osmanli fikir akimlari / (PDF) Yüzyıl Osmanlı Fikir Hareketleri | engin öztürk - seafoodplus.info

Osmanli Fikir Akimlari

osmanli fikir akimlari

Osmanlı fikir akımları

Osmanlı fikir akımları ya da Osmanlı'yı kurtarma teşebbüsleriİkinci Meşrutiyet döneminde Osmanlı'nın dağılmaktan kurtarılmasına yönelik son dönemlerde ortaya konulan inkılâp hareketleri, reform düşünceleridir. Bazıları dönemin şartlarına göre gerektiği vakit önem kazanmış gerektiği yerde de pek ilgiyle karşılanmamıştır.

Osmanlı fikir akımları[değiştir kaynağı değiştir]

  • Osmanlıcılık: Namık Kemal, Midhat Paşa, Şinasi gibi dönemin jön türkleri yani genç osmanlıları bu görüşün temsilcileridir. Din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın (herkesin eşit durumda sayıldığı) bir Osmanlı toplumu oluşturma fikriydi. Türkçülük akımının zıttıdır.
  • Adem-i Merkeziyetçilik (veya Federalcilik): Prens Sabahattin tarafından öne sürülmüştür. İmparatorluğun eyaletlerine (yönetim alanında) daha geniş yetkiler verilmesi esasını konu alır.
  • İslâmcılık: Tüm müslümanların Halife'nin sancağı altında toplanması gerektiğini savunur.
  • Türkçülük:Turan fikri gerçekleşmeyince Osmanlı İmparatorluğu içindeki Türkleri milli bir duygu etrafında birleştirmeyi amaçlamıştır.
  • Turancılık: Osmanlı dışında da yaşayan türklerin muavenet birliği sağlamasını temel alır.
  • Batıcılık: Batının bilim, askeri vb. alanlarda yaptığı kültürel ve teknolojik yeniliklerden faydalanılması gerektiğini savunan görüştür.

Yüzyıl Osmanlı Fikir Hareketleri Engin ÖZTÜRK GİRİŞ İdeolojiler her şeyden önce belirli bir dünya görüşünü yansıtır. İdeoloji içinde yaşadığımız dünya, yani toplumsal gerçekliğin nasıl olduğunu, neden meydana geldiğini ve nereye gideceğini açıklamak ister. Toplumsal gerçeklik her ideolojiye farklı görünür. Çünkü her ideoloji, bir düşünce çizgisinden beslenir ve onun ötesine geçerek, bir siyasal duruş ve yol haritası çizer. Bu haritalar toplumsal gerçekliğin ne tür bağlantılarla örüldüğünü, bu bağlantıların doğru mu yoksa yanlış mı ve en iyi yolun hangisi olduğunu anlatır. İdeolojiler bu nedenle aynı zamanda bir inanç, norm ve değerler dizgesidir. Osmanlı İmparatorluğunda ise son dönemde ortaya çıkan fikir akımları (İdeolojiler), hem tarihsel hem de coğrafi1koşulların ürünüdür. Yeni toplumsal olayların yarattığı etki ve tepkilerden meydana gelmiştir. İdeolojiler ve beslendikleri fikir akımları kısmen örtüşerek veya ayrışarak yeni toplumsal gerçekliği açıklamak istemiş ve buna bir yol haritası çizmeye çalışmıştır. Bu dönemde birçok fikir akımı öne çıkmıştır. Bu akımlar; Osmanlıcılık, Panislamizm, Âdem – i Merkeziyetçilik, Turancılık, Türkçülük ’tür. Bu fikir akımlarına genel olarak bakacak olursak ortak amaçları İmparatorluğu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak ve eski görkemli günlerine geri döndürmek olduğunu görürüz. Bu fikirlerin tek amacı Osmanlı birliğini korumaktır. Bu fikirlere farklı yollardan varmaya çalışan ideologlar fikirlerinin yönetim vizyonu farklılaştıkça birbirlerinden uzaklaşmış ve çatışma içine girmişlerdir. 1 Burada coğrafyadan kasıt Osmanlı İmparatorluğunun Yüzyıldan itibaren çok toprak kaybetmesindendir. ~1~ OSMANLICILIK XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti askeri, idari, siyasi ve ekonomik yönden birçok sorun ile karşı karşıyaydı. Ülkenin içine düştüğü zorlukları düzeltmek için çaba harcayan devlet adamları çeşitli arayışılar içine girdiler. Bu arayışlar sayesinde çeşitli çözüm yoları denendi. II. Mahmut ile başlayan yenilikler Tanzimat ile devam etmiş devlet modernleşme ve çağdaşlaşma yolunda büyük değişiklikler ve reformlar kaydetmiştir. Bu modernleşme ve çağdaşlaşma modeli içinde fikri açıdan önemli olan bir gelişme ise Osmanlıcılık fikridir 2. Osmanlıcılık fikrinin doğuşunda şüphesiz en önemli etken Fransız ihtilalinin getirdiği düşüncelerdir. İhtilalin yaydığı Milliyetçilik akımı, çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devletinde büyük bir şiddetle hissedildi. Milliyetçilik düşüncesi Osmanlı toprakları üzerinde ilk önce Balkanlarda yaşayan gayrimüslim toplulukları etkiledi. Bu topluluklar ihtilalin verdiği bağımsızlık düşünceleriyle Osmanlı Devletine karşı isyanda bulundular. Osmanlı Devleti bu dönemden itibaren iç sorunlarla karşılaştığı gibi devletin dağılma süreci de hızlanmaya başladı3. Osmanlı Devleti toplumsal yapı olarak ‘’Millet Sistemi’’ üzerine kurulmuş bir devletti. Sosyal yapıdaki millet kelimesi bugünkü anlamı ile kan ya da soya dayanan bir anlayışta değildi. Millet ‘’Din, Mezhep ve Şeriat’’ anlamında kullanılmaktaydı. Osmanlı Devleti, sosyal yapıdaki etnik ve dini oluşumu modern dünyanın istekleri ve gayrimüslimlerin istekleri doğrultusunda çözmek istiyordu. Bunun için Osmanlıcılık fikrini geliştirerek uygulamaya koydu4. Osmanlıcılık bir anlamda, milliyetçilik düşüncesiyle eş anlamlı, Batılıların milliyetçilik düşüncelerine ise karşıt taraflı bir görüştü. Osmanlıcılık fikri iç ve dış şartların devlete baskı yapması sonucunda ortaya çıkan bir fikirdir. Osmanlı toplumu içindeki etnik grupların devletten kopmasının önüne geçilebilmesi için ortak bir kimlik oluşturma çabasıdır 5. Osmanlıcılık, padişahın kontrolü altında yaşayan milletlerin, din ve ırk farkı gözetilmeksizin idari, dini, hukuki ve siyasi haklardan eşit bir şekilde faydalanmasıydı. Bu sistem sayesin de Osmanlı sınırları içinde yaşayan Türk, Ermeni, Arap, Yahudi, Bulgar v.s. hangi soy, renk ve mezhepten olursa olsun Osmanlı kimliği altında birleştirilecekti. Bu sayede devlet etnik milliyetçiliği önleyecekti6. Osmanlıcılık fikrinin devlet politikası olarak uygulanmasına bakarsak; II. Mahmut zamanında başlayan Sırp isyanı ve arkasından gelen Yunan isyanı Osmanlı devletinde 2 Şerif Demir, ‘’Tanzimat Döneminde Bir Devlet Politikası Olarak Osmanlıcılık’’, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 29, , s. 3 Demir, a.g.m, s. – 4 Osmanlıcılık fikri ABD yapısındaki gibi birçok milleti Osmanlı kimliği altında birleştirmektir. Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Mehmet Kaan Çalen, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’in Üçlü Tasnifleri: Üç Tarz – ı Siyaset ve Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, Türk Yurdu Dergisi, C. 31, S. , , s. 5 Mevlüt Uyanık, ‘’Osmanlı Islahatlarının Nihai İfadesi Olarak Üç Tarz – ı Siyaset ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Etkisi’’ Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara: Yeni Türkiye yay, , s. 6 Demir, a.g.m, s. ; Akçura, a.g.m, s. ; Çalen, a.g.m, s. ; Köçer, a.g.m, s. 11; Turan, a.g.e, s. 38, Suna Kili, Atatürk Devrimi, b. 11, İstanbul: İş Bankası yay, , s. 57; Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, b, İstanbul: İş Bankası yay, , s. ; Anadolu Üniversitesi, ‘’Türk Siyasal Hayatı’’, Ankara: Anadolu Üniversitesi yay, , s. ; Uyanık, a.g.m, s. ~2~ Milliyetçilik akımının zuhur ettiğini göstermişti. Sırplara bazı tavizler ve Yunanlılara verilen bağımsızlık II. Mahmut’u, Osmanlı Milleti oluşturma düşüncesine itti. II. Mahmut, Mustafa Reşid Paşa aracılığı ile ‘’Ben tebaamda Müslümanı camide, Hıristiyanı kilisede, Musevisini de havrada fark ederim, aralarında başka güna bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evladımdır’’ diyerek Osmanlı Milletini oluşturma kararlılığına vurgu yapmıştır 7. Mustafa Reşid Paşa tarafından batı sentezli hazırlanan Tanzimat Fermanı () devletin tüm birimlerinde, yönetim anlayışında ve idaresinde köklü değişiklikler yapmıştır 8. Tanzimat Fermanının en önemli özelliği ve ana fikri ‘’Osmanlıcılık, Osmanlı Vatanperverliği’’ idi9. Mustafa Reşid Paşanın önünü açtığı bu yolu takip eden Ali ve Fuad Paşalar Islahat fermanını () yaparak Osmanlıcılık fikrine çok net olarak resmiyet kazandırmışlardır Islahat Fermanı ile her çeşit dini faaliyet devlet güvencesi altına alındı, gayrimüslimlere yönelik sınırlandırmalar ortadan kaldırıldı, etnik ve dini yönden insanları tahrik edip kışkırtacak ifadeler yasaklandı, karma mahkemelerin yetkileri genişledi, vergi ve askerlik konusunda eşitlik sağlandı. Islahat Fermanı ile gayrimüslimler sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik vb. gibi statülerinin geliştiği bir dönem başlamıştı Sonuç olarak, II. Mahmut’un başlattığı, Tanzimat ve Islahat Fermanları ile gelişen Osmanlıcılık akımı, Müslüman ve gayrimüslimleri aynı çatı altında birleştirerek eşitlik prensibini uygulaması zamanla önemini kaybetmeye başladı. Çünkü Anadolu ve Ortadoğu’daki Müslüman kitle buna hazır değildi. Ayrıca böyle bir siyaset Avrupalı devletlerin çıkarlarına ters düşüyordu. Osmanlıcılık ideolojisi Balkan Savaşlarında Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle son bulurken bu dönemden sonra yeni bir fikir akımı çıkarak Osmanlıcılığın yerini alacak ve yeni bir düzenin kurulmasında büyük bir rol oynayacaktır. Bu akım ise Türkçülük akımı olacaktır. 7 Demir, a.g.m, s. ; Yusuf Akçura, ‘’Üç Tarz – ı Siyaset’’, Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara: Yeni Türkiye yay, , s. ; Refik Turan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, b. 18, Ankara: Okutman yay, , s. 38; Mehmet Köçer, ‘’Osmanlı Devleti’nde Türkçülük Akımının Ortaya Çıkması’’, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, C. 1, S. 3, , s. 8 Turan, a.g.e, s. 9 Demir, a.g.m, s. 10 Demir, a.g.m, s. ; Akçura, a.g.m, s. ; Çalen, a.g.m, s. 11 Turan, a.g.e, s. Demir, a.g.m, s. – ~3~ PANİSLAMİZM XIX. asrın başlarından itibaren batıdaki fikir hareketleri ve rejim değişiklikleri Osmanlı Devletini etkilemeye başlamıştı. Osmanlı Devleti batının etkisiyle ve yeni akımların etkilerine karşı yaptığı bir takım sosyal ve siyasi reformlar ülke içerisinde yeni fikirlerin ve ideolojilerin doğmasına yol açmıştır. Bu fikir ve ideolojilerden biride Panislamizm’dir Panislamizm akımı Tanzimat döneminde yönetime muhalif çevrelerce ortaya çıkan bir toplum hareketidir Osmanlı aydınları, XIX. yüzyıl boyunca, farklı ortamlarda yer alarak devleti kurtarmak için çeşitli yollar aramışlardır. İlk ciddi ıslahat programı, devletin kendi yaptığı ’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’dır. Bu Ferman, Avrupa’nın medeniyet ve kültür seviyesine ulaşmayı ve imparatorluk içinde yaşayan hakları bir arada tutmayı hedefleyen bir ıslahat girişimidir Osmanlı Devleti, yeni bir değişim ifadesi olarak Tanzimat Fermanıyla yaptığı bir takım düzenlemeleri ‘’Şeriat’’a uygunluğunu kabul etse de bunu Müslüman halka anlatamamıştır Bu dönemden itibaren İslam düşüncesi, siyasi muhalefet aracı olmaktan çıkıp bir ideoloji ve siyasi söylem haline dönüşmüştür. Ülke içindeki Müslüman halk getirilen yenilikler ile gayrimüslimlerle eşit olması, ellerindeki hâkim durumun kaybolmasından korktuğu için Şeriat’a yeni anlamlar yükleyerek bir fikir akımı oluşturmuşlardır ’lı yıllardan itibaren giderek artan gazeteler İslamcılık fikrini halka anlatmaya çalışmış ve resmi ideolojiden farklı yeni siyasi söylemler dile getirilmeye başlanmıştır. Tercüman – ı Ahval, Muhbir, Basiret, İbret, Hürriyet, Ulûm gibi gazeteler İslamcı düşüncenin gelişmesinde önemli katkılar sağlamışlardır Batı, ideolojik yapısıyla beraber yeni evrensel değerleri dünya görüşünün vazgeçilmez unsuru kılarak ve İslam toplumunda oluşmayan sosyal – siyasal şartlarda örneklik ederek İslamcılığın doğmasına etken olmuştur XIX. asrın ikinci yarısında İslam coğrafyasına da yansıyan milliyetçilik akımına karşı, İslamcılar, din birliğine dayalı bir milliyetçilik anlayışını, İslam milliyetçiliğini geliştirmişlerdir Osmanlı Devletinin önemli düşünürlerinden olan Ali Suavi bu konuyla ilgili şöyle bir izahta bulunur; ‘’Garbın cinslik davası mı daha ziyade bekaya medardır, 12 Panislamizm, Fransızların; bütün İslam topluluklarının Osmanlı idaresinde birleştirme siyasetine verdikleri addır. Bu konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Akçura, a.g.m, s. , M. Saffet Sarıkaya, ‘’Osmanlı Türkiyesindeki İslamcılık Düşüncesine Genel Bir Bakış, Arayışlar İnsani Bilimler Dergisi, S. 1, , s. 7 – 8. 13 Sarıkaya, a.g.m, s. 8. 14 Sarıkaya, a.g.m, s. 9; Kili, Atatürk, s. 58; Kili, Türk, s. 15 Sarıkaya, a.g.m, s. 10; Sacit Kutlu, ‘’İkinci Meşrutiyet Döneminin Düşünce Akımları’’, seafoodplus.info, s. 7. ( 7 Mart ) 16 Sarıkaya, a.g.m, s. 17 Sarıkaya, a.g.m, s. 18 İslamcılık anlayışına genel olarak bakarsak İslamcılık batıdan gelen fikir ve yeniliklere karşı dinin hükümlerini korumaktı. İslamcılar, Osmanlı aydınları içinde batı sempatisi olanlara karşıydılar. Ama İslamcılarda batı hayranı olan diğer aydınlardan farklı olarak doğu hayranlığı içindeydiler. Yani Osmanlı içindeki İslamcıların savundukları fikirlerde özgün değildi, ithaldi. Batıcılardan farklı olarak benimsedikleri fikirler Avrupa merkezli değil, Asya merkezli olmasıydı. Şey Celaleddin Afgani, Abdürreşit İbrahim veya Muhammed Abduh gibi panislamistler Osmanlı İslamcılarını etkilemişti. Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Kutlu, a.g.m, s. 7. 19 Sarıkaya, a.g.m, s. ~4~ yoksa Şarkın Müslümanlık davası mı? Bu meselenin mukayesesine gelince: Elbette Şarkın hali daha iyidir. Zira Fransız Fransızlık davasında otuz milyon kadardır. Lakin Türkler Müslümanlık davasında iki yüz milyondur. Cins mahvolabilir, Müslümanlık mahvolmaz…’’20 diyerek İslam milliyetçiliğinin gücünü ifade etmiştir. Dönemim sosyal ve siyasi yapısı içinde ‘’İttihad – Osmani’’ fikri uygulama alanı bulmasına rağmen, ülke içindeki gayrimüslimlerin faaliyetlerinden dolayı sonuçsuz kalmıştır. II. Meşrutiyet döneminde ittihad – i Osmani fikrini değerlendiren Yusuf Akçura ‘’Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmek boş bir yorgunluktur’’21, diyecektir. İslam milleti fikri büyük ölçüde Panislamizm düşüncesinde yankı bulmuştu. Macar düşünürlerden A. Vambery Panislamizm’i, ‘’Kâfirlere karşı koyma, dinin tebliği ve politik gayeli cihad çağrısıyla harekete geçirilmiş ümmete delalet eder’’22 şeklinde açıklıyordu. Panislamizm sultan Abdülaziz Han zamanında işlerlik kazanarak Osmanlı Devletinde politik bir hale gelmiştir İslamcılar tarafından ateşli bir şekilde desteklenen Panislamizm, Sultan II. Abdülhamid tarafından ülkenin genel politikası haline getirildi Böylece II. Abdülhamid, devletin iç ve dış siyasetinde bütünlüğü korumaya ve batılı devletlere karşı bir denge siyaseti izlemeyi ön görmüştü. Ancak Osmanlı Devleti sosyal ve siyasal alanda diğer Müslüman ülkelerden gerekli maddi ve manevi desteği göremedi, Arnavut25 ve Arapların devlete başkaldırması Panislamizm’in idealist ve ütopik bir düşünce olarak kalmasına ve hatta yok olmasına neden olmuştur İslamcılık düşüncesi sadece siyasal alanda değil, Müslümanların geri kalma sebeplerini, bu sebeplerin çözüm yollarını araştıran ve sosyal şarlar içinde yeni fikirler üreten ilmi ve fikri bir değere sahipti. İslamcıların büyük bir bölümü dinin temel kaynaklarına yönelerek İslam’ın mevcut şartlar içinde yeniden yorumlanması gerektiği kanaatinde idi. Bu yeniden yorumlama için, asırlarca kapalı olduğuna inanılan bu anlayış kapısının yeniden açılmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır. Böylece İslamcılar, batı medeniyetinin İslam’a yönelttiği hücumlara karşı yeni çözüm yolları üretebilecekti. 20 Sarıkaya, a.g.m, s. 21 Akçura, a.g.m, s. 22 Sarıkaya, a.g.m, s. 23 Akçura, a.g.m, s. 24 Sarıkaya, a.g.m, s. 12; Turan, a.g.e, s. 40; Çalen, a.g.m, s. ; Akçura, a.g.m, s. ; Kutlu, a.g.m, s. 7; Anadolu Üniversitesi, a.g.e, s. ; Köçer, a.g.m, s. 25 Özellikle Arnavutların yılında Osmanlı Devletine isyanı Panislamizm savunucularının Türkçü ve Turancı düşünceye yönelmelerine sebep olmuştur. 26 Sarıkaya, a.g.m, s. 12; Köçer, a.g.m s. ~5~ TEŞEBBÜS –İ ŞAHSİ VE ÂDEM – İ MERKEZİYETÇİLİK XX. yüzyılın başlarında Prens Sabahaddin’in, Le Play okulunun takipçisi olan Demolins’in Sciences Sociales olarak tanımladığı fikirleri İlm – i İçtima adıyla Osmanlı toplumuna tanıttı. Prens Sabahaddin’e göre İlm – i İçtima, sosyoloji biliminden farklı olarak gözlem ve araştırma metotları ile sosyal yapıların temellerine inerek, üst yapı kurumlarının doğrudan sosyal yapının kendine özgü koşullarını açıklamaya çalışmaktı Prens Sabahaddin toplumları Communautaire (Toplumcu) ve Particulariste (Bireyci) olmak üzere, iki kategoride değerlendiriyordu. Ona göre, Fransa’da Almanya’da ve bu gelişmiş batı devletlerini örnek alan Asya, Afrika, Güney Avrupa ve Güney Amerika ülkeleri gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda da geniş bir kamu hâkimiyeti mevcuttu. Bu tip bölgelerde kişisel gelişme önemsenmediği, hatta engellendiği için kişiler her şeyi devletten bekler duruma geldiğini izah etmiştir Buna karşılık, eğitim sisteminin bireysel yetenekleri geliştirmeye yönelik olduğu İngiltere ile ABD gibi Anglosakson ve İskandinav ülkeleri gibi gelişmiş batı toplumlarında fertler girişimcidir. Bireyci toplumlarda ekonomik sınıfların arasında girişim serbestisi ve rekabet hüküm sürerdi Prens Sabahaddin’e göre, genel hayatın özel hayata hâkim olduğu sistemler siyasi baskı ve sosyal sefalete mahkûmdu. Merkeziyetçi Doğu toplumlarında, fertler cemaat baskısı nedeniyle ezildikleri için, toplum kişiliksizleşiyor ve gelişmiyordu. Bireyin özgürlük ve girişim ruhu köreltildiği ve özel girişime konan sınırlamalar yüzünden sermaye birikimi olanaksızlaştığı için gösterişe yönelik tüketim ağır basıyordu Prens Sabahaddin Osmanlı Devletinin sosyal ve siyasal alanda mutlaka bütüncü yapıdan bireyci yapıya geçmesini ön görüyordu. Toplum yapısında ‘’Teşebbüs – i Şahsi’’ yi yani kişisel girişimciliğe özendirici bir değişiklik yapılmalıydı. Bireysel girişimciliğin gelişmesi için özel mülkiyet hakkı tanınmalı, yaratıcı ve girişimci bir genç jenerasyona sahip olan Anglosakson modeline uygun bir eğitim sistemi yürürlüğe konmalıydı Prens Sabahaddin, milletlerin siyasi araçlarla kurtulabileceğine inanmıyordu. Ona göre, sosyal yapı değişmeden, ister mutlakıyet rejimi, ister meşrutiyet rejimi, isterse cumhuriyet rejimi olsun, ister hükümdar olan bir kişi, isterse adı Meclis – i Mebusan olan beş yüz kişi yönetsin sonuç aynı olurdu. Demokrasinin amacı halkın hükümeti denetleyebilmesiydi. Bu amaca yönelik olarak, siyasette merkeziyetçilikten vazgeçip âdem – i merkeziyet’i yani yerel yönetimi ülkenin en küçük birimi olan köylere kadar yaymayı, belediye ve hukuk işleri konusunda özerk yönetimler kurmayı öneriyordu Prens Sabahaddin’in oluşturduğu programda şöyle bilgiler vardı; 27 Kutlu, a.g.m, s. 3; Kili, Atatürk, s. 60 - 61; Kili, Türk, s. – 28 Kutlu, a.g.m, s. 3. 29 Kutlu, a.g.m, s. 3. 30 Kutlu, a.g.m, s. 3; Kili, Atatürk, s. 60 – 61; Kili, Türk, s. – 31 Kutlu, a.g.m, s. 3; Kili, Atatürk, s. 60 – 61; Kili, Türk, s. – 32 Kutlu, a.g.m, s. 3. ~6~  Siyasi ıslahat, bütün sınıflar ve tebaa için istisnasız olarak uygulanacaktır. Vilayetlerin idaresi âdem –i merkeziyet (Cevreden idare) ve tevsii mezuniyet (Yetki Genişliği) usulü üzerine kurulacak.  Vilayet Meclisi üyeleri halk tarafından seçilecek, bu meclisler, vilayetin mali kanun ve nizamlarıyla alakalı meselelerde geniş ve tam yetkiye sahip olacaktır.  Payitahtta, Vilayet Meclisi kurulacak ve bir taraftan vilayetler arasında, öte taraftan vilayetlerle hükümet arasındaki rabıta ve münasebetleri sağlayacaktır.  Bütün Osmanlılar, ırk farkı gözetilmeksizin hak ve vazife yönünden eşit olacak.  Jandarma kuvveti vilayetlerde ırk nispeti dikkate alınarak kurulacaktı.  Mülki taksimat ünitelerde an yüksek mülki, mali, adli amirler merkezi hükümet tarafından diğer memurlar valiler tarafından ve vilayetin ırk nispeti dikkate alınarak halk arasında seçimle tayin edilecekti.  Devlete olan anlaşmalara saygı gösterilecekti. 33 Prens Sabahaddin’e göre, özel yaşamlarında bağımsız olmayan fertlerin oluşturduğu kendini idareden aciz toplum, kamu hayatını yönetemez veya denetleyemezdi. Prens Sabahaddin bunu şöyle izah ediyordu; İstiklal – i Milli, ancak İstiklal – i Şahsi ile temin edilebilirdi Sonuç olarak Prens Sabahaddin sonrası gelişmeler sonucu idealleriyle gerçekler arasında sıkışmış ve önerdiği toplumsal dönüşümün liderliğini yapamamıştı. Avrupa’da son yüz yılda gerçekleşen devrimlerin, burjuva sınıfının eseri olduğunu ve burjuvazinin önemini de yeterince anlayamayan Prens Sabahaddin özel teşebbüs konusundaki görüşleri ile tarihe ve ekonomi bilimine yeterli veriler dayandıramamıştı. O, bu konuları daha çok sosyal bir sorun, bir eğitim sorunu olarak algılamıştı 33 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, b. 7, C. 8, Ankara: TTK yay, , s. 34 Kutlu, a.g.m, s 35 Prens Sabahaddin’in diğer bir sorun ise düşüncelerinin genel olarak batı merkezli olmasıydı. Doğu toplularının biçim ve yaşam şekilleri batı toplumundan farklıydı. Doğu toplumları batı toplumları gibi bireyci olamazdı çünkü doğu toplumu genel yapısı itibarı ile toplumcu ve cemaatçiydi. ~7~ TÜRKÇÜLÜK – TURANCILIK Millet; dil, soy, vatan, din, örf, adet ve ülkü birliği olan insanların oluşturduğu bir yapı bir topluluktur. Millet etnoloji olarak ırktan daha geniştir. Milliyetçilik, tarihinin yapıcısı, kültürün oluşturucusu ve taşıyıcısı olarak milletin gerçeğini benimsemek, milleti tarihi gelişimi içinde oluşan özellikleriyle korumak ve yaşatmak temeli üzerine inşa edilmiştir Bu tanımla milliyetçilik rasyoneldir, sosyolojik ve psikolojik temellere dayanır. Milli inancını tarihindeki örnekleriyle bir düşünce haline topluma aşılayarak sosyolojik anlamda millet kavramına dönüştürmeye çalışır. Milliyet ve Milliyetçilik ile ilgili bu açıklamadan sonra Osmanlı Devletine baktığımız zaman; Osmanlı Devleti dayandığı insan unsuru, etnik köken, dil, din bakımından oldukça farklılık gösteren ‘’Anasır – ı Muhtelife’’ ( Çeşitli unsurlar) den oluşuyordu Bu unsurlar arasında milliyet meselesi, İslam gelenekleri ve anlayışlarına uygun şekilde düzene konmuştu. Bu gelenekler, ülke içindeki farklı din ve mezheplere vakıf olan kişiler arasındaki ilişkiyi ve düzeni korumak içindi. Bireyler arasındaki sınırlar, etnik ya da sosyal değil dinseldi. Bununla birlikte Osmanlı Devleti ümmetten millete XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren girmeye başlamıştı Osmanlı Devleti’nin gerileme ve dağılma dönemine girmesi ile birlikte, devlet adamları ve aydınları, devleti içine düştüğü durumdan kurtarabilmek için çeşitli çareler aramaya başlamıştı. Tanzimat Fermanının ilan edilmesi ile birlikte, XIX. ve XX. yüzyıla damgasını vuracak fikir akımlarından biri olan Osmanlıcılık, devletin bütünlüğünü ve halkın birliğini sağlayacak yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. II. Mahmut’un söylediği ‘’Ben tebaamdan Müslümanı camide, Hristiyan’ı kilisede, Musevi’yi havrada fark ederim’’39 ifadelerle resmiyet kazanan bu akım, ülkedeki müslim ve gayrimüslim halka eşit haklar vererek devletin bütünlüğünü sağlamaya çalışmıştır. Ancak bütün bu çabalar, gayrimüslimleri devlete bağlamaya yetmediği gibi ayrılıkçıları cesaretlendirip, dağılmayı körükledi. Türkleştirildiklerini ve asimilasyona uğradıklarını iddia eden başta Rum ve Ermeni olan gayrimüslimler, Osmanlı idaresinde bağımsızlıklarını kaybettikleri gerekçesi ile bu akıma karşı çıkmaya başladılar. Avrupa devletleri de Hıristiyan halkı Türk hâkimiyetinden kurtarmak propagandasıyla bu ayrılık hareketini desteklemişlerdir. Bu durumda Müslümanların gayrimüslimlere eşit olmasının yarattığı etkide eklenince, devlet adamları ve aydınlar, Osmanlıcılık akımından yavaş yavaş vazgeçmişlerdir Osmanlıcılık fikrinden beklediğini bulamayan Osmanlı yönetimi toprakları üzerinde yaşayan halkı tek bir kimlik altın birleştirmek yerine din eksenli bir akım olan İslamcılığa yöneldi II. Abdülhamid devrinde zirve yapan İslamcılık akımı devletin birliğini sağlamakta 36 Köçer, a.g.m, s. 37 Köçer, a.g.m, s. 38 Köçer, a.g.m, s. 39 Demir, a.g.m, s. ; Akçura, a.g.m, s. ; Turan, a.g.e, s. 38; Köçer, a.g.m, s. 40 Köçer, a.g.m, s. 11; Turan; a.g.e, s. 41 Köçer, a.g.m, s ~8~ en büyük umut olmuştur. İslam birliği düşüncesi, dini olmaktan daha çok siyasi nitelikliydi Ancak içteki milliyetçilik hareketleri ve Batı’dan gelen baskılar, İslamcılık düşüncesini imkânsız hale getirdiği gibi Arap ve Arnavutların Osmanlı Devletine karşı isyan etmesi de bu akımın artık geçerliliğini yitirmesine sebep oldu Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının devleti kurtarmaya yetecek çareler olmadığı anlaşıldığında, devlet adamları ve aydınlar yeni bir akım olarak Türkçülüğü – Turancılığı benimsediler Aslına bakılırsa Osmanlıcılık akımının zirve yaptığı dönemlerde bile tarihçi ve edebiyatçılar arasında Avrupa’daki romantik milliyetçiliğe hayranlık vardı. Özellikle Batılı Türkologların hazırladığı eserler Osmanlı aydınları üzerinde büyük etkiler bırakmıştı. Bu etkilere baktığımız zaman Ahmet Vefik Paşa Osmanlı ve İslam tarihi dışında Türk tarihi üzerine çeşitli eserler çevirerek Türkçülük akımında büyük rol oynamıştır. Süleyman Paşa askeri okullarda Hunlardan başlamak üzere Orta Asya tarihi dersleri vermiştir Ayrıca aynı dönemlerde yılında yurtları işgal edilen Kırım Türklerinin, XVIII. yüzyıl sonlarında Volga – Ural boylarındaki Tatar ve Çuvaşların Osmanlı Devletine sığınmaları, Osmanlı toplumunda dış Türklere olan ilginin artmasına sebep olmuştu – yıllarında Orta Asya’daki Rus ve Çin’in işgallerine karşı halkta büyük bir tepki doğmuştu. Bu tepkiler neticesinde dış Türkleri konu edinen kitaplar yazılmaya başlandı Kırım ve Azerbaycan’da faaliyet gösteren iki önemli aydın, İstanbul’a gelerek fikirleri ile büyük ilgi görmüşlerdir. Bu aydınlardan biri; Mirza Fethali Ahundzade’dir ki, Osmanlıcadaki Arap harflerinin ıslahıyla ilgili çalışmasıyla ün yapmıştır. İsmail Gaspıralı48 ise, Slav baskılarına boyun eğmeyerek Türklüğün kurtuluşunun ancak Türk birliğinde yattığını ifade eden yazılar yazarak aydınlar arasında ön plana çıkmıştır. Diğer taraftan, İstanbul’a yerleşerek Osmanlı aydınları içerisinde fikirleri ile büyük ilgi gören Yusuf Akçura, Üç Tarz – ı Siyaset adlı eseriyle Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük fikirlerinin Osmanlı Devletine ne derecede yararlı olabileceğini açıklamış ve Türkçülüğü ön plana çıkarmıştır Osmanlı aydınları arasında ise, Ahmet Hikmet ve Mehmet Emin Yurdakul, edebiyat sahasında öne çıkmışlardır. Türkçülüğün siyaset alanında yaygınlaşmasında, II. Meşrutiyet döneminde ortaya çıkan örgütlenmeler ve bunların faaliyetleri önemlidir. 12 Aralık ’de kurulan Türk Derneği, Osmanlı Devletinde kurulan ilk Türkçü dernek olurken, 18 Ağustos ’de açılan Türk Yurdu Cemiyeti ve 12 Ocak ’de kurulan Türk Ocakları, Osmanlı Devleti’ndeki Türkçülük faaliyetlerine hız kazandırmıştı 42 Sarıkaya, a.g.m, s. 12; Turan, a.g.e, s. 40; Çalen, a.g.m, s. ; Akçura, a.g.m, s. ; Kutlu, a.g.m, s. 7; Anadolu Üniversitesi, a.g.e, s. ; Köçer, a.g.m, s. 43 Sarıkaya, a.g.m, s. 12; Köçer, a.g.m s. 44 Köçer, a.g.m, s; Kili, Atatürk, s. 58; Kili, Türk, s. 45 Köçer, a.g.m, s. 11 – 46 Köçer, a.g.m, s. 12; Kutlu, a.g.m, s. 47 Köçer, a.g.m, s. 12; Kutlu, a.g.m, s. 48 İsmail Gaspıralı’nın en önemli eseri ise yılında Tercüman adlı gazetede yayımladığı ‘’Dilde, Fikirde, İşte Birlik’’ adlı eseridir. 49 Köçer, a.g.m, s. 12; Kutlu, a.g.m, s. 10; Uyanık, a.g.m, s. ; Çalen, a.g.m, s. 50 Köçer, a.g.m, s. 12; Kutlu, a.g.m, s. 11; Anadolu Üniversitesi, a.g.e, s. - ; Turan, a.g.e, s. ~9~ İslamcılık akımının güç kaybetmeye başlaması ve Türkçü aydınların bilimsel ve kültürel alanlardaki çalışmaların yapılması, Türklerin oturduğu ve Türkçe’nin konuşulduğu ülkeler arasında kültürel ve siyasi birliği sağlama amacında olan Turancılık akımının ortaya çıkmasını sağladı. Liderliğini İsmail Gaspıralı’nın yaptığı bu hareket, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali Bey tarafından Osmanlı Türklerine aşılanmaya çalışıldı Bu dönemde Osmanlı aydınları arasında içinde en çok Ziya Gökalp’in faaliyetleri dikkat çekmiştir. ’de Genç Kalemler Dergisi’nde yazı yazmaya başlayan Gökalp, Turan şiiri ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak52 adıyla formüle ettiği fikirleri ile Gökalp, bir taraftan Türklük bilincine ulaşılması için çaba sarf ederken diğer taraftan da İslam inancının Türklük için önemini vurgulamıştır Gökalp yazdığı birçok makalesi ve Türklere yaydığı fikirleri ile Osmanlı aydınları arasında büyük ilgi görmüştür. Osmanlı Devleti’nin kurtuluşu için devreye sokulan Osmanlıcılık ve İslamcılık akımı kadar realiteye uzak, duygusal ve hayalci olan Turancı yaklaşım somut bir başarı elde edememiştir. Osmanlı rejimi tamamen ortadan kalkınca daha realist bir yaklaşım olan Türkçülük akımı benimsenmiştir 51 Köçer, a.g.m, s. 12; Kutlu, a.g.m, s. 52 Gökalp bu eserinde Türk milletinin özüne nasıl döneceğini yani nasıl Türkleşeceğini bunun yanında Türkleşirken nasıl Müslüman olacağını ve nasıl bir şekilde batılı olunacağını söylemiştir. Gökalp’in bu eseri hakkında detaylı bilgi için bkz. Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, Ankara: Kültür Bakanlığı yay, , s. 1 – 53 Gökalp, bu üçlemişini şöylede açıklamıştır; ‘’Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim’’. 54 Bütün Türklerin birleşmesini amaçlayan Turan akımı, Enver Paşa’nın Kafkaslardaki başarısızlığı ve Osmanlıdan sonraki yeni rejimin politikaları gereği önemini kaybetti. Bu akımı savunan Türk aydınları zamanla Turancılık yerine Türkçülük akımı benimsediler. Hatta bu konu hakkında Ziya Gökalp Uzak Mefkûre demiştir. Detaylı bilgi için bkz. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları; Köçer, a.g.m, s. 12; Anadolu Üniversitesi, a.g.e, s. ~ 10 ~ KAYNAKÇA AKÇURA, Yusuf, ‘’Üç Tarz – ı Siyaset’’, Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara: Yeni Türkiye yay, Anadolu Üniversitesi, Türk Siyasal Hayatı, Ankara: Anadolu Üniversitesi yay, ÇALEN, Mehmet Kaan, ‘’Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’in Üçlü Tasnifleri: Üç Tarz – ı Siyaset ve Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak’’, Türk Yurdu Dergisi, C. 31, S. , DEMİR, Şerif, ‘’Tanzimat Döneminde Bir Devlet Politikası Olarak Osmanlıcılık’’, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 29, GÖKALP, Ziya, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, Ankara: Kültür Bakanlığı yay, KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, b. 7, C. 8, Ankara: TTK yay, KİLİ, Suna, Atatürk Devrimi, b. 11, İstanbul: İş Bankası yay, _________, Türk Devrim Tarihi, b. 13, İstanbul: İş Bankası yay, KÖÇER, Mehmet, ‘’Osmanlı Devleti’nde Türkçülük Akımının Ortaya Çıkması’’, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, C. 1, S. 3, KUTLU, Sacit, İkinci Meşrutiyet Döneminin Düşünce Akımları, seafoodplus.info _turkiye_seminerleri_html. ( 7 Mart ) SARIKAYA, M. Saffet, ‘’Osmanlı Türkiye’sindeki İslamcılık Düşüncesine Genel Bir Bakış’’, Arayışlar İnsani Bilimler Dergisi, S. 1, TURAN, Refik, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, b. 18, Ankara: Okutman yay, UYANIK, Mevlüt, ‘’Osmanlı Islahatlarının Nihai İfadesi Olarak Üç Tarz – ı Siyaset ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Etkisi’’, Türkler Ansiklopedisi, C. 14, Ankara: Yeni Türkiye yay, ~ 11 ~

Osmanlı Devleti Fikir Akımları – Osmanlı’da Görülen Fikir Akımları Neler, Temsilcileri Kimler?

Fikir akımlarının en temel ve ortak amacı önce duraklama sonrasında gerileme yaşayan Osmanlı Devleti'ni güçlü bir devlet haline getirmektir. Hal böyle olunca günümüzde de hala araştırılan ve merak edilen Osmanlı Devleti fikir akımları bu yazımızın içeriğini oluşturmaktadır. Osmanlı'da görülen fikir akımları nelerdir ve temsilcileri kimlerdir sorusuna yanıt bulduğumuz bu metinde, Osmanlı Devleti fikir akımlarına dair merak ettiğiniz soruların cevaplarına ulaşabilirsiniz.

Osmanlı Devleti Fikir Akımları

Osmanlı fikir akımları yani bir diğer adıyla Osmanlı'yı kurtarma teşebbüsleri İkinci Meşrutiyet döneminde Osmanlı'nın gerileme sürecinden dağılma sürecine gelene kadar ki süre sonrasında, Osmanlı Devleti'ni güçlendirmeye yönelik olan ve son dönemlerinde ortaya konulan inkılâp hareketleri ve reform düşünceleridir. Bazıları dönemin şartlarına göre gerektiğinde fazlasıyla önem kazanmış, gerektiği yerde de pek ilgiyle karşılanmamıştır. Osmanlıcık, Adem-i Merkeziyetçilik, İslamcılık, Türkçülük, Turancılık ve Batıcılık şeklinde başlıklara ayrılmıştır. Birçok önemli temsilcisi olan bu akımlarla Osmanlı Devleti güçlendirilmeye çalışılmıştır.

Osmanlı'da Görülen Fikir Akımları Nelerdir ve Temsilcileri Kimlerdir?

Osmanlı'da görülen fikir akımlarının ortak amacı Osmanlı Devleti'ni yeniden güçlü bir devlet haline getirmektir. Kaybedilen toprakların geri alınmasını da sağlamaya çalışan bu fikir akımları 1. Dünya Savaşı'nın kaybedilmesiyle birlikte hedeflediği amaca ulaşamamıştır ve Osmanlı İmparatorluğu önce fiilen sonra resmen dağılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda görülen düşünce akımları 5 başlıktan oluşmaktadır. Bunlar Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık ve Adem-i Merkeziyetçilik olarak bilinmektedir.

1-Osmanlıcılık

Osmanlıcılık, bütün Osmanlı vatandaşlarını ırk, din ve dil ayrımı yapmadan eşit kabul eden siyasi akıma verilen isimdir. Fransız İhtilali'nin etkisiyle Dünya'da milliyetçilik akımı yayılmaya başlamıştır ve bunun üzerine Osmanlıcılık akımı ile Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yaşayan bütün milletler kanun önünde eşit görünmek istemişlerdir. Osmanlı yöneticileri milliyetçilik akımına karşı çıkmak yerine, bünyesinde bulunan halkların dil, din, ırk ve mezhep ayırmaksızın herkesi kanun önünde eşit görmek ve kendilerini temsil etme hakkı vermeyi amaçlamıştır. Bu anlayışın etkisiyle II. Mahmut döneminde Osmanlı Devleti'nde batı anlayışına uygun ıslahatlar yapılmıştır. Osmanlıcılık fikri uygulanmaya koyulmuşsa da, ülkedeki milliyet isyanlarının durmaması, bu isyanların gelişimine paralel olarak Osmanlıcılık fikrinin de önemini kaybetmesine yol açmıştır. Suphi Paşazade Ayetullah, Ahmet Beyzade Mehmet, Yusuf Paşazade Hacı Nuri, İskender Beyzade gibi isimler cemiyetin ilk kurucularıdır. Daha sonra Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa da bu cemiyete katılmışlar ve cemiyetin öncüleri olmuşlardır.

2-İslamcılık

yüzyılın sonlarına doğru II. Abdülhamit döneminin en belirgin politikasıdır. Bu fikir akımı kötü gidişatın sebebinin dinden uzaklaşma olduğunu savunmuştur. İslamcılar dünya Müslümanlarını tek çatı altında ve Hilafet merkezi etrafında toplamayı amaçlayarak devletin bütünlüğünü sağlamaya çalışmıştır. Bu sebeple değişik İslam toplumları ile bu dönemde irtibat kurulmuş ve Müslümanların önderi olarak halife tanıtılmaya çalışılmıştır.

Muhammed Abduh, Cemaleddin Efgani ve Millî Şair Mehmet Akif bu akımın önde gelen isimlerindendir.

3-Türkçülük

Türkçülük, devletin kurtuluşunun milli değerlere bağlı kalmak olduğunu ve bu değerleri korumak olduğunu belirtmiştir. Osmanlı sınırları içinde yaşayan Türkleri milli değerler etrafında bir araya getirilerek dağılmayı önlemektir. Türkçülük diğer akımlara oranla daha geç ortaya çıkmasına karşılık Milli Mücadele'nin başarıya ulaştırılması ve Cumhuriyetin örgütlenmesinde rol oynayan en önemli akımdır. Türkçülük akımının önde gelen ismi Ziya Gökalp'tir.

4-Batıcılık

Türk tarihi genel olarak değerlendirildiğinde Türklerin daima Batı yönünde hareket ettiği ve yüzünü sürekli batıya döndüğü görülmektedir. Ancak yüzyılda çok güçlü olan Osmanlı Devleti Batı'da meydana gelen gelişmeleri umursamamasıyla birlikte birçok açıdan geri kalmaya başlamıştır. Batıcılık, devletin bütünlüğünün ve kurtuluşunun ancak ve ancak Batının biliminden ve teknolojisinden faydalanarak bunları Osmanlı bünyesine alma ile olacağını savunmuştur. Dr. Abdullah Cevdet Batıcılık ilkesinin önde gelen temsilcilerindendir.

5) Adem-i Merkeziyetçilik (Teşebbüs-i Şahsi)

Adem-i Merkeziyetçilik akımı Osmanlı içinde yaşayan vatandaşlara geniş özgürlükler verilmesini ve çeşitli etnik grupların federasyon gibi kendi siyasal yapısı içinde yaşamalarını savunmaktadır. Adem-i Merkeziyetçilik düşüncesinin önde gelen savunucusu ve Osmanlı hanedanına mensup olan Prens Sabahattin'dir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir