mülk suresi arapça türkçe / Mülk (Tebareke) Suresi Türkçe Arapça Okunuşu ve Meali, Mülk Suresi Fazileti

Mülk Suresi Arapça Türkçe

mülk suresi arapça türkçe

Mülk Suresi okunuşu ve anlamı: Mülk Suresi Arapça yazılışı, Türkçe anlamı, meali, tefsiri ve okunuşu

Mülk Suresi Türkçe Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1. Kainatın mutlak mülkiyeti ve hakimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O'nun her şeye gücü yeter.

2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti daima üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O'dur.

3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.

5. Biz yere en yakın olan göğü kandillerle süsledik. O kandilleri şeytanlara atılan birer mermi yaptık; onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık.

6. Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!

7. Oraya atıldıklarında, cehennemin onları yutmak için homurtularla nasıl içine doğru nefes alıp, uğuldaya uğuldaya kaynadığını işitirler.

8. Kafirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: "Allah'ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

9. Şöyle cevap verirler: "Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah'ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik."

10. Sonra şöyle hayıflanırlar: "Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!"

11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah'ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkumları!

12. Buna karşılık, duyu ve idrak sınırlarının ötesinde bulunan Rablerine karşı kalpleri saygı ve ürpertiyle dolu olanlara gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

13. Söylemek istediğinizi ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun hiç fark etmez. Çünkü O, göğüslerde saklanan en gizli düşünceleri bile tam olarak bilir.

14. Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfuz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O'dur.

15. O Allah ki, yeryüzünü sizin için uysal bir binek haline getirmiştir. Öyleyse onun omuzları üzerinde rahatça dolaşın ve Allah'ın sizin için hazırladığı nimetlerden faydalanın. Ama sonunda O'nun huzurunda toplanacağınız unutmayın!

16. Gökte olan zatın, sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız, yer çalkalanıp duruyor!

17. Yahut gökte olanın, üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Siz, benim tehdidimin nasıl bir şey olduğunu yakında bileceksiniz!

18. Gerçek şu ki, bunlardan öncekiler de ayetlerimi ve peygamberlerimi yalanlamışlardı. Fakat beni inkar etmenin akibeti neymiş, gördüler!

19. Üzerlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahman'dan başkası değildir. Şüphesiz O, her şeyi hakkiyle görmektedir.

20. Size Rahman'dan başka yardım edip sizi O'nun azabından kurtaracak ordunuz hangisi? Doğrusu kafirler, büyük bir yanılgı ve tam bir aldanmışlık içindeler.

21. Eğer Rahman size verdiği rızkı kesiverecek olsa, o zaman sizi rızıklandıracak olan hani kim? Gerçek şu ki onlar azgınlık içinde ve haktan uzaklaşmakta direnip duruyorlar.

22. Düşünün bakalım; yüzüstü kapanarak sürünen mi emniyet içinde ve sapmadan yol alıp hedefine ulaşır, yoksa doğrudan hedefe götüren dümdüz bir yol üzerinde hiç sapmadan dimdik yürüyen mi?

23. De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz?"

24. De ki: "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan da O'dur. En sonunda diriltilip yine O'nun huzurunda toplanacaksınız!"

25. Buna rağmen hala: "Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit edip durduğunuz kıyamet ne zaman gerçekleşecek?" diye alay ediyorlar.

26. De ki: "Onun bilgisi, sadece Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım!"

27. Nihayet kıyameti yakından gördüklerinde inkar edenlerin yüzleri korku ve kederden simsiyah kesilir. Onlara: "Alay ederek küstahça isteyip durduğunuz şey işte bu!" denilir.

28. De ki: "Allah beni ve beraberimdeki mü'minleri helak etse veya bize merhamet etse, bu O'nun bileceği bir iştir. Peki, söyler misiniz bana, ya kafirleri can yakıcı azaptan kim kurtaracak?

29. De ki: "O Rahman'dır; O'na inandık ve yalnız O'na güvenip dayandık. Bu sebeple, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında siz de öğreneceksiniz!"

30. De ki: "Söyleyin bana: Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?"

(Tebâreke) Mülk Suresi Arapça Okunuşu ve Türkçe Anlamı

Rahman ve Rahiym Allah'ın adıyla.

1, 2- Mutlak hükümranlık (tasarrufunda) olan Allah, yüceler yücesidir. O'nun her şeye gücü yeter. O Allah ki, hanginizin daha güzel davranacağını imtihan için ölümü ve hayatı varatmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayandır.
3- O ki, birbiri ile ahenkli yedi göğü yaratmıştır. Çok merhametli Allah'ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?
4- Bir aksaklık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer.
5- Andolsun ki biz, dünyaya en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür.
7, 8- Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: "Size bu azap ile korkutan bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
9- Onlar şöyle cevap verirler: "Evet, doğrusu bize bu azap ile korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz onu yalanlamış ve: "Allah'ın bir şey gönderdiği yok, siz olsa olsa açık bir sapıklık içindesiniz." demiştik.
10, 11- Ve: "Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık!" diye ilave ederler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah'ın rahmetinden uzak olsun o alevli cehennemin mahkumları!
12- Fakat daha görmeden Rablerinin azabından korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma, hem de büyük mükâfat vardır.
13- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun, bilin ki Allah kalplerde olanı bilmektedir.
14- Hiç yaratan (yarattığını) bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmekte ve her şeyden haberdardır.
15- Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin sırtlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır.
16- Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.
17- Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? Öyleyse bu tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz!
18- Andolsun ki onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı; ama benim intikamım nasıl olmuştur?
19- Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görendir.
20- Yahut Rahman Allah'ın dışında size yardımda bulunabilecek taraftarlarınız kimdir? İnkarcılar sadece aldanmaktadırlar.
21- Allah, size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnmektedirler.
22- Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?
23, 24- Ey Muhammed! De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!" De ki: "Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur. Ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız."
25- "Doğru söylüyorsanız söyleyin bakalım, bu tehdit hani ne zaman gerçekleşecek?” derler.
26- De ki: "O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım."
27- Azabı yaklaşırken gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır. Onlara: "Sizin arayıp durduğunuz işte budur." denir.
28- De ki: "Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse yok eder, isterse merhamet eder. Söyleyin, bu takdirde inkarcıları, can yakıcı azaptan kim alıkoyabilir?"
29- De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz Rahman Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklık üzerinde olduğunu yakında bileceksiniz."
30- De ki: "Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?"

Kuran-ı Kerim’in 67. suresi olan Mülk Suresi, Mekke’de nazil olmuştur ve 30 ayettir. Mülk Suresi, Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali ve Fazileti

Mülk Süresi, Mekke döneminde inmiştir. 30 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mülk” kelimesinden almıştır.

67- Mülk Suresi

Hakkında Kısa Bilgi 

“Mülk” kelime anlamı olarak, Arapça’da “iktidar” anlamına gelir.

Sure, ilk ayette geçen “mülk” kelimesinden dolayı, Mülk suresi adını almıştır.

Sure, Kur’ân-ı Kerîm’le ilgili kaynaklarda yaygın olarak bu isimle anılmaktadır. “Tebâreke” kelimesiyle başladığı için, Tebâreke suresi diye de isimlendirilmiştir.

Ayrıca sure, kendisini okuyanları kabir azabından koruduğu yönündeki bir rivayete dayalı olarak “Vâkiye, Münciye, Mâni’a ve Mücâdile” isimleriyle de anılmıştır.

Kur’anın bu sureyle başlayan ve 29. cüzünü meydana getiren 11 surenin yer aldığı kısım “Tebâreke cüzü” diye anılır. Mülk Suresi 30 ayettir. Mekke’de inmiştir. Kur’an-ı Kerim’de sıralamada 67. Suredir. Nüzul sırasına göre ise 77. suredir.

Mülk (Tebareke) Suresi Fazileti

1. İbn Abbas (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ashâbından birisi bir kabrin üzerine çadırını kurmuştu, ancak onun bir kabir olduğunu bilmiyordu. Bir de baktı ki, orada bir adam Mülk (Tebâreke) Sûresi’ni okuyor. Sonuna kadar okudu. Bunun üzerine çadır sahibi Hz. Peygamber’e gelerek, “Ey Allah(c.c.)’ın Resûlü, ben çadırımı bir kabir üzerine kurmuşum; fakat onun bir kabir olduğunu bilmiyordum. Baktım ki orada bir adam Mülk Sûresi’ni okuyor, sonuna kadar okudu. Resûlullah (sas) buyurdu ki: “O sûre Mânia’dır. O zatı kabir azâbından kurtarır.”

2. Ebu Hüreyre’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Allah (c.c.) Resûlü (sas) buyurdu ki: “Kur’an’da otuz âyetli bir sûre bir adama şefaat etti. Nihayet o, bağışlandı. İşte bu sûre Mülk Sûresi’dir.”

3. Câbir (ra)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (sas) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 9)

4. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Kur’ân-ı Kerim’de otuz âyetlik (şanı yüce) bir sûre vardır. Bu sûre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah(c.c.)’ın onu affetmesini sağlar. Bu sûre Tebârekellezî bi-Yedihi’l-Mülk’tür.”

5. Tirmizî’de, İbnu Abbas (ra) Resûlullah’ın (sas) şöyle dediğini belirtir: “Bu sûre (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu sûre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır.” (Tirmizî, Sevab-ül Kur’an-9) Âlûsî der ki: “Bu sûrenin fazîleti hakkında zikredilen haberlerden dolayı söz konusu sûrenin her gece okunmasının mendub olduğu söylenmiştir. Ben de temyiz yaşından beri bu sûreyi okumaya devam ediyorum. Beni buna muvaffak kılan Allah(c.c.)’a hamd eder, bundan böyle de yardım ve kabulünü dilerim.” (Âlûsî, Rûhu’l-Meânî).

Mülk Suresi Dinle  – Abdurrahman el Ussi

Mülk süresinin özelliği Mania (mani olucu, engelleyici) ve Münciye (kurtarıcı) olup, sahibini kabir azabından korumasıdır.

Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte, Peygamberimiz (s.a.v) her gece yatmadan önce (yatsı namazsından sonra)Mülk Suresini okurdu.

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor:

‘Tebareke suresi, kabir azabına mani (engel)olucudur.’

‘Kur’anda otuz ayet olan bir sure vardır; o bir kişiye şefaat etti, sonuçta o kişi bağışlandı. O süre: Tebarekellezi biyedihi’l-mülk’dür.

‘Kur’anda otuz ayet olan bir sure vardır ki, o mahşerde sahibini cennete koyuncaya kadar mücadele edecek. İşte o, Tebareke’dir.

Mülk Suresi Arapça Bilgisayar Hatlı Yazılışı

Besmele

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Mülk Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe Meali

Bismillâhirrahmânirrahîm

Besmele

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

1. تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
1. Tebeerakellezî biyedihilmulku ve hüve ‘alâ külli şey’in gadîr(un).
1.Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

2. الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
2. Ellezî [k]halega’l mevte ve’l hayâte liyebluvekum eyyukum ahsenu ‘amelen[>v] ve hüvel azîzul ğafûr(u).
2. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

3. الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقاً مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ
3. Ellezî [k]halega seb’a semâvâtin tıbeegan[>m] mâ terâ fî[k]halgirrahmâni min tefâvûtin ferci’ıl basara hel terâ min futûr(in).
3. O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?

4. ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ
4. Sümmerci’ıl basara kerrateyni yengalib ileykel basaru [k]hâsien[>v] ve hüve hasîr(un[>v]).
4. Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.

5. وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
5. Ve legad zeyyennes-semee-ed-dünyâ bimesâbîha ve ce’alnâhâ rücu men[>l] lişşeyâtîni ve a[g]‘tednâ lehum ‘azâbes-seîr(i).
5. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.

6. وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
6. Ve lillezîne keferû birabbihim ‘azâbu cehenneme ve bi’selmasîr(u).
6. Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası!

7. إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقاً وَهِيَ تَفُورُ
7. İzâ ulgû fîhee semi’û lehee şehîgan[>v] ve hiye tefûr(u).
7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.

8. تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
8. Tekeedu temeyyezu minel ğayzı kullemee ulgıye fîhee fevcun se-ee-lehum [k]hazenetühee elem ye’tikum nezîr(un).
8. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

9. قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ
9. Gâlû belee gad cee-enâ nazîrun fekezzebnâ ve gulnâ mâ nezzelallâhü min şey’in in entüm illâ fî daleelin kebîr(in[>v]).
9. Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.”

10. وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
10. Ve gâlû lev künnee nesme’u ev na[ğ]‘gılu mâ künnee fî ashâbisse’îr(i).
10. Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”

11. فَاعْتَرَفُوا بِذَنبِهِمْ فَسُحْقاً لِّأَصْحَابِ السَّعِيرِ
11. Fa[ğ]‘teraf’û bizenbihim fesuhgan[>l] lieshâbisse’îr(i).
11. İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

12. إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ
12. İnnellezîne ya[k]hşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiratun[>v] ve ecrun kebîr(un[>v]).
12. Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

13. وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
13. Ve esirrû gavlekum evicherû bihi innehu ‘alîmun bizatissudûr(i).
13. Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

14. أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
14. Elâ ya[ğ]lemu men [k]halega ve hüvel-latîful [k]habîr(u).
14. Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.

15. هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ
15. Hüvellezî ce’ale lekumul arda zelûlen femşû fî meneekibihee ve kulû min[>r] rizgıhî ve ileyhin-nuşûr(u).
15. O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş, ancak onadır.

16. أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ
16. E-emintüm men fissemeei en[>y] ya[k]hsife bikumul’ard

a feizee hiye temûr(u).
16. Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yer yüzü şiddetle çalkalanıyor.

17. أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ
17. Em emintüm men fissemeei en[y] yursile ‘aleykum hâben feseta[ğ]lemûne keyfe nezîr(i).
17. Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz!

18. وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
18. Ve legad kezzebellezîne min gablihim fekeyfe keene nekîr(i).
18. Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!?

19. أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَنُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ
19. Evelem yerav ilettayri fevgahum sâffeetin[v] ve yagdne mâ yumsikuhunne iller-rahmeenu innehû bikülli şey’in basîr(un).
19. Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir.

20. أَمَّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَنِ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ
20. Emmen heezellezî hüve cündun[>l] lekum yansurukum min dûnir-rahmeeni inil keefirûne illâ fî ğurûr(in).
20. Yahut Rahmân’dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkarcılar ancak bir aldanış içindedirler.

21. أَمَّنْ هَذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
21. Emmen heezellezî yerzugukum in emseke rizgahû bel leccû fî ‘utuvvin[>v] ve nufûr(in).
21. Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.

22. أَفَمَن يَمْشِي مُكِبّاً عَلَى وَجْهِهِ أَهْدَى أَمَّن يَمْشِي سَوِيّاً عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
22. Efemen yemşî mukibben ‘alee vechihî ehdee emmen[>y] yemşî seviyyen ‘alee sırâtın[>m] mustegîm(in).
22. Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi?

23. قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلاً مَّا تَشْكُرُونَ
23. Gul hüvellezî enşe-eküm ve ce’ale lekumus-sem’a ve’l ebsâra vel ef’idete galîlen[>m] mee teşkurûn(e).
23. De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”

24. قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
24. Gul hüvellezî zeraekum fil ardi ve ileyhi tuhşerûn(e).
24. De ki: “O, Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak onun huzurunda toplanacaksınız.”

25. وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
25. Ve yegûlûne metee heezel va[ğ]du in küntüm sâdigîn(e).
25. “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.

26. قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
26. Gul innemel ılmü ‘ındallâhi ve innemee ene nezîrun[>m] mubîn(un).
26. De ki: “O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

27. فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ
27. Felemmee raevhü zülfeten sîet vucûhullezîne keferû ve gîle heezellezî kuntum bihî teddeûn(e).
27. Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, “İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir” denir.

28. قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
28. Gul eraeytum in ehlekeniyallâhu ve men[>m]-meiye ev rahimenâ femen[>y] yucîrulkâfirîne min ‘azeebin elîm(in).
28. De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helak etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?”

29. قُلْ هُوَ الرَّحْمَنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
29. Gul hüverrahmânu âmennâ bihî ve ‘aleyhi tevekkelnee feseta[ğ]lemûne men hüve fî daleelin[>m] mubîn(in).
29. De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!”

30. قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْراً فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاء مَّعِينٍ
30. Gul eraeytum in [ea]sbeha meeukum ğavran femen[>y] ye’tîkum bimeein[>m] me’în.
30. De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir