Mihriban şiiri kime ait? Mihriban şiir sözleri, şarkı sözleri nelerdir?">Abdürrahim Karakoç
Musa Eroğlu (d. 1944, Kumaçukuru, Mut, Mersin), Türk halk müziği sanatçısı. Repertuvarı Akdeniz Bölgesi ve özellikle de Mersin ve Tahtacı türküleri ile özdeşleşmiş Türk Halk Müziği'nin "üstad"ları arasında kabul edilir.
1944 yılında Mersin'in Mut ilçesinin Kumaçukuru köyünde doğdu. Alevî Tahtacı Türkmenleri'ndendir. Ortaokulu yarım bıraktı. Mut Halkevi'nde halk oyunları oynadı. 1965'te TRT Ankara Radyosu'nda imtihana girdi fakat kazanamadı. 1969'da "İkimiz Toprağa Girelim Elif" adlı ilk plağını çıkardı. Piyasada görünmeye başlaması 1970-71 yıllarına denk gelmektedir. O yıllarda yeniden radyoda tar, kemane, koltuk davulu, bağlama, divan sazı çalgılarıyla sınava girdi ve sınavı kazandı. 1970'li yılların sonlarına doğru müzik yönetmenliği de yaptı.
1980'e radyoda kadar mahalli sanatçı olarak çalıştı. Arif Sağ ve Muhlis Akarsu ile birlikte başladığı, daha sonra Yavuz Top'un da katılımı ile genişleyen "Muhabbet" seri albüm çalışmaları, 1980 sonrasında Türk halk müziğinin geniş kitlelere yayılmasında önemli katkı sağlamıştır. Sözlerini Abdürrahim Karakoç'un yazdığı "Unutursun Mihriban'ım" ve "Mihriban" türkülerini seslendirdi. Karacaoğlan'ın şiirlerini besteledi.
1998'de Kültür Bakanlığı tarafından verilen Devlet Sanatçısı unvanını alan Eroğlu, müzik çalışmalarına devam etmekte ve Kültür Bakanlığı'nda Halk Kültürleri ve Oyunları konusunda uzman ve araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Kendi adını taşıyan müzik okulunda 1982'den bu yana 5.000'den fazla öğrenci eğitim almıştır.
1966'da evlendiği eşiyle ikisi kız, biri erkek üç çocuğu vardır.
Mersin'in Mut ilçesinde kiraladığı 900 dönümlük arazide kendi adını taşıyan 100.000 ağaçlık bir ormanı bulunmaktadır. 2009 yılında yaptığı bir röportajında " 1960'larda buralar hep ormanlıktı, daha sonra orman ve ağaç türleri yok oldu. Gelip geçerken hep bakardım. Çocukluğumdan beri bu sahada gözüm vardı. Bir gün kiralayıp ağaçlandırmaya karar verdim. 1999'da müracaat ettim, 2000'de teslim ettiler. Ondan sonra başladım çalışmaya. Orman Bir hayli büyük, 900 dönüm. Bir kısmı kayalık, ağaç dikilebilecek yer 500-600 dönüm kadar. Dört tür ağaç diktim: Kavak, kızılçam, sedir, meşe. Meşenin bu bölgede doğal bir bitki örtüsü var. Sonra da 'tömbek' dediğimiz dikenli ardıç ve doğal ardıçlarla süslendi alan. Bu orman için tam dokuz senedir çalışıyorum, bazı ağaçlar kocaman oldu, bir kısmı boyumu geçti." şeklinde ormanından bahsetmiştir.
Türk şair ve gazeteci (1932 – 2012) Abdürrahim Karakoç bize kendinden geriye ozan tarzı ve üslubunda ustalıkla yazdığı şiirlerini bırakır. Kahramanmaş’ın Elbistan ilçesinde dünyaya gelen yazar meşhur “Mihriban” şirini “Saf ve temiz bir aşktı” şeklinde yorumlar.
Karakoç’a bu dizeleri yazdıran, yaşadığı bir imkânsız aşktır. Gençlik yıllarında sırılsıklam âşık olan şair, maşukuyla beraber evlenmeye niyetlenir. Kız tarafının bu evliliği istememekte diretmesi âşıkların kavuşmasına engel olur. Yıllar sonra Karakoç’u ziyaret eden bir arkadaşı yolda onun eski sevgilisini gördüğünü, onunla biraz sohbet ettiğini ve evlenmiş olduğunu söyler. “Mihriban” böylesi bir hüzünlü hikâyeden doğar.
Karakoç’un yıllar sonra verdiği bir röportajda konu “Mihriban”a gelir. Usta şairse soruya “O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Ne adı Mihriban, ne saçları sarı” diye cevap verir.
O saf ve temiz aşkın yazdırdığı dizeler Mersinli Yörük Alevilerden Musa Eroğlu’na yıllar sonra beste yaptırır. Ülkücü geçmişiyle bilinen Karakoç’un bu şiirini toplumun daha farklı bir kesiminden gelen Eroğlu’nun türküleştirmesi, ülkemizdeki kültür mozaiğinin en iyi yansımalarından biridir.
Büyük halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu, Karakoç ile ilgili yazılan bir kitapta şair hakkında şunları söyler: “Keşke diğer sanatçılar de benim gibi Karakoç’un şiirlerini besteleseydi. 500 tane bestesi olsaydı. Müzik insanları Karakoç’u, onun edebiyat çizgisini keşfedemedi. Değerli Karakoç’un sevdaya dair çok güzel ifadeleri, şiirleri var. Ben Karakoç’un dünya görüşüyle değil şair, ozan yönüyle ilgileniyorum ve ondan etkileniyorum. Aynı ülkede yaşayan şairler, ozanlar ve sanatçılar birbirinden etkilenir. Çünkü ülkenin ortak kültürüyle, değerleriyle büyüyor, aynı havayı soluyorsunuz.”
Şiire başlığını veren Mihriban adı, şairin âşık olduğu o kadının gerçek adı değil. Karakoç bu ismin bir sembol olduğunu, gerçek ismini belirtmenin törelere aykırı olacağını belirtir. Şair “Platform” dergisine verdiği röportajda şunları söyler: “Bazıları ‘Gerçek mi’ diyor. Gerçek diyorum. Ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban.” Mihriban’ın ayrıca etimolojik olarak “güler yüzlü, yumuşak kalpli” anlamlarına gelmesi de muhtemel ki tesadüf olamaz.
Hece ölçüsü ile ve halk edebiyatı kurallarına uyarak şiirler yazan Karakoç’un bu meşhur şiirinden birkaç dörtlüğe bakalım:
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambamda titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban!
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban!
Haberler.com - Gündem