Divan şiiri denildiğinde akla gelen önemli nazım şekillerinden biri de mesnevilerdir. Mesnevi nazım biçiminde her beyit, kendisinden önceki beyitle uyaklı ve aruz ölçüsünün kısa kalıplarından biriyle yazılır. Mesnevi oluşturan beyit sayısı birkaç taneyle başlayıp, birkaç bine kadar çıkabilir. Bu nedenle, mesneviler divan edebiyatının hikaye veya roman türü olarak kabul edilir.
Mesnevi, sözlük anlamı ikişer, ikişerli demektir. Nazım terimi olarak mesnevi, her beytinin mısraları kendi arasında kafiyeli olan uzun nazım şeklidir. Bazı mesneviler, divanın içinde yer alırlarsa da genellikle mesnevilerin ayrı kitaplar halinde yazılması söz konusudur. Mesnevilerin beyit sayısı, sınırsızdır.
Bu tür, edebiyatta kullanılan bir nazım biçimidir. Bu biçimde her beyit kendi arasında bağımsız bir şekilde kafiyelidir ve her beyitte aynı vezin kullanılır. Mesnevî adı, her beytin kendi içinde ikişer ikişer kafiyeli olmasından kaynaklanır. Bu türde beyit sayısı sınırlaması yoktur, diğer nazım biçimlerinde olduğu gibi belirli bir sayıda beyit kullanımı zorunluluğu yoktur.
Mesnevî nazım biçimi, diğer nazım biçimlerinde olduğu gibi kafiye bulma ve belirli bir beyit sayısı sınırı olmadığı için şairlere daha fazla özgürlük sağlamıştır. Bu özgürlük sayesinde, uzun manzumeler binlerce beyite kadar yazılabilmiştir. Bu da şairlere, düşüncelerini daha detaylı bir şekilde ifade etme ve okuyuculara daha kapsamlı bir anlatım sunma imkanı vermiştir. Ayrıca, mesnevî nazım şekli, her beytin kendi içinde kafiyeli olması nedeniyle, okuyuculara dinlemesi ve okuması daha keyifli bir ritim sunar.
El yazması şiirlerde sıkça kullanılan bir edebi tür olan mesnevi, Arap edebiyatında daha çok Farsça çevirilerde görülmüştür. Bunun yanı sıra, özellikle öğrenilmesi ve ezberlenmesi istenen konuların anlatımında da mesnevi tercih edilmiştir. Ancak, Arap şairleri bu şiir türüne mesnevi adını vermemişlerdir.
Başlangıçta, Kaside-i Müzdevice veya yalnızca Müzdevice adını kullanmışlardır. Mesnevi tarzındaki eserler, aruzun reces bahriyle yazıldığı için Recez adıyla da anılmıştır. Daha sonraları ise Urcuze adı verilmiştir. Ayrıca, bu şiirlerin her mısrasına Satar adı verilir ve özellikle İslami edebiyatta sıkça kullanılan bir türdür.
Türk edebiyatının ilk mesnevisi, on birinci asırda yaşamış olan Yusuf Has Hacipin Kutadgu Bilig adlı eseridir. Bu eser, Kutlu olma bilgisi anlamına gelmektedir ve aruz ölçüsünün Faulün faulün faulün faul kalıbıyla senesinde kaleme alınmıştır. Kutadgu Biligde uygun yerlere dörtlükler sıkıştırılmış ve sonuna kaside şeklinde parçalar eklenmiştir.
Bu büyük eser tam beyitten oluşmaktadır ve başında bir münacat, nat vardır. Bu mesnevi Tabgaç Buğra Hana sunulmuştur ve hükümdara övgü ile giriş yapar. Eser, Küntogdı adlı bir hükümdarın Aytoldı ismindeki yardımcısı ve onun ölümünden sonra oğlunun, bu bilge kişiyle değişik konulardaki konuşmalarından meydana gelmiştir. Bu özellikleriyle Kutadgu Bilig, tam bir ilk mesnevi örneği olarak kabul edilir. Diğer mesnevi örnekleri:
Nabi – Hayrabat
Ahmedi – İskendername
Süleyman Çelebi – Mevlid
Fuzuli – Leyla ile Mecnun, Beng ü Bade
Aşık Paşa – Garipname
Şeyh Galip – Hüsn ü Aşk
Şeyhi – Harname, Hüsrev ü Şirin
Ahlaki, Didaktik (öğretici) mesnevi
Yiğitlik ve savaş mesnevi
Kenti anlatan mesnevi
Aşk, sevgi konulu mesnevi
Dini ve tasavvufi mesnevi
Mizahi mesnevi
Ayrı kitap halinde yazılmış mesneviler, genellikle üç bölümden meydana gelirler:
A. Giriş bölümü
B. Konunun işlendiği bölüm
C. Sonuç bölümü
Mesnevi, toplumda önde gelen bir kişi veya devlet büyüğü için yazılmışsa, eserin övgü kısmında bu kişinin cömertliği, cesareti ve erdemleri dile getirilir. Bu övgü kısmını takiben, eserin yazılış nedeni anlatılan sebeb-i telif ya da sebeb-i nazm-ı kitap başlıklı bir bölüm yer alır.
Şairler genellikle eseri rüyalarında duydukları bir sesle ya da samimi bir dostlarının isteği üzerine kaleme aldıklarını ifade ederler. Bu bölümde, daha önce aynı konuda eser yazmış mesnevi şairleri ve eserleri hakkında da bilgiler yer alabilir, bu da edebiyat tarihimiz açısından önemli bir kaynak olabilir.
1. Besmele: Sadece “Bismillahirrahmanirahim” ibaresinden ibaret olabileceği gibi başlı başına bir şiir de olabilir. Besmele, işleri kolaylaştıran ve işe uğur, bereket kazandıran bir anahtardır.
2. Tevhid Bölümü: Allahın birliğini ve yüceliğini konu edinen bölümdür. Esmâ’ü’l-hüsnâyı meydana getiren ilâhî sıfatlar sayılır. Kainatın düzeni, O’nun birliğine şahit tutulur.
3. Münacaat: Allaha yakarış bölümüdür. Şair, kendi zayıflığını ve Allâh’ın azametini anlatır. Günaha batmışlığından, Allah’ın affından bahseder. Yazmakta olduğu eserin tamamlanması için Allaa sığınır ve yanlışlardan, eksikliklerden uzak olması için Allahın yardımını niyaz eder.
4. Naat: Hz. Muhammede övgüde bulunulan bölümdür.. Hz. Muhammed’in en büyük peygamber olduğu, kainatın, onun nurundan yaratıldığı söylenir. Şefaati dilenir.
5. Mirac: Mesnevilerin girişlerinde, sık sık mirac olayı anlatılır.
6. Mucizât : Mucizât, mucize kelimesinin çokluk şeklidir. Hz. Muhammed’in mucizeleri anlatılır.
7. Medh-i Çihâr-Yâr: Dört halîfe olan Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin övüldükleri bölümdür.
8. Padişah Övgüsü: Devrin padişahı övülür.
9. Devlet Büyüğü Övgüsü: Mesnevi, bir vezir, bey veya paşaya sunulacaksa, o şahıs bu bölümde övülür.
Sebeb-i Te’lîf: Mesnevinin hangi sebeple yazıldığının anlatıldığı bölümdür.
Bu kısım, mesnevilerin içeriğine bağlı olarak değişmektedir. Bu türde ana konu ele alınırken, ara sıra ana konuyla ilgili diğer konular da kısaca anlatılır ve daha sonra tekrar ana konuya dönülür. Mesnevilerin tekdüzeliğini kırmak için şairler, kahramanların ağzından gazel, musammat gibi nazım şekilleriyle şiirler de söylemişlerdir.
Şairler bu manzumelerde genellikle mahlas kullanmamışlardır. Bu, mesnevilerdeki diğer nazım biçimleriyle yazılmış manzumelerin bağımsız şiirler olmaktan ziyade, o eserin bir parçası olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Mesnevilerde ara sıra kullanılan bu manzumelerin bir kısmı, mesnevinin bir parçası oldukları unutularak tek başlarına ünlü olmuştur. Fuzulînin Leylâ vü Mecnunundaki belirli gazeller de bu tür şiirlerdir.
Bu bölüm, “âgâz-ı dâstân” diye anılır. Bu bölümde, şu konular işlenir:
1. Okuyucuyu her hangi bir konuda bilgilendirmek ve onu eğitmek için yazılan mesnevîler:
a. Dînî mesneviler:
b. Tasavvufi mesneviler
c. Ahlaki mesneviler
d. Ansiklopedi mahiyetindeki mesneviler
2. Okuyucunun kahramanlık duygusuna hitap eden, konusunu menkabelerden ve tarihten alan mesneviler:
a. Menkabevî mesneviler
b. Tarihi mesneviler
3. San’at yönü ağır basan, okuyucunun edebi zevkine hitab eden, aşk ve macera mesnevileri:
4. Şairlerin gezip gördükleri yerlerde yaşadıklarını anlatan, hayatından kesitler veren; kişileri, meslekleri, düğünleri ve bazı yöreleri tasvir eden mesneviler.
Uzun şiirler arasında Mesnevî gibi eserler, çoğu zaman hâtime başlığı altında bir bitiş bölümüyle sona erer. Bu bölümde, genellikle tevhid, münacat ve fahriye gibi dini konulara ait beyitler yer alır. Ayrıca, şairin eserle ilgili görüşleri de bu bölümde kendine yer bulabilir. Mesnevînin adı, kaç beyit içerdiği, nerede ve ne zaman yazıldığı gibi önemli bilgiler de hâtime bölümünde okuyucularla paylaşılır.
Hâtime bölümü, eserin tamamını özetleyen ve bir sonuca varan önemli bir parçadır. Bu bölüm, şairin eserle ilgili son sözlerini de içerir ve eserin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli bir rol oynar. Ayrıca, edebi bir değer taşıyan hâtime bölümü, okuyuculara eserin tamamını daha iyi kavramaları için bir fırsat sunar.
Bu bölümde ister tek, ister birden çok başlık bulunsun, Divan şâirlerinin söyledikleri, şu şekilde sıralanabilir:
1. Allaha hamd ü senâ
2. Sultana övgü ve saltanatının devamı için du’â
3. Şairin eseriyle ve şairliğiyle övünmesi
4. Tanınmış mesnevi şairlerini ve eserlerini anma
5. Şairin eserine verdiği ad
6. Hasetçilere, dikkatsiz müstensih ve okurlara yergi
7. Mesnevinin beyit sayısı
8. Mesnevinin yazılış tarihi
9. Okuyucudan hayır du’â isteme
Mesnevinin vezninin belirtilmesi.
Alt Kategoriler:Eski Türk Edebiyatı, PDF
Sözlük anlamı "ikişer, ikişerli" demektir. Her beyitin mısraları kendi arasında uyaklı, aruz ölçüsünün kısa kalıplarının kullanıldığı Divan Edebiyatı nazım şekline mesnevi denir. Günümüz roman ve hikâyenin bir nevi Divan Edebiyatı'ndaki karşılığıdır.
Divan Edebiyatı'nda yazarlara uzun konuları işleme avantajı sağladığı için çok fazla başvurulan bir nazım şeklidir. Ayrıca Mevlanâ Celalettin Rumî'nin beyitten oluşan altı ciltlik ünlü eseri de bu adla anılır.
Mesnevi Nazım Şeklinin Özellikleri
mefâ'îlün/ mefâ'îlün/ fe'ûlün
mef'ûlü/ mefâ'ilün/ fe'ûlün
fe'ilâtün/ fe'ilâtün/ fe'ilün
fâ'ilâtün/ fâ'ilâtün/ fâ'ilün
Konularına Göre Mesneviler
Âşk konulu mesneviler: Konusunu insan aşkının oluşturduğu mesnevilerdir. Bu mesnevilerin genellikle iki ana kahramanı olur. Leyla ve Mecnun (Fuzuli), Hüsrev ü Şirin (Şeyhi) mesnevilerini aşk konulu mesnevilere örnek verebiliriz.
Dini ve tasavvufi mesneviler: Din kurallarını, peygamber ve din büyüklerinin hayatlarındaki olayları ve tasavvuf ilkelerini konu edinen mesnevilerdir. Mevlid (Süleyman Çelebi), Hüsnü Aşk (Şeyh Galip) mesnevileri bu türün en önemli örnekleridir.
Şehirleri ve şehirlerin güzellerini anlatan mesnevîler: Bir şehrin güzellerini anlatmak için kaleme alınan mesnevilerdir. "Şehrengiz" olarak da adlandırılır. Türk edebiyatına has bir mesnevi türüdür. Şehrengiz-i Bursa (Lâmiî), Hûbannâme (Enderunlu Fazıl), İstanbul Şehrengizi (Taşlıcalı Yahya), Zenanname (Enderunlu Fazıl) mesnevileri bu konuda kaleme alınmış önemli yapıtlar olarak öne çıkar.
Ahlaki, didaktik mesneviler: Öğüt ve bilgi vermek amacıyla yazılan mesnevilerdir. Türlü konularda öğüt vermek amacıyla yazılan mesnevilere pendnâme veya nasihatnâme denir. Hayriyye (Nabi) mesvevisi hem ahlaki hem de didaktik özellikleriyle bu türün en önemli örneklerindendir.
Mizahi mesneviler: Kişileri ve toplumun aksak yönlerini hiciv yoluyla anlatan mesnevilerdir. Divan şiirinde bu anlamda kaleme alınmış en önemli yapıt Hârname (Şeyhi) mesnevisidir.
Tarihi-destanî mesneviler: Din düşmanlarıyla yapılan savaşları anlatır. "Gazâ-nâme" veya "gazavat-nâme" olarak adlandırılır. Gazavatnâme (Mihailoğlu Ali Beğ), İskendernâme (Ahmedî) mesnevileri tarihi-destani mesnevilere örnek verilebilir.
Düğün ve eğlenceleri anlatan mesneviler: Düğün ve eğlenceleri anlatan mesnevilerdir. Surnâme (Vehbî) mesnevisi bu türe güzel bir örnek oluşturur.
Mesnevinin Bölümleri
1. Dibace (önsöz): Mesnevinin ön sözüdür. Manzum veya mensur olabilir. Burada mesnevinin yazılış amacı belirtilir.
2. Tevhit: Allah'ın varlığı ve birliği anlatılır.
3. Münacat: Allah'a yalvarış ve yakarışlarda bulunulan bölümdür.
4. Naat: Hz. Muhammed'in (SAV) birçok özelliği ile övüldüğü bölümdür.
5. Miraciye: Mesnevilerde miraç olayının anlatıldığı bölümdür.
6. Medh-i Çihar-yâr-i Güzîn (Dört Güzide Halifeye Övgü): Dört halifenin övgüsünün yapıldığı bölümdür.
7. Medhiye: Eserin sunulduğu kişiye övgülerin yer aldığı bölümdür.
8. Sebeb-i Telif: Mesnevinin yazılış nedeninin belirtildiği bölümdür.
9. Ağaz-ı Dâstan: Esere konu olan asıl olayın anlatıldığı bölümdür.
Hatime (Sonsöz): Mesnevinin bittiğini belirten bölümdür. Burada mesnevinin bitiş tarihi, adı ve sonsöz söylenir.
Türk Edebiyatında Önemli Mesneviler ve Yazarları
Kutadgu Bilig: Yusuf Has Hacib ( yüzyıl)
Mesnevi: Mevlana: ( yüzyıl)
Yusuf u Züleyha: Şeyyad Hamza ( yüzyıl)
Risaletün Nushiyye: Yunus Emre ( yüzyıl)
İskendername: Ahmedi ( yüzyıl)
Mantıkut-Tayr: Gülşehri ( yüzyıl)
Garipname: Âşık Paşa (14 yüzyıl)
Süheyl ü Nevbahar: Hoca Mesud ( yüzyıl)
Vesiletün Necat: Süleyman Çelebi ( yüzyıl)
Harname: Şeyhi ( yüzyıl)
Hüsrev ü Şirin: Şeyhi ( yüzyıl)
Leyla vü Mecnun: Fuzuli ( yüzyıl)
Hayriyye, Hayrabat: Nabi ( yüzyıl)
Hüs ü Aşk: Şeyh Galip ( yüzyıl)
Mesnevi Türü ile İlgili Örnekler
Örnek 1
HARNÂME
Bir eşek var idi za'if ü nizâr
Yük elinden katı şikeste vü zâr
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kahr ile kısuda idi
Ol kadar çeker idi yükler ağır
Ki teninde tü komamıştı yağır
Nice tü kalmamıştı et ü deri
Yükler altında kana battı deri
Eydür idi gören bu sûretlü
Tan değil mi yürür sünük çatlu
Dudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına konsa sinek
Doğranır idi arpa arpa teni
Gözü görünce bir avuç samanı
Kargalar derneği kulağında
Sineğin seyri gözü yağında
Arkasından alınsa pâlânı
Sanki it artuğuydu kalanı
Bir gün issi eder himâyet ana
Ya'ni kim gösterir inayet ana
Şeyhi
Örnek 2
LEYLA VE MECNUN
Yâ Râb bela'yı aşk ile kıl âşinâ meni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüda meni
Az eyleme inayetimi ehl-i derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ meni
Oldukça men götürme Belâdan irâdetüm
Men isterem belâyı çü ister belâ meni
Temkinümi belâ-yı mahabbetde kılma süst
Tâ dûst ta'n edüp demeye bî-vefâ meni
Getdükçe hüsnin eyle ziyâde nigârumun
Geldükçe derdine beter et mübtelâ meni
Men handan u mülâzemet-i i'tibâr ü câh
Kıl kâbil-i saâdet-ifakr ufenâ meni
Eyle zaîf kıl tenüm firkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ meni
Nahıvet kılup nasib fuzulî kimi mana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak nana meni
Fuzulî
Örnek 3
MEVLİD
Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula
Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ
Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu
Bir kez Allâh dese şevkile lisan
Dökülür cümle günah misli hazan
İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murada erişir Allâh diyen
Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Dert ile göz yaş ile ah edelim
Ola kim rahmet kıla ol padişah
Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
Cümle âlem yok iken ol var idi
Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi
Var iken ol yok idi ins-ü melek
Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek
Sün ile bunları, ol var eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol Celil
Birliğine bunları kıldu delil
Ol! dedi bir kere var oldu cihan
Olma! derse mahv olur ol dem hemân
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb
Ey azizler işte başlarız söze
Bir vasiyet kılarız illa size
Ol vasiyyet kim derim hem tuta
Mis gibi kokusu canlarda tüte
Hakk Teala rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede ben kuluna
Süleyman Çelebi
Örnek 4
RİSALET'ÜN NUSHİYYE
Gel imdi dinle sözü şerh edeyın
Biri birin onu sânâ diyeyim
Çü şâhın hikmeti akdemden idi
Bu birkaç söze serh Âdem'den idi
Bu muhtasar cihan iki cihanca
Dügeli bakar isen yüz bin anca
Azim cihandürür gönül cihanı
Seni izler isen bulasın anı
Haber veriserem nefsin elinden
Ümîdin var gidesin andan
İki sutlandurur sana havale
Diler her birisi kim mülki âla
Biri rahmanidir can hazretinden
Biri şeytanidir garez yatından
Gör imdi kim seni kime taparsın
Kime kapu açar kime yaparsın
On üç bin erdürür rahmani leşker
Zebunsuz kimselerdir key erenler
Dokuz bindir bu nefsin haşerâtı
Müdâm eğerlidir bunların atı
Nişanları bu kim yüzleri kara
Bu nifrîn-ü şikâyet kanda vara
Sakıngil kim bulardan olmayasın
Ki nefs dîvânına yazılmayasın
Ke nefsin dileğin can besler isen
Yerin nur can sözünü esler isen
Tekebbür nefsdir sultanı bilmez
Çerisinde iyi dirlik dirilmez
Yunus Emre
Ayrıca bakınız
Masal
Fabl
Halk Hikâyesi
Roman