Sait KÜÇÜK*
Kağızmanlı Hıfzı Bibliyografyası üzerine bir deneme çalışması yapan Yard. Dr. Ali Berat Alptekin ve Esma Şimşek Hıfzıdan bahseden kaynakların, kitapların ve makalelerin 79 olduğunu bildirirken ulaşamadıkları kaynaklarında olacağını belirtiyorlar.(1)Hıfzı bahsini eden bu kaynaklar içinde en eski tarihi taşıyan kaynak bildiğimiz gibi Prof. Dr.M. Fahrettin Kırzıoğlunun Karslı Âşıklardan Kağızmanlı Hıfzı Doğuş 15(56) Şubat ,1Dergisidir. Dergideki bu yazının peşinden Hıfzının tanıtımını Pertev Naili Boratav, İsmail Aşıkoğlu, Nejat Birdoğan, Zerger Mahir Barenseli gibi birçok değerli kalemler ele alarak işlemiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Sayın Kırzıoğlu Hıfzı hakkındaki bilgileri yılında Kağızmana gelerek bizzat Hıfzının oğlu Haşim, kızı Telli, amcasının oğlu Kerem, Kardeşinin oğlu Rahmi, kayınları Murat, Mehmet, Mevlüt, Asker, İsmail, baldızı Gülavat sağ iken edinmiştir. Hıfzı hakkındaki bilgileri en yakın akrabalarıyla birebir görüşerek kaleme almış ve yayımlamıştır.
İşbu bilgiler ışığında aydınlanan Zerger Mahir Baranseli yılında Kağızmanlı Hıfzı adlı bir kitap yayımlamıştır Yine Kağızmanlı Folklor uzmanı Mustafa Turan Hoca yıllarca Kağızmanda öğretmenlik yapmış, derlemelerde bulunmuştur. Bu çalışmalarına Hıfzıyı da dâhil ederek ciddi bilgileri gerçek kaynaklardan alıp de Kağızman ve Aşık Hıfzı kitabını çıkarmıştır.(2)
Hıfzı hakkındaki bilgileri bu doğru kaynaklardan istifade ederek bazı yazılar yayımlayıp kendisine Araştırmacı Yazar payı çıkaranlar ve Kağızmanın dışında oturarak kulaktan dolma bilgilerle kendi adını büyütmek için Hıfzı yı işleyip onun hayatı hakkında doğrusunu ben bilirim diyenler var.
Prof. seafoodplus.info Aslanın yaptığı gibi Hıfzı öyle Erzurumda oturarak öğrencilerin yalan yanlış hazırladıkları tezlerle ve de yöre Âşıklarının aktardığı işitme bilgilerle yazılmaz. Hıfzı doğum yeri olan Kağızmanın Toprakkale Mahallesine uğranarak yazılır.
Hıfzının aşık olup evlendiği Sona İrandan gelip Ağrıya Ağrıdan Kağızman Torakkalesine yerleşmiş Cellolar (Celaliler)lakaplı, Kürt kökenli bir ailenin kızıdıseafoodplus.info ailenin Telli ,Sona,Anşa,ve Gülavat adlı dört kızının seafoodplus.info kesindir.Çünkü Sonanın babası Hamza,Hıfzının amcası falan değseafoodplus.info amcası Sail Beyseafoodplus.info Beyin Sona adlı kızı seafoodplus.info kızı Ziyadeseafoodplus.info hastalık denilen veremden on beş yaşında iken ölmüştüseafoodplus.info tanığı Ziyadenin kardeşi,Hıfzının amcası oğlu Sail Bey Keremseafoodplus.infoayken bu bilgileri vermişseafoodplus.info çok yakın bir zamanda vefat eden bir tanık var ki Hıfzının küçük baldızıdıseafoodplus.info Gülavat Neneden başkası değildir.
Paşa Hoca Yusuf Kadakın kaynanası Gülavat Nene, Hıfzının eniştesi olduğunu, ablası Sona ile evlendiğini, Sonanın Sail Beyin hanımı Süsen bacı tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü, Anşanın ise Hıfzı ile kaçtıktan sonra yakalanıp geri getirildikten bir müddet sonra Karabağ da halasının oğluna kocaya verildiğini bizzat kızı Nerman Kadaka anlatmıştır.
Hıfzının eşi,15 yaşında aşık olup yılında evlendiği komşuları olan Hamzanın kızı Sona dır.Nüfus kayıtlarında bile Telli ile Yaşar Özürküt,Ensar Aslanın verdiği bilgilere dayanarak Hıfzının Sona ya aşık olup Anşayla evlendiğini seafoodplus.info bir yanlışlığı da yaparak Anşayı Sona dan büyük göseafoodplus.info Sona Anşadan büyüktüseafoodplus.info sonra Hıfzı ile Anşayı birlikte gurbete çıkarıyor. Sonayı hastalandırıp yataklara düşürüyor. Sona vefat edince ağıtı Sona için yaktırıveriyor.(3)
Yaşar Özürkütün kitabı yayımlanmadan önce kendisiyle telefon görüşmesi yaptık. Elindeki bilgileri bana aktardığında onlar yanlış bilgilerdir yayımlama dedim. Bana Ensar Aslanın doğru tespit yaptığını belirtti. Doğru değil dedimse de dinlemedi.
Bir kere Hıfzı Anşa ile evlenmemiştir. Nüfus kayıtları bunun kanıtıdır bir. İki, Hıfzı Kağızman dışına çıkmamıştır. Üç, Hıfzı evli olduğu Sona için Sefil Baykuş ağıtını yakmamıştır. Bu ağıtı amcasının ince hastalıktan ölen kızı Ziyade için yazıp ailesine,yakınlarına,amcası oğlu Kereme kendi ifadesiyle bildirmiştir.
Hıfzının Sefil Baykuş ağıtını karısı Sona için yazdığını savunan bir başka isimde Bican Veysel Yıldız. Sona bir kere Hıfzının amcasının kızı değil. Hıfzı:
Emmim kızı aç kapıyı gireyim diyor. Sayın Yıldız buna açıklama getirerek Biz sevdiğimize emi kızı demiyor muyuz? ifadesinde bulunuyor. (4). Oysa hiçte öyle değil. Kim dayısının kızına emi kızı demiştir. Kim bibi kızına emi kızı diye hitap etmiştir ki yabancıya da emi kızı deyiversin?
Hıfzının Sefil Baykuşu kime yazdığı ortada. Hiç kimse lütfen ileri geri çekmesin. Sona, kızı Telli dört yaşında iken vefat etmiştir ve üç çocuk anasıdır. Yirmi-yirmi bir yaşlarındadır Sona. Oysa Ağıt:
Emmim kızı aç kapıyı gireyim
..
Kocaldın mı on beş yılın sonası
..
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı?
..
Körpe maral idin dağlarımızda
Gibi mısralar da kimin için yazıldığını ispatlıyor.
Bir kere bu ağıt on beş yaşında bir ergen kız için yani bekar kız için yazıldığını şairin dilinden belgelemektedir. Yoksa ki bu mısralardan üç çocuk anası olan bir kadının ağıt ifadesi çıkarılamaz.
Çıkarmaya çalışanlar da gaflete düşmüş olur.
Emmi kızı karşı cevapta:
Cehiz düzemedim ömrüm az idi diyor.
Cehiz düzemediğini, evlenmeden de ömrünün bittiğini vurguluyor. Bu cevabı Ziyadenin ağzından veriyor. Ardından:
Yaren yoldaş beni düşlerde görsün diyerek te eşi olmadığı için dostlarından, yoldaşlarından fatiha dileklerinde bulunuyor. Zaten ağıtın Anşa için yazıldığı hiç söylenemez. Çünkü Anşa Karabağ köyüne kocaya veriliyor. Sonra Dersime göçüyor. Daha sonra da hastalanarak vefat ediyor ki bu bilgileri bacısı Gülavat ve yeğeni Nerman Kadak teyit etmiştir.
Sefil Baykuş söylemine gelince her şeyden önce bizdeki mitolojik inançta baykuş, bağların, bahçelerin, dışında tüneyen bir kuştur. Mezarlık ise köhne mekan, virane ve ıssız bir yerdir. Hıfzı mezarlığı viraneye benzettiği için orada tüneyen amcasının kızını da ilkin viraneden yola çıkarak baykuşa, ama sefil yani sükut bir baykuşa benzetmektedir. Mezarlık bağlık bahçelik bir mekân değildir çünkü. Issız bir mekândır. Bu yerde tünese tünese baykuş tüner düşüncesiyle:
Sefil baykuş ne gezersin bu yerde demiştir.
Sefil benzetmesi, sessiz sükût olduğu için yapılmıştır. Zararsız baykuş, sükût baykuş, sessiz baykuş demiştir. Baykuş demek zorunludur. Çünkü gezdiği, yattığı yer ıssızlık, viraneliktir. Daha sonra selam veriyor ve şeyda bülbül diye hitap ediyor.
Lise kitaplarında Türk Dili ve Edebiyatı 1 de Hıfzının ağıtına açıklamalar yapılırken sefil kelimesini aşağılık anlamında kullanılmıştır diye zikredilmiştir. Böyle bir cehalet olabilir mi? Sefil kelimesi Kağızmanda sükut, sessiz manasındadır. Toprakkalede de Sefil Ahmetdiye bir insan vardır. Bu lakap ona sessiz, sükût, zararsız insan olduğu için verilmiştir. Hıfzıda bu manada kullanmıştır sefil i .(5).
Karslı Murat Çobanoğlu bir kasetinde Hıfzıyı Kağızman Hakimliğinde Mubaşır yapıp Karsa gönderiyor. Dönüşü sevgilisi Nergisin öldüğünü, Hıfzının mezarının başına gidip ağıt yaktığını belirtiyor. Bir kere Murat Çobanoğlunun şunu iyi bilmesi gerekir ki Hıfzının Nergis adında hiç sevgilisi olmamıştır. Hıfzı bir hafızdır. İmamlık yapmıştır. Kırk yıllık Karagünlerde Kağızman Rus Hükümeti emrinde olup savcısı, hâkimi gayri Müslümdür. Hıfzı gibi bir Müslüman Türke mubaşırlığı kim verir?
Çobanoğlu yıllarca Kağızmana gelip gitmiş, düğünlerde derneklerde bulunmuştur. Saz çalmış muhabbet etmiştir. Ne yazık ki Hıfzının hayatını öğrenememiştir. Ya duyduğu ya da uydurduğu bir hikayeyi anlatarak Hıfzı söylencesine katkıda bulunmak yerine zarar vermiştir. Kanımca her ozan geçmişi doğru kaynaklardan öğrenip yeni kuşaklara öyle aktarmalıdır. Yoksa bilgi yumağı açıldıkça arapsaçına döner, düşen içinden çıkamaz.
Hıfzı hakkındaki diğer bir yanlışta Mustafa Turan Hocanın kitabına aldığı Aşıklaraadlı şiirdir. Rahmetli Nejat Birdoğanın Su Gazetesinde yayımladığı bu şiir Hıfzı adına yayımlanmıştır. Bendeki gazetede hıfzı adı çizilip Cemal Hoca adı eklenmiştir.(6). Bir kere bu şiir üslup ve bilgi olarak Hıfzıya uymamaktadır. Hıfzının şiirleri incelendiğinde aşıkların adının geçmediği görülmektedir. Hıfzı hafız olduğu için tasavvufi konularla en çok peygamber adlarını sıralamıştır. Bir Sümmaniyi, Şenliki dile almaz. Belki de İlhamiyi, Erbabıyı, Nihaniyi tanımaz bile. Fakat Cemal Hoca çevre âşıklarıyla içli dışlıdır. Ve bu şiir onun üslubu ve bilgileri dâhilindedir. Demiyor mu ki:
Mazlum Cemalda da var bu yaralar
O da Camuşluda kavruldu gitti
Benim Bican Veysel Yıldızdan da duyduğum kadarıyla Mustafa Turan Hoca, Cemal Hocanın olan bu şiiri bir hata ile Hıfzı kitabına aldığını belirtmiş ve Cemal Hocanın şiiri olduğunu söylemiştir.
Hıfzının beni üzen bir yanı da Kağızmanlı Edebiyat Öğretmeni Metin Kayanın sattığı tapulu mülkü Taşkahvenin mahzenindeki elyazma dosyaları arasından yılı çıkan 17 kıtalık Bu Dünya adlı yayımlanmamış bir şiiri oldu. Doğuştan şair yaradılışlı Hıfzının bu şiirini Metin Kaya lı yıllarda ele geçiriyor. Ne yazık ki bir dergi, bir gazetede yayımlamıyor. En sonu Taşkahveyi satıp ta Kağızmanı terk ederken o şiiri de dosya ve kitaplarla birlikte yakılıp yırtılmaya terk seafoodplus.infoın size işte bir edebiyatçı duyarlılığı..
17 kıtalık bu şiirin bir 17 kıtalık örneği de yakın zamanlarda Mustafa Turan tarafından ele geçirilmişti. Ondaki nüsha ile bendeki nüshayı karşılaştırdık. Ondaki üç kıtanın bende, bendeki üç kıtanın onda olmadığını gördük. Ve bu kıtaları yerleştirdiğimizde bu şiirin kıta sayısının 20 olduğu ortaya çıktı.
Hıfzının yayımlanmamış ve kitaplara geçmemiş 20 kıtalık Bu Dünya ayaklı şiirini Kağızmanın Sesinin sayısında ve benim çıkardığım Arasın 1 nci sayısında yayımladım.(7)
Şimdi hep birlikte Hıfzının bu uzun soluklu şiirini okuyarak haz alalım:
BU DÜNYA
Dinleyin ağalar tarif edeyim
Fani değimlidir yani bu dünya
Bir kapısız hane kimseler bilmez
Gün be gün artırır şanı bu dünya
Adem Havva evvel dadına yetti
Nice yüzyıl anlar ömür sarfetti
Encamı anlarda dünyadan gitti
Havvadan ayırdı anı bu dünya
Âdem Havva buna şaşıben kaldı
Bak iki kardaşa ne fitne saldı
Habilin muradın elinden aldı
Kabile ettirdi kanı bu dünya
Kabili mest edip attı bir taşı
O taşa rast geldi Habilin başı
Habil koydu gitti kavim kardaşı
Ondan bilindiki fani bu dünya
Âdem Peygamberden Nuha varınca
İnsanlar kaynadı misli karınca
Abadı hoş görür kendi karınca
Harap etti o mekânı bu dünya
Orda gitti insanların hayası
Nuha bakmadılar oldular asi
Suya gark eyledi o kadar nası
Anda oldu Nuh Tufanı bu dünya
Hep su aldı kara yerin yüzünü
Deresini tepesini düzünü
Kimisinin hak kurtardı özünü
Andan artıp oldu sani bu dünya
Bu dünyaya gelen elbette gider
Hanidir yüz yirmi dört bin peygamber
Hani Şah-ı Âlem Sahib-i Mimber
Netti o Şah-ı Cihanı bu dünya
İnanma dünyaya uyandır dili
Hani Hak arslanı o gerçek veli
Sahibi Zülfükar Hazreti Ali
Nitti o Şah-ı Merdanı bu dünya
Hani nitti nida eden Bilalı
Hani Peygamberin dokuz helali
Hazreti Fatıma kaşı hilali
Nitti o Mah-ı tabanı bu dünya
Bu dünyadan asla vefa ummu sen
İnanma ki kimse kala sağ esen
Hazreti Hüseyin Hazreti Hasan
Nitti ol iki civanı bu dünya
Her kimi sorarsan toprakta ara
Nicesi yüzünü vermiştir yara
Çaresiz ölüme bulmuştu çare
Acep nitti o Lokmanı bu dünya
Bir nazar et yalancı meydana bak
Cennet yapan şeddad-ı şeytana bak
Kaftan kafa hükmeden sultana bak
Yemedi mi Süleymanı bu dünya
Kimi yağa bala indirmez başı
Kimisine vermez doyunca aşı
Kimisi beğenmez kutnu kumaşı
Kimine vermez keteni bu dünya
Bu dünya fanidir kalmaz selamet
Bir gün kıyametten gelir alamet
Deccal çıkar dünya olur melamet
Gösterir ahır zamanı bu dünya
İsa iner teccallarla cenk eder
Bu cihanı teccallara teng eder
Tevahu fitnesi aradan gider
Kırk yıl İsanın mihmanı bu dünya
İsa gidip dünya halı kalınca
Cümle âlem ayşınuşa dalınca
Emredip İsrafil suru çalınca
Dağıtır taht-ı divanı bu dünya
İsrafil bir kere surunu vurdu
Künfe yükün emri âleme erdi
Nice yüzyıl bir insanı gördü
Ne bir kuşu ne insanı bu dünya
O zamanda alam giyer hep kara
Kalmaz al üstünde bir kitap kara
Ay gün her taraftan olur kapkara
Harap görür asumanı bu dünya
Hak-taala evrakları saçanda
Herkes cihed bulup gözün açanda
HIFZI der ki biz mahşere göçende
Orda teslim eder canı bu dünya
Kaynaklar :
1-Yard. Doç.Dr. Ali Berat Alptekin-Esma Şimşek, Türk Folkloru Araştırmaları, Milli Folklor Araştırma dairesi Yayınları sayfa
seafoodplus.info Baranseli, Kağızmanlı Recep Hıfzı, Kars Özkenet Matbaası 68 seafoodplus.info Halkevi Yayını 1.
Mustafa Turan, Kağızman ve Aşık Hıfzı Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Öğretmen yazarlar Dizisi 19 Baskı Yılı sayfa
3-Yaşar Özürküt, Öyküleriyle Türküler 4 Mart Matbaacılık Sanatları İstanbul, Mayıs Kültür Bakanlığının destek ve katkılarıyla.
4-Bican Veysel Yıldız, 19 Ağustos yılı İstanbul görüşmesi.
5-Türk Dili ve Edebiyatı seafoodplus.infoılâp ve Aka Kitapevleri Hakan Ofset Yeni Lise Kitapları
6-Nejat Birdoğan, Su Gazetesi Sayı 1 Mayıs Sayfa 4 Kağızman
7-Kağızmanın Sesi, Aralık Sayı Kağızman
Aras Gazetesi, Kağızman Sayı1
(*) Sait Küçük Kağızman doğumlu. Halk Ozanı ve Araştırmacı Yazar.
Özet: Kars, Âşık Edebiyatı denilince akla ilk gelecek olan şehirlerden biridir. Kars, geleneğin kurallarının ve bütün icra bağlamlarının eksiksiz yaşandığı bir şehirdir. Dede Korkut'tan, Çobanoğlu’na kadar birçok güçlü ve ünlü âşık yetiştirmiştir. Bunlardan en çok bilinenleri; Zihni, Şenlik, Ceyhuni, Bahri, Kahraman, İrfani, Müdami, Kasapoğlu, Hıfzı, Cemal Hoca, Nihani, Karahanlı gibi isimler akla ilk gelen isimlerdir. Kars- Kağızman eşsiz doğa güzelliği sayesinde tarihin her döneminde farklı kültürlerin ortak noktası olmuştur. En eski çağlardan itibaren önemini koruyarak tarihin ilk yerleşimlerine ev sahipliği yapmıştır. Dolayısıyla halk edebiyatı üzerine araştırma yapmak isteyen kişilerin önceliği, bu şehre ve şehrin bulunduğu yöreye vermesi gerekir. Kağızman ilçesi de bu kültürel sürekliliğe yetiştirdiği önemli isimlerle hizmet etmiş ve hala daha etmektedir. Kağızman, başka alanlarda olduğu gibi sözlü halk kültürü geleneğinde de önemli coğrafi merkezlerden biridir. Kağızman Paleolitik Çağ’dan itibaren yerleşme görmüştür Bunda en önemli faktör hiç şüphesiz coğrafi konumdur. Kağızman, Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra antlaşma gereğince Ruslara bırakılmıştır. Rus işgalinde Kağızman Okrug (Kaza) olarak Kars'a bağlanmış ve bölgeye Hıristiyan köylüler yerleştirilmiştir. 93 Harbi neticesinde Kağızman ve çevresinin Rus işgaline uğraması ile birlikte, bölgede Ermeni istekleri artmıştır. Kağızman ve çevresindeki Ermeniler, yabancı devletlerin de desteğiyle bölgede kurulması planlanan Ermeni Devleti’nin bir parçası olarak gördükleri Kağızman’da faaliyetlerde bulunmuşlardır. Kağızmanlı Hıfzı Hoca ise, Yüzyıl Âşık Edebiyatı’nın önemli temsilcilerinden biridir. Onu bu derece önemli kılan neden; onun kendinden önceki nesilden devraldığı edebi mirası gelecek nesillere taşıması, Yüzyıldaki Türk toplumunun yaşayışına ayna tutması, dün-bugün-yarın zincirinde önemli bir halka olması, dil ve kültüre ait değerleri yaşatmasıdır. Halk Edebiyatı, Türk Edebiyatı’nın önemli ve güçlü kollarından biridir. Âşık Edebiyatı ise geleneği, özelliği ve eğitim anlayışı bakımından bu kolun en özgün edebiyat türünü oluşturur. Âşıklar genellikle bir ustadan ders alarak yetişirler. Bununla birlikte âşıklara rüyalarında bir mükâfat diyebileceğimiz bade içirilir ve âşıklık, ilahi bir destekle pekiştirilmiş olur. Bu araştırma, Kağızmanlı Hıfzı Hoca’nın edebi anlayışını çok yönlü olarak ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda ana hatlarıyla sosyal-psikolojik bir değerlendirme yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kağızman, Âşık Edebiyatı, Âşıklık geleneği, Hıfzı Hoca, divan, eğitim, sosyal-psikolojik değerlendirme. "A general assessment on the literary opinions and some motifs in works of minstrel Hıfzı from Kağızman in terms of social psychological" Abstract: Kars is one of the first cities coming to mind when Minstrel Literature is called. Kars is an important city where all the rules and performances of the tradition are practiced in full. Kars has trained very skillfull and famous minstrels beginning from Dede Korkut to Çobanoğlu. The most known of these, Zihni, Senlik, Ceyhuni, Bahri, Kahraman, Irfani, Mudami, Kasapoglu, Hifzi, Cemal Hodja, Nihani and Karahanlı are the ones who come to mind first. Kars-Kağızman was common of a lot of cultures througouht history with its scenic beauty. It was maintain the importance from oldest history and it was to host first residential of history. Thus, the people who want to make a research on this type of folk literature have to start from Kars and around this region. Kağızman has always served this cultural continuity with its important figures of the tradition. Kağızman, like in other many fields is one of the most important places for the tradition of oral folk culture. Kağızman became a settlement up from the Paleolithic ages which can be explained with its geographical location. Kağızman was submited to Russian in accordance with agreement after Ottoman-Russian warfare in During Russian invasion, Kağızman as called Okrug (district) connected to Kars and Chri stian villagers were populated in this region. The desire of Armenian in this region rose with 93 war and occupying Kagızman by Russian seafoodplus.infoan in Kagızman made activity by the help of the other foreing seafoodplus.infon that occupyed this zone sported Armenian terrorist organization. Minstrel Cemal Hodja of Kagizman, is one of the most important envoys of 19th century Minstrel Literature. The reason which makes him this important is; his ability to hand down the legacy which he got from his predecessors to the next generation, to mirror the way of living of Turkish society in 19th century, to be an important link in the chain of yesterday, today and tomorrow and his ability to keep the values of language and culture alive. Folk Literature is one of the important and strong branches of Turkish Literature. The tradition of Minstrel Literature constitutes the most authentic genre of this branch in terms of its features and educative perception. Minstrels are usually trained by taking lessons from a master. Besides, minstrels are made to drink wine called as a reward and mistrelsy is reinforced with a divine support. The aim of this study is to ambidextrously expose the literature perception of Minstrel Hıfzı Hodja of Kagizman. In this context was made outlined a social psychological evaluation. Key Words: Kağızman, Minstrel literature, minstrel tradition, education, Hıfzi hodja, diwan, an assessment social psychologist.
Mehmet Tekbaş, 10 Haziran tarihinde Kars’ın Kağızman ilçesine bağlı Yankıpınar köyünde dünyaya gelmiştir. İran’dan Anadolu’ya göç eden Celali aşiretine mensuptur. Yankıpınar köyü, eski adıyla Kızıl Kilise olarak da bilinmektedir. Âşık Mehmet Tekbaş’ın ataları çok uzun yıllar önce Kağızman’a gelip, Yankıpınar köyüne yerleşmiştir. harbinde Ruslar’dan kaçan yerlilerin o köye sığındıkları ve o şekilde korundukları bölge halkı tarafından bilinmektedir. Âşık Mehmet Tekbaş’ın babası İbrahim Tekbaş’tır. Çevresinde sevilen, saygı duyulan biri olan İbrahim Tekbaş çok güzel bir sese sahiptir. Eskiden köy odalarında türküler söyleyip güzel hikâyeler anlatıp dinleyenleri etkilermiş. Âşığın annesi Gülsüm Hanım da Celali aşiretine mensuptur. Mehmet Tekbaş, altı çocuklu ailenin son çocuğudur (Karadağ ). Tekbaş, ilkokulu Yankıpınar İlkokulunda bitirir. Okumayı çok istemesine rağmen, köyde ortaokulun olmaması ve imkânların kısıtlılığından dolayı okula devam edemez. Akranlarıyla birlikte kuzu otlatmaya başlar. 'da, onun ve bütün köylülerin hayatını derinden etkileyecek olaylar meydana gelir. Bu olaylardan sonra Kağızman ilçe merkezine yerleşirler. Âşık, ailesiyle birlikte altı ay boyunca dayısının evinde kalmak zorunda kalır. Kırsal hayatın kendine has, sakin yaşantısından şehrin yoğun, kalabalık yaşantısına alışması biraz zaman alır. Âşık, burada dayısının komşusu olan Canan’ı görür ve onu büyük bir aşkla sever. Sevgisini içten içe taşıyan âşık bir türlü Canan’a açılamaz. Bu aşk tam yedi yıl devam eder. Âşık, Canan’a açılamama sebebini sosyal ve kültürel farklılıklara bağlıyor. Daha önce şehir merkezinin dışına çıkmayan âşık askerlik görevi için İstanbul’a gider. Acemi birliğini orada yaptıktan sonra askerliğin geri kalan kısmını Edirne’de tamamlar. Müziğe olan sevgisini, yatkınlığını orada da gösterir ve askeri bando takımında bariton çalar. 'de lokantada bulaşıkçı olarak ise başlar. İşinde sürekli yükselme gösterir ve zamanla çok iyi bir aşçı durumuna gelir. 'da Ümmühan Hanım ile evlenir. Bir kız çocukları dünyaya gelir. Âşık Mehmet şu anda ailesiyle birlikte Kağızman'da oturmaktadır. Hâlâ lokantada aşçı olarak çalışan âşık, geçimini bu şekilde sağlamaktadır (Karadağ ).
Âşık Mehmet Tekbaş, türkü söylemeye ve şiir yazmaya küçük yaşta başlar. Saz çalmayı da kendi kendine öğrenmiştir. “Kendi sazım olmadığı için mahalle muhtarının sazını ödünç aldım, dört ay içerisinde ‘Kağızman’a Ismarladım’ makamını öğrendim. Daha sonra gerisi çorap sökügü gibi geldi” diyen âşığın bu anlamda bir ustası yoktur. Âşıklığa başlamasında babasının ve sevdiği kız olan Canan’ın büyük etkisi vardır. Âşık Mehmet, saz çalmayı öğrendikten sonra o çalar babası İbrahim Tekbaş da türküler söyleyerek oğluna eşlik edermiş. Âşıklık geleneğinde yeri olan rüyada bade içme olayını Âşık Mehmet yaşamamıştır. Âşık kahvelerinde âşıkları dinleyerek yetişen Âşık Mehmet zamanla yörenin en iyi âşıklarından olan Âşık Nurhanî ile tanışarak âşıklığa ilk adımını atmıştır (Karadağ ). Âşık Mehmet’in âşıklıkta ilerlemesinde en büyük katkıyı sağlayan da ustası Âşık Nurhanî’dir. Kars yöresinde âşıklık geleneğinin uzun yıllar devamını ve çeşitliligini sağlayan en önemli unsurlardan biri usta-çırak geleneğidir. Âşık Mehmet de ustasından öğrendiklerine eklemeler yaparak âşıklığı sürdürmeye çalışmaktadır (Karadağ ). Tekbaş'a 'de şair- yazar Sait Küçük (Sadık Miskinî) tarafından Mehmet Tekbaşoğlu mahlası verilir. Âşık, mahlas alma olayını şöyle anlatır: “Kars’ın önemli âşıklarından olan Ilgar Çiftçioğlu ve Coşkun Şamiloğlu Kağızman’a gelip âşıklar gecemize katıldılar. Bizler sırayla türkülerimizi söyledik, programımız bitince bizi dinlemekte olan Sait Küçük söz alıp ‘Bundan sonra mahlasın Mehmet Tekbaşoğlu olsun ve herkes bunu böyle bilsin.’ dedi. Böylece bu mahlası almış oldum.” Âşık, şiirlerinde Mehmet, Mehmedî ve Mehmet Tekbaşoğlu mahlaslarını kullanmıştır (Karadağ ).
Âşık olmasında Kars yöresinde güçlü olan âşıklık geleneğinin etkisi olduğunu söyleyen Tekbaşoğlu, âşıklığın Şenlik kolundandır (Karadağ ). Âşık Mehmet Tekbaş 'de Murat Çobanoğlu Âşıklar Bayramı Yarışması’na Kağızmanlı Hıfzı'nın ünlü Sefil Baykuş ağıdıyla katılır. Âşık, katıldığı bu yarışmada usta malı dalında ikinciliği elde eder. Bunun dışında katıldığı çeşitli etkinliklerde dereceler elde etmiştir (Karadağ ). Âşık Mehmet, şiirlerini hece ölçüsüyle yazar. 7’li, 8’li, 11’li ve çok sınırlı olmak üzere 15’li hece ölçüsünü ve abab, cccb, dddb kafiye örgüsünü kullanır. Bu kalıplar dışında şiirleri yoktur. Bazı şiirlerinde durak bozuklukları görülür. Bütün şiirlerinde başlık kullanmıştır. Âşık şiirlerini yazarken herhangi bir sanat endişesi taşımamıştır. Şiirleri yalın, anlaşılırdır. Bütün şiirlerinde mahallî kelime ve söyleyiş biçimlerini görmek mümkündür (Karadağ ). Şiirleri genellikle dörtlüklerden kuruludur. Dörtlükler dışında olan şiirlerine de rastlamak mümkündür. Şiirlerinde anlam ve ses ahengi bakımından bir bütünlük yoktur (Karadağ ). Genellikle aşk, özlem, ayrılık, toplumsal sorunlar, tabiat, zamandan yakınma, kardeşlik, vatan sevgisi gibi konuları işlemiştir. Az da olsa dinî ve tasavvufi konulara da değinmiştir (Karadağ ). Âşığa ait herhangi bir hikâye yoktur. Kendisi, hikâye tasnif etme konusunda yeterli deneyime sahip olmadığını düşünmektedir. Âşığa ait olmayıp bildiği hikâyeler şunlardır: Sefil Baykuş, Dedenin Hikâyesi, Âşık Hasan’ın Hikâyesi, Dede Korkut Hikâyeleri, Hicr-i Gam hanesiyim, Gülperi Bedeşhan, Mahperi Afganistan, Bir Rüya Akışı, Bomba Kapsülü Patlayış, Erzurum’dan Giderim, Ferhat ile Şirin ve Arzu ile Kamber (Karadağ ).
Bolçay, Ezgi (). Kars'ta Âşıklık Geleneği ve Karslı Âşık Maksut Koca'nın Hayatı, Sanatı ve Şiirleri. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Karadağ, Nurhan (). "Âşık Mehmet Tekbaşoğlu Hayatı Sanatı Şiirleri". Kars Âşıklarının Hayatları, Sanatları ve Şiirlerinden Örnekler. Ed. Kürşat Öncül. Kars: Kafkas Üniversitesi Türk Halkbilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yay.
Sn. | Madde Adı | seafoodplus.info / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | CEMAL/CEMAL HOCA, İsmail Turan | d. - ö. | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | RIFKÎ, Mahmûd Rıfkî | d. ? - ö. | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | NEVRUZ ALİ, Ali Nevruz Çiçek | d. - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | CEMAL/CEMAL HOCA, İsmail Turan | d. - ö. | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | RIFKÎ, Mahmûd Rıfkî | d. ? - ö. | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | NEVRUZ ALİ, Ali Nevruz Çiçek | d. - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | CEMAL/CEMAL HOCA, İsmail Turan | d. - ö. | Meslek | Görüntüle |
8 | RIFKÎ, Mahmûd Rıfkî | d. ? - ö. | Meslek | Görüntüle |
9 | NEVRUZ ALİ, Ali Nevruz Çiçek | d. - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | CEMAL/CEMAL HOCA, İsmail Turan | d. - ö. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | RIFKÎ, Mahmûd Rıfkî | d. ? - ö. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | NEVRUZ ALİ, Ali Nevruz Çiçek | d. - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | CEMAL/CEMAL HOCA, İsmail Turan | d. - ö. | Madde Adı | Görüntüle |
14 | RIFKÎ, Mahmûd Rıfkî | d. ? - ö. | Madde Adı | Görüntüle |
15 | NEVRUZ ALİ, Ali Nevruz Çiçek | d. - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |