melisa çakarlar / Kara gün dostum - OGÜN Haber - Günün Önemli Gelişmeleri, Son Dakika Haberler

Melisa Çakarlar

melisa çakarlar

"Selin'in ve medyanın beni sevme sebebi aynı"





Melissa Çakarlar ile röportaj yapmaya neden gittiğimi evindeyken bile hâlâ bilmiyordum. O kadar gereksiz, o kadar münasebetsiz bir röportajdı ki artık tam da bu yüzden gerekli olmuştu. Genç bir kız sırf bazen birtakım ünlü kızlarla, mesela özellikle Selin Toktay ile barlara gidiyor, dans ediyor diye medyatize olmuştu ve ben de şimdi onunla görüşmek için Boğaz sırtlarına tırmanıyordum. Salonuna girdiğimizde birbirimize bakışımızdaki absürdite, anlamsızlık, bu röportajı yapmayı iyice ister hale getirdi beni. Aslında Melissa'nın medyatikliği anlaşılır bir durum. Türk medyası erkek ideolojisinin bir yeniden üretim alanı ve erkekler, anlamı her ne olursa olsun, kadınların kadınlarla ilişkisini hem tehditkar hem de cazip bulur. Ve bu tehdit ve cazibenin dozu birbiriyle orantılı olarak artar. Melissa'da da öyle oldu herhalde.
Melissa da şaşırıyor bu şöhrete, kendisine ilişkin yapılan haberlere. Taşrasında kız kıza dans etmenin adetten, hatta adabı muaşeretten olduğu bir ülkede neden bu ilgi?
Herhalde şundan: Ağzında purosu, kendine yakıştırdığı fötr şapkası ile Etiler-Bodrum hattında bir George Sand parodisi olarak gidip gelen bu genç kız kim? Bu imge içten gelen, bastırılamayan bir şey mi; değilse, tasarlanmış, inşa edilmiş bir proje, bir şıklık mı?
Ama Melissa ile daha çok başka şeylerden konuştuk.


'te New York'a taşındım. Mastırımı yapmak için New York Üniversite'sinde, iletişim sanatı branşında Marmara Üniversitesi'nden mezun olmuştum. Sonra bir sene ne yapacağımı düşünmüştüm. Mastırımı bitirdikten sonra Ridley Scott Association diye bir şirkette stajyer olarak çalışmaya başladım.

Evet. Orada baktılar ki bir Türk gelmiş, hem de çok çalışkan, beni hemen setlere aldılar. Önce getir-götür işlerini yaptırdılar, bilumum ayak işleri. Derken birkaç ay sonra, önce prodüksiyon koordinatörü, ondan sonra prodüksiyon menajeri ve sonra da "producer" olarak aynı şirkette devam ettim bir, bir-buçuk yıl kadar. Normalde bu kariyer Amerikalılar için daha uzun sürede mümkün oluyor.

Sanırım benim background'um da biraz etkili oldu.

Hayır, çalışkanlığım. Daha sonra Sussan Group diye başka bir şirkete tayin oldum. Daha iyi bir pozisyonla. Bir-iki sene de orada çalıştıktan sonra dedim ki, artık New York yeter. Çünkü New York çok yorucu bir şehir. Evet, tatil için, bir-iki sene için muhteşem bir şehir, herkese yaşamasını tavsiye ederim. Ülkemi de özlemiştim. Ben idealist, "Ülkem, ülkem" tarafı olan bir kişiyimdir. Geldim Türkiye'ye. Biraz iş bakındıktan sonra Abdullah Oğuz ile karşılaştım ve ANS'de çalışmaya başladım. "Asmalı Konak"ın New York'ta çekilen kısmının prodüksiyonunu yaptım. Buraya geldiğimde Türkiye'de prodüksiyon işi biraz babadan oğula geçtiği, çevreyle alakalı olduğu, New York'ta alıştığım gibi organize bir durum olmadığı, işler ense-kol yürüdüğü için birazcık bırakmaya karar verdim. New York'ta birkaç milyon dolarlık projelerde çalıştıktan sonra açıkçası buradaki tarz beni çok yordu. Sonra marka yönetimi yapan küçük bir şirkete girdim. Tam orada çalışmaya başlamışken British American Tobacco'dan bir teklif geldi. Şimdi bu firmada tüketici ilişkilerinde çalışıyorum.

"Ben de kendi çapımda bir ortadireğim aslında"

Açıkçası bu çok göreceli bir kavram. Sadece burjuva olduğumu düşünmüyorum. Ben de bir ortadireğim kendi çapımda. Bakıyorum da çevremdeki yaşlarındaki gençlerin arabalarına, evlerine, ben öyle değilim. Belli bir standartta olduğum doğru. Açıkçası ortada çok büyük bir adaletsizlik var ve bazen bundan çok rahatsız olduğumu hissediyorum. Bu özellikle taksiye bindiğim sırada oluyor. O taksi şoförlerinin yorumları tam bir "reality check" (gerçeklik kontrolü) gibi. O zaman anlaşılıyor insanların nasıl baktığı. Çok enteresan bir olay. Havaalanından dönüyordum, bir taksiye bindim. O gece Tarkan'ın tanıtımı yapılıyordu Reina'da. Acayip bir trafik vardı sahilde. Taksi şoförü "Şu hale bak, şunlara bak" diye bayağı kötü söyleniyor. Ben de pek yorum yapmıyorum. "Nerede oturuyorsunuz?" dedim. "Eyüp'te, ben çocuklarıma milyon aylıkla bir şey alamıyorum, bunlar bir gecede ne paralar harcıyorlar" diye bizim halkın klasik eleştirilerini yaptı. O zaman anlaşılıyor ki orada bir kesim "creme de la creme" yaşıyor, başka bir kesim de ayın sonunu nasıl getireceğini düşünüyor. Ama acaba hangi kesim mutlu?

Belki fakirler çok mutlu olduklarının farkında değil ama öteki çok zengin yaşayan kesim de çok mutlu değil.

Bir doyumsuzluk herhalde. Belki de ellerinde her şeyin olmasının verdiği bir tatminsizlik. Mutlu olduklarını anlayamıyorlar, doğru düzgün yaşayamıyorlar. "Kim ne dedi, ne yaptı, ne giydi?" Bunlara bağlanmaktan hayatın gerçeklerinden uzaklaşıyorlar. Bence asıl kavram insanın çok parasının olması değil, çok mutlu olmasıdır. İnsan çok mutlu olmanın peşinden gitmektense çok para kazanmanın peşinden gittiği zaman bence orada kaybediyor birazcık.

İnsanlar kendilerini gerçekten ne mutlu ediyorsa onu yapmalılar. Eğer Reina'ya, Laila'ya gitmek mutlu ediyorsa, beni ediyor. Ben de gitmekten çok zevk alıyorum ama her şeyin tadında kıvamında olmasından yanayım. Eğer adam gerçekten Reina'nın, Laila'nın mutluluk olduğunu düşünüyorsa buna saygı duyarım. Ama bence sadece Reina'da, Laila'da değil mutluluk. Başka arayışlar da olmalı hayatlarında.

Bence pek yaygın değil. Ama parası çok olsa da fazla gösterişe kaçmadan yaşayan düzgün insanlar da bulunuyor çevremizde. Ama paraları etrafa savuranların biraz daha dikkat etmesi gerekiyor.

"Bizim kesimde yeni statü göstergesi, 16 yaşındaki çocuğa Porsche almak"

Sosyal çevrelerde. Aynı yerlere gidiyorlar. Anne-babalar arkadaşsa, çocukları da arkadaş oluyor. İşçi dediğiniz kesimin de bir sosyal hayatı oluyor, öteki kesimin de. Arkadaşın arkadaşı diye yayılıyor. Gidilen yerler farklı. Yaz geldi mi, bir kesim denize Kilyos'a, Riva'ya; başka bir kesim Bodrum'a, Çeşme'ye gidiyor. Sonuçta onlar da aynı denize giriyor ama farklı yerlerde. Biz Parkorman'a, onlar Belgrad Ormanı'na gidiyor. Doyum aynı; biri daha fazla, biri daha az para harcıyor.

Kendilerine aldıklarından çok 16 yaşındaki çocuklarının altına çektikleri Porsche otomobil mesela.

Enteresan bir şey söyleyeyim: Ben çok utangaç biriyim. Sanırım savunma mekanizması olarak da böyle dışadönük bir tarz geliştirdim utangaçlığım belli olmasın diye. Bir de ben içimle barışığım. İnsanlar bunu hissediyorlar sanırım. Verici bir insanım sevgi açısından.

Bence Türk örf ve adetleriyle ilgili. Ataerkil bir toplumuz. Şimdi eğitim düzeyi geliştikçe kadınlar kendi ayakları üzerinde duruyor, bir erkeğin desteğine ihtiyacı olmadan istediklerini yapabiliyorlar. Kadınlar bu magazinciler yüzünden hangi erkek arkadaşlarıyla çıksalar sevgilisiymiş gibi gösterildiği için kız kıza çıkmayı tercih ediyorlar.

Puroyu çok seviyorum. Saçlarım bazen güzel olmuyor, şapkayla çıkıyorum. Gözlüğümü geçiriyorum. Türkiye'de bizim kadınlarımız ekstra bakımlıdır. Ben öyle değilim, daha "wash and go" (yıka ve çık) tarzını seviyorum. Topuklu ayakkabıyı, makyajı sevmiyorum. Utangaçlıkla alakalı galiba. Fazla dikkat çekmeyi sevmiyorum ama bu sefer de daha çok dikkat çekiyorum.

Abartılı hiçbir şey söz konusu değil bu olaylarda. Deşarj olmak için çıkıyoruz dışarı ama yazıldığı gibi abuk sabuk şeyler yapmadım ben barlarda. Beraber dans etmedik bile neredeyse Selin ile.

Birçok insan gibi o da beni birey olduğum için seviyor. Medyanın benimle ilgilenmesi de bundan.

                                Sermin Yanıt,Aylin Livaneli,Esin-Funda Moralıoğlu-Eda Taşpınar


Sevgili Melisa Çakarlar'ın sahibi olduğu seafoodplus.info ,yılbaşından önce W-Lounge'da bir Christmas yemeği düzenledi.Çoğunlukla Melisa'nın yakın arkadaşlarının katıldığı yemek tabii ki son derece eğlenceli geçti.
Bu özel gecede seafoodplus.info'e dostları destek oldu. Ezra-Tuba Çetin,yemek menülerini dizayn etti, Mehmet Garan müzik direktörlüğünü üseafoodplus.infoty, tüm konuklara ufak hediyeler verdi.


Gecenin konsepti ise adeta Melisa'yı anlatıyordu:"İlham,özgün olma cesaretini gösterenlere gelir."



     Haluk Akakçe, İşte,her daim özgün olabilen biri,o yüzden de kendisine bol bol ilham geliyor zaten


             Eda'nın sırt dekoltesi yıkılıseafoodplus.info Karar,El-Beso ailesi Adnan-Indhira Taşpınar.

Ayşe Deniz diyor ki,şehrin en orjinal eventlerini kaçırmamak için seafoodplus.info'i ve Melisa'yı takip etmeye devam edin.

İkisini birden mi idare ediyor

Haberin Devamı

Melissa Çakarlar, doğum gününü önceki gece Covva Restaurant’da kutladı. 34 yaşına basan Melissa Hanım’ın doğum günü partisine katılanlar arasında Deniz Berdan, Esra Üstünkaya, Ece Sükan, Melissa Mızraklı, Can Ateş, Nil Bentürk, Ivana-Yurdal Sert, Melis Ersoy, Ahu Yağtu, Aslı Sarı ve Ayşe Boyner de vardı. Çakarlar’ın çıplak kadın şeklindeki doğum günü pastası, arkadaşlarından alkış aldı.

Indhira televizyonda

Eda Taşpınar’ın yengesi Indhira Jimenez Taşpınar, haber kanalı 6 News’da “Indhira’s Weekend” adında bir program yapmaya başladı. 6 News yöneticilerinin ekranın en sempatik yüzü olacağını iddia ettikleri Taşpınar, memleketi Dominik Cumhuriyeti’nde de radyo ve televizyonda sunuculuk yapıyormuş. Indhira Hanım, ıspanya’nın Barcelona kentine taşındığında News TV ve Dominik CDN TV için program hazırlamış. Indhira Jimenez Taşpınar, yılında Türkiye’ye taşınıp evlenmiş. Son beş yıldır dilimizi öğrenmeye çalışan Indhira Hanım, cumartesi ve pazar günleri saatleri arasında yayınlanacak 6 News’daki programında ünlü isimleri konuk edecek.

Yeğenden sürpriz

Duygu Kataş, yeni yaşını geçtiğimiz hafta sahibi olduğu Cafe London’da kutladı. Kataş’a Cafe London’ı birlikte kurduğu yeğeni bir sürpriz yaptı ve üzerinde eşi Erol Kataş’la oğlu Kutan’ın resimlerinin olduğu bir pasta hazırlattı. Sürpriz pastayı ve kendisini bekleyen dostlarını görünce şaşıran Kataş, çok duygulandı.

Longtable’da caz gecesi

Haberin Devamı

Longtable, salı geceleri Revolution Party’leriyle eğlendirmeye devam ediyor. Mekânda geçtiğimiz salı akşamı verilen partiye caz müzik severlerin beğeniyle dinledikleri müzisyen Aşkın Arsunan ev sahipliği yaptı. “Jazz-info gecesi” diye adlandırılan partide Arsunan ilk kez DJ kabinine geçti ve Longtable’ın meşhur beyaz piyanosunda sürpriz sanatçılar eşliğinde performans sergiledi. Geceye katılanlar arasında Eda Taşpınar’la babası Teoman Taşpınar ve eşi Hayal Hanım da vardı. Eda Hanım, her zaman olduğu gibi yine ilginç kıyafet seçimiyle dikkat çekti.

Doğanın kucağında

Polonezköy’deki Legend Hotel, Cumhuriyet Köyü mevkiinde dönümlük bir arazi üzerinde kurulu. Doğal park yapısıyla özellikle çocuklu ailelerin rağbet gösterdiği otelin en dikkat çeken yanı, hayvanat bahçelerinde yalnızca parmaklıklar ardından görülebilecek sevimli hayvanların otel çevresinde rahatça dolaşıyor olması. Öyle ki, lamalar, geyikler, rengarenk kuşlar ve daha birçok sevimli hayvan, Legend Hotel’in bahçesinde misafirlerin arasında dolaşıyor, ellerinden yemek yiyor.

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

Barış sürecini destekliyorum

Sevgili Odatv okurları, yazı hayatıma “magazin ve gece hayatı” yazıları ile başladığımı çoğunuz bilirsiniz. Fakat uzun bir süredir siyasetin çekiciliğine kapılıp “politik-mizah” ya da “siyasi –magazin” tarzı yazılar yazıseafoodplus.info yazılarımın “ciddiyeti” ne kadar artarsa artsın “hain” editörüm Barış Pehlivan “Odatv Sosyete Yazarı Ayşe Deniz” ibaresini asla değiştirmedi. Odatv okurları olarak sizler de ilk başta “Nereden çıktı bu kadın? Ne alaka siyaset yazıyor? Kim ki bu?” filan derken zaman içerisinde beni sevip bağrınıza bastınız. (“Bağrınıza basmak“ derken egzajere ediyor olabilirim tabii ki en azından küfür kıyamet yok diyelim biz )

Hiç sevmediğim bir tabir ama bir “Beyaz Türk” olarak benim yazılarım belki de bazı kişilerin, toplumun belli bir kesimine karşı önyargılarını kırma konusunda faydalı olmuştur diye düşünüyorum. Burdan yola çıkarak “sosyetik” diye adlandırdığımız kişilerle “siyasi” röportajlar yaparak onların da güncel politika hakkındaki fikirlerinin duyulmasına aracılık etmek istedim. Bu seri röportajların ilkini Melisa Çakarlar ile yaptım.

Melisa Çakarlar İstanbul sosyal hayatının çok tanınan simalarından bir tanesi. Bunun en büyük sebebi Melisa’nın sahibi olduğu seafoodplus.info isimli firmanın, cemiyet hayatının çok rağbet ettiği etkinliklere imza atıyor oluşu. Bang and Olufsen, Cartier, Maserratti gibi firmalarla çalışan, Hillside, W-Hotel, Maxx Royal gibi otellerin danışmanlıklarını da yapan Melisa Çakarlar farklı, özgün ve yaratıcı giyim tarzı ile de sosyeteninen çok ilgi çeken simalarından bir tanesi.

Melisa Çakarlar Marmara Üniversitesi Ekonometri Bölümünü bitirdikten sonra NewYork Üniversitesinde İletişim Sanatı üzerine master yaptı. Mezun olduktan sonra dört sene Ridleyy Scott Association’da prodüktör olarak çalışıp Armani ve Nike gibi büyük firmaların reklam filmlerinin yanı sıra Eric Clapton ve Terror Squad’ın kliplerini çekti.

Daha sonra yine New York'un önemli prodüksiyon şirketlerinden olan The Sussan Group'a geçerek Sony Wega, Casio Label Maker, Nokia ve Merril Lynch'in reklam filmlerinde prodüktörlük yapan Melisa Çakarlar Türkiye ‘ye döndü ve 'ten itibaren seafoodplus.info Ltd. aracılığıyla, marka danışmanlığı ve etkinlik yönetimi aktivitelerini sürdürüyor.

Ayşe Deniz

“BARIŞ SÜRECİNİ DESTEKLİYORUM”

Ayşe Deniz: Sevgili Melisa, on seneden beri ülkemizi Ak Parti hükümeti yönetiyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsun? Sence bu dönemin olumlu ve olumsuz yönleri nedir?

Melisa Çakarlar: Ben de Ak Parti hükümeti dönemini özellikle ekonomik anlamda başarılı bulanlar arasındayım. Belki de koalisyon hükümeti olmamanın verdiği avantaj ve manevra kabiliyeti ile son on senede ülkenin ekonomik anlamda belli bir istikrar seviyesini yakaladığı yadsınamaz.

Ak Parti hükümetinin ilk beş senesinde özellikle Avrupa Birliği’ne uyum konusunda yapılan değişiklikler ve yine bu yönde çıkan kanunlar da beni çok mutlu etmişseafoodplus.info dönemlerde maalesef bu konuda biraz yavaşlama var.

Şu dönemin en önemli gündem maddelerinden birisi olan Barış Sürecini de destekliyorum.

Olumsuz olarak gördüğüm konuların başında ise “bireysel özgürlüklerin” yeterince yaygın olmayışı geliyor. Bu konuda daha katedilmesi gereken çok yol olduğunu düşünüseafoodplus.infoın özgürlüğü konusundaki sıkıntılar ve hapisteki gazeteciler konusu da pek çok kişi gibi beni de üzüyor.

“ZENCİ TÜRK OLMAK AVANTAJ”

Çevremiz endişeli modernlerle dolu, sen de kendini böyle hissediyor musun? Üzerinde mahalle baskısı hissettiğin ya da yaşam tarzına müdahale edildiğini düşündüğün durumlar oldu mu?

Birebir olarak bir baskı ile karşılaşmadım. Fakat THY’deki içki yasakları, muhafazakar hostes kıyafetleri, dizilere uygulanan sansürler, heykellerin yıkılması ve benzeri olaylar sebebiyle insanların yaşam tarzlarına müdahale edildiği endişesi yaşadığını düşünüyorum.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sık sık kendisinin bir “Zenci Türk” olduğunu ifade ediyor. Sen “Beyaz Türk ve “Zenci Türk” kavramları hakkında ne düşünüyorsun?

İlk önce şunu söylemem gerekir ki; ben insanlar arasında asla ayırımcılık yapmayan bir kişiyim o yüzden bu kavramlar benim için çok bir şey ifade etmiyor. Her türlü sosyo-kültürel kesimden gelen kişiyle rahatlıkla iletişim kurabilir, arkadaş olabilir, beraber çalışabilirim. Empati yeteneğim yüksektir, belki de bu yüzden çok farklı karakterlerdeki müşterilerimi memnun edebiliyorum.

Siyaset hayatında ise başbakanımızın bahsettiği “Zenci Türk” olma durumunun bir dezavantaj değil, bir avantaj olduğunu düşünüyorum.Türk siyasi hayatına baktığımızda bence “Beyaz Türkler” azınlıktadır. Bir Cem Boyner, Sedat Aloğlu gibi isimler kendilerine politik bir yer edinememiştir ama çobanlıktan gelen Süleyman Demirel’i Türk halkı başbakanlığa kadar taşımıştır. Aklıma Tansu Çiller ve Erdal İnönü geliyor Beyaz Türk olarak Sol gelenekteki politikacılar da çoğunlukla iyi okumuş memur çocukları olarak çıkıyorlar karşımıza. Başta da söylediğim gibi Türk Halkı her zaman “elit politikacı” yerine kendi içinden çıkan, halkın arasından gelen kişilere prim vermiştir diye düşünüseafoodplus.info “Zenci Türk “ olmak halka hitap etmek açısından bir avantajdır ve siyasette asla bir engel oluşturmaz.

MUHAFAZAKAR SOSYETE İLE LİBERAL SOSYETE ORTAK ZEMİN BULDU

Son dönemlerde hızla zenginleşen muhafazakar kesim davetlere, açılışlara ilgi gösteriyor mu? İstanbul sosyal hayatını şekillendiren kişilerden biri olarak davetli listesi hazırlarken “türbanlı” türbansız” ayırımı yapıyor musun? Yani sence muhafazakar sosyete, liberal sosyete ile kaynaşabilir mi? Yoksa her iki grubun doğası gereği bu imkansız mı?

Aslında şu anda genel duruma bakacak olursan bu iki grup arasında bir ortak zemin bulunmuş gibi gözüküyor. Son dönemlerdeki etkinlik projeleri ne çok muhafazakar ne de fazla uç noktalarda.

Ben demokratik ortamlarda bu tarz etiketlerin çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Sorun yine yukarıda bahsettiğimiz kişisel özgürlüklerin doğru sınırlanamamasından kaynaklanıyor. Ben bu tarz ayırımların son derece yersiz olduğunu ve belli siyasi amaçlara hizmet etmek için özellikle provoke edildiğini düşünüyorum.

Cemiyet hayatı denildiği zaman akla hemen alkol, gece hayatı ve partiler geliyor; oysa biz sosyal projeler konusunda çok başarılı çalışmalar yapıyoruz. Bu sosyal projeler konusunda muhafazakar –liberal ayrımı yapmadan belli imkanlara sahip tüm kadınların el birliği ile çalışabileceğini düşünüyorum. Okuma imkanı bulamayan çocuklara burs sağlanması, kanser başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavileri konusunda destek ve en önemlisi, ülkemizin kanayan yarası olan “kadına şiddete son verme..” konusunda beraberce yapılabilecek çok şey var. Bu tarz çalışmalar her iki kesimin birbirini tanıması, anlaması ve yakınlaşması konusunda da çok yararlı olacaktır. Birbirimize karşı önyargılarımızı bu tarz çalışmalarla yıkabileceğimizi düşünüyorum. Ortak bir sosyal hayat hem mümkün hem de mecburidir bence

“CHP’DE ÖZGÜR POLİTİKA YAPILABİLİYOR”

Arda Turan ile Sinem Kobal, düğünlerinde nikah şahitliği yapacak olan Başbakan Tayyip Erdoğan rahatsız olmasın diye bir formül geliştirmişler, Başbakan salondan çıkana kadar alkollü içecek servisi yapılmayacak. Servis daha sonra başseafoodplus.info bu nasıl bir yaklaşım? Daveti ve davetlileri nasıl etkiler?

Aslında bunu Arda ve Sinem en iyi şekilde cevaplayabilir,çünkü onların düğünü. Başbakanımıza saygıdan böyle bir yol izlenmiş olabilir ama kendisi dünyanın her yerinde her türlü etkinliğe katılmak durumunda. Eğer ki düğün içkili konseptte bir düğün ise, ben Başbakanımızın yerinde olsam ben gidene kadar kimse içki içemeyecek diye rahatsız olur, bir an evvelden davetten ayrılırdım, ki herkes rahat etsin. Benim düşünceme göre,bu tarz hareketler de çok büyük ayırıma yol açan hareketler. Demokratik bir ülkedeyiz.

Biliyorsun hiç bitmeyen bir “Ne olacak bu CHP’nin hali” sorunsalı vardır. Eğer Melisa Çakarlar CHP için bir “imaj çalışması “ yapsaydı neleri değiştirirdi?

Neleri değiştirirdiden önce neleri ön plana çıkarırdı diye başlamak istiyorum. Türkiye’de muhafazakar partilerde kendi kültürlerinden kaynaklanan bir “tek seslilik” var. Bu durum “en makbul” siyaset yöntemiymiş gibi benimsendiği için CHP’deki çok seslilik “yanlışmış”” algısı doğuruyor. Oysa demokrasilerde çok sesliliğin en önemli unsurlardan bir tanesi olduğunu unutuyoruz.

Çok seslilik derken, partililerin birbirleriyle kavga etmesinden bahsetmiyorum tabii ki, her türlü farklı düşüncenin rahatlıkla dile getirilebildiği ve bu özgür ortamda bir senteze varılan bir anlayıştan seafoodplus.info’li siyasetçilerin oldukça “özgür” politika yapabildiklerini düşünüseafoodplus.info bende bu algı oluşmuş ki bu olumlu bir algıBu durumun “olumluluğunu” halka anlatma konusunu ön plana çıkarırdım. Çatışma olarak algılanan durumun “demokratik tartışma” olduğunu benimsetmek önemli görünüyor.

Ayrıca partide çok takdir ettiğim, çalışmalarını hayranlıkla izlediğim vekiller var. Melda Onur örneğin, bireysel ögürlükler konusunda canla başla çalışıyor, Şafak Pavey de öyle, bunların seçmene daha iyi yansıtılması lazım diye düşünüyorum. Tabii başka fikirlerim de var ama burada anlatsam yeriniz yetmez sanıyorum.

“SARIGÜL HİZMETTE KENDİSİNİ KANITLADI”

Son olarak, sen de uzun süreler Nişantaşı’nda yaşadın. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü bir belediyeci olarak ve bir siyasetçi olarak nasıl değerlendiriyorsun? 

Mustafa Sarıgül Türk siyasi hayatı için büyük bir şanstır. Hem muhafazakar hem de laik kesime hitap edebildiğini düşünüseafoodplus.infoıca hizmet konusunda kendisini tamamen kanıtlamış bir insan. Hiç kimse bu konuda itiraz edemez zannediyorum, Şişli’nin ne kadar başarılı yönetildiği ortadaKişisel olarak beğendiğim ve mutlaka Türk siyasi hayatında bulunması gerektiğini düşündüğüm bir kişi Umarım daha büyük başarılara da imza seafoodplus.infotim bu yönde.

Melisa bu güzel sohbet için çok teşekkür seafoodplus.info çok kişi senin siyaset konusundaki düşüncelerini seafoodplus.info de ilk defa bir röportajda bunları dile getirdin. Senin farklı bir yönünü de tanımış olduk.

Sevgili Deniz ben bu röportajı senden başkasıyla yapamazdım,bana boyle bir fırsat tanıdığın icin çok teşekkür ederim. Her türlü yazını zevkle okuyup takip ediyorum , ben de başarılarının devamını dilerim.

seafoodplus.info

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir