nasrettin hocanın hayatı / Nasreddin Hoca Kimdir? < Bilgiustam

Nasrettin Hocanın Hayatı

nasrettin hocanın hayatı

kaynağı değiştir]

Fıkralardan türeyip Nasreddin Hoca'yı ermiş, bilgin, hazırcevap, deli dolu gösteren ve birçok farklı kişilik özelliği yansıtan çeşitli anlatılar mevcuttur. Fıkralarının sayısının geçmiş yazılı eserlere doğru gidildikçe azalması bir takım anonim fıkraların zamanla Nasreddin Hoca adına bağlanmış olabileceği ihtimalini güçlendirmekte ve efsanevi Nasreddin Hoca kişiliğinin bu şekilde çeşitlendiğini düşündürmektedir. Saltuknâme'de geçen bir fıkraya göre aynı şeyhin müridi olan Sarı Saltuk, Nasreddin'e Akşehir'de rastlar. Nasreddin, Saltuk'a altın, gümüş tabaklar içinde yiyecek ikram eder. Bu gösteriş karşısında Sarı Saltuk, kendi kendine "Bu adam acaba bu kadar serveti babasından miras mı aldı yoksa kendini mi kazandı?" diye sorar. Misafirinin aklından geçenleri sezen Nasreddin der ki: "Bütün bunlar babamdan kaldı. Benim, bu dünyaya gelirken getirdiğim ve bir gün dünyayı terk ederken de götüreceğim üç nesnedir." Saltuk'un "Bu üç nesne nedir?" sorusuna Nasreddin Hoca'nın cevabı "Bir sikimle iki taşağım." olur. Bu kaba sözler Sarı Saltuk'un garibine gider ama düşüncesini yüksek sesle anlatmaya cesaret edemeyerek kendi kendine "Böyle bilge bir adam manasız şeyler söylemez, her halde sözlerinin gizli bir manası vardır. Acaba ne demek istedi?" diye düşünür. Nasreddin misafirinin aklından geçenleri sezer ve der ki: "Kafanı boş yere yorma, söyleyeyim; bu üç şeyden maksadım: Birincisi iman, ikincisi amel, üçüncüsü de ihlâstır." Bu fıkra Nasreddin Hoca'nın kişiliğinin bir türlü mistik yorumudur ve ölümünden henüz iki yüzyıl sonra kişiliğine aslından tamamen farklı, karşısındakinin düşüncelerini keşfetme gibi nitelikler yakıştırıldığı görülmektedir.

Derleme yazmaların çoğunda Nasreddin Hoca'nın ermiş kişiliğine yönelik birçok fıkra bulunmaktadır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi yazmasındaki bazı fıkraların sonuna eklenen "işte halk arasında atasözü olmuştur." cümlesi de hocanın halk bilgesi olarak görüldüğünü gösterir. Nasreddin Hoca'nın bu yönde fıkralarından biri şu şekildedir:

"Nasreddin Hoca bir adamla yolda giderken bir sipahiye rastlarlar. Sipahi hocanın yol arkadaşına uzak bir köye kılavuzluk yapmasını emreder. Adam ben filan beyin kuluyum deyip bu angaryadan yakasını kurtarır. Sipahi bu sefer hocaya buyurur, hocanın "Ben de Allah'ın kuluyum." diyerek angaryadan kurtulmaya çalışması para etmez, sipahinin önüne katılır ama "Hey yarabbi! Bir filan beyin kulu olan adamın haline bak bir de senin kulunun haline bak!" diye tanrıya serzeniş etmekten de kendini alamaz. O anda bir gürültü duyup arkasına bakan hoca görür ki sipahi attan düşüp ölmüş."

Hocanın ermişliğine atıf yapan ancak latifeye ve hatta gelenekle bağdaşmaz davranışlarda bulunduğu aşağıdaki örnekteki gibi hikâyelere de rastlanmaktadır:

"Çömezi İmâd, hocaya takılmak amacı ile yalandan hasta olur. Okuyup üflemesi için hocayı çağırırlar. Kendisini tanıyıp tanımadığını soran hocaya İmâd şakayı daha da ileriye götürerek 'Sen eskici Kara Koca değil misin?' karşılığını verir. Hoca da ona 'Sen sağlık yerine taşağımı alırsın.' der. İmâd bu kez gerçekten onulmaz bir hastalığa tutulup ölür".

Nasreddin Hoca'nın ermişliğine yönelik fıkralardan biri de ölümünden yıllar sonra cuma namazı için toplanmış cemaati türbesine çağırdığının anlatıldığı hikâyedir. Cemaat namazı bırakıp türbeye gider ancak hocayı orada bulamazlar. Döndüklerinde ise caminin kubbesinin çöktüğünü görürler.[21]

Bektaşî fıkraları niteliğine sahip Nasreddin Hoca fıkraları da bulunmaktadır.[62] Hocanın sabah namazını uzatmasının sebebini "Allah'ı borçlu edeyim" diye açıkladığı, tanrı misafiriyim diyerek evine gelen adamı mescide gönderdiği, fındık dağıtırken çocuklara "Allah taksimi mi olsun kul taksimi mi?" diye sorduğu, "Kul taksimi" cevabını aldığında göğe bakarak "Bak, çocuklar bile senin işlerini beğenmiyorlar." diye seslendiği fıkralar Bektaşi edalı fıkralardandır. Bu son fıkra aynı zamanda Bektaşî'nin meyve ikram ettiği kimselere "Allah yapısı mı olsun kul yapısı mı?" diye sorduğu fıkrayla da benzerlik göstermektedir.

Nasreddin Hoca, fıkralarında iki farklı anlamda "deli" olarak anılmaktadır. Birinci anlamıyla Nasreddin Hoca, saçma hareketlerde bulunan, manasız sözleriyle saf ve aptal göründüğü halde gerçekte bilge niteliği taşıyan ve garip davranışlarının altında ders alınacak gerçekler bulunan bir kişidir. Ermiş yönleriyle öne çıkan birçok fıkrada da bu yönüyle görünmektedir:

"Çetin meselelerini Arap, Acem, Hint bilgilerinin çözemediği bir molla Nasreddin'e gelir. Onu tarlasında çalışırken bulur. Hoca, mollayı deli dolu sözleriyle ve garip davranışları ile şaşırtır ama sorularına da çatır çatır cevap verir. Molla böylece hem hocanın olgunluğu, hem de Rum ülkesinin bilim seviyesi üzerine bir yargıya varır: 'Rum'un delisi böyleyse uslusu nice olur?' der."

İkinci anlamıyla gerçekten akıldan noksan, saçma işler yapan aptal insan profiline dair Karatepeli fıkralarına benzer Nasreddin Hoca fıkraları bulunmaktadır.Saltuknâme'de yer alan bir fıkra bu minvalde örnek olarak gösterilmektedir:

"Saltuk, Nasreddin Hoca ile görüşmek için evine geldiği zaman hocayı bulamayınca karısından onun Sivrihisar'a gitmiş olduğunu öğrenmiş. Kadından hocanın kasabaya niçin gittiğini sormasına aldığı karşılık şudur: "Sivrihisar'ın musarrifleri haber gönderdiler, dahi ayıtdılar: Gelsün bize biraz akıl koysun biz dahı iller gibi uslanalum."

İsmail Hami Danişmend'in eleştirdiği Nasreddin Hoca anlatılarından birinin resmedildiği, hocayı eşeğe ters binmiş şekilde gösteren yüzyıla ait bir çalışma.

Karatepeli fıkraları mahiyetindeki Nasreddin Hoca fıkralarının ana kişisi eski tarihli anlatılarda Nasreddin Hoca değil "bir Sivrihisarlı" olarak da yer almakta olup bu fıkraların en eskisi yüzyıla kadar inmektedir.[42] Nasreddin Hoca'nın güldürü kişiliği ile Lâmiî Çelebi'nin de aktardığı üzere Sivrihisarlıların tuhaf insanlar olarak nitelenmesinin arasındaki ilişkiye cevap bulmak adına Bodleian Kütüphanesindeki 43 hikâye arasında Sivrihisar'dan söz edilen iki hikâyeyi ve Fransa Millî Kütüphanesindeki iki hikâyeyi karşılaştıran Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca'nın nüktedan kişiliğinin Sivrihisar halkına aktarıldığı yönüne meyilli olduğu belirtmekle birlikte tersi bir durumun da imkânsız olmadığını söylemiştir. Günümüzde Nasreddin Hoca'nın kerametine verilen bir anlam değişmesiyle Sivrihisarlılar da Kayserililer gibi işini bilen, cin fikirli insanlar olarak anılmaktadırlar.

Memmedhüseyn Tehmasib, davalının "o kendi kulağını ısırdı" savunması üzerine kadı olan Nasreddin Hoca'nın bunu kendi üzerine denediği anlatıyı şöyle yorumlamaktadır: "Mahkemede kimsenin halledemediği meselelere kesin çözüm bulmak kabiliyetine sahip bir adamın birdenbire kendi kulağını dişleyen ahmak kadıya çevrilmesinde muhakkak bir maksat vardır. Bizce burada ahmak Molla Nasreddin değil, onun tenkit etmek amacı ile kasten rolüne girmiş olduğu kadıdır." Kazak halkbilimci Şakir İbrayev aynı konu ile ilgili görüşünü "Onun kendisini ahmak olarak göstermesini, içinde bulunduğu çaresizlikten kurtulmak için yapılmış ani bir davranış olarak kabul ediyoruz. Çünkü böyle bir durumdan kurtulmanın tek yolu ya ters bir davranışta bulunmak ya da ters bir cevap vermektir." şeklinde özetlerken[67] Eflatun Cem Güney de Nasreddin Hoca'nın Karatepeli mahiyetindeki deli rolünü aldığı fıkraları şöyle değerlendirmektedir: "O, kulun ayıbını yüzüne vurmamak için kendisini safderun bir adam yerine koyuyor. Gülünecekse kendine gülüyor, güldürecekse kendine güldürüyor. Kendine gülmek, kendine güldürmek, yine de gülünç olmamak. Belki de en ince mizah bu." Boratav, Güney'in "Rahmetli ne başkaları gibi vakaların tuhaflığını diline doluyor, ne de ipsiz sapsız sözlerle kaba saba nükteler yapıyor." yargısını hatırlatarak Nasreddin Hoca hakkında çelişkiye düştüğünü belirtmişseafoodplus.info Hami Danişmend de bilge ve ilim adamı olarak nitelediği Nasreddin Hoca hakkında "hocayı eşekli bir budala vaziyetine sokan bizim müelliflerimiz, muharrirlerimizdir." görüşünü öne sürerek gerçek kişiliği ile efsanevi kişiliğinin birbirlerine tezat olduğunu savunmuştur.

Halk inanışları[değiştir

Nasreddin Hoca'nın Hayatı Ve Fıkraları - Nasrettin Hoca Kimdir, Ne Zaman ve Nerede Yaşadı?

Nasrettin Hoca, Akşehir – Hortu bölgelerinin arasında bir ömür yaşamış, Anadolu Selçukluları dönemine denk gelmiş bir zaman diliminde bulunduğu bölgeler ve ilgilendiği faaliyetlerle tanınmış bir kişiliktir. Kendisi esasen çok özel bir karakterdir. Akşehir bölgesindeyken dervişlik gibi özel bir görevi olan Hoca, Yesevilik, Mevlevilik ve Rufailik yollarında iyi bir takipçi olmuştur. Onun günümüzde anlatılan esprili kişiliği yanında bir de böyle derin bir yanı mevcuttur.

Nasrettin Hoca Kimdir?

Nasrettin Hıca, Akşehir ile Hortu bölgeleri arasında, Anadolu Selçuklu dönemine denk gelen bir zaman diliminde yaşamış olan, ünü hala yaşayan efsane bir kişidir. Genellikle hazır cevap olma özelliğiyle bilinen ve mizah anlayışı ile de çok sevilen Nasrettin Hoca ciddi anlamda dünya çapında bir üne sahiptir. Bazı kişiler Nasrettin Hoca'nın hiç yaşamadığını ileri sürerler. Fakat onlardan daha kalabalık bir güruh da Nasrettin Hoca'nın yaşamış olduğunu savunur, çünkü belli başlı belgeler vardır.

Nasreddin Hoca Hayatı

yılında Hortu Köyü'nde doğan Nasreddin Hoca, İlkokul ve Ortaokul'dan sonra Sivrihisar'da bulunan bir Medreseye gitmiş ve burada eğitim almıştır. Babası vefat ettiği zaman kötüne dönen ve burada imamlık vazifesine başlayan Nasreddin Hocaya, bir vakit sonra Akşehir bölgesine doğru göç etmiştir. Burada dervişlik yapmış, Mevlevilik, Yesevilik ve Rufailik yollarına kendini adamıştır. Akşehir'de belli başlı mülki vazifelerde çalışmış ve Akşehir etrafındaki bölgelerde kısa süre dahi olsa bulunmuştur.

yılına gelindiğinde kendisi Akşehir'de vefat etmiş ve bunun üzerine bir türbeye defnedilmiştir. Nasreddin Hocanın kazandığı geniş ün, onun adına anlatılan hikayeler yani fıkralar ile büyümüştür. Nasreddin hocanın esas kişiliği ve hikayelerinde yansıtılan bazı yarım akıl özellikleri, günümüzde ona atfedilmiş olsa bile zaman içerisinde dillerden dillere aktarılarak bugüne gelmiş olan bu hikayelerin bazıları, gerçeklik oranı oldukça düşük hikayelerdir.

Nasreddin Hoca'nın kendisine ait olan ve bilinen el yazması ilk eseri olan Saltukname adında bir eseri vardır. Aynı zamanda Poves O Hoco Nasreddine isimli bir eser de vardır, bu zamanında çok satmış olan bir Nasreddin Hoca Derlemesidir. İsmi geçen eserde derlenmiş fıkralarla birlikte mitolojik bazı unsurlar, özellikler vardır ve içerdiği mesajlar da kitabın çok fazla sayıdaki ülkede eğitim ve öğretim alanında kullanılmasını sağlamıştır. Nasreddin Hoca, meşhur cümleleri ile günümüzde hala yaşar.

Nassrettin Hoca Fıkraları

Nasrettin Hoca'yı günümüzde tanınır kılan efsanevi fıkraları aşağıdaki gibidir.

  • Parayı Veren Düdüğü Çalar Fıkrası
  • Ya Tutarsa Fıkrası
  • Kazan Doğurdu Fıkrası
  • Gönlüm Razı Olmadı Fıkrası
  • Bugün Ayın Kaçı? Fıkrası
  • Allah'ın Rahmetinden Kaçılmaz Fıkrası
  • Kim Daha Büyük? Fıkrası
  • Sesimin Arkasından Koşuyorum Fıkrası
  • Hanımla Muhabbet Fıkrası
  • İnsanlar Gibi Düşünür Fıkrası
  • Akıl Sır Ermiyor Fıkrası
  • Mesele Çatallaştı Fıkrası

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir