Geleneksel Türk kültürü ile İslam medeniyetinin aynı potada eritilmesiyle oluşturulan eserler, Osmanlı’ya has sanat anlayışının oluşmasına neden olmuştur
Osmanlı kültür ve medeniyetinde süsleme ve el sanatları, çok önemli bir konumda yer alır. Özellikle imparatorluğun kuruluş ve yükselme devirlerinde ortaya konan özgün sanat anlayışı, muhteşem bir uygarlığın ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır. Geleneksel Türk kültürü ile İslam medeniyetinin aynı potada eritilmesiyle oluşturulan eserler, Osmanlı’ya has sanat anlayışının oluşmasına neden olmuştur.
“Allah güzeldir, güzeli sever” hadis-i şerifinden yola çıkarak oluşturulan “sanat Allah içindir” anlayışı, ortaya konan eserlere doğrudan sirayet etmiş; bunun neticesinde madde ve manayı bir araya getiren sanat dalları meydana gelmiştir. İslam öncesi Türk kültü- ründe de bolca rastlanan “sembolcü” anlatım, Osmanlı medeniyetinde sıkça vurgulanmış; “gül” ve “lale” sembolleri sanat eserlerinde sıkça uygulanmıştır.
SÜSLEME SANATINDA ZİRVE ÇİNİCİLİK
Çinicilik, Osmanlı süsleme sanatının en güzel örnekleri arasında yer alır. Kil toprağına şekil verilip fırında kurutularak elde edilen çiniler, özellikle saray ve cami duvarlarının süslenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Porselen tekniğinin Çin’den alınmasından dolayı “çini” ismiyle anılan bu eserler, tüm dünyada büyük bir şöhret kazanmıştır. Çini işlemelerinde mavi, kırmızı, mor, sarı ve yeşil en çok kullanılan renklerdir. Çiniciliğin merkezi İznik ve Kütahya olurken özellikle 16.yüzyılda çinicilik alanında büyük bir aşama kaydedilmiştir. Sultan Çelebi Mehmet döneminde inşa edilen Yeşil Cami ve Yeşil Türbe ile Mimar Sinan tarafından yapılan Sadrazam Rüstem Paşa Cami’si çini sanatının en muhteşem örnekleri arasında yer almaktadır.
MİNYATÜR SANATININ ŞAHESERİ FATİH PORTRESİ
Geçmişi Orta Asya’daki Türk devletleri dönemine kadar uzanan minyatür sanatı, klasik Osmanlı sanatında da önemli bir yer edinmiştir. Bir nesnenin küçük boyutlar şeklinde resmedilmesi şeklinde tanımlanan minyatür sanatı; savaşlar, tahta geçiş merasimleri, yabancı elçilerin kabulü, bayram kutlamaları gibi tarihi olayların resmedilmesinde kullanılmıştır. İslam dininin de etkisiyle “dünyanın faniliği, ahiretin bakiliği” düşüncesi, minyatür sanatında da uyarlanmıştır. Bu nedenle minyatürlerdeki insan figürleri donuk benizli çizilerek, dünya hayatının geçiciliği, sevinç ve hüznün anlamsız olduğu vurgulanmıştır. Dönemin giyim-kuşam ve yaşam tarzına ilişkin önemli bilgiler barındıran minyatür sanatı, tarihi olayların gerçekçi bir tavırla saptanmasına yardımcı olmuştur. Nakkaş Nigari, Nakkaş Sinan, Nakkaş Osman ve Levni en önemli minyatür sanatçıları arasında yer alırken Nakkaş Sinan tarafından çizilen “gül koklayan Fatih portresi” minyatür sanatının şaheseri olmuştur.
ESTETİK VE MATEMATİĞİN BULUŞTUĞU SANAT HÜSN-İ HAT
Estetik ve geometrik kurallara bağlı kalınarak yapılan güzel yazı yazma sanatı, “Hüsn-i Hat” olarak nitelendirilmektedir. Genellikle kutsal kitapların yazımında kullanılan hat sanatı, Osmanlı döneminde zirveye çıkmış ve en güzel eserler bu dönemde icra edilmiştir. İslam kültüründe yazıya büyük önem verilmesi, hat sanatının ön plana çıkmasına neden olmuş, estetik bir düzeye yükselen hat sanatı, tablo gibi çerçevelenerek evlerin duvarlarına asılmaya başlanmıştır. El yazması eserlerin yanı sıra fermanlarda, diplomalarda, cami duvarlarında, yazıtlarda ve mezarlarda da kullanılan hat sanatı, Osmanlı kültür dünyasında çok önemli bir yere sahiptir. Yaşadıkları dönemde çok önemli eserlere imza atan, Şeyh Hamdullah, Karahisari Ahmed, Şemseddin Efendi ve Tac Mahall’in çizimlerini yapan Settar Efendi, hat sanatının en önemli temsilcileridir.
EL YAZMASI KİTAPLARDA SÜSLEME
El yazması kitaplara yapılan işlemeler anlamına gelen “Tezhip Sanatı”, Osmanlı süsleme sanatının en önemlileri arasında yer almaktadır. Arapça altınlamak manasına gelen tezhip, çeşitli renklerle yapılan, figürsüz süslemelerden oluşmaktadır. Genellikle Kuran’ı Kerim’in ilk iki sayfasında ve diğer kitaplardaki besmele kısımlarına yapılan tezhip sanatı, sayfaların renkli bir görünüm sergilemesi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Tezhip sanatının kullanıldığı bir diğer alan ise; cami kubbeleri ve minareleridir. Âlem denen hilallerin kalın yaldızla kaplanması şeklinde gerçekleştirilen bu işlem, tezhip sanatının en güzel örneklerindendir.
TÜRKLERİN VAZGEÇİLMEZİ HALICILIK
Halıcılık sanatı, eski Türk devletlerinde olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu’n da da çok önemli bir yere sahiptir. 20. Yüzyılın başlarına kadar önemini koruyan halıcılık sanatı, Osmanlı gelir kaynakları arasında da çok önemli bir konumda yer almıştır. Anadolu’nun her köşesinde halıcılık faaliyetleri gerçekleştirilmiş; kök boya ve Türkmen motifleri kullanılarak yapılan halılar mekânların vazgeçilmezi olmuştur. Sultan Abdülmecit döneminde kurulan Hereke Fabrikası ile ipek halı üretimine geçilmiş; Tanzimat döneminde inşa edilen saraylar, bu halılar ile döşenmiştir. Dokunan halılarda genelde lale, goncagül, yaprak, karanfil ve sümbül gibi desenler işlenmiştir. Osmanlı ve Türk kültüründe çok önemli bir yere sahip olan halıcılık, günümüzde dahi en çok tercih edilen sanatlardandır.
Dönemin giyim-kuşam ve yaşam tarzına ilişkin önemli bilgiler barındıran minyatür sanatı, tarihi olayların gerçekçi bir tavırla saptanmasına yardımcı olmuştur
Contents
Osmanlı Devleti’nde önemli sanat dalları hangileridir
Osmanlı Devleti’nde görülen önemli sanat dalları şu şekildedir: Hat sanatı Minyatür sanatı Ebru sanatı
Cam üfleme sanatı ile son zamanlarda hediyelik eşyalar, orjinal vazolar ve bibloların üretimi artmıştır. Cam üfleme sanatı çok zor ve emek isteyen bir sanattır. En küçük hata yüzünden sanatçının tüm emeği yok olabilir.
MİNYATÜR SANATININ ŞAHESERİ FATİH PORTRESİ Bir nesnenin küçük boyutlar şeklinde resmedilmesi şeklinde tanımlanan minyatür sanatı; savaşlar, tahta geçiş merasimleri, yabancı elçilerin kabulü, bayram kutlamaları gibi tarihi olayların resmedilmesinde kullanılmıştır.
Osmanlılar’da resim için “nakış” ya da “tasvir” tabirleri kullanılırken minyatür sanatçıları için de ressam anlamında nakkaş ya da musavvir ismi kullanılmıştır. Minyatürler daha çok kitapları resimlemek amacıyla faaliyet gösterdiğinden resimlerin ebatları küçük tutulmuştur.
Osmanlı sanatı, kendisini, Fas’taki, Mısır’daki ve İran’daki sanattan, hattâ, birçok şeyini borçlu bulunduğu Anadolu’daki Selçuklu sanatından bile, ziyadesiyle farklı kılan kuvvetli kişiliğine rağmen, bir İslâm sanatıdır.
Geleneksel Türk Süsleme Sanatları
16. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı çinileri nin başlıca yapım merkezi İznik olmuştur. Çinilerde uygulanan desenler saray nakkaşhanesinde üretilmiştir. Kitap süslemelerinde ya da kalem işlerinde kullanılan motif dağarı ile çinilerdekiler arasında önemli paralellikler vardır.
Çini bezemeler fırça ve tahrir, ebru ise bir süs sanatıdır. Yöntem ne olursa olsun ikisine de hüviyetini veren ateş ve fırındır. Çinide kullanılan tüm renkler ve boyalar ebrulu çinilerde de kullanılmaktadır.
Zaman içerisinde tahrip olan ya da tamamen yok olmuş ahşap sanat eserlerinin bir gurubunu rahleler oluşturmaktadır. Terim anlamıyla rahle; “üzerinde kitap okunan veya çizim ya da yazı çalışmaları yapılan, bazıları açılır kapanır tarzda hareketli, bazıları sehpa ya da masa şeklinde sabit olan eşyalar” dır.
Karma Sanatlar: Hem görsel hem işitsel olan sanatlardır. Bunlara “ritmik sanatlar ” da denir. Tiyatro, sinema, opera, operet vb.
Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre sanat; bir duygu, tasarı, güzellik, ve benzerlerinin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır. Güzel sanatlarsa; edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro ve benzeri insanda hayranlık ve coşku uyandıran sanatlardır.
Geleneksel El Sanatları Çeşitleri Nelerdir?
Unutulmaya Yüz Tutmuş 9 Geleneksel Türk El Sanatı
Türk Süsleme Sanatları. Süsleme sanatları yüzyıllar boyu geleneksel Türk Kültür ve Sanatı ‘nın önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan süsleme sanatları, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde büyük önem kazanmış ve yüzyılların birikimi ile Cumhuriyet dönemine ulaşmıştır.