metin kemal kahraman sultan suyu indir / Metin Kemal Kahraman mp3 mp4 flv webm m4a hd video indir

Metin Kemal Kahraman Sultan Suyu Indir

metin kemal kahraman sultan suyu indir

Metin & Kemal Kahraman Sultan Suyu Mp3 indir

Mp3 indir ve Müzik dinle artık çok kolay... İnternet ortamında reklamsız ve herhangi bir sorun yaşamadan Bedava mp3 indir istiyorsanız doğru adrestesiniz. Muzikmp3indir.com sitemizde 15.000 üzerinde sanatçı, 25.000 üzerinde albüm ve 200.000'den fazla mp3 bulunmaktadır. Tüm arşvimiz ücretsiz müzik indirme sitemizde sizlere sunulmaktadır. Kürtçe mp3, türkçe mp3, yabancı müzikler farklı kategorilerde şarkılar hergün onlarca yeni albüm ve daha fazlası... Sitemizde mp3'lerimizin büyük bir bölümüde şarkı sözleri de bulunmaktadır. Evde, arabada, işyerinde kısacası internetinin olduğu her yerde muzikmp3indir.com sizinle birlikte...

İstek, öneri şikayet ve telif hakları bildirimi için bize [email protected] mail adresinden ulaşabilirsiniz. Telif hakkı bildirimlerinde anında içerik sitemizden kaldırılmaktadır. Sitemiz hiçbir şekilde sunucuda veya kendi bünyesinde mp3 dosyası barındırmamaktadır. Sadece embed kodları ile paylaşılmaktadır. Sitemizdeki şarkılar sadece dinleme amaçlıdır. Kesinlikle ticari amaç bulunmamaktadır.

Antoine-Ignace Melling, Eski Küçüksu Kasrı, detay, (Necla Arslan, 1992). Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Kemal Kahraman* ÖZET Üsküdar, eski İstanbul’un en önemli yerleşim merkezlerinden birisidir. İstanbul’dan 100 yıl kadar önce Türkler Üskü- dar’ı yurt edinmiş ve buraya yerleşmiştir. İstanbul’un hemen karşısında yer alan Üsküdar, ulaşımı kolay ve nispeten daha ferah bir havaya sahip olması nedeniyle çok eski tarihlerden beri hanedanların ve varlıklı kesimlerin genellikle yaz ayla- rında tercih ettikleri bir bölge olmuştur. Asya Yakası’nda, Boğaz boyunca oldukça geniş bir alana yayılan Üsküdar’ın birçok yerinde eski saray kalıntıları, binaları veya kayıtları mevcuttur. Bu makalenin amacı, günümüze ulaşan veya ulaşmayan izleriyle, kalıntılarıyla, bütün bu saray, köşk, kasır gibi yapıların genel bir resmini çıkarmaktır. Anahtar kelimeler: Üsküdar Sarayı, Dersaâdet, Evliyâ Çelebi, Şerefâbâd, Rüstem Paşa, Kavak, Balyan, Melling, Mâbeyn, Küçüksu, Beylerbeyi ABSTRACT Üsküdar is one of the most important settlements in Istanbul. Turks made homeland and settled here about 100 years before Istanbul. This region, located just across Istanbul was preferred by dynasties and upper classes mostly in summer seasons for having easy transport and fresh air compared to Istanbul side. Therefore, there are many palace buildings, ruins or at least records about them in Üsküdar which spread throughout Bosphorus on the Asian side. The purpose of this paper is to reveal a general information about these palaces, mansions and pavilions and their extant and nonextant ruins and traces. Keywords: Üsküdar Sarayı, Dersaâdet, Evliyâ Çelebi, Şerefâbâd, Rüstem Paşa, Kavak, Balyan, Melling, Mâbeyn, Küçüksu, Beylerbeyi Giriş Eski İstanbul’da sur içi anlamına gelen Nefs-i birçoğu Nefs-i İstanbul tarafındaki sarayların birer İstanbul dışında ayrı yerleşim sayılan üç belde uzantısı, tamamlayıcısı mahiyetinde mevsimlik ya- (Bilâd-ı selâse) bulunuyordu: Eyüp, Galata ve Üs- pılar ve bahçelerdir. Bunda Üsküdar’ın coğrafi, iklim küdar. Üsküdar, İstanbul’un dışında, karşı yakada, ve bitki örtüsü imkânlarının payı büyük olmuştur. mütevazı bir bölge, ayrı bir kasabaydı. Osmanlı Bu durum, karşı yakada ayrı bir şehir görünümünde devrinde bir livaydı ve mutasarrıfı vardı. Bununla olan Üsküdar’ın nüfus yapısını da etkilemiştir. beraber saray yapıları bakımından çok da gerilerde Üsküdar, Osmanlı tarihi boyunca karşı yakada sayılmaz. Constantinopol’ü, Payitahtı, Dersaâdet’i, bulunan büyük saraylara yakınlığı ve o dönem- İstanbul’u seyretmenin elbette bir ayrıcalığı vardır. de deniz ulaşımının revaçta olması münasebetiyle Bu nedenle Üsküdar sınırları içinde tarihten gü- saray erkânı, yüksek rütbeli bürokratlar, ilmiye ve nümüze önemli saray yapıları, bahçeleri, kasırlar, tasavvuf kesiminin özellikle tercih ettiği seçkin bir hanedan konutları söz konusu olmuştur. Bunların yerleşim muhiti olmuştur. * Dr., Millî Saraylar. M İ L L Î S A R AY L A R 103 Kemal Kahraman Üsküdar Sarayı (Kavak Sarayı), J. B. Hilair, kazıma, H. Guttenberg (Voyage Pittresque de la Gréce, C. Gouffier, 1882). Hanedan mensupları, saray erkânı ve çalışanla- Üsküdar’ın Sınırları rının oturduğu Üsküdar, saraylı bir yerleşim bölge- Üsküdar’ın zamane dervişlerinden rahmetli Ne- sidir. Padişahlık makamında çalışan meslek erbabı, zih Uzel’e göre bu “mübarek” ilçenin gerçek sınırları memleketin en maharetli, aynı zamanda en kültürlü Karacaahmet’ten başlayarak Boğaz’da “Çengelkö- ustaları olarak “saraylı” lakabını hak edecek özellik- yü”nde karakolun önündeki lahana heykelli çeşme- ler taşımaktadır. Bununla ilgili birçok arşiv belgesi ye kadar uzanıyor.4 Daha sonrası Boğaz sayılıyor. mevcuttur.1 Bunlardan birisinde, sarayda Matbah-ı Tanımı kolaylaştırmak için belki iki tarafındaki iki Âmire Emini olan Süleyman Ağa’nın, Üsküdar’da büyük askerî kurum yapıları sınır olarak kabul edi- ikamet ederek burada kütüphane ve mektep açtığı lebilir. Aşağıda Kadıköy tarafında Selimiye Kışlası, görülmektedir.2 yukarıda Boğaz tarafında Kuleli Askeri Lisesi. Bu- Üsküdar, Aziz Mahmûd Hüdâyi Hazretleri’nin günkü Üsküdar ilçesinin sınırları esasen daha öte- manevi etkisinin yanında, saray kültürüne dayanan lere gidiyor. Küçüksu Kasrı’nı da içine alarak Göksu özel ve yüksek bir atmosfere sahiptir. Bu aristokrat, Deresi’ne kadar uzanıyor. halktan kopuk, kibirli bir ortam değildir. Tam ak- Tarihi ilk çağlara kadar uzanan Üsküdar’ın adıy- sine kültürümüze özgü tevazu, nezaket, sehâvet ve la ilgili muhtelif rivayetler vardır. Mir’ât-ı İstan- vakarın bir arada yaşatıldığı bir dünyadır. Zamanla bul’da bunun “menzilhane” anlamında Farsça bir kendine özgü duruşu, davranışı, sanatı, hatta tilave- ti olan bir birikim oluşmuştur.3 Mısır, İstanbul gibi tilavetlerin yanında bir de Üsküdar tila- veti söz konusudur. Ahmed Yüksel Özemre’nin kitapları bize 1 AE. SAMD.III 109-10691 H.18.05.1142/M.1730; DH. SAİD d. eski devirlerin Üsküdar kültürü üzerine önemli ipuçları verir: 110-63 H.29.12.1285/M.1868. Üsküdar, Ah Üsküdar, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2005. 2 C.Ev. 587 - 29601 H.22.12.1156/M.1743. 4 Celil Güngör, “Nezih Uzel’le Bir Konuşma”, Üsküdar Bülteni, 3 Tilavet, Kur’ân okuma tarzıdır. Osmanlı coğrafyasında Hicaz, S. 18, Ağustos 2001, s. 41. 104 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları kelime olduğu ifade ediliyor. Eskiden İran, Anado- Türkler tarafından İstanbul’dan yaklaşık yüz yıl lu ve Arabistan’a giden kervanlar buradan geçtiğin- önce ele geçirilmiş olması bizim için ayrı bir anlam den, burası önemli bir ticaret merkeziymiş. Deniz taşıyor. Yani Müslüman İstanbul’un tarihine yüz ticareti gelişince önemi kalmamış.5 yıl daha eklenmesi gerekecek. Bunu niçin söylüyo- Bir başka rivayete göre, Antik Çağ’da Agamem- rum? Üsküdar’ın tarihî eserlerinin saymakla bitme- non’un oğlu Khris burada ilk yerleşimi kurduğun- yeceğini vurgulamak için. dan veya Kırım’a sefere giderken burada ölüp def- Saraylar, camiler, medreseler, çeşmeler, kabirler, nedildiğinden adı “Khrisopolis” olmuş. hanlar, hamamlar, imarethaneler. İstanbul’un en Bu isim aynı zamanda “altın şehir” anlamına ge- büyük mezarlığı, dünyanın sayılı mezarlıklarından liyor. Pers hâkimiyeti devrinde Pers Kralı Darius, Karacaahmet burada yer alıyor. Son dönem Os- İskit seferinde topladığı hazineleri buradaki saray- manlı sarayları ve binalarının birçoğunun inşaatın- da saklamış. Hazine, bölgeye adını vermiş. Güneş da imzası bulunan Balyan ailesinin kabri de Bağlar- batarken evlerin camlarında parlayan sarı renkten başı mezarlığında yer alıyor. Bu yazıda amacımız, dolayı “altın şehir” dendiği de söyleniyor. Üsküdar tarihten günümüze uzanan sarayları ana hatlarıyla kelimesinin Farsça “ulak” anlamına gelen “esküda- incelemek olacak. ri” kelimesinden geldiği, antik devirde skutarion (kalkan) imal edilip satıldığından “Skutari” adını aldığı da rivayetler arasında.6 Eski Saraylar Roma devrinde ise büyük bir Roma garnizonu- Evliyâ Çelebi eski Üsküdar’da irili ufaklı 42 sa- na ev sahipliği yaptığı, adının bu anlamda “Scutari- ray yapısından bahsediyor. Bu, incelemeye değer on” kelimesinden geldiği ileri sürülüyor. Bir başka bir durumdur. Çelebi, döneminin ünlü şahıslarına Roma garnizonunun bulunduğu Arnavutluk’taki ait binaları saray başlığı altında toplamış olmalıdır. İşkodra’nın adının aynı kökenden geldiği biliniyor. Geleneksel mimarideki köşk, kasır, konak, yalı gibi Buna dayanarak bugün Üsküdar ve İşkodra şehirleri yapılar dönemlerine göre saray kapsamına alınabi- kardeş şehir durumundadır. Doğu Roma ve Bizans liyor. Bu durumda öncelikle saray kavramını net- döneminde Skutari adı kullanılıyor. Türkler buraya leştirmeye ihtiyacımız vardır. geldiğinde Skutari adını Türkçeleştirerek Üsküdar Çünkü doğrudan saltanat makamı tarafından diyorlar. Birçok Anadolu şehrinde olduğu gibi. kullanılan saraylar olabildiği gibi, yine “sultan” adı Böylesine eski bir tarihe sahip olan, nice riva- verilen padişah kızları için yapılmış saraylar da yetlere konu olan ilçenin Müslümanlarla tanışması söz konusu olabiliyor. Bunların dışında, belli dö- Emevilere kadar gidiyor. Harun Reşit buralarda ça- nemlerin sadrazamları ve paşaları, bir “teferrüç” dır kurmuş. Efsanevi bir akıncı olan Seyyid Battal ve dinlenme alanı olan, aynı zamanda Dersaâdet’i Gazi’nin bu çadırın kurulduğu bahçede oturduğu seyreden bu bölgeye saray gibi konaklar, köşkler ve yere “Dar” denmiş. Evliyâ Çelebi’ye göre işte bu yalılar yaptırmışlardır. Bunların da çeşitli kaynak- “dar”, zamanla “eski - dar” olmuş. Galat-ı meşhur larda saray olarak adlandırıldığını görüyoruz. olarak “Üsküdar”a dönmüş.7 Söz konusu saraylardan günümüze pek eser kal- madığından yer yer karışıklık ve örtüşmeye benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Bir sarayın gerçekten 5 Kolağası Mehmed Raif, Mir’ât-ı İstanbul, İstanbul 1314, s. 83. farklı bir yapı mı yoksa çeşitli devir veya kaynak- 6 Sarkis Sarraf Hovhannesyan (1740-1805), Payitaht İstanbul’un larda verilen farklı adları mı olduğunu anlamak Tarihçesi, çev. Elmon Hançer, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İs- tanbul 1996, s. 65; P. Ğugios İncicyan (1758-1833), 18. Asırda için daha detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır. Aynı İstanbul, çev. Hrand D. Andreasyan, Fetih Cemiyeti Yayınları, eser farklı kaynaklarda köşk, kasır, yalı veya saray İstanbul 1976, s. 111. olarak adlandırılabiliyor. Kopukluğun bir nedeni 7 Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Seyit Ali Kah- raman - Yücel Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017, I. de saray ve kasırların ahşap esaslı inşa edilmesidir. Kitap, c. I, s. 229. Yaşanan yangınlar bu eserlerden iz bırakmamıştır. M İ L L Î S A R AY L A R 105 Kemal Kahraman Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bulunan Ke- şif, Muhasebe İcmal, Ceyb-i Hümâyûn, Harc-ı Has- sa9, Ahkâm-ı Maliye10, Mukataa, Bostancıbaşı vb. defterleri ile Hatt-ı Hümâyûn gibi birinci el kaynak- larda Üsküdar saraylarıyla ilgili bilgiler keşfedilmek için araştırmacıları bekliyor. Matbah-ı Âmire İrad ve Masraf defterleri de Üsküdar saraylarının günlük yaşam tarzıyla ilgili ipuçları vermektedir.11 Üç Osmanlı / Ermeni yazarın eserleri bize yar- dımcı olacak önemli bilgiler sunuyor: Sarkis Hov- hannesyan’ın Payitaht İstanbul’un Tarihçesi, Eremya Çelebi Kömürcüyan’ın İstanbul Tarihi ve onu ta- mamlayıcı mahiyette Ğugios İncicyan’ın 18. Asırda İstanbul’u yer yer benzer bilgiler sunmakla beraber temel kaynaklarımız arasında yer alıyor. Tabii, Du Loir, Melling, Pardoe, Flandin, Texier, Gouffier, Grelot, Flaubert gibi Batılı seyyahların anıları ve çizimleri de büyük önem taşıyor.12 Bazı detayları, görsel malzemeyi sadece bu kitaplardaki çizimlerde bulabiliyoruz. Charles Séchan Günümüzde ise Üsküdar üzerine İbrahim Hak- kı Konyalı’nın Üsküdar Tarihi adlı iki cilt eseri ile Mehmet Nermi Haskan’ın Yüzyıllar Boyunca Üs- Biz burada, ulaşabildiğimiz kaynaklarda geçen tüm küdar adlı eseri bize saraylarla ilgili oldukça de- saray isimlerini sıralamak istiyoruz. taylı bilgiler ve rivayetler sunuyor.13 Haluk Şehsu- Fakat önce kaynaklarla ilgili kısa bir bilgi vere- varoğlu’nun gazete yazılarından oluşan Boğaziçi’ne lim. Üsküdar sarayları üzerine ulaşılan kaynaklar Dair eserinin de önemli katkılar sağladığını ifade arasında Evliyâ Çelebi önemlidir. Çelebi, Üskü- etmeliyim.14 dar’da sultanlara ait belli başlı 15 saraydan bahse- diyor. Vezir, âlim, âyan gibi ileri gelenlerle beraber bu sayı 42’ye çıkıyor. Yazımızda bunlar hakkında 9 BOA TS.MA.d 2375 H.29.12.1144/M.1731. elde bulunan bilgiler kısaca verilecektir. Fakat tas- 10 BOA MAD.d 3236 H.23.08.1116/M.1704. hih için daha somut delillere veya belgelere ihtiyaç 11 MAD.d 3979 H.18.05.1037/ M.1627. olduğu bir gerçektir.8 12 Du Loir, Les Voyages du Sieur du Loir, Paris 1654, s. 69-72. Türkçe çevirisinde görseller tatmin edici düzeyde değildir: Du Osmanlı’nın klasik kaynakları olan Âşık Pa- Loir, Du Loir Seyahatnamesi, IV. Murad Döneminde Bir Fran- şazâde Tarihi, Târih-i Gılmânî, Nakkaş Osman’ın sız Seyyahın Maceraları, çev. Mustafa Daş, Yeditepe Yayınevi, Şemâilnâme’deki çizimleri, Gelibolulu Mustafa İstanbul 2016; Joseph Grelot, A Late Voyage to Constantinople, London 1683; Antoine Ignace Melling, Voyage Pittoresque de Âlî’nin Menâkıb-ı Hünerverân’ı, Mimar Sinan’ın Constantinople et des Rives du Bosphore, Paris 1819; M.G.F. eseri Tuhfetü’l-mi‘mârîn, Saî Mustafa Çelebi’nin Choiseul-Gouffier, Voyage Pittoresque de la Grece, Paris 1822; Gustave Flaubert, Doğu Seyahati, çev. Z. Canan Özatay, İleti- Tezkiretü’l Bünyân’ı, Silâhdar Mehmed Ağa’nın şim Yayınları, İstanbul 2018. Nusretnâme’si. Son dönem için Mir’ât-ı İstanbul’u 13 İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Ta- unutmamak lazım. rihi, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yayını, İstanbul 1977; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Üsküdar Beledi- yesi Yayınları, İstanbul 2001. 8 Süheyl Ünver, İstanbul Risaleleri 1, İstanbul Büyükşehir Bele- 14 Haluk Şehsuvaroğlu, Boğaziçi’ne Dair, Turing Yayınları, İstan- diyesi Yayınları, İstanbul 1995, s. 35-43. bul 1986. 106 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Büyük saray yapıları açısından baktığımızda Üs- Üsküdar Sarayı küdar’ın aşağı ucunda Üsküdar veya Kavak Sarayı, Öncelikle, günümüze ulaşamasa da Üsküdar için yukarı ucunda ise Küçüksu Kasrı söz konusudur. büyük önemi olan eski saray bölgesini ele alalım. Ortada ise bugün gerek bahçesi, gerek binalarıyla Bu bölge, Şemsipaşa’dan başlayarak Doğancılar, Sa- kapladığı alan bakımından en büyüğü olan Beyler- lacak, Selimiye ve bahçeleriyle bugünkü Haydarpa- beyi Sarayı yer alıyor. Kavak Sarayı’nın bulunduğu şa’ya kadar uzanmaktadır. Klasik dönemde ağırlıklı Salacak ve Selimiye bölgesinde esasen üç saraydan olarak saltanat makamı tarafından kullanılan en söz ediliyor. Bunlardan birisi ve en eskisi, Sultan önemli saray kompleksi bu bölgede yüzyıllarca var- Fatih tarafından 1455-1460 arasında inşa ettirilen lığını sürdürmüştür. Bunların genel olarak adı Üs- Ayazma Sarayı’dır. Atik Sultan Sarayı olarak da bili- küdar Sarayı ve/veya Kavak Sarayı’dır. Bu ikisinin, niyor. Bugünkü Ayazma Camii’nden Rum Mehmet çeşitli dönemlerdeki adlandırmalarıyla aynı saray Paşa Camii’ne kadar uzandığı tahmin ediliyor. Sa- kompleksi içinde yer aldığı anlaşılıyor. hilde değil, kara tarafındadır. Geniş bir alandaki yapılar topluluğuna yüzyıllar Ayazma semtinde Bizans devrinde de impara- boyunca eklemeler ve çıkarmalar yapılmıştır. Bu da torluk sarayı olduğu biliniyor. O zaman semtin adı padişahların tercihine göre olmuştur. Doğrudan Damalis (İnek) Burnu’ydu.15 Bizansı kuşatan Atina- hanedan tarafından kullanılan yapıların çevresin- lı General Hares’in donanması buraya demirlemiş. de dönemin ileri gelen devlet adamları da görkemli Karısı Damalis burada ölmüş ve gömülmüş. Bu saray, köşk ve kasırlar yaptırmışlardır. Öyle görü- nedenle Şemsipaşa, Ayazma ve Salacak arasındaki nüyor ki, genelde Üsküdar, özelde bu bölge çok re- bölgeye “Damalis” adı verilmiş. Rivayet, Üsküdar’ın vaçta olduğu altın bir devir yaşamıştır. adıyla ilgili Khrisopolis efsanesiyle benzerlikler ta- Bölgedeki ilk saray Fatih devrinde yapılan Ayaz- şısa da biz burada önemli anlatımlara yer vermek ma Sarayı olduğuna göre daha sonra bunun yerine istiyoruz. ilaveler yapılarak veya harap olan binalar yıkılarak İkincisi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yenilerinin yapılmasıyla yapısal değişime uğradı- 1551’de Mimar Sinan’a inşa ettirilen Üsküdar Sara- ğını düşünebiliriz. Saray kampüsü içindeki Meh- yı veya Kavak Sarayı’dır. Üçüncüsü, 1570’li yıllarda met Paşa’ya ait köşk dolayısıyla bazı kaynaklarda Sultan III. Murad tarafından yaptırılan Şerefâbâd Mehmet Paşa Sarayı olarak da adlandırıldığını Sahil Saray-ı Hümâyûnu’dur. Diğer adıyla Şemsi görüyoruz. Paşa Sarayı. Hakkında elimizde az da olsa bilgi bulunan en Günümüze ulaşan saraylara gelince en büyükle- eski saray, Üsküdar (Kavak) Sarayı’dır. Günümüze ri Beylerbeyi Sarayı ve Küçüksu Kasrı’dır. Bunların ulaşan bir yapısı yoktur. Ancak gravürlerden, se- yanında Üsküdar’da Sultan Abdülaziz’in kız kardeşi yahatnamelerden ve arşiv belgelerinden bilgi elde adına yapılan iki saray halen varlığını sürdürmek- edebiliyoruz. Konyalı, Kavak Sarayı’yla ilgili bizdeki tedir: Koşuyolu’ndaki Adile Sultan Kasrı ve Kan- ilk görüntülerin Sadrazam Nevşehirli Damat İbra- dilli sırtlarında Boğaz’a nazır muhteşem manzara- him Paşa zamanında Üsküdar’da yapılan suyolları, sıyla Adile Sultan Sarayı. Nakkaştepe’deki (Halife) çeşmeleri, maksimleri ve su terazilerini gösteren Abdülmecid Efendi Köşkü, Çengelköy sırtlarında büyük haritada bulunduğunu söylüyor.16 İbrahim Kuleli Askeri Lisesi’nin hemen üzerindeki yerinde Paşa Suyolu adı verilen sistemin haritaları 1166 yeniden inşa edilen Vahdettin Köşkü, Çamlıca’da (1753) tarihlidir. 16. yüzyılda Nakkaş Osman’ın Yusuf İzzettin Efendi Köşkü bir şekilde zamanımı- bölgeyle ilgili çizimleri vardır. Bunlar, gerçeğine en za ulaşmıştır. uygun, en eski görsel malzeme özelliğini taşıyor. 15 İncicyan, a.g.e., s. 298. 16 Konyalı, a.g.e., s. 214. M İ L L Î S A R AY L A R 107 Kemal Kahraman Görsel açıdan, Osmanlı topraklarını gezen başmemurlarına da Kavak Ağası adı verilir. Konya- Fransız gezgin Grelot’un eserinde Kavak Sarayı’nı lı’ya göre, bu durumda Süheyl Ünver’in Kavak adı- gösteren iki gravür önemlidir. Bu kitapta, Çamlıca nı, bölgede bu ağaçların çokluğuna bağlaması pek tarafından bakarak Boğaziçi ve Haliç’i tasvir eden doğru görünmüyor.18 bir gravürde Üsküdar Sarayı (Sarraglio of Scutari) Öte yandan Kömürcüyan’ın Anadolu Kavak yer alıyor. Kız Kulesi’nin sol tarafında Selimiye Kış- İskelesi’nin adını çevresindeki “muazzam kavak lası’nın olduğu yerde, surlar içinde, Boğaz’a nazır, ağaçlarına” bağlaması, Ünver Hoca’yı destekler ma- yüksek, kubbeli bir yapı topluluğu görülüyor.17 hiyettedir.19 Üsküdar Kavak İskelesi padişah tara- Eldeki verilere baktığımızda, 18. yüzyıl sonları- fından da kullanıldığından Hünkâr İskelesi olarak na kadar var olan bir saray yapısı hakkında günü- da biliniyor. Burada kavak olarak geçen ağacın bil- müze bu kadar az bilgi ulaşması şaşırtıcıdır. Eski diğimiz çınar olma ihtimali de vardır. Çünkü Ana- devirlerde bugünkü Selimiye Kışlası’nın sahil ta- dolu Kavak İskelesi’nde “muazzam” şeklinde tasvir rafında bir Kavak İskelesi bulunduğu biliniyor. Bu edilen ağaçlar, Osmanlı ile özdeşleşmiş olan anıtsal iskelenin saraya adını verdiği tahmin ediliyor. Bu- çınar ağaçlarıdır. rası gümrük işlemlerinin yapıldığı yer olduğundan, Gümrük İskelesi olarak da geçiyor. 18 Konyalı, a.g.e., c. 2, s. 214. Bu noktada Konyalı ilginç bir detay veriyor: Os- 19 Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi: XVII. Asırda manlı’da gümrük işlemlerinin yapıldığı iskelelere İstanbul, çev. Hrand D. Andreasyan, Eren Yayınları, İstanbul 1988, s. 45. Kömürcüyan, “Sahildeki bu kavak ağaçlarının her “Kavak” adı verilmesi bir gelenektir. Rumeli Kava- birini üç adam ancak kucaklayabilir” diyor. Bu kadar kalın ğı, Anadolu Kavağı, Kavak İskelesi gibi. Gümrük gövdeli ağaç bugün çınar dediğimiz ağacı düşündürüyor. Ay- rıca çınar uzun ömürlü bir ağaçtır. Bu durumda, kavak adı- nın çınar yerine kullanılması faktörü de giriyor. İstanbul’un karakteristik özellikleri arasında yer alan anıtsal çınar ağaçla- 17 Grelot, a.g.e., s. 57, şekil 2; s. 77, şekil 3. rının bir mekâna adını vermesi anlamlı görünüyor. 108 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Meh- bir şamdan bulunmaktadır. Genel olarak sarayın med, Beyazıt’ta bugünkü İstanbul Üniversitesi bi- daireleri padişahın aile olarak taşınabileceği kadar nalarının bulunduğu yere Eski Saray’ı yaptırmıştı. büyük değildir.21 Arşiv belgelerinde genellikle Ka- Bizans devrinde burada bir Tekfur Sarayı bulunu- vak Sarayı, hatta Kavaklı Saray olarak geçmektedir.22 yordu. Fatih daha sonra Saray-ı Cedid adı verilen Üsküdar Sarayı’na ait bu binaların ve sahildeki Topkapı Sarayı’nı inşa ettirmişti. Fatih aynı dönem- yalıların minyatür çizimlerini, Seyyid Lokman’ın de Üsküdar sırtlarına da Ayazma Sarayı’nı yaptırdı Şema’ili’l Osmâniyye adlı eserinde görmek müm- (1460). Mimar Sinan’a atfedilen Tuhfetü’l-mi‘mârîn kündür. Eserde ünlü saray ressamı başminyatürcü adlı eserde Üsküdar Sarayı’nın Kanuni Sultan Nakkaş Osman’a ait çizimler bulunmaktadır. İlk ta- Süleyman devrinde, 958’de (1551) inşa edildiği rihî el yazması olarak nitelenen eser, III. Murad’ın belirtiliyor.20 (1574-1595) emriyle yazılmıştır (987/1579).23 Kanuni, Topkapı Sarayı’nda ikamet etmekle Kitapta yer alan İstanbul minyatüründe bugün- beraber hemen karşı tarafa yazlık saray olarak Üs- kü Selimiye Kışlası’nın yerinde saray ve yalılar yer küdar Sarayı’nı inşa ettirme gereğini duymuştur. almaktadır. İhsaniye henüz yoktur. Sarayın Üskü- Bu dönem inşa edilen yapıların mimarı, Mimar dar, yani kuzey tarafı Harem dairelerinin bulundu- Sinan’dır. Edirne ve Topkapı’dan sonra 3. hanedan ğu bölgedir. Harem halkı saraya girerken buradaki sarayı olan kompleks, mimari olarak taş ve mermer kapıyı kullanmaktadır. Bu işlevin bölgeye ve iskele- esaslı olan Topkapı Sarayı’ndan farklıdır. 90 dönü- ye adını verdiği tahmin edilmektedir.24 me yayılan, kâgir yapılı ve Topkapı’ya göre daha yüksek binalar topluluğudur. 21 Du Loir, Du Loir Seyahatnamesi, s. 61, 93. Binalar, bostancılar ve onlara komuta eden bal- 22 BOA C.BLD. 110/5466, 29/Z/1220; HAT 1492/43, 17/Ş/1222; tacı tarafından korunmaktadır. Duvarlar halı değil, C.BLD. 13/629, 27/CA/1226. porselen türünde çinilerle kaplıdır. Ortada güzel bir 23 Seyyid Lokman, Kıyâfetü’l-İnsâniyye fi Şema’ili’l Osmâniyye, Topkapı Küt., TSMK H 1563; İstanbul Ün. Merkez Küt. Yaz- divan dairesi vardır. Baştan aşağı büyük aynalarla malar T 6087; Seyyid Lokman Çelebi, Kıyâfetü’l-İnsâniyye fi donatılmış olan dairede değerli taşlarla süslenmiş Şema’ili’l Osmâniyye, TTT Vakfı Yayınları, İstanbul 1998. Bu kitaptaki minyatürler, saray ressamı başminyatürcü ve baş- nakkaş Osman’a aittir. Bkz. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklo- 20 Haskan, a.g.e., c. 3, s. 1444-1449; Mimar Sinan, Tuhfetü’l- pedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul 1984. mimârîn, Topkapı Küt. TSMA, nr. D. 1461/4, vr. 6b-27b; Ese- 24 Kolağası Mehmed Raif, a.g.e., s. 85. O zaman “Üsküdar Bah- rin, Sinan’ın ölümünden sonra şair Asari tarafından tamam- çesi” olarak anılan, saray avlusundaki iç saray kısmıyla ilgili landığı sanılıyor. bazı bilgiler için bkz. TS.MA.d 6734 H.13.06.1008/M.1599. M İ L L Î S A R AY L A R 109 Kemal Kahraman Tarihi çok eskilere dayanan bölgenin adıyla il- Haydarpaşa düzlüğü, adını Sultan Süleyman’ın gili başka rivayetler de mevcuttur. Bunlardan birisi ünlü vezirinden alır ki başta belirttiğimiz gibi bura- Bizans devrine aittir. Bizans İmparatoru Laskaris da eskiden Bizans İmparatoru Konstantinus’un bir (1204-1222) buraya, karşı yakadaki İstanbul man- sarayı olduğu kayıtlıdır.26 zarasını ve güneşin batışını seyretmek için özel bir Rivayete göre Sultan I. Ahmed (1603-1617) Di- saray inşa ettirmiştir: Heraeum Sarayı. Olimpos van-ı Hümâyûn’u Kavak Sarayı’nda toplamak iste- tanrılarının kraliçesi Hera’ya adanmış tapınak anla- miştir. Ancak, “Âdetlerimize göre Divan, Topkapı mında. Heraeum zamanla Harem olmuş. Sarayı’nda toplanır” denilerek bu isteği kabul gör- Bir diğeri Sürre Alayı geleneğiyle ilgili. Sürre memiştir. I. Ahmed, zamanın en büyük ekonomisi Alayı, İstanbul tarafından Üsküdar’a buradan geçi- ve deniz gücü olan Felemenk (Hollanda) Elçisi’ni yor. Yolculuk, Mekke ve Medine’deki Harem-i Şe- burada kabul etmiştir. rif ’e olduğundan ve bu toprağın Harem’le kesintisiz Saray geniş bir alana yayılmaktadır. Saray bah- bağlantısı olmasından dolayı hürmeten buraya Ha- çeleri ve binaları ihtiyaca göre sürekli tamir ve ba- rem adı verilmiştir. kıma tabi tutulurken,27 bulundukları arazi de padi- Kavak Sarayı’na dönecek olursak, Kanuni dev- şahların kullanımına göre değişim göstermektedir. rinden sonra buraya köşk, hamam, mescid gibi ila- Mesela Sultan I. Mahmud devrinde Üsküdar ve Sa- veler yapılmıştır. IV. Murad, Revan seferine gidiş ve lacak İskelesi yakınında “Hatice Sultan evkafına ait dönüşünü burada yapmış, bunun anısına Topka- saray arsası ve bahçesinin emlak-ı hümâyûna ilhak pı Sarayı’nda olduğu gibi sarayda denize nazır bir edildiğini” görüyoruz.28 mevkiye Revan Köşkü’nü ilave ettirmiştir (1636). Bundan kısa bir zaman sonra, Sultan III. Osman Bazı kaynaklarda Revan Kasrı veya Bağdat Kavak devrinde (1754-1757) ise Hasbahçe bölümünde Kasrı olarak da geçiyor. Hovhannesyan eserinde bu bulunan Hatice Sultan Sarayı yıkılmış; arazi komu- köşkün harap halini gördüğünü, daha sonra yıktı- tanlara, paşalara ve halka dağıtılmıştır. Padişahın rıldığını ifade ediyor.25 bu ihsanı nedeniyle bölgenin adı İhsaniye olmuş- Saray kompleksinde Sultan Süleyman, Sultan tur. Sultan III. Osman, harap olmuş Üsküdar Sara- Murad Han, Sultan Ahmed ve Mehmed Paşa adına yı’nın bulunduğu araziye Büyük ve Küçük İhsaniye köşk ve kasırlar, Sivri Kasır, Haseki Sultan Dairesi, mahallelerini yaptırarak birer cami inşa ettirmiştir. Bostancı Kışlası, zabitan konakları, çarşı ve dük- Geriye Kavak Sarayı kalmıştır. Bir başka rivayet, kânlar, hamam, değirmen, tabhane, hastane, cebe- araziyi III. Mustafa’nın dağıttığı şeklindedir. hane, tulumbacı kışlası, su deposu, çeşmeler, havuz, Daha sonraki dönemlerde yaşam tarzı değişerek ahır, mescid gibi yapılarla Kavak İskelesi (Hünkâr Osmanlı hanedanı adeta Üsküdar’ı terk etmiştir. İskelesi) bulunmaktaydı. Padişah sarayda iken sad- Özellikle Avrupa yakasında Beşiktaş bölgesi mer- razamlar, Paşakapısı adı verilen Asafhane’de gö- kez olmak üzere yukarıya, İstanbul Boğazı kıyıla- rev yapmışlardır. Paşakapısı adı günümüze kadar rına doğru yayılmış; buralarda saray, köşk ve yalı yaşamıştır. binaları yaptırmışlardır. Adeta “Nefs-i İstanbul”u İskelenin ötesinde ise bütün Osmanlı sarayla- seyretmenin bir cazibesi kalmamıştır. Kavak Sarayı rında bulunan geniş bir bahçe yer alıyordu ki adı ise bölgedeki diğer saraylar gibi eski işlevini kaybe- Kavak Bahçesi idi. Bahçenin yayıldığı alanda bugün derek kendi haline terk edilmiştir. Haydarpaşa Numune Hastanesi, Abdülhamid dev- rinde yapılan ve halen Marmara Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakülteleri olan muhteşem bina ile aşa- ğıda İngiliz mezarlığı yer almaktadır. Kısacası böl- 26 Hovhannesyan, a.g.e., s. 68. 27 BOA MAD.d 5549 H.29.12.1080 / M.1669; TS.MA.d 10130 gede saray için gereken bütün birimler mevcuttu. H.29.07.1096 / M.1684; Y. PRK.ASK 40-96 H.29.12.1113 / M.1701. 25 Hovhannesyan, a.g.e., s. 68. 28 BOA. TS.MA.d 4284 H.29.12.1156/M.1743. 110 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları İncicyan eserinde Üsküdar Sarayı’ndan bahset- bereket anlamına gelirdi. Padişah ve ailesi yapılan mez. Muhtemelen onun zamanında artık yok ol- hazırlıkların, bakım ve tamiratların sonunda salta- muştur. Hovhannesyan gibi o da Revan Köşkü’nü nat kayıklarıyla tebdil-i mekân eyler, bu sürece dâ- harap halde görmüştür. Melling’in 1805’te yazdığı hil olan saray erkânına ve civarda yaşayan ihtiyaç eserinde Kavak Sarayı bölgesi gösterildiği halde sahiplerine ihsan-ı şâhânelerde bulunurlardı. Bun- daha geniş anlamdaki Üsküdar Sarayı gösterilme- lar da “Ceyb-i hümâyûna” kayıt olunurdu.32 miştir. Bu da o tarihte yok olduğunu gösteriyor.29 Tepede Şemsipaşa (Şerefâbâd) adını taşıyan bir Arazisi parça parça yerleşime veya kullanıma saray, hemen aşağıda sahilde ise bir cami vardır. açılarak daralmıştır. Sultan III. Selim, 19. yüzyılın Kuşkonmaz Camii olarak da tanınmıştır. Caminin başında yeni kurduğu Nizam-ı Cedid ordusu için kuşların konamadığı kubbesinin üzerine paşanın İstanbul’dan uzakta bir kışla inşa ettirmek isteyince adına izafeten alışılmışın dışında hilal yerine güneş atıl durumdaki son saray bölgesi uygun bulunmuş- (şems) remzi konulmuştur. tur. Harabe halindeki Kavak Sarayı yıkılarak yerine Şerefâbâd Sarayı, 1775’te (I. Abdülhamid devri) yeni kışla inşa edilmiş, malzemesi yeni binada kul- önemli bir tamir geçirmiştir.33 Daha sonra yeniden lanılmış, artan bir kısım mermer parçalar Topkapı harap hale geldiğinden 1816’da Sultan II. Mahmud Sarayı’na götürülmüştür. Selimiye Kışlası, Üskü- tarafından yenilenerek yakınına Adliye Camii (Şe- dar’ın en önemli tarihî yapıları arasına girmiştir. Fa- refâbâd Camii) inşa edilmiştir. Caminin bugünkü kat eski saraylardan geriye pek bir şey kalmamıştır. Üsküdar Evlendirme Dairesi’nin önündeki heyke- lin bulunduğu yerde olduğu anlaşılıyor.34 Bir yan- gında yok olmuş, yeniden yapılmamıştır. Caminin Şiirlerde Kalan Saray yapımına Enderuni Vasıf tarafından düşülen tarih- Anadolu Yakası’ndaki “âbad” saray dizisinin bir te Şerefâbâd adı şöyle geçiyor: benzeri olan Şerefâbâd Sarayı’nın sınırlarını tespit İt’ibar edüb Şeref-âbâd’a ol şah-ı cihan etmek bugün mümkün değildir. Önceleri adı Şemsi Kıldı bu nev ma’bed-i âlî ile eşref-terin Paşa Köşkü imiş. Sultan Mahmud’dan sonra Acem Köşkü olmuş. Melling’de Sultan Köşkü olarak geçi- Sarayın adı, Nedim’in beyitlerinde şöyle geçiyor: yor. Padişah Köşkü de denmiş. Fakat en güzel ismi Vasf-ı hüsn-ü behçeti bir veçhile sığmaz dile III. Ahmed devrinden gelen Şerefâbâd Kasrı’dır.30 Gel Şerefâbâd’a gör şevketli hünkârım hele… Burayı Üsküdar Sarayı’nın bir parçası olarak Şerefâbâd içündür aslı amma kim bu nimetten düşünebiliriz. Çeşitli devirlerde yapılan ekleme- Bu şehr-i Üsküdar’a dahi külli hıssa peydadır. ler ve çıkarmalarla kapsadığı alan sürekli değişim (1141) göstermiştir. Bugün kaynaklara göre el yordamıy- la tahminde bulunabiliyoruz. Kanuni, II. Selim ve Sarayın kendisi olmasa da ondan kalan izler ha- III. Murad’ın musahibi olan Şemsi Paşa tarafından len mevcuttur. Şerefâbâd’a su getirmek için yapılan yaptırıldığından Şemsi Paşa Sarayı olarak da bilinir. bir “maksim” halen ayaktadır. Doğancılar’dan İm- Padişahın ilk “biniş yeri” bu saraydır.31 Biniş rahor’a giden yolun solunda yer alır. Maksim, su yeri saray geleneğinde tören ve teşrifatıyla önemli taksim yeridir. Kubbelidir, bir sıra kalın mermer, bir yer tutar. İstanbul’un çeşitli yerlerinde biniş ka- iki sıra tuğla ile yapılmıştır. Kitabesinde yapım tari- sır ve köşkleri vardır. Mevsimi geldiğinde, “göç-ü hi 1144’tür, yani M. 1731. Maksim, Şerefâbâd Kasrı hümâyûn vukuunda”, Üsküdar Sarayı’na “biniş ol- için yapılsa da Üsküdar’daki başka sebil ve çeşmele- dukta” bu Üsküdar halkı için büyük bir hareket ve re de buradan su verilmiştir. 29 Melling, a.g.e., s. 16. 32 BOA TS. MA.d 2352 H.29.12.1115 / M.1703. 30 Ünver, a.g.e., s. 35-43. 33 BOA SM. 112 -5647 H.18.01.1189 / M.1775. 31 Hovhannesyan, a.g.e., s. 63. 34 Kolağası Mehmed Raif, a.g.e., s. 58. M İ L L Î S A R AY L A R 111 Kemal Kahraman Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan İbrahim binalar mevcuttu. Sultan III. Mustafa sarayı ge- Paşa’nın ünlü haritasında maksimin renkli bir şe- nişletmek istemiş, fakat yanındaki dul bir kadına ması vardır. Maksimin İhsaniye tarafına açılan ka- ait mülkü alamadığından bunu gerçekleştireme- pısının yanında sebil vardır. Konyalı, bu sebilin bir yince sarayı yıktırarak arazisini bölge sakinlerine ara yol açma bahanesiyle yıkılma tehlikesi geçirdi- devretmiştir. ğini, gazetelerdeki kampanyasıyla bunu önlediğini 17. yüzyılda bu bölgede I. Ahmed tarafından söylüyor.35 Şerefâbâd Sarayı zamanla terk edilmiş, Şevkâbâd Kasrı, III. Ahmed devrinde ise Fera- saray çevresindeki arazilerin padişah vakıfları tara- habad Yalısı yaptırılmıştır.38 Fakat konumuz açı- fından özel şahıslara kiraya verilerek kullanılması sından önemli olan dönem, daha geride olan III. sağlanmıştır.36 Murad devridir (1546-1595). Çünkü günümüze kadar geçerli olan isim bu padişah zamanına aittir. Yalnız Üsküdar yakası değil, Boğaz’a bugün kim- Eski Beylerbeyi Sarayı liğini veren bazı yapılar açısından bu dönem çok Üsküdar sarayları arasında günümüze kalan en önemlidir. önemlisi ve en büyüğü Beylerbeyi Sarayı’dır. Bu bir 1570’li yıllarda Sultan III. Murad tarafın- biniş kasrı değil, bir yazlık saray durumundadır. Sa- dan Şemsipaşa tarafında Şerefâbâd Sahil Saray-ı rayın bulunduğu bölgenin tarihi Doğu Roma İmpa- Hümâyûnu yaptırıldı. Dönemin ünlü gökbilimcisi ratorluğu’na kadar gidiyor. Doğu Roma İmparatoru ve matematikçi Takiyuddin, Sokollu Mehmed Pa- II. Konstantinus (578-582) Beylerbeyi bölgesinde şa’nın desteği ve padişahın fermanıyla bu devirde kubbesinin üzerinde büyük bir haç olan kilise yap- Tophane’de bir rasathane yaptırmıştır (1577). Daha tırmış. Bölgenin adı kiliseye atfen Rumca haç anla- sonra bu rasathanenin bugün semtine adını veren mına gelen “Stauros” olmuş. Kandilli’ye taşındığını görüyoruz. Daha sonra İmparator Justinianus, bu kilisenin Takiyuddin’in bir başka özelliği, rivayete göre yanına bir saray ilave ettirmiş. 1352 yılında Orhan bugün Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu arazinin Bey zamanında Üsküdar bölgesinin fethinden son- ona ait olmasıdır. Çocuğu olmadığından, arazi dev- ra burası Türkçeye uyarak İstavroz veya İstavroz lete geçmiştir. III. Murad devrinin bir başka önemli Bahçesi olarak tanınmış. Evliyâ Çelebi de Seyahat- yapısı, padişah fermanıyla Beşiktaş sırtlarına yap- name’sinde bölgeyi İstavroz olarak adlandırıyor. tırılan Yahya Efendi Camii ve dergâhıdır. Yapılan Fakat isimle ilgili onun kendine göre yorumları önemli binalar, bölgeye adını vermektedir. var. “Derya mahluklarından istavriz (balığı) bölge- Şimdi konumuz açısından en önemli yapıya ge- de çok olduğundan” buna Rumca galat “İstavroz” lelim. III. Murad ve III. Mehmed devirlerinin ünlü deniyor.37 sadrazamı Arnavut Koca Sinan Paşa, pek de mak- Osmanlı dönemine ait bu bölgede bilinen en bul olmayan oğlu Mehmed Paşa’yı Rumeli Beyler- eski yapı II. Selim’in kızı Gevherhan Sultan adına beyi yapar. Mehmed Paşa bugünkü Beylerbeyi’nde yapılan saraydır ki İstavroz Bahçesi Sarayı olarak sahilde bir yalı yaptırır. Semte adını veren Beyler- bilinir. Gevherhan, Kaptan-ı Derya Piyale Paşa ile beyi işte bu Mehmed Paşa’dır. 17. yüzyılda I. Ah- evlenmiştir. Sultan IV. Murad bu sarayda doğdu- med tarafından aynı bölgede Şevkâbâd Kasrı, III. ğundan sarayı ve çevresini çok severdi. İstavroz’un Ahmed devrinde Ferahabad Yalısı yaptırılmıştır. üstündeki Çamlıca tepelerinde onun yaptırdığı Bölge İstavroz Bahçesi olduğundan buradaki saray- lar da İstavroz Sarayı olmuştur. 35 Konyalı, a.g.e., c. 2, s. 142. 36 Evkaf-ı hümâyûndan Üsküdar Şerefâbâd Sarayı civarın- daki Ayazma ve sultan sarayına ait olan ve bazı kimsele- re icar olunan arsalarla ilgili belge için bkz. TS.MA.d 5466 H.29.12.1172/M.1758. 38 Joseph Freiherr von Hammer-Purgstall, Constantinopolis und 37 Evliyâ Çelebi, a.g.e., s. 228. der Bosporus, Bibliyo Verlag, Osnabrück 1967, s. 307. 112 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Tünel, Beylerbeyi Sarayı I. Mahmud, annesi adına Ferahfeza Kasrı’nı yap- Padişah yumuşak havası ile meşhur olan İstav- tırdı. I. Abdülhamid zamanla İstavroz Sarayı’ndan roz’daki bu yeni saraya taşınıyor. “Nakl-i hümâyûn”, kalan Hırka-i Şerif Dairesi’nin bulunduğu kıyıya Muharremin beşinci (4 Haziran 1832) Pazartesi kendi adını alan tek minareli bir cami, yanına bir günü gerçekleşiyor. “Şeyhülislam, vezirler, sadra- muvakkithane, bir hamam ve müştemilatını yaptır- zam, ulema, devlet erkânı, has hademe ve padişahın dı (Hamid-i Evvel Camii 1778). II. Mahmud camiyi kulları fevc fevc gelip bu yüce sarayı temaşa ediyor”.40 tamir ettirmiş, bir minare ilave ettirmiş ve bahçe Türk evi tarzında yapılan saray, Harem ve Mâbeyn duvarlarını yenilemiştir.39 Bölge bir bakıma padi- daireleri, ara sofalar, Zülvecheyn Salonu, hizmet- şahların özellikle yaz aylarında kullandıkları has- kâr daireleri, hamamlar, mutfaklar ve ahırdan bahçe olarak kullanılmış, yerleşim özelliği de hızla oluşuyordu. gelişmiştir. “Burası Doğu’nun ve Batı’nın bütün güzellikle- II. Mahmud, İstavroz Sultani Bahçesi’nden ve riyle donatılmıştı. Son derece ince süslenmiş tavana İstavroz Sarayı arsalarından satılan yerlerden bir narin çiçek demetleri çizilmişti. Sultan Mahmud’un kısmını sahiplerinden satın alarak buradaki araziyi yazlık sarayı Boğaz’daki en şık yapıydı.”41 bütünleştiriyor. Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa yalısının bulunduğu yerde bir ahşap saray yaptırı- yor (1829 -1832). İnşaat kalfası Kirkor Amira Bal- yan’dır. İşte bu eski Beylerbeyi Sarayı ya da İstavroz 40 Ahmet Lütfi Efendi, Vakanüvis Ahmed Lütfi Efendi Tarihi, haz. Yücel Demirel, c. 2-3, YKY, İstanbul 1999, s. 748-49; Kon- Sahilsarayı’nın ana binası oldukça büyüktü. yalı, a.g.e., c. 2, s. 163. 41 Miss Julia Pardoe, Şehirlerin Ecesi İstanbul, çev. Banu Büyük- 39 Tayyarzade Ahmed Ata, Tarih-i Ata, İstanbul 1293/1878, c. 5, kal, Kitap Yayınevi, İstanbul 2004, s. 488-490. s. 19; Konyalı, a.g.e., c. 2, s. 162. M İ L L Î S A R AY L A R 113 Kemal Kahraman II. Mahmud’un yaz aylarında üç dört ay kaldı- Yaklaşık 3000 metrekareye oturan saray binası- ğı bu sarayda 1833 yılında Şehzade Abdülmecid’in nın Üsküdar tarafı Mâbeyn-i Hümâyûn, Beylerbeyi bed’-i besmele-i şerîfe ya da hatim merasimi icra tarafı Harem ve Valide Sultan Dairesi olarak düzen- edildi.42 Hünkâr İskelesi Anlaşması münasebetiyle lenmiştir. İki katta 6 salon, 24 oda, bir hamam ve iyi ilişkiler içinde bulunulan Rus Çarı’nın gönder- bir banyo bulunur. Sarayın taşla kaplanan dış süs- diği Petersburg Fabrikası’nda üretilen hediyelerle lemelerinde ve özellikle giriş cephelerinde Neo-Ba- 1834’te burada bir sergi düzenlendi. Sergiye Rus rok üslup hâkimdir. Sefir Pontiv nezaret etti. Prens Napolyon da dâhil Sarayın genelinde ise Rönesans ve Barok, Doğu birçok Batılı ülkenin prensleri burada ağırlandı. üslubuyla kaynaştırılmıştır. Bahçeleri parter ve ha- Amerikalı Profesör Mr. Smith o zaman yeni icad vuzlarında oval biçimlerin hâkim olduğu Fransız edilen telgraf makinasını Amerika’dan getirerek Barok tarzındadır. Fakat daha sonra keskin geomet- Sultan Abdülmecid’in huzurunda bu sarayda bir rik şekiller kullanılarak bu stilden uzaklaşılmıştır.44 uygulama yaptı. Sarayın iki salonuna kurulan ma- İç yapısında Türk evi planına uygun olarak merkezî kinalardan mors alfabesi ile soruldu: bir sofa ve ona açılan odalar şeklinde bir kompozis- -Fransız gemisi geldi mi? yona sahiptir. -Avrupa’dan ne haber? Sarayı yaptıran Sultan Abdülaziz, Sultan Ab- Padişah memnun olarak “Maşallah, maşallah” dülmecid’in Batılılaşma döneminden sonra halk- diye karşıladı. ta oluşan tepkilere cevap mahiyetinde alaturka bir 1851 yılında eski Beylerbeyi Sarayı’nda, içinde eğilime sahiptir. Bu nedenle Beylerbeyi Sarayı süs- Sultan Abdülmecid bulunduğu bir sırada yangın lemelerinde Dolmabahçe Sarayı’ndan farklı bir şe- çıkmış, ana bina büyük hasar görmüştür. Bundan kilde Doğu, İslâm, hatta Endülüs üslubunu görmek dolayı sarayın uğursuz olduğu düşünüldüğünden mümkündür. sultan, valide sultan ve harem karşıya, (Eski) Çı- Abdülmecid tuğralarının dışında herhangi bir rağan Sarayı’na taşındı. Fakat yıllar sonra yeni bir yazının bulunmadığı Dolmabahçe duvarlarının yangın tehlikesinden korkan Sultan Abdülaziz ana aksine burada geleneğe uyarak tavanları zarif ta- binayı yıktırarak yerine bugünkü kâgir Beylerbeyi lik, sülüs ve nesih hatlarla yazılmış beyitler süsle- Sarayı’nı yaptırmıştır (1863-1865). Yangından her- mektedir. Oysa hattat olan Sultan Aziz değil, Sultan hangi bir zarar görmeyen set bahçelerindeki ahır ve Abdülmecid’dir. köşkler ile tünelin, II. Mahmud devrindeki şekliyle Bununla beraber Sultan Abdülaziz, Osmanlı varlığını koruduğu sanılmaktadır. saray geleneğine uyarak belli sanatlarda uzman- Bugünkü şekliyle Beylebeyi Sarayı, 21 Nisan laşmıştır. Bunların başında musiki gelmektedir. 1865 Cuma günü törenle hizmete açılmıştır. İnşaatı Kendisi bir bestekârdır. Valse Davet, Hicazkâr Sirto, Ebniye-i Şâhâne Serkalfası (saray başkalfası) Sarkis Gondol Şarkısı onun önemli besteleridir. Bu neden- Balyan tarafından gerçekleştirilmiştir. Bina eminli- le yaptırdığı saraylarda klasik müzik sembolleri de- ği görevini Mehmet, Mahmut ve Rıfat Efendi adın- korasyon unsuru olarak çokça kullanılmıştır. da üç şahıs yürütmüştür. Bina, bodrum üzerinde Ayrıca resimle yakından ilgilidir. Bizzat başarı- yükselen iki kattan oluşur.43 lı çizimleri olduğu gibi, bugün resim dalında Millî Saraylar Koleksiyonu, varlığını büyük ölçüde ona borçludur. Fiziki özellikleri de önemli olan, boyu iki metreyi geçtiği, şehzadeliğinde spor yaptığı bi- 42 Lütfi Efendi Tarihi, s. 655-56. linen Sultan Aziz’in iki de önemli tutkusu vardı: 43 Beylerbeyi Sarayı inşası ile ilgili detaylı bilgiye arşiv denizcilik ve avcılık. Buna göre özellikle Beylerbeyi kaynaklarına (BOA) dayanan Cengiz Göncü’nün çalışmala- rından ulaşılabilir: Cengiz Göncü, “Beylerbeyi Sarayı’nın İnşa Süreci, Yerleşim Düzeni ve Kullanımı Üzerine İncelemeler”, 44 Yasemin Acaralp, “Beylerbeyi Sarayı’nın Tarihî Bahçesi”, Milli Milli Saraylar, S. 6, 2010, s. 31-46. Saraylar, S. 7, 2011, s. 42. 114 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Sarayı denizcilik ve av temalı süsleme ve dekoras- sebze ve meyveler yetiştirilirdi. İtalya’dan, Malta’dan yonlarla zenginleştirilmiştir. gelen meyve fidanları vardı. Meyve ağaçlarında Kısacası Beylerbeyi Sarayı iç mekânlarında ge- mevsiminde o kadar çok şeftali, kayısı, erik, ayva, rek mimari gerek tefriş unsurlarında Sultan Ab- incir ve ceviz yetişiyordu ki fazlası bölge halkına sa- dülaziz’in bütün bu özelliklerini gözlemlemek tılmaya bile başlandı.47 mümkündür: İslâm sanatları, dekorasyon, müzik, O yıllarda İstanbul zaten bostanları, sebzeleri tablo, denizcilik, avcılık… Sultan, ressamlara fikir ve meyveleriyle meşhurdu. Beylerbeyi’nin arka- ve ilham vermesi için deniz ve gemi temaları işle- sında bostanlar olduğu gibi Çengelköy tarafındaki yen desenler çizmiştir. Bugün bu desenler Avrupa kirazlarıyla meşhur tepe adını buradan alıyor (Ki- başkentlerinde sergilenmektedir. razlıtepe). Sarı Köşk’ün karşısında güvercinlik ve Öte yandan Beylerbeyi semti saray erkânının tavukluk bölümleri vardı. Yani saray dışa bağımlı bu bölgede oturması nedeniyle seçkin bir nüfusa değildi. Bahçelerinde kendi mutfakları için sebze, sahip olmuştur. Boğaziçi’ndeki benzeri yerleşimler meyve, tavuk, yumurta yetiştiriyordu. Günümüzün arasında öne çıkarak “teşrifat meraklısı beyzade ta- bağımlı hayat tarzında bunlar ilginç ayrıntılardır ve kımının oturduğu kibar bir semt” haline gelmiştir. model özelliği taşımaktadır. Edebiyatımızda ve hatıralarda bununla ilgili birçok Tepeye doğru setlerden oluşan bahçelerinde Ser- metin mevcuttur.45 dâb Kasrı (Mermer Köşk), Sarı Köşk, Ahır Köşkü, kıyıda Şevkâbâd Yalısı ve başka yalılar bulunmak- taydı.48 Beşiktaş Sahilsarayı bütün “daire-yi aliyye”- Bahçeler ve Ek Binalar yi almaya yetecek büyüklükte iken Beylerbeyi ona Beylerbeyi Sarayı bahçeleri ve ek yapıları önem- nispeten küçüktü. Yine de şehzadeler yazın buraya lidir. Çünkü eski saray yapılarına ve izlerine bu- taşındığında eğitim devam edebiliyordu. ralarda rastlamak mümkündür. Eski saraydaki Bahçelerde yer alan bronz heykeller ayrı bir yangından bu bölge zarar görmemiştir. Set Bahçe- önem taşımaktadır. Bunlar Sultan Aziz tarafından leri adı verilen ve kıyıdan karaya doğru kademeli Fransa’da (P. L. Bouillard) yaptırılmıştır. Araların- olarak yükselen bahçelerde özel bir peyzaj ve bitki da, Sultan Aziz’i at üzerinde gösteren heykel, bir ilk örtüsüyle havuzlar, bronz heykeller, yürüyüş yolla- olması bakımından dikkat çekicidir. Geyik, at, as- rı, merdivenler, havuzlar ve ek binalar mevcuttur. lan, boğa gibi heykeller daha sonra başka saraylara Manolya, kayın, sedir, porsuk, karaağaç gibi anıtsal dağıtılmıştır.49 ağaçların yanında çeşitli süs bitkileri bakımından Bugün o döneme ait heykellerin bir kısmı çe- da çok zengindir. İngiliz seyyah Pardoe bahçeleri şitli şekillerde saray envanterinden çıktığından şöyle tasvir ediyor: resmî ve özel kuruluşların bahçelerinde görüle- “Arkadaki tepede teraslar halinde ve her biri ayrı bilmektedir. Kadıköy Altıyol’daki boğa heykeli, bir ülkeden gelen bahçıvanın gözetiminde İspanyol, Emirgan ve Yıldız parklarındaki, Taksim Divan İtalyan, İngiliz, Alman, Fransız bahçeleri vardı. En Otel’in önündeki, hatta Ankara’da TBMM bahçe- dipteki terasta Kuğu Gölü denen büyük sığ havuzda sindeki geyik heykelleri böyledir. Müze ortamında Sultanın çok sevdiği otuz kadar kuğu yüzüyor. Gölün korunmadıklarından pek de iyi durumda oldukla- elli metre gerisinde beyaz mermerden yapılmış açık rını söyleyemiyoruz. hava hamamı mevcuttu”.46 Bahçelerde sadece süsleme unsurları yoktu. Buralarda Mâbeyn ve Matbah-ı Âmire için çeşitli 47 MSHHA., CMH., nr.40, lef 23. 48 Konyalı bu bölgede II. Mahmud’un İstavroz ve Beylerbeyi Sarayı olmak üzere iki saray yaptırdığını belirtiyor. Konyalı, 45 Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zamân, MEB Yayınları, Ankara 1969; a.g.e., c. 2. s. 213. 1829’da yapılan sarayın eski Beylerbeyi Sara- Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, Say Yayınları, İstanbul 2006. yı olduğunu tahmin ediyoruz. 46 Miss Julia Pardoe, a.g.e., s. 488-490. 49 Milli Saraylar, S. 7, 2011, s. 19-39. M İ L L Î S A R AY L A R 115 Kemal Kahraman Mermer (Serdâb) Köşk, Sultan II. Mahmud dev- rinde yapılan ahşap sarayın bir birimidir. Yangında zarar görmemiş, günümüze kadar ulaşmıştır. Dış yüzeyinde ve iç dekorasyonunda mermer kullanıl- dığı için bu ad verilmiştir. Mahmud Köşkü olarak da bilinir. Serdâb, serinlemek için girilen mekân, padişah saraylarında iki yanında oda bulunan sofa gibi anlamlara sahiptir. Köşk bu tanıma uymakta- dır. Tek katlı ampir üslupta bir yapıdır. Giriş salo- nunda fıskiyeli bir havuz yer alır. Köşkün ön (Bo- ğaz) tarafında 80 x 30 m boyutlarında gayet büyük bir bahçe havuzu vardır. Sarı Köşk, dördüncü set bahçesindedir. Adını, dış yüzeyinde kullanılan taşın renginden alır. Din- lenme amaçlı yapılan köşk, bodrum üzerinde iki Güzel ağaçların gölgesinde gezinti yapmak “va- kattan oluşur. Üst kata Barok bir merdivenle çıkı- cip olan” böyle bir mekânı sultanların ihmal etmesi- lır. Duvarlarında deniz resimleri vardır. Aynı sette ni düşünemeyiz. Bölgede tarihten bu yana bir saray güney kısımda yer alan Ahır Köşkü (Has Ahır) pa- ya da kasır bulunmuştur. Üsküdar’ın yukarı sınır- dişahın atlarının bakımı için yapılmıştır. İçinde bir larında, Küçüksu Deresi ile Göksu Deresi arasında havuz ve atlar için yirmi bölme vardır. Duvarları av yer alan kasır, Göksu Kasrı olarak da biliniyor. Bu hayvanları ve at resimleriyle süslenmiştir. da Ihlamur Kasrı gibi, sultanların Boğaz’daki biniş Beylerbeyi Sarayı ile ilgili olarak bilinmesi gere- kasırlarından birisidir. Daha önce “iki su arasında” ken diğer önemli yapı, tarihî tüneldir. Eski sarayın büyük bir bahçe vardır. Bahçe, Sultan I. Mahmud bakiyesidir. II. Mahmud zamanında eski sarayın devrinde bozdurularak Sadrazam Divitdar Emin altından Beylerbeyi-Üsküdar yoluna geçit vermek Mehmed Paşa tarafından 1163 (1751) yılında sul- için yapılmıştır (1832). Yakın zamana kadar bu tan için küçük bir köşk / saray yaptırılmıştır.51 amaçla kullanıldıktan sonra bugün ulaşıma kapa- Döneminde en çok değer verilen yapıdır. Bü- tılarak sanat galerisi haline getirilmiştir. Aynı dö- yük bölümü tek katlıdır. Yalı şeklindedir. Önde neme ait olmak üzere sarayın girişinde solda ve dış denize doğru kazıklar üzerinde oturan üç kollu bahçenin altında som mermerden yapılan (1829) tezhiplerle bezenmiş divanhane vardır. Geride ge- iki çeşmeyi Yesârîzâde Mustafa İzzet’in zarif talik niş bir sofa ile iki katlı bölüm yer alır. Zamanla hattıyla beyitler süslemektedir. yıpranıp yıkılmış, III. Selim devrinde tamir edi- lerek yeniden yapılmıştır. Melling, bu dönemin çizimlerini yapmıştır.52 Küçüksu Kasrı Evliyâ Çelebi’ye göre, mühendis ve şehremini Göksu Deresi, Evliyâ Çelebi’ye göre bir âb-ı ha- Yusuf Efendi’nin yaptığı bina ahşap ağırlıklıdır. Ya- yat nehridir: nında büyük bir havuz vardır. Sultan III. Selim kasrı “Âlem dağlarından berü cereyan edüp iki cânibi tamir ettirerek yakınına annesinin hayrına güzel bir dıraht-ı müntehalarla zeyn olmuş bağlardır. Cümle çeşme ilave ettirmiştir. Göksu’da padişah sarayına uşşakan bu nehirden teferrücgah kuraları çemen- mahsus un öğüten bir değirmen de vardır.53 zarına varup her secere-i tayyibenin sayesinde taraf 51 Sedat Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, DGSA Yayınları, c. 2, taraf uşşakan zevk u safa ederler bir vacibü’s seyr İstanbul 1974, s. 238. Göksu’dur.”50 52 Sedat Hakkı Eldem, İstanbul Anıları / Boğaziçi Anıları, Aletaş Alarko Yayınları, İstanbul 1979, s. 301-302. 50 Evliyâ Çelebi, a.g.e., c. 1, s. 227. 53 İncicyan, a.g.e., s. 103-104. 116 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Küçüksu Kasrı (S. Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, s. 249) Sultan II. Mahmud’un da Göksu Çayırı’nı çok Sarayı’nın tefrişinde de görev alan Fransız sanatçı sevdiği ve buradaki eski kasrı kullandığı kaynak- Charles Sechan yapmıştır. larda geçiyor. Eski kasır külliyesi içinde kasır binası Alçı kabartma ve kalem işi süslemeleri, İtalyan dışında bir namazgâh, cami, çeşme ve hamam yapı- mermeri ile süslenmiş şömineleri, her bir odada larının bulunduğu biliniyor. Fransız yazar Flaubert ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, 19. yüzyıl 1850 gibi buralara geldiğinde “sultanın çürümüş ve Avrupa tarzı mobilyaları, tablo ve halılarıyla Kü- suya sarkan eski köşkünü, dört köşe küçük güzel çüksu Kasrı halen eşsiz bir sanat müzesi görünü- çeşmeyi ve arkada bir karakolu” görüyor.54 mündedir. Sarayın aynaları, avizeleri, mobilyaları Sultan Abdülmecid, eski kasrı yıktırarak Dol- ve döşemeleri çok güzeldir. Özellikle ancak Dol- mabahçe Sarayı ile aynı tarihlerde (1856) hassa mi- mabahçe’de görülebilen döşemeleri, değerli ağaçlar marı Nikogos Balyan’a bugünkü kasrı yaptırmıştır. kullanarak kündekârî usulüyle yapılmış eşsiz sanat Bugüne ulaşan kasır zeminle beraber üç katlı, örnekleridir. Ayna çerçevelerinde ve duvarlarda yığma tekniğiyle yapılmış kâgir bir binadır. Zemin Sultan Abdülmecid tuğrası görülür. katında mutfak, kiler ve hizmetli odaları vardır. Üst Cumhuriyet devrinde Atatürk ve Celal Bayar katlarda ise sofa ve odalar yer alır. Dış yüzey süs- tarafından kullanıldığı için banyo ve lavabolarına lemelerinde Ihlamur Kasrı’nda olduğu gibi Barok ilaveler yapılmıştır. Kasrın arkasındaki Bostancılar bir taş işçiliği hâkimdir. İç yapısı Türk evi planına Camii bir zaman yıkılmışken, son yıllarda minare- uygun olan binanın çevresi zarif demir parmak- siyle birlikte yeniden restore edilerek ibadete açıl- lıklarla çevrilidir. İç dekorasyonunu Dolmabahçe mıştır. Karakolhane ise kaybolmuştur. Tıpkı Dol- mabahçe Karakolhanesi gibi. 54 Gustave Flaubert, a.g.e., s. 369. M İ L L Î S A R AY L A R 117 Kemal Kahraman Eski Küçüksu Kasrı (Antoine-Ignace Melling, Küçüksu Kasrı, s. 26) Diğer Saraylar Üsküdar’da çeşitli kaynaklarda geçen başka sa- Kandilli sırtları Boğaz’a hâkim manzarası nede- raylar da mevcuttur. Mesela, Selimiye Kışlası’n- niyle hep padişahların dikkatini çekmiş ve bura- dan sonra Haydarpaşa düzlüğünde eskiden Büyük ya bir bina inşa ettirmişler. Akıntıburnu’nda kaya Konstantinus’un bir sarayı olduğu rivayet ediliyor. üzerinde bir mevkidir. Düz arazisi az olduğundan Bizans döneminden Küçük Çamlıca eteklerinde bağ bahçeleri azdır. Rivayete göre Sultan IV. Murad Briyas Sarayı veya eski adıyla Damatris Sarayı oldu- bölgeyi çok severdi.55 Revan seferine giderken bu- ğu biliniyor. Fakat onlardan iz kalmamıştır. rada bir saray yapılmasını emrediyor. 1042’de dön- Osmanlı devrinde çok ilgi gören bir bölge ol- düğünde saray hazırdır. Padişah yaz mevsimi için duğundan çok sayıda sultan ve paşa “sarayları” buraya taşınıyor. Şehzadesi Mehmed burada doğu- mevcuttur. Bunlar görkemli olabilirler ama pa- yor. Bu vesileyle kutlama için tepeler, ağaçlar 7 gece dişah sarayları gibi geniş arazileri kaplamıyorlar. kandil donanması ile süslendiği için bu mevkinin Büyük konaklar için dilimizde mevcut olan “saray adı Kandilli oluyor.56 yavrusu” söyleminde olduğu gibi, gösterişine bi- naen saray olarak adlandırılmış olmalıdırlar. Şim- di kaynaklarda adı geçen ve günümüzde izi kalma- yan bazı saray yapılarını varsa mekânlarına göre 55 Evliyâ Çelebi, a.g.e., s. 227. sıralayalım: 56 Kolağası Mehmed Raif, a.g.e., s. 210. 118 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları IV. Mehmed devrinde saray tamir ediliyor, bir Ak Mehmet Paşa Sarayı: Bugüne izi kalmamış hamam ve çeşme ilave ediliyor. Nevâbad Sarayı olan sarayın Doğancılar Meydanı civarında olduğu adını alıyor. Saray zamanla harap olduğundan I. tahmin ediliyor. Gayet gösterişli bir yapıymış. Paşa, Mahmud devrinde oradaki halka satılmıştır (1116- Enderun’da yetişmiş; Şam valiliği, Azak Kalesi mu- 1748).57 I. Abdülhamid devrinde de bir kısım arazi hafızlığı yapmış. Evliyâ Çelebi’nin de yakın dostu. vakfedilmiştir. Sultan Aziz devrinde Kandilli tepe- Vefatı 1075 (1665). Doğancılar tepesinde olduğu sine Adile Sultan Sarayı yaptırıldı. İnşaat, Sultan kayıtlı bir de Hacı Ahmet Paşa Sarayı vardır. Aynı Aziz’in kız kardeşi Adile Sultan için Sarkis Balyan bölgede bunların dışında Doğancılar Sarayı ve Sü- Kalfa tarafından gerçekleştirildi. Halen okul olarak leyman Paşa Sarayı kayıtlarda mevcuttur. kullanılmaktadır. Abdullah Molla Köşkü: Sultan II. Mahmud’un Kandilli’nin güneyinde bulunan Papaz Koru- kadınlarından Tiryal Hatun’a ait Büyük Çamlıca su’nu IV. Mehmed, Vani Mehmed Efendi’ye ihsan Sarayı’nın yanında idi. Köşk, Hazine-i Hassa arazi- etmiştir. Bölge, padişahların diktiği serviler ve sine bitişik idi. Molla sarayın hekimbaşısı idi. Şair “gayet memduh-ı âlem” olan incirleriyle meşhur- Abdülhak Hamid’in dedesi, saray baştabibi Behçet dur. Zamanında güzel ve bol ağaçlı bir sahil olan Efendi’nin kardeşi idi. Vefatı 1853’tür. Kuleli’nin arkasındaki tepede Kanuni Sultan Sü- Ayşe Sultan Sarayı59: Salacak’ta olduğu tahmin leyman’ın bir köşkü ve bahçesi vardı. Duvarlarının ediliyor. Mihrimah Sultan’ın kızı Ayşe Sultan adı- kalıntıları mevcuttur. Sadrazam İbrahim Paşa za- na yapılmıştır. Bazı kaynaklarda Zeynep Kamil’deki manla terk edilen bu sarayın taşlarını Kağıthane’de Nasuh Paşa Sarayı ile Rüstem Paşa Sarayı da Ayşe yaptırdığı köşkün inşasında kullanmıştır (1134). Sultan Sarayı olarak geçiyor. Ayşe Sultan’ın kabri Çengelköy tepelerinde “Aya Atanas” ayazmasına Aziz Mahmut Hüdayi Türbesi’nin yanındadır. Daha kadar bu eski sarayın suyolları vardı. Kuleli’nin ya- önce kapalı iken çatısı yıkıldığından üstü açık bir nında, sahilde padişaha ait köpeklerin barındığı bir türbe haline gelmiştir. Kitabesi yoktur. bina mevcuttu.58 Beyhan Sultan Sarayı: Sultan İbrahim’in kızı Adile Sultan Kasrı: Koşuyolu ile Altunizade ara- Beyhan Sultan’ın Akıntıburnu’nda yalısı vardı. II. sında 354 dönüm arazi üzerindedir. Sultan Aziz’in Mahmud devrinde tamir edilmiş ama sonra kay- kardeşi Adile Sultan için yapılmıştır. 1853’te Sar- bolmuştur. Beyhan Sultan, 1700’de ölmüştür. Kabri, kis Balyan tarafından inşa edilmiş olup halen Kanuni Türbesi’ndedir. kullanılmaktadır. Saray yapılarının dönemlere ve kaynaklara göre Av Köşkü: Adile Sultan Kasrı’nın bahçesinde adları değişebilmektedir. Bu nedenle bazılarında Altunizade Camii yakınındadır. Sultan Aziz için tekrarlar söz konusu olabilir. Yani farklı isimler aynı 1856’da yapılmıştır. Sultan av için bölgeye gel- sarayı işaret edebilir. Biz yine de kaynaklarda geçen diğinde kullanmıştır. Mimarı Balyan Kalfa’dır. belli başlı saray adlarını buraya almak istiyoruz. Zemini zarif çinilerle kaplı ahşap bir yapıdır. Ya- Koca Mehmet Paşa Sarayı, Harem’de Cinci Hoca nında güzel bir su deposu vardır. Kasrın suyu Sarayı, Şemsipaşa’dan sonra Salacak yolunda Sarı- Çamlıca’daki bir pınardan geliyordu. Çevre yollar taş İskelesi ve III. Ahmed’in annesine mahsus Va- açılırken başka kasırlarda olduğu gibi buranın su- lide Sarayı. Başka bir kaynakta III. Murad devrine yolu da bozulmuştur. Kasrın yanında bir de güzel ait Atik Valide Sultan Sarayı ile Ayazma Bahçesi ve mermer çeşme vardır. İskelesi. Daha sonra Ayşe Sultan Sarayı ve Taş Li- manı geliyor. Salacak ve Ayazma İskelesi arasında Sadrazam İbrahim Paşa Sarayı. 57 İncicyan, a.g.e., s. 105. 58 İncicyan, a.g.e., s. 105. 59 TS.MA.d 3377 H.29.12.1171/M.1757. M İ L L Î S A R AY L A R 119 Kemal Kahraman Salacak bölgesinde Fatma Sultan Sarayı ve Bah- Sultan Bahçeleri çesi, Hatice Sultan Sarayı60, Defterdar Mustafa Paşa Üsküdar’da saraylarla beraber padişahlara mah- Sarayı, Kız Kulesi’nde Sadrazam (Sokollu) Meh- sus meşhur bağ ve bahçeler vardı. Buralarda mev- med Paşa Sarayı, Haydarpaşa Kasrı ve Sahilsara- simine göre çeşit çeşit meyve ve sebze yetiştirilirdi. yı. Selimiye’de Sultan III. Mustafa Sarayı. Kız Ku- Sultan veya hanedan üyeleri bu bahçelerde atlı veya lesi’ne Rumlar “Artta”, Batılılar “Maiden’s Tower” yaya gezintiye çıkardı. Yorulduklarında dinlene- veya “Leander’s Tower” diyorlar. Bu da Üsküdar’ın cekleri biniş kasırları mevcuttu. Bunlardan birisi saltanat yapıları arasında sayılabilir. 1143’te tahta Kandilli Bahçesi’ydi. İçinde Mimar Sinan tarafın- çıkan Bizans İmparatoru Kyr Manuel tarafından dan yaptırılmış bir kasır vardı. Çamlıca Bahçesi ve yaptırılmıştır.61 içindeki kasır IV. Murad’ın eseridir. İstavroz Bah- Kuzguncuk tarafına dönersek, burada I. Ah- çesi, Beylerbeyi Sarayı ve çevresinde yer alır. Üskü- med’in kızı Hanzade Sultan Sarayı, Latif Paşa Sarayı dar Bahçesi, bugün pek az izi kalmış olan Üsküdar ile Paşalimanı’na (Öküz Limanı) adını veren Piya- Sarayı bahçeleridir. lepaşa Sarayı önemlidir. Rivayete göre İstavroz te- Bu bahçelerin her birisinde yüz-iki yüz kadar pesinde Sultan II. Selim’in kızı Güzerhan Sultan ile görevli bahçıvan (bağban), hünkâr ahırları ve tavla eşi Piyale Paşa’ya ait saray ve bahçeler vardı.62 Öküz vardı. Saraya mahsus bir küheylan da hazır bulu- Limanı’nda sahilde Kaya, Sultan Bahçesi ve içinde nurdu. Kaya Sultan Bahçesi’nde Piyale Paşa havuzu Sarayı. Kaya Sultan IV. Murad’ın kızı ve Melek Ah- meşhurdu. Denize bakan tepe üzerindeki tek katlı met Paşa’nın eşidir. kasrın önündeydi. Bunların dışında Büyük ve Kü- Sultantepe’de Mihrimah Sultan Sarayı, cami (İs- çük Çamlıca, Doğancılar, Salacak, Şemsipaşa, Ka- kele ya da Mihrimah Sultan Camii), hastane, ker- yışpınarı, Alemdağı mesireleri, hanedan mensupla- vansaray, medrese, misafirhane, imaret ve mektep- rının da göründükleri yerlerdi.64 ten oluşan büyük bir külliyenin parçasıydı. Aynı bölgede Cemile Sultan Sarayı, adını Nakkaş Hasan Paşa Yalısı’ndan alan Nakkaştepe’de Emine Sultan Sarayı, Kuleli Bahçe’de Kanuni Kasrı, Tunusbağı’n- da Siyavuş Paşa Sarayı. Cami ve çeşmesiyle birlikte mahalleye adını veren Koca Sinan Paşa Sarayı, Altunizade’de Rafia Sultan Sarayı, Sadrazam Hafız İsmail Paşa Sarayı, Karacaahmet Tekkesi yanında Civan Kapıcıba- şı Sarayı, Kısıklı’da Valide Sultan Sarayı, Küçük Çamlıca’da Sultan IV. Mehmed Sarayı, Çamlıca’da II. Mahmud’un kız kardeşi adına Esma Sultan Kasrı.63 60 AE.SMST.II 115-12540 H.09.03.1115/M.1703 61 Hovhannesyan, a.g.e., s. 67. 62 Hovhannesyan, a.g.e., s. 64. 63 Konyalı, a.g.e., c. 2, s. 195. 64 Konyalı, a.g.e., c. 2, s. 454. 120 M İ L L Î S A R AY L A R Üsküdar’ın Kayıp Sarayları Kaynakça Âşık Paşazâde Tarihi / Tevârih-i Âl-i Osmân, haz. Kemal Yavuz, Melling, Antoine Ignace, Voyage Pittoresque de Constantinople et Gökkubbe Yayınları, İstanbul 2007. des rives du Bosphore, Paris 1819. Ayvansarâyî Hüseyin Efendi, Hadîkatü’l Cevâmi, İşaret Yayınları, ___________________, İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Se- İstanbul 2001. yahat, Denizler Kitabevi, İstanbul 2012. Barkan, Ö. Lütfü, “İstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri”, Mimar Sinan, Tuhfetü’l-mi‘mârîn, Topkapı Küt. TSMA, nr. D. Belgeler, c. IX, S. 13, Ankara 1979. 1461/4, vr. 6b-27b. Çeçen, Kazım, “Üsküdar Suları”, DİA, c. 42, İstanbul 2012. Miss Julia Pardoe, Şehirlerin Ecesi İstanbul, çev. Banu Büyükkal, Kitap Yayınevi, İstanbul 2004. Du Loir, Les Voyages du Sieur du Loir, Paris 1654. ______________, Sultanlar Şehri İstanbul, Türkiye İş Bankası Ya- ______, Du Loir Seyahatnamesi, IV. Murad Döneminde Bir Fran- yınları, İstanbul 2010. sız Seyyahın Maceraları, çev. Mustafa Daş, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016. Moreau, Odile, Reformlar Çağında Osmanlı İmparatorluğu, Askerî “Yeni Düzen”in İnsanları ve Fikirleri 1826-1914, çev. Işık Ergü- Eldem, Sedat Hakkı, Köşkler ve Kasırlar, DGSA Yayını, c. 1, İstan- den, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010. bul 1964; c. 2, 1974. Naîmâ Mustafa Efendi, Naîmâ Târihi, haz. Zuhuri Danışman, İs- ________________, İstanbul Anıları / Boğaziçi Anıları, Aletaş tanbul 1967. Alarko Yayınları, İstanbul 1979. Rado, Şevket, Bostancıbaşı Defteri, Hayat Yayınları, İstanbul 1972. Erdoğan, Abdülkadir, Üsküdar Suyolu Haritası, Maarif Vek., An- kara 1940. Saî Çelebi, Tezkiretül Bünyân, Mimar Sinan’ın Kendi Ağzından Ha- yatı ve Eserleri, Binbirdirek Yayınları, İstanbul 1988. Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi: XVII. Asırda İstan- bul, çev. Hrand D. Andreasyan, Eren Yayınları, İstanbul 1988. Sâî Mustafa Çelebi, Yapılar Kitabı: Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkire- tü’l-Ebniye - Mimar Sinan’ın Anıları, haz. Hayati Develi, Koç Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Seyit Ali Kahra- Yayınları, İstanbul 2002. man - Yücel Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, I. Kitap, c. I, İstanbul 2017. Seyyid Lokman Çelebi, Kıyâfetü’l-İnsâniyye fi Şema’ili’l Osmâniy- ye, TTT Vakfı Yayınları, İstanbul 1998. Flandin, Eugene, İstanbul (L’Orient) - 19. Yüzyıl, çev. Orhan Ko- loğlu, Zodyak Yayınları, İstanbul 2014. Silahdar Fındıklılı Mehmed Ağa, Nusretnâme, sad. İsmet Parmak- sızoğlu, MEB, İstanbul 1962. Flaubert, Gustave, Doğu Seyahati, çev. Z. Canan Özatay, İletişim Yayınları, İstanbul 2018. Şehsuvaroğlu, Haluk Y., Boğaziçi’ne Dair, Turing Yayınları, İstan- bul 1986. Gelibolulu Mustafa Âlî, Menâkıb-ı Hünerverân, Türk Târih Encü- meni Yayınları, İstanbul 1926. __________________, İstanbul Sarayları, TBMM Milli Saraylar Yayınları, İstanbul 2014. __________________, Menâkıb-ı Hünerverân, haz. Müjgan Cun- bur, Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2013. Texier, Charles, Küçük Asya, çev. Ali Suat, Enformasyon ve Dökü- mantasyon Hizmetleri Vakfı Yayınları, Ankara 2002. Grelot, Joseph, A Late Voyage to Constantinople, London 1683. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstan- Halife, Mehmet, Târih-i Gılmânî, MEB Yayınları, Ankara 1976. bul 1984. Hammer-Purgstall, Joseph Freiherr von Constantinopolis und der Bosporus, Bibliyo Verlag, Osnabrück 1967. Haskan, Mehmet Mermi, Yüzyıllar Boyunca Üsküdar, Üsküdar Belediyesi Yayınları, İstanbul 2001. Hovhannesyan, Sarkis Sarraf, Payitaht İstanbul’un Tarihçesi (1740-1805), çev. Elmon Hançer, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996. İncicyan, P. Ğugios, 18. Asırda İstanbul, çev. Hrand D. Andreas- yan, Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1976. Kazan, Hilal, “Farklı Açıdan Bir Bakışla Şehnameci Seyyid Lok- man’ın Saray İçin Hazırladığı Eserler”, Osmanlı Araştırmaları, S. 35, 2010. Kolağası Mehmed Raif, Mir’ât-ı İstanbul, İstanbul 1314. Konyalı, İbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleriyle Üsküdar Tarihi, Türkiye Kızılay Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1976. Kuban, Doğan, Kaybolan Kent Hayalleri, Ahşap Saraylar, Yem Ya- yınları, İstanbul 2001. Mehmed Raif, Mir’ât-ı İstanbul, Turing Yayınları, İstanbul 1996. M İ L L Î S A R AY L A R 121

pir sultan abdal deyişi. metin kemal kahraman yorumu çok etkileyicidir. her dinlendiğinde ağlatır. ağlattıkça dinlenir.

https://m.youtube.com/watch?v=3PcqjnyqtgU

sözleri de şöyle:

sultan suyu gibi çağlayıp, akma
durulur, gam yeme, divane gönül
er başında duman, dağ başında kış,
kırılır, gam yeme, divane gönül.

bizden selâm söylen, dosta gidene
yuh yalancıya, nalet nâdana
bunca düşman ardımızdan yedene
yorulur, gam yeme, divane gönül.

pir sultan abdal'ım sırdır sırada
bir iş geldi başa, kalsın burada
cümlemizin yeltendiği murada
erilir, gam yeme, divane gönül.

"er başında duman, dağ başında kış"

cok guzel bi turku be.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir