kaynağı değiştir]
"Savaşı kazansaydım Doğu'nun fatihi olur
ve Paris'e İstanbul üzerinden dönerdim"
Cezzar Ahmet Paşa, birçok Türk büyüğümüz gibi zekâsı ve gayretiyle kendi kendini yetiştirmiş bir komutandı.
Doğum tarihi kesin olarak bilinmese de, 23 Nisan 'te hayata gözlerini yumduğunda 70 ila 80 yaşları arasında olduğu bu nedenle yılları arasında doğduğu tahmin edilir. Vidinli veya Nişli olduğunu iddia edenler varsa da, Cezzar Ahmet Paşa'nın Bosnalı olma ihtimali oldukça yüksektir.
Gençliğinde İstanbul'a gelerek berberlik eden Cezzar Ahmet, bu sayede Hekimoğlu Ali Paşa'nın hizmet ve himayesine girmiş, Ali Paşa ikinci defa Mısır valiliğine atandığında onu da beraberinde Mısır'a götürmüştü. Hekimoğlu Ali Paşa Mısır'dan ayrıldığında ise, Ahmet Mısır'da kalarak, Kölemenlerden Ali Bey'in kölelerinden Abdullah Bey'in hizmetine girmişti.
Yıllarca Kölemen beylerinin arasında yaşayan Ahmet, Kölemenlerin mücadele yöntemleriyle yaşam biçimlerini çok yakından takip ederek öğrenmişti. Ondaki yetenekleri fark eden Kölemen beyleri de kendisine sonunda sancak beyliği makamını verdiler.
Bir mücadele esnasında Kölemenlerden Abdullah Bey ölünce; onun intikamını almak için Abdullah Bey'in hasmı olan taraftan yetmiş kişiyi öldürtmesi dolayısıyla, Kölemenlerin büyük beyi Ali Bey tarafından "kasap, deve kasabı" anlamında "Cezzar" unvanı verilmişti.
Mısır'ın Yavuz Selim tarafından fethinden beri, kökleri ortadan kaldırılamayan Kölemen beyleri, devlet otoritesinin zayıfladığı sıralarda fırsattan yararlanarak hüküm ve sözlerini geçirmeye çalışırlardı.
Kölemenlerden Ali Bey de, Mısır'da nüfuz elde etmek için mücadeleye girişmiş, rakiplerini ortadan kaldırmak için de Cezzar'dan yararlanmak istemişti. Cezzar buna razı olmadığından araları açılmış ve bu yüzden de Mısır'dan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Cezzar'ın Mısır'dan ayrılmasından yılı başında vezir rütbesiyle Sayda valiliğine atanmasına kadar geçen yaşamı, onun cesaret ve metanetini gösteren bazı mücadelelerle doludur. Cezzar, bu mücadeleyi Suriye ve Lübnan'da Dürzi ve Marunilere karşı yapmış, Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa'nın takdirini kazanmış ve sonuçta emeğinin karşılığında Sayda Valiliği'ne atanmıştı.
Cezzar Ahmet Paşa Sayda valisiyken devlete başkaldıran kabilelerle uğraşarak Suriye ve Lübnan'da güçlü bir otorite kurmuş ve devlete önemli hizmetlerde bulunmuştu. Bu başarılı hizmetlerine karşılık da 'de Şam Valiliği'ne atanmıştı.
Cezzar Ahmet Paşa gerek Sayda, gerek Şam valisi bulunduğu yıllarda, valilik bölgesindeki Akka kentinde oturmayı tercih ederek orada hüküm sürmüş, disiplinli küçük bir askeri güçle, ufak bir donanma da meydana getirmişti.
Fakat Cezzar Ahmet Paşa'nın valilik bölgesinde giderek güç kazanması, İstanbul'un da dikkatini çekmiş ve bu durum hoş karşılanmamaya başlamıştı. Bu nedenle, Fransızlar Mısır'ı işgal edince, Napolyon'a karşı gönderilecek ordunun komutanlığına, cesur ve otoriter Cezzar Ahmet Paşa'nın getirilmesi düşünülse de, bu gerçekleştirilmedi.
Mısır'ı Fransızlardan kurtarınca orada yerleşebileceği şüphesi nedeniyle Cezzar yerinde bırakılarak, Mısır serdarlığına başka bir komutan atandı. Buna rağmen Mısır'ı Cezzar Ahmet Paşa'nın kurtaracağına inananlar da bir hayli fazlaydı.
Fransızların meşhur generali Napolyon Bonapart, yılında ani bir şekilde Mısır'a sefere çıkarak İskenderiye ve Kahire'yi almış, Kuzey Mısır'a tamamen egemen olmuştu.
Kolayca kazandığı bu başarılardan sonra ise, Suriye'yi işgale karar vermişti. Napolyon, Mısır'da tutunabilmek için Suriye'nin elde bulunması gerektiğine inanıyor, aynı zamanda Suriye'ye ilerleyince Osmanlı Devleti'ni ürküterek dileklerini zorla kabul ettireceğini sanıyordu.
Zira Fransa Mısır'a saldırınca, Osmanlı Devleti İngiltere ve Rusya ile bir ittifak yapmış ve bu ittifak üzerine de İngiliz donanması, Mısır kıyılarında Abukır önünde Fransız donanmasını bozguna uğratmıştı.
Donanmanın elden gitmesiyle anavatanla deniz bağlantısı kesilen Bonapart, şimdi Mısır'da mahsur kalmıştı. Hızlı bir biçimde Suriye'yi ele geçirerek, isteklerini Osmanlı Devleti'ne zorla kabul ettireceğini düşünüyor ve Mısır'daki bu durumdan kurtulacağını hesaplıyordu.
"Eğer Türkler beni Akka önünde durdurmasaydı,
bütün Doğu'yu ele geçirmek işten bile olmayacaktı"
Napolyon Bonapart, yolu üzerindeki Cezzar Ahmet Paşa'nın adını duymuştu. Fakat Napolyon, Cezzar Ahmet Paşa'yı değil tehlikeli bir rakip, kendisine yirmi dört saat karşı koyabilecek bir komutan bile saymıyordu.
Fakat Mısır'da kolayca kazandığı zaferlerin üzerine aynı hızda yenilerini ekleyeceğini zanneden Napolyon'un düşleri, Akka Surları önünde ihtiyar vezir Cezzar Ahmet Paşa'nın yıkılmaz azmine çarparak bir balon gibi sönecekti.
Napolyon Bonapart, Suriye'yi işgale karar verince, ordusunun bir kısmını Mısır'da bırakarak 21 bin kişilik bir kuvvetle kuzey istikametinde harekete geçerek yolu üzerindeki kıyı şehirlerini aldı.
Yafa'yı zapt edince şehir ahalisinden yaklaşık 4 bin kişiyi katletti ve şehri de yağma etti. Nihayet 18 Mart 'da Cezzar Ahmet Paşa'nın müdafaa ettiği Akka kenti önüne geldi.
Cezzar Ahmet Paşa, emrindeki kuvvetlerle kenti savunmaya başladığı zaman, deniz tarafında birkaç gemiden ibaret küçük bir İngiliz filosundan başka yardım kuvveti ve diğer yerlerle bağlantısı yoktu.
Bu filonun İngiliz komutanı, İstanbul'da elçi olan kardeşine yazdığı mektupta, Akka'daki istihkâmların hepsini gözden geçirdiğini, buranın pek işe yarar bir mahal olmadığını, sayısı çok olmakla beraber topların çok farklı çapta bulunduklarını, buna karşın Cezzar Ahmet Paşa ile emrindekilere güvendiğini vurgular.
Napolyon, Akka'ya kadar zorlanmadan ilerlediğinden etrafta hatırı sayılır bir korku uyandırmıştı. Fakat yine de ihtiyatı elden bırakmayarak, ününü sıkça duyduğu Cezzar Ahmet Paşa'ya iki kere elçi gönderdi.
Cezzar Ahmet Paşa'nın elçileri idam ettirmesi üzerine Napolyon, daha önce uyguladığı şiddeti Akka önünde de göstermek istediğinden ilk hamlede kenti kuşattı ve yirmi dört saat durmaksızın süren top ateşine tuttu.
Bonapart, silah kuvveti kadar propagandaya da önem verdiğinden kendisini özellikle Cebeli Düruz ve Lübnan halkına bir kurtarıcı şeklinde göstermek gayesiyle etrafa bildiriler dağıtıyordu. Bu sebeple Cebeli Düruz hâkimi Emir Beşir, Cezzar Ahmet Paşa'nın iki defa yardım talebine kulak asmamıştı.
Akka Kuşatması çok zor koşullar altında uzadıkça uzadı. Ancak yetmişini aşmış Cezzar Ahmet Paşa'nın gözünü yıldırmak bir türlü mümkün olmuyordu.
Bazen açılan gediklerden şehre giren Fransız askerleriyle boğaz boğaza dövüşülüyordu. Cezzar Ahmet Paşa, hem askerlerini gayrete getiriyor, hem de ilerleyen yaşına rağmen genç Fransız askerleriyle vuruşmaktan geri kalmıyordu.
Akka'yı alması halinde tüm Suriye'nin avucunun içine düşeceğini hesaplayan Bonapart ise, var gücüyle saldırılarını sürdürüyor, fakat karşısında heybetle yükselen Cezzar Ahmet Paşa ile onun emrindeki Türk askerleri, genç Fransız generalinin hesaplarını alt üst ediyordu.
Akka savunmasındaki çarpışmaların en şiddetlileri bilhassa Ali Burcu denen kısımda gerçekleşti. Buradan ustalıkla lağım açarak içeri giren Fransızlarla kılıç ve bıçaklarla boğaz boğaza dövüşüldü.
Ali Burcu'nda bir aralık baş gösteren tehlikeli bir durum Cezzar Ahmet Paşa'nın lağımları tam zamanında bizzat ateşlemesiyle düzeldi.
Kuşatmanın elli ikinci günü Rodos Mutasarrıfı Hasan Kaptan emrindeki Nizam-ı Cedit askeriyle, boğaz kaleleri muhafızlarından oluşan 3 bin kişilik bir kuvvet, Akka'ya çıkarak kentin savunmasına katıldı.
Şimdiye kadar kolay zaferlere alışmış Napolyon ve askerleri gelen takviyeler üzerine iyice moral bozukluğuna kapıldılar. Sonunda Napolyon kaleyi ele geçirmek şöyle dursun, ihtiyar Cezzar Ahmet Paşa'nın azmini bile kıramayacağını kabul etmiş ve altmış dört günden beri devam eden kuşatmaya 21 Mayıs günü akşamı son vererek güney istikametinde çekilmeye başlamıştı.
Cezzar Ahmet Paşa ise, ertesi gün derhal Fransızları takibe çıkmış, Napolyon Yafa ve Gazze'de dahi kendini güvende hissedemediğinden ta Ariş'e kadar geri çekilmişti.
Napolyon'un Doğu'yu sömürgeleştirme düşleri de, "Eğer Türkler beni Akka önünde durdurmasaydı, bütün Doğu'yu ele geçirmek işten bile olmayacaktı" sözleriyle sona ermişti.
Napolyon gibi bir komutana karşı kazandığı parlak zafer üzerine, Cezzar Ahmet Paşa payitaht tarafından tebrik edilmiş, ayrıca kıymetli hediyeler gönderilmişti.
Akka'da namını bütün dünyaya duyuran ve bu başarıdan sonra beş yıl daha yaşayan Cezzar Ahmet Paşa'nın bundan sonra hükümetle arası pek iyi gitmemişti. Kuşatma sırasında yardım taleplerine karşın kendisine yardım etmeyen Emir Beşir ile uğraşmış, Mısır işleri için kendisine büyük yetkiler verileceğini umut ederken, başka birisinin Mısır serdarlığına tayin edilmesi dolayısıyla da hükümete gücenmişti.
Bu güceniklik ve bundan doğan olaylar, hem Cezzar Ahmet Paşa'yı, hem de hükümeti üç yıl oyalamıştı. Nihayet 'de Hicaz'daki Vahhabi isyanının tehlikeli bir hal alması yüzünden merkezi hükümet, çok ihtiyarlamış olmasına rağmen Hicaz seraskerliği ile Şam eyaletinin yönetimini Cezzar'a vermiş; Mısır işlerinin yoluna konmasını da ona bırakmıştı. Fakat geride pek az ömrü kalmış olan Cezzar Ahmet Paşa, 23 Nisan 'te hayata gözlerini kapayacaktı.
Merkezi hükümetin emirlerine pek aldırış etmediği şeklinde izlenim bırakan Cezzar Ahmet Paşa'nın dik başlılığından dolayı birtakım kusurları mevcutsa da, devlete pek çok faydası dokunan zeki ve dirayetli bir insandı. Onun yalnız Akka savunması bile, mevcut hatalarını misliyle kapatacak bir kahramanlık destanıdır.
Fikriyat
Birinci Cihan Harbi esnasında 29 Nisan tarihinde Şanlı Ordumuzun İngilizlere karşı kazandığı bir zaferdi.
İçindekiler
Akka Kuşatması ya da Akka Müdafaası, bugün İsrail sınırlarında olan Akka şehri yakınlarında yapılmıştır. Fransa'nın Mısır ve Suriye seferi sırasında yapılan bu başarısız kuşatmada Fransız kuvvetlerini Napolyon Bonapart, Osmanlı kuvvetlerini ise Cezzar Ahmet Paşa yönetiyordu.
Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, 10 Mayıs 'da Akka'da Napolyon Bonapart'ın komutasındaki Fransız ordusunu yenilgiye uğrattı. Cezzar Ahmet Paşa, Bosna'da doğdu. 23 Nisan 'te Akkâ'da öldü. Napoléon Bonaparte'a karşı Akkâ Kalesi'ni savunmasıyla ünlü Osmanlı veziridir.
Akka kuşatması 'un Mayıs ayında Akka Kalesi'ne saldıran Fransız kuvvetleri, şehrin güçlü savunması karşısında Mısır'a geri çekilmek zorunda kaldı. Hareketin gününde, Fransız ordusu Akka'nın önüne vardı. Kaleyi hemen her taraftan kuşattı.
Akka, özellikle, Bahai Dini'nin en kutsal şehridir ve kutsal ziyaretlerini gerçekleştirmek üzere her yıl pek çok inananı buraya gelmektedir. Şehrin tarihi bölgeleri yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.
Yaklaşık bir ay süren savaş kesin Memlûk zaferi ile sonuçlanmıştır. Akka'da Haçlıların mağlup edilip, şehrin Memlûkler tarafından ele geçirilmesi dönemin en önemli savaşlarından biri olarak kabul edilir.
Abukir Muharebesi, 25 Temmuz 'da Mısır'daki Fransız istilası sırasında Napolyon Bonapart'ın Seyit Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu mağlup ettiği bir savaştır.
Cezzâr Ahmed Paşa
Cezzar Ahmed Paşa | |
---|---|
Hizmet yılları | |
Rütbesi | Beylerbeyi |
Komutası | Sidon Valisi, Şam Valisi |
Çatışma/savaşları | Akka Kuşatması () |
Denizden Osmanlı donanmasının asker takviyesiyle birlikte Napolyon Akka'dan 20 Mayıs 'da çekilmek zorunda kaldı. O zamana kadar yenilmez denilen Napolyon Bonapart'a karşı Osmanlı Veziri Cezzar Ahmed Paşa, Akka'da, tarihi, büyük bir zafer kazandı.