gibi ifadelerle bilindiği derlemelerle ve bazı araştırmalarda ortaya konabilmektedir.
Gerede ve Dörtdivan’da bilmeceler “sormaca”, “öğrenmece” gibi isimlerle de bilinir. (Hacer Kutay, “Bilmecelerimiz”, Gerede Dergisi Gerkav Gerede Kültür, Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Bülteni Y.: 20, S.: 20, Haziran , s. ). Bu da gösteriyor ki, bilmecelerin daha başka isimlerle karşımıza çıkması mümkündür. Buna ilave olarak Dörtdivan yöresinde bilmece sorma geleneği bazen “mesel satmak” olarak da isimlendirilir. Buradan hareketle bilmecelerin “mesel” olarak adlandırıldığını kabul edebiliriz. Buradaki satmaktan kasıt bir şehir veya memleket vermeyi ifade eder. Bu satmak tabiri, Dörtdivan-Adakınıklı şair Servet Yüksel’in “Kestane” başlıklı bir şiirinde de şöyle geçmektedir:
Gel kestane patlatalım bu gece,
Şehir alıp köy satalım bu gece,
Memleketin meselesi deveyi,
Hendeklerden atlatalım bu gece…
(Servet Yüksel, Aynalardan Bakan Sen Misin -Şiirler-, Ankara , s. )
Buna göre Dörtdivan yöresinde bilmece sorma geleneği daha çok “mesel satmak” olarak adlandırılır. Bilmeceyi bilemeyen kişiye, soru soran “Bana hangi köyü vereceksin?” diye cevabı söyleme karşılığında bir yer ister. Bu köy veya yer muhitten bir yer olabileceği gibi İstanbul, Ankara gibi şehirler de olabilir. O da sözün gelişi olarak bir yer adı söyler. Bilmeceyi soran da böylece cevabı verir.
Burada amaç eğlenmektir. Özellikle uzun geçen kış gecelerinde evde ve misafirliklerde sohbet etmeye daha çok fırsat bulan yöre insanı bunlarla aslında Türkçenin en kıymetli verimlerini de geleceğe taşımış oluyordu. Bu bilmece sorma geleneği ne yazık ki, artık iyiden iyiye unutulmuş durumdadır. Derlediğimiz örneklere elbette daha pek çok bilmece dahil edilebilirdi. Biz bulduğumuz hemen her bilmeceye burada yer vermeye çalıştık. Bu örnekler oldukça güzeldir ve dilin son derece iyi işlenmiş edebî mahsulleridir. Yörede derlediğimiz bilmeceler ve cevapları şunlardır:
1. Şu bayırın öte yüzü beri yüzü
Kıpkırmızı gelin yüzü…
(Mushaf, Kuran-ı Kerim)
2. Mavi atlas, arşın yetmez, makas kesmez, terzi biçmez.
(Gökyüzü)
3. Fındık kabuğuna sığar, han kağısına sığmaz.
(Bilmece)
4. Et içine, hep içine, o da girdi içine…
(Kulak)
5. Sarı öküz yattı kalkmaz, siyah öküz gitti gelmez.
(Ateş-Duman)
6. Dağda tak tak, suda şip şip, burma bıyık, gaz ayağı.
(Biri balta, biri balık, biri tavşan, bir leylek)
7. Al eline at suya zıppır zıppır zıplasın!
(Yassı taş)
8. Sıra sıra odalar, birbirini kovalar.
(Tren)
9. Gök öküz temekten bakar.
(Sümük)
Dağa gider uzalu, eve gelür büzelü
(Urgan, halat, zincir)
Gıcırlının gırcırlısı, Bıcırlının bıcırlısı,
On ayak altı göz üç baş…
(Öküz arabası)
Bir kuyum var, içinde mercekli yılanım var.
(Gaz lambası)
Minare, minarenin içinde kenâre, kenârenin içinde oluk, oluğun içinde balık.
(İnsan, kan, gırtlak, dil)
Avludan atlar gök gök yumurtlar.
(Çıkrık)
Hırsız içeride, başı dışarıda.
(Çivi)
On ay yatar, iki ay kalkar, fenerini yakar, etrafına bakar.
(Ateş böceği)
Dağdan gelir taştan gelir, kıçı açık enişten gelir.
(Keçi)
Dört köpeğim var, hepsi birbirini kovalar.
(Araba lastiği)
Her şey onun elinin altından geçer.
(Kalem)
Dal üstünde kilitli sandık.
(Ceviz)
İçi bitli dışı kilitli.
(İncir)
Bir gelinim var, dokuz yamalığı var.
(Bezden kaşıklık)
Bil bakam bu nedir, bil nedir?
(Dil)
Afur altında yağlı kayış.
(Yılan)
Gece gördüm çok idi, sabah baktım yok idi.
(Yıldız)
Arkasında sepeti, geziyo memleketi!
(Salyangoz)
Dağda tak tak, suda şap şap, arşın ayaklı, burma bıyıklı.
(Balta, balık, leylek, kedi.)
Küçücük boyu var, muşambadan donu var.
(Kestane)
Şu bayırın öte yüzü beri yüzü
Kıpkırmızı gelin yüzü…
(Mushaf, Kuran-ı Kerim)
Dam altında yağlı kayış.
(Yılan)
Yasin ŞEN
Dörtdivan ÇPAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Sıcak evin direği
Tıp tıp eder yüreği
(BABA)
Dokuz ay zindanda yatar
Altı ayda zil çalar oynar
(BEBEK)
Özü tatlı,
Sözü tatlı,
Candan daha değerli
(ANNE)
Yattım yumuşak
Uyudum sıcak sıcak
(YATAK
Ham iken tatlı
Olmuşu acı
(BEBEK)
Ben giderim,
O gider
Güneşte beni izler
(GÖLGE)
Askerden küçük
Paşadan büyük
(ÇOCUK)
Gece içindeyiz
Gündüz dışında
Pencereli, kapılı
Şirin bir yuva
(EV)
Pazardan aldım
Bir tane
Eve geldim
Bin tane
(NAR)
Eve bitişik odada
Yemek pişer orada
(MUTFAK)
Uzun yoldan kuş gelir
Ne söylese hoş gelir
(MEKTUP)
Bir ağacı oymuşlar
İçine dünyayı koymuşlar
(TELEVİZYON)
Buradan attım kılıcı
Halepte oynar ucu
(TELEFON)
Çın çın eder
Haber sorar
(TELEFON)
Sesi var canı yok,
Konuşur ağzı yok
(RADYO)
İstanbul da pişer
Kokusu buraya düşer
(MEKTUP)
O her gün yeniden doğar
Dünyaya haber yayar
(GAZETE)
Kuyruğu var
Canlı değil
Konuşur
Ama insan değil
Camı var
Ama pencere değil
(TELEVİZYON)
Alt yanı sivri tepe içindedir (Çene)
Üst yanı çakıldak (Diş)
Daha üstü muşulak (Burun)
Daha üstü ışıldak (Göz)
Üstü kara kolan (Kaş)
Daha üstü bir alan (Alın)
İner reyhan gibi
Oturur sultan gibi
Dürülür hasır gibi
Satılır esir gibi (Kar)
Uzadıkça kısalan şey nedir? (Hayat veya Ömür)
Allah yapar yapısını,
Bıçak açar kapısını.
(karpuz)
Mavi tarla üstünde,
Beyaz güvercin yürür.
(yelkenli)
Ocak başında kuyu,
Kuyunun içinde suyu;
Suyun içinde yılan,
Yılanın ağzında mercan.
(lamba)
Çın-çınlı hamam,
Kubbesi tamam,
Bir gelin aldım,
Babası imam.
(saat)
Bir çuval cevizim var,
Sayarım tükenmez.
(yıldız )
El eker dil biçer.
(yazı)
Arşın ayaklı,
Burma bıyıklı.
(tavşan)
Bir küçücük kutudur,
Bütün dünya yurdudur.
(radyo)
Fini fini fincan,
İçi dolu mercan.
(nar)
Küçücük fıçıcık,
içi dolu turşucuk.
(limon)
Daldan dala,
Kırmızı pala.
(sincap)
Yarım kaşık,
Duvara yapışık.
(kulak)
On ay yatar,
İki ay kalkar;
Feneri yakar,
Etrafa bakar.
(Ateş Böceği)
Dağda tak tak,
Suda cıp cıp.
Arşın ayaklı,
Burma bıyıklı.
(balta,balık,leylek)
Dağdan gelir, taştan gelir,
Bir kükremiş arslan gelir.
(sel)
Sıra sıra odalar,
Birbirini kovalar.
(tren)
Sarı sarı içinde,
Sarı zarfın içinde,
On iki birlik kardeş,
Birbirinin içinde.
(portakal)
Az gitti, uz gitti,
Dere tepe düz gitti,
Altı ay bir güz gitti;
Uyanınca hep bitti.
(rüya)
Kutuplara giden zenci ne olur? (Donar)
Yer altında civcivli tavuk(patetes)
Mavi atlas,
Arşın yetmez,
Makas kesmez,
Terzi biçmez.
(gökyüzü )
Koyu Ufacık mermer tası,
İçinde beyler aşı,
Pişirirsen aş olur,
Pişirmezsen kuş olur.
(yumurta)
Ayrıca bakınız ⇒
Okul Öncesi Çocuklarına Bilmeceler
Açtım okudum dalından, yedim doydum balından.
KİTAP
Ağzı var dili yok, yemek yer, su içmez, kuyruğu var at değil, kanadı var kuş değil.
BALIK
Allah yapar yapısını, bıçak açar kapısını.
KARPUZ
Arşın ayaklı, Burma bıyıklı.
TAVŞAN
Attım atmaz, yere batmaz, yeminlidir, yaya gitmez.
GÜNEŞ
Attım beyaz yumağı, tuttum siyah yumağı.
GÜNDÜZ-GECE
Ayağım var yürüyemem, eşyam çoktur sürüyemem, her odada ayaktayım, bilsenize ben neyim?
MASA
Ayvalar sarardımı, gökyüzü karardımı, okullar açılırken, leylek Nil'e vardımı?
SONBAHAR-GÜZ
Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti, altı ay bir güz gitti uyanınca hep bitti
RÜYA
Bahçede kırda dolaşır, evini sırtında taşır.
KAPLUMBAĞA
Başlatır o heceden, çıkarır hep yüceden, çok oğlu kızı vardır, ne de tatlı sözü vardır
ÖĞRETMEN
Ben beslerim, o süsler.
ÇİÇEK
Ben iki hasretlinin arasında dururum, yüzlerini görmeden onlarla konuşurum.
TELEFON
Bilmece bildirmece, el üstünde kaydırmaca.
SABUN
Bir çuval cevizim var, sayarım tükenmez.
YILDIZ
Bir kovanda bin arı, bini çalışkan arı, balları baldan tatlı, canları candan tatlı.
OKUL VE ÖĞRENCİLER
Bir küçücük kumbara, ekin taşır ambara.
KAŞIK
Bir küçücük kutudur, Bütün dünya yurdudur.
RADYO
Biz biz idik biz idik, yüzbinlerce kız idik, gece oldu dizildik, gün olunca silindik.
YILDIZLAR
Biz onu görürüz, o bizi görmez, o konuşur dinleriz, biz konuşuruz, dinlemez.
TELEVİZYON
Çarşıdan aldım kapkara, evde kızıllaştı maskara.
KÖMÜR
Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, ondan tatlı şey olmaz.
UYKU
Çın-çınlı hamam, kubbesi tamam, bir gelin aldım, babası imam.
SAAT
Dağdan gelir, taştan gelir, bir kükremiş arslan gelir
SEL
Daldan dala, kırmızı pala.
SİNCAP
Dışı var içi yok, tekme yer suçu yok
TOP
El eker dil biçer.
YAZI
Elsiz ayaksız kuyu kazar
YAĞMUR
Eve bitişik odada, yemek pişer orada.
MUTFAK
Fini fini fincan, içi dolu mercan
NAR
Finişli minişli, elimden uçtu, karşı dağdan su içti.
BULUT
Ham iken tatlı, olmuşu acı.
ÇOCUK
İki camlı pencere, bakıp durur heryere
GÖZLÜK
İki çubuk bir makas, hokkabaz mı hokkabaz.
LEYLEK
İp bağladım sopaya, uçtu gitti tepeye.
UÇURTMA
Kapıyı açar, kapamadan kaçar.
RÜZGAR
Kapkaradır her yanı, günde dağlanır canı.
TENCERE
Kara yorgan örtündü, göz gözü görmez oldu.
GECE
Kışın yatar, yazın kalkar.
SOBA
Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk
Konuş deyince konuşur, sus deyince susar
RADYO
Mavi atlas, Arşın yetmez, Makas kesmez, Terzi biçmez
GÖKYÜZÜ
Mavi tarla üstünde, beyaz güvercin yürür
YELKENLİ
Nar tanesi, nur tanesi, dünyamızın bir tanesi
AY
Ocak başında kuyu, kuyunun içinde suyu, suyun içinde yılan, yılanın ağzında mercan.
LAMBA
On ay yatar, iki ay kalkar, feneri yakar, etrafa bakar
ATEŞ BÖCEĞİ
Önce dalda oynar, sonra kazanda kaynar, her sabah masamızda, tatlı tatlı şarkı söyler.
REÇEL
Önce yeşildi, sonra kesildi, dumana gömüldü, kiraz kesildi
ODUN
Sağken yerinden ayrılmaz, öldükten sonra gezer.
YAPRAK
Sarı sarı içinde, sarı zarfın içinde, on iki birlik kardeş, birbirinin içinde.
PORTAKAL
Sarıdır sarkar, düşeceğim diye korkar.
AYVA
Sende var bende var, bir kuru dalda var.
İSİM
Sıra sıra odalar, birbirini kovalar
TREN
Sokağa gidiyorken, gözlerim seni arar, hoşgeldin, safa geldin, baş üstünde yerin var.
ŞAPKA
Su üşümüş ben olmuşum, Güneş çıkmış yok olmuşum
BUZ
Şehri var evi yok, nehri var suyu yok, yolu var treni yok.
HARİTA
Şu derenin öte yüzü, beri yüzü, Gümbürcünün küçük kızı, Yayık çalkar harıl gürül.
GÖK GÜRLEMESİ
Takır takır takraba, içindedir akraba, ağzında yokur dişi, her gün yemektir işi, ya erkektir ya dişi, bunu bilir her kişi
BEBEK
Ufacık mermer tası, içinde beyler aşı, pişirirsen aş olur, pişirmezsen kuş olur.
YUMURTA
Üstü çayır, biçilir, Altı çeşme, içilir.
KOYUN
Yarım kaşık, duvara yapışık.
KULAK
Yazın sıvasını yapar, kışın kapısını kapar
KIRLANGIÇ
Yer altında civcivli tavuk.
PATATES
Zenginin elinde, fukaranın dilinde
PARA
Sıcak evin direği
Tıp tıp eder yüreği
(BABA)
Dokuz ay zindanda yatar
Altı ayda zil çalar oynar
(BEBEK)
Özü tatlı,
Sözü tatlı,
Candan daha değerli
(ANNE)
Yattım yumuşak
Uyudum sıcak sıcak
(YATAK)
Ham iken tatlı
Olmuşu acı
(BEBEK)
Ben giderim,
O gider
Güneşte beni izler
(GÖLGE)
Askerden küçük
Paşadan büyük
(ÇOCUK)
Gece içindeyiz
Gündüz dışında
Pencereli, kapılı
Şirin bir yuva
(EV)
Pazardan aldım
Bir tane
Eve geldim
Bin tane
(NAR)
Eve bitişik odada
Yemek pişer orada
(MUTFAK)
Uzun yoldan kuş gelir
Ne söylese hoş gelir
(MEKTUP)
Bir ağacı oymuşlar
İçine dünyayı koymuşlar
(TELEVİZYON)
Buradan attım kılıcı
Halep’te oynar ucu
(TELEFON)
Çın çın eder
Haber sorar
(TELEFON)
Sesi var canı yok,
Konuşur ağzı yok
(RADYO)
İstanbul da pişer
Kokusu buraya düşer
(MEKTUP)
O her gün yeniden doğar
Dünyaya haber yayar
(GAZETE)
Kuyruğu var
Canlı değil
Konuşur
Ama insan değil
Camı var
Ama pencere değil
(TELEVİZYON)
Alt yanı sivri tepe içindedir (Çene)
Üst yanı çakıldak (Diş)
Daha üstü muşulak (Burun)
Daha üstü ışıldak (Göz)
Üstü kara kolan (Kaş)
Daha üstü bir alan (Alın)
İner reyhan gibi
Oturur sultan gibi
Dürülür hasır gibi
Satılır esir gibi (Kar)
Uzadıkça kısalan şey nedir
(Hayat veya Ömür).
Allah yapar yapısını,
Bıçak açar kapısını.
(karpuz)
Mavi tarla üstünde,
Beyaz güvercin yürür.
(yelkenli)
Ocak başında kuyu,
Kuyunun içinde suyu;
Suyun içinde yılan,
Yılanın ağzında mercan.
(lamba)
Çın-çınlı hamam,
Kubbesi tamam,
Bir gelin aldım,
Babası imam.
(saat)
Bir çuval cevizim var,
Sayarım tükenmez.
yıldız El eker dil biçer.
(yazı)
Arşın ayaklı,
Burma bıyıklı.
(tavşan)
Bir küçücük kutudur,
Bütün dünya yurdudur.
(radyo)
Fini fini fincan,
İçi dolu mercan.
(nar)
Küçücük fıçıcık,
içi dolu turşucuk.
(limon)
Daldan dala,
Kırmızı pala.
(sincap)
Yarım kaşık,
Duvara yapışık.
(kulak)
On ay yatar,
İki ay kalkar;
Feneri yakar,
Etrafa bakar.
(Ateş Böceği)
Dağda tak tak,
Suda cıp cıp.
Arşın ayaklı,
Burma bıyıklı.
(balta,balık,leylek)
Dağdan gelir, taştan gelir,
Bir kükremiş arslan gelir.
(sel)
Sıra sıra odalar,
Birbirini kovalar.
(tren)
Sarı sarı içinde,
Sarı zarfın içinde,
On iki birlik kardeş,
Birbirinin içinde.
(portakal)
Az gitti, uz gitti,
Dere tepe düz gitti,
Altı ay bir güz gitti;
Uyanınca hep bitti.
(rüya)