Lenf vücutta bulunan temiz bir sıvıdır. Atardamarlarla bütün vücuda yayılır, dokular arasında dolaşır, doku ve hücre atıklarını toplayarak bunları lenfatik damar sistemiyle toplam damara drene eder (boşaltır).
Lenf bezleri (düğümleri) ise lenfatik sistemdeki filtrelerdir. Bakteri, virüs, kanser hücreleri, istenmeyen maddeleri filtre ederek süzer ve emniyetli bir şekilde vücuttan atılmasını sağlar.
Lenf düğümlerinin normalden büyük (1 cm’den büyük) veya kalıcı olması durumudur. Sert veya keçeleşmiş gibi hissedilen lenf düğümlerinin kanser veya enfeksiyonla (iltihap) ilgili olduğu düşünülebilir. Bunların %0,6’sının sebebi bulunamamaktadır ve sadece %1,1’i kanser ile ilgilidir.
Kanserler (lenfoma, lösemi, metastaz, vb.)
Enfeksiyonlar (bakteri, virüs, mantar, granülomatöz, vb.)
Bağışıklık sistemi hastalıkları (romatoid artrit, lupus, vb.)
Nadir durumlar (sarkoidoz, histiyositoz, vb.)
Çevresel etkenler (maden ve metal işleri, vb.)
Tedaviye bağlı (bazı ilaçlar, serum tedavileri)
Lenf bezi büyümesinin değerlendirilmesinde göz önüne alınması gereken bazı faktörler vardır. Sağlıklı çocukların hemen yarısında yaşamlarının herhangi bir döneminde iyi huylu veya enfeksiyona bağlı lenf bezi büyümesi vardır. Gerek çocuklarda gerekse de erişkinde 2 hafta içinde kaybolan veya büyüklüğü değişmeden 12 aydan fazla devam eden bir lenf bezi büyümesinin kanserle bağlantılı olma olasılığı düşüktür.
Çevresel etkenler, seyahat, hayvan ve böcek ısırıkları sorgulanmalıdır. Sürekli kullanılan ilaçlar, geçirdiği enfeksiyonlar, bağışıklık durumu olduğu aşılar öğrenilmelidir. Tütün ve alkol kullanımı ile ultraviyole maruziyeti kanser riskini arttırır. İş öyküsü (maden, duvarcılık, metal işleri) sorgulanır. Cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü ve ailede lenf bezlerini büyüten hastalık öyküsü sorgulanır.
Lenf bezinin sıcaklığı, üzerinin kızarık olması, hassasiyeti, hareketliliği, kıvamı ve yoğunluğu önemlidir. Kansere bağlı olanlar genellikle sert, düzensiz, ağrısız ve hareketsizdir. Ağrılı ve hassas olanlar sıklıkla iltihabi bir nedene bağlıdır.
Vücudun tüm bölgelerinde lenf bezleri bulunmaktadır. Ancak sizin fark edebileceğiniz lenf bezi büyümelerinin olabileceği bölgeler; boyun bölgesi (çene altı, kulak altı ve ense dahil), koltuk altı ve köprücük kemiği bölgesi, kasık bölgesi.
Atardamarlar meme dahil organlara taze kan ile oksijen, gıda ve sıvı taşır. Kullanılan kan toplardamarlarla kalbe ve akciğerlere taşınarak temizlenmesini sağlar. Lenf damarları ise ayrı bir lenf sisteminden sıvı ve atıkları taşır.
Meme kanseri hücreleri, kan damarları veya lenf kanallarına girerek vücudun diğer bölgelerine gitme eğilimindedir. Lenfatik sisteme giren kanser hücreleri koltuk altındaki lenf bezleri tarafından süzülür ve sisteme karışması engellenmeye çalışılır. Lenf bezlerinde süzülerek biriken bu kanser hücreleri zamanla lenf bezlerinin büyümesine ve kanser tarafından işgal edilmesine neden olabilir.
Bu durum kanserin meme dışında seyahat edebilmesi veya tekrar geri gelme riski açısından önemlidir.
Koltuk altı bölgesi lenf bezleri meme, kol ve göğüs duvarı lenflerini filtre eder. Meme kanseri dışında cilt kanserleri, lenfoma, lösemi ve yumuşak doku tümörlerinde de koltuk altı lenf bezleri büyüyebilir. Bu bölge lenf bezlerini büyüten kanser dışı nedenler; cilt iltihap ve travmaları, kedi tırmığı hastalığı, sarkoidoz, frengi ve diğer bazı enfeksiyon hastalıklarıdır.
Fizik muayene ve öykü iyi huylu bir sebep düşündürüyorsa hastaya güvence verilir ve lenfadenopati devam ediyorsa sadece takip önerilir. İltihabi veya bağışıklık sistemi ile ilgili sebep düşünülüyorsa özel testler gerekebilir. Kansere bağlı olmadığı düşünülüyorsa 4 hafta gözlenir. Lenf bezleri büyümesi tüm vücuda yaygınsa rutin laboratuvar testler, iltihabi ve bağışıklık sistemi ile ilgili yapılır. Büyüyen lenf bezinin karakteristiği için ultrason (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yapılabilir. Boyun lenf bezi büyümelerinde 14 yaşına kadar ilk tercih olarak USG, 14 yaş sonrası için BT tercih edilmektedir. Anormal lenf bezlerinin yerine göre tercih edilen radyolojik tetkiklerin duyarlılığı değişebilmektedir. Tanıda halen tereddüt varsa biyopsi önerilir.
Sebebi bulunamayan veya kanser şüphesi olan lenf bezi büyümelerinde ilk seçenek iğne biyopsileridir. İnce iğne biyopsisi hızlı, doğru, emniyetli ve görece basit bir işlemdir. Reaktif (iltihabi, kansere bağlı olmayan) lenf bezi düşünülüyorsa ilk tercihtir. Doğruluğu %90’dır. Gerekirse kalın iğne biyopsisi de yapılabilir. İnce iğne biyopsisinde yanlış pozitiflik nadirdir. Yanlış negatiflik sebepleri; lenf bezinde hastalığın erken dönemde veya kısmi olduğu durumlar, deneyimsiz hücre patolojisi, lenfoma varlığı ve örnekleme hatalarıdır. Lenfomadan şüpheleniliyorsa hastalığın özelliğinden dolayı lenf bezinin hepsinin çıkartılması gerekir. Bunun dışında iğne biyopsileri kanser ile diğer sebepleri ayırmada kullanışlı bir yöntemdir. İlave işlemleri tercih etmeyen hastalarda açık biyopsi tanısal bir seçenektir.
Hangi yöntem tercih edilirse edilsin en büyük, en şüpheli ve en kolay ulaşılabilen lenf bezleri tercih edilmelidir. İşlem kasık lenflerinde en verimsiz, köprücük kemik üstü lenflerinde en verimlidir.
Lenf Nodu Nedir?
Vücudumuzda kanın dolaşımını sağlayan damarlardan oluşan damar ağı olduğu gibi, beyaz renkli lenf sıvısını taşıyan lenf kanalları mevcuttur. Bu sıvıyı filtreleyen süzgeçlere de lenf nodu adı verilir. Lenf nodları vücudun her yerinde yaygınca bulunur. Bu lenf nodlarının doğal boyutları genellikle cm’ den küçüktür. Lenf nodları ayrıca enfeksiyona neden olabilecek mikroorganizmalarla savaşan lökosit adı verilen beyaz kan hücrelerini depolar.
Yaygın olarak lenf nodlarının bulunduğu yerler:
Lenf nodlarının büyümesinin en sık nedeni lenf nodunun bulunduğu bölgeye yakın oluşan enfeksiyonlardır. Bu tür durumlara bağlı büyüyen lenf nodlarına reaktif lenf nodu adı verilir. Genellikle bölgedeki enfeksiyon tedavi edildiğinde bu lenf nodları da normal boyutuna iner. Fakat lenf nodlarının zaman zaman çevredeki kanser odaklarındaki hücrelerin yayılmasına ya da lenf nodlarının kendilerine ait lenfoma adı verilen hastalıklara bağlı büyümesi de söz konusu olabilir.
Lenf Nodlarını Değerlendirme
Lenf nodlarını değerlendirmek için kimi zaman doktor muayenesi yeterli olurken, kimi zaman bazı kan tahlilleri, ultrason, manyetik rezonans (MR), bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görünteleme tetkikleri hatta bazen lenf nodu biyopsisi gerekebilir.
Lenf nodu biyopsileri lenf nodundan basitçe yapılan iğne biyopsisi olabileceği gibi, kimi zamanda büyük olan lenf nodunun tamamen çıkarıldığı bir işlemde olabilir.
Lenf Nodu Büyümesine Nedenleri:
Lenf nodu büyümesinin burada saydığımız ve sayamadığımız birçok nedeni olabilir. Bu nedenle lenf nodu büyümesi bulgularının mutlaka doktorunuz tarafından değerlendirilmesi önerilir.
Sağlıklı günler dilerim.
Op. Dr. Çetin ALTUNAL
Genel Cerrahi Uzmanı
PaylaşTweetPinReddit
Kanser, vücut hücrelerinin kontrol edilemez bir şekilde, sürekli çoğalmasıyla oluşur. Meme kanseri ise meme dokusundaki süt kanallarında yer alan ve süt üretiminden sorumlu hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasına bağlı olarak gelişir. Tüm dünyada her 8 kadından birinde görülen meme kanseri vakalarının %80'i süt kanallarındaki hücrelerin kontrolsüz çoğalımına bağlı oluşurken geriye kalan %20'lik kesim ise invaziv lobüler karsinom olarak tanımlanan süt bezelerinde gelişir. Tüm bunların haricinde medüller, müsinöz ve tübüler gibi farklı meme kanseri çeşitleri de bulunur. Meme kanseri varlığında kanser hücreleri, zaman içinde çoğalarak kitle oluşturur. Diğer kanser türlerine kıyasla daha yavaş gerçekleşen bu durumun ardından kanser hücreleri, lenf nodlarına ve ardından kan dolaşımı aracılığıyla vücudun farklı bölgelerine sıçrayabilir.
Meme kanseri belirtileri arasında meme ucundan akıntı gelmesi, şekil bozukluğu, meme ve koltuk altı bölgesinde şişlik ve / veya kitle varlığı gibi semptomlar yer alır. Meme kanseri tedavi yöntemleri ise meme kanserinin teşhis edildiği evreye göre farklı şekillerde yapılır. Meme kanserinin tanısı ne kadar erken koyulursa tedavi şansı bir o kadar yüksek olur. Dolayısıyla meme kanseri riskine karşı 20 yaşından sonra her kadının, âdet döneminin sona ermesinin ardından geçen ilk haftada elle meme muayenesi yapması gerekir. 40 ila 69 yaş aralığındaki kişilerin ise meme kanseri kontrolü için yılda bir kez mamografi çektirmeleri önerilir.
Meme dokusu; meme lobları, yağ dokusu, bağlar, boşluklar (sinüs), salgı bezleri ve süt kanallarından oluşur. Meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla oluşan meme kanseri, kalp ve damar hastalıklarından sonra en fazla ölümle sonuçlanan hastalıkların başında gelir. Erkekte meme kanseri nadiren görülse de kadınlarda en sık rastlanan kanser türüdür. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de sağlıklı hücrelerin DNA'larında birtakım bozulmalar olur. Buna bağlı olarak hücreler kontrolsüz bir şekilde sürekli çoğalmaya başlar. Kanserli hücreler, sağlıklı hücrelere göre çok daha hızlı bölünerek çoğalır ve daha uzun ömürlüdür. Dolayısıyla kanserli hücreler bir süre sonra yığılmalara yol açar. Kütle oluşumuna yol açan hücre birikimi, tümör olarak tanımlanır.
Meme kanserinde bu durum sıklıkla meme dokusunda yer alan süt kanallarında veya süt bezlerinde yer alan hücrelerin hızla çoğalmasına bağlı olarak gelişir. Bu bölgelerde çoğalmaya başlayan kanser hücreleri, tümör denen kütleyi oluşturur. Meme kanserindeki tümörler, benign yani iyi huylu ya da malign yani kötü huylu olabilir. Kanserli olan ya da olmayan olarak da adlandırılabilen bu tümörler vücutta farklı etkilere yol açar. Kötü huylu tümöre yol açan hücrelerin çoğalımı, başlangıç döneminde genellikle oldukça yavaştır ve belirtiye yol açmaz. Dolayısıyla kişi, çoğunlukla bu durumu başlangıç döneminde fark etmez. Bu da kanserin öncelikle lenf nodlarına ve ardından dolaşım sistemi aracılığıyla vücudun farklı bölgelerine yayılmasına, yani metastaz yapmasına yol açar. Çoğunlukla 50 ila 70 yaşları arasında ortaya çıkan meme kanseri, birinci derece akrabalarında meme kanseri olanlarda daha sık görülür. Bu yüzden meme kanseri taraması son derece önemlidir. Meme kanseri belirtisi göstermese bile 40 yaşına gelen tüm kadınların, düzenli aralıklarla mamografi yaptırması önerilir.
Meme kanseri kadın kanserleri arasında en yaygın olan ve akciğer kanserinden sonra en sık ölüm nedeni olan kanserdir. Tüm kadın kanserlerinin %24'ünü ve kanserden ölümlerin %14'ünü oluşturmaktadır. Her 8 kadından birinin hayatının belirli bir zamanında meme kanserine yakalanacağı seafoodplus.info olarak erkeklerde de meme kanseri görülmektedir. Her kadına karşılık 1 erkek meme kanseri tanısı almaktadır. Meme kanseri görülme sıklığının her yıl arttığı saptanmıştır. Meme kanserinin sık görülmesi, sıklığın giderek artması, erken evrede tedavi edilebilir olması ve erken evrede tanı koyulabilmesinin günümüz koşullarında mümkün olması meme kanserinin önemini arttırmaktadır.
Hastalık, başlangıç döneminde yavaş ilerler. Dolayısıyla başlangıç evresinde meme kanseri belirti göstermeyebilir. Meme kanserinde sıklıkla görülen belirtilerin bir kısmı şu şekilde sıralanabilir:
Erkeklerde meme kanseri belirtileri de kadınlardakilere benzer özelliktedir. Erkeklerde meme kanseri belirtileri çoğunlukla meme ucundan salgı gelmesi, meme ucunda kızarıklık gibi semptomlara yol açar. Tüm bunların yanı sıra meme dokusunda ağrısız şişlik, meme ucunda çukurlaşma, büzülme, kabarıklık gibi meme kanseri belirtileri görülebilir. Bu belirtiler her zaman kanser belirtisi olmamakla beraber kadının doktora başvurmasına sebep olmaktadır. Bu başvurular sırasında yapılan incelemelerde erken tanı şansı yakalanmaktadır.
Meme kanseri belirtiler açısından her evrede farklılık gösterebilir. Meme kanseri belirtileri resimli olarak incelendiğinde evreler arasında cilt dokusundaki farklılaşma gözlenebilir. Meme kanseri, 5 ayrı evreden ve 3 alt evreden oluşur:
Evre 3C ameliyat edilebilir ve ameliyat edilemez olarak ikiye ayrılmaktadır.
Meme kanseri, genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak oluşur. Ailede meme kanseri öyküsünün bulunması, kişinin meme kanserine yakalanma riskini artırır. Ayrıca şu risk faktörleri de meme kanseri nedenleri arasında sayılabilir:
Meme dokusunun büyük bir bölümü yağ dokusundan oluşur. Emzirme döneminde ise süt bezi ve süt kanalları büyür. Meme dokusunun kişiden kişiye farklılık göstermesinin temel sebebi budur. Meme kanseri, meme dokusunda yer alan süt kanallarının ve süt bezini oluşturan hücrelerin farklılaşmasından kaynaklanır. Sağlıklı her kadında bulunan bu hücreler, kontrolsüz olarak çoğaldığında meme kanseri ortaya çıkar. Kanserli hücreler zaman içinde çoğalmaya devam ederek kitle oluşmasına yol açar. Eğer kanser tedavi edilmezse zamanla kanser hücreleri tüm vücuda yayılır.
Meme kanseri farkındalık yaratılması gereken hastalıkların başında gelir. Bunun sebebi hastalığın erken evrede belirti göstermemesidir. 20 yaşından sonra her kadının, ayda bir kez memesini el ile muayene etmesi gerekir. Meme dokusunda, meme başında farklılık olması ya da memede ağrısız şişlik fark edilmesi durumunda hızla hekime başvurulmalıdır. 40 yaşından sonra ise tüm kadınların en az yılda bir kez mamografi çektirmesi, erken tanı açısından büyük önem taşır. Kişinin meme kanseri şüphesi ile hekime başvurması durumda hekim, öncelikle hastanın öyküsünü dinler ve fizik muayenesini yapar. Hekim gerekli gördüğünde mamografi, ultrason, PET, MR çekilmesini ya da biyopsi yapılmasını talep edebilir. Meme kanseri tedavisi, meme kanserinin evresine ve hastanın mevcut sağlık durumuna göre yapılır. Tedavide öncelik meme dokusunun korunması olsa da gerekli durumlarda mastektomi işlemi ile meme dokusu tamamen alınabilir. Cerrahi girişimin ardından radyoterapi ve kemoterapi uygulanması gerekebilir.
Meme kanserinde erken tanı için düzenli aralıklarla mamografi çektirmeyi ihmal etmeyin.
Paget hastalığı meme kanseri ile birlikte ortaya çıkan nadir bir hastalıktır. Her meme kanserinin 1 ya da 2’sinde görülmektedir. Paget hastalığı meme ucunda ya da onu çevreleyen daha koyu deri alanında (areola) başlar. Genellikle öncelikle kırmızı, pullu döküntü olarak görülür. Kaşıntılı olabilir. Psoriyazis (sedef hastalığı) ya da egzema gibi diğer deri hastalıklarına çok benzer olabilir ve bunlarla karıştırılabilir. Tanı koymak için meme ucundaki etkilenmiş cilt dokusundan bir örnek (biyopsi) alınır ve mikroskop altında incelenir. Eğer sonuç Paget hastalığını gösterirse, mammografi planlanır. Genellikle Paget hastalığı meme kanseri ya da duktal karsinoma in situ (DCIS)’nun bir belirtisidir. Paget hastalığına sahip kadınların yaklaşık yarısı meme ucunun gerisinde bir yumruya sahiptir. 10 hastanın 9’u invazif meme kanseridir.
Sık görülmeyen bir meme kanseri türüdür. Her meme kanserinin yalnızca ’ü bu tip kanser tanısı almıştır. Meme dokusu iltihaplandığından dolayı, inflammatuar (iltihaplı) olarak adlandırılır. Kanser hücreleri memedeki en küçük lenf kanallarını tıkarlar. Lenf kanalları tıkalı olduğundan, meme şişer, kızarır, sertleşir ya da sıkılaşır ve dokunulduğunda ağrı ve sıcaklık hissedilir. Ağrı her zaman olmayabilir. Diğer belirtileri meme dokusunda kalınlaşma, çıkıntı ya da çukurlaşmadır. Bazen meme de yumru olabilir. Meme ucu ters dönmüş (memede çekme) ya da meme ucunda akıntı olabilir.
İnflammatuar meme kanseri belirtileri oldukça ani ortaya çıkabilir. Sıklıkla memedeki bir enfeksiyon ile karıştırılır (mastit).
Beslenme: ideal kiloda kalmak ve dengeli beslenmek meme kanserinden korunmak için dikkat edilecekler listesinin başında yer almaktadıseafoodplus.infoştırmalar beslenmenin kanser tedavisi üzerinde % etkisi olduğunu göstermiştir. Amerikan kanser araştırmaları derneği ideal kilonun kanserde en önemli nokta olduğunu söylemiştir. Meme kanseri tanısı almış ve tedavi olmuş hastaların kilo alması nüks riskini arttırmaktadır.
Yağ alımı: menapoz sonrası fazla yağ tüketen bireyleri daha az yağ kullanmaya başlaması meme kanseri riskini azaltmaktadır. Omega3 açısından zengin beslenme kanser riskini azaltır.
Alkol alımı: alkol alındığında kandaki folat miktarı azalır. Folat kanser riskini azaltan bir maddedir. Folat koyu yeşil renkli sebzeler, portakal suyu, enginar ve pancarda bulunur. Alkol alımının günde 1 kadehi aşmayacak şekilde olması gerekmektedir.
Egzersiz: meme kanserinde tedavi sürecinde ve sonrasında egzerisiz yapılmasının temel amacı en kısa sürede normal hayata dönmeyi sağlamaktır. Egzersizin faydaları ise: