namaza allahu ekber diyerek başlamak / İftitah tekbiri - Dinimiz İslam

Namaza Allahu Ekber Diyerek Başlamak

namaza allahu ekber diyerek başlamak

Namazda iftitah tekbiri nedir?

İftitah Tekbiri: Namaza başlama tekbiridir. Niyetten sonra "Allahu Ekber" deyip eller yukarı kaldırılıp tekbir alınır.

Erkekler, tekbir alırken; ellerin içi kıbleye karşı ve parmaklar normal açıklıkta bulunur. Başparmaklar, kulak yumuşağı hizasına gelecek şekilde eller yukarıya kaldırılır.

Kadınlar, tekbir alırken; ellerinin içi kıbleye karşı, parmaklar normal açıklıkta ve parmak uçları omuz hizasına gelecek şekilde ellerini yukarıya kaldırır.

Namaza: "Allahu Ekber" diyerek başlanır. Bu bir iftitah (başlangıç) tekbiridir. Buna "Tahrime"de denir. İftitah tekbiri, ancak Yüce Allah&#ın şanını yüceltecek olan O&#na mahsus bir ifade ile yapılır. Bununla namaza girilmiş ve dünya işleri ile ilgili kesilmiş olur. Tahrime, Hanefîlere göre namazın aslen bir rüknü değil, bir şartıdır, namazdan öncedir. Böyle olmakla beraber, namazın rükünlerine çok bitişik olduğu için bu da bir rükün sayılmıştır. Üç İmama göre, tahrime de aslen namazın bir rüknüdür. Bu ayrı görüşlerden birtakım meseleler doğar.

Namaza başlarken "Allahu Ekber" yerine "Allahü&#l-Kebîr" veya "Allahü Kebîr" yahut yalnız "Allah" denilmesi,de farz için yeterlidir. Bunlarda da Yüce Allah&#ın şanını yükselten mana vardır. Fakat şu ifadelerle namaza başlanmaz: "Allahümmeğfîr lî, Estağfirullah, Eüzü Billah, Bismillâh." Çünkü bunlar birer dua sözleridir, yalnız tazimi ifade etmezler.

Bir elif ziyade ederek " اَللّ ه اَكْبَرْ = Allahü Ekbâr" denilmekle namaza başlanmış olmaz. Namaz içinde böyle denmesi, sahih olan görüşe göre namazı bozar; çünkü mana değişmiş olur. "Allah" ismi celilinin elifine med (uzatma) ilavesiyle " اَللّ ه = Allah" denilmesi de, şübheyi ifade edeceği için namazı bozar. Alimlerden Muhammed ibni Mükatil&#e göre, eğer namaz kılan kimse, med ile medsizliği (bir harfi çekip çekmeme halini) ayıramayacak bir durumda ise, namazı bozulmaz. Fakat önceki söz esastır. Çünkü bu cehalet özür kabul edilmez.

namazda tekbir nedir?

"Allahu Ekber" yerinde Farsça&#da kullanılan kâf harfi ile "Allahü Egber" denilse, bununla namaza başlanmış olur.

İmama uymak üzere ayakta alınan iftitah tekbirinin tamamı kıyam halinde alınması şarttır. Bunun için rükû halinde bulunan bir imama uyan kimse, kıyam halinde "Allahu Ekber" derken, "Ekber" sözünü rüküa vardıktan sonra diyecek olsa, imama uyması sahih olmaz.

Kaynak: Büyük İslam İlmihâli, Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri Başkanı, Ömer Nasuhi Bilmen

İftitah tekbiri

Bir Müslüman namazabaşlarken, ellerini başının iki yanına kaldırarak Allahu ekberdiye söylenen tekbirgetirir. Buna iftitah tekbiri denilmektedir.

İftitah Tekbiri, namaza giriş tekbirine iftitah veya tahrime tekbiri denir. Bu tekbirin "Allahü Ekber" diye alınması, tekbir alacak kişinin, dilsizlik gibi bir engeli yoksa, kendisi işitecek kadar sesli alması, farz ve vâcip olan namazlarda bu tekbiri ayakta alacak kadar gücü olanların iftitah tekbirini ayakta almaları farzdır. İmama rükû'da yetişen bir kişi, iftitah tekbirini ayakta alır ve sonra rükû'a gider. Eğer iftitah tekbirini rükû'a giderken alırsa, namaza girmemiş olur ve o namazın iâdesi gerekir. İftitah tekbirini alırken avuç içinin kıbleye dönük olması gerekir.[1]

Kaynakça[değiştir

İKİNCİ RÜKÜN: BAŞLAMA TEKBİRİ

Namazın rükünlerinin ikincisi başlama tekbiridir.

Söylemeye güç yetiren kimsenin bizzat "Allahu ekber" ifadesini söylemesi farzdır, [bunun yerine başka bir ifadeyi söyleyemez].

''Allahü'l-ekber'' ifadesinde olduğu gibi tekbir ismine engel olmayacak derecede fazlalığın bir zararı olmaz.

Daha doğru olan görüşe göre ''Allahü'l-celilü ekber" ifadesinin de bir zararı olmaz.

Doğru olan görüşe göre "Ekber Allah" ifadesinin zararı olur [bu şekilde namaza başlanamaz.]

Allahu ekber ifadesini [söylemeyi bilmediğinden] söyleyemeyen kimse bunun tercümesini söyler. Öğrenme gücü varsa bunu söylemeyi öğrenmesi gerekir.

Tekbir esnasında ellerini iki omuz hizasına kadar kaldırması sünnettir. Daha doğru olan görüşe göre bunu tekbire başlarken yapar.

Niyetin tekbire bitişik olması gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre niyetin tekbirin başına bitişik olması yeterlidir.

A. TEKBİRİN NAMAZIN RÜKÜNLERİNDEN OLMASI

B. TEKBİR ALIRKEN "ALLAHU EKBER" İFADESİ YERİNE BAŞKA İFADENİN SÖYLENMESİNİN HÜKMÜ

C. TEKBİRİ SÖYLEYEMEYEN KİMSENİN BUNUN TERCÜMESİNİ SÖYLEMESİ

D. TEKBİR GETİRİRKEN ELLERİ KALDIRMAK

E. NİYETİN TEKBİRE BİTİŞİK OLMASI

A. TEKBİRİN NAMAZIN RÜKÜNLERİNDEN OLMASI

Namazın rükünlerinin ikincisi başlama tekbiridir.

Namazın ikinci rüknü, -ayakta iken veya onun bedeli olan fiili yaparken- başlama tekbiri getirmektir.

Bunun delilleri şunlardır:

[*] -Ebu Davud ve Tirmizi'nin sahih senede rivayet ettiğine göre Nebi {s.a.v.} şöyle buyurmuştur: Namazın anahtarı abdesttir. Namazda [namaz dışı şeyleri] haram kılan [ve namazı başlatan şey] tekbir, [namaz esnasında haram olan şeyleri] helal hale getiren şey ise selam vermektir. (Ebu Davud, Salat, ; Tirmizi, Taharet, 3)

[*] - Nebi {s.a.v.} namazını düzgün bir şekilde kılmayan bir adama şöyle buyurmuştur: Namaz kılmak istediğinde tekbir getir. Sonra Kur'an'dan kolayına geleni oku. Sonra rüku pozisyonunda sakin bir şekilde kalacak şekilde rüku yap. Sonra rüku'dan doğrularak dümdüz ayakta bekle. Sonra secde pozisyonunda sakin bir şekilde kalacak şekilde secde yap, sonra başını secdeden kaldırarak sakin şekilde otur, sonra namazının bütününde bu şekilde hareket et. (Buhari, Ezan, ; Müslim, Salat, )

[*] - Buharl'ye ait bir rivayet şöyledir: Sonra hareketsiz kalacak şekilde secde yap, sonra secdeden kalkarak düzgün bir şekilde kal. Sonra namazının bütününde bunu yap. (Buhari, İsti'zan, )

[*] - İbn Hibban'ın sahihinde "ayakta düzgün bir şekilde dur" ifadesi yerine "ayakta hareketsiz bir şekilde dur" ifadesi bulunmaktadır. (ibn Hibban, Salat, )

Not:

Namaza başlamak için alınan tekbire "tekbıretü'l-ihram" yani haram kılma tekbiri denilmesinin sebebi şudur: Bu tekbirle birlikte namaz öncesinde kişinin yapması helal olan yeme, içme, konuşma vb. fiiller haram hale gelir.

B. TEKBİR ALIRKEN "ALLAHU EKBER" İFADESİ YERİNE BAŞKA İFADENİN SÖYLENMESİNİN HÜKMÜ

A. BİZZAT "ALLAHU EKBER" İFADESİNİN SÖYLENMESİNİN GEREKLİ OLMASI

Söylemeye güç yetiren kimsenin bizzat ''Allah u ekber" ifadesini söylemesi farzdır, [bunun yerine başka bir ifadeyi söyleyemez].

1. Söylemeye güç yetiren kimsenin "Allah u ekber" ifadesini söylemesi farzdır.

[*] - Çünkü Nebi {s.a.v.} şöyle buyurmuştur: Beni nasıl namaz kılarken görüyorsanız öyle namaz kılıseafoodplus.info namaz kılarken başlangıçta söylediği ifade ise ''Allah u ekber" sözüdür. (Buhari, Ezan, )

[Soru]: Sözler gözle gorülemez. Öyleyse ''Allahu ekber" demenin farz olduğuna delil olarak yukarıdaki hadis nasıl getirilebilir?

[Cevap]: Hadiste kastedilen [bizatihi gözle görmek değil] bilmektir. Hadisin anlamı "benim nasıl namaz kıldığımı biliyorsanız siz de öyle kılın" demektir.

2. "Allahü'l-kebir" [Allah büyüktür] ifadesi yeterli değildir. Çünkü bu ifade de "Allah en büyüktür" ifadesinin anlamı yoktur. Çünkü "Allah en büyüktür" ifadesinde onu başkasından üstün tutma söz konusudur.

3. Daha doğru görüşe göre "er-Rahmanu ekber" veya "er-Rahimu ekber" ifadeleri de yeterli değildir.

4. "er-Rahmanu ecellü" [Rahman en yücedir] ve "er-Rabbu a'zamu" [Rab en büyüktür] ifadeleri kesinlikle yeterli değildir. Çünkü bu ifadelerde ne Allah sözcüğü ne de Ekber sözcüğü bulunmaktadır.

B. TEKBİRİN ANLAMINI DEĞİŞTİRMEYECEK FAZLALIKLARI SÖYLEMEK

"Allahü'l-ekber" ifadesinde olduğu gibi tekbir ismine engel olmayacak derecede fazlalığın bir zararı olmaz.

Daha doğru olan görüşe göre "Allahü'l-celilü ekber" ifadesinin de bir zararı olmaz.

1. Daha doğru olan görüş

Tekbir ismine engelolmayacak şekilde ifadeye yapılan eklemelerin bir zararı olmaz.

1. Örneğin ekber ifadesine elif-lam ekleyerek "Allahü'l-ekber" demek böyledir. Çünkü bu ifade tekbire delalet ettiği gibi yüceltmede fazlalığı da ifade eder. Çünkü böyle elif-lamlı söylendiğinde "en büyük" olma özelliği yalnızca Allah'a ait kılınmış olur. Bu ifade "Allah her şeyden daha büyüktür" anlamına gelir.

2. "Allahu ekberu ve ecellü" vb. ifadenin de bir zararı yoktur.

3. Daha doğru olan görüşe göre "Allahü'l-celilü ekber" [Yüce Allah en büyüktür] ifadesinin de bir zararı yoktur.

Aynı şekilde Allah'ın bütün sıfatları da böyledir; ancak Allah sözcüğü ile ekber arasına uzun bir aranın girmemesi şarttır. Örneğin ''Allahu azze ve celle ekberu" ifadesinin tekbire bir zararı olmaz; çünkü bu ifadede tekbir ifadesinin dizilimi ve anlamı bulunmaktadır.

4. [Şu durumlarda tekbir yerine gelmiş sayılmaz]

> ''Allahu hüve'l-ekber" ifadesinde olduğu gibi Allah ve ekber sözcüklerinin arasına O'nun sıfatlarından olmayan bir şeyin girmesi,

> ''Allahullezı la ilahe illa hüve'I-Melikü'I-KuddOsü ekber" ifadesinde olduğu gibi, Allah ile ekber sözcüklerinin arasına Allah'ın sıfatlarından birkaç tane gelmesi,

> Kişinin Allah ve ekber sözcükleri arasında uzunca bir süre susması,

> Kaffal' in fetvalarında belirtildiğine göre anlamı değiştirecek şekilde bir fazlalığın zararı olur. Buna örnek olarak şunları zikredebiliriz:

Allah sözcüğünün elifini [a harfini] uzatarak söylemek,

Ekber sözcüğünün b harfinden sonra elif eklemek [ekbar demek],

Allah ve ekber sözcükleri arasına sakin veya harekeli vav harfi eklemek,

Allah ve ekber sözcüklerinden önce vay harfi söylemek.

> Kişi ekber sözcüğünün ba harfini şeddeli olarak [ekibber şeklinde] söylese; İbn Rezın'in fetvalarında belirtildiğine göre tekbir söylenmiş sayılmaz. Bunun gerekçesi açıktır; çünkü b harfinin şeddeli okunması ancak kaf harfinin harekelenmesi ile mümkün olmaktadır. Kaf harfi harekeli okunduğunda ise anlam değişmektedir. Çünkü bu durumda ekber sözcüğü "ekibber" olmaktadır. Hocamız Zekeriya el-Ensarı Rezın'den şunu nakletmiştir: "Kişi ekber kelimesindeki ra harfini şeddeli [yani ekberru] şeklinde okusa namazı bozulur." Ancak mezhep içinde yerleşik görüşün bunun aksine olduğu söylenerek bu görüşe itiraz edilmiştir. Bu konuda ondan yapılan nakillerde farklılık olması da mümkündür.

> Kişi "ekber" sözcüğündeki ra harfini cezimli okumasa bunun bir zararı olmaz. İbn Yunus'un Şerhu't-Tenbih adlı eserindeki ifadeleri ise bunun zıddını gerektirmektedir. Demırı bu görüşü "tekbir cezimdir" diyerek delillendirmiştir. Hafız İbn Hacer, Rafii'nin hadislerini tahrk ettiği eserinde [Telhisü'l-habir' de] "bunun aslı yoktur, bu Nehai'nin görüşüdür" demiştir. Böyle bir görüşün aslının olduğu kabul edilse bile bu söz "tekbirde kesinlik gerekir, tereddüde yer yoktur" anlamına gelir.

2. Daha doğru olan görüşün karşısındaki görüş

Diğer görüşe göre ise "Allahü'l-ekber" ifadesi dışında, tekbir sözcüğüne eklenen fazlalıkların -bu fazlalıklar Allah'ın sıfatı olsa bile- zararı olur; çünkü diğer sıfatların her biri müstakildir.

İlk görüşü savunaniara göre; hem sünnete uymuş olmak hem de görüş ayrılığından kurtulmak için yalnızca "Allah u ekber" ifadesini söylemek [buna başka ifadeler eklemekten] daha iyidir.

C. TEKBİRİ KELİMELERİNİN YERİNİ DEĞİŞTİREREK [YANİ EKBER ALLAH ŞEKLİNDE] SÖYLEMEK

Doğru olan görüşe göre "Ekber Allah" ifadesinin zararı olur. [Tekbiri kelimelerinin yerini değiştirerek "ekber Allah" şeklinde söylemenin tekbire bir zararı olur mu? Namaza bu şekilde başlanabilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır]

[Birinci görüş]: Doğru olan görüşe göre "Ekber Allah" ifadesinin zararı olur, [bu tekbir yerine geçmez, namaza bu şekilde başlanmaz].

Çünkü bu ifadeye tekbir denmez. Namazın sonunda selam verirken [esselamu aleyküm yerine] aleykümüsselam demek ise bundan farklı bir durumdur. Çünkü "aleykümüsselam" ifadesine de selam denilir.

[İkinci görüş]: Tekbiri bu şekilde kelimelerinin yerini değiştirerek söylemenin bir zararı yoktur; çünkü [Arap dili kurallarına göre] haberin [mübtedanın] önüne alınması caizdir.

Tekbir Konusuna İlişkin Birkaç

Not:

> Kadı Iyaz'ın da belirttiği gibi namaza tekbirle başlamanın hikmeti; namaz kılacak olan kişinin hizmet etmeye ve önünde durmaya hazırlandığı varlığın yüceliğini aklına getirmesini sağlamaktır. Bu, kişinin O'na karşı tamamen saygı ile dolmasını sağlar. Bu ise onun namaza konsantre olmasını, Allah'a karşı huşu duymasını ve namaz dışı şeylerle ilgilenmemesini sağlar.

> Kişinin namazı ayakta kılmasının gerekli olduğu durumlarda tekbiri de ayakta getirmesi gerekir. Yukarıda geçen hadisin zahiri bunu gerektirmektedir.

> Kişinin işitme duyusu normal ise, namaz kıldığı yerde gürültü vb. yoksa tekbiri kendi duyacağı seste getirmesi gerekir.

> Tekbiri, anlaşılmayacak kadar çabucak yahut aşırı uzatarak söylememek sünnettir.

> Kişi tekbir sözcüklerini birbirine bitiştirmeksizin söyler. Namaz niyetinin ortadan kalkmaması için tekbiri hızlıca söylemek, uzatarak söylemekten daha iyidir. Bir rükünden diğerine intikal için söylenen namazdaki diğer tekbirlerde ise durum farklıdır [onların uzatılarak söylenmesi daha iyidir] böylece intikal hareketinin diğer kısımları tekbirsiz kalmamış olur.

> imamın gerek başlangıç gerekse intikal tekbirlerini yüksek sesle söylemesi sünnettir. Böylece imama uyanlar tekbiri işitir ve namazın neresinde olduğunu anlayabilirler. imama uyan kimseler ile yalnız başına kılan kimsenin ise tekbiri gizli söylemesi sünnettir.

> Şayet imamın sesi namaz kılanların tümüne ulaşmıyorsa cemaatten -ihtiyaca göre- bir veya daha fazla kişi tekbiri seslice söyleyerek diğerlerinin duymasını sağlar. Bunun delili Buhar! ve Müslim'de geçen şu hadistir: "Nebi (s.a.v.) ölüm hastalığı sırasında insanlara namaz kıldınrken onun tekbirlerini insanlara Hz. Ebu Bekir naklediyordu."

> Kişi namaza başlamak için birden fazla tekbir alır ve her biri ile namaza başlamaya niyet ederse tek sayıda olan tekbirlerle namaza girmiş, çift sayılı tekbirlerle namazdan çıkmış olur; çünkü bir namaza başlayıp o namazı kılarken başka bir namaza başlamaya niyet eden kişinin namazı batıl olur. Bu durum, şayet kişi her iki tekbir arasında namazdan çıkmayı veya yeni namaza başlamayı kastetmiyorsa geçerlidir. Şayet bunu kastediyorsa namazdan çıkmaya niyet ettiği anda namazdan çıkar, tekbir ile namaza başlamış olur. İlk tekbir dışında herhangi bir şeye niyet etmezse diğer tekbirlerin zararı olmaz; çünkü tekbir bir zikirdir. Bütün bunlar -İbnü'r-Rif'a'nın da belirttiği gibi- kişinin kasten yapması halinde söz konusudur; unutarak yapma durumunda namaz batılolmaz.

C. TEKBİRİ SÖYLEYEMEYEN KİMSENİN BUNUN TERCÜMESİNİ SÖYLEMESİ

Allahu ekber ifadesini [söylemeyi bilmediğinden] söyleyemeyen kimse bunun tercümesini söyler. Öğrenme gücü varsa bunu söylemeyi öğrenmesi gerekir.

1. Normalde konuşabilen bir kimse tekbiri Arapça olarak söyleyemez ve vakit içinde bunu öğrenmesi de mümkün olmazsa tekbirin tercümesini söyler.

[Bu caizdir] Çünkü tekbir ifadesinde [Kur'an-ı Kerım'de olduğu gibi] bir mucizlik yoktur.

Daha doğru olan görüşe göre [Tekbirin Arapçasını söyleyemeyen kişi] onun herhangi bir dildeki tercümesini söyleyebilir.

Diğer bir görüşe göre ise kişi Süryanke veya İbranke biliyorsa tekbirin bu dillerdeki tercümesini söylemelidir; çünkü Allah bazı kitaplarını bu dillerde indirdiğinden bu dillerin diğerlerine karşı üstünlüğü vardır. Bu ikisinden sonra Farsça gelir. Farsça; Türkçe ve Hintçe'den daha iyidir.

Arapça tekbiri söyleme gücüne sahip olan kimsenin bunun tercümesini okumasını caiz gören tek alim Ebu Hanıfe' dir.

2. Kişi tekbirin Arapçasını öğrenebilecek durumda ise öğrenmesi farzdır.

3. Daha doğru olan görüşe göre bunun için başka bir beldeye yolculuk yapması gerekiyorsa bunu yapmalıdır; çünkü farzın gerçekleşmesi kendisine bağlı olan şey de farzdır. (Genel kural)

Diğer görüşe göre ise; nasıl ki su bulamayan kimsenin su bulmak için başka bir yere yolculuk yapması gerekmiyorsa burada da tekbirin nasıl söyleneceğini öğrenmek için başka bir yere yolculuk yapmak farz değildir. (Kıyas)

İlk görüştekilere göre bu iki mesele arasında şu açıdan fark vardır: Kişi tekbirin nasıl söylenileceğini öğrenmekle kendisine ömür boyu yarayacak bir şeyi öğrenmiş olmaktadır, su arama ise böyle değildir.

4. Tekbirin Arapça telaffuzunu öğrendikten sonra daha önce tercüme ile kılınan namazların kaza edilmesini gerekmez. Ancak kişi öğrenme imkanı olduğu halde bunu geciktirip vakit dar olduğundan tercüme ile namaz kılmışsa, kendi ihmalkarlığı sebebiyle bu namazı kaza eder.

Kur'an okumak dışındaki diğer farzlarda da bu hükümler geçerlidir.

5. Dilsiz olduğundan tekbiri telaffuz edemeyen kimsenin, imkan ölçüsünde tekbiri söyler gibi dilini ve dudaklarını kıpırdatması gerekir.

Nevevİ el-Mecmu'da şöyle demiştir: "Dilsizin teşehhüd okuması, selam vermesi ve namazdaki diğer zikideri söylemesi konusunda da hüküm böyledir."

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: "Kişi bunu da yapamazsa, tıpkı hastanın durumunda olduğu gibi tekbiri kalbinden geçirmeye niyet eder."

D. TEKBİR GETİRİRKEN ELLERİ KALDIRMAK

Tekbir esnasında ellerini iki omuz hizasına kadar kaldırması sünnettir.

A. TEKBİR GETİRİRKEN ELLERİ KALDIRMANIN HÜKMÜ VE YAPILIŞ ŞEKLİ

1. İbnü'l-Münzir ve diğer alimlerin naklettiğine göre; namaz kılan kimsenin başlama tekbirini alırken ellerini omuz hizasına kadar kaldırmasının sünnet olduğu konusunda icma vardır. (İcma,32) Kişi yatarak namaz kılma durumunda kalsa bile bunu yapar.

Ellerini kaldırırken avuçlarını kıbleye döndürür. Mehamill'nin belirttiğine göre parmaklarını da kıble tarafına doğru eğer. Bulkını bu görüşü garip bulmuştur.

Er-Ravda' da belirtildiğine göre ellerini kaldırırken parmaklarının arasını orta şekilde açar. EI-Mecmu'da ise "orta şekilde" şeklinde bir kayıt getirmeksizin yalnızca parmaklarının arasını açmaktan bahsetmiştir.

Burada el ile avuç içleri kastedilmektedir.

2. Elleri iki omuz hizasına kadar kaldırır.

[*] - Çünkü İbn Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) namaza başladığında ellerini iki omzunun hizasına kadar kaldırırd!. (Müslim, Salat, ; Ebu Davud, Salat, ; Tirmizi, Salat, ; Nesai, el-İftitah, ; İbn Mace, İkametü's-salat, )

Nevevİ Müslim şerhi adlı eserinde ve diğer eserlerinde şöyle demiştir:

"İki omuzlarının hizasına kadar" ifadesinin anlamı parmak uçlarının iki kulağın en üst kısımlarına kadar, baş parmaklarının kulak memelerine kadar, avuç içlerinin de omuzlarına kadar kaldırılmasıdır.

Ezrai ise şöyle demiştir: Bunun anlamı parmak uçlarının omuz hizasında olmasıdır.

3. Kişi ellerini bu şekilde kaldırmayı ancak meşru olandan biraz daha fazla veya biraz daha eksik şekilde yapabiliyorsa hangisi mümkün ise onu yapar. Şayet hem fazla hem eksik yapması mümkün ise fazla olanı yapması [omuz hizasmdan daha yukarı kaldırması] daha iyidir. Çünkü böylelikle istenilenden daha fazlasını yapmış olur.

4. Kişinin bir elini kaldırması mümkün olmazsa diğerini kaldırır.

5. Elleri kesik olan kimse kollarını kaldırır.

6. Kolları dirsekten kopuk olan kimse pazularını kaldırarak, ellerini kaldıran kimseye benzemeye çalışır.

B. ELLERİ KALDIRMA ZAMANI

Daha doğru olan görüşe göre bunu tekbire başlarken yapar.

1. [Tekbir getirirken ellerin ne zaman kaldırılacağı konusunda üç görüş vardır]

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşe göre kişi tekbire başladığı sırada ellerini kaldırır. Çünkü Buhar! ve Müslim'de bu yönde hadis vardır.

Rafii'nin belirttiğine ve Nevevİ'nin de er-Ravda ve Müslim şerhi adlı eserinde tercih ettiği görüşe göre tekbirin kişinin ellerini indirdiği sırada bitmesi ile bitmemesi fark etmez. Nevevİ et-Tahkik, el-Mecmu, Şerhu'l-Vasft adlı eserlerinde ise tekbirin bitişi ile elleri indirmenin aynı zamanda olmasının sünnet olduğunu belirtmiştir. Nevevİ sayılan son iki eserinde bu görüşü Şafii'nin el-Ümm'deki kendi ifadesinden nakletmiş, [İsnevı] el-Mühimmat adlı eserinde "fetvaya esas olan görüş budur" demiştir.

[İkinci görüş]: Kişi ellerini tekbirden önce kaldırır ve elleri indirmeye başladığı sırada tekbir getirir, tekbiri ellerini indirmeyi bitirdiğinde bitirir.

[Üçüncü görüş]: [Zayıf] bir görüşe göre ise kişi tekbir getirmeksizin ellerini kaldırır, sonra elleri havada iken tekbir getirir. Tekbiri bitirince ellerini indirir.

2. Kişi tekbire başlayıncaya kadar ellerini kaldırmazsa tekbiri söylerken ellerini kaldırır, tekbir bitince ellerini kaldırmaz; çünkü elleri kaldırmanın sebebi ortadan kalkmıştır.

3. Elleri yukarıdan indirirken göğüs altına koymak, elleri tamamen salıp sonra tekrar kaldırarak göğüs altına koymaktan daha evladır.

4. Mütevelli şöyle demiştir: Kişinin ellerini kaldırmadan ve tekbir getirmeden önce gözlerini secde edeceği yere dikmesi ve başInı hafifçe öne eğmesi uygun olur.

E. NİYETİN TEKBİRE BİTİŞİK OLMASI

Niyetin tekbire bitişik olması gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre niyetin tekbirin başına bitişik olması yeterlidir.

A. NİYETİN TEKBİRE BİTİŞİK OLMASıNIN GEREKLİLİĞİ

[Niyetin tekbire bitişik olmasının gerekip gerekmediği konusunda üç görüş vardır]

[Birinci görüş]: Niyetin tekbire bitişik olması farzdır. Çünkü tekbir namazın ilk rüknüdür. Bu, kişinin tekbir getirirken niyet etmesi ve tekbiri bitirinceye kadar niyeti aklında tutmasıyla olur. Bu, tıpkı şahitlerin nikah akdi bitinceye kadar akit meclisinde hazır olmalarına benzer. (Kıyas)

[İkinci görüş]: Zayıf bir görüşe göre niyetin tekbirin başına bitişik olması yeterlidir. Bu, niyet edilecek şeyi tekbirden önce aklına getirmesiyle olur. Niyetin tekbirin sonuna kadar bulunması gerekmez.

[Üçüncü görüş]: Nevevi el-Mecmu'da ve el-Vasft Şerhi adlı eserlerinde, Cüveyni ve Gazall'ye tabi olarak "halkın yaptığı gibi namazı aklında tutacak şekilde niyetin tekbire bitişik olması yeterlidir" görüşünü benimsemiştir. Nitekim ilk dönem alimleri bu konuda müsamahakar davranmışlardır. İbnü'r-Rif'a bunun hak olan görüş olduğunu söylemiş, Subki de onu tasvip etmiştir. Ben de bu konuda o ikisine uyuyorum.

İlk görüşe göre tekbir tamamlanmadan önce kişinin niyeti ortadan kalksa namaz sahih olmaz; çünkü namazın başlamış olabilmesi için niyet şarttır; namazın başlaması ise tekbirin tamamlanmasıyla olur.

Kişi "Allahü'l-celİlü ekber" şeklinde tekbir getirirse, alimlerin sözünün zahirinden anlaşıldığına göre niyetin celil sözcüğüne bitişik olması gerekir. Hocam Remll' nin fetvasında da belirtildiği gibi zahir olan, alimlerin sözünün tekbir ifadesine fazladan bir şeyeklememe konusundaki yaygın durum dikkate alınarak söylenmiş olmasıdır. Bu yüzden alimlerin sözlerinde "anlamı dikkate almak suretiyle tekbir dışındaki bir şeye niyetin bitişmesinin şart olduğu" yönünde bir delil yoktur. Çünkü dikkate alınacak olan niyetin, namaza başlama sözü olan "Allah u ekber" sözüne bitişik olmasıdır. ''Allah'' ve "ekber" sözcükleri arasına giren diğer sözcüklere niyetin bitişmesi dikkate alınmaz.

B. NİYETİN NAMAZ BOYUNCA SÜRDÜRÜLMESİ GEREKLİ MİDİR?

Niyetin tekbir sonrasında sürdürülmesi gerekmez; çünkü bunda zorluk vardır. Bununla birlikte niyeti sürdürmek sünnettir. Tıpkı Allah'a iman etme meselesinde olduğu gibi namaz niyetinde de önemli olan niyete aykırı bir durumun meydana gelmemesidir. Buna göre; kişi namazdan çıkmaya niyet ederse, namazdan çıkma ve namaza devam etme konusunda tereddüt ederse namazı batıl olur. Abdest, itikaf, hac ve oruç bu konuda namazdan farklıdır. Çünkü namaz, bu sayılan dört ibadetten daha sıkı kurallara tabidir. Bu yüzden niyetin değişmesine bağlı olarak namazın etkilenmesi diğerlerine göre daha şiddetlidir.

Bir ibadete niyet ederek başladıktan sonra ibadeti kesmeye niyet etme bakımından ibadetler şu kısımlara ayrılır:

Birinci kısım: Çıkmaya niyet etmekle veya çıkıp çıkmama konusunda tereddüt etmekle batıl olan ibadetler: İman ve namaz.

İkinci kısım: Çıkmaya niyet etmek ve yahut bu konuda tereddüt etmekle batıl olmayan ibadetler: Hac ve umre.

Üçüncü kısım: Daha doğru olan görüşe göre batıl olmayan iba8 detler: Oruç ve itikaf.

Dördüncü kısım: Mezhep tarafından esas alınan görüşe göre bitirdikten sonra çıkmaya niyet etmekle veya tereddüt etmekle bozulmayan ibadet: Abdesİ.

Kişinin kendi isteği dışında aklına gelen vesveselerin bir etkisi yoktur. Örneğin kişi namazda iken "namazda tereddüt etsem ne yaparım?" diye düşünse bunun bir etkisi olmaz. İman konusunda da kişinin aklına buna benzer vesveseler gelebilir. [Ancak bunun bir zararı olmaz].

Bazı ayrıntılar:

[1] - Kişi "şu iş gerçekleşirse namazdan çıkarım" diye niyet etse, o iş gerçekleştiğinde namazı bırakmam ış olsa bile ona niyet ettiği anda namazı bozulmuş olur. Örneğin "falan içeri girerse namazdan çıkarım" diye niyet ettiği anda, o kişi içeri girdiğinde namazı bozmamış olsa bile bizzat niyet etmekle namazı bozulur. Bu mesele şundan farklıdır: Kişi birinci rekatı kılarken "ikinci re katta konuşmak, yemek yemek gibi namazı bozan bir fiil yapacağım" diye niyet etse buna niyet etmekle namazı bozulmaz. Çünkü burada namazı bozmaya kesin karar vermiş değildir; diğer meselede ise kesin kararlıdır. Kişinin namaza aykırı olan fiili yapması haramdır, oysa birinci rekatı kılarken o fiili yapmamıştır.

[2] - Kişi; "acaba niyeti tam olarak yapabildim mi yoksa yapamadım mı?" veya "acaba öğlene mi niyet ettim ikindiye mi niyet ettim?" şeklinde bir tereddüt geçirse;

[a] - Aradan uzun zaman geçtikten sonra veya namazın -kıraat vb. sözlü de olsa- bir rüknünü yerine getirdikten sonra durumu hatırlasa namazı batıl olur.

Çünkü ilk durumda [a şıkkında] namazın düzeni kesintiye uğramıştır; ayrıca böyle bir durumun meydana gelmesi nadirdir.

İkinci durumda [b şıkkında] ise durumu hatırlayıncaya kadar beklememekle kusurlu davranmıştır. Bunu bilmeyerek yapsa bile hüküm böyledir. Çünkü bu durumda yapılması gereken şey namazın bir rüknünü yapmamak ve beklemektir.

Ancak unutarak namaza bir rükün ekleyen kişinin durumu farklıdır; çünkü unutma konusunda insanın yapabileceği bir şey yoktur. Nevevi bu hükmü el-Mecmu'da zikretmiştir.

Yukarıdaki hükümler açısından sözlü rüknün bir kısmını yerine getirmek bütününü yerine getirmek gibidir.

Yukarıdaki hükümler şüphenin uzun zaman devam etmesi veya kişinin okuduğu şeyi tekrarlamaması durumuna özgüdür.

Beğavi fetvalarında [yukarıdaki hüküm açısından] "zammı sure" okumayı da fatiha okuma gibi değerlendirmiştir.

Yine Beğavi'nin fetvalarında nakledildiğine göre kişi başka bir namazda olduğunu zannederek buna göre tamamlasa namazı sahih olur.

[b] - Uzun zaman geçmeden önce veya bir rüknü yerine getirmeden önce kişi durumu hatırlasa namazı batıl olmaz; çünkü insan sıkça böyle durumlarla karşılaşır.

İbnü'l-Mukri, Kamuli'ye tabi olarak şöyle demiştir: Kişi sabah namazının sünnetini kılarken, farzını kıldığını zannederek kunut yapsa ve aradan uzun zaman geçse veya namazın bir rüknünü yerine getirse sonra sünnet kıldığını hatırlasa namazı batılolur."

Hocam Reml! bununla ilgili şöyle demiştir: "Önceki meselede Beğavi'nin mezhep alimlerimizden yaptığı nakle muhalif olduğundan bu görüş zayıftır."

[3] - Kişi ilk teşehhüd için oturduğunda abdestinde şüphe etse ve bu şüpheyle üçüncü rekata kalksa [bakılır:]

[a] - Üçüncü rekatta iken abdestli olduğunu hatırlasa namazı bozulur. Bu, niyette şüphe edip, bir fiil yaptıktan sonra gerçeği hatırlamaya benzer.

[b] - Abdest almak için kalktığında abdestli olduğunu hatırlarsa namazı bozulmaz, geri dönüp namazını tamamlar, sehiv secdesi yapar.

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

ÜÇÜNCÜ RÜKÜN: AYAKTA DURMAK [KIYAM]

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.