Nebe Suresi Abdullah Altun

Abdullah ALTUN Nebe (Amme) Suresi

NEBE-1 : Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar?
NEBE Anin nebeil azîm(azîmi).
Büyük haberden.
NEBE-3 : Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler.
NEBE-4 : Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler.
NEBE-5 : Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında bilecekler.
NEBE E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Arzı döşek kılmadık mı?
NEBE Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)
NEBE-8 : Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.
NEBE Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık.
NEBE : Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi libas (örtü) kıldık.
NEBE Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.
NEBE : Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik.
NEBE Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.
NEBE : Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik.
NEBE : Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye.
NEBE : Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).
NEBE İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti.
NEBE : Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz.
NEBE : Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.
NEBE : Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.
NEBE İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.
NEBE Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
NEBE Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.
NEBE : Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar.
NEBE ): İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.
NEBE : Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza (karşılık) olarak.
NEBE İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı.
NEBE : Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.
NEBE : Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik).
NEBE : Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız.
NEBE : İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.
NEBE Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.