münafikun suresi kaç ayet / Munafikun suresi ( sure) Türkçe meali - Kur'an Ayetleri

Münafikun Suresi Kaç Ayet

münafikun suresi kaç ayet

Son Güncellenme:

Münafikun suresi, Cum’a suresinden sonra, Teğabun suresinden önce gelmektedir. Münafikun suresi, Cüz 28 de yer almaktadır. Münafikun suresinin fazileti, nifaktan korunmak ve manevi duyguları güçlendirmektir.

Haberin Devamı

Münafikun suresinde iman ettiklerini ileri süren ve Müslüman gibi davranılan fakat inanmayan kişilerin tutum ve davranışlarından söz edilmiştir. Müslümanlar, inanmayan kişilerin oyunlarına ve davranışlarına karşı bu surede uyarılmıştır. Münafıkların inançlı gibi davranmalarının sonuçlarının ağır olacağına da surede değinilmiştir. Ölüm, son pişmanlık, münafıkların düştüğü yanılgılar, münafıkların gayesi ve guru duydukları davranışları surenin genel konularıdır. Münafıkların ikiyüzlü davranmalarının sonuçlarının kötü olacağı ve geri dönüşü olmayacağına değinilmiştir. Münafıkların gayesi olarak surede açıkça Müslümanların birliğini bozma amacı söylenmiştir.

Münafikun Suresi Türkçe Okunuşu

seafoodplus.info caekelmunafikune kalu neşhedu inneke leresulullahi vallahu ya'lemu inneke leresulullahi vallahu yeşhedu innelmunafikıyne lekazibune.
seafoodplus.infozu eymanehum cunneten fesaddu 'ansebiylillahi innehum sae ma kanu ya'melune.
seafoodplus.info biennehum amenu summe keferu fetubi'a 'ala kulubihim fehum la yefkahune.
seafoodplus.info iza reeytehum tu'cibuke ecsamuhum ve in yekulu tesma' likavlihim keennehum huşubun musennedetun yahsebune kulle sayhatin 'aleyhim humul'aduvvu fahzerhum katelehumullahu enna yu'fekune.
seafoodplus.info iza kıyle lehum te'alev yestağfir lekum resulullahi levvev ruusehum ve reeytehum yesuddune ve hum mustekbirune.
seafoodplus.info 'aleyhim estağferte lehum em lem testağfir lehum len yağfirallahu lehum innallahe la yehdiylkavmelfasikıyne.
seafoodplus.infoeziyne yekulune la tunfiku 'ala men 'ınde resulillahi hatta yenfaddu ve lillahi hazainussemavati vel'ardı ve lakinnelmunafikıyne la yefkahune.
seafoodplus.infone lein reca'na ilelmediyneti leyuhricennel'e'azzu minhel'ezelle ve lillahil'ızzetu ve liresulihi ve lilmu'miniyne ve lakinnelmunafikıyne la ya'lemune.
seafoodplus.info eyyuhelleziyne amenu la tulhikum emvalukum ve la evladukum 'an zikrillahi ve men yef'al zalike feulaike humulhasirune.
Ve enfiku mimma rezaknakum min kabli en ye'tiye ehadekumulmevtu feyekule rabbi lev la ahharteniy ila ecelin kariybin feassaddeka ve ekun minessalihıyne.
Ve len yuahhırallahu nefsen iza cae eceluha vallahu habiyrun bima ta'melune.

Haberin Devamı


Münafikun Suresi Türkçe Anlamı

Haberin Devamı

1.(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, "Senin, elbette Allah'ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz" derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder.
seafoodplus.infoerini kalkan yaptılar da insanları Allah'ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!
seafoodplus.info, onların önce iman edip sonra inkar etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar.
seafoodplus.infoı gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!
5.O münafıklara, "Gelin, Allah'ın Resülü sizin için bağışlama dilesin" denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
seafoodplus.info bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
seafoodplus.info, "Allah Resûlü'nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler" diyenlerdir. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar.
seafoodplus.info, "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır" diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.
seafoodplus.info iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Herhangi birinize ölüm gelip de, "Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.
Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Haberin Devamı


Münafikun Suresi Konusu

Haberin Devamı

Sûrede ağırlıklı olarak, iman ettiklerini söyledikleri için müslüman muamelesi gören ve onlarla iç içe yaşayan ama gerçekte inanmayan ve müminler aleyhine çalışmalar yapan münafıklar hakkında önemli bilgi ve tasvirlere yer verilmekte, onların görünüşlerine aldanmamaları ve sinsi faaliyetlerine karşı uyanık davranmaları konusunda müslümanlar uyarılmakta, münafıkların bu tutumlarına devam etmelerinin kendilerinin aleyhine olacağı yönünde dolaylı bir ikazda bulunulmakta; son âyetlerde müminlere, hiçbir gerekçenin Allah’ı unutmayı ve sahip olduğu imkânları başkalarıyla paylaşmamakta direnmeyi haklı kılmayacağı hatırlatılmaktadır.


Münafikun Suresi Tefsiri

Kur’an’da, yer yer dünyaya aşırı düşkünlük göstermenin tehlikelerine ve dünya hayatının varlık sebebi olan sınavın icaplarından olarak insana bazı şeylerin câzip gösterildiğine sık sık değinilir. 9. âyetten açıkça anlaşıldığı üzere burada kişiye yüklenen ödev, onun ailesiyle ilgilenmemesi, kazanç sağlayıcı işlerle meşgul olmaması değil, hayatın tabii akışı içinde ve insanın doğasının bir gereği olarak zaten gösterilmekte olan bu ilgi ve meşguliyetin, hayatın gerçek anlamını unutturacak ve Allah’a kul olma bilincini yitirmeye yol açacak bir sapmaya yol açmamasıdır (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/14; Enfâl 8/28; Sebe’ 34/37; Tegåbün 64/14). İnsan kendisini dünya telâşının anaforuna kaptırırsa, âhiret için bir şeyler yapmak gerektiğine inansa bile, henüz önünde uzun bir ömür bulunduğunu düşünüp varlık amacına ilişkin görevlerini ileriye erteleme gibi yanılgılara kapılır. Değişmez gerçek olan ölümle yüz yüze geldiği zaman ise kendisine ek süre verilmesi için yalvarır. Ama sınav süresi dolmuş, artık sıra değerlendirmeye gelmiştir (bu konuda benzer bir tasvir için bk. Mü’minûn 23/; “ecel” hakkında bk. En‘âm 6/2; A‘râf 7/34). 7. âyette münafıkların başkaları için ve Allah yolunda yapılan harcamalar (infak) konusundaki hasis tutumları kınanmıştı; burada ise insanı lâyık olduğu yerde tutacak olan iki temel davranışa vurgu yapılmaktadır: 1. Allah’ı anmayı yani O’nun kulu olduğunu unutmamak, 2. Sahip olduğu imkânları gönüllü olarak başkalarıyla paylaşmaya çalışmak. İnsanî değerler bakımından düşük düzeyde olan bireyler ve toplumlar, başkalarından ne koparabilecekleri, bu açıdan yüksek düzeyde olanlar ise başkalarına ne verebilecekleri üzerinde yoğunlaşırlar. İnsanlık tarihindeki çekişmelerin ve geliştirilen sosyal düzenlerin özü de bu iki noktadan bağımsız değildir (infak hakkında bk. Bakara 2/, , ).

M&#;nafikun Suresi Okunuşu Ve Anlamı: T&#;rk&#;e Tefsiri, Arap&#;a Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Son Dakika Haberler

SurelerM&#;nafikun Suresi Okunuşu Ve Anlamı: T&#;rk&#;e Tefsiri, Arap&#;a Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

-

Münafikun suresi kaç ayettir?

Münafikun suresi kaç ayettir? Münafikun suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Münafikun suresinin tefsiri nasıldır? Münafikun suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Münafıkların davranışlarının anlatıldığı Münafikun suresine dair detaylar haberimizde

Münafikun suresi Kur’ân-ı kerîmin altmış üçüncü suresidir. Münafikun suresi Medine'de nazil olmuştur. Münafikun suresi on bir ayettir. Surede münafıkların davranışları anlatıldığından Sûret-ül-Münâfikûn denilmiştir.

Kim Münâfikûn sûresini okursa, nifâktan kurtulur. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Beydâvî)

Kısaca Konusu : Sûrede ağırlıklı olarak, iman ettiklerini söyledikleri için müslüman muamelesi gören ve onlarla iç içe yaşayan ama gerçekte inanmayan ve müminler aleyhine çalışmalar yapan münafıklar hakkında önemli bilgi ve tasvirlere yer verilmekte, onların görünüşlerine aldanmamaları ve sinsi faaliyetlerine karşı uyanık davranmaları konusunda müslümanlar uyarılmakta, münafıkların bu tutumlarına devam etmelerinin kendilerinin aleyhine olacağı yönünde dolaylı bir ikazda bulunulmakta; son âyetlerde müminlere, hiçbir gerekçenin Allah’ı unutmayı ve sahip olduğu imkânları başkalarıyla paylaşmamakta direnmeyi haklı kılmayacağı hatırlatılmaktadır.

MÜNÂFİKÛN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahim
1. İza caekelmunafikune kalu neşhedu inneke leresulullahi vallahu ya’lemu inneke leresulullahi vallahu yeşhedu innelmunafikıyne lekazibune.

2. İttehazu eymanehum cunneten fesaddu ‘ansebiylillahi innehum sae ma kanu ya’melune.

3. Zalike biennehum amenu summe keferu fetubi’a ‘ala kulubihim fehum la yefkahune.

4. Ve iza reeytehum tu’cibuke ecsamuhum ve in yekulu tesma’ likavlihim keennehum huşubun musennedetun yahsebune kulle sayhatin ‘aleyhim humul’aduvvu fahzerhum katelehumullahu enna yu’fekune.

5. Ve iza kıyle lehum te’alev yestağfir lekum resulullahi levvev ruusehum ve reeytehum yesuddune ve hum mustekbirune.

6. Sevun ‘aleyhim estağferte lehum em lem testağfir lehum len yağfirallahu lehum innallahe la yehdiylkavmelfasikıyne.

7. Humulleziyne yekulune la tunfiku ‘ala men ‘ınde resulillahi hatta yenfaddu ve lillahi hazainussemavati vel’ardı ve lakinnelmunafikıyne la yefkahune.

8. Yekulune lein reca’na ilelmediyneti leyuhricennel’e’azzu minhel’ezelle ve lillahil’ızzetu ve liresulihi ve lilmu’miniyne ve lakinnelmunafikıyne la ya’lemune.

9. Ya eyyuhelleziyne amenu la tulhikum emvalukum ve la evladukum ‘an zikrillahi ve men yef’al zalike feulaike humulhasirune.

Ve enfiku mimma rezaknakum min kabli en ye’tiye ehadekumulmevtu feyekule rabbi lev la ahharteniy ila ecelin kariybin feassaddeka ve ekun minessalihıyne.

Ve len yuahhırallahu nefsen iza cae eceluha vallahu habiyrun bima ta’melune.,

MÜNÂFİKÛN SÛRESİ ANLAMI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Münafıklar sana geldikleri zaman: "Senin Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik ederiz." derler. Allah, senin gerçekten O'nun elçisi olduğunu çok iyi bilir. Ve Allah, münafıkların yalancı olduklarına da şâhitlik ediyor.

2. Yeminlerini kendilerine bir kalkan yaptılar. Allah'ın yoluna engel oldular. Gerçekten onlar çok kötü bir şey yapıyorlar.

3. Çünkü onlar, imana girdiler, sonra kâfir oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular.

4. Sen o münafıkları gördüğün zaman, kalıpları hoşuna gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş keresteler gibidirler. Ve her gürültüyü, korkularından aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?

5. Onlara: "Geliniz, Resulullah sizin için mağfiret dilesin!" denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

6. Onlara (Allah'tan) mağfiret dilesen de dilemesen de onlar için birdir. Allah onları aslâ bağışlamayacaktır. Çünkü Allah fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.

7. Onlar: "Allah'ın Peygamber'inin yanında bulunanlara hiçbir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar bunu anlamazlar.

8. Derler ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek en üstün olan en zelil olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." İzzet Allah'ındır, Allah'ın Peygamber'inindir ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler.

9. Ey iman edenler! Ne mallarınız ne evlâtlarınız sizi zikrullahtan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır.

Herhangi birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin.

Allah, süresi gelip eceli yettiği zaman hiçbir canı aslâ geri bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

MÜNÂFİKÛN SÛRESİ TEFSİRİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1 Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilmektedir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylemekte1 olduklarına şahidlik etmektedir.

AÇIKLAMA

1. Yani, her ne kadar doğru söylüyorlarsa da, inançları söyledikleri ile bir değildir. Dolayısıyla onlar senin Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet ederlerken, samimi davranmamaktadırlar. Burada dikkate değer nokta, "Şehadet"in iki esasa dayalı olmasıdır. a) Şehadet edilen husus bir hakikat olmalıdır. b) Şehadet eden (şahit), ettiği hususun gerçekliğine inanmalıdır. Yani şahit, şehadet ettiği hususun gerçeğine inanmalıdır. Yani şahit, şehadet ettiği hususa inanıyorsa her yönüyle doğru bir kimsedir. Ancak bir kimse yalan (veya yanlış) bir husus üzerine şehadet ediyor ve fakat ona inanıyorsa, bu kimse hiç değilse inancı bakımından tutarlı addedilir. Tam aksine bir kimse gerçek bir husus üzerine şehadet ediyor ve fakat ona inanmıyorsa, bu kimse yalancının biridir. Sözgelimi İslâm'ı hak olarak tasdik eden bir mü'min, her yönüyle doğru bir kimsedir. Ama kendi dinine bağlı kalmakta devam eden bir Yahudi, İslâm'ı hak olarak tasdik ederse şayet, onun bu şehadeti bir yalandan ibarettir. Ancak İslâm'ı batıl olarak telakki ediyorsa, bu kimsenin bu düşüncesi isabetli olmasa bile, kendi akidesi bakımından tutarlıdır.

2 Onlar, yeminlerini bir siper edinip2 Allah'ın yolundan alıkoydular.3 Doğrusu şu ki onlar, ne kötü şey yapmaktadırlar.

3 Bu, onların iman etmeleri sonra küfretmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerine damga vurulmuştur, artık onlar kavrayamazlar.4

AÇIKLAMA

2. Yani mümin olduklarına yemin ediyorlar ve Müslümanlar öfkelenerek kendilerine düşman muamelesi yapmasınlar diye bu yeminlerini kendilerine kalkan olarak kullanıyorlar.

Burada kullanılan "Yemin" ile, münafıkların mümin olduklarını gösterme amacıyla ettikleri yemin kastolunuyor. Yanısıra bu yemin, onların münafıklık yaparlarken yakalandıklarında, bunu nifak olsun diye yapmadıklarına Müslümanları inandırmak için ettikleri yemin de olabilir. Yine Abdullah İbn Ubey'in, Zeyd bin Erkam'ın sözlerini yalanlamak için yapmış olduğu yemin de olabilir bu. Ayrıca zikrettiğim bu tüm ihtimallerin yanısıra, Allah Teâlâ, "şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Rasulüdür" sözünü de yemin olarak kabul etmiş olabilir. Bu son ihtimalden ötürü, bir husus üzerine şehadet eden kimsenin, şehadeti yemin olarak kabul edilebilir mi, edilemez mi şeklinde fakihler arasında tartışma çıkmıştır. İmam Ebu Hanife ve onun İmam Zufer dışındaki talebeleri, Süfyan Sevri, İmam Evzai, bu şehadeti şer'i istilahtaki yemin olarak anlamışlardır. Ancak İmam Züfer aksi kanaattedir. İmam Malik'ten birincisi bunun mutlak yemin olduğu şeklinde, diğeri şehadet edilirken yemin niyeti varsa yemin, yoksa şehadettir; yahut Allah'ı şahit tutarak şehadet etmişse yemin, değilse yine şehadettir, şeklinde iki görüş rivayet edilmiştir.

İmam Şafii ise, "bir kimse Allah'ı şahit tutarak şehadet ederse, bu şehadeti yemin olarak addedilir. Ancak o kimsenin niyetinin de yemin etmek olması şartıyla," demektedir. (Ahkamu'l-Kur'an, El-Cassas; Ahkamu'l-Kur'an, İbnu'l-Arabi)

3. "Fesaddu an sebilillah" iki anlama da gelebilir. Birincisi, "Onlar kendi nefislerini Allah yolundan alıkoyarlar"; İkincisi, "Onlar başkalarını Allah yolundan alıkoyarlar." Biz tercümemizde bu iki anlamı da gösterdik. Birinci anlamıyla; onlar bu tür yeminler yoluyla, Müslüman toplum içinde yerlerini korumak istiyorlar ve böylece iman ettiklerini iddia etmelerine rağmen imanın mükellefiyetlerini yerine getirmek ve Allah'a ve Rasulü'ne itatten kaçınmak için, bu yeminleri kendilerine kolaylık sağlıyordu. İkinci anlamıyla; onlar bu tür yeminler arkasında gizlenmek suretiyle, İslâm toplumu içinde fesad yayabiliyor ve Müslümanların sırlarını düşmanlara aktarabiliyorlardı. Ayrıca, bir yandan henüz İslâm'ı kabul etmemiş olan kimselere yanlış bilgiler vererek bu kimselerin İslâm'a girmelerini engellerken diğer yandan yeminlerini sıradan Müslümanlar arasında şüphe sokmak için bir vasıta olarak kullanıyorlardı. Bu bakımdan, bunu ancak kendilerini Müslüman saflarda bir Müslümanmış gibi göstererek yapabilirler, asıl kimliklerini açığa vurarak yapamazlardı.

4. "Onlar inandılar" yani iman iddiasında bulunarak Müslümanların içine girdiler. "Sonra inkar ettiler"; Kalpten inanmayıp, eski küfürlerinde devam etmekle birlikte, zahiren inandıklarını söylediler. Yani onlar iyice düşünerek ve planlı bir şekilde davranarak açıkça İslâm'a girmemişler ve aynı zamanda açıkça küfür yolunu da tutmamışlardır. Ve böylece münafıkça bir tavır izlemeleri dolayısıyla da, Allah onların kalplerini mühürlemiş, onlara sadık bir Müslüman, şerefli bir insan olmayı nasip etmemiştir. Onlarda da hakikati kavrama yeteneği kalmayıp, ahlaki duyguları tamamen silinmiştir. Çünkü böyle bir yolda yürüdükleri, yani gece gündüz sözleri ve davranışları arasında çelişkilerle yaşadıkları için, bu değerlerinden mahrum olmuşlar ve bu zilleti kendileri tercih etmişlerdir.

Bu ayet, Allah'ın kalpleri mühürleme hususunda inzal ettiği birçok ayetten birisidir. Onlar mecburen münafık olmuş da değildir. Gerçekte, onlar mümin olduklarını söylemelerine rağmen, küfür yolunda ısrar etmiş ve bu yüzden de Allah'ın kalplerini mühürlemiş olduğu kimselerdendir. Çünkü onlar kendileri için münafıklığı tercih etmiş ve Allah da onlara bu ahlâki rezilliği nasip etmiştir.

4 Sen onları gördüğün zaman cüsseli-yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin.5 (Oysa) Sanki onlar, (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.6 (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.7 Onlar düşmandırlar,8 bu yüzden onlardan kaçınıp-sakın.9 Allah onları kahretsin10 nasıl da çevriliyorlar

5 Onlara: "Gelin Allah'ın Resulü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün

6 Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir Şüphesiz Allah, fasık olan bir kavme hidayet vermez

7 Onlar ki: "Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiç bir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler." derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.

8 Derler ki: "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır."15 Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resulü'nün ve mü'minlerindir Ancak münafıklar bilmiyorlar.

AÇIKLAMA

5. İbn Abbas'ın açıklamasına göre, Abdullah İbn Ubey yakışıklı, sıhhatli, çekici konuşan bir kimseydi. Onun Medine'nin ileri gelenlerinden olan arkadaşları da kendisi gibiydi. Hz. Peygamber (s.a) meclise geldiğinde sırtları yastıklara dayanmış bir şekilde iddialı iddialı laflar ederlerdi. Öyle ki onların bu halini gören bir kimse, bu muteber kişilerin, şehrin en alçak karakterli kimseleri olduklarını tahmin edemezdi.

6. Yani, duvar yastıklarına yaslanarak oturan bu kimseler, tıpkı duvara dayatılmış kütük gibidirler. Bu ifade, onların ahlâki duygularını yansıtmak ve insani bir öze sahip olamadıklarını vurgulamak için kullanılmıştır. Onlar hiçbir işe yaramadıkları için kütüğe benzetilmişlerdir. Oysa kütük bile çatı, kapı, masa, koltuk vs. yapımında kullanılır. Ancak duvara dayatılmış kütükler bir işe yaramazlar.

7. Bu kısa cümleyle, onların suçlu vicdanlarının tasviri yapılmıştır. Çünkü onlar her an kalplerinde, nifaklarının ve iman iddialarının yalan olduğunun anlaşılması korkusunu taşıyorlardı. Dolayısıyla her an bu sırlarının açığa çıkmasından ya da Müslümanların kendilerinin bu davranışlarından ötürü bir gün sabırlarının taşıp hesap sorabileceklerinden korkuyorlardı. Bu yüzden şehirde küçük bir gürültü bile olsa, hesap vaktinin gelişini mi haber veriyor diye ürküp duruyorlardı.

8. Diğer bir ifadeyle, onlar açıkça düşmanlık yapanlardan daha tehlikelidirler.

9. Onların görünüşlerine aldanmayın, sizi aldatabilme ya da size zarar verebilme ihtimaline binaen her an dikkatli olun.

Bu bir beddua değildir. Bu, Allah'ın, onların cezayı haketmiş olduklarına dair, haklarındaki kanaatini açıklamasıdır sadece. Yani onlar cezalandırılmaktan kurtulamayacaklardır. Başka bir anlam da şu şekilde verilebilir:

Yani Allah ifadeyi lugavi değil, ıstılahi anlamıyla kullanmış olabilir. Bu takdirde anlam, "Allah onları kahretsin" şeklinde olur. Böylelikle Allah onların ihanetlerinin şiddetini vurgulamış olmaktadır, beddua etmiş değil.

Burada açıkça, onları imandan nifaka çevirenin kimler olduğu beyan edilmiştir. Bunun beyan edilmesinden anlaşılıyor ki, onları yoldan çıkaran pek çok şey vardır. Örneğin, şeytan, kötü dost, heva ve heves, eş, sevgili, çocuklar, kabile, bir başkasına hased, buğz, tekebbür, kibir vs. gibi tüm bunların herbiri (veya hepsi) insanı yoldan çıkarabilir.

Yani, onlar bizzat gelip Hz. Peygamber'den (s.a.) (s.a) af dilemedikleri gibi, davet edildiklerinde dahi af dilemek yerine kibirleniyor, Hz. Peygamber'in (s.a.) yanına gelip af dilemeyi zillet olarak telakki ediyorlardı. Bu onların mümin olmadıklarının açık bir delilidir.

Bu Tevbe Suresi'ndeki ifadeden (ki Münafıkun Suresi Tevbe Suresi'nden 3 yıl sonra nazil olmuştur) daha şiddetli bir ifadedir. Tevbe Suresi'nde Hak Teâlâ, Rasulü'ne hitap ederek, münafıklar hakkında "Onlar için ister af dile ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allah onları affetmez. Böyledir; çünkü onlar Allah'ı ve Rasulü'nü tanımadılar; Allah yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez" buyurmuştur. ayette ise şöyle denmiştir: "Ve onlardan ölen birine asla namaz kılma, onun kabri başında durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Rasulü'nü tanımadılar ve fasık olarak öldüler."

Bu ayetin iki anlamı vardır: a) Dua, hidayet üzerinde olanlar, yani Müslümanlar için fayda sağlar. Dini reddeden ve itaat yerine fısk ve tuğyan yolunu benimseyen kimse için, değil sıradan bir kimse, Allah Rasulü dahi dua etse, yine de bir yararı olmaz. b) Hidayete talip olmayan kimseye hidayet vermek Allah'ın sünneti değildir. Allah'ın hidayetine sırt çeviren ve davet edildiğinde kibirle reddeden bir kimseye, Allah hidayeti kabul etmesi için ısrar etmez.

Hz. Zeyd bin Erkam, bu olayı şöyle anlatıyor: "Ben İbn Ubey'in sözlerini Hz. Peygamber'e (s.a.) aktardığımda İbn Ubey bunu yalanlayarak, yemin etti. Bunun üzerine Ensar'ın yaşlıları ve amcalarım beni azarladı. Hatta Hz. Peygamber'in (s.a.) bile, beni yalancı, İbn Ubey'i doğru kabul ettiğini hissettim. Bu, benim hayatımın en üzücü olayı idi. Ancak bu ayet nazil olunca, Hz. Peygamber (s.a) beni çağırarak kulağımdan tuttu ve "Bu oğlanın kulağı sadıktı. Allah da onu tasdik etti" dedi. (İbn Cerir, ayrıca Tirmizi'de benzeri bir rivayet mevcuttur.)

Yani, şeref ancak Allah'a mahsustur. Hz. Peygamber (s.a) risalet, müminler de iman nedeniyle şereflidirler. Fakat kafirlerin, fasık ve facirlerin, münafıkların şereften bir payları yoktur.

9 Ey iman edenler, 17ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırıp-alıkoymasın';18 kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

10 Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.

11 Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiç bir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.

AÇIKLAMA

Bu ayetin muhatabı Müslüman olduğunu söyleyen herkestir. "Ey iman edenler"; ifadesi Kur'an'da bazen müminlere, bazen Müslüman olduklarını iddia edenlere, bazen de genel olarak Müslümanlara hitaben kullanılmıştır. Nerede, kime hitap edildiği, ayetin siyak sibakına bakılarak anlaşılır.

Burada "mal ve çocukların" özellikle zikredilerek vurgulanması, insanların umumiyetle mal ve çocuklarının hatırı için imanın sorumluluklarından yüz çevirmeleri nedeniyledir. Çünkü insan umumiyetle bunlar yüzünden nifak, iman zaafı, fısk ve itaatsizliğin bataklığına saplanır. Aslında kastedilen, insanı Allah'tan gafil eden dünyadaki herşeydir. Allah'tan gaflet, her kötülüğün asıl sebebidir.

Şayet insan her an başıboş olmadığını, Allah'ın bir kulu olduğunu, Allah'ın kendisinin her yaptığından haberdar olduğunu ve yaptıklarından bir gün hesaba çekileceğini hatırında tutarsa, işte o zaman hiçbir sapıklık ve dalâlete düşmez. Beşeri zaafları dolayısıyla bir hata yapsa bile, hata yaptığını anlar anlamaz kendine çeki düzen verir.

Münâfikûn suresi kaçıncı sayfada, kaçıncı cüzde

Münâfikûn suresi sayfadan başlar ve sayfada biter, cüzde yer almaktadır. Medine döneminde inmiştir ve 11 âyettir. Sûre, münafıkların genel karakter ve özelliklerinden bahsettiği için bu adı almıştır. Mushaftaki sıralamada altmış üçüncü, iniş sırasına göre yüz dördüncü sûredir. Hac sûresinden sonra, Mücâdele sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.

Münâfikûn suresinin konusu

Sûrede ağırlıklı olarak, iman ettiklerini söyledikleri için müslüman muamelesi gören ve onlarla iç içe yaşayan ama gerçekte inanmayan ve müminler aleyhine çalışmalar yapan münafıklar hakkında önemli bilgi ve tasvirlere yer verilmekte, onların görünüşlerine aldanmamaları ve sinsi faaliyetlerine karşı uyanık davranmaları konusunda müslümanlar uyarılmakta, münafıkların bu tutumlarına devam etmelerinin kendilerinin aleyhine olacağı yönünde dolaylı bir ikazda bulunulmakta; son âyetlerde müminlere, hiçbir gerekçenin Allah’ı unutmayı ve sahip olduğu imkânları başkalarıyla paylaşmamakta direnmeyi haklı kılmayacağı hatırlatılmaktadır.

Arapça nasıl yazılır : ٥٥٣

Münafikun Suresi’nin fazilet ve sırları

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her kim Münafikun Suresini okursa, münafıklıktan kurtulur."(Kâdı Beyzâvî, Beyzâvi Tefsir (Envârut-Tenzîl ve Esrârut-Te’vil), 2/)

Rivayet edildi ki:

  • Hasetçilerin şerrinden koprunmak için kere okunur.
  • Bu sure, göz ağrısı ve her türlü sancılı hastalıklara şifadır.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir