LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Demir eksikliği denince lütfen aklınıza sadece “kansızlık” yani “anemi” meselesi gelmesin! Demir eksikliğinin önemli ve yaygın bir kansızlık hastalığı (hipokrom mikrositer anemi) yaptığı doğru. Tamam, ama yol açtığı daha başka pek çok sorun var.
İlk akla gelenler şunlar: Eğer vücudunuzda yeteri kadar demir yoksa yorgunluk, halsizlik, bitkinlik gibi şikayetler başlıyor, demir azlığı en önemli yorgunluk nedenlerinden biri oluveriyor.
Demir eksikliği depresyona yakalanmayı da kolaylaştırıyor. Eğer demiriniz eksikse belleğiniz daha zayıf oluyor. Belirli şeylere odaklanmada, öğrenmede ve öğrendiklerinizi anımsamada güçlükler başlıyor. Zaten bu nedenle de demiri azalan çocuklarda beynin gelişmesi yavaşlıyor.
Bu çocukların oturmaları, yürümeleri, bedensel olarak büyümeleri de gecikiyor. Dahası okul başarıları da düşük oluyor. Demiri azalan yaşlılar da bellek sorunlarıyla daha sık karşılaşıyorlar. Önemli bir sorun daha var: Bağışıklık sistemi de demir rezervinizden ciddi ölçüde etkileniyor. Demir rezerviniz düştükçe bağışıklığınız zayıflıyor.
Gripler, nezleler, farenjitler, sinüzitler sıklaşmaya başlıyor. Kısacası demir rezervimizi korumak, sağlığımızı korumak ve sürdürmek bakımından çok ama çok önemli bir ayrıntı. Dikkatli olmalıyız.
Günde ne kadar demir lazım?
Demir ayarımız hassas dengeler içinde sürdürülebiliyor dememiz boşuna değil! Yetişkin birinin vücudundaki toplam demir miktarı sadece 5 gram!
Bir fikir vermesi için bedenimizdeki kalsiyum rezervinin bir kilodan fazla olduğunu söylemem sanırım yeterli olur. Sorun da zaten rezervin çok sınırlı olmasından kaynaklanıyor.
Eğer şu veya bu nedenle besinlerle yeterince demir almazsanız, demir noksanlığına yakalanmanız, hatta demir eksikliği kansızlığı hastası olmanız kaçınılmaz hale geliyor.
Hele bir de demir kaybını hızlandıran kanamalarınız varsa (hemoroid kanamaları, periyodik kanamalarda aşırılık) konu daha da önemli.
Gıdalarla demir kazanmak ise öyle çok kolay başarılacak bir iş değil.
Her gıdada yeteri kadar demir yok. Günlük demir kazanımının 2-3 mg civarında olması gerekiyor.
Ama bu minnacık miktarı bedene kazandırmak bile ciddi bir çaba gerektiriyor.
Yetişkin bir erkeğin günde 1-1.5 mg, kadının ise 2 mg demir ihtiyacı var.
Demir hangi besinlerde var?
Demir zengini zannedip övgüler düzdüğümüz bazı besinlerin içindeki demir oranı maalesef oldukça sınırlı. Mesela “en zengin demir kaynağı” diye bildiğimiz sakatatların (karaciğer, dalak) 100 gramında sadece 8-10 mg demir var. Neredeyse tıka basa demir dolu diye düşündüğümüz, adeta “demir hazinesi” kabul ettiğimiz kırmızı etin 100 gramındaysa en fazla 6-8 mg demir bulunuyor. Gene de iyi.
Çünkü bu miktar, bitkisel yiyeceklerin demirden en zengin olanlarında bile hemen yarıya düşüyor. Sakatatlar ve kırmızı et kadar yumurtanın sarısı, balık ve tavuk da demirin en güçlü kaynakları arasında.
Anlayacağınız, vejetaryen beslenme alışkanlığı demir eksikliğinden korunma barajını ortadan kaldırıyor, demir noksanlığını neredeyse kader haline getiriyor.
Hayvansal gıdalarda, bitkisel gıdalara oranla demir hem daha fazla hem de bunların içindeki demir (gıdalardaki demire de HEM deniyor) daha kolay emiliyor. Bitkisel besinlerde örneğin bakliyat, yeşil yapraklı yiyecekler, üzüm, pekmez, ceviz, badem, fındık, yer fıstığında demir var ama bitkisel demir hayvansal demir kadar kolay emilemiyor.
Daha çok demir kazanmak için...
Besinlerdeki demiri vücuda daha fazla kazandırmanın yolu demir zengini bitkisel ve hayvansal besinleri birlikte tüketmekten geçiyor. Mesela bol sebzeli bir menemen, yumurtalı ıspanak, bol kıymalı mercimek çorbası mükemmel karışımlar arasında. Et yerken yanına bol salata yapmak ya da eti bol sebze yeşillikle birlikte yemek de akılcı seçimler.
Salataya bolca limon sıkarsanız mükemmel bir demir eksikliğini önleme öğünü olacaktır. C vitamini bağırsaklardan demirin eğilimini inanılmaz ölçüde hızlandırıyor, dolayısıyla C vitamininden zengin yiyeceklerle demir zengini yiyecekleri beraber yemek bedenin demir kazanımını ikiye, üçe katlayabiliyor.
Demir eksikliğinde ilk 10 işaret
◊ Tırnaklar düzleşip çukurlaşır, kolay kırılır.
◊ Saçlar kırılır, matlaşır, dökülür.
◊ Dil düzleşir, ağrılı hale gelir.
◊ Ağız köşelerinde çatlaklar oluşur.
◊ Yorgunluk, halsizlik başlar.
◊ Unutkanlık sık görülür.
◊ Depresyon ihtimali artar.
◊ Çarpıntı, nefes darlığı sıklaşır.
◊ Uyku kalitesi bozulur.
◊ Soluk, kuru bir cilt ortaya çıkar.
Demir bombası kokteyl
MALZEMELER: Dört iri domates, bir demet maydanoz, beş dakika buharda haşlanmış iki demet ıspanak
YAPILIŞI: Hepsi mutfak robotundan geçirilip bekletmeden tüketilecek. Toplam demir getirisi 16 mg. Bir bardağı 60 kalori ve yaklaşık 4 mg demir içeriyor.
#Osman Müftüoğlu#Kelebek#Yazar
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Sağlığımızın bozulmaması için yeteri kadar demiri bedenimize kazandırmak, hücrelerimizin demir ihtiyacını aksatmadan karşılamak zorundayız. Kaliteli yaşamak, sorunsuz bir hayat sürmek için buna mecburuz.
Üstelik sağlıklı bir yetişkinin ihtiyacı olan demir miktarı başka elementlerle, mesela kalsiyumla kıyaslandığında çok ama çok az. Mesela kalsiyumun neredeyse binde biri kadar demir bile bize yetebiliyor. Yetişkin bir bedende toplam 3-4 gram demir var ve vücut işini bununla halledebiliyor. Özetle; yiyip içtiklerimizle kazanacağımız günde 50-60 mg. demir bile bize yetiyor.
Ne var ki özellikle genç kız ve kadınlarımız arasında demir noksanlığı ve buna bağlı anemi (kansızlık) çok yaygın bir sorun. Maalesef çoğu bunun ya farkında değil ya da ciddiye almıyor. Bu nedenle sayfamızı bugün özellikle onların dikkatle okumalarını istiyorum.
UNUTMAYIN
DEMİR NEDEN ÖNEMLİ?
Peki demir neden bu kadar mühim? Nedeni şu... Demir olmadan alyuvarlarımız oksijeni taşıyamıyor, enzimler çalışamıyor da ondan. Demirsiz kalan hücrelerimiz ne yeterince enerji üretilebiliyor ne de beynimiz öğrendiği bilgileri depolayıp yeniden hatırlayabiliyor.
Kısa sürede yorgun düşmemizin, birkaç adım atınca çarpıntıdan bir hâl olmamızın, unutkanlıktan yakınmaya başlamamızın, üşüyüp solmamızın sebebi de bu. Yeteri kadar demiriniz yoksa bağ dokunuzun yapısı alt üst oluyor. Kasınız, kemiğiniz, saçınız, tırnağınız bozulup işini göremez hale geliyor.
“Yorgunum, solgunum, üşüyorum, çarpıntım var, nefesim yetmiyor, unutkanım, saçlarım dökülüyor, tırnaklarımın şekli bozuluyor” diyorsanız lütfen gidin bir kan sayımı yaptırın. Hatta imkanınız varsa kanda demir, ferritin gibi parametrelerin de tetkik edilmesini isteyin.
NOT ALIN
DEMİR İÇİN NE YİYELİM?
Hepimiz ne yapıp etmek bu demir azlığı (veya noksanlığı) sorununu çözmek, demir eksikliğinden (özellikle çocuklar, genç kızlar ve yaşlıları) korumak durumundayız. Bunun yolu da demir zengini hayvansal ve bitkisel besinleri soframızdan eksik etmemekten geçiyor.
Hayvansal besinlerdeki demirle bitkisel besinlerdeki demirin “ekonomik değeri” ise eşit değil. Hayvansal kaynaklardan demir temin etmek, balık, tavuk, sığır veya yumurtadaki demirden faydalanmak, bitkisel kaynaklara oranla (sebzeler, bakliyat) belki biraz daha pahalı ama hayvansal kaynaklı demir daha kolay emilime sahip olduğundan daha değerli.
Bitkisel kaynaklardan kazanabileceğimiz demir, bağırsaklarınızdan yeteri kadar emilemiyor. Üstelik emilirken diğer yiyeceklerden de çabucak etkileniveriyor. Mesela fazla lifli veya kepekli bir şeyler mi yediniz? Yemeğin üstüne birkaç bardak çay içmeyi alışkanlık haline mi getirdiniz? Bunlardan hayvansal kaynaklı yiyeceklerdeki demirden çok bitkisel kaynaklı demir etkileniyor, bitkisel besinlerle kazandıklarınızın emilimi azalıveriyor.
Hayvansal gıdaların çoğu özellikle de kırmızı et demirden çok zengindir. Yeşil yapraklı sebzeler ve bakliyatta da bir miktar demir bulabilirsiniz.
ÖNEMLİ
DEMİR ZENGİNİ YEMEKLER
Uzmanlar en doğru yaklaşımın bitkisel demir kaynaklarıyla hayvansal demir kaynaklarını “evlendirmek” olduğunu söylüyor. Mesela kıymalı pazı, kıymalı veya yumurtalı ıspanak, menemen, kebapla birlikte tüketilen yeşillikler ve her türlü sebze, kıymalı mercimek, nohut, fasulye, mükemmel “demir evlilikleri” olarak gösteriliyor.
Bol demir kazanmanın bir yolu da sık sık ızgara karaciğer ve dalak yemek ya da zaman zaman Arnavut ciğerinden istifade etmek olabilir.
Önemli bir nokta da şu: Yemeğin üstüne içeceğiniz bir bardak çay ya da yemeklerde tükettiğiniz bir dilim kepekli ekmeğin sizi demirsiz, dolayısıyla kansız bırakacağını düşünmeyin, keyfinizi fazla da kaçırmayın, bu iş o kadar kolay değil.
NOT ALIN
NARDA HAYAT VAR
Nar suyu egzersize bağlı kas ve eklem ağrılarını hafifletebiliyor. Özellikle sık ve yoğun egzersiz yapanların taze sıkılmış nar suyu içmeleri öneriliyor. Benim tavsiyem önce (tıpkı limon veya portakal suyu hazırlarken yaptığınız gibi) narı ortadan bölünüz ve kabuğuyla birlikte sıkarak suyunu çıkarmaya çalışınız. Çünkü narın sadece suyu değil, kabuğunun da eklemlere faydalı olduğunu düşündüren bulgular var.
BİR BİLGİ
HANGİ GLUKOZAMİN?
Glukozamin sülfat en sık kullanılan yardımcı sağlık ürünlerinden biri haline geldi. 10 yıl kadar önce artrit sorunu olanlar için bu ürünü önerdiğimde beni eleştiren uzmanların bile çoğu artık reçetelerinde glukozamine yer veriyor.
Bilindiği gibi glukozamin sülfat kabuklu deniz hayvanlarından elde ediliyor ve özel bazı işlemlerden geçirildikten sonra kullanılıyor. Şimdilerde “yumurta kabuğundan” elde edilen glukozamina glukanlar daha revaçta ve öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde eski glukozaminlerin pabuçlarını dama atacaklar.
400 KALORİLİK KAHVALTI ÖRNEĞİ
(2 adet kepekli poğaça, 1 su bardağı süt ile kahve)
Ev yapımı kepekli poğaça
Malzemeler
- 1 adet yumurta
- 1 çay bardağı kadar zeytinyağı
- 1 su bardağı az yağlı yoğurt
- 1,5 su bardağı kadar tam buğday unu
- 1 paket kabartma tozu
- 1 çay kaşığı kadar tuz
İç malzemeleri
- 200 gram az yağlı beyaz peynir veya köy peyniri
- 1/3 demet maydanoz
Üzeri için
- 1 adet yumurta sarısı
- 1 çorba kaşığı kadar çörek otu
Hazırlanışı: Yumurtayı çırpın. Ardından yağı ekleyerek çırpmaya devam edin. Un, yoğurt, tuz ve kabartma tozunu ekleyin. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur olana kadar yoğurun. Üzerine nemli bir bez örterek yarım saat dinlendirin. İçi için; peyniri çatalla ezin, ince ince doğranmış maydanozları ekleyerek karıştırın. Hamurdan cevizden biraz daha büyük parçalar koparın. Merdane yardımıyla çay tabağı büyüklüğünde açın. Açılmış hamurlara 1 tatlı kaşığı iç harçtan koyun ve avucunuzda yuvarlayın. Yağlı kâğıt serilmiş tepsiye dizin. Üzerlerine fırça ile yumurta sarısı sürüp çörek otu serpin. Önceden 150 dereceye ısıtılmış fırında 40-45 dk pişirin.
DYT. NİLÜFER BAYRAM
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi