ortaokuldan liseye geçiş sınavı / Ortaöğretime Geçiş’e Sistem Dayanmıyor | yansieraslan

Ortaokuldan Liseye Geçiş Sınavı

ortaokuldan liseye geçiş sınavı

Ortaöğretime Geçiş’e Sistem Dayanmıyor

 

Yansı Eraslan

 

Özel Ege Lisesi Kurucu Temsilcisi

 

Liselere girişte uygulanan sınavlar değişiklik üstüne değişikliğe tabi tutuluyor.   yılına kadar Lise Giriş Sınavı (LGS), yılları arasında Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), yılları arasında Seviye Belirleme Sınavı (SBS) adını alan sistemin yeni adı TEOG; tam adıyla Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi.  Kısaltma ve telaffuz konusunda daha uygun bir örneğin neden bulunamadığına dair merakımızı not edip sınavların kısa bir tarihçesiyle devam edelim. 

 

yılına kadar liseye geçişte yalnızca ortaokul son sınıf -o günkü adıyla ilköğretim ikinci kademe son sınıf- öğrencileri sınava giriyordu. SBS ’de 6. ve 7. sınıflara uygulandı.  O yıl 8. sınıfların SBS’ye girmeme sebebi, son defa yapılan OKS ile öğrenci alınmasıydı.   ve yıllarında SBS’ye 6., 7. ve 8. sınıf öğrencileri girdi.  Kademeli olarak kaldırılan SBS’ye ’de 7. ve 8. sınıflar girerken ve ’te yalnızca 8. sınıf öğrencileri katıldı ve nihayet geçen yıl bu sınavın son defa uygulandığı duyuruldu. 

 

Aslında temel bir tartışmayla başlamakta yarar var.  Biz neden her uygulamaya “sistem” adı veriyoruz?  Karar alıcıların eğitimdeki her adımı veya parametreyi neden sistem olarak görme eğilimi var?  Sistemimiz o kadar çok ki.  Sınav sistemi, ortaöğretime geçiş sistemi, seçmeli ders sistemi, vb.  Eğitimde gerçekten bu kadar çok “sistem” var mı?  Yoksa her bileşeni veya unsuru sistemin kendisi mi zannediyoruz?  İnancımız o ki, karar vericiler her kararlarının çok önemli olduğunu, büyük bir fotoğrafla karşı karşıya olunduğunu, daima büyük işlerle iştigal ettiklerini düşündükleri veya toplumu inandırmak istedikleri için sürekli sistemle uğraşıyor mesajı vermeye çalışıyorlar.  Bu uğraş bir noktada pek çok kişiye “bizde sistem neden sürekli değişiyor?” sorusunu sorduruyor.  Bu nedenle sistemin bir öğesi değişince kendisinin değiştiği algısı oluşuyor. 

 

Bu tespitten sonra ilk savımızı dile getirelim:  Türkiye’de sık sık değişen, ortaöğretime geçiş sistemi değil, liseye geçişte uygulanan sınavlarda yapılan teknik düzenlemelerdir.  Fazla önemli olmayan ince ayarlar bütün sistem değişiyormuş gibi sunulmakta ve akıllar karışmaktadır.  Örneğin LGS, OKS ve ile ’te sadece 8. sınıf öğrencilerine yönelik yapılan SBS’ler birbirine çok yakın sınav uygulamalarıdır.  Bu sınavlarda bugün ortaokul 8. sınıf olarak adlandırdığımız gruptaki öğrenciler tek bir sınava alınmış, ham puanlara okul başarı puanları da katılarak liseye geçiş puanları hesaplanmış, ancak temel olarak büyük değişiklikler yapılmamıştır.  Buna soru adetleri, kapsamları ve sınav süreleri de dâhildir.  Hatta puan türlerinde isim değişikliğine bile gidilmemiş; sözgelimi hem LGS, hem OKS’de fen liselerini tercihte kullanılan puan türü fen puanı, diğer liseleri tercihte kullanılan puan türü toplam standart ağırlıklı puan olarak isimlendirilmiştir.  Millî Eğitim bürokrasisi, sıklıkla değişen bakanlara ciddi derecede mesai harcanarak oluşturulmuş büyük değişiklikler yapıldığı mesajı vermiş; öncelikle bakanlar, sonra da eğitim kamuoyu buna ikna olmuştur. 

 

İkinci önermemiz, sınava odaklı sistemler çok eleştiriliyor gibi görünmesine karşın, Millî Eğitim’in en üstündeki kişiden aile ve öğrencilere kadar neredeyse eğitimin hiç bir aktörünün sınavsızlığı düşünememesidir.  Sınav sonuçlarıyla öğrenci alan okul sayısının artırılması sınava giren öğrenci sayılarını da yükseltmekte ve bir noktadan sonra test anlayışı bağımlılık yapmaktadır.  Farklı bir boyutta da olsa sınav uygulamasının eğitim anlayışını ne hâle getirdiği, ABD’de yılında Rod Paige’in eğitim bakanlığı döneminde çıkarılan ve kısaca “No Child Left Behind” Yasası olarak bilinen kanunun yansımalarına göz atılarak anlaşılabilir.  Asgari düzeyde sınav yapılan, özellikle merkezi düzeyde sınavların yok denecek kadar az olduğu Amerikan ilk ve ortaöğretim modelinde, bu yasadan önce ve sonra eğitimin hangi yönleriyle ele alındığına bakılmasında yarar görüyoruz. 

 

Türkiye’de liseye geçiş sınav sonuçlarının açıklandığı basın toplantıları göz önüne getirildiğinde test bağımlılığının ve sınavseverliğin hangi noktalara geldiği  daha iyi anlaşılacaktır.  Millî Eğitim bakanının kalabalık bir kurmay heyetiyle medyanın karşısına çıkması, hangi puan türünde hangi öğrencilerin dereceye girdiğini açıklamasına varan detaylara dek pek çok konuya girmesi, televizyon kanallarının yayın akışını kesip bu toplantıyı canlı olarak vermesi, ülke genelinde dereceye giren öğrencilerin ve ailelerinin haberlerdeki baş karakterlere dönüştürülmesi eğitime ait normal refleksler değildir. 

 

Eğitim literatüründe de yer bulan U teorisinde, okul ve yaş duraklarının bu harfin güzergâhını izleyerek sol üstten önce aşağıya ve sonra tekrar sağ üste doğru hareket ettiğini görüyoruz.  Eğitime harcanan bedellerle alınan sonuçlara dikkat çeken bu teoride en büyük verimliliğin okul öncesi eğitim ve ilköğretimde, daha sonra ise yükseköğretim basamaklarında (lisans, yüksek lisans, doktora) görüldüğü iddia ediliyor.  Buna göre harfin alt çukurunda kalan ortaöğretim çağları bu verimliliğin en düşük olduğu dönem olarak hafızalarda yer ediyor.  İhtimal ki bunun bir yansıması ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Binyıl Kalkınma Hedefleri arasında yer alan “herkes için evrensel ilköğretimi sağlamak” çabasının da sonucu olarak Türkiye’nin uzun yıllardır eğitim radarında yer alan iki konu ilköğretimde okullaşma ve yükseköğretime geçiş oldu.  Bunun sonucunda -siyasi bir meseleye dönüşen katsayı ve imam hatip liseleri konuları bir kenara bırakılacak olursa- ortaöğretim, eğitim politikalarının şekillenmesinde öncelik listesinin üstünde fazla yer bulamadı. 

 

Bugün adına Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi denilen ve aslında büyük bir sistemin ara basamağındaki sınav uygulaması olarak görülmesi gereken TEOG, ortaöğretimde yılların ihmal edilmişliğine karşı keşfedilmiş yeni bir pansuman olup yakın bir gelecekte yeniden makyajlanacak olması ihtimal dâhilindedir.  Aynen üç yıla yayılan SBS uygulamasının henüz ilk günlerinde çok yakın bir gelecekte değişikliğe uğrayacağını iddia ettiğimiz (ve üzülerek gerçekleştiğini gördüğümüz) üzere bugün TEOG’un da revize edileceğini düşünüyoruz.  Kısa ve öz gerekçemiz, yeni uygulamanın ortaöğretimin temel problemlerini çözmeyi hedeflemeyen, sınav uygulamasının kıyafet değiştirmiş hâli olmasıdır. 

 

Türkiye Özel Okullar Birliği’nin yılında düzenlediği ve bakanlık bürokrasisinin üst düzeyde katılım gösterdiği “Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi ve Özel Okullar” başlıklı sempozyumda verdiğimiz konferansta dikkat çektiğimiz bazı hususlara burada yer vermekte yarar görüyoruz.  Anadolu liseleri, ’li yılların ortalarında Türk Millî Eğitim sistemine dâhil edilen yenilikçi bir anlayışın sonucuydu.  Bu okullarda uzun yıllar boyunca çok sayıda nitelikli beyin yetişmiş; bu kişiler devlet yaşamından iş hayatına, medyadan akademik dünyaya çeşitli alanlarda ülkeye ve insanlığa hizmet eden insanlar mezun etmiştir.  Bu durum ’li yılların ortasına kadar devam etmiş; o yıllardan başlamak üzere bu okulların kısıtlı kontenjan sayısının, artan nüfusun nitelikli eğitim taleplerine karşılık verememesi nedeniyle yapısal hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmadan sayılarının artırılması yönüne gidilmiştir. 

 

Ortaöğretimdeki niteliği artırmakta zorlanan Millî Eğitim Bakanlığı, isim değiştirmekten başka bir şey yapmadan açtığı anadolu liseleriyle ilk ve en büyük yanlışı yapmış, bunu otuz yıldan bu yana ısrarla sürdürmüş ve kurduğu sağlıklı bir sisteme kendi elleriyle son vermiştir.  Az sayıdaki kaliteli okulun varlığı kimi çevrelerde sadece seçkin bir zümrenin bu okullara gidebildiği yanılsamasını ortaya çıkarmış, nüfusun kalan kısmının da kaliteyi hak ettiği görüşünden hareketle yavaş yavaş sıradan okullar anadolu lisesi adını almaya başlamıştır.  Böylece “vasat”ı seven toplumsal anlayışımız bir kez daha baskın çıkmış, niteliği artıramadığımız gibi kaliteli ancak az sayıdaki okul da vasatlaşmıştır.  Yeni açılan üniversitelere az sayıdaki iyi üniversitenin adını vererek yükseköğretimde kaliteyi artırabileceğimiz iddiası ne kadar dayanaksızsa bu yol ortaöğretimde izlenmiştir.  Özetle temel sorun anadolu veya fen lisesi meselesi değil, adı ne olursa olsun kaliteli okullar oluşturamamak ve ortaöğretime nitelik kazandıramamaktır. 

 

Beş yıl önceki konuşmamızda, okul adında ‘anadolu’ veya ‘fen’ kelimesi yoksa gidilmez anlayışının eğitimi sakatladığını ve tüm öğrencileri sınava yönelttiğini dile getirirken bakanlık verilerine göre ülke genelinde anadolu lisesi, 82 fen lisesi ve anadolu öğretmen lisesi olduğuna dikkat çekmiştik.  Bunun durma noktasının neresi olduğunu sormuş ve tüm okullara anadolu lisesi diyerek son noktayı koyacağımız bir yere doğru gittiğimizi dile getirmiştik.  Ne yazık ki Türk ortaöğretimi sadece beş yıl sonra bu noktaya gelmiş; geride kalan öğretim yılında anadolu lisesi sayısı ’ye, fen lisesi sayısı ’e, sistemin yeni ürünü olan sosyal bilimler lisesi sayısı 32’ye ve anadolu öğretmen lisesi sayısı da ’a ulaşmıştır.  Bu sayılara özel fen ve anadolu liseleri dâhil olmayıp bu okulların da hemen hemen tümüne sınavla girilebilmektedir.  Kısaca artık ülkedeki bütün öğrenciler sınava girmek durumundadır.  Nitekim yapılacak sınav sonunda öğrencilerin derslerinden alacakları bir yazılı notu da belirlenmiş olacağı için TEOG sistemi uyarınca sınav başvurusu bile kaldırılmış ve sınav böylece otomatiğe bağlanmıştır.  Yazımızın girişinde ortaöğretime geçişin sınavsız düşünülememesini ortaya koyarken ne demek istediğimiz böylece daha iyi anlaşılacaktır.  Bir soru üzerinde herkesin düşünmesinde yarar var:  Okulların büyük bir kısmına sınavla öğrenci almaya daha ne kadar devam edeceğiz? 

 

Dile getirdiğimiz diğer husus okullara yerleştirmede kullanılan metoda yöneliktir; ancak bunun ortaöğretime geçiş sisteminin kendisine değil sınavın türevine, kısaca sınavla üretilmiş sürece yönelik bir önerme olduğunun altını çizmek gerekir.  Liselere yerleştirmede yapılan en büyük yanlış, öğrencilere aynı anda pek çok okula kayıt yapma hakkının tanınmasıdır.  Bakanlık, ilginç bir şekilde “karmaşık olan iyidir” anlayışındadır.  Yükseköğretime geçişte 40 yıla yakın bir süreden bu yana uygulanan, “öğrencinin ancak yerleştiği üniversite ve bölüme gidebileceği” yöntemi işe yarar bir şekilde ortadayken liseye geçişte okullar açılana kadar ve hatta açıldıktan sonra neden yerleştirme yapıldığı ve bir öğrencinin beş-altı okula birden aynı anda kayıt yapabilmesine nasıl izin verildiği soruları yıllardan bu yana yanıtsızdır.  Bir üniversitenin ilgili bölümünü kazanmış gözüken öğrencilerin kaç tanesinin gerçekten o bölüme geleceğinin üniversitelerin açıldığı hafta bile bilinememesinin nasıl bir görüntü olacağını herkesin düşünmesinde yarar var; çünkü liselere geçişte şu anda var olan uygulama tam da budur.  Bir okula kayıt yapan öğrenci, eskiden olduğu gibi diploma da getirmediğinden aynı anda pek çok yere kayıt yapabilmektedir.  Bu nedenle resmî fen ve anadolu liselerinin kontenjanları daima boş kalırken özel okullar da hangi öğrencinin gerçekten kendilerine gelip gelmeyeceğini bilmemekte, kontenjanlarını ayarlayamamakta, öğretmen ve şube sayısı ile yıllık öğretim programlarını düzenlemekte zorluk çekmektedir. 

 

Basit bir yöntemle, ÖSYM’nin neredeyse hatasız işleyen öğrenci yerleştirme metoduyla bu sorunun çözülebileceğini uzun zamandır dile getiriyoruz.  Buna göre bir öğrenci sadece sınav sonrasında yerleştiği okula kayıt yaptırabilmeli ve bir okula yerleşen öğrenciye sınavla gidilebilen başka bir okula kayıt hakkı verilmemelidir.  ÖSYM’nin bu konuda uyguladığı yaptırım -haklı olarak- o kadar keskindir ki, yerleştiği üniversiteye gitmeyen öğrenciye o yıl başka bir bölüme yerleşme hakkı verilmediği gibi takip eden yıl da katsayısı düşmektedir.  Bu ikili müeyyide sayesinde üniversite kayıtlarında hiçbir karışıklık meydana gelmemektedir.  Bunu liseye geçiş için düşündüğümüzde öğrenci sınavla yerleştiği okula kayıt yapmadığı takdirde kendisine sadece meslek liselerine veya açık liseye devam etme hakkı tanınabilir.  Böylece resmî fen veya anadolu liselerinde dolmayan kontenjan probleminin hemen hemen sıfırlanacağını, özel okulları kazanan öğrencilerin de o kurumlara devamının sağlanacağını öngörüyoruz.  Özel ve resmî okulları aynı yerleştirme sisteminde ele alan bu tavsiyenin çok özgün olduğunu da sanmıyoruz; çünkü ücretli vakıf üniversiteleriyle devlet üniversiteleri yıllardır birleştirilmiş bir yerleştirme işlemiyle öğrenci almaktadır. 

 

Yıllardan bu yana liseye geçişte uygulanan sınavların sonundaki S harfinin (LGS, OKS, SBS) değişmesinden başka bir iş yapılmadığını söylerken ve “SBS gider, sonu S ile biten başka bir sınav gelir” derken tam da bugünlerde olanları kastediyorduk.  Ancak teslim edelim ki, içinde sınav değil üstelik sınavlar bulunan bir uygulamayı bakanlığın bu kez S’siz bir şekilde ve TEOG adıyla takdim ederek daha profesyonel bir iletişim yöntemi uygulayacağını hesaba katmamıştık.  Bugün tüm genel liseler artık anadolu lisesine dönüştürülmüş olup, pek çoğu sıradan olan bu okulların tamamına sınavla girilebilmektedir.  Bakanlığın tezine göre parçadan bütüne gitmek, başka deyişle kaliteli olan az sayıdaki okuldan bütünsel kaliteye ulaşmak mümkün olmayınca tüm okulları -eskiden- başarılı olanların adıyla çağırmak kaliteyi getirecektir.  Bu maya otuz yıldır tutmamıştır.  Bundan sonra da tutmayacaktır.

 

 

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, geçtiğimiz tarihte katıldığı bir canlı yayın programında LGS sınav tarihlerini açıkladı. Geçtiğimiz dönem pandemi sebebiyle ortaokul 8. sınıf öğrencilerinin sınav başvuruları otomatik olarak gerçekleştirilmişti. Bu yıl sınava başvuru yapmaya hazırlanan milyonlarca öğrenci başvuruların ne zaman ve nasıl yapılacağını araştırmaya koyuldu. Liselere Geçiş sınavı birinci oturumunda sözel alandan öğrencilere Türkçe, Inkılap Tarihi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil derslerinden toplam 50 soru sorulacak. İkinci oturum olan sayısal alandan ise Matematik ve Fen Bilimleri derslerinden 40 soru yöneltilecek. Peki LGS sınavı ne zaman yapılacak? İşte MEB tarafından açıklanan sınav takvimi

LGS Sınavı 5 Haziran'da Düzenlenecek!

Milli Eğitim Bakanlığının yayınladığı takvime göre Liselere Geçiş Sınavı olarak da bilinen LGS sınavı 5 Haziran tarihinde düzenlenecek. Henüz sınavın başvuru yöntemine ilişkin Bakanlıktan resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak geçtiğimiz sene LGS başvuruları e-Okul sistemi üzerinden otomatik olarak yapılmıştı. yılında benzer şekilde başvuruların internet üzerinden yenilenmesi bekleniyor. Başvuru işlemlerine ilişkin detaylar LGS başvuru kılavuzunun yayınlanması ile birlikte belli olacak.

 LGS s&#x;nav tarihi

LGS Sınavında Kaç Soru Sorulacak?

MEB tarafından organize edilen LGS sınavları sayısal ve sözel olmak üzere 2 oturumda sınavlara katılıyor. Birinci oturum olan sözel sınavda adaylara Türkçe dersinden 20, T.C. Inkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Yabancı Dil derslerinden 10'ar soru olmak üzere toplam 50 soru yöneltiliyor.

soru say&#x;s&#x;

İkinci oturum olan sayısal alanda Matematik ve Fen Bilimleri derslerinden 20'şer soru olmak üzere adaylara toplam 40 soru yöneltiliyor. Sözel alanda 50 soru için 75 dakika, sayısal alanda 40 soru için 80 dakika sınav süresi veriliyor.

LGS Sınavları Okullarda Mı Düzenlenecek?

Öğrencilerin sınava katılacakları salon, sıra numarası ve sınıf gibi bilgiler sınav giriş belgesinin yayınlanması ile birlikte belli olacak. Öğrenciler yılında kendi eğitim aldıkları ortaokullarda sınavlara katılmışlardı. Bu yılda benzer şekilde öğrenciler eğitim aldıkları sınıflarda LGS sınavlarına katılacaklar. Öğrenciler hangi sınıfta hangi sırada sınava katılacakları e-Okul VBS üzerinde bulunan sınav giriş belgesi üzerinden öğrenebilirler. Sınav giriş belgeleri sınavdan 1 hafta önce adayların erişimine açılıyor.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS), eğitim-öğretim yılından itibaren yapılmaktadır. Bu yazımızda Liselere Geçiş Sistemi tarihi konusunu inceledik.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS), Millî Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim öğretim yılından itibaren her yıl yapılan ilköğretimden ortaöğretime geçiş sınavı sistemidir. Bu yazımızda geçmişten günümüze ortaöğretime geçiş sınavları ve sistemleri hakkında bilgilere yer verdik. Ayrıca liselere geçiş sistemi üzerinde yapılan değişikliklerin amaçlarını inceledik. İşte tüm ayrıntılarıyla Liselere Geçiş Sistemi tarihi;

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

Liselere Geçiş Sistemi Tarihi

  • Liselere Geçiş Sınavı (LGS)
  • Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS)
  • Seviye Belirleme Sınavı (SBS) 
  • Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) 
  • Liselere Geçiş Sistemi (LGS) 

Geçmişten Günümüze Ortaöğretime Geçiş Sınavları ve Sistemleri

Ülkemizde, geçmişten günümüze sırasıyla LGS, OKS, SBS, TEOG ve yeniden LGS olmak üzere birçok merkezi ortaöğretime geçiş sınavı uygulanmıştır. Her ne kadar her biri, bir öncekinden daha farklı olsa da aslında çoğu sınav sistemi, aynı amaçlar ve hedefler doğrultusunda oluşturulmuştur. İlk kez merkezi olarak ortaöğretime geçiş sınavı uygulandığından beri Türkiye ve Millî Eğitim Bakanlığı bu sınav sistemini geliştirmeye çalışmıştır. Her ne kadar sistem geçtiğimiz son 20 yılda birçok kez geliştirilmiş ve değiştirilmiş olsa da optimum sisteme hala ulaşamadık. Bu yazımızda geçmişten günümüze yapılan merkezi sınav sistemlerinin detayları verilmiş ve yeni sınav sistemlerinin hedefleri gibi birkaç farklı konu üzerinde durulmuştur.

Liselere Geçiş Sınavı (LGS) Nedir?

Liselere Geçiş Sınavı ya da kısaltılmış hali ile LGS, Türkiye’de uygulanan ilk tamamen merkezi sistemdir. LGS ilk kez eğitim ve öğretim yılında uygulanmaya başlanmıştır. Sınav sekizinci sınıfın sonunda yapılmıştır. Yıl sonu puan ortalaması dikkate alınmamıştır. Liselere Geçiş Sınavı, eğitim ve öğretim yılında son kez yapılmıştır. Yerini Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı almıştır.

Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) Nedir?

Orta Öğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı ya da kısaltılmış hali ile OKS, LGS’nin yerine geçmiş sistemin adıdır. OKS ilk kez eğitim ve öğretim yılında uygulanmaya başlanmıştır. Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı, eğitim ve öğretim yılında son kez yapılmıştır. Yerini Seviye Belirleme Sınavı (SBS) almıştır.

Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı yani OKS’ye giren öğrenciler 6, 7. ve 8. Sınıf konularından sorumludurlar. Sınavda; Matematik, Türkçe, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri derslerinden sorular sorulur. OKS’de; 25 Türkçe, 25 Matematik, 25 Fen Bilimleri ve 25 Sosyal Bilimler olmak üzere toplam soru vardır. Bu sorular için tek oturum içerisinde toplam 2 saat süre verilmiştir. OKS’de fen liselerine yerleşmek için farklı bir puan türü, diğer liselere yerleşmek için farklı bir puan türü vardır. Bunlar sırasıyla matematik ve fen bilimler ağırlıklı puan ile Türkçe ve matematik ağırlıklı puandır. Alınabilecek minimum puan iken maksimum puan ’dür. Eğer herhangi bir türden altı puan alınırsa o türden tercih yapılamaz. Öğrenciler maksimum 20 okul seçimi yapabilir. Ayrıca OKS Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavının da yerine geçmiştir.

Seviye Belirleme Sınavı (SBS) Nedir?

Seviye Belirleme Sınavı ya da kısaltılmış hali ile SBS, Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı’nın yerine geçmiş sistemin adıdır. SBS ilk kez eğitim ve öğretim yılında uygulanmaya başlanmıştır. Seviye Belirleme Sınavı, eğitim ve öğretim yılında son kez yapılmıştır. Yerini Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı almıştır.

Sınav’da matematik, fen bilimleri, Türkçe, sosyal bilimler ve İngilizce adlı derslerin, o yılın müfredatında belirlenmiş konu kazanımlarına göre sorular sorulmuştur. Sınav her öğretim yılının sonlarında yapılır. Lise seçiminde kullanılan puanların %25’i 6. Sınıf’ta yapılan SBS’den, %35’i 7. Sınıf’ta yapılan SBS’den, %40’ı 8. Sınıf’ta yapılan SBS’den, %25’i yıl sonundaki ortalamadan ve %5’i okulun verdiği davranış notundan gelmektedir. Davranış notu, sonradan yargı kararıyla bu hesaptan kaldırılmıştır.

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) Nedir?

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı ya da kısaltılmış hali ile TEOG, Seviye Belirleme Sınavı’nın yerine geçmiş sistemin adıdır. TEOG ilk kez eğitim ve öğretim yılında uygulanmaya başlanmıştır. Bu sınav eğitim ve öğretim yılında son kez yapılmıştır. Yerini Liselere Geçiş Sistemi almıştır.

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavlarında öğrenciler; Türkçe, yabancı dil, Din kültürü ve ahlak bilgisi, Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük, fen bilimleri ve matematik olarak 6 farklı temel dersten ortak sınavlara girmiştir. Burada yapılan ortak sınavlar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından merkezi şekilde yapılmıştır. Bu sınavlar bulunduğu dönemde yapılan ve karneye geçen yazılılardan bir tanesi olarak kabul edilmiştir. Normalde 2 tane yazılı yapılan derslerden birinci yazılı, normalde 3 tane yazılı yapılan derslerden ise ikinci yazılı merkezi sınav olarak yapılmıştır. Bu ortak sınavlar her iki dönemde de 2 güne yayılarak yapılmıştır. Öğrenciler bu sınav günlerinin her birinde 3 farklı dersten sınava girmişlerdir. Ama sınava girdikleri günlerde dersler yapılmamıştır.

Bu yapılan sınavların her birinde 4 şıkka sahip 20 çoktan seçmeli soru sorulmuştur. Eğer bu sorulardan herhangi biri iptal edilmemişse de soruların her biri 5 puan olacak şekilde değerlendirilmiştir. Sınavda yapılan yanlışlar herhangi bir puan eksiltmesi yapmamıştır. Öğrenciler, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı’na olağanüstü bir durum olmadıkça kendi ortaokullarında girmişlerdir. Sınava mazeretli bir şekilde gelemeyen öğrenciler için bir mazeret sınavı uygulanmıştır. Bu merkezi sınavlara okulların kendi öğretmenleri girmemiştir. Sınavı gözetecek kişiler başka okulların öğretmenlerinden oluşmuştur. Kısaca bu sınav her günde 3 sınav, her dönemde 2 gün ve toplamda 2 dönem olacak şekilde uygulanmıştır.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) Nedir?

Liselere Geçiş sistemi ya da daha çok bilinen adı ile LGS, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı&#;nın yerine geçmiştir. Hala daha kullanılmaya devam eden sistemdir. Liselere Geçiş Sistemi ilk kez eğitim ve öğretim yılında kullanılmaya başlanmıştır.

Liselere Geçiş Sistemi’nde Türkçe, yabancı dil, Din kültürü ve ahlak bilgisi ve Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük olmak üzere 4 sözel dersten; fen bilimleri ve matematik olmak üzere ise iki sayısal dersten yani toplamda 6 temel dersten sorular sorulmaktadır. Bu 6 dersten Türkçe, matematik ve fen bilimleri için 20 tane soru sorulurken; yabancı dil, Din kültürü ve ahlak bilgisi ve Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük derslerinden 10 tane soru sorulur. Yani sınav, sözel bölüm derslerinden toplam 50 soru ve sayısal bölüm derslerinden 40 soru olmak üzere toplam 90 sorudan oluşur.

Sınavdaki her yanlış cevap 1 doğru cevabın 1/3’ü kadar puan eksiltir. Liselere Geçiş Sistemi, sözel ve sayısal olarak 2 farklı kısımdan oluşur. Ama bu kısımların arasında sadece kısa bir mola vardır. Sınavda sözel kısım için 75 dakika, sayısal kısım için ise 80 dakika verilir. Bu da öğrencilerin sayısal kısımdaki bir soru için 2 dakikası, sözel kısımdaki bir soru için ise dakikası var demektir.

Liselere Giriş Sistemi’nde merkezi sınava girmek zorunlu değildir. Sınava girmek istemeyen ya da sınavda herhangi bir yere yerleşemeyen öğrenciler ortaokuldaki puanları ile adrese dayalı şekilde Anadolu Liselerine, Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri’ne, Sosyal Bilimler Liseleri’ne ya da Anadolu İmam-Hatip Liseleri’ne girebilmektedirler. Merkezi sınava girsin girmesin bir okula yerleşmek isteyen herkes yerel yerleştirme ile öğrenci kabul eden okullardan birkaçını seçmek zorundadır. Öğrencilerin yerel yerleştirme ile öğrenci alan okullardan en fazla 5 tane, merkezi sınav ile öğrenci alan okullardan en fazla 10 tane ve pansiyonlu okullardan en fazla 5 tane yani toplam 20 tane okul seçebilmektedirler. Yerel yerleştirme ile öğrenci alan okulların seçimindeki ilk 3 okul öğrencinin kayıt alanında olmalıdır. Ayrıca öğrenciler bu seçimde aynı okul türünden en fazla 3 tane seçebilirler.

İlk tercih ve yerleştirme dönemi sonrasında ikici olarak ek yerleştirme ve nakil işlemleri yapılmaktadır. Ek yerleştirme döneminde boş kalan kontenjanlar veya yerleştirme sonrasında özel okul tercihi yapan öğrenciler sebebiyle boşalan kontenjanlar belirlenir. Bu kontenjanlar doğrultusunda öğrenciler ek yerleştirme ve nakil için başvuru imkânı sunulur. Bu nakil ve ek yerleştirme sayesinde öğrenciler özellikle nitelikli okullarda meydana gelen boş kontenjanlara nakil ve yerleşme imkânı sağlanmış olur.

LGS Sonuçları Hakkında Analizler

Millî Eğitim Bakanlığı’nın elindeki verilere göre, eğitim ve öğretim yılında yapılan LGS hakkında bazı istatistikler çıkarılmıştır. Sayısal kısımdaki dersler (Fen bilimleri, matematik) arasından en çok doğru yapılan ders 20 üzerinden doğru ortalaması ile fen bilimleri, en az doğru yapılan ders ise 20 üzerinden doğru ortalaması ile matematiktir. Merkezi sınavın sözel bölümündeki derslerden (Türkçe, yabancı dil, Din kültürü ve ahlak bilgisi ve Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük) en yüksek ortalama doğru oranına sahip ders, 10 üzerinden doğru ortalaması ile din kültürü ve ahlak bilgisi iken; en az doğru oranına sahip ders, 10 üzerinden doğru ortalaması ile Yabancı Dil’dir. Bu merkezi sınava giren kız öğrenciler ortalama olarak matematik alt testi dışında diğer bütün alt testlerde erkek öğrencilerden daha iyi performans sergilemiştir. Sınavda bulunan tüm soruları doğru cevaplayan öğrenci bulunmaktadır.

Ortaöğretime Geçiş Sınavlarındaki Değişikliklerin Amaçları

Türkiye’de, ortaöğretime geçiş için yapılan merkezi sınavlar oldukça sık bir şekilde değişime uğramıştır. Bu değişimler her seferinde çok büyük değişiklikler olmasa da ’den beri ’ye kadar bu sistem beş farklı ad almıştır. Her ne kadar bu değişimlerde amaç öğrencinin dış kaynaklardan bağımsız bir şekilde ve eşit şartlarda sınavda kazanım elde etmelerini amaçlasa da bu amaca tam olarak ulaşılamadığı için, sık sık değişikliklere gidilmektedir. Büyük bir ihtimalle gelecekte de sistemin adı ve işleyişi değişecektir. Ortaöğretime geçiş sistemini değiştirirken Millî Eğitim Bakanlığı, sistemi geliştirmeye çabalamalıdır. Geçmişteki sistemlerde yaptığı hataları bir daha yapmamalıdır. Umarız ki bir sonraki sınav sistemi daha geçerli, daha güvenli ve daha kontrollü olur.

Öğrencinin Üzerindeki Stresi Azaltmak

Öğrencinin ortaöğretime geçiş sürecinde yaşadığı stresleri ve öğrencilerin üzerinde olan sınav kaygısını azaltmak, hem Seviye Belirleme Sınavı’ndan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı’na geçişin hem de daha önceki değişikliklerin başlıca nedenlerinden biridir. Mesela LGS konusunda Başbakan Binali Yıldırım, “Yapacağımız şey TEOG’da da öğrencileri sınav stresinden dolayı yanlış uygulamaların önüne geçecek daha konforlu bir şey getiriyoruz” demişti. TEOG’a geçerken de sadece 1 defa yapılan ve hata kabul etmeyen merkezi bir sınav sitemi yerine yılın içerisine daha çok yayılmış bir sınav sistemi ile öğrencilerin sınav kaygısı azaltılmak istenmiştir. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı’nda sınavların 2 döneme ayrılması, öğrencinin kendi okulunda sınava girmesi ve gerekli bir mazereti olduğunda telafi hakkı kazanabilmesi, sınava girecek öğrencilerin sınav kaygısını azaltabilir.

Öğrencilerin Okul Dışı Kaynaklara Olan İhtiyaçlarını Azaltmak

Birçok sınav sistemi değişiminde de yapıldığı gibi, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı’na geçilirken de okuldaki kaynaklar dışında kaynaklara ihtiyaç duymamak ve velilerin mali yükünü azaltmak bir hedef olmuştur. Eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bu konu hakkında “ eğitim- öğretim yılında uygulanacak yerleştirme mantığı sayesinde okullara alternatif kurumlara ihtiyaç duyulmayacaktır.” sözünü söylemiştir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre eğitim öğretim yılında dershaneye giden toplam öğrenci sayısı ~ idi. eğitim öğretim yılında bu sayı ~ olmuştur. Yani her ne kadar böyle bir amaç güdülse de bu veriye bakarak, dershaneye giden öğrenci sayısı sadece kişi azalmıştır.

Müfredatın Eş Zamanlı Yapılmasını Sağlamak

Her dönemde yapılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı, o dönemde yapılan 6 temel dersin yazılılarının bir tanesini merkezi bir sınav ile yapmaktır. Müfredatın eş zamanlı yapılması ile ülkenin her tarafında öğrencilerin müfredat işlenmesinde aynı düzeyde olması hedeflenilir. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavının bu özelliği sayesinde ise öğrenciler eskiden olduğu gibi sadece sınav için hazırlanmaları gerekmez. Müfredatı normal olarak takip etmeleri yeterli hale gelmesi hedeflenmiştir.

Liselere Geçiş Sınavı Nasıl Olmalı?

Geçerli Olması

Bir sınav sistemini yorumlarken ya da değerlendirir iken göze almamız gereken en önemli maddelerden biri de o sınav sisteminin geçerliliğidir. Daha da basitçe anlatmak gerekirse, sınavın ölçmek ve değerlendirmek istediği şeyin ne kadar düzgün şekilde ölçüldüğüdür. Bir sınav sistemi, öğrenciyi değerlendirmek istediği konuya uygun, başka konuları katmadan değerlendirme yapabilmelidir. Özellikle sistemin değerlendirdiği kitle büyük bir kitleyse, bu madde daha da bir önem taşır. Sınav sistemlerinin geçerlilik yapısı birkaç alt başlığa ayrılabilir.

Sınavın Kapsamsal Açısından Geçerli Olması

Sınav sistemi için hazırlanan soruların, sınav kazanımlarının hepsini kapsaması gerekir. Ayrıca sınav sistemlerinde her dersin, ünitenin ve konunun sınavdaki ağırlığı aynı değildir. Yapılacak sınavdaki sorular, kazanımların ağırlıkları dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Geçmişte Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı ve Sınavı’nda ve günümüzde Liselere Geçiş Sistemi’nde kazanımlar sadece sekizinci sınıfta işlenen konuları içine almıştır. Sınavlar hazırlanırken verilmiş kazanımlar dışına çıkılmamalıdır.

Sınavın Yapısal Açısından Geçerli Olması

Geçmişteki ve günümüzdeki bütün sınavların ölçmeyi amaçladığı bir konu vardır. Bu; 7. sınıf Fen Bilimleri Yazılısında ölçülmek istene konu fen bilimleri bilgisi iken, ehliyet sınavında araba kullanma becerisidir. Bu sınavlar esas konularının aksine başka bir şeyi ölçmemelidir. Örnek vermek gerekirse, bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yazılısı, dini bilgiyi ölçmeyi hedeflerken onun yerine paragraf okuma becerisini ölçerse, o sınav yapısal açıdan geçerli olamaz. Sonuçta dini açıdan bilgili ama paragraf okuma becerisi düşük olan bir öğrenci, dini bilgisi olduğu için yüksek bir not alması gerekirken düşük bir not alabilir. Bu da sınavın yapısına ters düşmüş olur.

Güvenilir Olması

Güvenilir bir sınav sistemi, ölçmek istediği konuya hassaslıkla ölçebilmelidir. Bu ölçmenin sonuçlarını hatasız şekilde sunabilmelidir. Güvenilir bir sınav sisteminde, farklı zamanlar içerisinde sınav yapılsa dahi bu sınavların sonuçları birbirine yakın olmalıdır. Bir sınav için hazırlanan soruların aşırı zor olması, rastgele cevaplamayı arttırırken sınavın aşırı basit olması, sınavın seçiciliğini azaltır. Birçok öğrencinin benzer puanlar almasına sebep olabilir. Bu iki olay da sistemin güvenilirliğini kötü etkiler. Kısaca sınav sistemi, tutarlı olmalıdır.

Sınav Mekanlarının Güvenli ve Kontrollü Olması

Yapılan sınav sistemlerinde, sınav mekanlarının güvenli ve kontrollü olması büyük bir önem arz etmektedir. Bu kontrolün ana sebepleri kopya çekimi, belirtilenden daha fazla süre kullanma, sınav kağıdının üzerinden yazan kişiden başkasının sınavı çözmesi gibi durumların ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Hiçbir sınav sistemindeki güvenlik ve kontrol yüzde yüz etkili olmasa da bir sınav mekanının güvenliğini ve kontrolünü arttırmak için birçok yol vardır. Bu yol sınava giren bireylerin üstlerinin aranması, sınav girerken kimlik gösterilmesinin zorunlu hale getirilmesi, merkezi sınavlarda kullanılan çözüm kağıtlarında öğrencinin vesikalık fotoğrafının bulunmasıdır. Ya da sınav esnasında gözetmenlerin öğrencileri izlemesi olabilir. Bu yöntemlerin birçoğu günümüzde yapılan merkezi sınavlarda da kullanılmaktadır.

Öğrencilere, Öğretmenlere ve Velilere göre Liselere Geçiş Sınavı Nasıl Olmalı?

yılında yapılan bir ankette öğrencilere, velilere ve öğretmenlere ayrı olarak merkezi sınav sistemleri hakkında bir özellik veriliyor. Nu özelliği onaylayıp onaylamadıkları soruluyor. Öğrencilerin en çok kabul ettiği özellik %84,8’lik bir kabul oranla “Yanlış yapılan sorular doğru soruları götürmemelidir” olur iken en çok reddettikleri özellik %79,5’luk bir ret oranı ile “Sınavda çoktan seçmeli sorularla birlikte açık uçlu sorulara da yer verilmelidir.” olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra öğretmenlerin en çok kabul ve en çok reddettiği özellikler sırasıyla %93,8’lük bir kabul oranı ile “Fen lisesi gibi özel nitelik gerektiren okullara sınavla öğrenci alınmalıdır.” Ve %82,2’lik bir ret oranı ile “Ortaöğretim okulları kendi sınavını kendileri yapmalıdır.” Olmuştur. Bu iki anketten verilen 4 özellikten 3’ü Liselere Geçiş Sistemi ile insanların isteğine göre karşılanmıştır. Bu anketten de anlaşılacağı üzere; sınava giren öğrenciler, yanlış cevabın doğru netlerinde yaptığı eksiltmeden rahatsız olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Not: Bu konuyla ilgili olarak 8. Sınıf İnkılap Tarihi Dersi Konu Anlatımı – Tüm Üniteler () başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

kaynağı değiştir]

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) için başvurular merkezî olarak bakanlık tarafından yapılmaktadır. (Yurt dışında e-Okul sistemine kayıtlı olmayan öğrenciler hariç) Başvurular genel olarak Nisan ayında yapılmaktadır. Sınav giriş yerleri ise Mayıs ayında e-Okul veli bilgilendirme sisteminden ilan edilmektedir.[11]

Başvuru işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirileceğinden bilgileri güncel olmayan öğrenciler bu durumu, kayıtlı oldukları okul müdürlüklerine bildireceklerdir. Okul müdürlükleri, öğrencilerin bilgilerini (fotoğraf, MERNİS-nüfus kayıtları, zorunlu yabancı dil, muafiyet durumları, denklik kayıtları, sınav tedbir hizmeti gibi) sınav başvuru tarihinin sonuna kadar kontrol ederek gerekli güncelleme işlemlerini tamamlayacaklardır. Öğrencilerin elektronik ortamdaki bilgilerinin güncelliğinden okul müdürlükleri sorumlu olacaktır.[11]

Yardımcı Kaynaklar[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir