nazım hikmet saat hikayesi / “Şarkılarla Nazım Hikayesi” İzmirlilerle buluşuyor

Nazım Hikmet Saat Hikayesi

nazım hikmet saat hikayesi

");})(jQuery);

Salondan çıktık. Alışılmışın dışında hızlı yürüyor, neredeyse koşar adım gidiyordun. İlk aklıma gelen kalbinden rahatsızlandığın oldu. Çok gururlu bir insandın, dertlenmeyi, kişisel sıkıntılarını başkasına yansıtmayı sevmezdin. Birinci katla ikinci kat arasındaki merdiven boşluğunda durdun. Kollarımdan sıkıca tutmuş suskun bir halde yüzüme bakıyordun ve hiç konuşmadan öylece duruyorduk. Gözlerin yüzümde dolaşıyordu.
&#;Sizi seviyorum. Anlıyor musunuz? Sizi seviyorum.&#;
Çok alçak bir sesle söyledin bunları. Ağlıyordun. Daha önce hiç ağlayan bir erkek görmemiştim. İşittiklerimden, gözyaşlarından, yer ayağımın altında kaymaya başladı&#; Merdiven boşluğunda durmaya devam ediyorduk. Gözlerimi ayırmadan ıslak yüzüne bakıyordum. Öğle tatili olmuştu. İnsanlar önümüzden geçip koşuşturuyorlardı. Aşağı-yukarı, yukarı-aşağı. Ama biz onları farketmiyorduk bile.
[&#;]Herhalde bu durum size gülünç geliyordur. Sizin ancak dedeniz olabileceğim aklınızdan geçiyordur. Sizin yerinizde olsam ben de öyle düşünürdüm&#; Ama anlayın, yüreğim yanıyor, kan akışım hızlanıyor. Sizi öylesine seviyorum.
&#;Lütfen ağlamayın,&#; diye usulca rica ettim. &#;Lütfen ağlamayın.&#;
&#;İki saat sonra yurtdışına gidiyorum. Bana hiç ümit veremeyeceğinizi anlıyorum. Bir daha bu konuyu açmayacağıma, asla anımsatmayacağıma söz veriyorum. Moskova&#;ya ancak sizi unutmayı başardığımda döneceğim.&#;
Tulyakova, Vera. Bahtiyar Ol Nâzım. 2. Baskı. Yapı Kredi Yayınları,

Kasım ’ta bir süredir âşık olduğu, kendisinden 30 yaş küçük tiyatro sanatçısı ve senaryo yazarı Vera Tulyakova ile evlenir.

yılında Galina ile birliktelikleri devam ederken Nâzım Hikmet, bir iş nedeniyle Vera ile tanışır. Ve büyük aşk bu dönem başlar. Vera’dan çok etkilenen Nâzım Hikmet onunla ilişkisini kesmek istemez ve sürekli bir arada olmaya çalışır. Bilmediği şey ise tıpkı diğer aşkları gibi Vera’nın da evli olduğudur. Bu durumu tanışmalarından bir yıl sonra öğrenen Nâzım Hikmet’in Vera’ya düşkünlüğü daha da artar. Kendisinden 30 yaş küçük olan bu kadın, onun için yeni bir tutku olmuştur. Vera bu durumdan rahatsız olmakla birlikte etkilenmektedir de. Nâzım Hikmet için unutamadığı Münevver’den de vazgeçmek kolay değildir.

");})(jQuery);

İKİ SEVDA

Nâzım Hikmet, 17 Temmuz

'); })(jQuery)

Bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı  geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
Bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
Oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
.
O tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
Fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
Gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
.
Dostlar nasıl bir araya geldiniz?
Birbirinizi tanımazsınız.
Nerde bekliyorsunuz beni?
Beyazıt’ta Çınarlı Kahve’de mi Gorki Parkı’nda mı?
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
İçimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
.
Fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-Sür kardeşim Makinist
götür beni oraya.
-Nereye?

"); })(jQuery);
");})(jQuery);

İKİ SEVDA

Nâzım Hikmet, 17 Temmuz

'); })(jQuery)

Bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı  geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
Bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
Oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?
.
O tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
Fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
Gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.
.
Dostlar nasıl bir araya geldiniz?
Birbirinizi tanımazsınız.
Nerde bekliyorsunuz beni?
Beyazıt’ta Çınarlı Kahve’de mi Gorki Parkı’nda mı?
.
Şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
İçimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.
.
Fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-Sür kardeşim Makinist
götür beni oraya.
-Nereye?

"); })(jQuery);
");})(jQuery);

Bu şiir şairin gönlündeki iki kadından da vazgeçemediğinin bir göstergesidir. Ancak daha sonrasında Nâzım Hikmet Vera için Galina’dan ayrılır, Vera ise Nâzım Hikmet için kocasından. Sade bir törenle evlenirler. Nâzım Hikmet&#;in Vera ile olan aşkı, yıpratıcı, tutkulu ve çetrefildir. Vera bağımsızlığına düşkündür. Şairin türkolog arkadaşı Rady Fish; eğer Nâzım Hikmet, Vera gibi genç bir kadınla değil de Galina ile olan birlikteliğine devam etseydi daha uzun yaşayabilirdi, diyecektir.

");})(jQuery);

Saman Sarısı şiirinden alıntı

Seslendiren: Boğaçhan Sözmen

Ses Tasarımı: Göksenin Göksel
Görsel: Nisan &#;de Paris&#;te çekilen bir fotoğraftan Vera&#;nın kesiti. Murat Germen ve Cafer Türkmen Arşivinden.

Nâzım'ın Hikâyesi Soundcloud hesabı

'); })(jQuery)
");})(jQuery);
Image

Saman Sarısı şiirinin katmanları

Zeynep Uysal, Aralık

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü&#;nde ders veren, aynı zamanda Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi&#;nin müdür yardımcılığını yürüten Zeynep Uysal, Nâzım Hikmet&#;in tarihli &#;Saman Sarısı&#; şiirini katmanlarına ayırarak inceliyor.

Nâzım'ın Hikâyesi Videoları

'); })(jQuery)

Bütün şiirlerinde öyle ya da böyle gördüğümüz Nâzım&#;ın Komünist düşünceleri [&#;], hayata bakış biçimi, burada artık bağırarak [değil] son derece incelmiş bir takım imgelerle karşımıza çıkıyor. Müthiş görsel bir şiir bu [&#;], [Nâzım&#;ın] sahneler kurarak, hareketli tablolar kurarak imgeler çizdiğini görüyoruz. Bu bakımdan da artık çok başka bir yere geldiğini anlıyoruz. Yani, şöyle bir kaygı yok Saman Sarısı&#;nda: &#;Şimdi nasıl ben bir yandan ideolojimi de göstermeliyim şiirin içinde?&#; &#;Sadece romantik bir şiir yazmamalıyım.&#; [&#;] Burada artık hakikaten birbirinin içine geçmiş bir tür olgunlaşmanın, hem şairin, hem de bir birey olarak şiirin içerisindeki şiir öznesinin o olgun halinin izlerini görmeye başlıyoruz. Bu iki katmanın, bireysel olanla toplumsal olanın, daha insanlığa dair olanın, tamamen birbirinin içine geçtiği, birbirini belirlediği, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bir şiir ortaya çıkıyor. &#;Küba Devrimi&#;nden bahseden bir şiir içerisinde, bir aşkın ayrılık hikâyesinin ne işi var?&#;ı hiç bir zaman düşünmüyoruz.

");})(jQuery);
");})(jQuery);
Nâzım Hikmet ve Vera. Saime Göksu & Edward Timms Arşivi.
'); })(jQuery)
");})(jQuery);

Münevver ve Mehmet

SONRAKİ

'); })(jQuery)
");})(jQuery);
");})(jQuery);

Nazım Hikmet ve Piraye’nin günümüzün aşıklarına ilham olacak muhteşem hikayesi!

Naz&#;m’&#;n u&#;runa &#;iirler yazd&#;&#;&#; kendi deyimiyle k&#;z&#;l saçl&#; bac&#;s&#; Piraye’ye olan a&#;k&#;n&#; edebiyat dünyas&#;n&#; yak&#;ndan takip edenler biliyordur. Naz&#;m’&#;n hayat&#;na giren pek çok kad&#;ndan en özel isim Piraye. Gönlünün en güzel kö&#;esini ay&#;rd&#;&#;&#; Piraye için Naz&#;m birçok mektup ve &#;iir yazm&#;&#;t&#;r. &#;&#;te kar&#;&#;n&#;zda Naz&#;m ve Piraye’nin dillere destan a&#;k&#;

Piraye iki çocu&#;uyla birlikte ülke d&#;&#;&#;nda konserler vermeye giden kocas&#; Vedat Örfi’yi bekleyen 24 ya&#;&#;nda genç bir kad&#;nd&#;r. Naz&#;m ise çocukluk arkada&#;&#; olan ilk e&#;i Nüzhet Han&#;m ile ailesinin bask&#;s&#; nedeniyle ayr&#;lm&#;&#;t&#;r. Moskova’dan &#;stanbul’a ailesinin yan&#;na yeni dönmü&#;tür. Naz&#;m karde&#;i Samiye Han&#;m’&#;n yak&#;n arkada&#;&#; olan k&#;z&#;l saçl&#;, beyaz tenli Piraye’yi görür görmez a&#;&#;k olur. Ancak Piraye Naz&#;m’dan uzak durmak için 1 y&#;l boyunca kö&#;e kapmaca oynar.

Naz&#;m’&#;n yazd&#;&#;&#; &#;iirler Piraye’nin akl&#;n&#; kar&#;&#;t&#;r&#;r. Bunca olumsuzlu&#;a ra&#;men Piraye kendisine yaz&#;lan &#;iirlerin etkisine girmeye ba&#;lar.

“ …
K&#;z&#;m, annem, kar&#;m, karde&#;im
sen
Ba&#;&#;nda güne&#;ler esen
Alt&#;n gözlü çocuk,
Alt&#;n gözlü çocu&#;um benim;
deli ç&#;&#;l&#;klar at&#;p avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menek&#;e olsun
getiremedim
sana!
Ne haltedek,
dostlar&#;n karn&#; açt&#;
k&#;yd&#;k menek&#;e paras&#;na! “

Piraye ve Naz&#;m sonunda y&#;l&#;nda evlenmeye karar verdi. &#;lk olarak beraber bir kö&#;ke yerle&#;irler. Para s&#;k&#;nt&#;s&#; çekerler ancak mutlu ve huzurludurlar. Bu süreç içinde Piraye henüz e&#;i Vedat Örfi’den bo&#;anmam&#;&#;t&#;r bu bo&#;anma 13 Eylül’de gerçekle&#;ir.

Mutlu a&#;klar&#;n&#; ya&#;amak için en güzel ortam&#; yakalayan Piraye ve Naz&#;m bu sefer ayr&#;lmak zorunda kal&#;r. Çünkü Naz&#;m Hikmet’in ‘Gece Gelen Telgraf’ isimli kitab&#; için toplatma karar&#; ç&#;kar. Ard&#;ndan ise Naz&#;m Hikmet tutuklan&#;r.

Aç&#;lan davalar&#;n sonucunda Naz&#;m’&#;n önce idam talebiyle yarg&#;lanmas&#; istenir. Ard&#;ndan ceza af yasas&#; ile karar 1 y&#;la dü&#;ürülür. Yakla&#;&#;k 1 buçuk y&#;l boyunca hapis yatan Naz&#;m Hikmet, tahliye edilir. Naz&#;m ise içerideyken Piraye'ye birçok mektup yaz&#;yor.

"Bir tanem!
Son mektubunda:
‘Ba&#;&#;m s&#;zl&#;yor yüre&#;im sersem! ‘ diyorsun.
‘Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
‘ya&#;ayamam! ‘
Ya&#;ars&#;n kar&#;c&#;&#;&#;m,
kara bir duman gibi da&#;&#;l&#;r hat&#;ram rüzgarda; ya&#;ars&#;n kalbimin
k&#;z&#;l saçl&#; bac&#;s&#;
en fazla bir y&#;l sürer
yirminci as&#;rlarda
ölüm ac&#;s&#;."

Naz&#;m’&#;n hapishaneden ç&#;kmas&#;ndan sonra yakla&#;&#;k 6 ay geçer. Gizli bir &#;ekilde Naz&#;m ve Piraye evlenir ve &#;stanbul’a yerle&#;ir. Naz&#;m bir yandan &#;pek Film Stüdyosu'nda çal&#;&#;&#;r, yaz&#;lar yazmaya devam eder, bir yandan da gazetelerde yaz&#;lar yazar. Piraye’nin o&#;lu Mehmet ikokulu bitirmi&#;, k&#;z&#; Suzan ise Robert Koleji’ne yaz&#;lm&#;&#;t&#;r. 17 Ocak senesinde bir gece yar&#;s&#;, Naz&#;m polisler taraf&#;ndan al&#;narak Ankara’ya götürülür. Harp Okulu Komutanl&#;&#;&#; Askeri Mahkemesi taraf&#;ndan yarg&#;lanarak komünizm propangandas&#; yapmakla suçlan&#;r. 15 y&#;l boyunca ceza çarpt&#;r&#;l&#;r. Ard&#;ndan ceza yarg&#;tay taraf&#;ndan resmen onan&#;r.

naz&#;m hikmet

Piraye ve Naz&#;m’&#;n 12 y&#;l süren mektupla&#;malar&#; bu a&#;amada ba&#;lar. Piraye tam bir sadakatle Naz&#;m’&#;n geri dönece&#;i günü beklerken hikayenin ak&#;&#;&#; bir anda de&#;i&#;ir. Çünkü Naz&#;m’&#;n kalbi ba&#;ka bir kad&#;na kaymaya ba&#;lar.

Naz&#;m'&#;n Piraye ile evlendi&#;i günlerde Fransa’dan dönen Münevver ile aralar&#;nda k&#;sa bir yak&#;nla&#;ma ya&#;ansa da Münevver ressam Nurullah Berk’le evlenir ve bir k&#;z&#; olur. Ancak Naz&#;m, Münevver'i tekrar görmesiyle birlikte kendisinden 16 ya&#; küçük, kumral, ye&#;il gözlü bu kad&#;na a&#;&#;k olur.

“sen esirli&#;im ve hürriyetimsin,
ç&#;plak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde ye&#;il hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ula&#;&#;ld&#;kça ula&#;&#;lmaz olan hasretimsin…”

naz&#;m2

Bu duruma daha fazla dayanamayan Naz&#;m, y&#;llard&#;r büyük bir sadakatle kendisini bekleyen hayat arkada&#;&#; Piraye'yi bir mektupla terk eder.

"Piraye

Aram&#;zdaki münasebetlerden birisi olan fakat zaten bilfiil çoktand&#;r mevcut bulunmayan ve daha senelerce de mevcut olamayaca&#;&#; anla&#;&#;lan kar&#; kocal&#;k münasebetimizi, kad&#;n erkek münasebetimizi tasviye etmemiz, kesmemiz gerekiyor. Bunun icap etti&#;ini uzun muhakemelerden nefsimle yapt&#;&#;&#;m i&#;kenceli müsahabelerden sonra anlad&#;m. Ve sana bir gün bile fazla yalan söylememek için bu münasebetin art&#;k kesilmesi gerekti&#;ini i&#;te hemen yaz&#;yorum. Sen yine benim en yak&#;n insan&#;ms&#;n. En yak&#;n dostum ve arkada&#;&#;ms&#;n. Çocuklar&#;n çocuklar&#;md&#;r. Bu taraf&#;m&#;zda hiçbir &#;eyin de&#;i&#;meyece&#;ine inan&#;yorum. Fakat art&#;k kar&#; kocal&#;&#;&#;m&#;z devam edemez. Bu ba&#;&#;m&#;z&#; ba&#;lar&#;m&#;zdan ancak bir tanesi olan bu münasebetimizi kesmemiz laz&#;m geliyor. Sana yollad&#;&#;&#;m bu mektupla beraber ben kar&#; koca münasebetimizin kesilmesi için gereken yerlere müracaat&#;m&#; da yapm&#;&#; bulunaca&#;&#;m.

Bütün bu olan biten &#;eye ra&#;men yak&#;n iki insan olarak kalaca&#;&#;m&#;z&#; biliyorum. Benim ba&#;&#;m s&#;k&#;&#;t&#;&#;&#; zaman hapiste olay&#;m, d&#;&#;ar&#;da olay&#;m yine sana ko&#;aca&#;&#;m. Sen de öyle bana ko&#;acaks&#;n. Ömrümün en güzel senelerini, en iyi eserlerini sana borçluyum. Onlar manen ve maddeten senindir. &#;imdilik Allah'a &#;smarlad&#;k. Beni affet bile demiyorum. Her &#;eye ra&#;men beni herkesten ziyade anlayacak olan insan&#;n yine sen oldu&#;una eminim. Ellerinden öperim."

Bu veda mektubu Piraye’yi y&#;kar. &#;stanbul’da bir ba&#;&#;na iki çocu&#;uyla yoksulukla mücadele eden Piraye bir de hayat arkada&#;&#; taraf&#;ndan terk edilir.

Piraye y&#;llard&#;r bir umutla sevdi&#;i adama kavu&#;mak için gün sayarken onun ayr&#;l&#;k mektubuyla y&#;k&#;l&#;r. Piraye, Naz&#;m’&#;n hayat&#;nda ba&#;ka bir kad&#;n oldu&#;unu an&#;nda anlar. Oldukça gururlu olan Piraye tek celsede bo&#;anmaya karar verir. Naz&#;m ise bu s&#;rada af umuduyla Münevver'i kocas&#;ndan bo&#;anmaya ikna etmeye çal&#;&#;&#;r. Naz&#;m Cumhuriyet'in y&#;l&#;yla birlikte do&#;an afla d&#;&#;ar&#; ç&#;kacak, Münevver de bu s&#;rada kocas&#;ndan bo&#;anacak ve evleneceklerdi.

naz&#;m h

Münevver ise Naz&#;m'&#;n cezaevinden ç&#;kamayaca&#;&#;n&#; anlay&#;nca e&#;inden bo&#;anmaktan vazgeçer. Sonunu bilmedi&#;i bu a&#;k maceras&#;na at&#;lmaya cesaret edemez. Naz&#;m ise a&#;k&#;n&#; kaybetmenin ac&#;s&#;yla sars&#;l&#;rken, bir yandan da onu tüm benli&#;iyle seven ve bekleyen Piraye'yi de kaybetmi&#;tir. Naz&#;m bu pi&#;manl&#;k ve ac&#;yla Piraye'ye yeninden mektuplar yazmaya ba&#;lar.

"Pirayem K&#;z&#;l saçl&#; bac&#;m benim,
Seni arkadan b&#;çaklad&#;m. Bir damlas&#; benim damarlar&#;mdaki bütün kana bedel kan&#;nla boyand&#; ellerim. Yeryüzündeki hiçbir insan hiçbir insana benim sana yapt&#;&#;&#;m kötülü&#;ü yapmam&#;&#;t&#;r. Bütün bunlara ra&#;men gel. Sana “Gel” diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim öyleyim i&#;te. Fakat gel. O&#;lumuz Memet’in ba&#;&#; için gel ve ben kalan ömrümde ona lay&#;k bir baba olmak f&#;rsat&#;n&#; kazanabileyim. Senin yüzüne nas&#;l bakabilece&#;imi bilemiyorum. Seninle kar&#;&#;la&#;t&#;&#;&#;m anda ayaklar&#;n&#;n dibine y&#;k&#;laca&#;&#;m belki. Belki de sadece bayra&#;&#;n&#; kendi eliyle dü&#;mana teslim etmi&#; bir hainin cesaretiyle yüzüne bakmaya çal&#;&#;aca&#;&#;m. Belki de tek kelime söylemeden gözlerimi iskarpinlerine dikip oturaca&#;&#;m. Fakat gel. Hayat&#;m yaln&#;z kendime ait olsayd&#; gebermeyi çoktan tercih ederdim. Kendi ferdiyetimden, fizyolojimden, kafam&#;n deli hasta taraf&#;ndan öylesine nefret ediyorum. Fakat ya&#;amam laz&#;m. Beni affetmek için de&#;il, beni o&#;lumuz, k&#;z&#;m&#;z ve onlar gibi iyi namuslu insanlar&#;m&#;z için ya&#;atmak için gel ve bir daha da yaln&#;z b&#;rakma. Eteklerinden öperim."

Piraye’ye yazd&#;&#;&#; mektuplardan cevap alamayan Naz&#;m Hikmet bu sefer de Piraye’nin o&#;lu Mehmet’e onlar&#; bar&#;&#;t&#;rmas&#; için mektuplar yazmaya ba&#;lad&#;. Piraye ile art&#;k bir araya gelemeyece&#;ini anlayan Naz&#;m, açl&#;k grevine ba&#;lar ve sa&#;l&#;&#;&#;n&#;n kötüye gitmesiyle hastaneye yat&#;r&#;l&#;r.

Özel bir afla hapishaneden ç&#;kaca&#;&#;na olan inanc&#;n&#; tekrar kazanan Naz&#;m, Münevver ile görü&#;meye ba&#;lae. Piraye ise Naz&#;m'&#; ziyarete gelir. Bu s&#;rada kap&#; aç&#;l&#;r ve içeriye Münevver girer. Naz&#;m'&#;n a&#;&#;k oldu&#;u kad&#;n&#;n Münevver oldu&#;unu anlayan Piraye, apar topar hastaneyi terk eder. Bu Naz&#;m'&#;n k&#;z&#;l saçl&#; Piraye'yi son görü&#;ü olur.

ANASAYFAYA DÖNMEK &#;Ç&#;N TIKLAYINIZ

Piraye İçin Yazılmış : Saat Şiirleri / Nazım Hikmet


Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken

Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti :
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım

Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken


20 Eylül

Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar


21 Eylül

Oğlumuz hasta,
babası hapiste,
senin yorgun ellerinde ağır başın,
dünyanın hali gibi halimiz

İnsanlar, daha güzel günlere insanları taşır,
oğlumuz iyileşir,
babası çıkar hapisten,
güler senin altın gözlerinin içi,
dünyanın hali gibi halimiz


22 Eylül

Kitap okurum :
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim :
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim :
karşımda sen oturursun,
çalışırım :
karşımda sen.
Sen ki, her yerde «hâzırı nâzır»ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin :
sen benim sekiz yıldır dul karımsın


23 Eylül

O şimdi ne yapıyor
şu anda şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
&#; hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi!&#;

O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
&#; her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!&#;
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?


24 Eylül

En güzel deniz :
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk :
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz :
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylememiş olduğum sözdür


25 Eylül

Saat
Meydan yerinde kampana vurdu,
nerdeyse koğuşların kapıları kapanır.
Bu sefer hapislik uzun sürdü biraz :
8 yıl
Yaşamak : ümitli bir iştir, sevgilim,
yaşamak :
seni sevmek gibi ciddî bir iştir


26 Eylül

Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar :
beni duvarların içinde,
seni duvarların dışında.

Ufak iş bizimkisi.
Asıl en kötüsü :
bilerek, bilmeyerek
hapisaneyi insanın kendi içinde taşıması
İnsanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye lâyık


30 Eylül

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum


1 Ekim

Dağın üstünde :
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın üstünde.
Bugün de :
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı :
gecesefaları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı


2 Ekim

Rüzgâr akar gider,
aynı kiraz dalı bir kere bile sallanmaz aynı rüzgârla.
Ağaçta kuşlar cıvıldaşır :
kanatlar uçmak ister.
Kapı kapalı :
zorlayıp açmak ister.
Ben seni isterim :
senin gibi güzel,
dost
ve sevgili olsun hayat
Biliyorum henüz bitmedi
sefaletin ziyafeti
Bitecek fakat


5 Ekim

Ä°kimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğrettiler :
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.

Ä°kimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz :
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi


6 Ekim

Bulutlar geçiyor : haberlerle yüklü, ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda
uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir : &#; «P î r â y e ,
P î r â y e !» &#; diye


7 Ekim

İnsan çığlıkları geçti geceleyin açık denizleri
rüzgâr-
-larla.
Dolaşmak tehlikeli hâlâ
geceleyin açık denizleri

Altı yıldır sürülmedi bu tarla,
duruyor olduğu gibi tank paletlerinin izleri.
Tank paletlerinin izleri
kapanır bu kış karla.

Ah, gözümün nuru, gözümün nuru,
yine yalan söylüyor antenler :
alın teri tacirleri kapatabilsin diye defteri yüzde yüz kârla.
Fakat Ezrailin sofrasından dönenler
döndüler verilmiş kararlarla


8 Ekim

Çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
Bir bakıyorsun ki
ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü
sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün.
Ve beni çileden çıkartıyor büsbütün
kendime karşı duyduğum nefret
ve merhamet

Çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
Yine her seferki gibi haksızım.
Sebep yok,
olması da imkânsız.
Bu yaptığım iş ayıp
rezalet.
Fakat elimde değil
seni kıskanıyorum
beni affet


9 Ekim

Dün gece rüyama girdin :
dizimin dibinde oturuyormuşun.
Başını kaldırdın, kocaman, sarı gözlerini bana çevirdin.
Bir şeyler soruyormuşun.
Islak dudakların kapanıp açılıyor,
sesini duymuyorum ama.

Gecenin içinde bir yerlerde aydınlık bir haber gibi saat çalıyor.
Havada fısıltısı başsızlığın ve sonsuzluğun.
Kırmızı kafesinde, kanaryamın : «Memo»mun türküsü,
sürülmüş bir tarlada toprağı itip yükselen tohumların çıtırdısı
ve bir kalabalığın haklı ve muzaffer uğultusu geliyor kulağıma.
Senin ıslak dudakların hep öyle açılıp kapanıyor
sesini duymuyorum ama

Kahrederek uyandım.
Kitabın üstünde uyuyakalmışım meğer.
Düşünüyorum :
yoksa senin miydi bütün o sesler?


10 Ekim

Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedî madde gibi gözlerin :
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiçbir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan


18 Ekim

Kale kapısından çıkarken ölümle buluşmak üzre,
son defa dönüp baktığımızda şehre,
sevgilim, şu sözleri söyleyebileceğiz :
«&#; Pek de öyle güldürmedinse de yüzümüzü,
çalıştık gücümüzün yettiği kadar
seni bahtiyar
kılalım diye.
Devam ediyor bahtiyarlığa doğru gidişin,
devam ediyor hayat.
İçimiz rahat,
gönlümüzde hak edilmiş ekmeğine doymuşluk,
gözümüzde ışığından ayrılmanın kederi,
işte geldik gidiyoruz
şen olasın Halep şehri»


27 Ekim

Bir elmanın yarısı biz
yarısı bu koskoca dünya.
Bir elmanın yarısı biz
yarısı insanlarımız.
Bir elmanın yarısı sen
yarısı ben
ikimiz


28 Ekim

Itır saksısında artan koku,
denizlerde uğultular
ve işte dolgun bulutları ve akıllı toprağıyla sonbahar

Sevgilim,
yaş kemâlini buldu.
Bana öyle gelir ki
belki bin yıllık bir ömrün macerası geçti başımızdan.
Ama biz hâlâ
güneşin altında el ele yalnayak koşan
hayran gözlü çocuklarız


5 Kasım

Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saçlarını güneşte kurut :
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar
Sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar


8 Kasım

Uzaktaki şehrimin damları üzerinden
ve Marmara denizinin dibinden geçip
sonbahar topraklarını aşarak
olgun ve ıslak
geldi sesin.
Bu, üç dakikalık bir zamandı.
Sonra, telefon simsiyah kapandı


12 Kasım

Damardan boşanan kan gibi ılık ve uğultulu
son lodoslar esmeye başladı.
Havayı dinliyorum :
nabız yavaşladı.
Uludağda, zirvede kar
ve Kirezli-yaylada şahane ve şipşirin yatmış uykudadır
kırmızı kestane yapraklarının üstünde ayılar.
Ovada kavaklar soyunuyor.
İpekböceği tohumları kışlaklarına gitti gidecek,
sonbahar bitti bitecek,
nerdeyse girecek gebe-uykularına toprak.
Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz :
büyük öfkemizin içinde
ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak


13 Kasım

Tarif kabul etmez, &#; diyorlar, &#; Ä°stanbulun sefaleti,
milleti, &#; diyorlar, &#; kırıp geçirdi açlık,
verem illeti, &#; diyorlar, &#; diz boyu.
Şu kadarcık kız çocuklarını, &#; diyorlar, &#;
yangın yerlerinde, sinema localarında

. . . . .
. . . . . . . . .

Kara haberler geliyor uzaktaki şehrimden :
namuslu, çalışkan, fakir insanların şehri &#;
sahici Ä°stanbulum,
sevgilim, senin mekânın olan
ve nereye sürülsem, hangi hapiste yatsam
sırtımda, torbamın içinde götürdüğüm
ve evlât acısı gibi yüreğimde,
senin hayalin gibi gözlerimde taşıdığım şehir


20 Kasım

Saksılarda hâlâ tek tük karanfil bulunursa da
ovada güz nadasları yapıldı çoktan,
tohum saçılıyor.
Ve zeytin devşirilmekte.
Bir yandan kışa girilmekte,
bir yandan bahar fidelerine yer açılıyor.
Bense hasretinle dolu
ve büyük yolculukların sabırsızlığıyla yüklü
yatıyorum demirli bir şilep gibi Bursada


yılı Aralık ayının dördü

İlk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
giyin, kuşan,
benze bahar ağaçlarına
Hapisten
mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
ne münasebet,
böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nâzım Hikmetin
kadını


5 Aralık

Delindi sintine,
esirler parçalamakta pırangaları.
Yıldız-poyrazdır esen,
tekneyi kayaların üstüne atacak.
Bu dünya, bu korsan gemisi batacaktır,
taş çatlasa batacak.
Ve senin alnın gibi hür, ferah ve ümitli bir âlem
kuracağız Pirâyem


6 Aralık

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
&#; çürüyen diş, dökülen et &#;,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet


7 Aralık

Bursada havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir-köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman


12 Aralık

Ağaçlar ovada son bir gayretle pırıldamakta :
pul pul altın
bakır
tunç ve tahta
Öküzlerin ayakları yaş toprağa gömülüyor yumuşacık.
Ve dağlar dumana batık
kurşunî, sırılsıklam
Tamam,
sonbahar belki bugün bitti artık.
Yaban kazları hızla gelip geçti demin
herhal İznik gölüne gidiyorlar.
Havada serin
havada is kokusu gibi bir şey :
havada kar kokusu var

Şimdi dışarda olmak,
dörtnala sürmek dağlara doğru atı.
«&#; Ata binmesini de bilmezsin,» &#;- diyeceksin ama
şakayı bırak ve kıskanma,
yeni bir huy edindim hapiste :
seni sevdiğim kadar değilse de
hemen hemen ona yakın seviyorum tabiatı
Ve ikiniz de uzaktasınız


13 Aralık

Gece kar birdenbire bastırmış.
Bembeyaz dallardan dağılan kargalarla başladı sabah.
Göz alabildiğine Bursa ovasında kış :
başsızlık ve sonsuzluk geliyor akla.
Sevgilim,
değişti mevsim
çekişen gelişmelerden sonra bir sıçramakla.
Ve karın altında mağrur
hamarat
sürüp gidiyor hayat


14 Aralık

Hay aksi lânet, fena bastırdı kış
Sen ve namuslu Ä°stanbulum ne haldesiniz kim bilir?
Kömürün var mı?
Odun alabildin mi?
Camların kıyısına gazete kâadı yapıştır.
Gece erkenden yatağa gir.
Evde de satılacak bir şey kalmamıştır.
Yarı aç, yarı tok üşümek :
dünyada, memleketimizde ve şehrimizde
bu işte de çoğunluk bizde

Nazım Hikmet
Milli Kütüphane Web Sitesi, Adam Yayınları


Nazım Hikmet'ten Piraye İçin Saat Şiirleri
seafoodplus.info?num=
Bülent Aslan tarafından, 26/08/ tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.