misakımilli ne demek / Misakımilli'nin güney sınırları belgelere yansıdı

Misakımilli Ne Demek

misakımilli ne demek

kaynağı değiştir]

Misak-I Milli Nedir? Misak-I Milli Sınırları Ve Kararları Nelerdir?

28 Ocak senesinde oy çokluğu ile kabul edilen misak-ı milli kararları 17 Şubat senesinde halka açıklanmıştır.

Misak-ı Milli Nedir?

Misak-ı milli Kurtuluş savaşı döneminde ortaya çıkmış olan bir kavramdır. Türkçe anlamı ulusal yemin ya da ulusal ant anlamlarına gelir. Politik bir bildiri olarak kabul edilen misak-ı milli Osmanlı devletinin parlamentosu olarak da bilinen meclis-i mebusan tarafından kabul edilmiştir. 28 Ocak senesinde oy çokluğu ile kabul edilen misak-ı milli kararları 17 Şubat senesinde halka açıklanmıştır. Misak-ı milli ahd-ı milli, milli misak ya da peyman-ı milli olarak da bilinir. Antlaşma anlamına gelen misak kelimesi Arapça bir kelimedir. 

Misak-ı Milli Sınırları ve Kararları Nelerdir?

1.Dünya savaşından sonra Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiş olan sınırlar Kıbrıs, Deyr-i zor, Musul vilayeti, Musul, Kars, Ardahan, Musul, On iki ada ve Batı Trakya'dır. Misak-ı milli kararları ise şu şekildedir:

Misak-ı milli bütündür ve ayrılması mümkün değildir.

Mondros'tan sonra işgal edilen yerlerin geleceği halk oylaması ile kararlaştırılacaktır.

Ülkenin tam bağımsız olması ve esastır ve bu konuda hiçbir kısıtlama kabul edilemez.

Batı Trakya'nın durumuna da halkın oyları ile karar verilecektir.

Ardahan, Kars ve Batum'da oylama yapılarak şehirlerin geleceğine halk karar verecektir.

İstanbul ve Marmara denizinin güvenliği için tehlikeden uzak tutulacaktır.

Boğazlar ticarete açık kalacaktır.

Misak-ı Milli Nasıl Kabul Edildi?

Tüm uyarılara rağmen İstanbul'da toplanmış olan misak-ı milli ile Türk milletinin bağımsızlık beyannamesi ilan edilmiş ve halka açıklanmıştır. Misak-ı milli oy çoğunluğu ile kabul edilmiş ve daha sonra da sınırlar konusunda kesin olan bildiri yayınlanmıştır. Basılıp kamuoyuna dağıtılan bildiri İtilaf devletlerinin tepkisini çekmiş ve sonucunda da İstanbul'un işgal edilmesine sebep olmuştur.

Meclisin açılacağı duyurulduğu zaman İngiltere kendi aleyhlerinde karar verilmeyeceğini düşünmüştür. Bu nedenle de Misak-ı milli ilan edilene kadar buna karşı çıkma gereği duymamıştır. İlan ile beraber gerçekleştirilen işgal sonucunda meclis doğal olarak kapatılmıştır. Hem başkent tehdit edilmiş hem de 16 Mart senesinde Sevr antlaşması imzalatılmaya çalışılmıştır. Bunun üzerine dönemin hükümeti istifa etmiş ve hükümet başkanı Damat Ferit Paşa olmuştur. 

Misak-ı Millinin Önemi

Misak-ı milli kararları halkın iradesi ile ortaya çıkmış ve kabul edilmiş maddelerdir. Ayrıca Misak-ı milli Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluş belgesi olarak kabul edilir. Her şeyden önce meclis kararı olan Misak-ı milli halkın kararlarıdır ve halkın bağımsızlık duygusunu içerir. Tam bağımsız bir millet olan Türkler hakkı olan her şeyi misak-ı milli kararları ile almayı istemiştir.

İlerleyen dönemlerde de Mustafa Kemal ve Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti dış politikadaki duruşunu da bu tutumda yapmıştır. Misak-ı milli tamamen Türk halkının kararıdır ve bağımsızlık duygusu içerir.

MİSAK-I MİLLİ NEDİR?

Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından yılında kabul edilen Türkiye'nin barışa yönelik temel ilkelerini ifade eden beyanname, resmi belge.

Türk İstiklal Mücadelesinin hedefini belirleyen Misak-ı Milli ilan edildiği günden bu yana Ahd-ı Milli, Peyman-ı Milli, Milli Misak, Milli Ant, Ulusal Ant gibi değişik adlarla anıla gelmiştir. En yaygın kullanılanı Misak-ı Milli'dir. Misak-ı Milli beyannamesi, 1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan cesaretle Osmanlı Devleti'ni parçalamak isteyen İtilaf Devletleri'nin 18 Ocak 'da başlayan Paris Barış Konferansı sürecinde Osmanlı Devleti'nin geleceğiyle ilgili birtakım kararlar almaya çalıştıkları bir ortamda, Türkiye'nin barış şartlarını içeren, içeride hakimiyet-i milliye, dışarıya karşı ise istiklal-i tam fikrini benimseyen, milletlerin kendi kaderlerini tayini anlayışını barındıran bir içeriğe sahipti. Bu açıdan bakıldığında Misak-ı Milli beyannamesi Türkiye'nin "Milli Siyaset Belgesi" olarak tanımlanmıştır. Misak-ı Milli ile her şeyden önce milli ve bölünmez bir Türk vatanının sınırları çizilmiş, Milli Mücadele'nin ana ruhu oluşturulmuş, Türk dış politikasının hedefleri belirlenmiş, devletin bağımsızlığı, milletin geleceği ve devamlı bir barışın sağlanması için yapılabilecek ilkeler tespit edilmiştir. 

Misak-ı Milli düşüncesinin temelleri Mütareke Dönemi'nin asker ve sivil aydınları tarafından işgallere karşı doğal tepkinin sonucu kurulan Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri'nin başlattığı kamuoyu hareketlerine dayanır. Haziran 'da Amasya Genelgesi ile ilkeleri belirlenmiş, Anadolu'da gerçekleştirilen yerel kongrelerin yanında, Erzurum ve Sivas Kongresi sonrasında Ankara Ziraat Mektebi toplantılarında altyapısı oluşturulmuştur. yılı Ekim ayı başında Osmanlı Devleti'nde hükûmet değişikliğini müteakip Temsil Heyetiyle Ali Rıza Paşa (ö. ) hükûmetinin gerçekleştirdiği Amasya Mülakatındaki mutabakatın ardından Meclis-i Mebusan'ın açılmasını sağlayacak seçimlerin yapılması, Misak-ı Milli'nin bu mecliste tartışılması ve kabulüne uzanacak sürece zemin hazırlamıştır. Ancak Misak-ı Milli ilkelerinin hazırlanışı konusunda, dönemle ilgili hatırat ve kaynaklara (Hüseyin Kazım Kadri (ö. ), Yusuf Kemal Tengirşenk (ö. ), Rauf Orbay (ö. ), Dr. Rıza Nur (ö. ), Hilmi Uran (ö. ), Hüsrev Gerede (ö. ) ve Mustafa Kemal Atatürk (ö. )) bakıldığında farklı iddialar göze çarpmaktadır. Bununla beraber dönemle ilgili belgeler, Misak-ı Milli'nin esas olarak Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti tarafından hazırlandığı, Meclis-i Mebusanda oluşturulan bir komisyonda son şeklini alarak 28 Ocak 'deki komisyon toplantısında kabul edildiğini gösterir. Meclis-i Mebusan'ın 17 Şubat tarihli toplantısında da Edirne Mebusu Şeref (Aykut) Bey'in (ö. ) önergesi sonucu oybirliği ile kabul edilip basın yoluyla iç kamuoyuna ve Fransızca metni ile de dış kamuoyuna duyurusu yapılmıştır.

Türk milletini, tam bağımsızlık ve milli egemenlik savaşına çağıran bir başkaldırı niteliğindeki Amasya Genelgesi'nin imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 23 Temmuz 'da toplanan Erzurum Kongresi'nin açılış konuşmasında, Mütareke hattının bölünmez milli sınırlar olarak kabul edilmesi gerektiğini, esas amaçlarının her bakımdan tam bağımsızlık olduğunu vurgulamıştır. Misak-ı Milli esasları Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarıyla belirlenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Temsil Heyetiyle 27 Aralık 'da Ankara'ya geldiğinin ertesi günü Ziraat Mektebinde yaptığı uzun konuşmasında 30 Ekim tarihinde, Mondros Mütarekesinde Türk ordusunun kontrolü altında bulunan sınır çizgisi içinde kalan halkın her bakımdan ortak niteliklere sahip milli bir toplum oluşturduğunu; bu sınır içinde kalan ülke topraklarının Osmanlı topluluğundan ayrılmaz bir bütün olarak kabul edildiğini belirtmiştir. O tarihlerde ABD Başkanı Wilson'un ilkelerini de esas alan Temsil Heyeti, "Mütareke Hattının içinde ve dışında kalan topraklarda ve milliyet esasına göre dinen, ırken ve emelen ayrılmaz bir bütün olan ahalinin bir arada yaşayabileceği" milleti de içine alan vatan idealini ifade etmek istemiştir.

3 Ocak tarihinden itibaren Temsil Heyeti üyeleri ve mebuslarla Ankara'da Ziraat Mektebinde taslağı oluşturulan Misak-ı Milli belgesi, 12 Ocak tarihinde açılan Meclis-i Mebusan'da, önce gayrıresmi grup toplantılarında görüşülerek tartışmaya açılmıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinden oluşan Felah-ı Vatan Grubu taslağa son şeklini vermiştir. Misak-ı Milli Beyannamesi, 28 Ocak 'de Fındıklı'daki Meclis-i Mebusan binasında gerçekleştirilen 4. İntihap döneminin ilk gayr-ıresmi toplantısında mebusun oy birliğiyle kabul edilmiştir. 

Meclis-i Mebusan'da, 17 Şubat tarihinde gerçekleşen olağanüstü toplantının ikinci oturumunda, Edirne mebusu Mehmet Şeref Bey'in tarihe geçen anlamlı konuşmasından sonra verdiği önerge ile Misak-ı Milli'nin ilanına karar verilmiştir. Böylece Misak-ı Milli metninin basında yayınlanması, Fransızcaya çevrilerek uluslararası kamuoyuna da duyurulması sağlanmıştır. Misak-ı Milli metninde şunlar yer alıyordu:

"1. Osmanlı Devleti'nin yalnız Arap çoğunluğunun yaşadığı ve 30 Ekim tarihli Mondros Mütarekesi'nin imzalanması sırasında düşman ordularının işgali altında kalan kısımlarının mukadderatı, ahalisinin serbestçe vereceği oylara göre belirleneceğinden adı geçen mütareke hattının içinde ve dışında dinen, ırken, emelen birleşmiş ve birbirlerine karşılıklı sevgi ve fedakarlık hisleriyle dolu örfi ve içtimai haklarıyla mahalli şartlara tamamen riayetkar Osmanlı-İslam çoğunluğuyla meskûn bulunan kısımların tamamı hakikaten ve hükmen hiçbir sebeple ayrılma kabul etmez bir bütündür. 

2. Ahalisi ilk serbest kaldıkları zamanda halkın oylarıyla anavatana katılmış olan elviye-i selase (Kars, Ardahan, Batum) için gerekirse tekrar serbestçe halkın oylarına başvurulmasını kabul ederiz. 

3. Türkiye barışına bağlanan Batı Trakya'nın hukuki durumunun tespiti de orada yaşayanların serbestçe beyan edecekleri oylara bağlı kalarak yapılmalıdır.

4. İslam Halifeliğinin, Osmanlı saltanat ve hükûmetinin merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara denizinin güvenliği her türlü tehlikeden korunmuş olmalıdır. Bu esas saklı kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları'nın dünya ticaret ve taşımacılığına açık kalması hakkında bizimle diğer ilgili bütün devletlerin ortaklaşa verecekleri karar geçerlidir.

5. İtilaf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılmış olan antlaşma hükümleri çerçevesinde azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman ahalinin aynı haklardan faydalanmaları şartıyla tarafımızdan teyit ve temin edilecektir.

6. Milli ve iktisadi gelişmelerimizin imkan dairesine girmesi ve daha modern bir idareye kavuşmamız için her devlet gibi bizim de gelişme araçlarımızın temininde tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamız, hayat ve bekamızın esas temelidir. Bu sebeple siyasi, adli, mali ve diğer gelişmemizi engelleyici kayıtlara karşıyız. Tahakkuk edecek borçlarımızın ödenme şartları bu esaslara aykırı olmayacaktır. (28 Kanunısani /28 Ocak )"

Misak-ı Milli, Doğu/İslam dünyasına yeni bir dönemin açıldığını haber verirken, sömürgeciliğe karşı mücadelenin de yöntemlerini belirleyip çerçevesini çizmiştir. Türk İstiklal Mücadelesi'nde bu hedeflere ulaşmak için gayret gösterilmiştir. Diplomatik görüşmelerde de Türkiye'nin hedefini oluşturmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli'nin sınırlarıyla ilgili sorulan soruya: "Misak-ı Milli'mizde muayyen ve müspet bir hat yoktur. Kuvvet ve kudretimizle tespit edeceğimiz hat, hatt-ı hudut olacaktır" açıklamasında bulunmuştur. Misak-ı Milli'nin ifade ettiği çerçeve Türklerin ve Türkiye'nin asıl vizyonunu değil, razı olabileceği asgari sınırları gösteriyordu. Osmanlı Mebusan Meclisi üyeleri devletin istiklali ve milletin istikbali için alınan kararlara tümüyle uyulması halinde devletin bu ilkelerle devamlılığının sağlanabileceğini hükme bağlamışlardır. Misak-ı Milli sadece o dönemde Mebusan Meclisindeki mebusların değil, bizzat Türk milletinin yemini yani ahdidir. Milli vatan, milli devlet düşüncesinin oluşturulmasını sağlayan ve Türkiye'nin doğal sınırlarını tespit eden bu tarihi belge Türk Tarihi açısından bakıldığında, İngilizlerin Magna Charta'sı, Fransızların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kadar önemli içeriktedir.

YAZAR

Zekeriya Türkmen

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir