Kuşlarda daha çok enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkar. Ağız yolu ile anlam alınan bakteriler, kısa sürede etkin hale geçerek hastalık yapar. Dışkı yolu ile atılan bakteriler, enfeksiyonun diğer kuşlara da yayılmasına neden olur. Burada hijyen kurallarının önemi bir kez daha gündeme gelmektedir.
İnsanlardan papağanlara geçen ve sindirim sistemi enfeksiyonuna yol açan en sık etken koli basilidir. Çünkü normalde memelilerin bağırsağında onlara zarar vermeden bulunan bu mikrop, papağan ve diğer kuşlarda bulunmaz. Bu nedenle eller iyice yıkanmadan papağana müdahale edilirse veya yem ve su verilirse, ağız yolu ile giren bakteri, bağırsaklara yerleşerek hastalığa yol açar. El hijyenine dikkat edilse bile, kirli havlularla da mikrop papağana aktarılabilir.
Diğer önemli bir bakteriyel enfeksiyon etkeni, salmonelladır. Normalde insanda da bağırsak enfeksiyonu oluşturulabilen bu mikrobun klinik seyri daha ağırdır. Sistemik enfeksiyon oluşturarak hızla genel durum bozukluğuna ve ölüme yol açabilir. Laboratuvar tetkikleri ile tanı konur. Her iki enfeksiyonda da veteriner kontrolünde antibiyotik ve destekleyici tedaviye başlanmalıdır.
Evde hijyen kurallarına dikkat etmemizin yanında, bağırsak enfeksiyonlarını önlemede yem ve suyun temizliğine de özen gösterilmelidir. Sebze ve meyveler çok iyi yıkanmalı, mümkünse kabukları soyularak verilmelidir. Çünkü doğadaki kuşların dışkılarında, ev kuşları için enfeksiyon etkeni olabilecek birçok mikrop vardır.
Uygun koşullarda saklanmayan yemler de enfeksiyon bulaştırır. Kuru gıdalar kapalı kutularda saklanmalı, nem ve ışıktan uzak tutulmalıdır. Nemlenmeye bağlı görülen küflenme sonucu üreyen mantar etkenleri, kuşlarda enfeksiyon oluşturabilir. Ayrıca nemli gıdalarda oluşan “aflatoksin” hem zehirli hem de kanser yapıcı bir maddedir.
Açık gıdalar, fare ve diğer kemirgenler için iyi bir besin kapısıdır. Bunların dışkıları ve ayakları ile temas gıdalar, birçok enfeksiyon etkeninin papağanlara geçmesine neden olur.
“Erişkin papağan diyeti” konusunda belirtildiği gibi, uygun gıda listesinde birçok yiyecek bulunmaktadır. Bu gıdaların çoğu, normal oda ısısında kısa sürede bozularak, bakterilerin rahatça üreyip enfeksiyon oluşturabilecekleri besinlerdir. Bu nedenle oda sıcaklığında uzun süre bekletilmemeli, direkt güneşte kalmalarına izin verilmemelidir. Yavru papağanlar için hazırlanan mamalar her seferinde yeniden hazırlanmalıdır.
Kafesin kalitesi, sağlık açısından önemlidir. Papağanlar tahrip edici kuşlardır. Tahta nesnelerin yanında kafes demirlerine de gagaları ile zarar verirler. Bu nedenle kafes boyasının zehirli maddeler içermemesi gerekir. Ayrıca kafes demirinde zaman içinde paslanma olursa, bu maddenin ağız yolu ile alınması, sindirim sistemi rahatsızlıklarına yol açabilir.
Sindirim sistemi enfeksiyonlarından korunmada temel kural, genel hijyen kurallarına dikkat etmektir. Papağanın bulunduğu ortam her gün temizlenmelidir. Oda her gün en az bir defa havalandırılır. Kafesin altı her gün mutlaka temizlenerek, zararlı bakterilerin üremesi engellenir. Kafes tabanında, dışkının hemen kurumasını sağlayan özel maddeler kullanılır.
Su kapları içine yem bulaştığından, kolaylıkla bakterilerin üreyebileceği bir vasat haline gelir. Ayrıca içine konulan vitaminler de, bakterilere uygun ortam hazırlar. Bu nedenler her gün bir kez değiştirilmeli, taze içme suyu kullanılmalıdır. Haftada bir kez kafeste genel temizlik yapılmalı, gerekli durumlarda uygun dezenfektanlarla temizlik yapılmalıdır.
Kusma, ön mide içeriğinin geri gelip ağız yoluyla dışarı atılmasıdır. Her zaman hastalık belirtisidir. Kursak içeriğinin dışarı çıkması ise, normalde olabileceği gibi hastalıklarda da ortaya çıkabilir. Genellikle bu iki durumun varlığında, sindirim sistemini etkileyen olumsuz bir durum akla gelmelidir.
Gri papağanlarda neden, daha çok enfeksiyon ve kurşun, çinko gibi metal zehirlenmesi iken, amazon papağanlarında buna ek olarak karaciğer yağlanması ve iltihabı nedeniyle de görülür. Ara papağan cinsinde, davranış bozukluğu şeklinde kusmalara da rastlanır. Ön midede besinlerin sindiriminde görevli enzimlerin azlığı veya kursak kaslarının tonus bozukluğuna bağlı gevşemesi de kusmaya neden olur. Kursakta tümör veya yabancı cisim de akla gelmelidir. Bağırsakta tümör veya bası nedeniyle daralma olması durumunda, ön mide içeriğinin kursağa geçmesine bağlı kusma görülür. Tanıda laboratuvar ve röntgen den faydalanılır. Neden ortadan kaldırılarak, destek tedavisine başlanır. Kusma kesilinceye kadar ağızdan gıda verilmez, gerekirse damar yolu ile sıvı verilir. Yabancı cisim varsa anestezi gerekir. Büyük yabancı cisimlerde cerrahi müdahale gerekir.
Muhabbet kuşları ve kakadu papağanları daha sık görülen bir durum da, kursak içeriğinin kafes içindeki bir nesne üzerine kusularak daha sonra tekrar yenmesidir. Daha çok çiftleşme dönemlerinde görülür.
Büyük papağanlarda daha çok A vitamini eksikliği ve apseler sebep iken, daha küçüklerde mantar enfeksiyonlarında gözlenir. Beslenmede güçlük nedeniyle, yem yiyememe, zayıflık ve halsizlik görülür. Neden ortadan kaldırılarak, bir süre tüp ile besleme yapılır. Mantar ve bakterilere etkili solüsyonlar kullanılır. Destekleyici tedavi önerilir.
Papağanlarda en sık nedenler; bakteriyel enfeksiyonlar, zararlı gaz solumaya bağlı tahriş, dışarıdan veya içeriden bası yapan oluşumlar, yabancı cisim, travma ve beslenme bozukluklarıdır. Kursak hastalıkları denince, kursağın boşalmasında gecikme, tıkanma, kusma ve kursak içeriğinin geri gelmesi akla gelir. Kursağın boşalmasında gecikme, verilen gıdanın veya ortamın soğuk olması durumunda görülür. Fazla kum yenilirse, kursak tıkanması ortaya çıkabilir. Yavruların elle beslenmesinde, hijyen kurallarına dikkat edilmezse kursakta enfeksiyon görülebilir. Sadece tohumla beslenmede, A v E vitaminlerinin yanı sıra selenyum element eksikliği de oluşabilir. Eğer papağana mineral blok verilmezse, özellikle muhabbet kuşlarında, guatr görülebilir. Bu da bası ile kursağın geç boşalmasına yol açar. Fazla lifli beslenmelerde de, kursak tıkanmasına rastlanabilir.
Kursak içeriğinin ve dışkının incelenmesi ile, enfeksiyon etkeni saptanarak ona uygun tedavi verilir. Yabancı cisim varlığında, gerekirse cerrahi müdahale yapılır. Diğer laboratuvar tetkikleri ve röntgen de tanı konulmasına yardımcıdır. Kursak tıkanmasında, veteriner tarafından ılık su ile lavaj yapılıp kursak boşaltılmalıdır.
Kuşlarda dışkı ve idrar, kloaka adı verilen sindirim sistemi bölümünde birleşerek dışarı atılır. Üreme sistemi de bir kanalla buraya açılır. Kloakadan sonra, sindirim sisteminin son kısmı olan rektum vardır. Böbrekler omurganın iki yanında bulunur. Memelilerden farklı olarak idrar üre formunda değil, daha beyaz renkli ve yarı katı olan ürik asit formunda bulunur. İdrar su renginde iken, dışkı yeşil veya kahverengidir. Genelde kuşun arada idrarını yapması, sulu görünümü nedeniyle ishalle karıştırılır. Her türlü bağırsak enfeksiyonu, papağanlarda ishale yol açabilir. Şiddetli enfeksiyonlarda, kanlı ishal veya ishalsiz dışkıda kan lekeleri görülebilir. Etkene yönelik tedavi gerektirir.
Sindirim sistemi, idrar sistemi, üreme sistemi ve kloakadan kan gelebilir. Sindirim sisteminin mide, ön mide gibi yukarı kısımlarından meydana gelen kanamalarda, kanın sindirilmesine bağlı dışkının koyu renk aldığı, hatta katran kıvamında ve renginde olduğu görülür. Daha çok bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonlar sonucu kanama gözlenir. Ayrıca zehirlenmeler, böbrek ve karaciğer hastalıkları, tümörler, aşırı kum yemeye bağlı tıkanmalar, küflü gıdaların oluşturduğu enfeksiyonlar, kötü bakım ve beslenme şartları ile, diğer enfeksiyonlar da kanama nedeni olabilir. Tanıda muayane ve laboratuvar bulgularının büyük yeri vardır. Etken ortadan kaldırılarak, destekleyici tedavi yapılmalıdır.
Sindirim veya bağırsak hareket bozukluğu sonucu ortaya çıkar. Her türlü bağırsak enfeksiyonu sonucu görülebilir. E ve B1 vitamini ile selenyum eksikliğinde ortaya çıkabilir. Aşırı yağlı diyetle beslenenlerde de görülür. Karaciğer yağlanması ve pankreas iltihabı diğer nedenlerdir. Diyet düzeltilir. Enfeksiyon etkenlerine uygun tedavi yapılır. Laboratuvar ve röntgen tetkikleri ile tanı konulmaya çalışılır.
COVID pandemisi ile birlikte enfeksiyon hastalıklarına kamuoyunun ilgisi artmış, bu hastalıklar araştırmaların odağı haline gelmiştir. Yeni tespit edilen enfeksiyonların insanlarda hastalık yapıp yapmadığı merak konusu olmakla birlikte salgınların sağlık, ekonomi, sosyal ve kültürel etkileri gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Newcastle hastalığı da gündeme oturan enfeksiyon hastalıklarından bir tanesidir.
Newcastle hastalığı ilk olarak 'da Endonezya'nın Java kentinde ve 'de İngiltere'nin Newcastle-upon-Tyne kentinde tanımlanmıştır. Newcastle hastalığı virüsü (NDV), kümes hayvanları da dahil olmak üzere çoğu kuş türünü etkileyen bulaşıcı ve ölümcül bir virüstür. Hastalık, Kuş pnömoensefaliti olarak da bilinir. Aşılanmamış kanatlı sürülerinde neredeyse yüzde 'lük bir ölüm oranı meydana gelebilir.
Hastalık, enfekte kuşların dışkıları ve burun, ağız ve gözlerden salgıları yoluyla bulaşır. NDV, ticari olarak yetiştirilen tavuklar arasında hızla yayılır. Solunum, sinir ve sindirim sistemlerini etkiler.
Semptomlar virüsün türüne, kuş türüne, eşzamanlı hastalığa ve önceden var olan bağışıklığa bağlı olarak değişkenlik gösterir. Hastalığın kuluçka süresi 2 ila 15 gün arasında değişmektedir.
Newcastle hastalığı, paramiksovirüs ailesine mensup bir viral etken tarafından kuşlarda ortaya çıkan bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalık sıklıkla hindi, kaz, ördek, sülün, keklik ve devekuşu gibi hayvanlarda görülür. Hastalık oldukça bulaşıcı ve kuşlar için ölümcül olduğundan kümes hayvancılığının sık yapıldığı kırsal bölgelerde önemini koruyan ve gerekli hallerde karantina süreciyle kontrol alınmasını gerektiren ciddi bir sağlık problemidir.
Newcastle Hastalığı Virüsü (NDV), dünya çapında tüm kuşlar için bulaşıcı, ölümcül bir hastalıktır. Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve bazı batı Avrupa ülkelerinde kontrol altına alınmıştır. Bununla birlikte, yabani kuşlar bazen virüsü hastalanmadan taşıyabildiklerinden, kümes hayvanlarının yetiştirildiği her yerde salgınlar meydana gelebilir. Hastalık genel olarak Asya, Afrika ülkeleri ile Kuzey ve Güney Amerika’nın bazı kesimlerinde daha sık görülür; sıklıkla kuşların dışkı veya diğer vücut sıvıları ile bunların havaya bıraktığı aerosollerle temas edilmesi ile yayılır. Hastalık etkenine maruz kalan kuşlarda 2 ile 12 gün içinde belirtiler ortaya çıkar.
Hastalık, kanatlı paramiksovirüs tip-1 (APMV-I) veya Newcastle hastalığı virüsü (NDV) adı verilen bir virüs tarafından kuşlar arasında bulaşır. Sıklıkla kuşların dışkıları ile göz, burun ve ağız bölgelerine ait vücut salgılarıyla temas yoluyla yayılır. Benzer şekilde kümes bakımıyla uğraşan kişiler, kontamine vücut salgılarını sağlıklı hayvanların olduğu bölgeye taşımak suretiyle hastalığın yayılmasına neden olabilir. Virüs içeren vücut salgılarıyla kontamine olan su, gıda ürünleri, ortam ve ekipman da hastalığın yayılmasını tetikleyebilir. Kontamine ürünlerden havaya karışan aerosoller de hastalığın bulaşmasında bir başka etkili yol olarak kabul edilir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar Newcastle hastalığının kuşlardan insanlara bulaş göstermediğini ortaya koymuştur ancak kontamine materyal ile temas sonrasında, gözlerde kendi kendini sınırlayan ve tedavi edilmeden, kendiliğinden tamamen iyileşen kısa süreli göz enfeksiyonu meydana gelebileceği bildirilmiştir.
Newcastle hastalığının klinik belirtileri etkilenen hayvana göre farklı şiddette gerçekleşebilir. Hastalık, ani gelişen ve yüksek ölüm oranıyla seyreden formdan, solunum sıkıntısının ön planda olduğu kıyasla daha hafif bir klinik tabloyla seyredebileceği gibi klinik olarak sadece yumurta üretiminde aksama ile tanınabilecek oldukça silik bir klinik görüntüyle de karşımıza çıkabilir. Hastalık çok bulaşıcıdır. Virüs duyarlı bir sürüye girdiğinde, hemen hemen tüm kuşlar iki ila altı gün içinde enfekte olacaktır. Newcastle hastalığı olan kuşlarda sıklıkla solunum problemleri, nörolojik belirtiler, mide-bağırsak sorunları ve yumurta üretiminin durması ya da bozuk yapıya sahip yumurta üretilmesi gibi belirtiler görülür. Newcastle hastalığına yakalanan hayvanlarda aşağıdaki belirtiler gözlemlenebilir:
Newcastle hastalığının insanlara bulaşabileceğine dair net bir kanıt bulunmamakla birlikte, hastalık taşıyıcısı olan hayvanlarla sık temas eden kişilerde kendi kendini sınırlayan, birkaç gün hafif ateş ve grip benzeri belirtilerle seyreden, ağırlıklı olarak gözlerde konjuktivit ile uyumlu sulanma, yanma, batma şikayetlerinin eşlik ettiği klinik tabloya neden olabilir. Tablo sıklıkla tedavisiz olarak birkaç gün içinde kendiliğinden tamamen düzelir. Kuluçka süresi, gözle temastan sonraki 24 saattir. Bu durum öncelikle laboratuvar çalışanlarında ve büyük miktarlarda virüse maruz kalan aşı ekiplerinin üyelerinde rapor edilmiştir. Nemli ve ılık çevresel şartlar mevcut olduğunda virüsün; kuşların tüyleri, cilt dokusu gibi canlıya ait koşullarda veya gübre gibi çevresel alanlar veya diğer materyallerin üzerinde haftalarca canlılığını koruyabildiği gözlemlenmiştir. Hastalık, enfekte kuşların vücut sıvıları, özellikle dışkıları ile doğrudan temas yoluyla yayılır. Ayrıca, enfekte kuşlarla veya onların dışkılarıyla temas halinde olan insanlar ve nesneler yoluyla dolaylı olarak da yayılabilir. Aşılama yaygın olarak uygulanmadan önce, Newcastle hastalığı virüsü ile enfekte olan kümes hayvanlarının içini çıkaran işçilerde de enfeksiyonlar bildirilmiştir. Kümes hayvanlarında yaygın ölüm ve üretim kaybına yol açabildiğinden kümes hayvancılığı sektörü için oldukça önemlidir. Hastalığın kolay ve hızlı yayılabilmesi nedeniyle, olası bir salgının önüne geçmek için etkilenen bölgelerde karantina ve kontamine canlıların kontrollü şekilde imhasının yapılması gerekebilir. Kanatlı ürünleri yemekten hiçbir insan Newcastle hastalığı vakası bildirilmemiştir. Uygun şekilde pişirilmiş kümes hayvan ürünleri yemek için güvenlidir.
Newcastle hastalığı, kuş gribine çok benzer bir klinik tablo sunabilir, bu nedenle tanıyı doğrulamak için laboratuvar testleri önemlidir. Mevcut uygulamada Newcastle hastalığına yakalanmış bir canlıya yönelik uygulanabilecek herhangi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Bu nedenle hastalıkla mücadelede en etkili yöntem hastalığın yayılmasına yönelik koruyucu tedbirlerin alınmasıdır. Bu yöntemler arasında en önemlisi Newcastle hastalığı etkenine karşı geliştirilmiş olan aşı uygulamalarıdır. Kümes hayvancılığı yapılan ve hastalığın sık görüldüğü bölgelerde canlıların aşılanması hastalığın önlenmesi bakımından oldukça önemlidir.
Hastalığın tespit edildiği bölgelerde, viral etkenin diğer bölgelere yayılmasını önlemek amacıyla sıkı tedbirlerin alınması gerekir. Etkilenen bölgeler karantina altına alınmalı, hastalık belirtisi gösteren canlılar kontrollü bir şekilde imha edilmeli ve hastalık bulaşmayan canlılar hızla aşılanmalıdır. Kontamine olan çevresel faktörlerin steril hale getirilmesi sağlanmalı, hayvanlarla temas halinde olan kişilere koruyucu kıyafet ve ekipman temin edilmelidir.