Monna Rosa / Sezai Karakoç
I. AÅK VE ÃÄ°LELER
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuŠmerhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
*
Ulur aya karÅı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavÅanlar daÄa.
Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
YaÄmur iÄri iÄri düÅer topraÄa,
Ulur aya karÅı kirli çakallar.
Zeytin aÄacının karanlıÄıdır
Elindeki elma ile baÅlayan
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin aÄacının karanlıÄıdır.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahÅi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
IÅıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeÄini eziyor gibi..
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakıÅın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim
Açma pencereni, perdeleri çek.
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göÄe bu kadar;
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.
*
AkÅamları gelir incir kuÅları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
Ah, beni vursalar bir kuÅ yerine!
AkÅamları gelir incir kuÅları
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
Ä°ncir kuÅlarının bakıÅlarında.
Hayatla doldurur bu boÅ yelkeni
O masum bakıÅlar Su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aÅkım uymaz öyle her saza,
En güzel Åarkıyı bir kurÅun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
YaÄmurlardan sonra büyürmüŠbaÅak,
Meyvalar sabırla olgunlaÅırmıÅ.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaÅarmıÅ,
YaÄmurlardan sonra büyürmüŠbaÅak.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soÄuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı.
Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuŠtüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
Altın bilezikler, o korkulu ten!
*
Monna Rosa, siyah güller, ak güller,
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuŠmerhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
, Ä°lkbahar.
II. ÃLÃM VE ÃERÃEVELER
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve
*
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yaÄacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları
Yarı ölüleri bir korku tutar
DeÄince bir taÅa kafatasları.
-Ãlüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuŠdiz kapakları
*
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı,
Açıyor elini göÄe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor, uzuyor saçları
UÄrunda ölen güzel kızların
*
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
YeÅil gözlü kızın hıçkırıkları
Sızıyor bir kapı aralıÄından;
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı.
*
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
Ãocuklara açar maÄaraları
Gün görmemiÅ kuÅlar ve örümcekler.
Ä°lan-ı aÅk eden dil balıkları
AÅina suları çabuk terkeder
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
Bakıyor ateÅe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz aÄaç kurdu yer.
BaykuÅlar ötüyor harabelerde;
Yanıyor lambalar, hafif ve sarı.
Bir kaza kurÅunu bulur her yerde
Süvarisiz Åaha kalkan atları
Bir ruhun ıÅıÄı vardır göklerde,
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
Ãtüyor baykuÅlar harabelerde.
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
Titriyor yıldırım düÅmüŠgibi yer.
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeÅler.
Ta içinde duyar ani bir aÄrı,
Bir hüzün Åarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeÅler.
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı;
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboÅ.
Bir neÅe Åarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoÅ;
KurÅunlar sıkılır göklere doÄru,
Serçe yavruları yuvada titrer.
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı
*
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı;
İnce yelkenleri alıyor yeller.
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden topraÄa uzanan eller.
Lambalar yanıyor, hafif ve sarı,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları
İnce yelkenleri alıyor yeller;
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı.
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine baÄlıyor siyah kediler;
Titriyor gönüller ve kara bayrak,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden topraÄa uzanan eller.
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı.
*
Bir lamba yanıyor, hafif ve sarı,
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve
, Yaz
III. PÄ°ÅMANLIK VE ÃÄ°LELER
Rüzgar eser, yaÄmur yaÄar, tilkiler üÅür;
Bir odun parçası aydınlatır ocaÄı.
Anne ateÅin önünde periÅan,
Anne ateÅin içinde hür
Rüzgar eser, yaÄmur yaÄar, tilkiler üÅür.
YaÄmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır;
Åarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Bin parçaya böldü beni bir divane sır,
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların;
Åarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.
Gönüller yanarak kavuÅacaktı;
Yüzdeki ıstırap, çile ocaÄı,
Onun bu ocakta yanan topraÄı,
Bir gece rüyamda avuçlarımı yaktı,
Gönüller yanarak kavuÅacaktı.
Benim gözlerim yeÅildir, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
*
Annenin baÅı elleri arasında,
ParmaÄında aydınlık günlerden kalma yüzük.
Bir fotoÄraf asılıdır duvarda:
Aynaya, geceye, maziye dönük,
Annenin baÅı elleri arasında,
Bir tüfeÄin burnu havadadır,
AteŠalmak üzredir, mermisiz.
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Bir tüfek ateŠalmak üzredir, mermisiz
Bir saman çöpüne tutunmuŠkızların
EteÄini ben çektim.
NEyleyim göÄsümü kara daÄın sert rüzgarı doldurmuÅ,
Annemden ilk sütü Gülce'de içtim.
Ankara'ya, çatal daÄa biz zindandan gün vurmuÅ:
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuŠkızların
Kediler halıları parçalıyor,
Kırmızı bir ıÅık düÅüyor yere.
Annenin dizinde derman yok,
Annenin kafası iki parçadır.
Hükmedemiyor insan ruhuna ateÅ,
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere;
Kediler halıları parçalıyor.
AteÅte sarı gül açan saksılar,
KızarmıŠbir ekmek gibi duruyor;
KulaÄıma garip sesler geliyor.
KuŠyumurtasından çıkan insanlar
Ahırda bir ata eÄer vuruyor,
KulaÄıma garip sesler geliyor.
Ben bir Åarkı, ben bir tüyüm;
Ben Meryemin yanaÄındaki tüyüm.
Beni bir azizin nefesi uçurur,
Kalbimde Allahın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle baÄlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim;
Ben bir azizin hasreti,
Ben Meryem'in yanaÄındaki tüyüm.
Benim gözlerim yeÅildir, evet evet, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara
*
Ocak sönüyor, ateŠkül oluyor.
Annenin saçları beyaz,
Anne saçlarını yoluyor.
AteÅin içinde gül açar, servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür;
Ocak sönüyor, ateŠkül oluyor,
Anne ruhunda ruhuma eÄiliyor.
Yaralı kuŠkanadını ısıtan
Bir güneÅ topraÄı yarıp çıkacak.
Kadınlar sansa da yaÅadıÄını,
Åarkısız kaldıkça yaÅamayacak.
Kadınları Åarkılar, geceler aydınlatır.
Kadınları Åarkılar, akrepler aydınlatır.
Kadınları Åarkılar, zehirler aydınlatır
*
Artık ben gideceÄim, ata eÄer vuruyorlar.
Hatıralarımı birer birer yakacaÄım.
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacaÄım.
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
GöÄsüme siyah bir gül takacaÄım.
Batan güne doÄru kurÅunlar sıkıp
Kendimi boÅluÄa bırakacaÄım.
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Artık ben gideceÄim atım kiÅniyor;
Bir bebek mum istiyor, bir ölü Åarkı istiyor,
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz;
Beni onun gözleri çaÄırıyor, duramam duramam.
Benim gözlerim yeÅildir, ah, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara
, Güz
VE MONNA ROSA
Peygamber çiçeÄinin aydınlıÄında ara
Sana doÄru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
Bir çocuÄun ardına düÅen heykellerimi
Peygamber çiçeÄinin aydınlıÄında ara
Bir çevre saÄ elimden bulanık suya düÅtü
Ve boÄazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
Günahkar topraÄıma saçından bir tel düÅtü;
Sana ne olmuÅ Rosa, bir derde tutulmuÅsun.
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle piÅti:
Noel aÄaçları ve manolyalar kahrolsun,
Bir çevre saÄ elimden bulanık suya düÅtü
Åu Åapkayı çıkarıp atıyorum ırmaÄa;
Her Åeyim sizin olsun, hep sizin kesik baÅlar.
Rüyasında örümcek baÅlarsa aÄlamaÄa,
İçine gül koyduÄum tüfek ölmeÄe baÅlar.
Günahını sırtına yüklenen kaplumbaÄa
Gibi ölüm önünde öz benliÄim yavaÅlar.
Ãyleyse Åu Åapkayı fırlatayım ırmaÄa.
Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
Ve kediler her gece sürünür yastıklara.
Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,
UnutulmuŠerkekler ve kadınlara kalır.
Bir geyiÄin gözleri düÅer eriyen kara
Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
Ve topraÄın rüyaya yılan gibi giriÅi.
Sana da, Monna Rosa, taÅ bebeÄi bıraktık,
Ellerinde kılçıklı balıkların bir diÅi.
Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
Senin hatıran kadar Allah ve Åeytan iÅi
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
Bugün yalnız yaÄmura tahammül edeceÄim;
Ta boÄazıma kadar çıkan deli yaÄmura.
Tüyüme horozdan çok itimat edeceÄim,
Ä°timat edeceÄim Åu belalı yaÄmura.
Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceÄim
AsılmıŠbir adamın iki eli yaÄmura.
Bugün yalnız yaÄmura tahammül edeceÄim.
Bir tren ıÅıÄına, güneÅe çekmek seni
Ve bir Åehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.
Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.
Ve sonra bir köÅede öldürmek ölmeyeni
Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen Åarkıya,
Bir tren ıÅıÄına, güneÅe çekmek seni.
Sana tavuskuÅunun içime girdiÄini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçime girdiÄini, tüyünü yolduÄunu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçimde tavusların bir bir kaybolduÄunu,
Bana da bir çift ak kanat kaldıÄını
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
Peygamber çiçeÄinin aydınlıÄında ara
Sana doÄru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara.
Bir çocuÄun ardına düÅen heykellerimi
Peygamber çiçeÄinin aydınlıÄında ara
, KıŠ(YılbaÅı Gecesi)
Sezai Karakoç
Åiirler IX, Monna Rossa, DiriliÅ Yayınları
Sezai Karakoç'un 'Monna Rosa' Åiiri
seafoodplus.info?num=
Emre Sururi tarafından, 30/11/ tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat ArÅivi seafoodplus.info