osteoid osteoma belirtileri / Osteoid Osteoma Tedavisi ve Belirtileri Nelerdir?

Osteoid Osteoma Belirtileri

osteoid osteoma belirtileri

Osteoid Osteoma

Osteoid Osteoma Nedir?

Osteoid osteoma, insan vücudundaki kemiklerin benign yani iyi huylu tümörüdür. Osteoid osteoma, osteoblastik bir tümördür, yani yeni kemik oluşumuyla seyreden bir etkinliğe sahiptir.

Osteoid osteoma, ilk olarak ’te Amerikalı bir patolog olan Henry L. Jaffe tarafından tanımlanmıştır. Yapılan çalışmalar osteoid osteomanın, kemiğin iyi huylu tümörlerinin yaklaşık %10’luk bir kısmını, tüm kemik tümörlerinin ise yaklaşık %5’lik bir kısmını oluşturduğunu göstermiştir.

Osteoid osteoma, genel olarak yaş aralığındaki erişkin insanları etkilemektedir. Erkeklerde görülme sıklığı ise kadınlara oranla kat daha fazladır. Osteoid osteoma, vücuttaki tüm kemikleri tutabilir ancak yapılan çalışmalar en sık uzun kemikleri tuttuğunu göstermiştir. Bu kemikler arasında da en sık femur ve tibiayı yani halk arasında bilinen isimleriyle uyluk kemiği ve kaval kemiğini tuttuğu tespit edilmiştir. Vakaların yaklaşık %15’inde ise omurganın arka kısımlarının tutulduğu gözlenmiştir.

Osteoid osteoma hastalığının sebep olduğu kemikte oluşan tümör alanı, etrafını çevreleyen skleroz (sertleşme) ve ödem nedeniyle daha büyük görünse de esas boyutları nadiren 1,5 cm’yi geçmektedir. Tümör alanının büyüklüğü osteoid osteoma hastalığıyla en sık karışan osteoblastoma hastalığının ayırt edilmesinde kullanılır. Osteoblastoma hastalığında oluşan tümör alanlarının büyüklüğünün tipik olarak 2 cm’yi geçtiği tespit edilmiştir.

Osteoid Osteoma Belirtileri Nelerdir?

Osteoid osteoma hastalığı, hastada tüm vücudunu etkileyen genel semptomlar vermek yerine tuttuğu yerde bölgesel şikayetler meydana getirir.

Osteoid osteoma hastalığının hastalarda meydana getirdiği en sık bulguları sıralayacak olursak;

  • Ağrı: Osteoid osteoma hastalığından muzdarip hastaların en sık şikayeti, hastalığın tuttuğu yerde lokalize ve özellikle geceleri alevlenen ağrıdır. Yapılan çalışmalarda hastalar aspirin veya NSAID (Non Steroid Antiinflamatuar İlaçlar) aldıklarında ağrılarının hafiflediğini bildirmişlerdir. Bu nedenle osteoid osteoma hastalığının neden olduğu ağrının tipik bir özelliği vardır: Aspirinle geçen ağrı.
  • Şişlik: Hastalığın tuttuğu bölgede şişlik oluşması en sık ikinci semptomdur. Hasarlanan bölgeden salınan prostaglandin adlı bir molekülün bu duruma sebep olduğu düşünülmektedir.
  • Eritem: Eritem kelimesinin sözlük anlamı deri üzerindeki kızarıklıktır. İzlenen hastalarda hastalığın tuttuğu kemik kısmının üzerini kaplayan deri bölgesinde eritem olduğu gözlenmiştir.
  • Hassasiyet: Yapılan gözlemlerde tümörün yerleştiği bölgede hassasiyet geliştiği kaydedilmiştir.
  • Sinovit: Eklem veya juxtaartiküler bölgede (ekleme yakın, bitişik) lezyon meydana gelmişse eklem içi sıvısı olan sinovyumda inflamasyon (iltihaplanma) meydana gelir.
  • Eklem Ağrısı: Eklem veya juxtaartiküler bölgede hasarlar oluşmuşsa hastada eklem ağrısı baş göstermeye başlar.
  • Eklem Hareket Kısıtlılığı: Eklem veya juxtaartiküler bölgede hasarlar oluşup ileriki zamanlarda hasarlar da ilerledikçe tutulan eklemlerde hareket kısıtlılığı oluşması muhtemeldir. Hareket kısıtlılığı, fleksiyon ve ektansiyon hareketlerinin istenen düzeyde yapılamaması durumudur. Fleksiyon işlemi, eklemin içe doğru bükülme hareketi; ekstansiyon işlemi ise eklemin dışa doğru gerilme hareketidir.
  • Artroz: Artroz, halk arasında eklem kireçlenmesi olarak bilinen durumdur. Eklemlerde meydana gelen aşınma ve yıpranma sonucu söz konusu olan eklemin veya eklemlerin uzun süreli ağrı ve şişliği ile karakterize bir sağlık sorunudur. Osteoid osteoma hastalığından muzdarip hastalarda hastalık eklemleri veya eklemlere yakın bölgeleri tutmuşsa zamanla eklemlerde kireçlenme problemi boy göstermeye başlar.
  • Fleksiyon Kontraktürü: Kontraktür kelimesi, kasın devamlı kasılı kalma halini anlatır. Fleksiyon kontraktürü, hastalığın tuttuğu bölgedeki eklemlerin içe doğru bükülmüş halde sürekli kasılı kalmış olma durumuna verilen isimdir. Osteoid osteoma hastalığından muzdarip hastalarda hastalığın ilerlediği dönemlerde bu durum gözlenebilmektedir.
  • Antaksik Yürüyüş: Osteoid osteoma hastalığına yakalanmış bireylerde, hastalık diz eklemlerini tutmuşsa, hasar ilerledikçe hastanın artık yürüyüşü de etkilenmeye başlar. Antaksik yürüyüşte hasta ağrıyan bacağını olabildiğince çabuk hareket ettirerek ağırlığını o bacağına vermemeye çalışır. Böylece ağrıyan bacak üzerinde durma süresi kısalırken salınım süresi uzar.

Osteoid Osteoma Nedenleri Nelerdir?

Osteoid osteoma hastalığının neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Osteoid osteoma hastalığı ilk teşhis edildiğinden bu yana neden meydana geldiğini bulmaya yönelik çalışmalar yapılagelmektedir. Yapılan bazı çalışmalar sonucunda birtakım oluşumlar suçlanmıştır. Bazı araştırmacılar osteoid osteoma hastalığının bir neoplaziyebağlı olarak geliştiğini savunmaktadır. Neoplazi kelimesi patolojik (hastalıklı) olarak yeni doku oluşumu anlamına gelmektedir. Yani bu görüşe göre osteoid osteoma hastalığı, altta yatan bir sebep olmaksızın hastalıklı olarak yeni dokuların oluşmasıyla da gelişiyor olabilir. Hastalığın oluşum gösterdiği bölgeye alınan travmaların ilerleyen zamanlarda osteoid osteoma gelişimine sebep olabileceği düşüncesi bazı araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Teşhis edilen hastaların üçte birinde bu öneriyi destekleyecek şeklide söz konusu olan bölgeye daha önce travma alındığı tespit edilmiştir. Fakat ilişkinin kesinleşmesi için daha çok veriye ihtiyaç vardır.

Osteoid Osteoma Teşhisi

Osteoid osteoma hastalığında tipik bulgu, özellikle geceleri uyurken artan ve hasta aspirin veya NSAID aldığında geçen şiddetli kemik ve eklem ağrılarıdır. Bu semptomla gelen hastanın hikayesini alıp muayenesini yaptıktan sonra Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı hekim gerekli gördüğü görüntüleme işleminin sonucunu ister. Sonuçlara göre de en uygun tedavi planını çizer.

Osteoid osteoma hastalığının Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve Bilgisayarlı Tomografi(BT) işlemlerinde görülen bulgusu çok tipiktir: Nidus. Nidus kelimesinin sözlük anlamı yuvadır. Hastalığın sebep olduğu tümör alanının ortasında içine yumurta bırakılmış kuş yuvasına benzeyen bir görüntü olduğu için bu bulguya nidus yani yuva ismi verilmiştir. Nidusun boyutu, osteoid osteoma hastalığında genellikle 1 cm civarındadır. Yapılan çalışmalar sonucunda nidusun boyutunun nadiren 1,5 cm’yi geçtiği tespit edilmiştir. Osteoid osteoma hastalığının sebep olduğu nidus alanı, damardan zengin bir oluşumdur. Bu nedenle anjiografi (damar filmi) ve kemik sintigrafisinde de kolaylıkla tespit edilebilir. Nidusun çevresinde ise yoğun bir ostoblastik aktivite sonucu oluşan kemik dokusu vardır. Osteoblastik aktivite yeni bir kemik oluşumunu anlatan bir ifadedir. Nidus oluşumunu etrafını çevreleyen skleroz ve periostal reaksiyondan ayırabilmek için ve lezyonun lokalizasyonunu net olarak belirleyebilmek için Bilgisayarlı Tomografi (BT) en ideal görüntüleme yöntemidir. Skleroz, dokunun patolojik olarak sertleşmesini anlatan ifadedir. Periosteal reaksiyon ise kemik örtüsü zarıyla ilgili yeni oluşumları anlatır.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) yöntemi kortikal lezyonların tespitinde pek yararlı değildir, fakat hastalık kemiğin metafizini ya da ekleme yakın diğer bölgeleri tutmuşsa eklem içi diğer patolojilerin dışlanmasında çok yararlı bir yöntemdir. Kemiğin kortikal bölümü kabuk kısmını, metafiz bölümü ise uzun kemiklerin uç kısımlarındaki genişlemiş parçayı kapsar.

Kemik sintigrafisi, kemik tarafından tutulma özelliği olan radyoaktif bir ajanın damar yoluyla hastaya verilip nerelerde ne kadar tutulduğunun tespit edildiği bir tanı aracıdır. Kemik metabolizmasının arttığı ya da azaldığı yerlerde radyoaktif ajanın tutulumu da değişir. Bu özelliğinden dolayı kemik sintigrafisi; kemiğin kırıkları, tümörleri ve enfeksiyonları gibi durumların tanısında kullanılabilir. Osteoid osteoma hastalığının tanısında diğer görüntüleme yöntemlerinin gereksiz kalması halinde kemik sintigrafisi kullanılabilir.

Osteoid Osteoma Tedavisi

Osteoid osteoma hastalığı, hastalarda çok şiddetli bir ağrıya sebep olur. Ağrıyı azaltmak için hastalara ağrıya sebep olduğu düşünülen prostaglandin isimli molekülü baskılamaya yönelik ilaçlar yani prostaglandin antagonistleri verilir. Bu ilaçlar sadece hastanın ağrılarını dindirmeye yöneliktir yani hastalığın kesin çözümü değildir. Ayrıca bu ilaçların uzun süreli kullanımında gelişebilecek yan etkileri göz önüne alarak hastaya hastalığın kesin çözümü olacak tedavi planı çizilmelidir.

Non Steroidal Anti İnflamatuar ilaçlar (NSAID) alınmasına rağmen ağrısı azalmayan hastalara uzman hekim uygun gördüğü takdirde hastaya cerrahi tedavi uygulanabilir. Bu yöntem ağrıyı tolere edemeyen veya uzun süre boyunca özellikle NSAI ilaç kullanması halinde böbreklerinde ya da mide ve bağırsak gibi gastrointestinal sisteme ait organlarında komplikasyon riski taşıyan hastalarda uygulanılması düşünülen bir yöntemdir.

Radyofrekans ablasyonu yöntemi osteoid osteoma hastalığının tedavisinde kullanılan ameliyata gerek duyulmadan uygulanabilen bir yöntemdir. Radyofrekans ablasyonu, tıp sektöründe son 15 yıldır kullanılmaya başlanmış yeni sayılabilecek bir yöntemdir. Ablasyon işlemi, hastaya hekimin uygun görmesi takdirde ya genel anestezi altındayken ya da lokal anestezi etkisindeyken uygulanır. Ablasyon işlemi, patolojik dokunun dondurularak, yakılarak veya ışın kullanılarak yok edilmesi işlemidir. Ablasyon yapılan yani tahrip edilen dokularda hücreler ölür ve işlev göremezler. Sonuç olarak zararlı dokular fonksiyon göremez hale getirildiğinden cerrahi yöntemle eş değer başarılar alınmaktadır.

Radyofrekans ablasyonu yönteminin osteoid osteoma hastalığının tedavisinde tercih edilmesinin nedeni normal kemik dokuya çok daha az zarar vererek tümöral dokuyu tahrip edebilmedeki başarısıdır. Günümüzde radyofrekans ablasyonu tekniğinin kullanımı giderek artmaktadır.

Tedavi planı çizilirken hastayı başından beri takip eden Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı hekim ve Radyoloji uzmanı hekim birlikte çalışarak en uygun yolu bulmaya çalışır. Hasta çocuk hastaysa bu gruba Pediatri uzmanı hekimin de dahil olması gerekebilmektedir.

Osteoid Osteoma Tedavi Edilmezse

Hastanın özellikle geceleri artan ve aspirin veya NSAI ilaç alınca hafifleyen kemik ve eklem ağrıları varsa mutlaka bir Ortopedi uzmanı hekime başvurması gerekir. Hastanın tedavisi ne kadar gecikirse hastalık o kadar ilerler ve maalesef kemiklerinde kalıcı hasar bırakabilir. Osteoid osteoma progresif yani tedavi edilmediği takdirde ilerleyen bir hastalıktır.

Osteoid osteoma hastalığı, hastanın vücudunda yerleştiği bölgelerde yeni kemik oluşumuna sebep olur ve bu nedenle bu bölgeleri deforme eder. Fleksiyon kontraktürü bu deformitelerden biridir. Fleksiyon kontraktürü, hastalığın tuttuğu bölgedeki eklemlerin içe doğru bükülmüş halde sürekli kasılı kalmış olma durumuna verilen isimdir.

Osteoid osteoma hastalığının tedavisinde gecikildiği takdirde tuttuğu kemiklerde güçsüzlük meydana getirir. Bunun sonucunda da en ufak bir travmaya bağlı olarak kemikte kırıklar meydana gelebilir. Bu durum patolojik kırık olarak adlandırılır.

Osteoid osteoma hastalığı, hastalarda dayanılmaz bir ağrı meydana getirir ve bu durum hastaların yaşam kalitelerini ciddi ölçüde negatif olarak etkiler. Tüm bu nedenlerden ötürü hastanın semptomları başladığında vakit kaybetmeden Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniğine başvurması ve tedavisine en uygun şekilde başlanması gerekmektedir.

Osteois Osteoma İlaçları

Osteoid osteoma hastalığının kesin tedavisi ne yazık ki medikal tedaviyle yani ilaç tedavisiyle mümkün değildir. İlaçlar osteoid osteoma hastalığının tedavisinde yalnızca palyatif olarak kullanılır. Palyatiftedavi, hastalığa sebep olan nedeni ortadan kaldırmadan yalnızca semptom ve belirtileri gidermeye yönelik uygulanan tedavi şeklidir.

Osteoid osteoma hastalığının hastalarda meydana getirdiği en sık bulgu özellikle geceleri artan şiddetli ağrıdır. Prostaglandin molekülü ağrıya sebep olan etmen olarak suçlanmaktadır. Ağrıyı gidermek için de bu molekülün vücuttaki etkisini olabildiğince azaltmak hedeflenir. Bu hedefe yönelik kullanılan en makul ilaçlar Non Steroidal Anti İnflamatuvarİlaçlar (NSAID) grubu olarak adlandırılan bir grup ilaçtır.

NSAI ilaçlarla planlanan konservatif tedavi osteoid osteoma hastalığında hastanın ağrısını dindirmeye yönelik makul bir tedavi şeklidir. Konservatif tedavi metodu, hastayı hastalığın daha fazla ilerlemesine karşın korumayı amaçlayan bir tedavi şeklidir, fakat bu metot da hastalığı kesin olarak çözmeye yönelik değildir.

NSAI ilaçlar rubundaki ilaçlardan yaygın olarak kullanılan bazı ilaçlar şunlardır: Aspirin, Diklofenak, Etodolak, İndometazin, İbuprofen, Flurbiprofen, Ketoprofen, Naproksen, Metamizol, Meloksikam, Nimesulid.

Aspirin bu gruptaki en bilindik ve en yaygın kullanılan ilaçlardan biridir. Aspirin ilacının temel mekanizması COX-1 ve COX-2 enzim aktivitelerini ve dolayısıyla prostaglandin molekülü oluşumunu geri dönüşümü olmayacak şekilde engellemesidir. Bu etkisinden dolayı aspirin, hekimin kontrolü altında hastanın ağrılarını dindirmeye yönelik kullanılabilen makul bir ilaçtır. Tüm ilaçların olduğu gibi bu grup ilaçların da uzun süreli kullanımları sonucunda hastada birtakım yan etkiler gelişebilir. Ayrıca yapılan çalışmalar sonucunda NSAI ilaçların kullanımının bırakılması sonucunda hastalığın nüks ettiğine dair kesin bir ilişki kurulmamıştır. Tüm bu nedenlerden ötürü tedavide sadece hastalığın ilerlemesini engellemeye ve hastanın ağrılarını dindirmeye yönelik bu grup ilaçlar kullanılabilir. Tedavi planı çizilirken uzman hekimin en uygun gördüğü şekilde hastalığın kesin tedavisine yönelik bir plan çizilmelidir.

UYARI: Bu ilaçların hiçbiri doktor kontrolü dışında kullanılmamalıdır!

Osteoid Osteoma Ameliyatı

Osteoid osteoma hastalığı, vücutta tutmuş olduğu kemik ve eklemlerde çok şiddetli bir ağrı oluşmasına neden olan ilerleyici bir hastalıktır. Bu ağrıyı tolere edemeyen veya uzun süre boyunca NSAI ilaç kullanması halinde böbreklerinde ya da mide ve bağırsak gibi gastrointestinal sisteme ait organlarında komplikasyon riski taşıyan hastalarda cerrahi tedavi makul bir tedavi şeklidir.

Osteoid osteoma hastalığında kullanılan cerrahi tedavi yöntemi En Blok Rezeksiyonameliyatıdır. Bu ameliyat ile hedeflenen tümör alanını çıkarıp hastaya tam bir rahatlama sağlamaktır. Uygun görüntüleme yöntemleri aracılığıyla net bir şekilde tümörün tuttuğu bölge tespit edildikten sonra ameliyat planlanır.

En blok rezeksiyon ameliyatı şu şekilde uygulanır:

  • Öncelikle hastaya genel anestezi uygulanır.
  • Eksize edilecek yani çıkarılacak olan tümör alanının üzerini örten deriye uygun insizyon (kesi) yöntemi ve araçlarıyla kesi atılır.
  • Tümör alanı hekimin uygun gördüğü çerçevede çıkarılır.
  • Kanama kontrolü sağlandıktan sonra ameliyat yeri ve cilt üzerindeki kesi en uygun şekilde kapatılır.
  • Hastanın cilt üzerindeki kesi yerine pansuman uygulanır.

Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da bazı komplikasyonların gelişme ihtimali vardır. Bunlar;

  • Kanama: Her girişimsel işlemde olduğu gibi burada da kanama riski vardır. Aspirin ve kanama kontrolü mekanizması üzerine etkili ilaçların kullanılıyor olmasının bu riski artırdığı gözlenmiştir.
  • Kan pıhtısı oluşumu: Her türlü ameliyatta kanın pıhtılaşma riski vardır. Oluşan pıhtı, damarı tıkayıp kan akışını engelleyerek birçok soruna daha yol açabilir.
  • Enfeksiyon: Ciltteki kesi yeri enfeksiyon kapabileceği gibi söz konusu kemik ve eklemlerde de aynı risk söz konusudur.
  • Ameliyatın başarısız olması: Tümör alanının çıkarılmasına rağmen hasta iyileşmeyebilir ve ağrıları devam edebilir.
  • Ölüm: Nadir de olsa ameliyat esnasında ve sonrasında, gerek anesteziden dolayı oluşabilecek gerekse ameliyat esnası ve sonrasında oluşan komplikasyonlardan ötürü ölüm riski vardır.

Osteoid Osteoma için Hangi Doktora Gidilir?

Hastalar kemiklerinin veya eklemlerinin belli bölgelerinde lokalize özellikle geceleri uyurken artan ağrı ve söz konusu bölgede şişlik ve hassasiyet gibi şikayetler yaşarlarsa Ortopedi ve Travmatoloji polikliniğine başvurmaları gerekirOrtopedi ve Travmatoloji bölümünde uzman olan hekim hastanın şikayetlerini dinler ve muayenesini yapar. Daha sonra laboratuvar testleri ya da radyolojik görüntüleme işlemlerinden gerekli gördüklerinin istemini yapar. Uzman hekim istemlerin sonuçlarına ve hastanın durumuna göre tedavi planı çizer.

KEMİK DOKUSU KAYNAKLI SELİM TÜMÖRLER

Osteoid Osteoma     

Kemik üreten selim bir kemik tümörüdür. Sıklıkla 10 - 20 yaşları arasındaki erkeklerde görülür.    Ana şikayet zonklayıcı, genellikle geceleri artan ve uykudan uyandırabilen, aspirin ile geçebilen bir ağrıdır. Bazı hastalar, ağrı nedeni ile uzvunu kullanamama, buna bağlı eklem hareket kısıtlılığı ve şekil bozukluğu (kontraktür), uzuvda incelme, omurgada eğrilik gibi şikayetler ile başvurur. Uzuvlarda en sık olmakla birlikte omurga ve tüm kemiklerde görülebilmektedir.

Osteoid osteomanın  tanı ve tedavisinde en önemli aşamalar:

1.    Böyle bir  olasılığın olabileceğini düşünebilecek bilgiye sahip olmak.
2.    Doğru yöntemle görüntülemek. Osteoid osteoma için en değerli ve hassas tanı koydurucu yöntem, ince kesitli bilgisayarlı tomografidir.
3.    En az hasarla lezyonu cerrahi olarak çıkarmak.

Kemik Kökenli TümörlerKemik Kökenli Tümörler

Osteoid osteomanın bilgisayarlı tomografi görüntüsü.

Osteoblastom
Daha nadir olarak görülen büyük bir osteoid osteomadır. En sık omurganın arka bölümünde ve uzun kemiklerde ortaya çıkar. Daha agresiftir.   Omurgadaki ağrılı lezyonlar deformitelere (omurga eğriliğine) neden olabilirler. Tedavisi cerrahidir.

Osteoblastom

Osteoblastomanın bilgisayarlı tomografi ve  MR görüntüsü.

KEMİK DOKUSU KAYNAKLI SELİM - AGRESİF TÜMÖRLER
Agresif Osteoblastom
Daha çok çocukluk çağında ortaya çıkan, agresif seyirli bir osteoblastomdur. Osteosarkom (kötü huylu kemik tümörü) ile ayırıcı tanısı güçtür ancak son derece önemlidir. Tedavi sonrası kolay tekrarlayabilmesi ve agresif davranış göstermesi nedeniyle de osteosarkomla (kötü huylu kemik tümörü)  karıştırılması mümkündür. Tedavisi cerrahidir. Ameliyat sonrasında yakın takip devam etmelidir.

KEMİK DOKUSU KAYNAKLI HABİS TÜMÖRLER
Osteosarkom
Kemik iliğinden köken alan tümörler hariç tutulduğunda, en sık görülen habis kemik tümörüdür.  Normal olmayan, aşırı kemik dokusu oluşturma özelliği taşır. Yerleşim ve davranış özelliklerine bağlı tipleri vardır.

Osteosarkom Röntgen


Tibia üst uçta osteosarkom röntgen ve MR görüntüleri.

Yüksek Dereceli (high grade) Osteosarkomlar

Klasik Osteosarkom
Tüm kanserler arasındaki görülme sıklığı yaklaşık %1'dir. Erkek / kadın oranı / 1 dir. Genelde yaşları arasında (%75) ve kemiklerin ekleme komşu uçlarında görülse de kemiğin herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilir. Giderek artan, istirahat ve ilaçla geçmeyen ağrı, sert, hareketli olmayan şişlik gibi şikayetler en sık rastlanan bulgulardır. Bir çok hasta, o bölgede daha önce herhangi bir darbe yaşandığını söylese de bu konuda herhangi bir bilimsel ilişki gösterilememiştir.
Şişlik, vücut boşluklarına doğru büyüyebilecek bir yerde ise şikayetler daha geç ortaya çıkar. Farkedilen ağrı ve şişliğin artışı hızlıdır. Tanı koyulması geciktikçe, tümör hem komşu dokulara yayılır hem de  vücudun başka bölgelerine yayılma riski artar. Hastanın genel durumu uzun süre bozulmaz. Kilo kaybı ancak geç dönemde ortaya çıkar.

Osteosarkom şüphesi bulunan bir hasta, mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir adrese başvurmalıdır, çünkü tanı için izlenecek yol ve yöntemler tedavi başarısı ile direkt ilişkilidir. Yapılan görüntüleme tetkikleri ile hastalığın lokal ve sistemik yayılımı değerlendirilir.

Klasik osteosarkomun cerrahi tedavisi, tümör ve tümör dokusu ile temas etmiş tüm bölgenin, üzerinde yeterli kalınlıkta sağlıklı doku örtüsü bırakılarak, tümörü görmeden ve tümöre dokunulmadan çıkartılmasıdır. Kemoterapi, tümörü küçülterek çıkartılmasını kolaylaştırmak, bölgesel tekrar (lokal nüks) riskini azaltmak ve sistemik yayılmayı (metastaz) engellemek için ameliyat öncesi (neodjuvan) ve ameliyat sonrası (adjuvan) mutlaka uygulanmalıdır.

Akciğerlerde ortaya çıkabilecek metastazlar kemoterapi ve cerrahi ile tedavi edilirler. Hastalığın tamamen tedavi edilebilme oranı doğru ve başarılı yöntemlerle % olarak belirlenmiştir.


- Telanjiektatik Hemorajik Osteosarkom
Klasik osteosarkomda kemik yapımı daha belirgin iken bu tipte yıkım daha ön plandadır. Bu da tümörlü bölgede içi kan ile dolu büyük boşlukların oluşmasına yol açar.

osteosarkomun Röntgen
Femur distalinde telanjiektatik osteosarkomun röntgen ve MR görüntüsü.

Bu tip de yüksek dereceli (high grade) bir osteosarkomdur. Yaş, cins ve lokalizasyon açısından fark yoktur. Kemiğin mekanik direnci çok zayıfladığı için hastalar sıklıkla (özellikle ilerlemiş dönemlerde) kendiliğinden oluşan kırıklarla (patolojik kırık) hekime başvururlar. Hastanın cerrahi tedavisi yapılana kadar (ameliyat öncesi kemoterapi aldığı dönemde) istenmeyen kırıkların oluşmasını engellenmek için uzuv mutlaka yükten korunmalıdır (alçı, değnek, vb.).

Deneyimli olmayan bir göz, telanjiektatik bir osteosarkomu selim lezyonlarla karıştırıp biopsiye gerek duymadan tedaviye giderse bu dramatik sonuçlara yol açabilir. Tedavi protokolü klasik osteosarkom gibidir.

- Küçük Hücreli Osteosarkom
Patolojik incelemede Ewing sarkomu ile karışabilir. Tedavi protokolü, Ewing sarkomu protokolü ile aynıdır.

Küçük Hücreli Osteosarkom


- Sekonder (İkincil) Osteosarkomlar
Daha önce önce mevcut başka bir hastalığın zemininde, örneğin paget hastalığı, bazı selim tümörler (fibröz displazi, selim kıkırdak tümörleri), kronik kemik iltihapları ve daha önce radyoterapi görmüş bölgelerde habis değişim sonucu ortaya çıkan osteosarkomlardır. Bunlar ileri yaş grubunda görülen ( yaş), yüksek dereceli tümörlerdir. İkincil osteosarkomlar, yardımcı tedavi yöntemlerine çok duyarlı değildir, bu yüzden hızla geniş ya da radikal cerrahi uygulanması gerekir. Daha önce yukarıda sayılan hastalıklardan birine sahip olan ve sonradan şikayetlerinin karakterinde değişiklik (ağrıda artış, şişlikte hızlı büyüme) ortaya çıkan hastalar, habis dönüşüm olabileceğini akılda tutarak derhal bu konuda uzman bir doktora veya merkeze başvurmalıdır.

İkincil Osteosarkomlarİkincil Osteosarkom
Paget hastalığına bağlı olarak gelişen ve pelvisin sol yarısını tamamen tutan osteosarkom.


Düşük Dereceli (low grade) osteosarkomlar

- Parosteal Osteosarkomlar
Kemiğe bitişik dokulardan çıkan ve kemiğin etrafını sararak yavaş yavaş büyüyen bir osteosarkom türüdür. Klasik osteosarkoma göre daha ileri yaşlarda görülür ( arası). Tamamen selim bir oluşum olan myositis ossifikans (kas içi kemikleşme) ile karıştırılmamalıdır.

Parosteal Osteosarkomlar
Femur alt uçta lateral korteksten köken alan tümörün röntgen ve MR görüntüsü.

Tedavi, yerleşim ve biyolojik davranışa göre özellik gösterir. Kemiğin çevresini ve komşu dokuları tuttuğu için sıklıkla kemiğe komşu damar ve sinir yapılarını da sarar. Cerrahide bu mutlaka dikkate alınmalıdır.

Düşük dereceli bir osteosarkom olması nedeniyle vücudun başka bölgelerine sıçraması (metastaz) daha geç ve güç olur. Ancak bulunduğu yerde tekrarlama (lokal nüks) özelliği klasik osteosarkoma göre daha fazladır. Üstelik kemoterapiye de duyarsızdır. Bu nedenle cerrahi tedavinin daha kolay ve güvenli bir şekilde yapılabilmesini sağlayan kemoterapinin tedavide yeri yoktur. Tek tedavi şansı, tümörün emniyetli sınırlarla çıkartılmasıdır. Gerekirse uzvu besleyen ana damarlar da çıkartılmalı ve değiştirilmelidir. Yetersiz cerrahi, tümörün tekrarlamasına, giderek derecesinin yükselmesine ve metastaz riskinin artmasına yol açar.


- İntraosseöz Osteosarkom (düşük dereceli santral / intramedüller)
Kemik yapımının yıkımından daha ön planda olduğu, kemiklerin merkezlerine yerleşen ve sıklıkla düşük dereceli bir osteosarkom tipidir. Bunlar da parosteal osteosarkomlar gibi kemoterapiye duyarsızdır ve tek tedavi şekli emniyetli sınırlarla çıkartılmalarıdır.

İntraosseöz Osteosarkomİntraosseöz Osteosarkom


- Periosteal Osteosarkomlar
Kemik çevresindeki zardan kaynaklanan osteosarkom tipidir. Bu da sıklıkla düşük derecelidir ve emniyetli sınırlarla çıkartılması gereklidir.

Periosteal OsteosarkomPeriosteal Osteosarkom

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir