Medals Ne Demek

Medal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Medal

Medal, bir başarıyı veya kazanımı temsil eden bir ödüldür.

1. He won a gold medal in the Olympic Games. (Olimpiyat Oyunlarında altın madalya kazandı.)
2. The soldier was awarded a medal for his bravery. (Asker, cesareti için bir madalya ile ödüllendirildi.)
3. The winner of the competition received a medal and a cash prize. (Yarışmanın kazananı, bir madalya ve nakit ödül aldı.)
4. She proudly wore the medal around her neck. (Gururla madalyayı boynunda taktı.)
5. The medal ceremony was held at the end of the tournament. (Madalya töreni turnuvanın sonunda yapıldı.)
6. The Olympic medalists stood on the podium during the national anthem. (Olimpiyat madalyalıları milli marş sırasında podyumda durdular.)
7. He donated his war medals to a museum. (Savaş madalyalarını bir müzeye bağışladı.)
8. The president presented the medal to the hero&#;s family. (Başkan, kahramanın ailesine madalyayı sundu.)
9. The marathon runner was determined to win a medal. (Maraton koşucusu bir madalya kazanmaya kararlıydı.)
10. The school awarded medals to the top students. (Okul, en iyi öğrencilere madalyalar verdi.)
11. She was disappointed when she didn&#;t win a medal. (Madalya kazanamayınca hayal kırıklığına uğradı.)
12. The athlete displayed his medals in a glass case. (Sporcu madalyalarını bir cam dolapta sergiledi.)
13. The team captain received a medal for leading his team to victory. (Takım kaptanı, takımını zaferle yönettiği için bir madalya aldı.)
14. The swimmer set a new world record and won a medal. (Yüzücü, yeni bir dünya rekoru kırdı ve madalya kazandı.)
15. The company gave out medals to its employees for outstanding performance. (Şirket, olağanüstü performans için çalışanlarına madalyalar verdi.)
16. The medal was made of gold and silver. (Madalya altın ve gümüşten yapılmıştı.)
17. The runner was overjoyed to win a medal for her country. (Koşucu, ülkesi için bir madalya kazanmanın sevincini yaşadı.)
18. The medal was engraved with the athlete&#;s name and the date of the event. (Madalya, sporcu adı ve etkinlik tarihi ile oymalıydı.)
19. The soldier kept his medals in a special box. (Asker, madalyalarını özel bir kutuda sakladı.)
20. The medalist was interviewed by the press after the ceremony. (Madalyalı, törenden sonra basın tarafından röportaj yapıldı.)

Medal

Medal, bir başarıyı veya kazanımı temsil eden bir ödüldür.

1. The competition was tough, but she managed to win a bronze medal. (Yarışma zorluydu, ama o bir bronz madalya kazanmayı başardı.)
2. The medal was a symbol of recognition for his hard work and dedication. (Madalya, onun sıkı çalışması ve özverisi için bir ödül niteliğindeydi.)
3. The young athlete dreamt of winning a gold medal one day. (Genç sporcu bir gün altın madalya kazanmayı hayal etti.)
4. The medal was handed over to the winner by a famous celebrity. (Madalya, ünlü bir ünlü tarafından kazananına verildi.)
5. The soldier&#;s bravery was recognized with a prestigious medal. (Askerin cesareti, saygın bir madalya ile ödüllendirildi.)
6. The Olympic medalists were honored with a parade in their hometown. (Olimpiyat madalyalıları, memleketlerinde bir geçit töreniyle onurlandırıldı.)
7. The medal was a symbol of pride and accomplishment for the winner. (Madalya, kazanan için gurur ve başarı sembolüydü.)
8. The swimmer was ecstatic to win a medal at her first international competition. (Yüzücü, ilk uluslararası yarışmasında madalya kazandığı için coşkulu ve heyecanlıydı.)
9. The recipient of the medal gave an emotional speech at the award ceremony. (Madalyanın sahibi, ödül töreninde duygusal bir konuşma yaptı.)
10. The medal was a tangible reminder of his triumph and hard work. (Madalya, onun zaferi ve sıkı çalışmasının somut bir hatırlatıcısıydı.)
11. The school principal handed out medals to the top-performing students at the graduation ceremony. (Okul müdürü, mezuniyet töreninde en iyi performans gösteren öğrencilere madalyalarını verdi.)
12. The Olympic Games are the pinnacle of many athletes&#; careers, with the gold medal being the ultimate prize. (Olimpiyat Oyunları, birçok sporcu için kariyerlerinin zirvesi, altın madalya ise en büyük ödül olarak kabul edilir.)
13. The medal was awarded to the most improved player of the season. (Madalya, sezonun en çok gelişen oyuncusuna verildi.)
14. The athlete&#;s family members were in the audience, cheering as he received his medal. (Sporcunun aile üyeleri, madalyasını aldığı sırada seyirciler arasındaydı ve tezahürat yapıyorlardı.)
15. The team&#;s coach was proud to see his players receive their well-deserved medals. (Takımın antrenörü, oyuncularının hak ettikleri madalyaları almalarını gururla izledi.)

Bu örnekler Cambridge English Corpus'tan ve web'deki kaynaklardan alınmadır. Örneklerdeki görüşler Cambridge Dictionary'nin editörlerinin, Cambridge University Press'in ya da lisans sağlayıcılarıın görüşlerini temsil etmez.

medal ile olan bütün eşdizimleri gör