Herkese Merhaba ! Bugün Tüketim kültüründen ve bu kültürün daimi üyesi bizlerin son tüketim çılgınlığı olan mekan tüketiminden bahsetmek istiyorum sizlere. Biraz daha gerilere gitmem gerek ama öncesinde.Hızlanarak başlayıp sonra yavaş yavaş irdelemek hem okuyan hem de yazan için avantaj sağlar diye düşünüyorum. Tünel hazırsa, geçmiş gözlüklerimizi takabiliriz
Göçebe yaşayan insan Tarım denen şeyi keşfetti ve şöyle bir oturdu kıçının üstüne, zaman geldi geçti sanayi devrimi kendini gösterdi buharın gücünü kullanmayı öğrendi. Bu sanayi devrimi, insanın yemek yeme saatlerinden uyku uyuma hatta çocuk yapma sayısına kadar köklü bir değişime neden oldu. Sonra hayatımıza Bilişim girdi, bilgisayarlar ve dijital olan ne varsa, ardından endüstri dediğimiz olay yaşanmaya başladı Almanya merkezli olarak. Bu da nesnelerin-nesnelerle, nesnelerin insanlarla iletişim halinde olup yapay zeka sonucu ruhsuz birer canlıya dönüşmeleri durumuydu.
Biz bu geçen yüzlerce yıllık süre zarfı içerisinde, fordist sistemide gördük, kara perşembeleri seafoodplus.infoler, savaşlar, barışlar (savaşlar için güç toplama adına verilen mola), isyanlar derken bir şeyi yapmayı hiç ama hiç bırakmadık. Tüketim !! tüketim !! tüketim !! Gıda-giyecek-konaklama-hizmet-mal-zaman vb. yüzlerce şeyi tükettik. Bu tüketim öyle bir hal aldı. Ürünlerin ambalajlarının üretim sektörü ürünleri geçer oldu. Ambalaj ambalajlama sektörleri aldı başını gitti. Sonra bir keki ne kadar değiştirebiliriz ? Bir kahve daha ne kadar farklı şekillerde sunulabilir ? Daha ne koyarsak içine tüketim açısından ilgi artar derken ! Bu gözü hiç doymayan abilerin ablaların aklına yeni bir şey geldi. Mekan Tüketimi
Artık içtiğiniz kahvenin hiç bir önemi yok, yediğiniz tostun yada hamburgerin de öyle. Nerede yediğiniz önemli bunları. O her yerde olan sıradan kahvenizi içtiğiniz duvar ve koltuk, yerdeki desen, sağa sola koyulmuş absürd objeler ve daha niceleri. Endüstriyel tasarım adı altında hayatımıza girdi bu mekanlar önce, beton rengi duvar ve zeminler, kırılmış tuğlalar, havalandırması elektrik ve su tesisatı orada ve görünen mekanlar moda oldu. Ardından bizi doğaya çekmek adına botanik bahçeye çevirdiler mekanları fakat onları da kısa zamanda tükettik. Üç kereden fazla gidilen bir yer bilmiyorum, halbuki eskiden hep gidilen yerler vardı ve yıllar geçse de taşını değiştirmezdi. Değiştirse de aynısını koyardı yerine. ''Neredesin?'' sorusuna ''Bizim oradayız, her zamanki yerdeyiz'' denebiliyordu. Şimdi durum ; '' Yeni bir yer buldum çok enteresan, konum atıyorum damlayın hemen''e evrildi
Öyle kısa sürede tüketir hale geldik ki mekanları, çoğu kafe veya muadili yer ayda bir değiştirilmek zorunda kaldı. Ya el değiştirdi, ya da tasarım. Bir zaman sonra kafeler birbirine hiç benzememek üzerine yapılmış aynı cafelere dönüştü. Tüketici de şöyle bir karar aldı sonrasında ; daha özgün ve sabit, alışık olduğum ama mekanı da tüketmeyeceğim kadar beni kendine hayran bırakan bir yere gideyim fikrini benimsedi. Starbucks bunun en büyük örneği. Artık kaçıncı nesil kahve gurmesi olduğunuzun, ya da etin kaç saat marine edildiği kimsenin umrunda değil. Önemli olan sadece ve sadece orada çektiği fotoğrafta mekanın güzel olması. Eğer mekanın albenisi güzelse ; 5 tl'lik bir kahveyi 25 tl'ye bile satabilirsiniz. Tüketici de o 25 tl'yi kahveye değil, mekanın tasarımına ve mekan tasarımının çektiği diğer aynı profillere sahip olduğu insanlarla aynı ortamda olmaya veriyor.
Sağda solda nargile marpuçlarının asılı olduğu, çay içilip duran ve ağır müzikler çalan bir mekanda çayı 1 tl de yapsanız artık müşteri bulamıyorsunuz, - ülkücü geçinip oğlancı olan tipler dışında- Fakat modern tasarımlarla şekillenmiş, tabloların olduğu, ışıklandırmanın güzel dizayn edildiği, müzikleri ve ses sistemi iyi seçilmiş bir mekanda 15 tl'den de rahatlıkla aynı çayı satabiliyorsunuz. Yani; mekanı satıyorsunuz aslında. Bu nedenle ; bir yere gidip bir şeyin çok pahalı olduğundan dert yanıp zırım zırım zırlamadan önce, aynı ürünü cami altındaki kahvehane de içebileceğinizi, neden oraya gitmediğinizi düşünün. Bu sistematik bile yeterli cevabı almanızı sağlayacaktır.
Doğa, mekan tüketimi konusunda sınırsız yetki ve etkiye sahip tek erktir. Denizler, dağlar, dereler, göller, akarsular, oluşumlar, afetler sonucu ortaya çıkan manzaralar, hepsi birer mekandır ve insanların bunları tüketmesi çok ama çok uzun süreler alır. Örnekleri nelerdir bunların ? diyen varsa biraz sıralayabiliriz ; Büyük kanyon, pamukkale travertenleri, Ölüdeniz, Nil nehri
Fotoğraf Kaynakları : 45 6
@kusadasi@akcakocagaming@try-destek@steemitturkıye @cointurk@steempress@timeets@trblog@blog ' a desteklerinden dolayı teşekkür ederim.
Tezin kapsamında alışveriş merkezleri, kamusallık ve tüketim kavramları çerçevesinde irdelenmekte, birer tüketim mekanı olan alışveriş merkezlerinin kamusallığı, kullanıcının algılama, kullanım ve değerlendirmesi çerçevesinde değerlendirilmektedir. Birinci bölümde problem tanıtılmakta, yapılmış çalışmalar, çalışmanın amacı ve araştırma yöntemine ilişkin özlü bilgiler verilmektedir. Algılama, kullanma ve değerlendirme sürecinde, alışveriş merkezine kullanıcı “kamuâ€nun “mekanâ€la “kamusallık†bağlamında kurduğu ilişki, problemin ana eksenini oluşturmakta, bu ilişkilenme sürecinin geleneksel alışveriş merkezi ve yaşam tarzı merkezlerinde nasıl farklılaştığı ise, ikincil çözümleme alanı olarak tanımlanmaktadır. İkinci bölümde tez çerçevesi içinde alışveriş merkezi mekanının iki temel girdisi olarak kabul edilen kamusallık ve tüketim, kavramsal ve mekansal yönleriyle ele alınmaktadır. Kamusal mekanın doğal oluşum süreci içinde temel işlevlerinden birisi olan alışveriş eyleminin tüketim toplumunun yaşamsal unsurlarından biri haline gelmesi, kamusal mekan yaratma fikrinin tüketime uygun zemin hazırlayan bir araç olarak kullanılmaya başlanması bu bölümün ana temasıdır. Üçüncü bölümde, alışveriş merkezlerinin gelişim süreci kamusallık ve tüketim bağlamında, dünya ve Türkiye örnekleri kapsamında irdelenmektedir. Türkiye'de küreselleşmeyle birlikte gelen yeni ekonomik ve sosyal değerlerin bileşkesi olarak ortaya çıkan ve günümüz tüketim toplumunun kamusal mekan ihtiyaçlarına karşılık gelen alışveriş merkezleri, ekonomik, sosyal ve mekansal yönleriyle tartışılmaktadır. Dördüncü bölüm, alan araştırmasını içermektedir. Bu bölümde, İzmir kenti ve alışveriş mekanlarının tarihi ve bugününe değinilmekte, araştırmanın yöntemi ile bulgular açıklanmakta ve yorumlanmaktadır. Son bölümde ise bu kavramsal ve mekansal analizler değerlendirilerek ve konu ile ilgili önerilerde bulunulmaktadır. Tüketim aracı olmalarına ve toplumun her kesimi için ulaşılabilir olmamalarına karşın, çizilen kavramsal çerçeveye ve kullanıcı kitlenin algı, kullanım ve değerlendirmeleri ile elde edilen verilere dayanılarak, alışveriş merkezlerinin tüketim toplumunun kamusal mekanları olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir. Shopping centers are evaluated within the framework of publicity and consumption concepts and the publicity of shopping centers, as consumption spaces, is evaluated in context of perception, usage and assessment of users in the scope of this thesis. In the first chapter, the problem is introduced and the subject matter on finished studies, aim of the study, and research methods are given. The relationship established between the shopping center and the user, namely between the “space†and “public†constitutes the main axis of the problem in the process of perception. The second chapter establishes the conceptual structure of the dissertation. Shopping action, which is becoming one of the vital elements of the consumer society and beginning to use the idea of creating public space as a tool to prepare suitable ground for consumption is the main theme of this chapter. Course of development for shopping centers is investigated within the scope of examples from around the world and from Turkey within the context of publicity and consumption in the third chapter. In the fourth chapter, history of trade and shopping spaces in İzmir is briefly told, method of the study and findings are stated and interpreted. In the last chapter, these conceptual and spatial analyses are evaluated and proposals are given in relation to the subject. Shopping centers, though they are not consumption tools and cannot be reached by every class of society, being the public spaces of the consumption society can be reached as a conclusion according to the conceptual framework and the data collected from the users' perceptions, usage and assessments.
Show full item record