nazim hikmetin biyografisi / Nazım Hikmet'in biyografisi - Son Dakika Haberler

Nazim Hikmetin Biyografisi

nazim hikmetin biyografisi

Nazım Hikmet'in biyografisi

Haberin Devamı

 Nazım Hikmet'in babası Hikmet Bey, bugünkü Galatarasay Lisesi o dönemdeki adıyla Mekteb-i Sultani'den mezun oldu. Önce ticaret yaptı, daha sonra da Dışişleri'nde çalışmaya başladı.

Nazım Hikmetin biyografisi
Nazım Hikmet , Bahriye Mektebi'nde öğenci olduğu yıllarda.
Annesi Celile Hanım ise eğitimci Enver Paşa'nın kızı. İyi bir eğitim almış bir hanımdı, piyano çalar, Fransızca bilir ve resim yapardı.

Nazım Hikmet, önceleri adını taşıdığı dedesi Nazım Bey'in etkisiyle şiir yazmaya başladı. yılında Heaybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü'nde görev yaparken sağlık sorunları nedeniyle askerlikten ayrıldı. Bu arada ilk şiirleri de yayınlanmaya başlamıştı.

Haberin Devamı

başlarında Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçen Nazım Hikmet, Bolu’da öğretmen olarak görev yaptı.

Daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne (KUTV) kayıt oldu. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu. ’te yurda döndü. Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği’ne döndü.

Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar Türkiye'ye döndükten sonra Resimli Ay Dergisi'nde çalışmaya başladı.

’de yeniden dört yıl hapse mahkûm oldu, bu kez de Onuncu Yıl Affı’ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. ’de orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. ’de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamadı; kitaplarını yayınlatma, oyunlarını oynatma olanağı bulamadı.

Askere alınması kararlaştırılınca Romanya üzerinden tekrar Moskova’ya gitti. ’de T.C. yurttaşlığından çıkarıldı. 3 Haziran ’te bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Moskova’da Novodeviçye Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Nâzım Hikmet 20 Kasım 'de Selanik'te doğdu (aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir), 3 Haziran 'te Moskova'da öldü.

Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliğe yatkın bir kişiydi. Mevlevi tarikatındandı. Anayasacı Mithat Paşanın yakın arkadaşıydı.

Babası Hikmet Bey ise Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, önce ticaret yaşamını denemiş, başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.

Nâzım Hikmet 'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı. O yılın kışında son sınıftayken geçirdiği zatülcenp hastalığı tekrarladı.

Aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşa'nın gözetiminde iki ay süren bir tedavi döneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni verildi.

Bu süre sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak görev yapabilecek sağlığa kavuşamadığı görülünce, 17 Mayıs 'de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarıldı.

Kurtuluş Savaşında

1 Ocak 'de Mustafa Kemal'e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütün yardımıyla dört şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Nâzım Hikmet, Vâlâ Nureddin, Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice bindiler. İnebolu'ya varınca, Ankara'ya geçebilmek için beş altı gün, izin ve yol parası beklemeleri gerekti. Ama Ankara'dan yalnız Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'e izin çıktı.

En büyük aşkı Piraye

Nazım, 'da tanışıp 'de evlenmeye karar verdiği halde kovuşturmalar, tutuklamalar yüzünden buna olanak bulamadığı Piraye Altınoğlu ile 31 Ocak 'te evlendi.

Nâzım daha önce de Sovyetler Birliği'nde iki kez evlenmişti : Birincisi orada görevli bir Türk ailesinin kızı olan Nüzhet Hanım ile kısa bir evlilikti, ikincisi ise bir Rus kızı olan Dr. Lena ile memleket hasreti yüzünden sona eren bir evlilik

Piraye Altınoğlu'nun ise ilk kocasından iki çocuğu vardı. Bu evlilikle Nâzım Hikmet dört kişilik bir ailenin sorumluluğunu yüklenmiş oluyordu.

Harp Okulu Olayı

17 Ocak gecesi akrabası olan Celâleddin Ezine'nin evinde otururlarken gelen polislerce tutuklanıp kısa bir süre İstanbul Tevkifhanesi'nde bekletildikten sonra, Nâzım Hikmet Ankara'ya Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne gönderildi. Kesinlikle beraat edeceğini umduğu bu dava, 29 Mart 'de "askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik" suçuyla 15 yıl ağır hapse mahkûm edilmesiyle sonuçlandı.

28 Mayıs 'de temyiz bu cezayı onayladıktan sonra, Ankara Cezaevi'nden alınarak İstanbul'da Sultanahmet Cezaevi'ne getirildi, bir ay geçmeden, haziran sonlarına doğru, Donanma Komutanlığı'ndan gelen görevliler onu alıp kelepçeli olarak Köprü Kadıköy iskelesinden bir motorla Adalar açığında bekleyen Erkin gemisine götürdüler. Önce bir ayakyoluna, sonra sintine ambarına kapatıldı.

Bu kez de Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılanacaktı. 10 Ağustos günü başlayan davada, on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 'de, "askeri isyana teşvik"ten, 20 yıl ağır hapse mahkûm oldu. İki cezası birleştirilince 35 yıl tutuyordu. Mahkeme bunu çeşitli gerekçelerle 28 yıl 4 aya indirerek karara bağladı.

29 Aralık 'de, Askeri Yargıtay'dan gelen onay, son umutları da boşa çıkardı. 1 Eylül 'de İstanbul Tevkifhanesi'ne, şubat 'ta Çankırı Cezaevi'ne, aynı yıl aralık ayında da Bursa Cezaevi'ne gönderildi.

Nazım'a Özgürlük

ortalarına doğru Ahmet Emin Yalman'ın "Vatan" gazetesinde yazdığı bir dizi yazı ve gazetenin, avukatı Mehmet Ali Sebük'e yaptırdığı on yazıdan oluşan bir inceleme sonucunda, kamuoyunda Nâzım Hikmet'in bir "adli hata" yüzünden cezaevinde olduğu görüşü ağırlık kazandı. Ankara'da avukatlar, İstanbul'da aydınlar topluca imzaladıkları dilekçelerle cumhurbaşkanına başvurdular.

Yurt dışında da sanatçıların, hukukçuların öncülüğü ile benzer girişimler yapıldı. Bu arada Birleşmiş Milletler Örgütü'nün danışma organlarından olan Uluslararası Hukukçular Derneği 9 Şubat 'de Nâzım Hikmet'in serbest bırakılması dileğiyle Büyük Millet Meclisi başkanına, milli savunma ve adalet bakanlarına birer mektup gönderdi.

Açlık grevi özgürlük

Bütün bu girişimlerden bir sonuç alınamadığını gören Nâzım Hikmet 8 Nisan 'de açlık grevine başladı.

14 Nisan seçimlerini kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı af yasası, Büyük Millet Meclisi'nde tartışılırken, Nâzım Hikmet'in bağışlanmaması için, çok tatsız, çok üzücü konuşmalar yapıldı.

Sonuçta gergin bir ortamda çıkarılan yasa onu doğrudan bağışlamıyor, yalnızca cezasının üçte ikisi indirilenler kapsamına alıyordu. 12 yıl 7 ay yatmıştı. 28 yıl 4 aylık cezasının geri kalanı bağışlanıyordu.

15 Temmuz 'de, Cerrahpaşa Hastanesi'nde, artık serbest olduğu kendisine avukatlarınca bildirildi.

Nâzım Hikmet cezaevindeki son iki yılına girerken görüşmeci gelen dayı kızı Münevver Berk'e âşık olmuştu.

Cezaevinden çıkınca karısı Piraye'den ayrıldı.

Kadıköy'de, önce annesinin Cevizlik'teki evinde, sonra bir apartman katında Münevver Hanımla yaşamaya başladı. Gene İpek Film Stüdyosu'nda çalışıyordu.

26 Mart 'de, bir oğulları oldu. Adını Mehmet koydular.

Yurt dışına kaçışı

17 Haziran sabahı, askerlik işini düzeltmek amacıyla Ankara'ya gideceğini söyleyerek evden ayrılan Nâzım Hikmet'in 20 Haziran 'de Romanya'ya vardığı Bükreş Radyosu'ndan öğrenildi.

Sonradan yazılanlara göre, akrabası olan Refik Erduran'ın kullandığı bir sürat motoruyla İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e açılmış, Bulgaristan sahillerine çıkmayı amaçlarken, yolda rastladığı bir Rumen şilebiyle Romanya'ya gitmişti.

Oradan Moskova'ya geçmesi üzerine, Nâzım Hikmet, 25 Temmuz 'de, Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarıldı.

Sürgündeyken birçok uluslararası kongreye katılan, çeşitli ülkelere yolculuklar yapan Nâzım Hikmet büyük bir ün kazandı. Yapıtları çeşitli dillere çevrildi. Pek çok kitabı yayımlandı.

yılı sonlarına doğru, Soyuz Multifilm Enstitüsü'nden Arnavut giysileri konusunda bilgi almak üzere Nâzım Hikmet'i görmeye gelen Valentina Brumberg'in yanında, Vera Tulyakova adında genç bir kadın yardımcı vardı.

Bursa'da sonunda yaşanan olay bir çırpıda tekrarlanıverdi. Şair gene yaşamında "ilk defa" âşık oluyordu. Ama bu kez gönül verdiği genç kadının evli olduğunu, bir de kızı bulunduğunu bir yıl sonra öğrenecekti.

Son günleri

Ocak 'de Kruşçev'in aracılığıyla Nâzım Hikmet'e Sovyetler Birliği pasaportu verildi. Şubatta, Vera'yla birlikte, Asya ve Afrika Yazarlar Birliği Kongresi'ne katılmak üzere Mısır'a gittiler.

Sovyetler'le gerginlik içinde olan Çin delegasyonunun Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşımadığı için, Türk delegesi sayılamayacağını söyleyerek Nâzım Hikmet'e itiraz etmesi, şairin diliyle, varlığıyla nasıl Türkiye'ye bağlı olduğunu anlatan bir konuşma yapmasına neden oldu.

Ayakta alkışlanan bu konuşma onun kongreye başkan seçilmesini sağladı.

Nâzım Hikmet sağlığının gittikçe bozulmasına karşın, 'de Prag, Berlin, Leipzig, Bükreş'te yapılan toplantılara katılmaktan geri durmadı.

Kasım 'de Vera'yla birlikte gezmek, dinlenmek için İtalya'ya gittiler; Milano, Floransa, Roma. Oradan, yeni yılı Dino'larla birlikte karşılamaya, Paris'e geçtiler.

Türkler, Türk yemekleri, Türk dili en büyük dinlenme, arınmaydı şair için. Karısını ise tüketim toplumlarının göz kamaştırıcı alışveriş olanaklarıyla mutlu etti.

4 Ocak 'te gene Moskova'ydılar.

3 Haziran

Şubat 'de Nâzım Hikmet Asya ve Afrika yazarlarının Tanganika'daki toplantısına katıldı.

Martta, nisanda Berlin'deydi.

Nisan sonunda Moskova'ya dönünce "Cenaze Merasimim" adlı şiirini yazdı.

Mayısta, oturdukları apartman dairesi temizlenip boyanırken, Staraya Ruza'daki bir daçada kaldılar.

Staraya Ruza'dan döndükten kısa bir süre sonra ise, 3 Haziran sabahı, Nâzım Hikmet bir kalp krizi sonucu Moskova'daki evinde öldü.

Yazarlar Birliği'nin düzenlediği bir törenle Novodeviçiy Mezarlığı'na gömüldü. (NA)

Nazım Hikmet Ran Biyografisi

Nazım Hikmet Ran Kimdir ?

Doğum tarihi 20 Kasım Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin öncüsü.

Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı yüzyıl'ın ilk yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok yabancı dile çevrilmiştir.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olup ayrı ayrı toplam 11 davadan yargılanmıştıseafoodplus.infori birçok ödül almıştır. Ancak Türkiye'deki yaşamının çoğunu hapiste geçirmiş daha sonra Moskova'ya gitmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Mezarı halen Moskova'da bulunmaktadır.

'de şairin cezaevine girmesiyle yasaklanıp ortadan kaldırılmış olan Nazım Hikmet şiiri, Türkiye'de ancak ölümünden iki yıl sonra 'te yeniden ortaya çıkmıştır.

Ailesi
Babası, Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi Ayşe Celile Hanım'dır.Çok güzel ve alımlı bir kadın olan Celile Hanım, bir dilci, eğitimci olan Enver Paşa'nın (Mustafa Celalettin Paşa'nın oğlu) kızıdır. Evinde piyano çalan, ressam denilebilecek ölçüde iyi resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır.

Annesinin baba tarafından dedesi, Polonya'dan Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden Polonezlerden Konstantin Borzecki'dir. Bu göçün ardından Osmanlı vatandaşı olunca Mustafa Celaleddin Paşa adını almış ve Osmanlı Ordusu'nda subay olarak görev yapmıştır.

Türk tarihinde önemli bir eser olan "Les Turcs anciens et meternes" (Eski ve yeni Türkler) kitabını yazmıştıseafoodplus.infoım Hikmet anneannesi tarafından da kuzey kafkasya çerkezlerindendir.

Babası Hikmet Bey, Selanik'te, Hariciye'de (Dışişleri) çalışan bir memurdur. Diyarbakır, Halep, Konya, Sivas valilikleri yapmış olan Nazım Paşa'nın oğludur. Mevlevi tarikatından olan Nazım Paşa aynı zamanda bir özgürlükçüdür. Kendisi Selanik'in son valisidir.

Hikmet Bey henüz Nazım'ın çocukluğunda memuriyetten ayrılır ve ailece Halep'e, Nazım'ın dedesinin yanına giderler. Orada yeni bir iş, hayat kurmaya çalışırlar. Başarısız olunca İstanbul'a gelirler. Hikmet Bey'in İstanbul'daki iş kurma denemeleri de nihayetinde iflâsla neticelenir ve hiç hoşlanmadığı memuriyet hayatına geri döner. Fransızca bildiği için yeniden Hariciye'ye (Dışişleri) atanır.

Hayatı
Aslen 20 Kasım olan doğum tarihi ailesi tarafından sene kaybetmemesi için 15 Ocak olarak kaydettirildi.

İlk şiiri ‘Feryad-ı Vatan’'ı 'te yazar. Aynı yıl Galatasaray Sultanisi'nde ortaokula başlar. 'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girer. Daha sonra Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçer. Fakat sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalır. Bu sırada Hamidye Kruvazörü'nde güverte subayıdır.

Bolu'ya öğretmen olarak atanır. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okur.

'de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık olur ve komünizm ile tanışır. 'te Moskova’da yayınlanan ilk şiir kitabı ’28 Kanunisani’ sahnelenir.

O yıl Türkiye’ye dönerek Aydınlık Dergisi’nde çalışmaya başlar. Dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği’ne gider. ’de af kanunundan yararlanır ve Türkiye'ye geri döner. Bu kez Resimli Ay dergisinde çalışmaya başlar.

’de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırılır. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle Sovyetler Birliğine gitmek zorunda kalır.

25 Temmuz tarihinde Bakanlar Kurulunca ülke vatandaşlığından çıkarılır ve Nazım Hikmet, mecburen büyük dedesi Mahmut Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya vatandaşlığına geçer ve Borzecki soyadını alır.

Moskova'da 3 Haziran tarihinde kalp krizinden ölür.

Üslubu ve Başarıları
İlk şiirlerini hece vezni yazmaya başlamasına rağmen içerik bakımından diğer hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece vezni ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliğinde yaşadığı ilk yıllar olan arası bu arama tepe noktasına ulaştı. O dönemdeki birçok şairden farklıydı.

Hece vezninden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile harmoni oluşturan serbest vezini benimsedi. Mayakovski ve gelecekçilik taraftarı genç Sovyet şairlerinden esinlendi.

Şiirlerinden bir çoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi. Ünol Büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı ise 'da "Güzel Günler Göreceğiz" ismiyle kaset olarak çıktı.
Birkaç şiiri ise Yunanlı besteci Manos Loïzos tarafından bestelendi. Ayrıca bazı şiirleri Yeni Türkü'nün eski üyesi Selim Atakan ve Cem Karaca tarafından bestelenmiştir.

Davaları ve Sürgün
yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı.

Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan Mavi Gözlü Dev adlı film yılında vizyona girmiştir. yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı.

25 Temmuz tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi

Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da, eşi Vera Tulyakova (Hikmet)ile Moskova'da yaşadı.

Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa (Paris), Havana, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.

Davaları
Ankara İstiklal Mahkemesi Davası
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası
Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası

Ölümü ve Sonrası
3 Haziran sabahı saat 'da gazetesini almak üzere 2. kattaki dairesinden apartman kapısına yürümüş ve tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda ölmüştür.

Ölümü üzerine Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı iştirak etmiş ve tören siyah beyaz olarak kaydedilmiştir. Ünlü Novo-Deviçye Mezarlığı'nda gömülüdür. Mezar taşı siyah bir granitten olup meşhur şiirlerinden biri olan rüzgâra karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirilmiştir.

yılında Bakanlar Kurulunun Türk vatandaşlığından çıkarılmalar ile ilgili yeni bir düzenleme yapması durumu belirdi. Yıllardır tartışılmakta olan Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına yeniden kabul edilmesi yolu açılmış gibi gözükmesine rağmen Bakanlar Kurulu bu maddenin sadece yaşamakta olanlar için düzenlendiğini ve Nazım Hikmet'i kapsamadığını öne sürerek bu öneriyi reddetti.

Şair Nazım Hikmet'in yılının ilk günlerinde, eşi Piraye'nin torunu Kerem Bengü tarafından, Piraye'nin evrakları arasında, “Dört Güvercin” adında bir şiiri ve 3 adet tamamlanmamış roman taslağı bulundu.

Yeniden Vatandaşlığa Alınması
yılının 5 Ocak Günü "Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kaldırılmasına ilişkin önerge" Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı.Nazım'a yeniden Türk vatandaşlığının iade edilmesine ilişkin bir kararname hazırladıklarını ve bu teklifin imzaya açıldığını ifade eden Hükümet Sözcüsü yaptığı açıklamada, yılında vatandaşlıktan çıkartılan Nazım Hikmet'in yeniden Türk vatandaşı olmasına ilişkin önerinin Bakanlar Kurulu'nca oylanarak kabul edildiğini söseafoodplus.infoar Kurulu'nun tarihinde aldığı bu karar, tarihinde Resmi Gazete'de yayınlandı ve Nazım Hikmet, 58 yıl sonra yeniden Türk vatandaşı seafoodplus.infoım Hikmetin vatandaşlığa alındığı günün ertesinde ise hiç bir köşe yazısına konu edilmedi.

Bazı eserleri
Memleketimden İnsan Manzaraları
Kafatası
Unutulan Adam
Taranta Babu'ya Mektuplar
Ferhad ile Şirin
Kurtuluş Savaşı Destanı
Kız Çocuğu
Tahir ile Zühre
Şeyh Bedrettin Destanı
Sevdalı Bulut, (Tiyatro oyunu)

Hakkında Yazılan Filmler
Mavi Gözlü Dev
Bilinmeyen Yönleriyle Galina'nın Nazım'ı

Şiir kitapları
Satır, ()
Jokond ile Si-Ya-u, ()
Varan 3, ()
1 + 1 = 1, ()
Sesini Kaybeden Şehir, ()
Benerci Kendini Niçin Öldürdü, ()
Gece Gelen Telgraf, ()
Taranta Babu'ya Mektuplar, ()
Portreler, ()
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı ()
Saat Şiirleri, ()
Kurtuluş Savaşı Destanı, ()
Şu yılında (Memleketimden İnsan Manzaraları'nın 3. kitabı), ()
Dört Hapishaneden, ()
Rubailer, ()
Memleketimden İnsan Manzaraları (İlk bölüm), ()
Memleketimden İnsan Manzaraları, ()
Kuvayi Milliye, ()

Oyunları
Kafatası ()
Bir Ölü Evi (veya Merhumun Hanesi) ()
Unutulan Adam ()
Ferhat ile Şirin ()
Sabahat ()
İnek ()
Ocak Başında / Yolcu (iki oyun birarada), ()
Yusuf ile Menofis ()
Yolcu
Lüküs Hayat (operet)
Romanları
Kan Konuşmaz, ()
Yeşil Elmalar (yedi yazardan derleme), ()
Yaşamak Güzel Bir Şey Be Kardeşim, ()
Ivan Ivanovic Var mıdır Yok mudur?, ()
Öteki Defterler (yarım kalmış Orası ve Zeytin ve Üzüm Adası isimli romanları, )

Fıkraları
İt Ürür, Kervan Yürür (Orhan Selim adıyla gazetelerde yazdığı yazılar), ()
Masal kitabı
Sevdalı Bulut, ()

Nazım Hikmet Ran Haberleri İçin Tıklayınız!

Nâzım Hikmet kimdir? Nâzım Hikmet kaç doğumlu? Nâzım Hikmet aslen nereli?

Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden olan Nâzım Hikmet, ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor. Peki, Nâzım Hikmet kimdir? Nâzım Hikmet kaç doğumlu? Nâzım Hikmet aslen nereli?

NÂZIM HİKMET KİMDİR?

Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye'den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki 14 Ocak tarihinde Selanik'te dünyaya geldi. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye'de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. yılında Türkiye'den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak tarihinde iptal edilmiştir.

yılında Moskova'da kalp krizi sonucu öldü. Mezarı hâlen Moskova'dadır.

NÂZIM HİKMET ÜSLUBU KİMDEN ETKİLENDİ?

Nâzım Hikmet ilk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı fakat bunlar içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliği'nde yaşadığı ilk yıllar olan ile arasında bu arayış doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerinden esinlendi.

"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

Yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim"

Şiirlerinden birçoğu Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Grup Yorum, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya gibi sanatçılar ve gruplar tarafından bestelendi. Ünol Büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı ise 'da Güzel Günler Göreceğiz ismiyle kaset olarak çıktı. Birkaç şiiri ise Yunan besteci Manos Loizos tarafından bestelendi. Ayrıca bazı şiirleri Yeni Türkü grubunun eski üyesi Selim Atakan tarafından da bestelendi. Salkım söğüt adlı şiiri Ethem Onur Bilgiç'in tarihli animasyon filmine konu oldu.

UNESCO'nun ilan ettiği Nâzım Hikmet Yılı için besteci Suat Özönder Şarkılarda Nâzım Hikmet adlı bir albüm hazırladı ve Kültür Bakanlığının katkılarıyla Yeni Dünya plak şirketi tarafından hayata geçirildi.

yılının ilk günlerinde Nâzım Hikmet'in eşi Piraye'nin torunu Kenan Bengü tarafından Piraye'nin evrakları arasında Dört Güvercin adında bir şiiri ve üç adet tamamlanmamış roman taslağı bulundu.

yazında Kitap-lık dergisi TÜSTAV Komintern Arşivinde yaptığı çalışmalarla keşfedilen İstanbul’da 1 Mayıs, Beyanname, Gecenin Penceresinde, İtiraf ve Hayatımız Yirmi İki Kelimede isimli şiirlerini yayımladı.


ŞiirNazımEdebiyatTürk Edebiyatı

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir