osmanlıda oynanan oyunlar / 5 asırlık zeka oyunu: ''Mangala'' - Son Dakika Haberleri

Osmanlıda Oynanan Oyunlar

osmanlıda oynanan oyunlar

Tez NoİndirmeTez KünyeDurumu
Osmanlı Devleti'nde şans oyunları ve kumar () / Games of chances and gambling in the Ottoman Empire ()
Yazar:MESUT YOLAL
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ CELAL PEKDOĞAN
Yer Bilgisi: Gaziantep Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Ana Bilim Dalı / Tarih Bilim Dalı
Konu:Tarih = History
Dizin:Kumar oynama = Gambling ; Osmanlı Devleti = Ottoman State ; Şans oyunları = Games of chance Onaylandı
Doktora
İngilizce

s. Bu çalışmada kumarın ve şans oyunlarının Osmanlı Devleti içerisindeki durumu, değişim süreci ve etkileri incelenmiştir. Bu yapılırken zamansal olarak sınırlamaya gidilmiş ve zaman dilimi esas alınmıştır. Eğlencenin en önemli unsuru oyundur. Osmanlı'da oyunlardan bazılarının kumara aracılık ettiği ve bazılarının da doğrudan kumar amacıyla icra edildiği görülmektedir. Kumar, yüzyıl Osmanlı eğlence hayatının önemli bir unsuruydu. Daha önceden de var olan kumar, bu yüzyılda artmış ve daha görünür hale gelmiştir. Oynanan oyunlar, oynayanlar, bunlara karşı mücadele edenler ve tüm bu olanlardan etkilenenler farklı özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın amacı incelenen zaman dilimindeki kumar olgusunu bütün yönleriyle ortaya çıkarmaktır. Ayrıca elde edilen verileri niteliksel ve niceliksel olarak anlamlandırmaktır. Ekonominin çıkmaza girdiği bu dönemde, önemli bir kaynak olarak piyangoculuk ortaya çıkmıştır. Başlangıçta buna mesafeli duran ve pek de tasvip etmeyen devlet erki, bu tutumunu zaman içerisinde değiştirmiştir. Piyangoculuk, yeni kurulan Türk devletine Osmanlı Devleti'nden miras olarak geçmiştir. Yılbaşı geceleriyle özdeşleşmiş olan tombala, Mütareke Dönemi'nde İstanbulluların en önemli kumar vasıtası olmuştur. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, kumar, piyango, tombala. In this study, the situation of the gambling and the games of chance in the Ottoman Empire, the changes and the effects that they had experienced were examined. While this was done, time limitations were made and the time frame was taken as basis. The most important element of fun is the game. In the Ottoman Empire, it is seen that some of the games were mediated by gambling, and others were conducted for direct gambling. The gambling was an important element of the Ottoman Empire's fun life in the 19th century. The gambling existing in the previous has been increased and become more visible in this century. The games played, the players, the ones who are fighting against them and all those who are affected take attention by their different characteristics. The aim of this study is to reveal the gambling phenomenon in the studied time period in all its aspects. It is also to interpret the data obtained in both qualitative and quantitative way. In a term when the economy got stuck , lottery is emerged as an important resource. In the beginning, the state power, which was distant from it and did not approve much, changed this attitude over time. Lottery was one of the important issues inherited from the Ottoman State to the newly established Turkish state. Bingo, identified with New Year's Eve, became the most important gambling vehicle of the people living in Istanbul during the Armistice Period. Key words: The Ottoman Empire, gambling, lottery, bingo.

Satranç’ın Atası Olan Türk Zekâ Oyunu; Mangala

        Mangala, çobanların yere karşılıklı belli sayıda kazdıkları kuyulara, belli sayıdaki taşları sırayla bırakarak oynadıkları bir zekâ oyunudur. Satranca benzer. Her yaş ve seviyeden insan oynayabilir. Kuyu ve taş sayısı, ülke ve yörelere göre değişir. Oyunun Türk dünyasında ve Türkiye’de, yörelere göre değişebilen yüzden fazla adını, ondan fazla farklı taş ve kuyu sayıları ile ve değişen kurallarla oynandığını tespit ettik.[1] Bu oyunların oluşturduğu oyun ailesine genel olarak dünyada Mankala, Türkiye’de ise Mangala denilmektedir. Özel olarak “Mangala”, dünyada Irak, Suriye, Mısır’da, ülkemizdeyse Gaziantep, Urfa, Hatay, Mardin, Diyarbakır’da oynanan oyunun adıdır. Bu illerimizde Mangala adıyla biraz daha kurallaşmış haliyle oynanması (7 kuyu x 7 taş) ve girişimcilerin, Osmanlı döneminde İstanbul’da oynanan bu aileden bir oyunu (6 kuyu x 4 taş), ’da Mangala adıyla piyasaya sürmeleri, bu adın yerleşmesine yardımcı olmuştur. Biz de makalemizde Türkiye’de ve Türk dünyasında bu oyunların oluşturduğu geniş oyun ailesine Mangala diyeceğiz. Osmanlı döneminde oynanan Minkale adlı oyundan yola çıkılıp Mangala adıyla satışa sunulan oyunu da Mangala(Osmanlı) adıyla zikredeceğiz. Türkiye’de halen yaygın olarak kullanılan Eme, Emen, Foduk, Han, Hane, Kale, Melle, Mene, Mere, Yalak vb. adları, mevcut tanıtımı desteklemek için, kullanmaktan kaçındık. Ancak, oyunun farklı biçimlerinin var olmaya devam etmesini de büyük bir zenginlik olarak görüyoruz. Bu farklılıklar, Bir Türk oyunu olan Mangala’nın, satrançla akrabalık ilişkilerine dair ipuçları verir.

         

        Prof. Kara, milletlerin bir zekâ oyununa sahip olmalarının, milli bir alfabelerinin olması kadar önemli olduğunu belirtmektedir. Tespitlerine göre Mangala Türkler tarafından yıldır oynanmaktadır.[2] Dünyadaki en eski (MÖ yılları) Mangala tahtası kaya üzerine oyulmuş olarak Kazakistan’da, Almatı yakınlarında Dastarbası Mağarası’nda bulunmuştur.[3] (Resim 1) Habeşistan’da bulunan ve Mangala’ya benzediği iddia edilen oyunun bulunduğu taş ise (Resim 2) MÖ yüzyıla dayandırılan bu taşın en eski Mankala Taşı olduğu kabul edilmekteydi.[4] Dastarbası buluntusu, bu tarihi daha eski bir döneme taşımıştır.

         

        Dünyada Mankala ile ilgili yüzlerce kitap, makale ve site bulunduğu halde Türkiye’de Mangala ile ilgili bir iki makale dışında ciddi bir yayın yapılmamıştır. Oyuna Prof. Dr. Metin And dikkatimizi çekmiştir.[5] Prof. Dr. Abdülvahap Kara’nın adı geçen makalesi ise bir ufuk açmıştır.

         

         

         

        Mangala (Osmanlı) Oyununun Özellikleri

         

                    Mangala oyunu, altışardan on iki kuyudaki dörder taşla, toplam 48 taş ve iki oyuncu ile oynanır. Mangala tahtasında on iki çukura ilaveten iki hazine çukuru yer alır. Amaç, hazinesinde 25 taş toplamaktır. Belirlenen oyuncu, kuyularının birindeki taşları eline alır, önce taşların birini, taşları aldığı kuyuya, sonra sırayla diğer kuyulara, sağa doğru, birer birer dağıtır. Sağındaki hazinesinden geçerken bir taş bırakır (Rakibin hazinesine taş bırakılmaz). Elinde taş bitene kadar dağıtmaya devam eder. Son taşı ile rakibin taşlarını çift yapmışsa o kuyudaki taşları alır. Rakibin dolu kuyusu karşısındaki boş kuyuya son taşını koymuşsa hem bu taşı, hem de rakibin kuyusundaki taşları alır. Eldeki taşlar bitince oyun rakibe geçer. Dağıtma sırasında son taşı kendi hanesine düşmüş ise yeniden dağıtma hakkı kazanır. Tek kalan taşını yanındaki kuyuya veya yanında ise hazinesine aktarabilir. Ayrıca iki taşın olduğu rakip kuyuya son taşını koyabilirse o kuyudaki taşları alır ve yerine renkli taşını (kalesini) koyar; o kuyuya bundan böyle bırakılan bütün taşlar onun olur. Kale kuralı denilen bu kural devreye girince, hazinelere taş bırakılmadan oyun sürer. Oyuncuların biri 25 taş topladığında oyun biter. Oyun beş set üzerinden oynanır.[6] Oyunun bu hali Osmanlılardaki oynanışa göre düzenlenmiştir (6 kuyu x 4 taş).

         

         

         

        Türk Zekâ Oyunu: Mangala

         

         

                    Araştırmalar, oyunun Tunç devrinden beri Türklerde mevcut olduğunu göstermektedir. Saka, Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı (Resim 3), Selçuklu, Osmanlı, Ihşıt, Tolunoğlu, Memlük kültür çevrelerinde oynandığı bilinmektedir. Mangala oyununun bir çeşidi olan Dokuz Korgol Oyunu, ManasDestanı’nda geçmektedir.[7] Türklerde Mangala’nın oynanışı çok eski dönemlere gitmekle birlikte tektipleştirme ve kalıplaştırmaya -Sovyet döneminde Türkistan’da yapılan hariç- pek rastlanmıyor. Muhtar Avezov, Kalıbek Kuvanışbek gibi önemli aydınları bir araya toplayarak, Kazaklardaki Güney-Doğu çatışmalarının önüne geçmek amacıyla çok çeşitli oynanış şekilleri bulunan Kumalak Oyunu’nu, yılında Dokuz Kumalak olarak kalıplaştırmıştır. Oyunun ilkel ve gelişmiş birçok çeşidi günümüze kadar gelebilmiştir. Halen çeşitli Türk devlet ve topluluklarında, Altay, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, İran, Tataristan, Kırım, Romanya, Bulgaristan, Irak, Suriye ve Mısır’da kurallaştırılmış veya müstakil yerel oyunlar olarak oynanmaktadır. Mangala, Türklerde, dört bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Göçebe Türk topluluklarında çobanların oynadıkları ve geliştirdikleri bir oyundur. Çobanlar için vakit geçirme oyunu olduğu kadar, aynı zamanda bir strateji oyunuydu. Çünkü göçebe Türk toplumunda çobanlar aynı zamanda birer askerdi. Mangala, Türklerin dünya görüşünü de yansıtmaktadır.[8]

         

        Osmanlıların, Türkistan’da bugün Dokuz Kumalak veya Dokuz Korgol adıyla oynadığı oyunu, Minkale veya Mangala adıyla oynadıkları bilinmektedir. Profesör Thomas Hyde, tarihli De Ludis Orientalibus adlı eserinin Türk oyunlarını tanıttığı bölümünde Mangala oyununa da yer vermiştir.[9] Dünyada kahvehane kültürünün temeli yılında İstanbul'da atılmış, Avrupa'da kahve kültürünün izleri yılından sonra görülmeye başlanmıştır. Günümüzde döneme ait, kahve kültürünü yansıtan, İstanbul'da resmedilen, iki görsel kaynak bulunmaktadır. İki kaynakta da bulunan oyunlardan biri Mangala’dır. XVI. yüzyıl minyatürlerinde kahvehane ve evlerde Minkale oynayanlar tasvir edilmiştir. (Resim 4). [10] Türklerde Mangala oyunu o kadar yaygın bir oyundur ki evlerde, kahvelerde, askerî birliklerin bulunduğu kalelerde, cami avlularında, köylerin merkezi yerlerinde (Resim 5) kayalara oyulmuş olarak görülebilmektedir. Gaziantep Kalesi’ndeki kazılarda biri büyük 7'li, ikisi küçük 6'lı üç adet mangalaoyununun taş blokları bulunmuştur (Resim 6) .[11]

         

         

         

        Mangala Oyununun Önemi

         

         

        Türkler, çocuklarına doğumdan itibaren çok özel bir eğitim verir. Bu eğitimin ilk aşaması ‘ninni’lerdir. Çocuğa ninnilerle dünya, hayat, mücadele öğretilir.[12] Çocuk oyunları da fizik ve zekâ olarak çocukların geleceğe hazırlanmasını sağlar. Türk çocukları öğretilen basitten karmaşığa doğru zekâ oyunlarıyla geleceğe hazırlanmaktadır. Şansa yer olmaması, oyuncuya oyunun hamlelerini, birkaç hamle sonrasını, rakip oyuncunun hamlelerine göre hamle yapmayı düşündürtmesi, matematik ve sayı sayma bilgisi gerektirmesi, hiç şüphesiz Mangala oyunun dama ve satranç gibi gelişmiş bir zekâ oyunu olduğunu gösterir. Hayatın her anında oyunun farklı yönlerini yaşar, planlama, strateji, taktik gibi unsurları gerçekleştirmeye çalışırız. Mangala oyununun, özellikle çocuklarda, oyun tahtasına odaklanabilme, olayları gözünde canlandırabilme, gelecekte olabilecekleri düşünerek ileriyi görebilme, yapabileceği birçok hamle içinden en iyisini seçebilmeyi değerlendirme, hedefe ulaşmak için sabırlı ve temkinli davranma, planlama, rakibinin davranışlarını değerlendirebilme, tek başına zorluklarla mücadele ve karar verme açısından kişilik gelişimi, sosyal ortamlarda bulunması açısından da sosyal yönünün gelişmesi gibi konularda olumlu etkileri vardır. Kişisel değerleri güçlendirmesi, başkalarına saygılı olma, farklı bakış açılarını kabullenme gibi sosyal davranışların üzerinde de etkisi büyüktür. Kavrama yeteneğinin gelişmesi ile bilgiye ve mantığa dayalı çıkarımlarda, varsayımlarda bulunabilme, çok boyut ve derinlikte düşünebilme, mantık ve geleceği kurgulama ve karar verme gibi alanların gelişiminde önemli faydaları görülmüştür.

         

        Teknik bilgi (Taşların ve hareketlerin öğretilmesi, dağıtışlar ve diğer kurallar) ve bu bilgilerin uygulanması kişinin pratik zekâsının geliştirmektedir. Mangala, öğrencilerde kendiliğinden daha karmaşık düşünebilme becerisi sağlamaktadır. Yeni fikirlerden çok, kaliteli yaratıcılık şeklinde düşünme tarzı geliştirmektedir. Öğrenme, öğretme, rekabet etme, eğlenme, başkalarına ve kendimize zarar vermeden yapılabilen bir faaliyettir. yılında yapılan bir araştırmaya göre matematik, fen ve okuma alanlarında görülen başarıların arkasındaki gizli gücün satranç olduğu görülmüştü.[13] Mangala, işlevleri yönünden Satranca çok benzemektedir; Avrupa’da ilkokullara ders olarak konulması düşünülmüş, Matematik eğitiminde yardımcı olduğu görülmüştür.[14] Gerçekten dikkatin yoğunlaştırılması, iyi bir bellek ve sezgisel matematik yeteneği geliştirmesi bakımından çocuklar için iyi bir beyin alıştırmasıdır.

         

         

        Bu özellikleri bünyesinde barındıran ve sevilerek oynanan üç büyük zekâ oyunu bilinmektedir: Satranç, Dama, Mangala.[15] Bunlardan Mangala oyunu, Türk Zekâ Oyunları’ndaki bazı özellikler yakından incelendiğinde görüleceği üzere, diğer Türk Zekâ Oyunları’yla[16] birlikte satranç oyununun öncülü ve atasıdır.

         

         

Türk Mangala Oyunlarının Özellikleri

 

        Tespitlerimize göre, Türk Mangalası’nın dünyadaki Mankala oyunlarından başlıca farkı, oyunda özel taşların, renkli taş veya kemiklerin kullanılması, bazı oyunlarda sıradan bir taşın özel bir taş konumuna geçmesi, kuyu kapamaları, oyuncu, taş ve kuyu sayılarının değişmesi, dağıtılırken her yönün kullanılabilmesi, oyun sırasında oyunun yönünün değiştirilebilmesi, taş dağıtmaya, taşların alındığı kuyudan sonraki kuyudan başlanabildiği gibi, taşların alındığı kuyudan da başlanabilmesidir. Diğer Mankala türlerinde taşlar genelde “tohum” adını almakta, taşları hareket ettirme ise “tohum saçma” olarak ifade edilmektedir. Bu da o kültürlerin ziraatçı bir toplum olduklarını göstermektedir. Oysa Türk Mangalası’nda taşlar “asker” olarak görülmektedir; bu da oyunun bir çiftçilik oyunu değil, savaş oyunu olduğunu ortaya koymaktadır. Türk Mangalası’nın bir diğer farkı ise alınan taşların bir tanesinin kendi otağına, yani çukuruna bırakılmasıdır. Diğer Mankala oyunlarında kendi çukuruna taş bırakma olayı yoktur. Mangala'da kendi çukuruna bir taş bırakma kuralı, Türk sosyal hayatındaki baba ocağına sahip çıkma geleneğinin bir tezahürüdür. Taş kazanmak için rakibin taşlarını çift yapma kuralı ise Türk inanç ve devlet sistemi tarihindeki ikili anlayışı sembolize etmekte ve Türklerin geleneksel dünya görüşüne uygun düşmektedir. Eski Türklerin göğü baba, yeri ana olarak kabul etmesini; Türk devlet sistemindeki töles-sol ve tardus-sağ ile idare yapıdaki yabgu ve şad sistemi gibi çiftleri bu duruma örnek gösterebiliriz.[17]

         

         

         

        Dünyadaki Mankala oyunlarının çeşitli oynanış biçimlerinin büyük bir kısmı[18] Türkiye’de oynanmaktadır. Yine Türk dünyasında oynanan Mangala oyunlarının da tamamına yakınının Türkiye’de oynandığı söylenebilir. Türkistan’da oynanan Mangala oyunları ile Türkiye’de oynanan Mangala oyunları birbirine çok benzer. Mesela, Moğolistan’da oynanan Esen Korgol oyunu 6 kuyu ile ve boş kuyu karşısındaki taşları alma esasına göre oynanır. Türkiye’deki oyunlar da genellikle 6 kuyu ile ve aynı esasta oynanmaktadır. Türk Mangala oyunları her bakımdan çok zengin çeşittedir. Bir kural zinciri etrafında sınırlandırma, tektipleştirme -Sovyet dönemi hariç- yoktur. Çok değişkenli Mangala oyunlarımız her yaş ve seviyeye hitap edebilmekte, zaman, zemin, seviye, oyuncu sayısı gibi konularda değişiklik yapmaya imkân sağlamaktadır. Bulabildiğimiz yüzden fazla Mangala oyununun özelliklerine baktığımızda ulaştığımız sonuç budur. Türk Mangala oyunlarının genel özellikleri şunlardır;

         

         

        1. Oyunlar, her yaş ve zekâ seviyesine göre, basitten karmaşığa doğru derecelendirilebilmektedir. Hatta karmaşıklık seviyesi yeterli gelmiyorsa, oyuncular kendi aralarında bu seviyeyi, oyuna değişik özellikler ekleyerek yükseltebilmektedir. Bazı bölgelerde bir oyunun kendi içinde de türleri vardır. Meselâ Kazakistan’da Dokuz Kumalak’ın Bestemse ve Kozdatu(Kuzlatma) adlı çeşitleri vardır. Türkiye’deki Guycuk Taşı veya Kuyucuk Taşı oyununda da Dengine Yatmaç, Kuzlatmaç, Dolu Besleme gibi çeşitleri vardır. Yine Çakıldak, Bızıt, Kuyu, Mangala(Gaziantep) gibi oyunlar da kendi içinde çeşitlenmektedir.[19] Mangala oyununun -çelik saydırmada gelen sayılara göre- tersinden de oynandığı görülmektedir(Gömdüm). Bu da Türk Mangalası’nın zenginliğine bir işarettir.

         

        2. Oyuna başlarken “Sen Başla” denilebildiği gibi, aşık atarak (Pıç) sayışmaca (Altı Eme), yaş-kuru yapılarak, kısa-uzun çöp çekilerek, çizilen çizgiye taş atarak (Çukur Eksiltme) avuçta saklanan taşı bilmeyle vb. oyuna başlayacak kişi tayin edilebilir (Mangala/Gaziantep). Oyuna başlamada, başka bir Türk Çocuk (veya yetişkin) oyunu oynanarak, o oyunu kazananın oyuna başlaması da sıkça görülmektedir. Beştaş veya Kibrit Atma veya Bey Paşa oyunu (Ev Göçmeni), Kös (Emen), Çelik Saydırma (Çukur Eksiltme), Kürre Atma (Mereköçdü) oyunları, başlama oyunu olarak görülmüştür. Çukur Eksiltme oyununda oyun çelik saydırmadaki sayıya göre sürmektedir. Bazı Mangala çeşitlerinde “Gailem Kaçtan?” diye sorulur ve alınan cevaba göre, meselâ “Sağ baştan on beşten” denilerek, söylenen kuyudan başlanır(Geviş, Karar Kaçtan). Türk Mangalası’nı dünyadaki emsallerinden ayıran hususlardan biri de budur. Bazı Mangala oyunlarımızda, oyuna başlarken, taş dağıtılırken, dörtlükler (Cutke Pıriç), tekerlemeler (Kuy Taşı Oyunu, Sülük), sayışmacalar (Mereköçdü) söylenebilmektedir. Genellikle ilk oyuna birinci oyuncu başlamışsa ikinci oyuna diğeri başlar.

         

        3. Türk Mangala oyunlarında, kuyu sayıları, bölgelere göre, bazen aynı bölge içinde dahi değişebilmektedir. Hatta oyunu karmaşık hale getirebilmek için kuyu sayısı 3, 4, 5’den başlayıp (Han) ’a kadar çıkarılabilmektedir (Çukur Eksiltme). Bazı bölgelerimizde kuyu sayıları, oyuncu sayısına bağlı olarak artabilmektedir (Pıç, Kuyu, Emen, Göçün…). Bazı oyunlarımızdan örneklendirdiğimiz kuyu sayıları şöyledir:

         

         

        1x4 Kuyu (Huyne Gütmece Oyunu)

        1x6 Kuyu (Çal)

        3x2 Kuyu (Fotuk…)

        4x2 Kuyu (Sülük, Sekiz Yalaklı Taş…)

        5x2 Kuyu (Hane, Bestemse…)

        6x2 Kuyu (Kuytak, Esen Korgol…)

        7x2 Kuyu (Mangala, Kozdatu…)

        9x2 Kuyu (Göçtüm Göç, Çukurcuk, Dokuz Korgol, Dokuz Kumalak)

         

         

        4. Türk Mangala Oyunlarında taş sayıları değişebilmektedir. Genellikle taş sayıları kuyu sayısıncadır (Çukur Eksiltme). Hatta oyuncular, taş sayılarını oyunun başında istedikleri kadar düşürüp arttırabilir. (Emen) Kuyularda 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 12… sayılarında taş olabilmektedir. (Fotuk, Sekiz Yalaklı Taş, Kuyu, Emen, Mele, Kuyular, Mangala, Göçtüm Göç, Dokuz Kumalak, Dokuz Korgol, Cutke Pıriç, Pıç, Han, Evcik) Çukur Eksiltme oyununda görüldüğü gibi taş sayısı daha da yükselmektedir. Bazı oyunlarda rakibe kaç taş ödünç verdiğini hesaplamak için yedek taş bulundurulur (Ev Göçmeni). Ayrıca oyuna gerektiğinde sürülmek üzere Ebe Taşları denilen yedek taşların bulundurulduğu oyunlar da vardır (Çukur Eksiltme).

         

         

        5. Oyunun yönünde değişiklikler görülebilmektedir. Oyunun yönü genellikle oyunun başında kararlaştırılır(Kümelek). Oyunlar, sağa (Emen), sola (Hane) doğru oynanabildiği gibi, isteğe bağlı olarak da yön seçilebilmektedir (Eme). Ayrıca dünyadaki Mankala oyunlarında rastlanmayan bir şekilde, oyun sırasında, oynama sırası bir diğer oyuncuya geçtiğinde de oyunun yönü değiştirilebilmektedir (Han, Böcük). Kuyular’da, haneler aynı tarafta olduğu için oyuncunun biri sağa, diğeri sola doğru oynamaktadır. Oyuncuların her birinin farklı iki yönü kullanması Türk Mangalası’nın zenginliğidir.

         

         

        6. Türkiye’de oyuncu sayıları değişebilmektedir. Oyunun 2 oyuncu ile oynanan çeşitleri (Mangala/Osmanlı) olduğu gibi 3, 4, 5… oyuncu ile de oynanabilen çeşitleri vardır. (Mereköçdü, Göçün, Pıç) 7, 8 kişi de oynayabilmektedir (Huyne Gütmece). Bu durum oyunu daha zevkli hale getirmektedir.

         

         

        7. Taş dağıtımında farklılıklar vardır. Oyuncular taşları aldıkları kuyudan dağıtmaya başlayabildikleri gibi (Kuy Taşı Oyunu, Osmanlı Mangalası, Pıç, Dokuz Kumalak…) hemen yanındaki kuyudan da taş dağıtımına başlayabilmektedir. Taşları aldığı ilk kuyudan başlayarak dağıtmanın Türk felsefesi açısından anlamı konusunda Kara’nın yaptığı tespitler çok önemlidir.[20] Oyuncuların dağıttıkları taşların bitmesiyle oyun sırası rakibe geçebildiği gibi, dağıtan oyuncunun son taşını koyduğu kuyuda taş bulunduğu sürece dağıtmaya devam edebilir. Bazı oyunlarda kendi tarafında taş bitiyorsa dağıtmaya devam eder, karşı tarafta bitiyorsa oyun el değiştirir. Kendi boş hanesine son taşını koyduğunda karşısındaki kuyudaki taşları alır ve dağıtmaya devam eder (Pıç Taş bu şekilde el değiştirir) (Hane Oyunu). Yuf Yuf oyununda taşların bittiği kuyunun yanındaki kuyudaki taşlar dağıtılmaya devam edilir.

         

         

        8. Türk Mangalası’nda taş almada, sayı kazanmada farklılıklar görülmektedir. Taşların konduğu son kuyudaki taşları alma, boş kuyuya taş bırakıldığında karşısındaki kuyuda bulunan taşları alma, boş kuyuya taş bırakıldığında sonraki kuyudaki taşları alma, son taşla çift yaparak alma, çift yaptığında önceki kuyudaki taşları alma veya sonraki kuyudaki çiftleri alma, önceki ve sonraki kuyulardaki taşları alma, çift yaptığı kuyuların karşısındaki kuyudaki taşları alma, taşları belli bir sayıya kavuşturunca taş alma ve hanelere taş bırakılmasıyla taş alma yoluyla oyun sürdürülür. Bazı oyunlarda, oyuna rakip devam ederken, kendi tarafındaki taşlar belli bir sayıya kavuşunca taş alma vardır(Ev Göçmeni). Oyunlarda bazen bir şekilde, bazen birkaç şekilde taş alınabilmektedir. Meselâ Mangala(Osmanlı) taş alma kurallarının önemli bir bölümü birlikte uygulanmaktadır. Taş (sayı) almadaki bu şaşırtıcı farklılıklar, Türk Mangalası’nın dünyadaki değerini yükseltmektedir:

         

         

        a. Boş kuyuya son taş düştüğünde bu kuyunun karşısında olan kuyudaki taşları alma (Bazı oyunlarda hem kendi taşını, hem karşısındaki taşı alır) (Emen, Mangala/Osmanlı/Dokuz Kumalak..)

        b. Çift yaptığında (2, 4, 6, 8…) taş alma (Mangala/Osmanlı)

        c. Çift yapınca, hem çift yapılan kuyudaki, hem de önceki (ve bazı oyunlarda-Fotuk- sonraki) kuyuda çift olmuşsa o kuyudaki taşları alma. Bazı oyunlarda karşısında bulunan kuyudaki taşları da alma. (Mangala/Hatay)Yine bazı oyunlarda çift yapmada, karşı kuyu alındığı gibi, önceki çift olmuş kuyuların karşısındaki kuyulardaki taşları da alma (Kuyu)

        d. Son taşın konulduğu kuyuda belirli sayıda taş olunca (3, 4, 5 ) taş alma (Mangala/Osmanlı, Ev Göçmeni vd.)

        e. Son taş öncesinde de, dağıtım sırasında taşlar belli bir sayıya (3, 4) ulaşınca (son kuyudan önceki kuyulardaki) hangi oyuncuya aitse onun alması (Ev Göçmeni)

        f. Taş dağıtmada Hane’ye taş bırakılmasıyla (Mangala/Osmanlı, Hane, Kuyular)

        g. Boş kuyuya taş bırakmışsa sonraki kuyudaki taşları alma

        h. Taşın bittiği kuyudan sonraki kuyu boş olursa, onu takip eden kuyudaki taşların alınmasıyla (Meneli Taş)

        ı. Kuyu kapamalarda, kuyuya düşen her taşın sahibinin olmasıyla (Mangala/Osmanlı)

        i. Rakip ilk çıktığı kuyuya taş bırakmayı unuttuğunda 1 taş alınmasıyla (Göçmecik)

        j. Yine rakip hanesine yanlışlıkla taş bırakıldığında taşın rakibin olmasıyla (Kuy Taşı)

        j. Son taş boş kuyuya düşmüşse (3 oyunculu oyunda) her iki yandaki kuyuların taşlarının alınmasıyla (Han)

        k. Ödünçleri geri alma yoluyla (Kuyu, Cutke Pıriç vd.) (Cutke Pıriç oyununda ödünç verilen taşların iki katı geri alınır.)

        l. Oyunda çelikle saydırmadaki rakamlara denk gelen kuyudan bir taş alınması veya oyunun tersi oynandığında bir taş konulmasıyla (Çukur Eksiltme)

        m. Bütün taşların bir kuyuya toplanmasıyla (Ev Göçmeni’nin bir çeşidinde)

        taş alınır yahut sayı kazanılır.

         

         

        9. Oyunun hızında farklılıklar görülür. Bazı yörelerde beklemeye, düşünmeye, taşları saymaya izin verilir, bazılarında verilmez. Oyuncu ancak göz ucuyla sayabilir (Pıç). Mangala(Osmanlı) da ise oyunu hızlandırmak için son kalan tek taşların rakibe verilmesi söz konusudur.

         

         

         Türk Mangalası’nda özel taşlar görülür. Yine bazı taşlar, sıradan bir taş iken oyundaki durumu ile özel taş konumuna geçer. Bu durum Dama ve Satranç oyunlarında sıradan taşların önemli taşlar haline gelişini hatırlatmaktadır. Mesela Mangala (Osmanlı) oyununda rakibin kuyusundaki 2 taşın yanına 3. taşınızı koyarsanız, bu kuyudaki taşları aldığınız gibi, bu kuyuya renkli taşınızı, kalenizi de koyarsınız ve bundan sonra bu kuyuya bırakılan her taş sizin olur. Mangala(Osmanlı)da bu özel, renkli taşın adı Kale, Ev Göçmeni oyununda Dede, Dokuz Kumalak’ta Tuzdık(tuzluk)tır. Dede’nin konduğu kuyudaki taşlara (Çocuk’lara) kimse dokunamaz. Hane oyununda da bu özel taş iki tanedir. Biri Renkli Taş, diğeri Pıç Taş veya kemiktir. Pıç Taş olumsuz, Renkli Taş makbul taş olarak görülmektedir. Bu da Aşık, Aksüyek ve benzeri oyunlardaki kemik hatırasının Mangala’da yaşatıldığının işaretidir. Bazı oyunlarda özel taşların sayısı sınırsızdır (Çoc).

         

         

         Türk Mangalası’nda bazı oyunlarda rakip oyuncuların taşları farklı renkte olabilmektedir (Güme). Bu da Satrancı hatırlatan bir durumdur.

         

         

         Türkiye’deki Mangala oyunlarının büyük bir kısmında kuyu kapama, kuyu körleme, ev körlenmesi (Geviş) vb. vardır. Buna göre, belirli bir sayıya (genellikle 3 veya 4) ulaştırdığınız kuyu kapanır, sizin olur veya oyun sonunda aldığınız fazla taşlar, bir kuyudaki taş sayısı kadar ise rakibinizin bir kuyusunu kapatır, köreltirsiniz. Fazla ise kuyu açabilmesi için ödünç taş verebilirsiniz (Güme, Mele, Kuyu…). Kuyusu kapanan, rakibine Ev vermiş olur (Ev Göçmeni). Bazen kapanan bir yalağın karşısı da kapanır (Çakıldak). Körlenmiş kuyunun üstü yaprak, taş, çöp vs. ile örtülür (Fotuk). Bazı oyunlarda kapanan kuyuların etrafının çizilmesi de söz konusudur (Pıç, Meneli Taş). Yine bazı oyunlarda birden fazla kuyuyu kapatabilirsiniz (Pıç). Bazı türlerinde kuyu kapamanın sınırı yoktur (Çoc). Birden fazla kuyunun kapanması, dolayısıyla özel taşın bulunması satrancı düşündürmektedir.

         

         

         Türk Mangalası’nda oyun sırasında rakibin uyarılması söz konusudur. “Evin Gocadı” (Ev Göçmeni’nde rakibinin dört sayısına ulaşan kuyudaki taşları almayı unuttuğu zaman), “Çu” (Kuy Taşı Oyunu), “Cıst” (Guycuk Taşı), “Pıs” (Göçmecik’te rakip, ilk çıktığı kuyuya taş bırakmayı unuttuğunda) 3. taşı boş kuyuya koyduğunda Tunç diye bağırarak (Kuyu) ve benzeri sözcüklerle rakip uyarılır, ikaz edilir. Bu durum, Satrançtaki “Şah” ikazını hatırlattığı gibi, Türk insanının rakibini, düşmanını dahi uyaracak kadar mert olmasının temellerini düşündürmektedir.

         

         

         İkiden fazla kişinin katıldığı oyunlarda, meselâ Han ve Bızıt oyunlarında, kuyuların yan yana konulmasıyla oyun tahtası veya yeri, satranç tahtasını andırır bir görüntü oluşturmaktadır:

         

         

                    0  0  0  0  0  0

                    0  0  0  0  0  0

                    0  0  0  0  0  0

                    0  0  0  0  0  0

                    0  0  0  0  0  0

                    0  0  0  0  0  0

         

         

         Oyunun bitişi ve setlerinde farklılıklar görülmektedir. Bazı yörelerde oyuncular kaç oyun oynayacaklarını baştan kararlaştırırlar. Bazı oyunlarda sayı olarak kararlaştırılır (Onbeş Taş). Setlerde yarıdan fazla taşı alan oyunu kazanır. Bazı oyunlarda yarıdan fazla taş alınınca oyun bitmez, sürdürülür. Bazı oyunlarda da rakibin bütün kuyuları kapanana kadar oyun devam eder. Bazı oyunlarda oyuncu son taşıyla çift yapmışsa, önceki 2 kuyuyu da çift yapabilmişse oyun biter ve oyuna yeniden başlanır (Göçün). Oyuna dışarıdan müdahaleye izin verilmez (Pıç…). Berabere kalma durumu da olabilir, Pat olur (Ev Kayası). Beraberliğe verilen bu ad da satrançla benzerlik taşımaktadır.

         

         

         Oyun malzemelerinde farklılıklar görülür. Oyun, önceleri koyun, keçi pisliğinin kurumuş hali olan “Kık” ile oynanırken, daha sonra taşlarla ve çekirdek, fasulye benzeri malzemelerle oynanmaya başlanmıştır. Keçi kıkına Kırgızistan’da Korgol, Kazakistan’da Kumalak denilmektedir ve Mangala, halen Kırgızistan’da Dokuz Korgol, Moğolistan’da Esen Korgol, Kazakistan’da Dokuz Kumalak adıyla oynanmaktadır. Türkiye’de Mangala oyunları genellikle taşla oynanmakla birlikte, Kumalak, Korgol, Kık veya Kak(Bızıt) da denilen kurumuş keçi gübresi, kurumuş deve pisliği (Göçün), nohut, fasulye, mısır (Pıç), fındık, pelit, küçük salyangoz kabuğu, it boncuğu (Mangala/Kilis), kurt dişi (Mangala/Gaziantep), Çakıldak çekirdeği (Çakıldak) ve benzeri malzemeler de kullanılmaktadır. Oyun taşları arasında belirttiğimiz gibi renkli taşlar, kemik gibi malzemeler de kullanılmaktadır. Eskiden oyunun taşları kemiktenmiş. Kazak aydını Abay’ın Semey Müzesi’ndeki Dokuz Kumalağının taşları kemiktendir.[21] Yazın kırda yere açılan çukurlarda oynanabildiği gibi, kışın evlerde çay tabaklarıyla, kâğıt üzerinde de kolaylıkla her yerde oynanabilmektedir.

         

         

         Türk Mangala oyunlarında Türk sosyal hayatının, düşüncesinin izleri açıkça görülür. Bunlara örnek vermek gerekirse; Bu oyunun bir adı da Kale ve Altı Kale’dir. Bazı çeşitlerinde Hane’lere yakın olan kuyuların Kale veya Kapı, Kale Evi (Çüş) olarak nitelenmesi, buraların daha önemli görülmesi (Mangala/Hatay), taşların asker, adam olarak görülmesi, rakipten alınan ilk taşlara “Mertlik” denilmesi (Mereköçdü) Türk zekâ oyunlarının önemli bir oyunu olan Mangala’nın da bir savaş oyunu olarak oynandığını göstermektedir. Oyundaki bütün kuyuların kale olarak tanımlandığı da olur. Yine bazı oyunlarda kuyular Hane, Ev, Oda (On Beş Taş) olarak görülmektedir. Oyunların adlarına Hane, Hane Hane, Altı Ev… denilmesi, kuyuların da Hane veya Ev olarak görülmesi (Evcik, Ev Göçmeni…) taşların Dede, Çocuk (Ev Göçmeni) ve Sülale (Çukur Eksiltme) olarak görülmesi, Türklerde aileye verilen değeri göstermesi açısından önemlidir. Çakıldak oyununda, oyun yeri “Yurt’un (avlunun)” ortasına, yere, çamurla sıvanarak hazırlanır. Ayrıca Kuzlatma düşüncesine de rastlanmaktadır (Kozdatu, Kuzlatma).

         

         

         Oyunda şansa yer yoktur. Tamamen hesaplamaya yöneliktir. Oyuncuların taşları sayarak, hangi kuyudan dağıtmaya başlarsa hangi kuyudaki taşları alabileceğini, bir kaç oyun sonrasında hangi taşları alabileceğini hesaplayarak oynamaları gerekir. Bunu pekiştirmek için genellikle ele alınan taş, geri bıraktırılmaz (Çakıldak).

         

         

         Genellikle oyun sonlarında kalan tek taşlar hangi oyuncu tarafındaysa onun olur. Mangala(Osmanlı) oyununda oyunu hızlandırmak amacıyla oynanamayan veya sona kalan taşlar rakibe verilmekte, böylece oyun sonuna kadar aynı heyecanın sürmesi sağlanmaktadır.

         

         

         Oyun adlarından da anlaşılacağı üzere genellikle kullanılan taş veya kuyu adları oyunlara ad olmuştur. Oyunda rakipten alınan taşların konduğu, diğerlerinden biraz farklı kuyulara Ev, Hane, Çukur, Kuyu, Guyu, Yalak, Hazine, Ana Hazine gibi adlar veriliyor. Taşların konduğu çukurlara ise Amen, Emen, Eme, Kale, Ev, Hane, Çukur, Guyu, Kuyu, Mele, Mene, Mere, Yalak (Çakıldak) vb. adlar verilmektedir. Taşlara genellikle Taş, Adam, Asker, Çocuk, Dede (Ev Göçmeni), Piç Taş, Kemik (Hane) gibi adlar verilmektedir. Rakip kuyunun taşları 3’e tamamlanınca Kuluçka (Fotuk) Tuç veya Tunç (Kuyu) Curs (Altı kale) olur. Dağıttığı taşı bitince oyunun karşıya geçmesi, Yattın (Fotuk), Com (Emen) vb. şekilde ifade edilmektedir. Çok taş biriken çukurlara Ev Gocadı (Ev Göçmeni) denilmektedir. Yenme durumunda Yandın (Fotuk), Gömdüm, Soktum (Çukur Eksiltme), Çul Yaptım (Kuyu), Süzdüm (Pıç) denilmektedir.

         

         

         Türk Mangala oyunlarında bizim soruşturduğumuz bazı oyunlarda nadiren hileye başvurulabilmektedir. Belki de bu durum kültürel yozlaşma sebebiyledir. Türlerin oyunu asla kumar olarak oynamadıklarına dair Avrupalı seyyahların verdiği bilgiler[22] maalesef günümüzde, en azından bazı oyunlarda geçerli değildir. Tespitlerimize göre bazı bölgelerimizde oyun sırasında hile yapılmaktadır. Hatta fark ettirmeden hile yapılabilmesi bir yetenek olarak görülmektedir (Kuyular, Bızıt, Çukurcuk). Tabii hilenin yakalanması da bir başka kabiliyettir. Zekâ ve uyanıklık gerektirir. Taşlar sürekli dolanıp duruyorsa hile yapılmış demektir (Böcük). Yine oyunun zekâya dayanmasına rağmen kumar gibi oynandığı, tarla, ev vb. karşılığı oynandığı da vakidir (Çukur Eksiltme). Oyunda hile yapmanın ve kumar olarak oynanmasının olumsuz sonuçları da olmuştur; Gaziantep Mangalası’nda oyunun tedavülden kalkmasının sebebi, oyunların hileli ve kumar olarak oynanması sonucu tatsız olayların olmasıdır.[23]

         

         

         Oyunun ödülü veya cezası oyunun başında belirlenir (Pıç). Mangala oyunlarında genellikle yenilene tatlı cezalar verilir (Mele…). Bazı oyunlarda kazanan oyuncu, kaybedenin ellerini elleri arasına alır ve yumuşakça aldığı oyun kadar vurur (Damalı Taş, Ev Gayası). Kafasına elle tık tık yapılır (Göçün).

         

        Ayrıca oyunların dikkatimizi çeken bir başka özelliği de bir yörede unutulmuşken diğer bir yöremizde çok genç insanlar tarafından bu oyunun oynanmasıdır. Aynı şekilde, oyunları oynayan kişilerden zeki insanların oyunları çok net olarak hatırlamaları, orta halli insanların ise oyunu hatırlamakta oldukça güçlük çekmeleri olmuştur.

         

         

        Türkiye ve Türk Dünyasındaki Mangala Oyunları (Adlar)[24]

         

[25]

         

         

        Mangala’nın Türk Zekâ Oyunları ve Satranç’la Ortak Özellikleri

         

         

        Türklere ait Mangala oyununun, ortak noktalarına bakıldığında, diğer Türk zekâ oyunları ve satranç ile akrabalığı olduğu görülmektedir. Bu da bizi, gelişmiş bir zekâ oyunu olan satrancın bir Türk oyunu olabileceği düşüncesine ulaştırmaktadır. “Bu da nerden çıktı?” denilebilir. Bu yüzden konuyu biraz açmak istiyoruz. Milletimiz yeni bir keşif yaptığında eskisini hemen bir kenara atmıyor. Onu da hatırasına hürmeten yaşatıyor. Milletimizin bu hasleti, gerek Mangala, gerekse diğer oyunlarımızda görülmektedir. Oyunların hem geliştirilmiş hallerinin, hem de kendilerinin var olmaya devam etmesi kültürel zenginliğimizin tabii bir sonucudur. Bir oyun türünde bu kadar alt çeşidin bulunmasının sebebi ise ayrıca araştırılmalıdır. İncelediğimiz yüzden fazla Mangala oyunundan hangisinin diğerinden daha önce oynanmaya başladığını bilemiyoruz. Hâlbuki 3 Taş, 9 Taş, 12 Taş oyunlarında bu gelişmeyi kabaca takip edebiliriz.

         

        Mangala oyununun dünyanın ilk zekâ oyunu kabul edilen satrançtan önce oynandığı, Kazakistan’daki Almatı Dastarbası Kayası buluntusu ile sabittir. Diğer Türk zekâ oyunlarından önce mi oynanmıştır, bunu bilemiyoruz. Mangala oyununun bugün oynandığı ülkeler, bölgeler, oyunun çeşitleri, yayılma alanları, oyunun kös, dama ve satranç oyunuyla birlikte aynı kültür çevresinde geliştiğini ve dünyaya dağıldığını düşündürtmektedir. Mangala’nın kös, dama, küşte veya kuşta, satıra ve satrançla ortak yönlerine bakıldığında görülen ilk husus, bu oyunların birbirinin devamı olduğudur. Bu oyunlar, birbirinin geliştirilmiş halidir. Oyunlar, ana aileleri ve alt çeşitleriyle diğer oyunlardan etkilenmiş, gelişim ve değişim dönemlerinde onlardan aldıklarını hazmetmişlerdir. Bu bakımdan satrançtan bahsederken, bir tek oyunun gelişmiş halinden değil, birkaç oyunun özelliklerinden yararlanarak gelişmiş bir oyundan bahsedebiliyoruz. Kanaatimizce Aşık veya diğer taş oyunlarının, zamanla çağdaşı diğer Türk oyunlarından da özellikler alarak kös, dama, Mangala, satıra (satrancın benzeri bu oyunda oyuncular sosyal tabakayı temsil etmektedir) ve daha sonra da hakanların ve yüksek tabakanın oynadığı bir oyun olan satranç haline dönüşmüştür. Satranç ile Mangala’nın şaşırtıcı derecede benzerlikleri görülür. Bu benzerlik, bugüne kadar satrançla daha başka bir oyun arasında, mesela eski Mısır’da oynanan ve satrancın atası olarak nitelenen senet oyunu arasında kurulamamıştır.[26] Mangala’daki şu özellikler satrançta da vardır:

         

  1. Zekâ oyunudur.
  2. Taktik, gelecek oyunları uzağı görme, rakibi takip etme, oyununu bozma, şaşırtma gibi unsurları içeren bir savaş oyunudur.
  3. Evlerde ve ortak sosyal mekânlarda oynanır.
  4. Oynayanlarda zekâ gelişimi sağlar.
  5. Avuca saklanan taşı bilen oyuna başlar.
  6. Oyuna ilk başlayan, oyun kurucu olarak daha iyi bir konum elde eder.
  7. Taşlar renklidir.
  8. Düşünmeye izin verilir.
  9. Oyuna karışmaya izin verilmez.
  10. Oyunda şansın yeri yoktur.
  11. Eline aldığı taşı geri bırakamaz.
  12. Özel güçleri olan taşlar vardır; Dede’nin olduğu kuyuya kimse dokunamaz.
  13. Sıradan güçteki taşlar, bazı durumlarda özel taş haline gelir.
  14. Birden fazla taşı özel konumdaki taş olabilir.
  15. Oyunda farklı yönlere oynamak mümkündür. Ülkemizde sağdan sola veya soldan sağa oynanan çeşitleri olduğu gibi her iki yöne oynanabilen çeşitleri vardır.
  16. Birçok türünde sağ ve sol köşedeki haneler, kuyular kale olarak görülür.
  17. Oyunun geneli ve oyuncular askeri sistemi temsil eder (ordu-millet düşüncesi). Milletimiz, bir sıra karşılıklı dizilmiş kuyulara kale, hane veya ev, kuyulara konulan taşlara da asker, çocuk vb. gözüyle bakmıştır. Arap âlemindeki Mankala-Min Kale veya Bin Kale- adlandırmasının bu anlayıştan kaynaklandığı tahmin edilebilir.
  18. Kuyulara kale denildiği gibi taşlara da asker denilir.
  19. Oyunun felsefesi Türk devlet ve aile sistemiyle ilgilidir.
  20. Kuyulardaki taşların belli bir sayıya gelince ele geçirilmesi söz konusu olduğu için bu hedefe yönelik (satrançta şah ve vezir için hamle yapılması gibi) hamle yapılır.
  21. Rakibin ikaz edilmesi söz konusudur.
  22. Hane oyununda Piç Taş ve Kemik gibi özel taşlar vardır ve Piç Taş’ı (satrançtaki şah gibi) alan oyunu kazanır.
  23. Eşitlik durumuna pat oldu denir.
  24. İkiden çok kişiyle oynanan türlerinde ortaya çıkan tablo satranç tahtasına benzer.

         

                    Satrançla ilgili bilgilerimizi hatırlayalım: Kaynaklarda yıl öncesinden Mısır piramitlerinde oyunla ilgili bilgiler bulunduğu, Çin’de, Mezopotamya ve Anadolu’da oynandığı, MS seafoodplus.info Hindistan’da oyuna Çaturanga denildiği, ilk yazılı belgelerin orada olduğu, sonra İran’a, Araplara, Endülüslülere, İspanya üzerinden Avrupa’ya yayıldığı kayıtlıdır. Mısır piramitlerindeki oyun Senet Oyunu’dur ve satrançla iki kişi oynanması, tahtası ve taş şekilleri dışında bir benzerliği yoktur.[27] Araştırmamıza rağmen Hint belgelerini henüz göremedik.

         

        Kilise, yılında satrancı İslâm kültürünün bir parçası olarak ilan etmiş ve oynayanları aforoz etmiştir. Hülasa Türk kamuoyu bu oyunu Hint kökenli bir oyun olarak bilmektedir. Oyunda Fil’in bulunması, nedense bizi farklı bir köken var mı diye düşünmekten ruhi olarak alıkoymuştur. Hâlbuki oyuna Fil’in girmesi yıllarına rastlamaktadır. İngilizlerin Hindistan’daki sömürge yönetimi döneminde Atlı Polo ve benzer oyunlar gibi bu oyunu da sevip ülkelerine taşıdıklarını belki duymuşuzdur, ama şah-mat, küşte veya kuşta, olarak da bilinen satrançın kökenini milletimizde aramak aklımıza gelmemiştir. Oyunun Türkler tarafından Altay’da şekillendirildiği, geliştirildiği, Altay’daki adının satıra olduğu ülkemizde pek bilinmez. Türkler tarafından Hindistan’a götürüldüğü, Türkler araştırmayınca oyunun kökeninin kamuoyunun dikkatinden çıkarıldığını ve başkalarına mal edildiğini bilmeyiz. Hâlbuki Batı’da icat edilen ilk Satranç makinesinin adı “The Turk”dür. Hakkında yüzlerce makale, kitap ve film vardır. Bu mekanik makinenin yapılmış resimleri elimizde bulunmaktadır. Osmanlı kıyafeti giymiş bir satranç oyuncusu bir masa şeklindeki makinenin bir tarafında haşmetle oturmaktadır. (Resim 8) The Türk’le Elizabeth ve Napoleon da satranç oynamıştır.[28] Sadece bu fotoğraf bile oyunun kökeni hakkında yeterince bilgi vermektedir. Aklımızda bulunması gereken nokta şudur: Oyunun kökeni konusunda henüz bir netlik yoktur.

         

        Atalarımızın, birbirine benzeyen oyun ve malzemelerinden sıkıldığını, zamanla bunları geliştirerek, her taşın şeklini farklılaştırdıklarını, önceleri bir yönde taşları oynarken daha sonra farklı yönlerde oynamaya başladıklarını, taş sayısını azaltıp çoğaltarak yüzlerce deneme yaptıklarını, sonra onlarca taşla oynadıkları oyunu daha az ve farklı güçteki taşlarla oynamaya başladıklarını, bazı taşları daha önemli hale getirip, olağanüstü güçler yüklediklerini, oyunu zorlaştırdıklarını, en önemli taş alındığında oyunu bitirecek şekle dönüştürdüklerini, düşünüyoruz. Mangala’yı daha zevkli hale getirmek için zorlaştırma (Kuyu, taş sayılarının artması, yön değişiklikleri) çalışmaları bir noktada tıkanınca yeni arayışlar başlamıştır. Bu arayışlar belli durumlar için özel taşların ilavesiyle, bunların çoğaltılması ve oyun tahtasının yarısının özel taş olmasıyla sonuçlanmış ve Altay’da oynanan ilkel satranç (satıra) doğmuştur (Resim 9). Satıra’da Hakan, Batır, Asker ve yedek oyun taşları bulunmaktadır. Kanaatimizce Mangala kuyularında biriken çok sayıdaki taşı, daha sade bir şekilde ifade etmek ve durmadan taş dağıtarak vakit kaybetmemek için satrancı bulmuşlar, kültürümüzdeki birçok öğeyi, meselâ kemiği de önce Mangala, sonra satranç tahtasında yaşatmışlardır. Doğal olarak bu süreç, bilim adamlarımızın, tarihçilerin, arkeologların, halkbilimcilerin, edebiyatçıların himmetine muhtaçtır ve araştırılmalıdır.

                                                                               Beyaz

         

         0

        0

        0         

         

         0

        H

        0

         

         0

        0

        0

         

         0

        0

         0

        0

        0

        0

        0

         0

        0

         0

        0

        0

        0

        0

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

         

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

        0

         

        0

        0

        0

         

        0

        H

        0

         

        0

        0

        0

         

                                                                               Siyah

        Resim 9: Altay Türklerine Ait Satıra Oyun tahtası

        Hakan, Ortadaki H Harfi İle GösterilenOyuncudur. Diğer Oyuncular: Batır, Asker ve Yedek’tir.

        (Çizimi Kazakistan Dokuz Kumalak Federasyonu Başkanı Sayın Maksat Sotayev’e Aittir.)

         

         

         

         

        Mangala’daki Gelişme ve Değişmeler

         

         

        İnsanoğlu, bir yandan ihtiyaçlarına göre yeni eşyalar, malzemeler, kavramlar, bilgiler, oyunlar vs. üretiyor, geliştiriyor, bir yandan da geliştirdiklerini ilk haliyle saklıyor, koruyor. En eski dönemlerden kalan varlıklarımızı halen koruyoruz. Buna karşılık, geliştirebileceğimiz yönlerini de sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Meselâ en gelişmiş tarım aletlerinin yanında karasabanı kullanmaya devam ediyoruz. Türk çocuk oyunlarında da benzer bir durum söz konusudur: Meydana getirdiğimiz en eski oyunları bir yandan saklamaya, yaşatmaya çalışırken, bir yandan da onların en gelişmiş halini, daha da geliştirmeye çalışıyoruz.

         

         

        İlk insanların (ilkel insan değil), atalarımızın, teknolojinin imkânlarını bir yana bırakırsak, bizim zekâ seviyemizde olduklarını, bizimle benzer meseleleri yaşadıklarını söyleyebiliriz.  

        Onlar nesillerini devam ettirmek ve karınlarını doyurmak zorundaydı. Diğer canlı türlerini hatırlayalım; yavrularını yarınlara, avlanmaya, hayatta kalmaya alıştıran oyunla hazırlarlar. İnsanoğlu da bulduğu her fırsatta, her malzeme ile çocuklarını donatmaya, kabiliyetlerini geliştirmeye çalıştı. Tabiatta karşılaştıkları tehlikelerle nasıl başa çıkılacağını çocuklarına oyunla öğrettiler. Düşünmek, kovalamak, kaçmak, saklanmak, gizlenmek, savaşmak, zıplamak, aramak hatta susmak oyunla öğretilmiştir.

         

         

        Mangala ve Türk zekâ oyunlarıyla ilgili ayrıntılara girmeden önce iki hususa dikkatinizi çekmek isterim: Türkler, sayıları erken dönemlerde kavramışlardır.[29] Özellikle 3, 7, 9, 12 gibi bazı sayılara önem vermişlerdir.[30] Bazı oyun malzemelerini, mesela taşı daha çok kullandıklarını söylemek mümkündür.[31] Taşla oynanan oyunların ilki, avlanmaya hazırlık olarak oynandığını düşünebileceğimiz, bir hedefin veya hedef taşın(avın) bir taşla vurulması oyunu olmalıdır. Muhtemelen, günümüzdeki bilye oyununun atası olabilecek oyun, bu oyundur. Taş oyunlarının ikincisinin, yine hedef taşı, hedef taşın yanındaki kuyuya, bir taş atarak düşürme, sokma olduğunu düşünebiliriz. Zamanla bu iki oyundaki taşların, kuyuların, oyuncuların sayıları artmış, oyunlar geliştirilmeye başlanmıştır. Ama milletimiz, oyunların bu ilkel hallerini de hafızasında tutmuş, saklamıştır. Günümüzdeki Kuka, Simit, 7 Taş, 7 kiremit, 9 kiremit gibi oyunları, Kırgızistan’daki Ordo oyununu, bu oyunun devamı olarak düşünebiliriz. Kuyular, taşlar ve oyuncular çoğaldıkça oyunları geliştirme ihtiyacı da artmıştır. Bu süreçte oyun Aralı Emen, Lap Koka şeklinde gelişmiştir.

         

         

        Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi değişim sürecinin başında aşık veya taşla oynanan oyunlar vardır. Taş oyunlarının gelişimi muhtemelen şöyledir: Bir kuyuya aşık veya taşı atma oyunları> Bir kuyunun yanındaki hedefi kuyuya düşürme oyunları> Bir kuyudaki hedefi kuyudan çıkarma oyunları> Aşıkları havaya atıp yere düştüğünde durumuna bakma oyunları> Taşları havaya atıp tutma oyunları> Taşları havaya atıp tutarak kuyulara yerleştirme oyunları> Taşları bir sıraya dizme oyunları> Kurt Koyun Oyunları> Taş kuyu oyunları> Mangala oyunları> Satıra> Satranç

         

         

        D

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir