“mayonezli kirena” : ikinci dünya savaşı günlerinde, bazı ülkelerde emperyalist ordu komutanlarına tepsi içinde sunulan çocuk ölüsü. “şakkulkamer” : ay’ın yarılması, çatlaması, ay’daki gölgeler muhammed’in mucize gösterip, ay’ı yardığı, çatlattığı biçiminde dinsel bir inancın doğmasına yolaçmıştır. Köprüye Varınca Köprü Yıkıldı - Hasan Hüseyinankara/temmuz Hasan Hüseyin
Cenaze meselesi toprak meselesidir. Ölen için kazlan nemli çukurun etrafndaki gözü yal insanlar, sevgili bir bedeni topraa teslim etme çabasndadrlar. Defnetmeye birçok yörede “saklamak” da denilir. Beden, topraa saklanmaktadr. “Topraktan geldik yine oraya döneriz.” Mezar hanenin, mezarlk ise ehrin bir yanyla devam, bir yanyla da köküdür. Ayr bir hane ve ayr bir ehir. Ölüm de yaamn bir yanyla devam bir yanyla köküdür; sonu gibi görünmesine ramen, sonu aar.
Devamdr: Ölen, bizi biz yapan parçalardan biri olma vasfn yitirmez, belki güçlendirir bile. Kimse tek bana bir kimse deildir ve ölen kalanlarn yaamnda, o yaam da sonlanana kadar varln, etkisini, deiimini, dönüümünü sürdürür. Bir tür sanal yaamsa bile yine de yaamdr.
Köküdür: “Biz”in bir parças olarak ben, öteki benlerden doar; kalan herkesin beninde, benliinde ölenin pay vardr. Bir de, zaten yaam ölümden biliriz. Can, ölüm olmadnda yoktur; bu anlamda da ölüm köktür. Sonsuzluk, ölümsüzlük, her etkiden münezzehlik sadece Tanr’ya mahsustur.
KM BUNLAR?
Cenaze meselesi, toprak meselesidir. Gömülmeye dair vasiyetler, topraa tutunma, saklanma, yerleme vasiyetleridir. Vasiyet eden için deil sadece, belki ondan da çok kalanlar için. Vasiyetler, ölenin ruhuna deer mi bilemeyiz ama vasiyetlere uymak kalanlarn ruhuna deer. Hatun Tuluk’un vasiyeti yerine getirilemedi. Hatun Tuluk, yerlemek, saklanmak, topraa karmak istedii yerde tutulamad. Çünkü altna göz koyduu (aziz Hrant Dink’in hatrasna selam olsun) toprak, kendini o topran sahipleri addeden kiiler tarafndan kendisine çok görüldü. Aleviler, PKK ve Ermeniler o toprakta olamazd, onlara göre.
Onlar kim?
“Ölüye sayg medeniyet unsurlarmzn temellerinden biridir.” brahim Kaln, cumhurbakanl sözcüsü böyle dedi. Ayn nakarat bir Diyanet yetkilisi, Bekir Bozda ve Süleyman Soylu’nun laflarnda da dinledik. Saldry kabul etmiyor, “kültür ve medeniyet”lerine sdrmyor, saldrganlar lanetliyorlar. Güzel. lk iki gün içinde devletten gelen dört açklamann bir ortak özellii daha var: Dördünde de soyut “cenazeye sayg” vurgusu hayli kuvvetli ama dört devlet yetkilisi olarak, üstelik kendilerinin de lanetledikleri ya da doru bulmadklarn beyan ettikleri bir saldrya uram bir yurttaa rahmet dilemek ya da ba sal dilemek gibi bir gerek görmediler.
Cumhurbakanl: Hatun Tuluk'un cenazesine saldr kabul edilemez
K BASALII
“Kültür”deki ve “medeniyet”teki sayg usullerinden bahsedeceksek, bir ölüden bahsedildiinde rahmet ve basal dilemek o saygnn bir rüknü, bir görünüm biçimidir. Konuan devlet yetkilisi, konuulan bir yurttan cenazesi iken ve konuanlar slam dininin birer mensubu iseler ba sal ve rahmet dileini duymak ne tuhaf, ne garip, ne de yersiz kaçard, aksine duymamak kaçard. Devlet büyüklerimiz olarak böyle uygun görmelerinin bir sebebi olmal!
“Devlet” cenahnda ilk iki gün içinde bu dilekler sadece Ankara Valiliinin hemen saldr gecesi yapt açklamada yer ald; o açklama ki saldry “satama” olarak tanmlyor, cenazenin gömüldüü yerden çkarlp götürülmesini “kendi kararlar” olarak satyordu. Üstelik “vali” olarak “siyasal” bir konumda deildi, basal dileiyle “satama” küçültmesi birbirini dengeliyordu belki de… (Saldry knayan ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Klçdarolu, son cümlesinde “Basal diliyorum” derken, iktidarn kendisine özgüledii “kültürel ve medeni” tutumun gereini yerine getiriyordu, sadece. Babakana, Binali Yldrm’a geleceim elbette.)
Bozda: Cenazeye saldr çirkin
Merhum Tahir Elçi, Dört Ayakl Minare’nin ayaklarnn altnda katledildikten sonra konuan dönemin babakan Ahmet Davutolu, yaamn yitiren polislerden “ehit oldu” diye bahsederken, Tahir Elçi’nin “hayatn kaybettiini” söylemiti. Bir ölüm mukaddes, bir ölüm normaldi ona göre. Tahir Elçi, Dört Ayakl Minare’nin daha fazla zarar görmemesi için, yani bir kamusal antn korunmas için kamu önünde konuurken vurulmutu ama “ehit” olamam, öldüüyle kalmt babakana göre.
HAKSIZLIKLARIN DUBLE YOLU
Ölenin kimliine yaslanan resmi nutuklarla ölenin kimliinden ötürü urad hakszlklar arasnda açk bir yol, bir duble yol var. “Medeniyet” vurgusu üstüne oturtulan nutuklarn oluturduu perdenin arka tarafnda, o nutuklarn gizlemek isterken açk ettii kötülükler tüneli var. Çünkü “medeniyet” vurgusu, iyelik zamir ve ekleriyle dile getirilen medeniyet vurgusu, “bizim medeniyetimiz”, “bizden olmayanlar”n cehennemine dönüebilir. Hitap edilen sadece “bizim medeniyetimiz”den olanlar oldukça, “eit yurtta”lk fikri ve hukuku ie koulmadkça, “birletirici” nutuklar ayrmcln daniskasn üretirler. Dört devlet yetkilisinin Hatun Tuluk’un ailesi ve yaknlarna rahmet ve ba sal dileinde bulunmamalar, bulunan tek kiinin, alt düzey (ve teoride, yani sözde gayr siyasi) bir bürokrat olarak valinin saldry “satama”, cenazenin mezardan çkarlmasn, “kendi kararlar” olarak tanmlamas, hükümetin meselenin yol açt duygusal dalgalanmalarla ba ederken, “medeniyet”lerinden ödün vermeme kararllndan vazgeçmeyeceklerini ortaya koyuyor.
Süleyman Soylu: Gözaltna alnanlar var
Mezar banda yer alan Aysel Tuluk zaten jandarma nezaretindeydi. Ahmet Türk, Türkiye’nin deiik yerlerinde saldrya uram, Ankara’da kendisine ev verilmek istenmemiti. Srr Sakk’n merhum einin Ankara’ya defni srasnda da benzer bir “medeniyet”sizlik zuhur etmiti… 15 yllk iktidarn “eski Türkiye”ye atfederek knad ilerin tamam, en younlam ve en enerjik biçimde son birkaç yldr yürürlükte. Rahmet ve ba sal dileinin yokluu, yürürlükteki ayrmc ve dlayc politikalarn en kritik anlarda bile özenle korunmas çabasnn gözlendii yer. “Medeniyet”, eit yurttalk söz konusu olmadkça, sadece o medeniyet dairesinde addedilenleri birletirir; öyle de oluyor. Neticede “bizim medeniyetimiz”, Hatun Tuluk’un “ehitlerin de yatt Türk topranda” defnedilmesine engel olmutur. Kaln’n ve Bozda’n konuyla ilgili açklamalarnn yer ald konumalarnn tamamna baktmzda gördüümüz ey, ve 90’lar boyunca Kürt meselesi her gündeme geldiinde devleti yönetenlerin bavurduu sradan ama çok tehlikeli “güvenlik”çi nutuklarn basit bir tekrarndan ibaret olduklardr. Mezar bandaki insanlara saldranlar da bu nutuklarla cezbedilen, mest edilen, gönlü ho edilen kiilerden bakas deildir.
“YEN” OLAN NEYD?
Mezar banda olan yasl heyetteki herkes, çok çeitli “satama”lar görmü, balarna çok i gelmi kiilerken neden o kadar rahatsz oldular? Beklenmedik olan neydi? Faili meçhul says binleri geçerken, mezar yeri bilinmeyen eyh Sait, Seyid Rza, Saidi Nursi gibi çok ünlü kiiler varken, birçok ceset sürüklenmi, sokaklara atlm, birçok mezar tahrip edilmiken, burada “yeni” olan, ürpertici olan neydi?
Daha önce saldr hedefi olan mezarlarn hepsi “faal politik” figürlere aitti; kaybedilenler, mezar yeri gizlenenler, devlet tarafndan “tehdit” olarak kaytlara geçen kiilerdi; canl olarak da ölü olarak da. Bu sefer “istenmeyen” kii, kamu önünde “faal” bir politik kimlik olmad gibi, istemeyen kiiler de “devlet yetkilisi” deildi. Saldrnn sebebi “akraba” olutu sadece; saldrganlar için de kendi kanlarndan olmayt. Saldrganlar, eit yurttalk fikrini tahrip ve tasfiye eden bir “medeniyet” ve “kültür” tasarmnn sradan ürünleridir. Hükümet üyelerinin o kiileri kötü, hatal, vahi, barbar filan ilan ederek kurtarmak istedikleri ey, o kiilerin üremesine yol açan “medeniyet ve kültür”ün ta kendisidi. Dilemedikleri rahmet ve basalyla saldrya urayanlarn taziye gerekmeyen bir topluluk olduunu ilan etmiyorlar m?
Bundan dört yl önce Emet’te Kürt inaat içileri saldrya urad, linçten zor kurtuldular, sonra ehirden kovuldular. çiler gittikten sonra, GBT’lerine bakld, temiz olduu açkland. Saldrganlara yönelik ne yapld? Hiç. Emet örnei, Kürt’ün yaamak için her yere gidemeyeceinin tesciliydi. Hatun Tuluk meselesi ise “Kürt’ün yatacak yeri yok” formülünün tescili oldu.
MEZARLIKTAN HAVALMANINA
“Üzüldük. Kzdk. Lanetliyoruz. Medeniyetimizde yok” sözleri, uygulanan politikalarla uyumuyor, mezardan cenaze çkarmann yol açt ürpertiyi söndürmeye yönelik tiyatral çklar bunlar. “Medeniyet”lerine atfla buzdolabna kaldrlan hukukun gerekliliini hatrlayacak kiilerin saysn artrmamaya yönelik siyasal-tiyatral tedbirler. “Beklenmedik” eyler deil bunlar, anlyoruz ki; bir hukuk aratrma görevlisinin, uçakta es kaza önüne oturan CHP milletvekili Sezgin Tanrkulu’na boma teliyle saldrma fantezisinin ve bu fanteziyi kamuya ilan etme cüretinin altnda yatan eyle, mezarlktaki saldrganlarn motivasyon ve cüretlerinin altnda yatan ey ayndr: ktidar elde tutmann ve pekitirmenin teknii olarak kullanlan kutuplatrc, ayrtrc, eytanlatrc yöntem ve söylemlerin meyvesi toplanmaktadr. “Dindar nesil” formülüyle dile getirilen hedefe ulamak için uygulanan politikalara mündemiç iddet, mezarlktan hava limanlarna kadar her yerde cinai ruhlar olarak tecelli ediyor.
Arka koltuktaki hukuk hocasndan Tanrkulu'na 'boma teli' tehdidi!
Babakan Binali Yldrm’n, saldrdan iki gün sonra gelen açklamas, devlet yetkililerinin o ana kadarki açklamalarndan ciddi biçimde farkl duruyor: Binali Yldrm, medeniyet, kültür filan demeden, “isteyen istedii yerde yaar ve vefat halinde istedii yerde defnedilir” diyor. Anlalan, hükümet/devlet kanad içinde mezar saldrsnn yol açt huzursuzluun ve ürpertinin “kültür, medeniyet” vurgularyla giderilemeyecei, ayrmcln açk ilan olan basal ve rahmet dileme eksikliinin göze battn alglayan bir akl da var; Yldrm’n sözleri zaten eit yurttalk kabulü halinde söylenebilecek sözler. Yldrm’n konumas, dier devlet yetkililerinin konumalarndaki tuhafl da daha görünür klyor. Binali Yldrm’n sözlerinin, bir krizi amaya yönelik geçici bir taktik ifade deil de, demokratik bir gerein kabulü olarak alglayp umutlansak safdillik mi etmi oluruz? Olsun, hiç deilse o konuma sayesinde dierlerinin gidi yolunun ucundaki karanlk daha iyi görünür oluyor.
Cenaze meselesi toprak meselesidir: Kürt, Alevi, Ermeni “bu topraklar”a ait midir deil midir? “Bu topraklar” Kürt, Alevi ve Ermeni’ye ait midir deil midir? Bir daha cevap verilmitir: Hayr! “Kültür” ve “medeniyet”imizin holuklarndan yararlanabilirler, yararlanamazlarsa üzülürüz, ama ait deillerdir!
Cenaze meselesi toprak meselesidir. Hatun Tuluk, “bu topraklar”n eit ve özgür yurtta olsayd, ailesinin kök salmasn istedii Ankara’da istiratgâhnda olurdu imdi. Zaten öyle olsa kz Aysel Tuluk jandarma eliinde orada olmaz, kznn siyasi yolda, partisinin e genel bakanlar cezaevinde olmazd. Defnin gerçeklememesinin sorumluluunu tayan hükümet, cezaevi prosedürlerini kendi hatalarn telafi için yeniden yorumlar, Aysel Tuluk’un annesini Dersim topraklarna kendi elleriyle saklamasnda bir saknca görmezlerdi.