müze hotel antakya / İki işlev tek yapı: Müze Otel Antakya/EAA

Müze Hotel Antakya

müze hotel antakya

ARKITEKTUEL

Antakya Müze Oteli / EAA

©Cemal Emden

Mimar: Emre Arolat Architecture (EAA)
Yer: Antakya, Hatay, Türkiye
Yapım yılı:

Antakya’nın Starius Dağı&#;ndaki, ilk Hıristiyan topluluğa ev sahipliği yaptığı iddia edilen, St. Pierre (Aziz Petrus) Kilisesi&#;nin yakınlarında antik çağlara dayanan arkeolojik kazı alanının üzerine inşa edilen Antakya Müze Oteli (Antakya Museum Hotel), Emre Arolat Architecture ekibi tarafından tasarlandı. Projede ekip için en önemli nokta arkeolojik alanın kamusallığına karşın otelin özel kullanımından doğan ikiliği çözmek olmuş. Yapının tasarımı antik ile moderni iç içe geçirerek arkeoloji ve mimarlık arasındaki gergin ilişkiden faydalanıyor.

Antakya Müze Oteli / EAA

©Cemal Emden

Kazı alanında arkeolojik bulgular elde edildikten sonra müze-otele çevrilen odalı otelin tasarımı, Antakya’nın kazı çalışmalarında elde edilen bulgular sonucu keşfedilen fiziksel ve sosyolojik karakteristiği esas alınarak ilerliyor. Projenin ‘belli bir yere ait olmayan ve kendi program ağı ile tanımlanan’ otel fonksiyonu, arkeolojik bulgularla şekillenmiş bir alan üzerinde kurgulanacağından, programın her elemanı ayrı ayrı birimler olarak düşünülmüş. Bu birbirinden bağımsız bireyler, alana koruyucu bir kanopi altında dağıtılmış. Böylece aslında modüler bir yaklaşıma evrilmiş tasarım anlayışı; daha kompakt ve içe dönük olan geleneksel otel binası kurgusuna yeni bir yaklaşım geliştirme gerekliliğini de beraberinde getiriyor.

Antakya Müze Oteli / EAA

©Studio Majo

Antakya Müze Oteli’nde bu dağınık birimler kompozit bir taşıyıcı sistem altlığına oturtuluyor. Ana taşıyıcı olan kompozit kolonlar, arkeolojik alandaki kalıntıların yerlerine göre her birine elle kuyu açılarak konumlandırılmış. Aynı zamanda kolonlar geçmişte alanın ortasından geçen ve alanı çevreleyen dere yatağı çizgilerinden de referans alıyor: bulgulara potansiyel bir zararı engellemek için geliştirilmiş bir yaklaşım. Otel odalarını ve ortak alanları yerden kaldırmak ve böylece kazı alanından uzaklaştırıp otelde kazı alanını deneyeimletmek için,  çelik ızgara sistemiyle birbirine bağlanmış cm çapa sahaip 66 adet kompozit kolon kullanılmış.

Antakya Müze Oteli / EAA

©Cemal Emden

Bu kompozit kolonlar en üstte de otelin tamamını örten kanopiyi destekliyor. Bu kanopi, hem kazı alanının yerini belirten bir işaretleyici hem de toplantı odaları, balo salonu, yüzme havuzu ve spor salonu gibi programları barındıran bir platform görevi görüyor. Üzerindeki yarıklarla da aşağıdaki arkeolojik alana ve otel tesislerine görsel iletişim sağlayan bu platform şehre ve St. Pierre tepelerine manzaralar sunan, yerel bir geleneği devam ettiren bir çatı terası.

Yapı, dört farklı katmanda düşünülebilir. Bunlardan birincisi, kalıntılara en yakın seviyede açık hava müzesi platformu; ikincisi otelin ortak kullanım alanları, arkeolojik kalıntıları seyreden lobi ve restoran; üçüncüsü otel odalarının prefabrik modüllerinden oluşan küme ve kazı alanındaki göz alıcı mozaik peyzajın gözlemlenebildiği bir açık hava sirkülasyonu ve son olarak tüm hepsini örten çatı; kanopi.

Antakya Müze Oteli / EAA

©EAA

Otelin yerinde birleştirilen prefabrike birimlere dayanan tasarımı, alanda inşa edilemeyerek kazı alanının inşaat sürecinde korunabilmesine yol açıyor. Projenin otel kısmının asıl gövdesi ise birbiri üzerine yığılmış bu prefabrike otel odaları. Otelin ana kısmı olan bu 3. katman, yardımcı bir strüktürle destekleniyor ve yürüyüş ızgaraları, yaya köprüleri ile ana sirkülasyona bağlanıyor. Tüm otelin sirkülasyonu, otel ana bir kanopi altında kurgulandığından, yarı açık bir mekan içerisinde ilerliyor. Böylece ziyaretçiler kazıyla görsel ilişki kurabilirken; Antakya’nın bu bölgesindeki iklimsel ve yerel koşulları da sürekli olarak deneyimleyebiliyor. Ekip bu deneyimin kalitesini daha da arttırmak için bu kanopinin altında farklı noktalarda bahçeler ve teraslar da kurgulamış.

Antakya Müze Oteli / EAA

©Studio Majo

Tümü yarı açık bir alan içerisinde kurgulanmış olan müze-otel projesi, bu sayede oldukça efektif bir pasif havalandırma sistemine sahip. Bu tasarım anlayışıyla Emre Arolat Architecture ekibi, mekanik sistemlere olan ihtiyaçları ortadan kaldırıyor: yapının cephesiz kurgusu sayesinde hava yürüyüş yolları ve odalar arasında sirküle edilebiliyor. Bu yine müze-otelin kazı alanına minimum müdahaleyi beraberinde getiren bir özellik. Yapıda yalnızca zemin kotunda koruyucu bir cam cephe mevcut. Bu cephe de kazı alanını kötü etkileyebilecek rüzgarlar ve tozlara karşı kazı alanını koruyor.

Antakya Müze Oteli / EAA

©Cemal Emden

Karakteristik tasarım yaklaşımlarıyla alana özel bir mimariye dönüşen Antakya Müze Oteli’nin inşaat çalışmaları sırasında arkeolog ve restoratör mimarlardan oluşan ekip, Helenistik Dönem’den İslami Dönem’e kadar beş arkeolojik katman ve 13 ayrı medeniyetin izlerine ve bu dönemlere ait 30 bine yakın esere ulaşmış. Antakya’nın yerel tarihinden ilham alan proje, iki ana amacı yerine getirmeye çalışıyor: bunlardan biri, otel fonksiyonu ile birlikte kazı alanında var olmuş 13 medeniyetin katmanlarını eşsiz bir şekilde temsil etmek; ikincisi ise, iç mekanda kullanılan geleneksel malzemelerle birlikte modern teknolojilerden faydalanmak.


TAGS
antakya, antakya museum hotel, arkeoloji ve mimari, arkeolojik kazı alanı, emre arolat, muze otel, otel tasarımı, prefabrike, st pierre tepesi, Starius Dagi

The Museum Hotel Antakya

Geçtiğimiz sene ziyaretçilere kapılarını açan Emre Arolat Architecture (EAA) imzalı Antakya Müze Oteli dünyanın en büyük tek parça zemin mozaiğine ev sahipliği yapıyor. St. Pierre Kilisesi’ne oldukça yakın olan proje kazısında keşfedilen arkeolojik bulgular, otel inşaa etmek üzere yola çıkan işvereni bir müze-otel yapmaya yönlendirmiş. Kamuya açık bir işleve sahip olan müze ile özel kullanımın ön plana çıktığı otel fonksiyonunu harmanlama fikrinin tasarım sürecini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu açıkça hissediliyor.

Kazılar sırasında ortaya çıkan bulgular ile Antakya gibi tarihi çok eskilere dayanan, eşsiz kültürel güzelliklere ev sahipliği yapan bir şehrin fiziksel ve sosyolojik karakteri kavramsal açıdan projeye yön veren temel bilgi kaynakları olmuş. Otellerde sıklıkla kullanılan alışılagelmiş tipolojiler bu benzersiz atmosfere ve mekana ayak uydurmak için çok farklı yorumlanmış. Oldukça önemli eserlerin üzerinde konumlanan otelde programlar bilinen kompakt ve içe dönük düzenlemenin aksine koruyucu bir kanopinin altında dağıtılarak düzenlenmiş.

Kolonların tam olarak nerelere geleceğini bulguların yerleri belirlemiş. Bulgulara verilebilecek herhangi bir potansiyel zararı en aza indirgemek için kompozit kolonlar alanın ortasından ve çevresinden geçen eski nehir yatağının izini takip edecek şekilde yerleştirilmiş. Bu kolonlar sayesinde taşınan kanopi, arkeolojik park alanının yerini işaretlerken aynı zamanda da balo salonu, toplantı odaları, yüzme havuzu gibi fonksiyonları taşıyan bir platform görevi görüyor. Platform St. Pierre tepesinin ve şehrin eşsiz manzarasının keyfini çıkarmak için seyir mekanları oluştururken, bölgenin kimliği haline gelmiş olan yerel çatı terasları geleneğini de modern bir şekilde yeniden yorumluyor. Platformdaki boşluklar otel ile aşağıda yer alan arkeolojik alan arasında görsel bir bağlantı kurulmasına olanak sağlıyor. Lobi, restoran ve dinlenme alanları ise arkeolojik bulgularla daha güçlü bir ilişki kurabilmek adına alt katlara yerleştirilmiş.

Otelin ana bölümü birbiri üzerine yerleştirilmiş prefabrike otel odası birimlerinden oluşuyor. Çelik bir taşıyıcı yapı üzerine yerleştirilen bu birimler ana dolaşıma yürüyüş yolları ve köprülerle bağlanıyor. Ana kanopi altında yer alan odalar ve bu yarı açık alan, iklim koşullarını filtrelenmiş bir şekilde deneyimleyebileceğiniz ve her zaman kazı alanı ile görsel bağ içinde olduğunuz bir iç dünya yaratıyor. Aynı kanopinin altında yer alan teraslar ve bahçeler bu sonradan yaratılan iç dünyada yaşanan deneyimi daha da keyifli hale getiriyor. Bu dikkat çekici projede yüksek kalitede bir otelin mekansal standartlarından ödün vermeden bulunduğu eşsiz lokasyona özgü bir bina ortaya çıkarılmış.

 

Proje Yılı:
Lokasyon: Antakya, Türkiye
Mimar: Emre Arolat Architecture (EAA)
Fotoğraflar: Cemal Emden, Studio Majo, Emre Dorter

Kaynak:seafoodplus.info, seafoodplus.info, seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir