mevlana neler yapmıştır kısaca / KARIŞTIRICI - определение и синонимы слова karıştırıcı в словаре турецкий языка

Mevlana Neler Yapmıştır Kısaca

mevlana neler yapmıştır kısaca

Yaşar Kemal’İn “i̇nce Memed” romaninda konuşma di̇li̇ yapisinin (söylem di̇lbi̇li̇mi̇ işiğinda i̇ncelenmesi̇) Текст научной статьи по специальности «Языкознание и литературоведение»

Ученые записки Таврического национального университета им. В. И. Вернадского Серия «Филология. Социальные коммуникации». Том 25 (64). № 3, ч. 1. г. С.

УДК +

YA§AR KEMAL'iN "ÍNCE MEMED" ROMANINDA KONU§MA DÍLÍ YAPISININ (SÖYLEM DiLBiLiMi I§IGINDA ÍNCELENMESÍ)

Yilmaz S.1, Yilmaz A. U.2

1 Университет Мармара, г. Стамбул, Турция, e-mail: [email protected]

2 Стамбульский университет, г. Стамбул, Турция, e-mail: [email protected]

Bu çaliçmada Yaçar Kemal'in "ince Memed" () baçlikli romaninda geçen karçilikli konuçmalar söylem dilbilimi içiginda incelenecektir. Bunun için, öncelikle karçilikli konuçmalari barindiran farkli yapidaki sözceler biçimbilim ve sözdizim esaslarina göre özenle seçilerek tasnif edilecektir. Daha sonra, bu sözceler, söylem çözümlemesi yapilarak dilbilimsel özellikleri bakimindan gözlemlenmeye çaliçilacaktir.

Anahtar kelimeler: Dilbilim, Konuçma dili, Söylem, Sözcelem, Sözdizim, TCrkçe.

Giriç. Öncelikle, bu araçtirmanin1, belirli bir yazinsal bütünce üzerinde yapilan bir inceleme oldugundan, bir durum çaliçmasi oldugunu belirtmekle baçlayalim. Çaliçmanin amaci, Yaçar Kemal'in bu romaninda konuçma dilinin nasil içledigini saptamaya çaliçmak ve ayni zamanda §u iki soruya i§ik tutabilmektir: i. "ince Memed"te geçen konuçmalar, romanin kaleme alindigi döneme özgü yöresel sözlü dil kullanimi mi, yoksa daha ziyade y azara ait bir edebî üslup mudur? 2. Karçilikli konuçma yapilarinin, bir klasik haline gelmiç bu edebî romandaki yeri, önemi ve içlevi nelerdir? Çaliçmada izlenecek temel kuram ve yönteme gelince, özellikle batida uygulamali dilbilimde kullanilan "Söylem" [i0], "Sözceleme" [5] ve "Sözlü dil" [4] gibi çagdaç dilbilim alanlarina iliçkin konuçma diline yönelik analitik ve pragmatik yaklaçimlardan yararlanilacaktir. Yaçar Kemal "ince Memed" romanina zaman (güz, bahar, yaz, gün batimi, vs), uzam (Toros daglari, Çukurova, Akdeniz, vs) ve kiçilerin (Abdi Aga, köylüler, bir çocuk, vs) tasvirleriyle baçliyor, öyle ki, romanin ilk ^ sayfasinda yogun betimlemeler görüyoruz. Konuçmalar ancak dördüncü sayfadan itibaren baçliyor. Konuçma dilinin yapisal özellikleri, sözcenin her sözdizimsel bölgesinde ve farkli dil unsurlar üzerinde görülebilir. Sözcenin konu ve yorum (fr. thème/rhème) olmak üzere iki bölümden oluçtugunu dü§ünecek olursak, sözlü dile özgü kullanimlar her iki bölgede olabilecegi gibi, sözcük, biçimbirim ve hatta tüm sözce boyutunda da olabilir. Bir sözcede yorumdan sonra ek bir bölüm daha varsa, bu

' Bu araçtrrma konusunu seçmemizin asil nedeni, bildigimiz kadariyla, Yaçar Kemal'in dünyaca taninan ve milyonlarca kiçi tarafindan begeniyle okunan bu meçhur eserindeki konu^ma dili yapisinin söylem çözümlemesi yöntemiyle irdelendigi bir çaliçmanm çimdiye kadar yapilmamiç olmasidir. Çaliçmamizm bu boçlugu az da olsa doldurmasini umuyoruz. Bu araçtirmayi yaptigimiz esnada, yazarin merakla beklenen "Çiplak Deniz Çiplak Ada" (Bir Ada Hikâyesi 4, YKY Yayinlari, 20i2) ba^likli romaninin yayimlanmasi, çaliçmamizda bizi ayrica yüreklendirdigini belirtmeden geçemeyecegiz. Bu çaliçma, Marmara Üniversitesi BAPKO birimi tarafindan Sosyal B Tipi Çok Disiplinli Ara^tirma Projesi kapsaminda (S0S-Dii) desteklenmi^tir (Proje yürütücüsü: Doç. Dr. Selim Yilmaz).

zaten sözlü dile özgü bir sözdizimsel olaydir. Konuya giri§ yapmadan önce "sözce/sözcelem" (fr. enonce/enonciation)1 kavramlarinin tanimini vermek yerinde olacaktir. Vardar'in [13, ] Dilbilim Sözlügü'ne baktigimizda, bu iki kavramin özellikle "edim" (fr. performance) terimi kullanilarak §u §ekilde tanimlandigini görüyoruz: "Sözce, bir konu^ucunun ürettigi, iki susku (durak) arasinda yer alan söz zinciri pargasi; sözceleme edimiyle ortaya gikan söylem. Tümce, sözün gözümlenmesiyle elde edilen bir birimdir, sözceyse bu türlü bir i^lemden önce belirlenen bir bütündür. Sözceleme ise sözce üretme edimi; bireyin sözceleri belli bir baglam ve durum iginde gergekle^tirmesi. Sözceleme kuramlari dili bir edim olarak kavramaya gali^makta, sözceyi salt göndergesel i§levi di§inda, konu^ucunun edimiyle özde^le^mesi ve dinleyicide bir etki yaratmasi agisindan ele almaktadir."

1. Konu^ma dili nedir?

Bu soruya hemen tatmin edici bir yanit bulabilmek kolay degildir. Zira, insanoglu dogasi geregi, her gün yaptigi bir i§i, bir eylemi veya bir ali§kanligi anlatmasi veya tanimlamasi basit degildir. Ancak, bu durum da, dilsel olgularda oldugu gibi genelle§tirilemez, ?ünkü bazen söylem eylemden, bazen de eylem söylemden daha zor olabilir. Ayrica, birka? dilbilgisi ve dilbilim kitap ve sözlügüne baktigimizda, farkli i?erikli tanimlarla kar§ila§iyoruz. Bu sebeple, öyle görünüyor ki, her bir tanimda konu§ma dilini betimleyecek önemli terimleri alip bir araya getirmek ve aralarinda bir ili§ki kurarak degerlendirmek gerekecektir. Örnegin, Korkmaz [9, ], Gramer Terimleri Sözlügünde, "konu§ma" ve "konu§ma dili" kavramlarini tanimlarken "söz" ve "söyleyi?" terimlerini kullanir: "Konu^ma, dü^ünceyi sözle ifade etme i§i, ayni dili konu^an bireyler arasinda sözle anla^ma bigimidir. Konu^ma dili ise ge§itli söyleyi§ özellikleri olan ve yazi dilinden farkli olan dildir. Kar^iti yazi dili'dir." Buradan hareketle, Saussure [12, 16] "dil - söz" ikili terimini öne sürerken, dilin genel ve toplumsal, sözün ise özel ve bireysel özellikte oldugunu ileri sürmü§tür. Diger bir deyi§le, konu§ma dili, belirli bir baglamda sözü ve söyleyi§i üreten konu§an özneye dogrudan bagli bir dilsel kullanimdir. Diger yandan, Blanche-Benveniste ise [4, 2], konu§ma dilini a?iklarken daha ?ok edimbilim, yani pragmatik ve sözcelem alanlari üzerinde durmu§tur: "Konu^anin ürettigi dilsel olu^umu dikkatle inceleyen Edimbilim, Sözcelem ve bili§sel ara^tirmalar gibi Dilbilimde yeni alanlarin ortaya gikiqi, ku^kusuz konu^ma diline olan ilgiyi arttirmi§tir."

Kar^ilikli sözlü etkile^im

Konu§ma dilinde kar§ilikli sözlü etkile§im, gündelik ya§amimizda kullandigimiz, dilin canliligini ve devingenligini, yerine göre de doga?lama yapisini oldugu gibi yansitir. Bu özellikler, konu§ma dili türüne, amacina ve "gönderici" ile "alici" (konu§maci-muhatap) arasindaki etkile§imin §ekline baglidir. Dolayisiyla konu§ma dilinin yapisal olu§umu, dildi§i ve pragmatik etkenlere göre degi§ebilir. Ya§ar Kemal "ince Memed" romaninda, konu§ma diline ve özellikle de kar§ilikli konu§malara (sözlü ileti§im ve etkile§im) azimsanmayacak derecede önemli bir yer ayirmi§tir. Romanda ge?en kar§ilikli konu§ma zincirine bir örnek verelim:

(1) Topal Ali : "Duydun mu ince Memed," dedi. Memed gözleri apaydinlik güldü. "Yoook." "Ne yok? Sen de" / "Vallahi yok." Ali : "Dur öyleyse" / "Söyle." (S)

1 Bu jali^mada Fransiz Dilbilim kuram ve yönteminden yararlanildigi ijin, söylem dilbilimi ile ilgili bazi önemli terimlerin Fransizca kar^iliklari parantez ijinde verilmi^tir.

YA§AR KEMAL'IN "INCE MEMED"ROMANINDA KONUÇMA DlLl YAPISININ _(SÖYLEM DlLBlLlMl IÇIGINDA INCELENMESI)_

"Ben - Sen" sözlü etkileçimi

Konuçma dilinde özellikle "ben - sen" etkileçiminden söz etmek kaçinilmazdir. Bu dilsel kullanim bir iletiçim §ekli olduguna göre, bir konuçmaci ve en az bir muhatabi olmalidir. Söylem dilbilimde "gönderici - alici" terimleri ile karçilanan konuçan özne ve dinleyici etkileçiminde, "ben sana konuçuyorum" eyleminin dilsel oldugu kadar, dûçûnsel, yargisal ve öznel açilardan karçilikli sözceleme (fr. co-énonciation) boyutunda söylemlere yansimasidir. Bu durumda, konuçan özne karçisinda ancak "sen" varsa, "ben" adilini kullanarak konuçabilir ve dolayisiyla da öznel bir duruç sergileyebilir. Bu sözlü etkileçim, genel bir sözcelem yaklaçimi ile §u çekilde yorumlanabilir: "Ben konuçuyorsam, sen çimdi burada karçimda beni dinledigin için konuçuyorum". "Ben - sen" etkileçimini açagidaki örnek iyi yansitmaktadir:

(2) ince Memed baçini kaldirip gülümsedi: "Ben çarik bile dikerim Süleyman emmi," dedi. "Ama sen iyi dikmiçsin bunu." (S)

Öznellik ve kipsellik

Konuçma dilinin baçlica özelliklerinden olan konuçmacinin kiçisel duygu, dü§ünce ve yargisini yansitan öznel tutum ve davraniçlari, yani "öznellik" (fr. subjectivité) durumu, sözlü söylemin dogasini, özünü, kisaca temelini oluçturur. Konuçma dilinde "öznellik" ve "kipsellik" (fr. modalisation) birbiriyle çok yakin ve baglantili iki dilbilimsel olgudur. Bu baglamda, konuçma dilini kabaca dilde öznellikle birlikte kipselligin ön plana çikarilmasi olarak degerlendirebiliriz. Genellikle dilde üretilen konuçma zincirleri ve söylemlerde öznellikten bahsedebilmek için, öncelikle "kipsellik"ten bahsetmek ve kipsel unsurlari göz önüne almak gereklidir. Burada önemli olan soru §udur: Kipsel öznellik mi? Öznel kipsellik mi? Konuçma zincirlerinin, sözcelerin baglam durumuna göre, kimi zaman "öznel kipsellik", kim zaman da "kipsel öznellik" içerikli olmalaridir. Bu iki durum birbirine elbette çok yakindir, ancak dogal olarak, sözü edilen bu dilbilimsel olgulardan biri digerine göre daha biçimsel ve sözdizimsel olarak daha baskin olacaktir. Açagidaki sözce, konuçma dilinin duygulara iliçkin kipsel unsur barindirabildigini gösteren somut bir örnektir. Bu duygu yogunlugu, konuçma kismindan önceki tasvir bölümündeki anlatimdan da kolaylikla anlaçilmaktadir:

(3) Asim Çavuç bunu beklemiyordu. Bir Hatçeye, bir Iraza, bir Memede bakti. Gülümsemesi dudaklarinda dondu kaldi. Elini Memede uzatti, kelepçeyi aldi. "ince Memed!" dedi, sustu. Gözgöze, öylece sustular kaldilar. "ince Memed!" Sesi gürledi : "ince Memed, ben de bu durumda seni teslim alacak adam degilim." (S)

2. Sözdizimsel oluçumlar

Çaliçmamizin bu bölümünde, konuçma dilinde gözümüze çarpan çeçitli sözdizimsel oluçumlari incelemeye çaliçacagiz. Bu sözdizimsel oluçumlarda farkli sözce yapilari söz konusu edilecektir. Sözceler, konuçma dilindeki önemi ve kullanim sikligina göre §u baçliklar altinda toplanarak incelenecektir: 1) Devrik sözceler, 2) Deyimsel sözceler, 3) Tekrarlamali ve ikilemeli sözceler, 4) Ünlemsel sözceler, 5) Eksik sözceler.

Devrik sözceler

Konuçma diline özgü en belirgin sözdizimsel oluçum devrik yapilardir. Klasik dilbilgisinde "devrik yapi" olarak bilinen bu sözdizimsel oluçum, sözcelem ve pragmatik açisindan irdelendiginde "gönderici-alici" (fr. émetteur-récepteur) etkileçimi çerçevesinde bu dilsel kullanimin mutlaka bir sebebi vardir. Bu sebebi anlayabilmek ve

belirleyebilmek için öncelikle sözcenin yorum bölümü ile yorum sonrasi bölüm arasindaki anlamsal iliçkiyi 9özümlemekle i§e baçlanmalidir. Sözcenin yorum bölümünden sonra eklenen parçasal kisma "artyorum" (fr. postrhème, postfixe) da denebilir. Baçka bir deyiçle, yüklem ve yüklem sonrasi birim (fr. élément post-prédicatif) arasinda anlambilimsel bir inceleme yapilmalidir. Zülfikar [14, ] devrik cümle kuruluçu ile ilgili §u sözlere yer verir: "Devrik cümle çagimizda ortaya çikmi§ bir cümle türü degildir. Kökü çok eskilere gider. Pak çok atasözü ve deyimlerimizde kullanilir. Halk agzinda da çok yaygin olarak kullanilir. Devrik cümle daha çok konuçma dilinin cümle türüdür." "ince Memed" Romaninda devrik sözceler sikça karçilaçtigimiz sözdizimsel yapilardir. Sözcenin yorum bölümünden sonra ve özellikle de yüklemden hemen sonra eklenen birimler, konuçan öznenin yargisiyla veya yorumu ile ilgili ek bir bilgi verebilecegi gibi, muhatabin dikkatini eklenen söz konusu unsur üzerine çekmek amaciyla kullanilir. Bu sözdizimsel oluçuma birkaç örnek verelim:

(4) Süleyman: "Cani istedigi kadar kalsin evde" (S)

(5) Süleyman: "Çok mu sikiçtirdi seni Abdi Aga?" diye sordu. (S)

(6) Ana: "Nasil olur?" dedi. "Siz nasil gidersiniz kasabaya bu yaçta?

Olur mu? Sonra Abdi Aga ne der?" (S)

Deyimsel sözceler

Edebî eserlerde ve özellikle de romanlarda "deyimler" önemli bir yer tutar.1 Deyimsel sözcüklerin kullanimi, anlatima canlilik katmak ve ifade edilen olguyu desteklemek için yazarlarin baçvurduklari biçemsel, yani stilistik bir yöntemdir. Deyimlerin kullaniliç §ekli ve içleyiçleri, aslinda Biçembilim (fr. stylistique) ve Sözbilimin/Deyi§bilim (fr. rhétorique) araçtirma alanina girer. Ancak, karçilikli konuçmalarda duygu ve dü§üncelerimizi desteklemek amaciyla, uygun olabilecek deyimleri yeri geldiginde kullanabiliriz. Bu biçemsel yöntem, konuçmacinin kiçisel dü§ünce ve yargisini muhatabina ikna edici bir yolla iletebilmesi için kullandigi etkili bir yöntemdir. Deyimsel sözcelere bütünceden §u üç örnegi verebiliriz:

(7) Sonra, "olmaz," dedi kendi kendine. "Adami kurt ku§ yer." (S)

(8) Hatçe: "Can," dedi. "Yolunu, yolunu çok gözledim. Gözlerim yollarda kaldi" (S)

(9) "Vay benim baçima gelenler! Kizim! Kizim! Sürüm sürüm sürünesin inçallah. Namusumu ikiparalik ettin kizim! Kahrol! Kizim! iki gözün önüne aksin kizim!" (S. )

Tekrarlamali ve ikilemeli sözceler

Konuçma dilinde tekrarlamali ve ikilemeli sözcelerin çok sik kullanildigi bilinen bir gerçektir. Tekrarlama, herhangi bir sözcügün veya sözcük öbeginin yinelenmesidir. Hatta tekrarlama kisa bir sözce düzeyinde de olabilir. ikilemede ise yinelenen sözcügün biçimi degiçiklige ugrayabilir ve ifade açisindan deyimsel bir özellik göze çarpar. Vardar'a [13, ] baktigimizda, "ikileme" terimini §u çekilde tanimladigini görüyoruz: "Anlama güç katmak amaciyla bir birimi, seslemi yineleme, aralarinda benzerlik bulunan birimleri art arda kullanma (örn. ölen ölene, güzel güzel, ev mev, vb.). Edebî metinlerdeki konuçmalarda, tekrarlama ve ikilemelerin en önemli söylemsel i§levleri (fr. fonction

1 Aksan ( : 83) "deyimler"in önemini §u çekilde açiklar: "Deyimler bir dili konu^an toplumun dünya görü^ünü, yaçam biçimini, çevre koçullarim, gelenek, görenek ve inançlarim, önem verdigi varlik ve kavramlari, kisacasi, maddi ve manevi kültürünü yansitan, o toplumun dü^ünme biçimini, hatta nükte ve buluçlarini ortaya koyan, dilbilim açisindan önemli oldugu kadar yazin ve halkbilim açisindan da önemli olan sözlerdir."

YA§AR KEMAL'lN "INCE MEMED"ROMANINDA KONUÇMA DlLl YAPISININ _(SÖYLEM DILBILIMIIÇIGINDA INCELENMESI)_

discursive) anlatima bir zenginlik katmak ve/ya söylemin belirli bir noktasina vurgu yapmaktir. Vurgulanan kisim, tekrarlanan veya yinelenen unsur olmakla birlikte, daha ziyade yüklemin sözce içindeki anlamsal etkisini gûçlendirir.

Tekrarlamalar

"Ince Memed" romaninda en çok tekrarlanan dilsel unsurun yüklem oldugunu söyleyebiliriz. On be§ sözceden oluçan açagidaki söylem parçasinda yüklemler tekrarlanmiçtir: "Giderim" yüklemi ûç kez, "bulurum" yüklemi iki kez, "göremez" yüklemi iki kez, "ölürüm" iki kez tekrarlanmiçtir. Bunun yani sira, sözceler arasinda anlamsal baglantiyi kurma içlevi gören ve konuçma diline özgü bir kullanim olan "i§te" sözcügü alti kez tekrarlanmiçtir. Bu tekrarlama belirli bir söylemsel durumu vurgulamak amaciyla dile getirilmektedir.

(10) "Giderim," diyordu. "Giderim bulurum o köyü. Kimse bilmez oraya gittigimi. Gider bulurum. Giderim i§te. Çoban olurum i^te. Çift sürerim i^te. Anam beni arasin i^te. Arasin aradigi kadar. Keçisakalli göremez yüzümü. Göremez i§te. Ya köyü bulamazsam? Bulamam! Aç kalir ölürüm. Ölürüm i§te." (S. 12)

Ikilemeler

Edebî metinlerde geçen konuçma bölümlerinde, ikilemeler daha çok ifadeye dogrudan etki eden ve deyimsel özellik taçiyan bir dilsel kullanimdir. Bu dilsel kullanim, yazarin edebî üslubu ve yazi teknigiyle yakindan ilgilidir. Dolayisiyla, her yazarin, ikilemeleri kullanma biçimi ve ölçüsü farkli olabilir. Hatta, bu durum romanda geçen hikayeye de birebir bagli oldugundan, "Ince Memed"de karçilikli konuçmalarin ifade bakimindan zenginligi ikilemelerin yogun kullanilmasini gerektirmiçtir. Açagidaki iki örnekten birincisinde, ikilenen unsur yüklemi dolayli olarak etkilerken, ikinci örnekte ise, ikilemeler bir kelime oyunu ile birlikte yüklemin anlamini dogrudan etkiler ve böylece anlamini g^lendirir. "Sürüm sürüm sürünsün" ve "yilin yilin yatsin" bir tekerleme gibi, hem kelime oyunu hem de sesletim açisindan (/s/ ve /y/ sesleri) yüklem üzerinde bir pekiçtirme saglar. Demek ki, ikilemelerde seslerin yinelenmesi de ifadeyle birlikte anlama g^ katar ve bu sayede karçi tarafin dikkati ifade edilen olgu üzerine çekilmiç olur. Böylece, söylem çözümlemesi yapildiginda, dilbilimsel içlev olarak ikilemelerde "yüklemsel odaklama" denilen dilsel olgusundan söz etmek mümkündür. Sözlü dil Turkçesinde ikilemelere çok sik rastlamamizin sebebi, Türkçenin ses açisindan uyuma ve dilin melodisine verdigi önem ile açiklanabilir. Ayni zamanda, bu ikilemeli kullanimlar, güçlü, ilgi çekici ve etkileyici anlatim çeklini ortaya koyan bir kelime oyunu tarzidir. "yilin yilin yatsin" ile "kiyik kiyik kiyar beni" ifadeleri günümüz konuçma dilinde pek kullanilmamaktadir:

(11) Abdi Aga: "Zahmeti mahmeti yok," dedi. "Göster bana yerini çocugun." (S)

(12) "Onmasin in§allah_" / "Sürüm sürüm sürünsün." "Kurt içlesin tenine inçallah." / "Yilanciklar çikarsin da yilin yilin yatsin" (S. 90)

(13) Memed: "Beni bulursa Allah var demez Kiyik kiyik kiyar beni." (S. 22)

Ünlem sözceleri

Ünlem sözceleri de özellikle sözlü söylemlerde duygularin dü§ünceler ile birleçtirilmesi veya baçka bir deyiçle dü§ünce ve davraniçlarin duygular (kizginlik, öfke, korku, sevinç, mutluluk vs) ile beslenmesi bakimindan önemli sözcelerdendir. Günlük konuçma dilinde, ünlem sözcelerinin tonlama ve bürünsel, yani prosodik yapisi çok

önemlidir. Karçilikli konuçmalarda, ünlem sözcesinin söylemsel degeri, sözcenin bürünsel yapisi incelenerek belirlenebilir. Ancak, buradaki durumda oldugu gibi, edebî metinlerde geçen konuçmalardaki ünlem sözcelerinin söylemsel degerleri, baglam ile birlikte seçilen sözcüklerin anlamlari ve noktalama içaretleri incelenebilir. Meselâ, açagidaki örneklere bakildiginda, birinci sözcede iki yüklemin emir kipi ve olumsuz yapida olmasi ve sözcenin sonundaki ünlem içareti söylemin ünlemsel degerini somut bir çekilde ortaya koymaktadir. Oysa, ikinci örnekte anlam agir bastigindan dolayi, yazar sözcenin sonuna ünlem koyma geregi duymamiçtir.

(14) Memed: "Etme eyleme Hatçe!" (S. )

(15) Memed: "Allah belani versin." (S. )

Eksik sözceler

Konuçma dilinde, sözcenin tamamlanmadigi veya eksik kaldigi durumlar da söz konusu olabilir. Biz buna "eksik sözce" diyoruz. Bu sözdizimsel oluçum, konuçma diline özgü, önemli dilsel özelliklerden biridir. Yaçar Kemal, konuçmalarin geçtigi bölümlerde, kiçiler arasinda geçen konuçmanin canliligini vermek amaciyla eksik sözce kullanimina baçvurur. Bu yöntem ayni zamanda, sözcenin geri kalan kismini, yani tamamlanmayan bölümünü okuyucunun tahminine birakarak okumayi sikiciliktan ve monotonluktan uzaklaçtirmak amaciyla da kullanilabilir. Baçka bir deyiçle, yazarlar eksik sözce kullanimini edebiyatta bir çeçit yazinsal üslup olarak da degerlendirebiliyorlar. Eksik sözce, baglamdan hareketle muhatabin (dinleyici y a da okuyucu) yargisina birakilan bir anlatim §eklidir. Bu kullanimlar, sözlü dilde muhatabin da var oldugu çikarimini saglayan, karçi tarafi öne çikaran söylem türleridir. Bu açidan bakildiginda, eksik sözceler karçilikli dü§ünmeye sevk eden dilsel kullanimlar oldugundan, karçilikli sözceleme durumu söz konusudur. Örnegin:

(16) Sonunda: "Kovarsa kovsun Abdi Aga," dedi. "Bizde" (S. 64)

(17) "Nasil bulacaklar bu ormanin içinde bizi? Sen de." (S)

Sonuç. Bu araçtirmanin giriç bölümünde belirttigimiz gibi, burada söz konusu olan belli bir bütünce üzerinde yapilan bir durum çaliçmasi oldugundan, bu çaliçmada belirlenen ve incelenen sözce ve gösterge ulamlari konuçma dili açisindan genelleçtirilemez. "ince Memed" romaninda, Anadolu'nun belli bir bölgesindeki agiz (konuçma dilinin kullanim §ekli) yogun kullanilmasina ragmen, konuçma dili yapisi söylem dilbilim açisindan bakildiginda, oldukça zengin bir dil perspektifi görebiliyoruz. Geni§ yelpazeli bu dilsel kullanim, konuçma dilinin özünü oldugu gibi yansitan farkli yapidaki sözce kuruluçlari ile gerçekleçir. Konuçurken sikça kullanilan ve konuçma dilinin özelligini yanitsan "devrik yapilar, deyimler, tekrarlamalar, yinelemeler ve eksik söylemler" bu çaliçmamizda bize oldukça zengin sözce örnekleri sunmuçtur. Öyle ki, bu çeçitli sözceler arasinda seçim yapmak ve örnekleri siniflandirmak bizim açimizdan bu araçtirmanin en zor kismi olmuçtur. Elbette ki, konuçma dilini betimleyen etkenleri bu kadarla sinirlamak mümkün olmadigi gibi dogru bir yaklaçim da olmaz. Zira, konuçma dilinin dogasi geregi devingen bir yapida olmasi, söz(ce) ve söylem üretimi sonsuz sayidadir. Ancak §unu rahatlikla söyleyebiliriz ki, bu çaliçmada inceledigimiz kadariyla, "ince Memed" romaninda geçen konuçmalar, sözlü dil yapisi ve içleyiçine özgü en belirgin dilsel öge ve olgularini barindirmaktadir.

YA§AR KEMAL'lN "INCE MEMED"ROMANINDA KONUÇMA DlLI YAPISININ _(SÖYLEM DlLB IL I Ml IÇIGINDA INCELENMES I)_

Kaynakça

1. Aksan D. Turkçenin gücü / Aksan D. - Ankara: Bilgi Yayinevi.- 3. Basim, s.

2. Banguoglu T. Tm'kçenin grameri / Banguoglu T. - Ankara: TDK Yay.- 4. Baski, s.

3. Bazin L. Introduction à l'étude pratique de la langue turque / Bazin L. - Paris: Librairie d'Amérique et d'Orient Adrien Maisonneuve, - s.

4. Blanche-Benveniste Cl. Approche de la langue parlée en français / Blanche-Benveniste Cl. - Paris: Ophrys, s.

5. Culioli A. Pour une linguistique de l'énonciation / Culioli A. - Paris: Ophrys.- vol.1,

6. Ergin M. Türk dil bilgisi / Ergin M. - istanbul: Bayrak Basim Yay.- baski, - s.

7. Golstein B. Grammaire du Turc / Golstein B. - Paris: L'Harmattan, s.

8. Kemal Y. ince Memed 1 / Kemal Y. - istanbul: Adam Yayinlari .- seafoodplus.info, s.

9. Korkmaz Z. Gramer Terimleri Sözlügü / Korkmaz Z. - Ankara: TDK Yayin, s.

Maingueneau D. Les termes clés de l'analyse du discours / Maingueneau D. - Paris: Editions du Seuil.- seafoodplus.info, s.

Sarica M. Sözlü dil yapisi / Sarica M. - istanbul: Multilingual, s.

Saussure F. Genel dilbilim dersleri / Saussure F. / Çeviren: Berke Vardar. - Ankara: Birey ve Toplum Yayinlari, s.

Vardar B. Açiklamali Dilbilim Terimleri Sözlügü / Vardar B. - istanbul: ABC Yayinevi, s.

Zülfikar H. Yüksek ögretimde Trnrkçe yazim ve anlatim / Zülfikar H. - istanbul: ilyaz Basimevibaski, s.

Йылмаз С. Структура разговорной речи романа Яшара Кемаля "Ince Memed" (как объект лингвистического дискурса) / С. Йылмаз, У. Йылмаз // Ученые записки Таврического национального университета имени В. И. Вернадского. Серия «Филология. Социальные коммуникации». - -Т. 25 (64), № 3, ч. 1. - С.

В статье рассматривается структура речи романа Яшара Кемаля "Ince Memed" как объект лингвистического дискурса, на основе морфологии и синтаксиса отобраны и классифицированы различные типы высказывания, по результатам дискурсивного анализа описаны языковые особенности разговорной речи.

Ключевые слова: лингвистика, разговорная речь, дискурс, язык, синтаксис, турецкий язык.

Йилмаз С. Структура розмовно!" мови роману Яшара Кемаля "Ince Memed" (як об'ект лшг-вктичного дискурсу) / С. Йилмаз, У. Йилмаз // Вчеш записки Тавршського национального ушверсите-ту iменi В. I. Вернадського. Серiя «Фшоло™. Сощальш комушкацп». - - Т. 25 (64), № 3, ч. 1. -С.

У статп розглядаеться структура мови роману Яшар Кемаля "ince Memed" як об'ект лшгвютич-ного дискурсу, на основi морфологи та синтаксису вдабрано та класифжовано рiзнi типи висловлю-вання, за результатами дискурсивного анатзу описано мовш особливоси розмовноï мови.

Ключовi слова: лшгвютика, розмовна мова, дискурс, мова, синтаксис, турецька мова.

Yilmaz S. Yasar Kemal, "Thin Memed" Novel Speech Language Structure. Light of Linguistics Discourse Analysis / S. Yilmaz, A. Yilmaz // Scientific Notes of Taurida V. I. Vernadsky National University. - Series: Philology. Social communications. - - Vol. 25 (64), No 3, part 1. - P.

In this study, the mutual conversations and oral discourses which take place in the novel "; "ince Memed" (Thin Memed) of Yasar Kemal will be examined in the light of linguistic discourse. First of all, the different types of utterances will be carefully selected and classified on the basis of morphology and syntax. Afterwards, these utterances will be observed in terms of linguistic features by carrying out the discourse analysis.

Key words: Discourse, Enunciation, Linguistics, Spoken language, Syntax, Turkish

Поступила в редакцию г.

Cumhuriyet İlahiyat Dergisi - Cumhuriyet Theology Journal25( 2 )

The vast majority of theologians accept true news, sound senses and healthy working mind as sources of knowledge. Due to the fact that the mind is counted among the sources of knowledge, reason-based evidence has been used in many subjects. It is known that Māturīdī was the first theologian who dealt with the mentioned sources of knowledge in his work. At the very beginning of his Kitāb al-Tawhīd, he determined the ways of acquiring knowledge as correct news, sound senses and reason, and elaborated them in detail. Māturīdī mostly prefers the term inference to describe the use of reason. He has proven his views on theological issues . . .with many types of inference as well as true news and sense knowledge. These include matters related to the hereafter, too. The visible over the invisible, which is a type of inference, was used as evidence by Māturīdī to prove almost every subject. Many definitions of the method of the method the visible as an evidence for the invisible have been made. However, it is possible to understand the structure on which it is built as follows: There are areas that human beings cannot comprehend and have will no definite knowledge about. These areas called as al-ghaib “the invisible” may be related to ontological differences or may be due to differences in time and space. The difference between humans and Allah is ontological difference, and Allah is an ontological invisible for humans. While events that have not yet happened are invisible in terms of time, happenings what beyond the mountain for example, are invisible in terms of spatial difference. It is not possible for human beings to fully understand (perceive) the attributes of Allah, who is ontologically invisible. For this reason, many theologians have used the method the visible as an evidence for the invisible especially in making the attributes of Allah understandable and have tried to explain the divine attributes with this method. Belief in the hereafter is also related to the realm of the unvisible. There are a lot of revelations (true knowledge) about the hereafter. However, because of the conditions of the hereafter are different from this world, it is necessary to make the revelations about that place comprehensible. Accordingly, it is interesting how Māturīdī uses the aforementioned method to understand the nature of reward and punishment in the hereafter, which is the area of the unvisible. Māturīdī sometimes understood the verses about reward and punishment in the hereafter with their real meanings, and sometimes attributed different meanings to these verses. In this context, while dealing with the verses about the afterlife, he listed the possibilities regarding what they might mean, and included interpretations based the method the visible as an evidence for the invisible. Thus, Māturīdī tried to make the hereafter, intelligible based on human being’s experiences in this world. According to Māturīdī, the mind also has a function in understanding the hereafter. The mind has the capacity to go beyond the senses and gives us information about that field. Our mind, based on what we can perceive and understand, can go beyond itself and make inferences about the issues that are incapable of understanding. Knowing the pleasures and tortures of the world in order to understand the reward and punishment that will be given to humans in the hereafter happens in a similary way. In addition, he makes inferences based on events, situations, characteristics, etc. (visible) that people know from worldly life in order to better understand the expressions in such verses, which is quite remarkable for our study. In this context, while interpreting many verses, Māturīdī bases on the aspects of the realm of the visible similar to the realm of the hereafter. He explains the similarities of the hereafter to the worldly life, mostly through human nature, the Arabs’ perception of reward and punishment, and people’s perception of color and direction. In addition to these, he takes our knowledge, which has increased to the knowledge of observation, as a basis even though we learn through news, and evaluates the divine narrations for the hereafter on these principles. For the hereafter can be understood through things known, visible, lived and experienced in the life of this world. Māturīdī emphasizes the similarity of the world and the hereafter as well as the different aspects of the hereafter and uses these differences as a basis for his inferences. Our study is aimed at understanding how Māturīdī brings evidence to what people know from worldly life while explaining the nature of reward and punishment in the hereafter. In this context, methods such as interpretation, comparison, concept analysis, and literature review were used, and the study was limited to the books of Kitāb al-Tawhīd and Ta’wīlāt of Māturīdī.Kelamcıların büyük çoğunluğu doğru haber, sağlam duyular ve sağlıklı çalışan aklı bilgi kaynakları olarak kabul etmektedirler. Aklın bilgi kaynakları arasında sayılmasına bağlı olarak pek çok konuda akla dayalı delillendirme yoluna gidilmiştir. Adı geçen bilgi kaynaklarını ilk defa eserinde ele alan kelamcının Mâtürîdî olduğu bilinmektedir. O, Kitâbü’t-Tevhid’in hemen başında bilgi edinme yollarını doğru haber, sağlam duyular ve akıl olarak belirlemiş ve etraflıca işlemiştir. Mâtürîdî, aklın kullanımını daha çok istidlâl terimiyle karşılamaktadır. O, itikadi konulardaki görüşlerini doğru haber ve duyu bilgisiyle birlikte istidlâlin pek çok türüyle delillendirmiştir. Bunlara ahiretle ilgili konularda da dâhildir. İstidlâlin bir türü olan delâletü’ş-şâhid ale’l-gâib, Mâtürîdî tarafından hemen her konunun delillendirilmesinde kullanılmıştır. Delâletü’ş-şâhid ale’l-gâib metodunun pek çok tanımı yapılmıştır. Ancak üzerine inşa edildiği yapıyı anlaşılır bir şekilde şöyle ele almak mümkündür: İnsanoğlunun kavrayamayacağı, hakkında kesin bilgi sahibi olamayacağı alanlar vardır. “Gayb” olarak adlandırılan bu alanlar ontolojik farklılıkla ilgili olabileceği gibi zaman ve mekân farklılığından kaynaklı da olabilir. İnsanlarla Allah’ın farkı ontolojik farklılıktır ve Allah insanlar için ontolojik gaybdır. Henüz yaşanmamış olaylar zaman açısından gayb iken söz gelimi dağın ötesinde olup bitenler mekân farkına dayalı gaybdır. Ontolojik gayb olan Allah’ın sıfatlarının insan tarafından tam anlaşılması (idrak) mümkün değildir. Bunun için pek çok kelamcı özellikle Allah’ın sıfatlarının anlaşılır hale getirilmesinde delâletü’ş-şâhid ale’l-gâib metodunu kullanmış ve ilahi sıfatları bu metotla açıklamaya çalışmışlardır. Ahirete iman da gayb alanıyla ilgilidir. Ahiretle ilgili pek çok vahiy bilgisi (doğru haber) bulunmaktadır. Ancak ahiret şartları bu dünyadan farklı olduğu için orasıyla ilgili vahyin anlatımlarının anlaşılır hale getirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan Mâtürîdî’nin adı geçen metodu gayb alanı olan ahiretteki ödül ve cezanın mahiyetini anlama hususunda nasıl kullandığı ilgi çekici bir durumdur. Mâtürîdî, ahiretteki özellikle ödül ve cezadan bahseden ayetleri kimi zaman gerçek anlamlarıyla anlamış, bazen de bu ayetlere farklı anlamlar yüklemiştir. Bu kapsamda ahiret ahvaline dair ayetleri ele alırken bunların hangi anlamlara gelebileceği ile ilgili ihtimalleri sıralamış, bunların içinde delâletü’ş-şâhid ale’l-gâibe dayanan yorumları da yer almıştır. Böylece Mâtürîdî, gayb alanı olan ahireti, insanın dünyadaki tecrübelerine dayanarak anlaşılır hale getirmeye çalışmıştır. Mâtürîdî’ye göre aklın ahireti anlamada da fonksiyonu vardır. Akıl duyu alanından duyu ötesine geçerek bize o alanla ilgili bilgi verebilecek kapasiteye sahiptir. Algılayıp anlayabildiklerimizi dayanak yapan aklımız, kendini aşıp anlamaktan aciz kaldığı hususlarla ilgili istidlâlde bulunabilir. Âhirette kullara verilecek olan ödül ve cezayı anlayabilmek için dünya lezzetlerinin ve eziyetlerinin bilinmesi de böyledir. Bunun yanında o, bu tür ayetlerdeki anlatımların daha iyi anlaşılması için insanların dünya hayatından bildikleri olay, durum, özellik seafoodplus.info (şâhid) hareketle de çıkarımlarda bulunmaktadır ki çalışmamız açısından bu hayli dikkat çekici bir durumdur. Bu bağlamda o, pek çok ayeti anlamlandırırken şehâdet âleminin ahiret âlemine benzer yönlerini temele almaktadır. Ahiretin dünya hayatına benzerliklerini daha çok insan tabiatı, Arapların ödül ve ceza algısı, insanların renk ve yön algıları özerinden anlatır. Bunlara ilave olarak haber yoluyla öğrenmemize rağmen müşahede bilgisine yükselmiş bilgilerimizi esas alır ve bu esaslar üzerine ahirete yönelik ilahi anlatımları değerlendirir. Çünkü ahiret, dünya hayatında bilinen, görülen, yaşanılan, tecrübesine sahip olunan şeyler sayesinde anlaşılabilir. Mâtürîdî, dünya ve ahiretin benzerliği yanında ahiretin dünyadan farklı yönlerini de vurgular ve bu farklılıkları istidlâllerine dayanak olarak kullanır. Çalışmamız, Mâtürîdî’nin ahiretteki ödül ve cezanın mahiyetini açıklarken insanın dünya hayatından bildiği şeyleri nasıl delil getirdiğini anlamaya yöneliktir. Bu kapsamda yorumlama, karşılaştırma, kavram analizi, literatür taraması gibi yöntemler kullanılmış, çalışma Mâtürîdî’nin Te’vilat ve Kitâbü’t-Tevhid kitaplarıyla sınırlı tutulmuştur Более меньше чем

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir