minyatür sanatının ilk örnekleri / Minyatür sanatı nedir? Minyatür sanatının tarihçesi, Türkiye'deki ve dünyadaki örnekleri nelerdir?

Minyatür Sanatının Ilk Örnekleri

minyatür sanatının ilk örnekleri

kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir

Minyat&#;r nedir ve &#;zellikleri nelerdir? Minyat&#;r sanatı nasıl yapılır ve &#;rnekleri hakkında bilgi

Haberin Devamı

Minyatür eski dönemlerde ortaya çıkan ve yazılı eserlerde kullanılan bir sanattır. Minyatür sanatında oldukça ince bir işçiliğin yanı sıra el emeği de ön plana çıkar. Geçmiş yıllardan beri bilinen minyatür sanatı aynı zamanda tarihe de ışık tutar.

Minyatür Sanatı Nedir ve Özellikleri Nelerdir?

 Minyatür, küçük boyutlara sahip olan resimlerin çok küçük detaylar ile işlenmesidir. Minyatür geçmişten günümüze en bilinen sanat dallarındandır. Orta Doğu'da doğan minyatür sanatı sonraki yıllarda ise Batı'ya kadar yayılmıştır. Minyatür sanatında oldukça ince bir işçilik ve el emeği bulunur. Minyatür sanatı Batıda minyatür, Doğuda ise nakış olarak bilinir. Bu sanatın amacı ise küçük boyutlu resimlerin ince işçilik ile işlenmesidir.

 Osmanlı Devleti'nde de çok fazla kullanılan minyatür Osmanlı'da nakş olarak biliniyor. Dünya genelinde en eski minyatürlere Mısır'da rastlandığı biliniyor. M.Ö. 3. yüzyıl döneminde en eski minyatürler papirüsler üzerine işlenmiştir. Geleneksel Türk sanatlarından birisi olan minyatür sanatının kullanım alanı Osmanlı döneminde de oldukça yaygındı. Ayrıca minyatürü nakş eden kişilere de nakkaş denilmektedir. Minyatür sanatı pek çok alanda ise rahatlıkla kullanılmıştır. Minyatür sanatında resmedilen olaylar ve durumlar da birbirinden farklı olaylara ve yaşantılara ışık tutmuştur. Bu yönü ile minyatür sanatı da diğer sanat dallarından ayrılmaktadır.

Haberin Devamı

Minyatür Sanatı Nasıl Yapılır?

 Minyatür sanatının çok ince ayrıntıları bulunur. Dolayısı ile bu sanat büyük bir dikkat gerektirir. Dünyada bilinen ilk minyatürler Mısır'da papirüslerin üzerine işlenmiştir. Geleneksel Türk sanatları arasında yer alan minyatür sanatı Osmanlı döneminde de çok yaygın kullanılıyordu. Ayrıca minyatür sanatı parşömen, kağıt, fildişi, taş ve pek çok nesnenin üzerine işlenebilir. Bu sanatın amacı anlatılmak istenilen şeylerin küçük işlemeler ile anlatılmasıdır.

 Bu sanat oldukça detaycılık istemektedir. Bu nedenle mutlaka çok ince ince çalışılması gerekir. Ayrıca minyatür sanatında genellikle yavru kedi kılından yapılan fırçalar kullanılmaktadır. Minyatür sanatında kullanılan boyalar ise topraktan yapılarak kullanılır. Bu boyalar da su ile inceltilir. Boyaların parlak olması için de yumurta sarısı katılır. Osmanlı sarayında yapılan minyatürlere parlaklık kazandırmak için gümüş ve altın tozu da kullanılmıştır. Minyatür sanatı hem göze hem de mantığa hitap etmektedir. Bu yönü ile de önemli sanat dallarından birisidir.

Haberin Devamı

Minyatür Sanatı Örnekleri Hakkında Bilgi

 Minyatür sanatı soyut işlemelerin yapıldığı bir sanattır. Özellikle işlemelerin bazıları sanatı yapan kişi hakkında da bilgi verir. Ayrıca minyatürde durumların yanı sıra çeşitli olaylar da resmedilir. Özellikle geçmiş dönemlerde yapılan minyatürler tarihe ışık tutar. Bu minyatürler kültürler hakkında da ayrıntılı bilgi verebilir. Minyatür sanatının en önemli örnekleri Mısır uygarlığında ve Osmanlı Döneminde verilmiştir. Mısır uygarlığında yaşamdan izler taşıyan minyatür sanatı günlük hayat hakkında da tarihe ışık tutmuştur. Doğu kültüründe de yaygın olan minyatür sanatı Osmanlı döneminde ön plana çıkmıştır.

Haberin Devamı

 Özellikle saray hayatının ve savaşların resmedildiği minyatür sanatında hem padişahlar hem de yaşanan olaylar ile ilgili de detaylı bilgiler edinilmiş oluyor. Osmanlı döneminde saray sanatı olarak da bilinen minyatür hat ve ebru sanatı ile birlikte bir gelişim göstermiştir. Günümüzde de en fazla kullanılan minyatür sanatları arasında ebru sanatı yer almaktadır. Birbirinden farklı uygarlıklarda görülen minyatür sanatı yapılışı açısından benzer olsa da konuları bakımından tamamen zıtlık taşımaktadır.

MİNYATÜR Fatih ŞİMŞEK Geleneksel Türk Süsleme sanatları arasında ayrı bir yeri olan minyatür sanatının yüzyılları içine alan köklü bir geçmişi vardır. Batıda kökeni Antik Çağ’a, Doğu’ da ise İslam öncesi dönemlere kadar uzanan el yazması ressamlığı ortaçağ boyunca önemli bir sanat dalı olmuştur. Kelime, Ortaçağ Avrupası’nda hazırlanan el yazmalarının bölüm başlarında metnin ilk harfinin etrafına kızıl- turuncu minium ile (sülüğen, sülyen, kırmızı kurşun tozu) yapılan miniatura adlı tezhipten gelmekte ve “sülüğenle boyanmış” anlamına gelen Latince “miniare” kelimesinden türediği ileri sürülmektedir. Ancak zamanla minor (küçük) kelimesinin etkisinde kalarak "küçük (resim)" anlamını da kazanmıştır.1 İslam sanatında tasvir, Osmanlı sanatında nakış olarak adlandırılan minyatürün, Fransızca ‘‘miniature’’ kelimesinin dilimize yerleşmiş şekli olduğu düşünülmektedir.2 Kısaca minyatür, el yazması kitaplarda anlatılan konuların daha anlaşılır hale gelmesi amacıyla metnin yanına çizilen, derinlik duygusundan yoksun küçük boyutlu resimlerdir. Minyatürde asıl amaç metni açıklamaktır. Ancak kitap resmine verilen bu adın yanlış verildiğini savunan araştırmacılar olsa da salt çoğunluk bu tanım etrafında toplanmıştır. Gerek Hristiyan gerekse İslâm dünyasında çok sayıda minyatürlü yazma üretilmiştir. Ancak Hıristiyan sanatı, yaşanan kültürel değişimlerle bağlantılı olarak doğanın gerçekçi tasvirine yönelmiş ve bu uğurda yağlı boya resmin sağladığı imkânları tercih etmiştir. Ayrıca, matbaanın keşfiyle birlikte elyazmalarının azalmaya başlaması da buna eklenince, Yüzyıldan itibaren batı dünyasında minyatür önemini yitirmiştir. İslâm sanatçısı ise İslâm felsefesine uygun olan şematik bir anlatımı tercih etmiş ve bunu minyatür sanatında yorumlamıştır. İslâm dünyasının matbaaya olan ilgisizliği el yazmalarının üretimini birkaç yüzyıl daha devam ettirmiştir.3 Minyatür Uygulama Teknikleri  Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Sanatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans -  1 Banu Mahir, “Minyatür”, İslam Ansiklopedisi, c, s, yıl 2 Günsel Renda; “Minyatür”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, İstanbul, , s. 3 G. Renda, a.g.e., s 1 Minyatürün ilk örneklerine eski Mısır’da rastlanmaktadır. O dönemde minyatürler papirüs, parşömen ve fildişi gibi malzemeler üzerine çizilmekteydi. 4 Mısır’da parşömen üstüne yapılmış ilk insan ve hayvan figürleri o dönemlerde kitap resminin olduğuna tanıklık etmektedir. Bunlar gelişmiş bir minyatür sanatını yansıtmaz ancak basit ve sadece resmi açıklayıcı figürlerden oluşmaktadır.5 Daha sonra ise aharlı kâğıt üzerine uygulanmaya başlanmıştır. Bahsi geçen bu aharlı kâğıtların yapımında kullanılan ahar denilen madde nişasta, yumurta akı, kitre, zamk- ı Arabi, üstübeç, nişadır gibi malzemelerden üretilmiştir. Ahar, kâğıt üzerine iki şekilde uygulanırdı; birincisinde kâğıt, eritilen ahar malzemelerine daldırılarak, ikincisinde ise ahar pamukla kâğıdın üzerine sürülerek yapılmaktaydı. Bu uygulama, kâğıda iki kere yapıldığında ise çift aharlı kâğıt denilmekteydi. Minyatürlere çizilen figürlerin boyama işleminde toprak boya kullanılırdı. Kullanılmadan önce su ile eritilen toprak boyaları sabitlemek için önceleri yumurta sarısı eklenirdi. Yumurta sarısı resimlerde hem parlaklık hem de kabarıklık meydana getirir ancak zamanla bunun kullanışlı olmadığının anlaşılması üzerine yüzyıldan sonra yumurta sarısı yerine tutkal kullanılmaya başlanmıştır. Parlaklık sağlamak için ise tutkal suyuna saf pekmez veya üzüm suyu karıştırılmıştır. Zamk-ı Arabî, pek tercih edilmez. Boyanın zamanla kararmasına neden olur. Minyatürlerde sular, gümüş suyu ile yapılmaktadır. Ancak gümüş, asitli bir madde olduğundan zamanla kararma meydana getirir. Bazı minyatür boyaları asidik özellikleri nedeniyle kağıda da zarar vermektedir. “Jengâr” adı verilen yeşil renkli boya, kağıtta kesikler meydana getirmektedir.6 Boyaları sürmek için kullanılan fırçalar, üç aylık beyaz kedinin gıdı tüyünden yapılmaktaydı. İnce bir ibrişimle bağlanan kıllar, güvercin kanadından çıkarılmış kalemin içine yerleştirilirdi. Minyatürde işlenecek konu öncelikli olarak eskiz kâğıdının üzerine uhra denilen kiremit rengi boya ile ince bir fırça yardımıyla çizilirdi. Kompozisyon oluşturulurken minyatürün kendine has üslubu kullanılırdı. Figürleri birbirini kapatmayacak şekilde 4 Banu Mahir; Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, , s 5 Tuğba Kutlu; “Osmanlı Minyatürlerinde Fantastik Yaratıklar”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, , s 6 Hüseyin Tahir ve Zade Behzad; “Minyatür’ün Tekniği”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.2, S.1, Ankara, , s 2 sıralamak, boyutları kişilerin önem sırasına göre belirlemek, altın varak ve boya ile ince ayrıntılı olarak, ışık-gölge ve perspektif olmaksızın yapmak en önemli kurallardır.7 Minyatürlerde duygulara en fazla hitap eden unsur renktir. Renk dağılımında kırmızı, göz alıcılığı gereği öne çıkan bir renktir. Mavi ise geriye doğru gitmektedir. Genellikle figürde ve mimaride kırmızı, üst ve zeminde maviler tercih edilmekle beraber, çoğunlukla üç ana renk olan sarı, kırmızı, mavi ikinci oranda da ara renkler kullanılmaktadır. Açık koyu kontrastlığı ise leke düzeninde tezat renk armonilerinden bir veya birkaçının bir arada kullanılmasıyla sağlanmaktadır.8 Metinde geçen olaylar resmedilirken nesneler gibi canlılar da doğadan soyutlanarak ve gerçek görünümlerinden çok farklı birer dekoratif öğeye dönüştürülmektedir. Yapılar ve ağaçlar yan yatıp, atlar maviye, tepeler eflatuna, gökyüzü altın yaldıza boyanabilmekte; gölge oyunundaki gibi iki boyutlu bir kalıba dönüşen insan figürü, çevresindeki nesnelerle orantısızlık sergilemektedir.9 Konu, önce eskiz olarak bir kağıt üzerine çizilir. Hakiki şeklini alınca ise asıl sayfaya çizimi yapılır. Bu çizim ince bir fırça yardımıyla uhra denilen (terre de sienne - kiremit rengindedir) boyayla yapılır. Siyah veya kahverengi boya ile katiyyen desen çizilemez. Çünkü bu renkler, altın ve diğer boyalara tesir eder ve onları bozar. Bu çizim için önemli olan bir diğer nokta ise olabildiğince ince çizilmesidir. Eğer eserde altın kullanılacaksa ilk olarak altın kullanılır daha sonra diğer boyalara geçilir. Boyama işi bitince ince işler (saç ve sakal çizimi) yapılır. Saç ve sakaldaki kıllar birer birer fırçanın ucuyla, ilk önce çok hafif, daha sonra biraz kuvvetli olarak yapılır. Daha sonra üsluba göre elbiselerin etrafı ve kıvrımlar yapılır. Bunun ardından elbiselerin üzerindeki tezyinata ve altın işlemelere başlanır. En son olarak ise ağaçlar, çiçekler nakşedilerek eser tamamlanmış olur 7 İsmet Binark; Türklerde Resim ve Minyatür Sanatı, Vakıflar Dergisi, S, , s 8 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 9 Günsel Renda, a.g.e., s 10 Hüseyin Tahir ve Zade Behzad; a.g.m., s 3 Minyatür oldukça maliyetli bir sanat olması nedeniyle bir saray sanatı olarak gelişmiş ve sarayın himayesinde gelişimini sürdürmüştür. Nakkaşlar, saray okullarında, sultanların veya şahların himayesinde çalışmışlardır. Bilinen minyatür okulları şunlardır;  Tebriz Okulu  Şiraz Okulu  Bağdat Okulu  Herat Okulu  Kazvin Okulu  İsfehan Okulu  Osmanlı Ehl-i Hiref Okulu Minyatürlerin üretildikleri bu okullar figürlerin yüz şekilleri, el hareketleri, giysi modelleri ve kullanılan renkler ile saptanabilmektedir Osmanlı Ehl-i Hiref Okulu minyatürleri, geometrideki altın oran kuralına bağlı olarak Altın Dikdörtgen içine yığma perspektif ile nakşedilirdi. Bu minyatürler genel olarak 3 bölüme ayrılmaktadır. 1. Obje Bölümü 2. Konuya Bağlı Bölümler 3. Zenginleştiren ve estetik oluşturan bölümler Kompozisyonda obje, konuyla ilgili olan ifadenin merkez noktasıdır. Bu bölüm minyatür sanatında önde ve ortada olacak şekilde, konumuna göre diğer figürlerden daha büyük belirtilmektedir. Diğer bölümler, objenin çevresine dağılmış olarak gösterilir. Osmanlı minyatürlerinde bir konunun anlatımı yüz yüze bakan çift sayfada gerçekleştirilirdi. Tek sayfalı çalışmalarda da çift sayfa mantığı ile hareket edilirdi. Günümüzde anlatım tek sayfa üzerinde yapılmaktadır. Genel olarak Osmanlı Minyatüründe görülen teknikler ise şu şekildedir;12 1. Objenin Yerleştirilme Tekniği: Obje, anlatılmak istenen konunun odak noktasıdır. Sayfanın genellikle ön ve orta bölümünde bulunur. Bazı örneklerde sayfanın sol veya sağ ortaya yakın noktalarında dikkat çekecek şekilde yerleştirildiği de görülür. Sosyal konumuna göre objelerde boyut farkı görülür. 11 Sevgi Akbulut Ersoy, Osmanlı Minyatür Tekniği, İnkansa Matbaacılık, , Ankara, s.4 12 Sevgi Akbulut Ersoy, a.g.e., s. 4 2. Yığma Tekniği: Figürler arazi şekilleri üzerinde önde, arkada, sağda veya solda kütleler oluşturur. Sanatçı figürleri, sıraya girmiş öğrenciler gibi göstermek zorunda kalır. Figürlerin konumu neresi olursa olsun büyüklükleri aynıdır. Bütün figürlerin görünür olmasına dikkat edilir. 3. Sıralama Tekniği: Bu teknikte, yıkma tekniğine benzemektedir. Tek farklılık, dar mekânda figürlerin sağdan sola, soldan sağa yan yana enine hafif diyagonal olarak sıralanmasıdır. 4. Perdeleme Tekniği: Arazili tasvirlerde kullanılır. Araziye yayılmış olan figürlerin dağılım şekilleri önde, arkada, uzakta veya yakında oluşları ile gösterilir. 5. Kümeleme Tekniği: İnsan figürlerinin en yoğun kullanıldığı betimlemelerdir. Nakkaş Osman ve Levnî minyatürlerinde sıkça görülür. Kalabalık toplulukların bir arada gösterilmesi amacıyla uygulanır. Figürler omuz omuza veya az aralıklarla gösterilir. Ancak tüm figürler bir aradadır. En alttaki figür ile en üstteki figür aynı büyüklüktedir. Eserde tüm figürler görünecek şekilde betimlenir. 6. Tek Figür Yerleştirme Tekniği: Figürün çizileceği çerçevenin orta noktası bulunur ve figür bu noktada işlenir. Dengeli bir görünüm arz eder. Bu tür minyatürlerde boy enin katıdır. 7. Dağınık Tek Figür Tekniği: Figürler, konu doğrultusunda, ikişerli veya üçerli minik gruplar veya daha kalabalık gruplar halinde sayfanın her yerine dağılırlar. Bütün insan figürleri, mutlaka birbirlerinden kopuk olarak gösterilmek mecburiyetindedir. Figürler birbirlerinden fazla uzak olmayacak şekilde betimlenir. Türk Minyatür Sanatı Sasâniler döneminde Mani adlı bir sanatçı kendi yazdığı kitabını resimlemiş ve daha sonra onun izinde giden birçok öğrenci yetiştirilmiştir. Bu sanatçılar Orta Asya ve Ön Asya’ya doğru yayılarak öğrendikleri sanatı da gittikleri yerlere götürmüşlerdir. İslam sanatının ilk örnekleri yy sonlarına tarihlenmektedir Türk minyatür geleneğine ait en eski örnekler Orta Asya’ da Uygurlara kadar uzanır. Uygur Türklerinin daha 8. yy’da çok ileri bir kitap ve minyatür sanatına sahip olduğu, kalan sayılı eserlerden ve kaynaklardan anlaşılmaktadır. Turfan araştırmalarında ortaya çıkan 13 Selçuk Mülayim; Türk Sanatında İkonografik Dönüşümler – Selçuklu Çağı, 5 Bezeklik ve Sorçuk duvar resimleri (fresk) ile birlikte bu minyatürler 9. yy’da daha ilk bakışta Çin resminden ayrılan karakteristik bir Orta Asya Türk resim üslubu olduğunu açıkça gösterir Eski Uygur şehirlerinden kalan duvar resimleri ve minyatürler hep dini konularda olduğundan, Uygur ordusu ve savaşçılarının atları, kıyafetleri ve silahları hakkında bilgi vermez ve yüzyıllara tarihlenen Selçuklu minyatürleri sanatçılarının, İran’ da Zerdüşt rahiplerin ellerinde bulunan bazı resimli yazmalardan ve Maniheizm’den etkilendikleri düşünülmektedir. Çünkü bu minyatürlerdeki figür tipleri ve kompozisyon anlayışı Maniheist Uygur minyatürlerinden etkilenildiği anlaşılmaktadır Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya yayılmasıyla ilk Türk-İslam minyatür üslubu doğmuştur. Bağdat’ta ilk İslâm minyatür mektebini açanlar, Selçuklu Türkleri olmuştur Bu dönem yazmaları oldukça çeşitlidir. Bilim, fen ve edebi konulu eserler mevcuttur. Günümüze ulaşan en eski örneklerden biri Dioskorides’in Mater Minia Medica adlı botanik ve zooloji kitabının tercümesi olan Kitâbü’l-Haşâ’iş ve Galen’in (Câlînûs) zehirlenmeler konusundaki eserinin Kitâbü’t-Tiryâk adlı Arapça çevirisinde görülür. Antik el yazmalarından kopya edilen bu ilk tasvirlere Bizans resminin etkileri yansımıştır. Bu eserlerin günümüze ulaşmış birden fazla örneği olup her örnekte farklı bir üslup görülmektedir. Eski Grek kuramlarına dayanan felsefe, tarih ve tıp konusundaki yazıların Arapça bir derlemesi olan Muhtârü'l-hikem ve mehâsinü’l-hikem ile Hippiatrika adlı Grekçe eserin tercümesi olan Kitâbü’l-Baytara adlı tercümesinin metinleri arasına yerleştirilmiş çerçevesiz minyatürlerde bulunan ve dönemin yerli tiplerini yansıtan figürler yine Bizans resim üslubunun etkilerini taşımaktadır Ayrıca; Arap gökbilimci Es-Sufi’nin burçlarla ilgili astroloji kitabı Sabit Yıldızlar Kitabı (Suvâr el-Kevâkib-el-Sâbita) ile yüzyılın ikinci yarısında Artukluların hizmetine 14 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, s 15 O. Aslanapa, a.g.e., s 16 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 17 Mustafa Bektaşoğlu; Anadolu’da Türk İslam Sanatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, , s 18 Banu Mahir, a.g.m., s 6 giren mühendis Ebü’l-izz el-Cezeri’nin yazdığı el-Hıyelü’l-Hendesiyye bu dönemin önemli eserlerindendir yüzyıl sonu ile yüzyıl başlarında Selçukluların ve onlara tabi hanedanların himayesinde çalışan sanatçıların resimlediği ilmi eserlerin tasvirlerinde Uygur kökenli Selçuklu tipleri gündelik hayata ait eşya ve sahnelerle birlikte işlenmiştir. Geç Antik ve Bizans etkilerini özümsemiş olan bu dönemin yeni tasvir üslubu edebi eserlerin resimlenmesinde de uygulanmıştır. Bu eserlerden günümüze ulaşanları arasında Makamat, Kelile ve Dimne, Kitab-el Agbani (Şarkılar Kitabı), Varaka ve Gülşah gibi edebi eserler bulunmaktadır Bu eserlerin minyatürlerinde dönemin sosyal hayatını yansıtılmış ve Habeş, Arap, Türk gibi bölgenin kozmopolit nüfusunu belgeleyen figürlere yer verilmiştir yy’da Anadolu’da üretilmiş olan ilk minyatürler Meyyâfârikîn (Silvan), Diyarbekir, Mardin, Aksaray, Kayseri ve Konya gibi merkezlerde hazırlanmış eserlerde yer alır. Bu örnekler, Anadolu dışındaki çağdaş Selçuklu resim üslubuyla benzerlik taşır İlhanlı ve Timurlu minyatürlerinde daha çok Çin sanatının etkisi söz konusudur. Bu dönem minyatürlerinde insan ve hayvan figürleri daha küçük tutularak, doğa unsurlarına daha detaylı yer verilmesi sağlanmıştır. Özellikle Timurlu dönemi devlet adamlarının tarihe ve resme ilgi duymaları, birçok tarih kitabının yazılmasını ve bu kitaplara resimler yapılmasını sağlamıştır. Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen minyatürlerinde ise zarif figürler, manzara ve mimari öğeler işlenmiştir. Safevi minyatürleri büyük boyutlu ve canlı kompozisyonları ile gösterişli bir devri simgelemektedir. Dönem minyatürcüleri; Sultan Muhammed, Mirza Ali, Mir Seyyid Ali, Şeyh Muhammed ve Abdüssamed’dir Osmanlı Minyatür Sanatı Selçukluların dağılması ile birlikte ortaya çıkan Beylikler döneminde minyatür sanatında bir duraklama yaşanmıştır. Bu beyliklerden biri olarak kurulan ve zamanla siyasi ve 19 Zeren Tanındı; a.g.e., s 20 G. Renda, a.g.e., s 21 Banu Mahir, a.g.m, s. 22 Banu Mahir, a.g.m., s 23 Metin And, Osmanlı Tasvir Sanatları:1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 7 ekonomik gücünü arttırarak Anadolu’nun da hâkimi olan Osmanlı döneminde, diğer sanat dalları gibi bir gelişim sürecine girmiştir. Osmanlı Sultanları her zaman sanatı seven ve sanatla uğraşan kimseler olmuşlar ve sanatçıların koruyuculuğunu (hamiliğini) yapmışlardır. Böylece minyatür sanatı Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu topraklarında çokça görülmüş, saray ve çevresinde doruk noktasına ulaşmıştır Osmanlı minyatür sanatının ana kaynağı Selçuklu resim üslubudur. Bununla birlikte, Timurlu ve Türkmen resim üsluplarından da etkilendiği görülmektedir Günümüze kadar ulaşan birçok minyatürlü yazma eser, konuyla ilgili net bilgilere ulaşmamız açısından son derece önemlidir. Mevcut yazma eserlerin sanatçıları, minyatürleri ve üslup özellikleri bu sanatın birer ipuçlarını oluşturmaktadır. Özellikle bir İslâm toplumu olan Türk toplumunda, İslâm’ın yasakladığı26 resmin, bu denli geniş uygulama alanı bulması tarihin satırlarına düşülesi bir durumdur Erken Osmanlı dönemine ait yazma eserlere örnek olarak, yy’ da Edirne Sarayı nakkaşhanesinde yapıldığı tahmin edilen Şemseddin Muhammed b. Abdullah Nişaburi’nin kasidelerinin toplandığı Külliyat- ı Kâtib, Bediüddin et- Taciri et-Tebrizi’ nin Dilsüzname, Ahmedi’nin İskendername ve Amasya’ da hazırlanan Cerrahiye- i İlhaniye isimli eserler sayılabilir. Osmanlı dönemi minyatür sanatı, diğer sanatlara oranla daha geç dönemlerde gelişme imkânı bulmuştur. Bu gelişim süreci altı bölümde değerlendirilebilir 1. Oluşum Dönemi (II. Mehmet – I. Selim Dönemi) – () 2. Geçiş Dönemi (I. Süleyman – II. Selim Dönemi) – () 3. Klasik Dönem (III. Murad – III. Mehmet Dönemi) – () 4. Geç Klasik ve Duraklama Dönemi (XVII. Yüzyıl) – () 5. İkinci Klasik Dönem (III. Ahmed dönemi ve XVIII. yüzyılın ilk yarısı) – () 6. Son Dönem (XIX. Yüzyılın sonuna kadar) – () 24 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 25 Banu Mahir, a.g.e., s 26 Bu yanlış bir bilgilendirmedir. İslam’da tasvirin yasaklandığı söylenemez. Yalnızca hoş görülmemiştir. Zîra Sebe Suresi’nin Ayeti bunun en önemli delilidir. 27 Tuğba Kutlu; s 28 Metin And a.g.e., 8 Osmanlı tarihi kaynaklarında minyatüre ‘‘nakış’’, ustasına da ‘‘nakkaş’’ adı verilmekteydi. Sarayda aynı zamanda bir okul görevi görmekte olan nakkaşhane adlı atölyeler kurulmuş ve bu atölyelerde sernakkaş ya da nakkaşbaşı adı verilen bir ustanın yanında birçok sanatçı, birlikte çalışmıştır Fatih döneminde nakkaşhanenin kurulmasında Baba Nakkaş adlı kişinin etkisi olduğu düşünülmektedir. Oldukça yetenekli olan sanatçının Özbek asıllı olduğu ve Fatih döneminde saray baş nakkaşlığı yaptığı belirtilmektedir Ehl-i Hiref teşkilatı içindeki nakkaşların bir kısmının Topkapı Sarayı birinci avlusunda 31 diğer bir kısmının ise Sultanahmet Meydanında Arslanhane adı verilen ve günümüze ulaşamayan yapıda çalışmalarını yaptıkları ifade edilmektedir Saray ve çevresinde yetişmiş ve ünü günümüze kadar ulaşmış birçok nakkaş vardır. Sarayın sanatçıları ehl-i hiref teşkilatı içinde nakkaşbaşının denetiminde hattatlar, nakkaşlar, renkzenler, varakzenler, cedvelkeşler, müzehhibler ve cildbendlerden oluşmaktaydı Yavuz Sultan Selim döneminde İran’dan acem sanatkârların gelmesi ile birlikte nakkaşhanede iki ayrı sanatkâr bölüğü oluşturulmuştur. İran’lı ustaların bölüğü Bölük-i Acemân, Anadolulu ustaların bölüğü Bölük-i Rûmiyân olarak adlandırılmıştır Nakkaşların Osmanlı minyatür sanatında işledikleri konular çok zengindir. Şenlikler ve at meydanı, elçi kabulleri, padişah alayları, savaş sahneleri, ordu tasvirleri, av sahneleri, cülûs merasimleri, şehir tasvirleri, cenaze tasvirleri vb. gibi başlıklar altında 29 Günsel Renda; a.g.m., s 30 Ayrıntılı bilgi için bkz. Süheyl Ünver; Fatih Devri Saray Nakışhanesi ve Baba Nakkaş Çalışmaları, Türk Tıp Tarihi Kurumu, İstanbul, 31 Zeren Tanındı; “Nakkaşhâne”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, C, İstanbul, , s 32 Selman Can; “Arslanhane Üzerine Yeni Bilgiler”, İstanbul Üniversitesi Yıl Uluslararası Bizans ve Osmanlı Sempozyumu (XV. Yüzyıl), Mayıs , İstanbul, , s 33 Tuğba Kutlu; a.g.e., s. 31 34 Aziz Doğanay, Tezyinat, İslam Ansiklopedisi, c,TDV Yayınları, İstanbul, , s. 82 9 gruplandırılabilirler Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’ in, kızlarının ve hanımlarının yüzleri dışında her şey resmedilmiştir. Doğa motifleri, insan modelleri, çeşitli bitki ve hayvan tasvirleri, semadan alınan motifler, büyücü, dev, göçebe, burç yaratıkları, savaş sahneleri, şehir planları, çeşitli bilimlerle ilgili açıklayıcı tasvirler ve daha birçok konu minyatürlerde görülmektedir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’ un fethiyle birlikte saraya birçok doğulu ve batılı sanatçı toplamıştır. Saraya gelen başlıca sanatçılar; Venedikli Maestro Paolo ve Veronalı Matteo di Pasti, - arasında İstanbul’da kalan ve padişaha çok sayıda madalyon hazırlayan Constanza da Ferrara ile Fatih’in portresini yapan Gentile Bellini olmuştur. Dönemin en ünlü nakkaşı olan Sinan Bey, Venedik’de Maestro Paolo’dan ders almış, İstanbul’a geri döndüğünde ise Fatih’in portresini yapmıştır Bu durum Osmanlı minyatüründe portreciliği başlatmıştır. Topkapı Sarayı arşivinde kesin olarak tarihlenemeyen ancak kabaca yy’ın ilk yarısında yapılmış olduğu düşünülen insan ve hayvan tasvirlerinin yer aldığı eserler oldukça dikkat çekicidir. Sanatçı imzasından hareketle Mehmed Siyahkalem eserleri olarak bilinen bu tasvirli eserler dönemin Osmanlı minyatür sanatından çok farklı bir üslupta hazırlanmışlardır. Sanatçının kimliği kesinlik kazanamamıştır. Bu eserlerde Türk, Moğol, Hint, Zenci, Şaman, Budist ve Nesturi Rahipleri, zengin üst sınıf, fakir, göçebe değişik halk grupları görülebileceği gibi cinler, devler, çalgı çalan ve kurban merasiminde bulunan demonlar gibi yaratıklar da görülmektedir. Bu durum sanatçının oldukça geniş bir hayal gücüne sahip olduğunu da göstermektedir. Resimler Orta Asya Tapınak ressamlığının ortaya çıkardığı usulde rulolara yapılmışlardır. Saray arşivindeki eserler, asıl yapıldığı rulolardan kesilerek albümlere yapıştırılmıştır. Dönemi için oldukça farklı olan bu eserlerin üslubu Osmanlı minyatür sanatçılarına pek fazla etki etmemiş ve sadece bu örneklerle sınırlı kalmıştır Bu tasvirler ile Uygur şehirlerindeki mabedlerin duvarlarını süsleyen Uygur resimleriyle açık bir şekilde 35 Mustafa Bektaşoğlu, a.g.e., s 36 Hüseyin Elmas, “Nakkaş Osman ve Levni’ye ait Surname Minyatürlerinin Kompozisyon ve Renk Açısından İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Eğitimi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, , s 37 seafoodplus.info 10 üslup benzerliği vardır. Bu durum Uygur minyatür sanatı geleneğinin uzun süre devam ettiğini göstermektedir Saray atölyesinden çıkan ve günümüze ulaşan resimli el yazmaları çoğunlukla II. Bayezid dönemine aittir. İn’âmat defterleri dolayısıyla bu dönem sanatçıları daha iyi bilinmektedir. Bu dönemde yapılan eserlerde artık batı etkisi azalmaya başlamış ve Fatih dönemindeki portrecilik yerini el yazmaların sayfalarını süsleyen minyatürlere bırakmıştır. Ancak dönem eserlerinde Şiraz, Herat gibi doğu okullarından gelen etkilerin yanı sıra az da olsa batı etkisi görülür. Yavuz Sultan Selim döneminde ise, Tebriz’ in fethiyle ilgili olarak İranlı sanatçılar saraya gelmiş ve dolayısıyla minyatürde Safevi - Acem üslubu etkili olmuştur. Yaklaşık 40 yıllık süreç içerisinde Fatih döneminden kalma batılı sanatçıların ve doğu okullarının etkileri hissedilmiştir Dönemin en önemli nakkaşlarından biri Firdevsî-i Rûmî’dir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı minyatürünün kendine has üslubu tam anlamıyla oluşmuştur. İmparatorluğun sınırlarının genişlemesiyle kültürel etkileşimin artması minyatür sanatını da etkilemiş, hem üslupta hem de kompozisyonda çeşitlilik meydana gelmiştir. Fethedilen ülkelerin sanatçıları saraya alınmış ve bu sanatçıların yerli sanatçılar üzerindeki etkileriyle birlikte birçok eser meydana getirilmiştir. Dönemin en önemli eserleri şüphesiz tarih konulu eserlerdir. Tarih konusu zamanla Osmanlı minyatürünün ana teması olmuş ve daha gerçekçi bir yaklaşımla eserler oluşturulmuştur. Örneğin tarihli ve dönemin önemli nakkaşlarından Matrakçı Nasuh’ un yaptığı Bayan-ı Manazil-i Sefar-i Irakeyn, Kanuni’nin Irak seferini anlatmaktadır. Sultanın sefer güzergâhında bulunan şehirlerin kuş bakışı görünümlerini gerçekçi bir yaklaşımla işleyen Matrakçı Nasuh, ayrıntıya girmeden önemli noktaları vermiştir. Bu özellikleriyle topografik resmin ilk örneklerini oluşturmuştur. Bir diğer eser ise Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta çıkışından yılına kadar olan olayları anlatan ‘‘Süleymanname’’ adlı eserdir. Şahname tarzı yazılmış olan eser Türk kitap resminin önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde yapılmış olan Tarih-i Sultan Süleyman adlı eser oldukça önemlidir, Kanuni’nin cenazesi taşınırken elinde mimarlık aletleri tutarken tasvir edilmiş kişinin Mimar Sinan olması kuvvetle muhtemeldir 38 Nakkaş Osman Minyatürlerinde Renk, s 39 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 11 II. Selim ve III. Murat dönemlerinde, dış etkilerden kurtulmuş bağımsız bir tarz benimsenmiştir. Osmanlı tarihini, dönemin toplumsal ve sosyal olaylarını anlatan, çokça minyatürle süslü eserler yapılmıştır. Klasik dönemde, III. Murat çağında yapılan diğer önemli eser ise ‘‘Hünerrname’’dir ve dönemin en önemli şahnamecisi Lokman tarafından yazılmıştır. Osmanlı sultanlarının savaşlarını ve yaptıkları önemli işleri anlatmaktadır. Sanatçının diğer şahnameleri Zafername, Şahname-i Selimhan ve Şehinşahname’dir. Dönemin en önemli nakkaşı Nakkaş Osman, portrecisi ise Nigari takma isimli Haydar Reis’tir. Osmanlı portrelerinin en önemli örneği III. Murat döneminde resimlenmiş olan Nakkaş Osman’ın Kıyafet el-İnsaniye fi Şemail el-Osmaniye adlı eserinde çeşitli Osmanlı sultanlarına ait 20 portre vardır. Bu portreler üzerinden Osmanlı Sultanlarının özellikleri tespit edilmiştir İran minyatür sanatının mitolojik şehnamelerinin örnek alındığı anlaşılan Surname, bu dönemin önemli minyatürlü yazmalarındandır. III. Murat’ın oğlu III. Mehmet’in sünnet töreni için verdiği 52 günlük şöleni anlatan eser, aynı zamanda yüzyıldaki toplumun sosyolojisi ve ekonomik durumuyla ilgili belge niteliği taşımaktadır. III. Murat’ın emriyle başlatılan ancak III. Mehmet’ in himayesinde tamamlanan Hz. Muhammed’ in hayatını anlatan minyatürlük ‘‘Siyer-i Nebi’’ isimli 6 ciltlik eser yy sonunun en önemli eseridir. yy eserlerinin başında ise Kalender Paşa’nın ‘‘Falname’’ adlı eseri, Tarihçi Nadiri’nin yazdığı ‘‘Şahname-i Nadiri’’ ve Taşköprülüzade’nin ‘‘Tercüme-i Şeka’ik-i Numaniye’’ isimli yazmaları gelir yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğunun zayıflamaya başladığı görülmektedir. Bu durum minyatürlerin yer aldığı el yazması eserlerinin de üretimini olumsuz etkilemiştir. Böylece minyatürler “murakka” adı verilen albümler şeklinde hazırlanmaya başlamıştır. Ancak bu dönemde önceki örneklere göre en önemli farklılık sıradan halkın günlük yaşamına ait, yer yer müstehcen etkiler taşıyan özel eğlence ve dinlenceler, sokak ve ev içi yaşamı gibi değişik türde konuların işlenmesidir. Hamse-i Atai minyatürleri bu konuda pek çok minyatürün yer aldığı önemli bir eserdir. Örnekleri Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Topkapı 40 Selçuk Mülayim; Sinan bin Abdülmennan Bir Dünya Mimarının Hayat Hikayesi, Eserleri ve Ötesi, İSAM Yayınları, , s. 41 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 42 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 12 Sarayı Kütüphanesi’nde yer almaktadır. Bu türden minyatürlerin imha edilmeyip Topkapı Sarayı arşivinde korunmuş olması ayrıca önemlidir yy’ın ilk yarısında III. Ahmed ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın etkisiyle minyatür sanatı bir yenilenme sürecine girmiştir. Dönemin siyasi ortamında devlet ilk kez Batı’ya açılmış ve Avrupa ülkeleriyle kurulan ilişkilerle kültürel anlamda değişimler yaşanmıştır Dönemin en önemli minyatürcüsü Levni’ dir. Levni’nin çalışmaları arasında Sultan III. Ahmet için hazırlanan ‘‘Surname’’ isimli yazmanın minyatürleri dönemin giyim modasına uygun olarak giyinmiş kadın ve erkek portrelerinden oluşur. yy’ın ortalarına kadar yaygınlığını koruyan portreciliğe örnek olabilecek eser ise içinde Osmanlı sultanlarının portrelerinin olduğu ‘‘Silsilename’’dir. Bu yazmanın minyatürleri Levni tarafından yapılmıştır. Levni’den sonra önde gelen minyatür sanatçısı ise tek çiçek ve figür çalışmalarıyla ünlü Abdullah Buhari’dir Levni’ nin çalışmalarında etkisini gösteren Batı sanatı giderek diğer sanat dallarını da tesiri altına almıştır Yüzyılın ilk yarısından itibaren resimli kitap hazırlama faaliyeti pek görülmez. Batı tarzının minyatür sanatındaki etkisiyle minyatür çalışmaları yerini ışık ve gölgenin bir arada kullanıldığı resimlere bırakmıştır. ‘‘Bu yüzyılın ilk yarısında görülenler Sefaretname ve Seyahatname türündeki eserlerde yer alan portreler ve suluboya tekniğinde yapılmış salt kent tasvirleridir” Bundan sonra kitap resmi önemini kaybetmiştir. Batı tarzlı sulu ve yağlı boya resimler beğenilerek duvarlara asılmış ve geleneksel minyatür anlayışındaki kitap resmi tamamıyla ortadan kalkmıştır 43 Ahmet Dalkıran; "On Yedinci Yüzyıl Osmanlı Minyatürlerinde Sıra Dışı Bir Eğilim: Müstehcenlik", İdil Sanat ve Dil Dergisi, 5, , s 44 Günsel Renda; a.g.m., s 45 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 46 Banu Mahir, a.g.m., s 47 Zeren Tanındı, a.g.e., s 48 Tuğba Kutlu; a.g.e., s 13 Günümüzde yeniden canlandırılmaya çalışılan minyatür sanatı, geçmişteki ruhunu kaybetmiştir. Bir nevi kopyalama kimliğine bürünmüştür. Özgün eserler ise kitap resmi halinde değil çerçeve içinde izlenmek amacıyla yapılmaktadır. KAYNAKÇA ASLANAPA, Oktay; Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, s, AND, Metin; Osmanlı Tasvir Sanatları:1 Minyatür, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, BEKTAŞOĞLU, Mustafa; Anadolu’da Türk İslam Sanatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, , s, 54 BİNARK, İsmet; Türklerde Resim ve Minyatür Sanatı, Vakıflar Dergisi, S, , s CAN, Selman; “Arslanhane Üzerine Yeni Bilgiler”, İstanbul Üniversitesi Yıl Uluslararası Bizans ve Osmanlı Sempozyumu (XV. Yüzyıl), Mayıs , İstanbul, , s DALKIRAN, Ahmet; "On Yedinci Yüzyıl Osmanlı Minyatürlerinde Sıra Dışı Bir Eğilim: Müstehcenlik", İdil Sanat ve Dil Dergisi, 5, , s DOĞANAY, Aziz; “Tezyinat”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, c. 41 İstanbul,, s 14 ELMAS, Hüseyin; “Nakkaş Osman ve Levni’ye ait Surname Minyatürlerinin Kompozisyon ve Renk Açısından İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Eğitimi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, , s KUTLU, Tuğba; “Osmanlı Minyatürlerinde Fantastik Yaratıklar”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, , s MAHİR, Banu; “Minyatür”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, c, İstanbul, , s MAHİR, Banu; Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, , s MÜLAYİM, Selçuk; Sinan bin Abdülmennan Bir Dünya Mimarının Hayat Hikayesi, Eserleri ve Ötesi, İSAM Yayınları, , s RENDA, Günsel; “Minyatür”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, İstanbul, , s TAHİR, Hüseyin ve BEHZAD, Zade; “Minyatür’ün Tekniği”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.2, S.1, Ankara, , s TANINDI, Zeren; Türk Minyatür Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayını, İstanbul, , s, 62 TANINDI, Zeren; “Nakkaşhâne”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, C, İstanbul, , s ÜNVER, Süheyl; Fatih Devri Saray Nakışhanesi ve Baba Nakkaş Çalışmaları, Türk Tıp Tarihi Kurumu, İstanbul, seafoodplus.info Kalempdf (Erişim Tarihi; – saat: ) 15

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir