neslihan altan / Sobiad Atıf Dizini - Anasayfa

Neslihan Altan

neslihan altan

Günün Popüler Sanatçıları

Eylül Tumbar

1

Özge Özacar

2

Gabriel Guevara

3

Tüm Popüler Sanatçılar

En Popüler Fragmanlar

Büyük Kaçış Fragman

Culpa mía Altyazılı Fragman

Culpa mía Altyazılı Fragman
365 Gün Fragman

Haile: Bir Aile Kâbusu Fragman

Haile: Bir Aile Kâbusu Fragman

Hızlı ve Öfkeli 10 Teaser

Hızlı ve Öfkeli 10 Teaser

Spider-Man: Across The Spider-Verse (Part One) Dublajlı İlk Görüntüler

Spider-Man: Across The Spider-Verse (Part One) Dublajlı İlk Görüntüler
Yeni çıkan tüm fragmanlar

2019’dan beri geride bırakacağımız yılın muhasebesini yapıyorum. Her yıl daha kötü oluyor. Belki yapmamalıyım. Yılların şomu benim belki de.

Yine de yapacağım. Öncelikle de beni yazmadığım zamanlarda yazmaya teşvik eden kıymetli öğrencim Tolga için. Ne zaman yazılarımın arası açılır, o zaman Tolgacığım yoklar beni. “Hadi hocam, bekliyoruz” der. Kim bekliyorsa, sağolsun zarif çocuk işte. Beni hareketlendirir bu şekilde.

Bu yıl da tatsız tuzsuz, pandemizede, ekonomizede, kültürzede olarak geçiyoruz bir sonraki seviyeye. İyi geldik ama. Kutlarım hepimizi. Tek canımızla iyi direndik olanlara. Direnmek buysa tabii. Dayanmak belki de. Dayandık gibi sanki. Hala burada olduğumuza göre.

Erman Çağlar, O Sırada isimli kitabında bu sürekli “gelişen” bazı kadınları betimlerken 47.5 yaşına gelmişsin, hala ne gelişmesi gibi beni çokça güldüren bir saptamada bulunmuş. Cidden yahu? Artık gelişmiş olmak gerekmez mi? Ben de 47.5 gibi bir şeyim. Daha da gelişmiyorsam, bence bu bahsi kapatayım artık. Yazarımızın kastettiği “gelişim” çok farklı tabii. Kendisi benim gelişmeme mani olmaz zannımca.

Hazır kitaptan söz açmışken devam edeyim. Bu yıl hedeflediğim kitap sayısını tutturdum. Bazımız için bu kadar nicel odaklı olmak yanlış olabilir. Olabilir yani. Diyeceğim o kadar. Ben severim somut hedeflerle hareket etmeyi. Öyle bir tek huzurum olsunculardan değilim.

Kimse sormamış olsa da ben bu yıl beni etkilemiş olan kitaplardan bahsetmek istiyorum.

The Heart is a Lonely Hunter (Carson McCullers) Romanın ismine bakın her şeyden önce. (Bir şiire ithafen öyle ama şimdi hatırlamıyorum. Güzel şiirdi, onu hatırlıyorum) Melodisi ve metaforuyla beni yıllardır kendine çeken esere anca hazırlanabildim. Hakkını vermem gerekiyordu çünkü ve bu yıllar içinde Amerikan Güneyinden çıkan bir çok eseri okuma ve değerlendirme şansım oldu. Southern Gothic çok ilgimi çeken janrlardan biridir. Flannery O’Connor’ın acımasızlık, suçluluk, ırkçılık, yoksulluk ve güneyin kendisiyle dopdolu hikayelerinden sonra beni en etkileyen ses de McCullers’ınki oldu. Dilsiz John Singer’ı tüm karakterlerinin ortasına yerleştirerek hepsine bir ses verdiği romanda ana tema yalnızlık. Yalnızlığa eşlikçiler ise yoksulluk, ırkçılık, işçi sınıfının günlük ve evladiyelik ızdırabı.

John Singer karakteri bana Yeats’in “The Second Coming” şiirindeki the center’ı çağrıştırdı. Romanda herkes bir “second coming”, bir diriliş hikayesi peşinde. Bu hikayelerin ortasında da Singer var. Karakterin dilsiz oluşu kendisine ayrı bir katman daha ekliyor. Romanın sonunda Singer bir muamma olarak kalıyor. Spoiler vermek istemiyorum okumamış olanlara. O yüzden burada bitireceğim. Bu romanı 23 yaşında yayımlamış olan McCullers’a hayranlıktan başka besleyebileceğim bir hissim yok. Dilinin zenginliği, güney dokunuşları ve çarpıcı anlatımıyla mutlaka deneyimlenmesi gereken bir roman.

Sevgili Arsız Ölüm (Latife Tekin) Latife Tekin’e aşık oldum desem abartmış olmam. Bir dil cambazı, bir diyalekt ajanı, bir yerel sihirbaz! Okurken saf saf kendisini Jeanette Winterson’la benzeştirirken buldum kendimi. Bunun sebebi de her ikisinin de büyülü gerçekçilik janrının ögelerini büyük bir ustalıkla eserlerine yedirmeleriydi. Kitabı bitirip de kitapla ilgili araştırma yapmaya giriştiğimde bu tespitimin doğru olduğunu gördüm ve kendimle de gururlandım doğrusu. Biz edebiyata hem okullu hem de alaylı olarak boşuna mı gönül verdik? (Cıvımasam olmaz)

Dirmit karakterinin Tekin’den oto biyografik unsurlar taşıması da kitabın kalbimi kırdığı yerden bir daha kırmasına sebep oldu. Acı, acı, acı, batıl, batıl, batıl, sevgi, aile kavramının yok edici gücü, hoyratlık, memleket, toprak, yoksulluk, kentlileşememe, aidiyet, masallar, cinler, periler ve daha neler neler. Okurken ne ağladım, ne bağırdım ayy! Güldüm de epey aslında. O Dirmit’e ne kadar çok sarılmak istedim. Ne çok öpmek istedim gözyaşlarının süzüldüğü yanaklarını. Kendi kızımmış gibi içim titredi.

A Manual for Cleaning Women (Lucia Berlin) Yok böyle bir öykücü. Benim gözümde William S. Burroughs’un ondan daha yetenekli dişi versiyonu. (Öykücü olmadığını biliyorum. Sakın ha sakın) Elmayla armut mu kıyaslıyorum ben? N’apıyorum? Hangi tür feministleri kızdıracak bir laf ettim acaba? Ben bıraktığımda 3-4 dalga olan feminizm, bugün bir baktım, 8 türe ayrılmış da o bakımdan tedirginim. Biri bir laf edecek, ben de entellektüel çizgimden taşım taşım taşacağım, iyi bitmeyecek sonra. Bak, durduk yere gerdim kendimi. Keşke şu an laf etse biri.

Neyse. Oldukça otobiyografik olan bu öykü kitabında, Lucia Berlin denilen sonsuz yetenekli ve dünya güzeli kadın alkolizm eşliğinde deneyimlediği aşkları, trajik ve insanda nefret uyandıran aile ilişkilerini, yaşadığı tacizleri, yaptığı işleri, ve gözlemlediği skandal ölçeğindeki olayları bizlerle paylaşıyor. Kendisi bir çok açıdan geleneksel olan her şeyin karşısında durmuş, en fazla da kendini hırpalamış marjinal bir kişilik. Berlin’in tüm kaotik ve karmaşık yapısının aksine dili çırılçıplak ve apaçık. “A keen eye for observation” ifadesi kendisi için yazılmış sanki. Vurucu saptamaları, insanın ruhunu deliyor. O kadar da uğraşmadan yazmış gibi geliyor ki kulağa öyküleri. İnsan hey yavrum hey diyor. Niye böyle diyor insan? Bilmiyorum.

En ama en sevdiğim kitaptı kendisi bu yıl. Keşfettiğime en mutlu olduğum yazar. Canım Lucia Berlin’im.

No one is Talking about This (Patricia Lockwood) Dilin tutulsun Patricia. Galya jimnastikte yine diğer çocukların yaptıklarını yapmazken, seni okuyayım dedim ve ağla ağla, jimnastik annelerine rezil oldum. Galya arada yorulup hareketleri yapmıyor diye ağlıyorum sanmış olabilirler. İster yapar, ister yapmaz. 120 cm olabilir ama o daha 4 yaşında. Ne ağlayacağım? Gurur duyarım.

Bu kadın o kadar komik, o kadar üstün bir mizahçı ki, o yüzden kitaplarında bir an sesli kahkaha atarken hemen bir sonraki satırda, suratınıza ateş edilmiş gibi olmak – çünkü nasıl yapıyorsa yapıyor ve komik bir anı aynı şiddette trajik bir ana bağlayıveriyor- insanı ziyadesiyle şaşırtıyor. İki kitabını okudum, ikisinde de bunu öyle bir yaptı ki, kurşunun nereden geldiğini anlayamadım. Yıkıldım. Her iki kitabında da kişisel ve ailevi trajedilere yer verdiği için insan iyice lime lime oluyor. Ama bunu yaparken, hiçbir şekilde sulandırmıyor, “Ağlayın ulan, bak ben şimdi size ne edicem” gibi sinsi bir duygu vampirliği yok. Anlatmak için anlatıyor sanki. (Tamamen yanlış anlamışım meğer. Yılık yılık “bu binim girçiğim” derim, olur biter. Demem tabii. Hiç mi tanımadınız? Yanlış yapmışım derim. Bana yakışan kraliçe hareket budur)

Sözün özü, Patricia’yı bana tanıtan biricik Başak arkadaşıma buradan teşekkürlerimi yollarken, kitap bahsini de kapatıyorum.

İnsan baabında bu yıl pek bir okuduğum olmadı. Eski tanıdıklarımdan yeniden tanımaya başladıklarım oldu. Mutluyum. Güzel insan, iyi insan lazım. Geçmez başka türlü. Bu yazıda yirmi kere insan demiş miyimdir?

Ghosting artist olarak yine yaptım yapacağımı. Az bile yaptım bence de. Neyse.

Başka ne yaptım? Bir sürü sertifika aldım, ek bir takım işler yaptım, çokça turşu kurdum, çok yemek yaptım, gingerbread cookie üstadı oldum. Spora döndüm, çiçek büyüttüm, annelikte bir level atladıysam atladım, ondan pek emin değilim. İyi bir sürü film izledim. Dedikodu yaptım, birileriyle kavga ettim, kilo aldım, kilo verdim, çok iyi espriler yaptım, bazen de yapamadım. Herkesin hakkını verdim ama. Çok iyi ders işledim, bazen de öyle yaptığımı sandım.

Nasıl geçti bu yıl? Beyle.

2022, az efendi ol, çelebi ol, insaflı, şefkatli ol ya. Bizi iyileştir kollektif olarak. Ne olur ya. Lütfen.

Hadi bana eyvallah.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir