Mef’ulü bih, failin fiilinden olumlu veya olumsuz etkilenen mansub kelimedir. Müteaddi fiiller mef’ul alırlar, lazım fiiller ise mef’ul almazlar. Mef’ül bihin açık bir isim olması gerekmez. Buna göre;
سَأَزُرُكSeni ziyaret edeceğim.
إيَّاكَ نَعْبُدُ Ancak sana ibadet ederiz.
أُحِبُّ أَنْ أَلْعَبَ Oyun oynamayı severim.
سَمِعْتُ أَنَّكَ غَنِيٌّ Zengin olduğunu işittim.
قَالَ إنِّي مُدَرّسBen hocayım, dedi.
قَالَ أُدَرّسُ فِي الْكُلِّيةFakültede ders veriyorum, dedi.
جَعَلْتُهُ يَمْشِي Onu yürüttüm.
Fâil (özne), bir işi yapana denir. Harekesi ötre ya da ötre tenvin olur. Fiile kim ya da ne sorusunu sorduğumuzda aldığımız cevap fâildir. Fiil ile fâil arasında müzekkerlik (erkeklik), müenneslik (dişilik), tekillik çoğulluk bakımından uyum olması şarttır.
| Fâil | Fiil | |
Çocuk gitti (Kim gitti?) | الْوَلَدُ. | ذَهَبَ | |
Kız okudu (Kim okudu?) | الْبِنْتُ. | قَرَأَتِ | |
Öğrenci oturdu (Kim oturdu?) | التِّلْمِيذُ. | جَلَسَ | |
Bir adam çıktı (Kim çıktı ?) | رَجُلٌ. | خَرَجَ | |
Not: Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi harf-i tarifli kelime cümle ortasında geldiği takdirde geçiş önceki kelimenin harekesiyle olur.
Mef’ûlun bih; kendisine iş yapılanı bildiren isimdir. Harekesi üstün (َ-) ya da üstün tenvin olur ( اً). Fiile ne, kimi, neyi, neye sorusunu sorduğumuzda aldığımız cevap mef’ûldür. Fiil ile fâil arasında olması gereken müzekker-müennes uyumu şartı mef’ûlün bihle diğerleri arasında yoktur. Yâni mef’ûlün bih’in fiil ya da fâil ile müzekkerlik müenneslik, tekillik çoğulluk vs. açısından uyumlu olma şartı aranmaz.
| Meful | Fâil | Fiil |
Öğrenci dersi yazdı (Neyi yazdı?) | الدَّرْسَ. | التِّلْميِذُ | كَتَبَ |
Baba suyu içti (Neyi içti?) | الْماَءَ. | الْاَبُ | شَرِبَ |
Öğrenci bir kitap okudu (Ne okudu?) | كِتاَباً. | التِّلْمِيذُ | قَرَأَ |
Halit öğrenciye vurdu (Kime vurdu?) | التِّلْمِيذَ. | خاَلِدٌ | ضَرَبَ |
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi fâilin açıkça yazılışı (öğrenci, baba, Halit gibi) gâib fiil kullanıldığında gerçekleşir. Muhâtab ve mütekellim fiillerde fiil ve fâil birarada olur. Yine de fiile aynı sorular (ne, neyi, kimi kime) sorulduğunda alınan cevap mef’ûldür ve harekesi üstündür:
Dersi yazdım (Neyi yazdım?) | الدَّرْسَ. | كَتَبْتُ |
Suyu içtiniz (Neyi içtiniz?) | الْماَءَ. | شَرِبْتُنَّ |
Halid’e sordun (Kime sordun?) | خاَلِداً. | سَأَلْتَ |
Bir kitap okudunuz (Ne okudunuz)(belirtisiz nesne) | كِتاَباً. | قَرَأْتُمْ |
Öğrenciye vurdun (Kime vurdun?) | التِّلْمِيذَ. | ضَرَبْتَ |
Kayıtsız Üye
Fiil fail ve meful nedir Fiil fail ve meful ne anlama gelmektedir Fiil fail ve meful hakkında bilgiler verir misiniz ?
Desert Rose
Fiil Cümlesi, FİİL, Fâil ve Meful ( Mefulün bih, Mefulün bih gayri sarih, Mafulün fih, Mefulün leh, Mefülün maah ) Hakkındaki Bilgiler: (İlgili dosyalar: Mamuller sayfası, Zamirler-5 dosyası. Âmiller sayfası, Fiil ve unsurları dosyası ve Mutlak fiili dosyaları ve Tam fiili Nâkıs fiil dosyası. İrâb sayfası, Fiil dosyaları)
1) Fiil cümlesi, bir fiil ile başlar. Fiil, fâil ve mefûl olmak üzere üç unsurdan meydana gelir. Fâil; mamuldur, merfudur ve fiilde saklı olan hükümleri idrak ettikten sonra; yaşamakla yükümlüdür, görevlidir ve sorumludur. (MAMUL: Nahivde "Âmil" ismiyle tanımlanan 60 adet kelimenin (isim, fiil ve harfin) doğrudan veya vasıtalı olarak tesir ettiği kelimeye, mamul denir. ÂMİL: İlâhi sıfat, izafi sıfat, aslî vasıf, izafi vasıfları görülür, bilinir, sezilir veya anlaşılır hâle getiren kelimelerin genel ismidir.
Önemli notlar :
(A) Mazi fiili gâibesiyle yapılan cümledeki tâ ( ) fâil değildir. Fâilin müennes olduğunu gösterir ve sâkindir. ( ) "Ayşe kitabı okudu" terkibindeki gibi. Ancak kendisinden sonra hemze-i vasıl geldiğinde kesre ile harekelenir. ( ) "Kız öğrenci kitabı okudu" terkibindeki gibi.
(B) Tâul fâil (et-tâul-müteharrike) olan ( ) ve ( ) ve ( ) muttasıl zamirinin sakladığı anlam, fâil ve nâibu fâilin anlamlarından çok farklıdır. Çünkü et-tâul-müteharrike, Osmanlıca lügata göre : Harekete geçen, kımıldanan, yerinde duramayıp hareket eden, devir ve hareket eden fâil anlamlarını kapsamaktadır.
(C) Hz. Rasûlullah (a.s.v)a tâbi olanın varlığı ( 01 = 1) eşitliğindeki sıfırın varlığı gibi olduğu takdirdeki fâile, Tâul fâil denir diye tanımlanabilir. Tâul fâil olan ( ) ve ( ) ve ( ) muttasıl zamirleri, bir kişinin üç farklı hâli hakkında bilgi verir. Müzekker, müennes, mütekellim vahde gibi üç farklı kişiyi kastedmez. Ek bilgi için bakınız : İrâb sayfası, Yâsîn Sûresinin İrâbı dosyasına.
(D) Bir fiil, kendisinden sonra gelen fiile ( ) ile bağlanır (müevvel masdar olarak gelir). Zarf olan ( ) den sonra fiil gelecekse araya ( ) gelir.
2) Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerdeki fiil cümlelerinde, (a) Sebepler, sebebi yaratanın iradesine bağlıdır. Bunun aksi de olmaz ilkesinin, (b) "fiil, fâilin şahididir" haberinin, (c) "fiilin, öncesini ve sonrasını gördükten sonra ya hayır konuş ya da sus" ikâzının, (d) "fiilleri gözlemleyerek, Esma-ül Hüsnalar hakkında marifet sahibi olmak, Hz. Resulullah asvmın yaşadığı ilk sünnetullahtır. Çünkü, ilk beş ayetten sonra üç sene başka ayet nazil olmamıştır." imâsının, (e) "müteaddi fiilinin mânası, mefülde görülür ve bilinir" kaidesinin, (f) "Yapanı değil de yaptıranı gör (Çünkü müteaddi fiilin mânası, mefulde görülür.)" atasözünün, (g) fiil; teklik, çokluk, müzekkerlik, müenneslik açısından fâile tâbi olduğu için fiil, fâile tâbidir ve onun şahididir , saklı bilgisinin ve . vb ifadelerin anlamları saklıdır.
(h) Fiil cümlesi tefsir edilir, isim cümlesi tefsir edilmez (Bakınız: Furkan Suresi,33). Çünkü, isim cümlesindeki hüküm açıktır ve sadece buradaki hükümler uygulanır ve sonuçlarına da şahidlik edilir. (NOT: Tefsir kelimesi 25/33de Tefil babnın masdarıdır. Fiilde, fâilde ve mefuldeki çoklukları ve seafoodplus.info ayeti kerimede Allah Teala; "Ey kulum ! en güzel tefsiri sana (okuyan ve dinleyene) bizzat ben yaparım" diyor. Bu nedenle tefsir; ya hadis-i şeriflerle yapılır veya Rehbere sorulur ve edeple cevabı beklenir veya Allah Teala ile sohbet ederken (Kuran-ı Kerimi okurken) Ona sorulur. Açıklama için bakınız : Mamuller sayfası, Zamirler-6daki cı paragraf. Bu üç açıklama şeklinin dışında kalanlar, "Tefsir" anlamına girmez.)
(i) Masdar edatlarından birinin önüne geldiği cümlenin mânasını masdara çevirmesine "masdar-ı müevvel" denir. Bu masdar edatlarından ( ), fiil cümlesini ve ( ) de, isim cümlesini masdara çevirir ve Sarf ilmine göre cümlelerin mânalarında bir değişiklik olmaz. Fakat Nahiv ilmine göre ise, önemli mâna değişiklikleri olur ancak bu değişiklikler saklı olarak okuyana ve dinleyenlere hitabeder. (NOT Aşağıdaki üç cümlenin Türkçe anlamları aynı olmasına rağmen, sakladıkları bilgiler üçünde de çok farklıdır. NOT Yusuf suresi,15deki masdar cümlesinin açıklaması aşağıdaki açıklamaya benzer.)
A. ( Doğru olman beni sevindirir.) Bu cümle, olaydan önce ve muhatabına öğüt vermek için kullanılır.
B. ( Doğru olman beni sevindirir.) Bu cümle, olaydan sonra ve muhatabına (okuyan ve dinleyen her bir kişiye) "kendisine yalan söylendiğini imâ ederek" şevkatle bir daha böyle yapma diye ikaz için kullanılır. (NOT: Fiil cümlesi masdarlaşmış)
C. ( Doğru olman beni sevindirir.) Burada ( ) nin ismi ve haberi ( ) olan isim cümlesi, ( ) fiil cümlesinin mefûlü bihidir. Bu cümle, olaydan sonra ve muhatabına (okuyan ve dinleyen her bir kişiye) "doğruluğunun mükafatını kazanırsın, adaletin tecellisi kaçınılmazdır." müjdesi için kullanılır bilgileri saklıdır. Çünkü mamûlün bihi ( ), kendisi ile amel olunan Allah Tealanın hukukudur ve ihsân ile ifâ edilir. İhsân ise; Allah Tealaya Onu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen Onu göremiyorsan da, O seni görmektedir. olarak açıklanmıştır. (NOT: İsim cümlesi masdarlaşmış).
Kâide: (a) Mübtedâ ve haberden oluşan isim cümlesi, doğrudan doğruya bir durumu haber verir. (b) Başında ( ) olan isim cümlesi, bir sorunun cevabı olur. (c) Mübtedânın başında ( ) ve haberin başında ( ) olan isim cümlesi, bir inkârcının inkârına cevap olur. (NOT: haber başa geçerse, ( ) mübtedânın başında olur ve yine haberdeki kattiyeti ifâde eder.)
( ) Cümlenin başına geldiğinde muzari fiili NASB eder ve mazi fiili de mahallen NASB eder. Masdar cümlesi, temel cümleye "seafoodplus.info, seafoodplus.info, seafoodplus.info, ..ın" gibi şahıslara göre değişen takıları alarak bağlanır. Cümle içinde ise; fâil, naib-i fâil, mefulün bih veya harfi cer ile mefulün bih gayri sarih (mecrur) olarak gelebilir. Emir fiilini ise, mahallen NASB ederek mânasını masdara çevirir ve bu masdar cümlesi, temel cümleye "seafoodplus.info" eki ile bağlanır.
Örnek: Şuarâ, 63 (Musaya "asânı denize vur" diye vahyettik.)
( ) yalnız isim cümlesinin başına gelir, cümleye masdar mânasını kazandırır ve onu tek bir unsur haline getirir. Şöyle de söylenebilir: Masdarlaşmış isim cümlesi tek başına: mübteda veya haber veya fâil veya naibu fâil veya mefulün bih, veya seafoodplus.info sarih (car mecrur) olabilir. Türkçeye "seafoodplus.info, seafoodplus.info, ..dığı, seafoodplus.infoği, ..düğü, seafoodplus.infoğu" şeklinde tercüme edilir.
3) Surelerin başlarındaki Besmele-i Şerife, harfi cer ile başladığı için bir şibhi cümledir. Şibhi cümle (a) mübtedası saklı isim cümlesi olabilir, (b) fiili ve fâili saklı, fiil cümlesinin mefulü olabilir. Delilleri:
Hud suresi, 41 ( ) "Dedi ki: Allahın ismiyle gemiye binin ve dururken de ve giderken de besmele çekin." Ayeti Kerimesinde, fiil cümlesinin mefulüdür.
Neml suresi, 30 ( ) (Gerçekten o mektub "Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismiyle başlarım" ifadesi ile yazılmış.) Ayeti Kerimesinde, isim cümlesinin haberidir.
Besmele-i Şerifenin, mahzuf olarak geldiği takdir edilen bir fiil ile başlayan fiil cümlesinin mefulün bih gayri sarihi olması durumunda şu bilgi saklı olabilir. NASB halinde olduğu için de, açıkça söylenmeli ve herkes tarafından bilinmeli anlamı saklıdır (Şâfi Mezhebinde). Aşk ehlinin Allah Tealaya hitap şeklidir. Sakli olarak geldiği takdir edilen fiiller:
( ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; hayret hâli, cezbe hâli görülebilir. Hz. Reaulullah asvın Hira dağında ilk olarak nazil olan Alak suresinin ayetlerini okurken yaşadığı hâle karşılık gelir.
( ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; hayranlık hâli, ürperme, gözün nemlenmesi, gözyaşı görülebilir. El-Furkan, 32 ve Fâtır, ayeti kerimelerindeki okuyuş şekline karşılık gelir.
( ) ise, okuyanda ve dinleyenlerde; boyun bükme, utanma, sevinme gibi çok çeşitli duyguların hissedilmesine karşılık gelir.
4) Fiil ve fâil den meydana gelen en küçük cümleye cümle-i fiiliye denir. Mesela; ( ) gibi. "Fâil, fiilin zahir olduğu yerdir" de denebilir. Ayet-i Kerimelerdeki ( ) cümlesini sadece fâil bilir, başkası duymaz bilemez. Türkçemizdeki "Aklından şöyle geçirmiş, içinden ne konuşuyor bilinmez, içimden şunları söyledim, " gibi ifadelerle anlattıklarımıza karşılık gelir. Yoksa, sesli olarak şunları dedi anlamına gelmez.
5) Fiil cümlesini oluşturan tüm unsurların tamamı, Kuran-ı kerimdeki her fiil cümlesinde mevcuttur, ancak bu unsurların çoğu hazf edilmiştir. KİM fiildeki hükümleri (saklı emirleri) ihyâ etmeye çabalarsa, hazf edilmiş unsunlar kendi kıssalarıyla (yaşadığı olaylarla) öğretilir.
Fiil neyin zuhuru : Kendi aslî vasfının / izâfi vasfının / izâfi sıfatının mı zuhurudur?
Fiili yapan : KİM yaptı ? (Fâil)
Fiile maruz kalan : KİME / NEYE yaptı? (Mefulün bih)
Fiilin işlendiği zaman: NE ZAMAN yaptı? (Mefulun fih)
Fiilin işlendiği mekan: NEREDE yaptı ? (Mefulün fih)
Fiilin işleniş gerekçesi: NİÇİN yaptı? (Mefulün lieclih)
Fiilin işleniş araçları : NASIL / NE İLE yaptı? (mefulün bih gayri sarih)
Bu yedi unsuru da takdir eden ve yaratanın tek bir Zat olduğu idrak edilirse, o fiil Zatın zuhur yeri olur. Zat, beden gözüyle görülmese de varlığını kayıtsız şartsız kabul edersin. O fiile da Zatın "fiili sıfatı" denir. Şöyle de söylenebilir: Bir fiilin yedi unsurundan her birini ayrı ayrı yüce Hakka bağlayabilecek zahiri ve batınî bilgiye sahip olan kişi, Hakk Tealayı fiilinde müşahade etmiş demektir. Buna fiillerin tecellisi de denir. (Örnek: Âl-i İmran Suresi, Açıklaması için Bina sayfası / seafoodplus.infoa bakınız)
Mefulün bih ve mefulün bih gayri sarihin sakladıkları bilgiler:
Mefulün bihe, sadece ehli olan şâhidlik eder. Örnek, 87/6 : ( ) "Seni okutacağız, artık sen unutmayacaksın." Ayet-i Kerimesinin irâbı ; ( ) : İstikbal (gelecek zaman harfidir. ( ) : Fiil-i muzâri olup, fâili ( ) olarak takdir edilen müstetir (gizli) zamirdir. ( ) : Mefulün bih olup, muttasıl zamir NASB mahallindedir.
Mefulün bih gayrı sarihe, herkes şâhidlik eder. Örnek, 87/8 : ( ) "ve seni en kolay (olan) için başarılı kılacağız." Ayet-i Kerimesinin irâbı ; ( ) : Atıf harfidir. ( ) : Fiil-i muzâri olup, fâili ( ) olarak takdir edilen müstetir (gizli) zamirdir. ( ) : Mefulün bih olup, muttasıl zamir NASB mahallindedir. ( ) : Mefulün bih gayrı sarih olup ; ( ) : Harf-i cerdir. ( ) : Maksur isim olduğu için, takdir edilen kesra ile mecrûrdur.
Sevgide fâil (seven) meful (sevilen) ilişkisini özetleyen çok güzel bir kıssa:
Şah-ı Nakşibend (kaddesAllahu Sırrahu), sayfa , Semerkant Yayını: Hace Alâüddin ksa anlatmıştı: "Şah-ı Nakşibend hazretlerine bağlanmış olduğum ilk günlerdi. Onun beni kabul etmesiyle şereflenmiştim. Kendisine çok muhabbet duyuyor, sohbetlerinden bir an olsun ayrılmak istemiyordum. Ama bir gün, bana şöyle dedi:
Sen mi beni seviyorsun, yoksa ben mi seni seviyorum ?
Efendim, ben sizi çok seviyorum, dedim. Benim bu cevabım üzerine:
Peki bir süre bekle, kimin daha fazla muhabbet duyduğunu anlarsın, buyurdu.
Bir müddet sonra, bende Hace hazretlerine yönelik o eski muhabbetten hiç eser kalmamıştı. Bunun üzerine Hace Hazretleri, "Şimdi muhabbet ve dostluğun kimden kaynaklandığını anladın mı ? dedi ve şu şiiri söyledi:
Mâşuktan, âşıka bir meyil olmazsa
Zavallı âşıkta, arzu meydana gelmez.
Kayıtsız Üye
Ödevim için gerekli bilgileri aldım. Bu siteyi çok seviyorum. Din ödevlerimi yapmamda bana yardımcı oluyor.
Kayıtsız Üye
uşak islami ilimler arapça okunacak en iyi fakülte
fiil fail meful, arapça fiil fail meful, fail meful
Bu kategoride yer alan Hz. Salih'in fiziksel özellikleri, şemaili hakkında bilgi verir misiniz? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
1 | حسنطالب ذكي. Hasan, zeki bir öğrencidir. | ظننت حسناطالبا ذكيا. Hasanınzeki bir öğrenci olduğunu sandım. |
2 | حسنفي الصف. Hasan, sınıftadır. | ظننت حسنافي الصف. Hasanınsınıfta olduğunu sandım. |
3 | حسنيكتب الدرس. Hasan, dersi yazıyor. | ظننت حسنايكتب الدرس. Hasanındersi yazdığını (yazmakta olduğunu) sandım. |
4 | حسنكتب الدرس. Hasan, dersi yazdı. | ظننت حسناكتب الدرس. Hasanındersi yazdığını sandım. |
5 | حسنوالده مريض. Hasan,ın babası, hastadır. | ظننت حسناوالده مريض. Hasan,ın babasının hasta olduğunu sandım. |
İsim cümlesi: Mübteda ve Haberden oluşmaktadır. | Zanentu (fiil+fail) + Birinci Meful (mübteda) + ikinci meful (haber) İsim cümlesinin mübteda öğesi birinci meful, haber öğesi ise ikinci meful haline gelmiştir. Meful, mansûp bir öğedir. |
ظننت أن حسنا طالب ذكي. Hasanın zeki bir öğrenci olduğunu sandım. |
ظننت أن حسنا في الصف. Hasanın sınıfta olduğunu sandım. |
ظننت أن حسنا يكتب الدرس. Hasanın dersi yazdığını (yazmakta olduğunu) sandım. |
ظننت أن حسنا كتب الدرس. Hasanın dersi yazdığını sandım. |
ظننت أن حسنا والده مريض. Hasan,ın babasının hasta olduğunu sandım. |
1 | العالممتواضع. Âlim, mütevazidir. | صير العلم العالممتواضعا. İlim, âlimi, mütevazi hale getirdi (mütevazileştirdi). |
2 | الطبيعةفي خدمة الإنسان. Tabiat, insanın hizmetindedir. | صير اللهالطبيعةفي خدمة الإنسان. Allah, tabiatı, insanın hizmetinde kıldı (insanın hizmetine verdi). |
3 | الطفليكتب بالقلم. Çocuk, kalemle yazıyor. | صير اللهالطفليكتب بالقلم. Öğretmen, çocuğu, kalemle yazar (yazıyor) hale getirdi. |
İsim cümlesi: Mübteda ve Haberden oluşmaktadır. | SÂRA (+fail) + Birinci Meful (mübteda) + ikinci meful (haber) İsim cümlesinin mübteda öğesi birinci meful, haber öğesi ise ikinci meful haline gelmiştir. Meful, mansûp bir öğedir. |
أعطى | حسن | عليا | قلما. |
verdi | Hasan | Aliye | bir kalem |
فعل | فاعل | مفعول به أول | مفعول به ثان |
yüklem | özne | 1. nesne | 2. nesne |
Hasan, Aliye, bir kalemverdi. |
منح المدرس الفائز جائزة. Öğretmen, kazanana bir ödül verdi (bağışladı). | ألبس الأب الطفل ملابس خفيفة في الصيف. Baba, yazın, çocuğa, hafif elbiseler giydirdi. |
أشرب الأب الطفل الحليب. Baba, bebeğe süt içirdi. | وهب الأمير الشاعر جائزة. Emir, şaire bir ödül verdi (hibe etti). |
منع الخادم الطفل الخروج من البيت. Hizmetçi, çocuğu, evden çıkmaktan alıkoydu (çıkmasına engel oldu). | سأل المحتاج الغني مساعدة مالية. İhtiyaç sahibi, zenginden, mali destek istedi. |
رزقه الله ولدا. Allah, ona bir oğul verdi. | علم المدرس الطالب اللغة العربية. Öğretmen, öğrenciye, Arapçayı öğretti. |
سأل المؤمن الله العافية. Mümin, Allahtan afiyet istedi/dilendi. | أركب الأب البنت الحصان. Baba, kız çocuğunu, ata bindirdi. |
أفهم المدرس الطالب الدرس. Öğretmen, öğrenciye, dersi anlattı. | فهم المدرس الطالب الدرس. Öğretmen, öğrenciye, dersi anlattı. |
حمل الفلاح الحمار الحطب. Çiftçi, eşeğe, odun yükledi. | كسا العلم أهله وقارا. İlim, sahibine, vakar giydirdi (kazandırdı). |
حفظت الغلام القرآن. Çocuğa, Kuranı ezberlettim. | سقى الطبيب المريض الدواء. Doktor, hastaya, ilaç içirdi. |
أعطيت السائل فراطة. Dilenciye, bozuk para verdim. | أبلغه ساعي البريد الخبر. Postacı, haberi, ona ulaştırdı. |
خوفت الرجل الظلم. Adamı, zulümden, korkuttum. | وقى الخادم الطفل النار. Hizmetçi, çocuğu, ateşten korudu. |
أبلغ ساعي البريد الخبر إليه. Postacı, haberi, ona ulaştırdı. | وقى الخادم الطفل من النار. Hizmetçi, çocuğu, ateşten korudu. |
خوفت الرجل من الظلم. Adamı, zulümden, korkuttum. | أعطيت للسائل فراطة. Dilenciye, bozuk para verdim. |
أعطيت للطالب كتابا. | منح المدرس للفائز جائزة. Öğretmen, kazanana bir ödül verdi (bağışladı). |
رزقه الله بولد. Allah, ona bir oğul verdi. | وهب الأمير للشاعر جائزة. Emir, şaire bir ödül verdi (hibe etti). |
منع الخادم الطفل من الخروج إلى الشارع. Hizmetçi, çocuğu, evden çıkmaktan alıkoydu (çıkmasına engel oldu) |