para tağşişi nedir / The debasement in the monetary history of Ottoman Empi̇re | AVESİS

Para Tağşişi Nedir

para tağşişi nedir

Bu makalemizi, “bilginin paylaştıkça çoğalacağına inanan” aşağıdaki sponsorlarımızın desteğiyle ücretsiz olarak okuyorsunuz Bir parasal istikrarsızlık örneği: Osmanlı Devleti'nde paranın tağşişi* HÜSEYİN ŞEN Afyon Kocatepe Üniversitesi, İİBF Yrd . Do ç. Dr . Hü seyin Ş en, yılında Çoru m'd a doğd u . H a c e t tep e Ü n iv ers i t es i M a l i y e Bö lü mü 'nden yılınd a me z un o ldu. Br adford Üniv ers ites i K a lk ın ma P r o j e s i P lan l a ma M e r k e z in d en ; G e liş me k te olan Ü lk e lerd e Makro ekono mik Po litik a v e Planlama alan ın d a ma s t e r d erecesin i yılınd a ald ı. Dok to r asın ı ise Dokuz Eylü l Ün iv ersitesi So syal Bilimler En stitiüsü 'nd e y ılınd a ta ma mla yan Ş en, h a len Af yon Koc a tepe Ün ive rs ites i, İİ BF , Ma liye Bö lü mü 'nde yardımc ı do çen t o lar ak gör ev yap ma k tadır . I. Giriş T arihin hemen hemen her döneminde, hangi parasal sistem geçerli olursa olsun, paranın kontrolü, bu kontrolü elinde bulunduranlara geçici de olsa belli bir reel kaynak sağlamıştır. Tarihi gelişim içinde tağşişe [debasement] bakıldığında, tağşişin köklü bir geçmişe sahip olduğu ve köklerinin Ortaçağ Avrupa'sına kadar uzandığı görülmektedir. Yüzyıl Savaşları'nın ortaya çıkardığı ek finansman ihtiyacı, para kıtlığı ile birleşince Ortaçağ'ın senyör ve kralları, ağırlığında ya da ayarında değişiklik yapılması şeklinde göstermiştir. çareyi paranın tağşişinde [mutasyonunda] bulmuşlardır. Paranın tağşişi kendisini, ya paranın Osmanlı Devleti de hemen hemen Avrupa ülkelerinin izlediği yolu izlemiş; ekonomik, mali ve siyasi gelişmelere bağlı olarak tağşişe başvurmuştur. Bu çalışma, bir parasal istikrarsızlık örneği teşkil eden tağşişi incelemektedir. Beş bölümden oluşan çalışmanın ikinci bölümünde genel olarak paranın tağşişi ele alınırken, üçüncü bölümde Osmanlı Devleti'nde tağşişin boyutları ortaya konulmaktadır. Dördüncü bölümde, tağşişin neden olduğu parasal istikrarsızlıktan ne gibi dersler alınması gerektiği ele alınmaktadır. Sonuç ise, çalışmanın beşinci bölümünde yer almaktadır. II. Genel Olarak Paranın Tağşişi Tağşiş, para basma gücünü elinde bulunduranların eski çağlardan beri sık sık başvurdukları bir yoldur. Önceleri önemsenmeyecek kadar küçükken, zamanla para basma gücü ve imtiyazını elinde bulunduranların bu güç ve imtiyazı kötüye [bir çıkar sağlama ya da gelir elde etme aracı değerini düşürme şeklinde ifade edilen bu işlem, iki farklı şekilde gerçekleştirilmiştir. olarak] kullanmaları, tağşişin önemini artırmıştır. Tedavüldeki paranın mutasyonu veya paranın • Metal paranın fiziki boyutunda oynama yapmak, • Metal paranın bileşiminde [ayarında] oynama yapmak. Ülkeye değerli maden girmediği varsayımı altında, ekonominin hızla geliştiği, para ekonomisinin yaygınlık kazandığı ve dolayısıyla para gereksiniminin arttığı dönemlerde piyasada para sıkıntısı çekilmesi doğaldır. Böyle bir ortamda paranın değerini düşürme, senyör ya da krallara aynı miktardaki altın ve gümüşle daha fazla değeri düşük para basma ve dolayısıyla tağşişten gelir elde etme imkanı vermiştir. Özellikle savaş ve doğal afetler gibi olağanüstü hallerde devlet harcamalarının hızla artması; buna karşın, vergi salma olanaklarının azalması ya da tamamen ortadan kalkması, para basma tekelini elinde bulunduranları olağan vergi gelirlerine alternatif olabilecek bir yönteme, altın ve gümüş paraların ayarını ve/veya fiziki boyutunu değiştirmek suretiyle gelir elde etmeye sevk etmiştir. Zaman içinde paranın değerinin düşürülmesi kronik bir hal almış ve olağan kamu gelirlerine bir alternatif olarak algılanmaya başlanmıştır. Sayfa: 1/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE İç kargaşa ve savaşlar senyör ve kralların güçlerini iyice zayıflatmıştır. Tabiatıyla gücü zayıflayan senyör ve kralların, savaşların finansmanı amacıyla yeni vergi salması ve/veya borç bulması da alabildiğine güçleşmiştir. Buna bir de para kıtlığının eklenmesi, mali krizi iyice derinleştirmiştir. paranın tağşişine yönelmişlerdir. Örneğin Fransa Kralı İyi Jean, Yüzyıl Savaşları'nı finanse Böyle bir durumda senyör ve krallar tek bir seçenekle karşı karşıya kalmışlar ve sonuçta da edebilmek amacıyla bir yıl içerisinde paranın değerinde tam 18 kez oynama yoluna gitmiştir (Bali, ). Bunda, kralın vergi salma veya borçlanma yoluyla devlet gelirlerini artıracak güce sahip olmaması ve son çare olarak para basma makinesini sıklıkla kullanması etkili olmuştur (Bordo, )1. Bu gelişmeler sonucunda paranın satın alma gücü düşmüş ve ticari işlemlerde aynı işlemi yapmak için daha fazla paraya ihtiyaç duyulur hale gelmiştir. Yüzyıl savaşları başlamadan önce, 'lü yılların başlarında, İngiltere Krallığı İtalyan bankerlerden sağladığı hatırı sayılır dış finansmanla rahatlarken, Fransa Krallığı iyi bir kredibiliteye sahip olmaması nedeniyle böyle bir imkandan mahrum kaldığı gibi, parlamentodan İngiltere Krallığı'nın çok büyük miktarda dış finansman olanağına kavuşmuş ve sonuçta da da savaşın finansmanı için vergi salma yetkisi alamamıştır. Yüzyıl Savaşları'nın finansmanında mukayese edildiğinde İngiltere'nin; Kral VIII. Henry Dönemi hariç, pek fazla parasal istikrarsızlık paranın değerini düşürmeden elde edilecek gelire duyulan ihtiyaç azalmıştır. Dolayısıyla Fransa ile yaşamadığı söylenebilir. Ancak bu demek değildir ki, İngiltere'de tağşişe başvurulmamıştır. Fransa kadar olmasa bile, İngiltere Krallığı da uzun aralıklarla ve daha düşük oranlı olarak XIV ve XV. yüzyıllar boyunca hem altın hem de gümüş paralarda tağşişe başvurmuştur. Düşük oranlı ve uzun aralıklarla yapılan tağşiş, VIII. Henry Dönemi ile birlikte son bulmuş; sık sık ve yüksek oranlı tarzda tağşişe başvurulmaya başlanmıştır. yılları arasında VIII. Henry, altın ve gümüş paraların değerinde tam 10 kez oynama yoluna gitmiş ve sterlin parası içerdiği gümüş miktarının yüzde 83'ünü kaybetmiş ve para basımı elde edilen gelirini maksimize etmeye çalışmıştır. İngiltere Kralı VIII. Henry'nin yaptığı tağşiş, yaklaşık yüzde oranında artmıştır (Rolnick &, ). Böylelikle VIII. Henry, tağşişten iktisat tarihinin kaydettiği en büyük tağşiş sayılmaktadır. Bu tağşiş, iktisat tarihinin sayfalarına 'Great Debasement' olarak geçmiştir [Sussman (), Rolnick & ()]. Ortaçağ Avrupa'sında tağşiş yalnızca Fransa ve İngiltere'ye özgü bir durum değildi. İspanya, İtalya, Alman Devleti ve Benelüks ülkeleri gibi diğer Avrupa ülkeleri de düşük oranlı da olsa zaman zaman aynı yönteme başvurmuşlardır. Örneğin, Alman Devleti Otuz Yıl Savaşları'nı finanse etmek amacıyla birçok kez tağşişe başvurmuştur. Ortaçağ Avrupa'sında senyör ve krallar için tağşiş avantajı tamamen ortadan kalkıncaya kadar, tağşişe devam etmek makul bir davranış olarak kabul edilmiştir. Doğaldır ki, göreceli inelastik talep yapısına sahip metal paralar, senyör ve krallara bu paralar üzerinden daha yüksek gelir elde etme olanağı sunmuştur. Madeni para üzerindeki monopol gücünü kullanmak suretiyle gelir elde etmek isteyen senyörler ve krallar, kısa zamanda bunun farkına varmışlar ve tağşişe başvururlarken altın ve gümüş paraların talep elastikiyetini de göz önünde bulundurmuşlardır. Bu realite doğrultusunda senyör ve krallar tağşişi, daha çok talep elastikiyeti düşük olan ve yurt içinde kullanılan gümüş paralar üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Dolayısıyla Ortaçağ Avrupa'sında senyör ve krallar, altın parayla karşılaştırıldığında, gümüş paralar üzerinden daha fazla gelir elde etmişlerdir (Selgin & White, ). Tağşişten elde edilecek gelirin ortadan kalkma süreci, tağşişin sıklığı ve ekonominin dışa açıklığı ile yakından ilgilidir. Ceteris paribus varsayımı altında tağşişin sıklığına paralel olarak paradan Benzer şekilde ekonominin dışa açıklık derecesi arttıkça paradan kaçış kolaylaşmış ve dolayısıyla kaçış hızlanmış ve senyör ya da kralın tağşiş yoluyla elde ettiği gelir azalmaya yüz tutmuştur. senyör ya da krallar için tağşiş üzerinden gelir elde etmek zorlaşmıştır. Belli bir süre bu gerçeği göz ardı eden senyör ve krallar, tağşişten elde edilen gelir sıfırlanıncaya kadar tağşişe devam etmişlerdir. Ancak, tağşişin süreklilik kazanması paraya duyulan güveni iyice sarsmış ve fiyatlar genel düzeyini hızla artırmıştır. Bu durumda senyör ve krallar, tağşişten elde ettiği reel geliri muhafaza etmek için, tağşişin boyutlarını genişletmek zorunda kalmışlardır. Bu gelişmeler, bir yandan senyör ve krala duyulan güveni sarsmış; diğer yandan da, paradan kaçışı hızlandırmış ve hatta halkın parayı tanımaz hale gelmesine neden olmuştur. Senyör ve kralın parasından kaçan halk, ya takas ekonomisine ya da yabancı paraya yönelmiştir. Bir bakıma 'Gresham Kanunu' kendini göstermeye başlamıştır. Sayfa: 2/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Gelişmeler karşısında hem halk nazarında kaybettikleri kredibilitelerini geri kazanmak, hem de paraya yeniden itibar kazandırmak isteyen senyör ve krallar, parasal reforma girişmişlerdir. Bununla beraber her ne zaman olağanüstü bir gelir ihtiyacı ortaya çıksa, senyör ve krallar tekrar tağşişe başvurmaktan da geri durmamışlardır. Bu sürecin nesiller arası bilgi aktarımı ortaya çıkıncaya değin sürdürüldüğünü söylemek mümkündür. Tabiatıyla altın ve gümüş para içindeki kıymetli maden miktarını düşürerek ve/veya paranın fiziki boyutlarını değiştirerek yapılan tağşişler, paranın satın alma gücünü olumsuz yönde etkilediği gibi, piyasalarda da aksaklıklara neden olmuştur. Tağşişler iki farklı kanaldan enflasyona yol açmıştır (Sussman, ): Birincisi, tağşişler altın ve gümüş paraların nominal değerini gerçek değerlerine göre işlem görmüş ve bu da ani fiyat artışları şeklinde kendini göstermiştir. Bir artırmıştır. Ancak tağşişe maruz kalan madeni paralar, piyasada nominal değerlerine göre değil, etmiştir. İkincisi, daha fazla para basımı nominal para arzını artırmıştır. Reel para balansları bakıma, tağşişler fiyat artışları ile dengelenmiş ve madeni paralar göreceli değerini muhafaza talebinin (Talep edilen kraliyet parası/Fiyatlar genel düzeyi( sabit olduğu varsayımı altında ortaya çıkan bu parasal dengesizlik enflasyon şeklinde piyasaya yansımıştır. nominal para arzının artması, para arzında aşırı genişlemeye neden olmuştur. Para piyasasında XIV. yüzyılda para basmak yoluyla gelir sağlanmasının kralın hükümranlık hakkı olduğuna inanılırken, XV. yüzyılda bu anlayış yavaş yavaş değişmeye başlamış ve para basımına yalnızca halkın kullanımı için başvurulması gerektiği ve para değerinin muhafazasının kralın ana görevi olduğu görüşü ağır basmaya başlamıştır. yılında Fransa Kralı VIII. Charles kraliyet ordusunun harcamalarını sürekli olarak finanse edebilecek ulusal bir vergi sistemi oluşturmuş ve vergi gelirlerini toplayacak bir mali teşkilat kurmuştur (Bordo, ). Böylelikle kısmen de olsa paranın değerini düşürmek yoluyla gelir elde edilmesine duyulan gereksinim minimize edilmeye çalışılmıştır. Tağşişin ortaya çıkardığı olumsuzlukların geç de olsa farkına varan İngiltere, yılında gümüş parada; 'de de altın parada tağşişe son vermiştir (Uluğbay, ). Fransa ise, aynı uygulamaya daha geç; ancak 'lerin ilk çeyreğinde geçebilmiştir. Tağşişe sınırlama getirilmesine karşın senyör ya da krallar, hükümranlık hakkına dayanarak, para basımı karşılığında aldıkları imtiyaz paylarını almaya devam etmişlerdir. III. Osmanlı Devleti'nde Tağşiş Osmanlı Devleti'nde tağşiş, köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Genel olarak Osmanlı Devleti, para üzere üç farklı şekilde faydalanmıştır. Merkezileşme eğilimlerinin ağırlık kazandığı, devletin mali basımından bir gelir elde etme aracı olarak, 'tashih-i sikke', 'tecdid-i sikke' ve 'darp ücreti' olmak krize sürüklendiği ya da savaşların normal kamu gelirleriyle finanse edilemediği dönemlerde sık sık başvurulan yöntem, paranın mutasyonu, yani paranın bileşimini değiştirmek ve/veya fiziki boyutlarını küçültmek olmuştur2. Madeni para kullanan diğer devletlerde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de tedavüldeki altın ve gümüş sikkeler piyasadan toplanmış; daha sonra da toplanan paraların bileşimi değiştirilerek [paraların içindeki altın-gümüş miktarı düşürülerek ve/veya bakır miktarı artırılarak] ya da fiziki boyutları küçültülerek yeniden tedavüle sürülmüştür. Bu sayede devlet, tedavülden toplayıp değerini düşürdükten sonra yeniden tedavüle sürdüğü para miktarı arasındaki fark kadar bir gelir elde etme imkanına kavuşmuştur. Hatta devlet zaman zaman tedavülden topladığı paradan daha fazla miktarda değeri düşük parayı piyasaya sürmek suretiyle, gelirini artırmaya çalışmıştır. XVI. yüzyıla kadar diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nin para sistemi de altın, gümüş ve bakır paralardan oluşan madeni para sistemine dayanmaktaydı (Pamuk, )3. Sikke ya da akçe adı verilen Osmanlı paraları, basıldığı değerli madenin türüne göre değişik isimler almaktaydı. Gümüşten bastırılan paralar 'ak' akçe; altından bastırılan paralar 'kırmızı' akçe; bakırdan bastırılan paralar ise, 'çürük' akçe olarak adlandırılıyordu4. Paralar arasındaki değişim oranı, devlet tarafından tespit edilmekteydi. Paraların değeri ile satın alma gücünü ise paranın ihtiva ettiği altın ya da gümüş miktarı tayin etmekteydi. Darphanelerde para bastırmak yalnızca devletin tekelinde değildi. Ellerinde kıymetli maden bulunanlar, belli bir bedel karşılığında -ki buna Ancak altın ve gümüş paralar için böyle bir serbestlik mevcut iken, bakır paralar için aynı şey Osmanlı Devleti'nde darp hakkı ya da ücreti denirdi- serbestçe para bastırma olanağına sahiptiler. geçerli değildi. Bakır paraların nominal değeri, maden değerlerinin üzerinde tutulduğundan bakır Sayfa: 3/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE para basımı devletin tekelindeydi. Bir başka ifadeyle, bakır para arzı yalnızca devlet tarafından belirlenirken; altın ve gümüş para arzında ise devletin tekeli söz konusu değildi. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Fatih Sultan Mehmet Dönemi'ne kadar geçen süre içerisinde Osmanlı para sistemine tek para birimi, yani gümüş sikke hakim olmuştur. Gümüş para hakimiyetinin söz konusu olduğu bu dönem, literatürde tek metal esasına dayanan dönem olarak adlandırılmaktadır. Devletin resmi parası gümüş sikke olduğu halde, günlük yaşamda tek metallilik geçerli değildi. Osmanlı topraklarında gümüş sikke yanında yabancı gümüş ve altın gelmektedir. Bunun yanında Mısır Eşrefiyesi, Macar Engürüyesi, İspanyol Riyal Kuruşu gibi paralar da serbestçe kullanım alanı bulmaktaydı. Venedik Düka altını bunların başında yabancı altın ve gümüş paralar da yaygın olarak kullanılmaktaydı. Osmanlı Devleti'nde tağşişler, dönemler itibariyle aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilebilir: III.I. Tek Metal Esasına Dayanan [Monometalist] Dönemde Tağşiş Bu dönemde her padişah, tahta çıkar çıkmaz ilk iş olarak kendi adına para bastırmış; sonra da, kullanımı yasaklanan eski sikkeler yerine, kendi adına bastırdığı sikkeleri tedavüle sürmüştür. 'Tebdil-i sikke' ya da 'tecdid-i sikke' adı verilen bu olayın arkasında, tahta çıkan padişahın gücünü simgelemesinin yanında, mali bir amacın gizli olduğu söylenebilir. Bu uygulama altında tedavülde bulunan ve kullanımı yasaklanan eski sikkeler, ya devlet tarafından belirlenen bir oran üzerinden yeni bastırılan sikkelerle değiştirilmiş ya da hurda gümüş fiyatına toplanmıştır. Böylece tahta çıkan her padişah tebdil-i sikke uygulamasıyla tedavülde bulunan para stokunun yeniden darphaneden geçmesini sağlardı. Devlet, bastırılan paralar karşılığında darp hakkı ya da darp ücreti adı altında bir pay alır; ancak, sikkenin ayar ve ağırlığına (mümkün mertebe( dokunmazdı [Sahillioğlu (); Tabakoğlu ()]5. Tedavülden çekilen paraların ayar ve ağırlığına dokunulmasa ya da bu paralar daha düşük bir fiyat üzerinden toplanmasa dahi, darp hakkı veya darp ücretinden dolayı devlet hatırı sayılır bir gelir elde ederdi. Bu gelirin miktarı, tedavüldeki para stoku ve birim para basımı başına alınan darp hakkı ya da ücretiyle doğru orantılı olarak değişmekteydi. Darphaneler ne kadar fazla gümüş işlerse, doğal olarak darp işleminden elde edilecek gelir de o ölçüde artardı. Nadiren de olsa tecdid-i sikke operasyonu ile beraber yeni sikkelerin ayar ve ağırlığında da oynama yapılır; böylece küçük çaplı da olsa bir tashih-i sikke işlemi6 gerçekleştirilmiş olurdu. Tağşiş kararının normalde devletçe alınması zorunluydu. Ancak zaman zaman darphanelerin izinsiz ve yetkisiz olarak tağşişe başvurdukları ve bu yolla sikkelerin ağırlığından çaldıkları görülmekteydi. Paradan çalma işini genellikle sarraflıkla uğraşan gayrimüslimler, özellikle de Yahudiler yapardı7. Tashih-i sikke ya da diğer adıyla tağşiş uygulaması esnasında bütün eski sikkelerin gönüllü olarak darphaneye döndüğünü söylemek olanaksızdır. Bu yüzden eski paraların yenileriyle değiştirilmesi zorunluluk içermekte ve bu işi 'yasakçı' adı verilen kamu görevlileri denetlemekteydi. Çarşı darphaneye götürmeyenleri yasağın şiddetine göre müsadere eder veya elde tutulan eski sikkeleri pazarda vatandaşların keselerini yoklayan yasakçılar, ellerinde eski sikke tutan ve gönüllü olarak düşük bir fiyat üzerinden zoraki olarak toplarlardı (Sahillioğlu, ). Buna rağmen, ellerinde eski sikke bulunanlar, tecdid-i sikke uygulaması ya da tağşişten etkilenmemek için, sikkeleri ya dış piyasada değerlendirmenin ya da kaçak eşya yaptırmanın yollarını aramaktan geri durmazlardı. Bu durumda para ayarlamasının başarılı olabilmesi, ancak sikke ihracı ile sikkeden ziynet ve/veya halinde, tağşişler para darlığını ortadan kaldırmak şöyle dursun; bilakis gümüş sıkıntısına neden ev eşyası yapımının engellenmesiyle mümkün oluyordu. Bu engellemenin başarılı olmaması oluyordu. Genel olarak Osmanlılar'ın ilk sikkeyi bastırdıkları yılından8 'lara kadar sikke içerisindeki gümüş miktarının pek fazla değişmediği ve dolayısıyla sikkenin istikrarlı bir seyir izlediğini söylemek mümkündür. Pamuk'un () tespitlerine göre, 'lerden ilk tağşişe başvurulduğu yılına kadar halis sikkenin ağırlığı yalnızca 1,15 ile 1,20 gram arasında değişmiştir. Bu durum tek metal esasına dayalı paranın hakim olduğu dönemde Osmanlı maliyesinin ne ölçüde sağlıklı olduğunun bir kanıtı sayılabilir. hız kazanmıştır. İlk tağşiş, Fatih Sultan Mehmet daha 12 yaşında, babası II. Murad'ın yerine Osmanlı Devleti'nde Fatih Sultan Mehmet [II. Mehmet] Dönemi [] ile birlikte tağşişler geçen çocuk bir padişah iken 'te gerçekleştirilmiş ve sikkenin gümüş içeriği yüzde 11 oranında azaltılmıştır (Pamuk, ). Bu olay ister istemez maaşlarını sikke üzerinden alan Sayfa: 4/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Yeniçerilerin tepkisini çekmiştir. Maaşlarına ya zam yapılması ya da tağşişe son verilmesi sloganıyla yola çıkan Yeniçeriler isteklerini elde etmişler ve gelişmeler Fatih'in tahttan tağşişe yeniden başlamıştır. İlki 'te yapılan tağşişin ikincisi 'de yapılmıştır. Tağşişler, indirilmesiyle son bulmuştur. Aradan yedi yıl geçtikten sonra 'de yeniden tahtta oturan Fatih, izleyen 20 yıl içinde her on yılda bir tekrarlanmış, ancak Fatih'in son dönemlerine doğru tağşişlerin sıklığı artmış ve yaklaşık olarak beş yılda bir tağşişe başvurulmuştur9. Yapılan bu tağşişlerin her defasında sikkenin ağırlığı bir buğday tanesi kadar [yaklaşık 48 miligram] düşürülmüştür (Sahillioğlu, ). Akdağ'ın () tespitlerine göre, Fatih'in yeniden tahta çıktığı yılını izleyen 50 yıl içinde gümüş sikke sürekli aşınmış ve 'de dirhem gümüşten sikke kesilirken; 50 yıl sonra aynı miktardaki gümüşten sikke kesilmeye başlanmıştır (Akdağ, ). Bir başka ifadeyle, yarım asır içerisinde sikke içindeki gümüş miktarı yüzde 20'den daha fazla bir oranda azalmıştır. Fatih döneminde tağşişe düzenli olarak başvurulması, devletin ek finansmana ihtiyacı olduğu anlamına gelmemektedir. Aksine, bu dönemde belli bir amaç dahilinde, merkezi devlet hazinesini şunu da hemen belirtmek gerekir ki, bugün bile hala Fatih'in ne amaçla tağşişe başvurduğu daha da güçlendirmek amacıyla tağşişe başvurulduğu söylenebilir (Pamuk, ). Ama burada anlaşılamamıştır. Yine de Fatih döneminde tağşişe başvurulmasında; belirginleşen merkezileşme girişimleri ve bu girişimler doğrultusunda merkezi hazine için ek gelir elde etme isteği, askeri harcamalar için ek kaynak bulmak ve gümüş kıtlıklarının etkili olduğu düşünülmektedir [Sahillioğlu (); Pamuk ()]. Akdağ () ise, özellikle gümüş kıtlığına vurgu yapmakta; devlet hazinesinin ihtiyacı olan gümüşü bulmakta zorlandığını ve bu durumun da doğal olarak tağşişe başvurulmasını kaçınılmaz kıldığını ifade etmektedir. seafoodplus.info Çift Metal Esasına Dayanan [Bimetalist] Dönemde Tağşiş Devletin sınırlarının genişlemesi ve özellikle de İstanbul'un fethi sonrasında ticaretteki genişleme, paraya duyulan ihtiyacı artırmış; bunun üzerine yılından itibaren gümüş sikkelerin yanında altın sikke de basılmaya başlanmıştır. Böylece yılından Fatih döneminin sonlarına kadar uygulanan tek metal esasına dayalı para sistemi sonra ermiş; çift metal esasına dayanan dönem başlamıştır. Tağşiş, Osmanlı Devleti'nde yalnızca tek metal esasına dayanan dönem ile sınırlı kalmamış; çift metal esasına dayanan dönemde de sürmüştür. Bununla beraber Fatih sonrasında tağşişlerin hız kestiği de bir gerçektir. 'daki yüzde 7'lik küçük çaplı tağşiş (Pamuk, ) hariç tutulursa Fatih'in ölümünden 'e kadar geçen yıl boyunca sikkenin ağırlığı ve gümüş içeriğinin istikrarlı bir seyir izlediği; bir nevi Fatih öncesi dönemdeki istikrarlı seyrini tekrar yakaladığı söylenebilir. Bunda Osmanlı Devleti'nin gerek askeri, gerekse ekonomik, mali ve siyasi açıdan altın çağını yaşamasının büyük rolü vardır. Askeri alanda kazanılan başarılar, ekonomiye de yansımış ve tağşişe pek fazla gereksinim duyulmamıştır. Osmanlı Devleti'nde eski sikke yasakları Kanuni Sultan Süleyman [] Dönemi'nde terk edilmiş fakat tecdid-i sikke uygulaması, yani yeni padişah adına para basmak ve selefi adına para darbını durdurmak geleneği sürdürülmüştür (Sahillioğlu, ). Bu durumda yasakçılık da terk edilmiş, eski sikkeler ile yeni sikkeler tedavülde yan yana dolaşmaya başlamıştır. Ancak sikke yasaklarının kaldırılması, tecdid-i sikkeyi ve tashih-i sikkeyi ortadan kaldırmamıştır. Devlet, ne zaman mali sıkıntıya girse veya gümüş darlığı veyahut da bolluğu ortaya çıksa, para üzerinde manipülasyona yönelmiştir. Tashih-i sikke uygulaması, ya altın ve gümüş sikkeler içerisindeki bakır miktarının artırılması altın ya da gümüş miktarın azaltılması ya da sikkelerin fiziki boyutlarının küçültülmesi (sikkenin kırkılması-(kırpılması) suretiyle gerçekleştirilmiştir. XVI. yüzyıl genelde Osmanlı ekonomisi, özelde de Osmanlı parası açısından bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. tağşişiyle dirhem [,2 gram] gümüşten kesilen sikke miktarı 'den 'e çıkarılmış; bir başka ifadeyle 1 sikkenin içindeki gümüş miktarı yaklaşık yüzde 50 azaltılmıştır [Pamuk (); Pamuk ()] tağşişi, Osmanlı para tarihindeki en büyük tağşişi temsil etmektedir. Bu tağşiş, aynı zamanda Osmanlı Devleti'nde parasal istikrarın sona erdiğinin de bir göstergesidir (Pamuk, ). Osmanlı Devleti'nde tağşişlerin en önemli ve en sık görülen nedeni, devletin piyasaya daha fazla para sürerek ek bir gelir elde etme isteği idi [Pamuk (); Pamuk ()] Tabi bu ek gelir elde etme isteğinin arkasında yatan ana neden, Osmanlı Devleti'nin zaman zaman içine düştüğü Sayfa: 5/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE mali sıkıntılardı. Bütçe açıklarının büyüdüğü dönemlerde Osmanlı Devleti'nin, çok sık başvurduğu yöntem paranın tağşişi olmuştur. Tağşiş uygulaması sayesinde devlet, bir yandan piyasadaki para miktarını artırmış; diğer yandan da ilave harcamalarını finanse edebilmek için ek bir finansman kaynağına kavuşmuştur. Osmanlı para sistemi döneminde yaşanan mali krizler nedeniyle çözülmüş ve mali Tekeli & İlkin ()]. Bu amaçla Osmanlı Devleti'nde , , ve yıllarında krizler karşısında tağşiş sürekli olarak başvurulan bir yöntem haline gelmiştir [Pamuk (); 'tashih-i sikke' yapılmıştır [Tekeli & İlkin (); Pamuk ()]. Özellikle, giderlerin gelirleri aştığı, yani bütçenin açık verdiği dönemlerde tağşişe daha sık başvurulmuştur. Fatih döneminde uzun vadeli stratejinin parçası olan tağşiş, izleyen dönemlerde, özellikle de sonrasında, kısa vadeli amaçlara hizmet ederek günü kurtarma anlayışının bir parçası olmuştur. Bir başka ifadeyle, XVI. ve XVII. yüzyılda yapılan tağşişler, gerek mali gerekse siyasi açıdan zayıflayan bir devletin sık sık baş gösteren bunalımlara karşı kısa vadeli bir çözümü olarak gündeme gelmiştir (Pamuk, ). Gümüş sikkelerin altın sikkeler karşısında sürekli değer yitirmesi, altın sikkelerin hem ağırlık hem de ayarlarını etkilemiştir. Gümüş sikkelerin ağırlık ve ayarlarının değişmesi, altın sikkelerin ağırlık ve ayarlarının da değiştirilmesini zorunlu hale getirmiş ve devlet her altın sikkenin ne kadar gümüş sikke edeceğini belirlemek zorunda kalmıştır. Devlet bu işi kendisi yapmadığında ise piyasanın kendisi gümüş sikke-altın sikke paritesini belirlemiştir. Tağşişin sık sık tekrarlanması sonucu fiyatlar, piyasadaki sikke miktarıyla doğru; buna karşılık, sikke içerisindeki gümüş miktarı ile ters orantılı olarak artmıştır. Fiyatların artması ülkede hoşnutsuzluk yaratmış; satın alma gücündeki azalmanın farkına varan ve sikke üzerinden maaş almakta olan kamu görevlileri, özellikle de Yeniçeriler, ya tağşişe son verilmesi; ya da, maaşlarına zam yapılmasını talep etmişlerdir. Bu istekleri yerine getirilmeyince de ayaklanmışlar ve kelle istemişlerdir. Bunun en tipik örneği, tağşişini izleyen yıllarda ortaya çıkan o zamana kadar görülmemiş pahalılık ve bu pahalılığın Yeniçeriler'in maaşlarını eritmesidir. Maaşlarının eridiğinin farkına varan Yeniçeriler ayaklanmışlar ve Topkapı Sarayı'nı kuşatmışlardır. Ayaklanmayı bastırmak isteyen zamanın padişahı III. Murad, çareyi tağşişten sorumlu tutulan Başdefterdar Mahmut Efendi ile Rumeli Beylerbeyi Doğancı Mehmet Paşa'yı Yeniçeriler'e teslim etmekte bulmuştur. Adı geçen kişileri hemen Topkapı Sarayı'nın önünde katleden Yeniçeriler, daha sonra her ne zaman mali kriz çıksa kelle istemişlerdir. Böylece bu ayaklanma ileriki dönemler için adeta emsal teşkil etmiş ve tağşiş her defasında can almıştır. Gelişmeler bununla da sınırlı kalmamış; tespitlerine göre, birçok eyalet defterdarının bütçe hesaplarını yabancı paralarla tuttuklarına şahit halk yabancı paraları ülke parası gibi kullanmaya başlamıştır. Hatta Sahillioğlu'nun () olunmuştur. seafoodplus.info Üçlü Metal Esasına Dayanan [Trimetalist] Dönemde Tağşiş Osmanlı Devleti yılları arasında, bir ara altın, gümüş ve bakır ile üçlü metal esasına dayanan parasal sistemi [trimetalizm] denemiştir. Üçlü metal sistemine geçilmesinde; Viyana bozgunu, hazinenin tam takır olması, ödenmeyen ulufeler, IV. Mehmet'in tahttan indirilmesiyle yerine getirilen II. Süleyman'ın yaklaşık bir yıllık maaş tutarında cülus bahşişi vermek istemesi, İlkin ()]. değerli maden tedarikindeki güçlükler gibi olaylar etkili olmuştur [Sahillioğlu (); Tekeli & Gerçi, Osmanlı Devleti'nde üçlü metal sistemine geçilmeden önce de ['lı yıllardan itibaren] bakır paralar tedavüldeydi. Ancak bu paralar üçlü para sistemine geçilinceye kadar yalnızca ufaklık para mahiyetinde kullanılmaktaydı. Mali bunalıma para basarak çözüm bulunması amaçlanıyor ve bunun için de süratle daha fazla para basımı gerekiyordu. Oysa altın ve gümüş sikke arzı yetersiz olduğu gibi, bu paraların arzını artırmak da kolay değildi. Bu yetersizliğin ve zorluğun bakır sikke basımı yoluyla telafi edilmesi amaçlanıyordu. Üçlü para sisteminin uygulandığı üç-dört yıllık süre içinde itibari bir para niteliği taşıyan bakır paralara olağanüstü bir değer biçilmiş ve 2 bakır sikke [mangır ya da mankur] = 1 gümüş sikke üzerinden piyasaya sürülmüştür. Piyasalardan başlangıçta herhangi bir olumsuz tepki alınmayınca da bakır sikkenin gümüş sikke karşısındaki değeri daha da yükseltilerek, 1 bakır sikke = 1 gümüş sikke üzerinden tedavüle sürülmüştür. Sayfa: 6/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE tekniğine sahip değildi. İş bununla da bitmiyordu. Bakır paraların gümüş para fiyatına gittiği bir Tüm bu gelişmelere karşın Osmanlı Devleti, hızlı para basımını sağlayacak bir para basım ortamda, bakır para basımının sıkı bir şekilde denetlenmesi; bir başka ifadeyle, para basımının getirtilen makinelerle hızla para basılmaya başlandı. İki yıl içinde devletin bakır para basımından tek elde toplanması gerekiyordu. Denetim işine somut bir çözüm getirilmeden, Avrupa'dan elde ettiği gelir, merkezi hazinenin toplam gelirlerinin yüzde 12'sine ulaştı (Pamuk, ). Para hacmindeki bu hızlı ve kontrolsüz artış, enflasyonu şiddetlendirmiştir. Bunun yanında bakır paraların nominal değerinin maden değerinin çok üzerinde olması, kalpazanlığı körüklemiş ve kaçak para basımını hızlandırmıştır. Hatta kaçak mangır basımı ülke sınırlarını da aşarak Avrupa'ya sıçramış ve gemiler dolusu sahte bakır para, kaçak yollardan Osmanlı topraklarına sokulmuştur. Sonuçta halk arasında bakır paralar itibar görmez olmuş; herkes borçlarını bakır para ile ödeme; alacaklarını ise altın ve gümüş paralarla tahsil etmenin yollarını aramaya başlamıştır. Bu gelişmeler üzerine 'den itibaren bakır para darbına son verilmiş ve böylece üçlü metal denemesi de son bulmuştur. seafoodplus.info Çift Metal Esasına [Bimetalizme] Geri Dönüş Üçlü metal sisteminden bir an önce kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti, çareyi çift metal esasına dayanan para sistemine geri dönüşte buldu. Devlet, para hakimiyetini yeniden tesis etmeye ve para birliğini sağlamaya yönelik tedbirler almışsa da parasal sorunlara kalıcı bir çözüm bulamamıştır. Bu süreçte mali sorunların derinleşmesi, beraberinde tağşişi getirmiştir. Tağşişe sık sık başvurulması, para biriminin sık sık değiştirilmesine neden olmuş ve bu değişiklikler sikkeden pareye; pareden kuruşa kadar uzanmıştır. Osmanlı maliyesindeki sorunlar 'lü yıllarda ve 'lerin başlarında derinleşerek devam etmiştir. Anılan yıllarda bütçe açıkları arttığı ölçüde tağşişe başvurulmaktan geri durulmamıştır. Nitekim bu amaçla , , ve yıllarında tağşiş yapılmış ve bu operasyonlar XIX. yüzyılın başlarında da devam etmiştir (Öner, ). Osmanlı Devleti, 'ler ile 'lu yıllarda zirveye ulaşan bütçe açıkları karşısında vergileri artırmayı ve iç borçlanmaya ağırlık vermeyi denediyse de başarılı olamamıştır. Bunun üzerine tekrar tağşişe başvurulmuştur. Bu dönemde en fazla tağşiş, II. Mahmut zamanında yapılmıştır. Reform yanlısı bir padişah olan II. Mahmut, defalarca tağşişe başvurmuş; yapılan tağşişler sonucu, II. Mahmut'un tahta çıktığı yılından para reformunun yapıldığı yılına kadar, kuruş içindeki gümüş miktarı, yüzde 83 azalmıştır (Pamuk, ). II. Mahmut tahtta kaldığı 32 yıl boyunca, farklı standartlarda gümüş içeriği düşük çok sayıda gümüş para tedavüle sürmüştür. Adı geçen padişahın hükümranlığı süresince, altın sikke 35, gümüş sikke ise 37 kez tağşiş edilmiştir (Öner, ). II. Mahmut Dönemi'nde yoğun olarak tağşişe başvurulmasında, genelde Osmanlı Devleti'nin mali sorunları, özelde de isyanlar ve yapılan savaşların kaybedilmesi etkili olmuştur. Sayfa: 7/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Osmanlı Devleti'nde Yükselme Dönemi'nden Tanzimat Dönemi'ne kadar geçen sürede gümüş ve altın paraların ağırlığı ve ayarındaki değişmeler, Tablo-1'de sıralanmıştır. Tablodan açıkça görüleceği üzere, Osmanlı Devleti'nde gerek gümüş, gerekse altın paraların ağırlık ve ayarı, devletin gücüyle doğru orantılı bir seyir izlemiştir. Yükselme Dönemi'nde altın sikke 3,45 gram ve ayar iken, Duraklama ve Gerileme Dönemi'nde altın sikkenin hem ayarı; hem de altın paraların ortalama ağırlıkları sırasıyla 2,32 ve 0,19 grama indirilmiştir. Aynı şekilde paraların ayarı gramajı düşürülmüştür. Gerileme Dönemi'nin son periyodunda [] altın ve gümüş da bozulmuş, altın paraların ayarı 17'ye, gümüş paraların ki ise 'ayara kadar düşmüştür. Osmanlı Devleti'nin Yükselme Dönemi'nde gümüş paranın ortalama ağırlığı 0,70 gram iken, Duraklama Dönemi'nin başlarında 0,51 grama, sonlarına doğru ise 0,28 grama düşmüştür. Gümüş paraların ağırlığındaki düşüş Gerileme Dönemi'nde de devam etmiş ve bu paraların ortalama ağırlığı 0,12 grama kadar düşmüştür. Yükselme Dönemi'nin başladığı 'den Gerileme Dönemi'nin sonu olan tarihine kadar geçen yıl boyunca gümüş paraların ortalama ağırlığı yaklaşık yüzde 85 oranında azalmıştır. Duraklama ve Gerileme Dönemleri'nde paranın değerli maden gramajının ve ayarının düşürülmesinin başlıca nedenleri, devletin gücünün zayıflamasına paralel olarak devletin diğer gelir kaynaklarının azalması ve azalmayla ortaya çıkan açığın değeri düşük para ihracı ile kapatılmaya çalışılmasıdır. Bu politikanın izlerini Gerileme Dönemi'nde daha belirgin olarak görmek mümkündür. Para üzerinde oynanması, Osmanlı Devleti'nde hep istikrarsızlıkların kaynağı olmuştur. İster resmi isterse gayri-resmi kararla olsun, paranın tağşişi piyasada sıkıntıları artırmıştır. Diğer taraftan tağşiş, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine doğru yüksek maliyetli bir uygulama haline gelmiştir. Bu dönemde tağşiş yoluyla bütçe açıkları için ek gelir elde etme olanağı kalmadığı gibi, para değerindeki oynamalar hem 'lerden itibaren önemli gelişme kaydeden Osmanlı dış ticaretini baltalamış, hem de vergi gelirlerinin azalmasına neden olmuştur. Dolayısıyla 'lara gelindiğinde, Osmanlı ekonomisi artık tağşişleri kaldıramaz olmuştur. Mali krizlerin üstesinden gelemeyen, savaşların finansmanına tağşiş yoluyla kaynak sağlayamayan ve alternatif finansman kaynakları bulmakta zorlanan Osmanlı Devleti, bu kez de çareyi Kaime12 ihracında bulmuştur. Osmanlı Devleti, ilk Kaime ihracına yılında gitmiştir. Kaime ihracına gidilmesinde genelde ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi kriz ile Tanzimat reformlarının gerçekleştirilmesi ve Kırım Savaşı'na kaynak sağlanmasında karşılaşılan güçlükler etkili olmuştur. Bu arada Tanzimat'ın ilanında kısmen etkili olan Mehmet Ali Paşa ile yapılan savaşın da Kaime ihracına gidilmesinde çok önemli bir rol oynadığını belirtmekte fayda vardır. Bu savaş, Osmanlı Devleti'ne çok pahalıya malolmuş ve devletin büyük harcamalar yapmasını gerektirmiştir. Önceki dönemlerde, özellikle de II. Mahmut Dönemi'nde, tağşişe aşırı ölçüde başvurulması nedeniyle, aynı işleme tekrar başvurma olanağı kalmamıştır. Bunun üzerine dış finansman sağlanmaya çalışılmış; başarılı olunamayınca da Kaime ihracına gidilmiştir. Kaime ihracını zorunlu kılan bir başka faktör de Tanzimat ile birlikte iltizam usulünün kaldırılması ve bunun ortaya çıkardığı gelir açığıdır (Akyıldız, ). Yeni gelir kaynakları bulunmadan iltizam usulünün kaldırılması, var olan bütçe açıklarını daha da büyütmüştür. Oysa Tanzimat reformlarının finansmanı için, hazinenin taze paraya ihtiyacı vardı. Böyle bir ortamda hazineye finansman sağlayacak alternatiflerden biri de sikke yerine geçerli olacak kaime ihracına başvurmaktı. Nitekim Osmanlı Devleti böyle bir ortamda Kaime ihracına gitmiştir. Başlangıçta Kaimelerin mevcut altın ve gümüş miktarı ile orantılı olarak ihraç edileceği öngörülmüştür. Ancak bu paralar uygulamada karşılıksız olarak basılmıştır. Devlet, yüksek oranlı faiz taahhüdünde bulunmuş13; ancak karşılıksız olarak ihraç edilmesi ve el yazımı olmaları Kaimelerin taklit edilmelerini kolaylaştırmıştır. Bu olumsuz durum Kaimelerin halk nazarında itibarını sarsmıştır. Sonuçta Kaimelere karşı güvensizlik ortaya çıkmış ve halk Kaime yerine madeni parayı tercih etmiştir. Bu durum Kaimelere talebin düşmesine ve dolayısıyla Kaimeler ile madeni paralar arasında belirgin bir fiyat farklılığının ortaya çıkmasına neden olmuştur. III.V. Para Reformu Çalışmaları ve Sonrasındaki Gelişmeler Kaimler hem teori hem de alt yapı açısından yeterli hazırlık yapılmadan ani bir biçimde piyasaya sürülmüştür (Akyıldız, 87). Bu durum Kaimelerin ihracından kısa bir süre sonra hızla değer kaybetmesine zemin hazırlamış ve Osmanlı Devleti'ni yeni bir parasal çıkış yolu bulmaya Sayfa: 8/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE zorlamıştır. yıllarında gerçekleştirilen para reformuyla Osmanlı parasına çeki düzen verilmeye çalışılmış; bu amaçla 'de 'Usulü Cedide Üzerine Tashih-i Ayar' kararnamesi yayınlanmıştır. Bu kararnameyle Osmanlı parasında standart sağlanması ve çift metalli parasal sistemin oturtulması amaçlanmıştır. Ayrıca, sabit ayar üzerinden mecidiye isminde altın ve gümüş paraların basılması kararlaştırılmış; yeni paralar basılınca da eskileri tedavülden kaldırılmıştır. Lirası olarak belirlenmiştir (Tekeli & İlkin, ). Para birimi olarak kuruşun esas alındığı yeni parasal sistemde kuruş karşılığı 1 Osmanlı Altın para reformuyla para basma hakkının devletin tekeline alınmaya çalışılması ve İstanbul'daki bir darphane tarafından gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece Osmanlı yüzyıllardır süregelen tağşişe son verilmesi, çok önemli bir gelişmedir. Bu amaçla para basımının bölgelerinde basılırken, bu tarihten sonra altın ve gümüş paraların basımına yalnızca İstanbul Devleti'nin kuruluşundan bu tarihe kadar altın ve gümüş paralar ülkenin altın ve gümüş çıkarılan nedeni, uzun dönemde kağıt paraları [kaimeleri] tedavülden kaldırmak istemesiydi (Tekeli & İlkin, darphanesi yetkili kılınmıştır. Osmanlı Devleti'nin madeni paraları reforma tabi tutmasının asıl ). para reformuyla altın ile gümüş arasındaki paritenin 1/15,09 gibi yüksek bir oranda para reformuyla Kaimelerin tedavülden kaldırılması şöyle dursun; Kırım tutulması14 kalpazanlığı körüklemiş ve Osmanlı para sisteminin çökmesine zemin hazırlamıştır. Savaşı'nın patlak vermesiyle Osmanlı Devleti mali zorluklar karşısında savaşın finansmanı için ilk çıkarılan kaimelerin devamı niteliğinde 'Ordu Kaimesi' adı altında yeni Kaime bastırma kararı almıştır. Ancak yeni Kaime ihracı para arzını süratle artırdığı için, Kaimeler piyasada nominal değerlerinin yüzde 30 eksiğine tedavül etmeye başlamıştır. Osmanlı Devleti'nde ikinci Kaime uygulamasına Osmanlı-Rus Savaşı'nın finansmanı amacıyla, moratoryumunun hemen ardından gidilmiştir. Osmanlı Bankası'nın denetimi altında bastırılan Kaimeler, herhangi bir faiz içermemiş, ancak olası kalpazanlık olaylarına karşı seri numaralı olarak bastırılmıştır. Bu Kaimeler savaşın bitiminden sonraki üç yıl içinde tedavülden kaldırılmak zorunda kalınmıştır. 'e gelindiğinde, Osmanlı Devleti'nde daha önce bastırılan altın ve gümüş paraların yanı sıra Osmanlı Devleti adına para basma imtiyazını 'ten beri elinde tutan Osmanlı Bankası'nın ihraç ettiği banknotlar tedavüldeydi. I. Dünya Savaşı'nın arifesinde Osmanlı Devleti, Osmanlı bu isteğini reddetmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Düyun-u Umumiye İdaresi'nin Bankası'ndan savaşın finansmanına emisyonla katkıda bulunmasını istemiş, ancak banka devletin garantörlüğü altında savaş masraflarını karşılayabilmek için, üçüncü kez Kaime bastırmaya karar vermiştir. Üçüncü Kaime uygulamasında Kaimeler, ilk iki Kaime uygulamasından farklı olarak karşılıksız değil; Almanya'dan temin edilen 5 milyon liralık altın karşılık gösterilerek bastırılmıştır. Bu yüzden ilk iki kaime uygulamasının temsili para; üçüncüsünün ise kağıt para özelliği taşıdığını söylemek mümkündür. Bu Kaimeler geçerliliğini Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da sürdürmüştür. Osmanlı Devleti'nde yaşanan parasal istikrarsızlık Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte büyük ölçüde dizginlenmiştir. Özellikle Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında () kayda değer bir parasal istikrarsızlık sorunu yaşanmamıştır. Bu dönemde 'sağlam para-istikrarlı para' prensibi para politikasının hareket noktasını oluşturmuş; denk bütçe ise parasal istikrarın yegane unsuru olarak görülmüştür. Osmanlı Devleti'nin yaşadığı kötü tecrübelerden ders alınmış ve bu çerçevede parasal istikrarı sağlamanın ön koşulunun, bütçe denkliğinin sağlanmasından geçtiği fikri her fırsatta vurgulanmıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yeni para basımına başvurulmamış; Osmanlı Devleti'nden kalma paralarla yetinilmeye çalışılmıştır. Tabi burada hemen belirtelim ki, cumhuriyetin ilk yıllarında ne para basımını gerçekleştirecek, ne de parayı yönetecek bir otoritenin olmaması bunda etkili olmuştur. Diğer taraftan, Osmanlı Bankası'nın para basma imtiyazının hukuken devam etmesi, parasal istikrarsızlığın ortaya çıkmamasında etkili olmuştur. Geçmişte yapılan anlaşma gereği, 'te sona ermesi gereken Osmanlı Bankası'nın para basma imtiyazı, yılına kadar uzatılmış; ancak bu banka ile yapılan yeni anlaşmada yeni cumhuriyetin banknot çıkaracak bir merkez bankası kurabilmesi için açık kapı bırakılmıştır Doğal olarak da Osmanlı paraları 'ların başına kadar tedavülde kalmış ve para arzı hemen hemen hiç değişmemiştir. Hatta yılları arasında milli gelir ve nüfus hızla artarken enflasyonun gerilemesi sonucu, para arzı, para talebini karşılamada yetersiz bile kalmış ve piyasada para darlığı baş göstermiştir. Sayfa: 9/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Cumhuriyet'in kuruluş yılları sonrasında parasal istikrarsızlık kendini yavaş yavaş hissettirmeye yapılmış; Hazine'ye kısa vadeli avansın önü açılmıştır. İzleyen dönemlerde T.C. Merkez Bankası başlamıştır. 'da çıkarılan Sayılı Kanun ile T.C. Merkez Bankası mevzuatında değişiklik mevzuatı sık sık değiştirilmiş ve yapılan değişiklikler sonrasında açık finansmana yasal kılıf hazırlanmıştır. Sonuçta da parasal istikrarsızlık çok uzun bir süre boyunca ülkemizin gündemine oturmuştur. IV. Tağşişin Neden Olduğu Parasal İstikrarsızlıktan Alınması Gereken Dersler Tağşiş, günümüzde siyasi otoritelerin [genel olarak hükümetin] para basma tekelini [imtiyazını] elinde tutması karşılığında elde ettiği hükümranlık hakkını [senyorajı] simgelemektedir. Bu hak, günümüzde merkez bankaları yoluyla hükümetlere- daha genel bir ifadeyle para basma konusundaki hükümranlık hakkını elinde bulunduranlara- geçmiştir. Hükümranlık hakkını elinde bulunduranlar, bu hakkı zaman zaman istismar etmekte ve para basarak gelir elde etme yolunu tercih etmektedirler. Tağşiş ile devletin ekonomik gücü arasında paralellik söz konusudur. Tağşişe sık sık başvurulması, parasal istikrarsızlığı kamçılamış ve paraya duyulan güveni sarsmıştır. Oysa günümüzde yaygın kullanım alanı bulan kağıt para sisteminde paranın kağıt ya da metal değeri ile nominal değeri arasında bir ilişki olmadığından, bu sistemde paranın değerini belirleyen asli unsur o paraya duyulan güven olmaktadır. Parasal istikrarın sağlanamadığı bir ekonomide, genel ekonomik istikrardan bahsetmek mümkün olmamaktadır. Para basımında göz önünde bulundurulması gereken temel unsur, para talebidir. genel düzeyinin yükselmesi şeklinde yansımakta ve paranın alım gücünün düşmesine neden Karşılıksız para basımı, diğer olumsuz etkilerinin yanında ekonomiye eninde sonunda fiyatlar olmaktadır. Ulusal ekonomilerin birbirleriyle entegre olduğu, iletişimin ve nesiller arası bilgi aktarımının oldukça yaygınlaştığı günümüzde, para basmaktan sürekli gelir elde etmek imkansız hale gelmiştir. Tağşiş, ekonomide para ikamesini yaygınlaştırmaktadır. Para ikamesinin yaygınlaşması, parasal otoritenin etkin bir para politikası yürütmesine engel olmaktadır. Piyasaya çıkan ulusal para, otomatik olarak kısa zamanda iktisadi ajanların döviz talebi olarak parasal otoriteye geri dönmektedir. Sonuçta da para ikamesi, parasal tabanı daralttığı için senyorajın matrahını daraltmaktadır. Dolayısıyla ortaya kısır bir döngü çıkmaktadır. Para basmaktan gelir elde etmek bir taraftan para ikamesine neden olmak suretiyle parasal tabanı ve bu yolla edilecek geliri azaltmakta; aynı düzeydeki gelir ancak daha yüksek enflasyon ile mümkün olabilmektedir. Uzun dönemde senyoraj, Laffer eğrisinin geçerliliği nedeniyle enflasyon artarken senyoraj belli bir noktaya kadar artmakta, daha sonra azalış eğilimine geçmektedir. Diğer taraftan da sürekli artan enflasyon vergi gelirlerinin reel değerini aşındırmakta ve veri bütçe açığının büyümesine neden olmaktadır. Bütçe açığı büyüdükçe de, otoriteler senyoraja daha fazla bel bağlamakla karşı karşıya kalmaktadırlar. Dolayısıyla aynı miktardaki senyorajı elde etmek, ancak daha yüksek enflasyon pahasına mümkün olabilmektedir. Bu durum nihayetinde de hiperenflasyon olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu durum özellikle kağıt para sisteminde kendini çok daha fazla hissettirmektedir. Çünkü doğası itibariyle hiperenflasyon kağıt para sistemine özgü bir olaydır. etkilemektedir. Şöyle ki, enflasyonist süreç aşırı rezerv tutmanın fırsat maliyetini artırmaktadır. Tağşiş ya da bunun günümüze yansıması olan senyoraj, bankacılık sistemini de olumsuz yönde Böyle bir durumda hükümetin ya da onun adına hareket eden parasal otoritenin zorunlu rezerv daha büyük bir kısmını faiz getirmeyen varlığa tahsis etmeye zorlanmış olmaktadırlar. Şu halde oranını ve/veya disponibilite oranını yükseltmesi durumunda bankalar ister istemez rezervlerinin bankalar zorunlu olarak ilave nominal para talebinde bulunmakla karşı karşıya kalmaktadırlar. vergisini artırmaktadır. Şu haliyle zorunlu rezerv ve/veya disponibilite uygulaması, bankacılık Bankaların para talebindeki artış ise enflasyon vergisinin matrahını genişleterek enflasyon kesimi üzerine konan bir vergi niteliğine bürünmektedir. Enflasyon vergisinin bankacılık sistemi üzerine konan bir vergi olduğunu ısrarla vurgulayan Barro & Grili (), enflasyon vergisinin bankacılık sisteminin uluslar arası rekabet gücünü olumsuz yönde etkilediğini belirtmektedir. V. Sonuç Sayfa: 10/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Osmanlı Devleti, ekonomik, mali ve siyasi gelişmelere paralel olarak tağşişe sık sık başvurmuştur. Osmanlı Devleti'nde tağşişlerin özellikle Fatih Sultan Mehmet Dönemi ile II. Mahmut Dönemi'nde yoğunlaştığı görülmektedir. Fatih Dönemi tağşişlerinin arkasında yatan temel neden, merkezi hükümet hazinesini daha da güçlendirme isteğidir. Oysa II. Mahmut Dönemi tağşişleri üzerinde, Osmanlı Devleti'nin ekonomik, siyasi ve askeri alanda güç kaybetmesiyle beraber derinleşen mali sorunlar etkili olmuştur. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin güç kaybettiği dönemlerde, tağşişin Osmanlı para sistemi üzerinde ortaya çıkardığı tahribat daha büyük olmuştur. Tağşiş, Osmanlı Devleti'nin istikrarlı bir para sistemine sahip olmasına engel olmuş; paraların sık sık tedavülden kaldırılmasıyla sonuçlanmıştır. Özellikle Osmanlı Devleti'nin Duraklama ve Gerileme Dönemleri'nde parasal istikrarsızlık kendisini çok daha fazla hissettirmiş ve parasal sorunlar toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Parasal istikrarsızlık Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmamış; Cumhuriyet Dönemi'nde de devam etmiştir. Özetle Cumhuriyet'in kuruluş yılları () hariç, parasal istikrarsızlık ekonomik gündemimizin hep ön sıralarında yer almıştır. Ancak , , ve yıllarında yaşanan ekonomik krizlerden ders alan hükümetler, her kriz sonrasında T.C. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı yönünde ilave bir adım daha atmak zorunda kalmıştır. Nitekim, 'den itibaren kısa vadeli avans kavramı, T.C. Merkez Bankası'nın gündeminden çıkarılmıştır. T.C. Merkez Bankası, asli işlevi olan parasal istikrarın sağlanması üzerine odaklanmaya başlamıştır. Enflasyonda son dönemlerde yaşanan düşüş eğilimi, bu odaklanmanın bir sonucu olarak algılanmalıdır. Kaynakça Akdağ, M. (), Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, II Cilt, Barış Kitap Basım Dağıtım: Ankara. Etkileri, Eren Yayıncılık: İstanbul. Akyıldız, A. (), Osmanlı Finans Sisteminde Dönüm Noktası: Kağıt Para ve Sosyo-Ekonomik Barro, R.J. & Grili, V. (), European Macroeconomics, Macmillan:London Bordo, M.D. (), 'Money, Deflation and Seigniorage in the Fifteenth Century: A Review Essay', Journal of Monetary Economics, Vol, pp Ergenç, Ö. (), 'XVI. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı Parası Üzerinde Yapılan İşlemlere İlişkin Bazı Bilgiler', ODTÜ Gelişme Dergisi, Yılı İktisat Tarihi Özel Sayısı, ss İnalcık, H.(), Osmanlı İmparatorluğu:Toplum ve Ekonomi Üzerinde Arşiv Çalışmaları, Eren Yayıncılık: Beyoğlu/İstanbul. Öner, E. (), Mali Olaylar ve Düzenlemeler Işığında Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Döneminde Mali İdare, Maliye Bakanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayını, Yayın No: / Pamuk, Ş. (), Soruda Osmanlı-Türkiye İktisat Tarihi, , Birinci Baskı, Gerçek Yayınevi:İstanbul. Pamuk, Ş. (), Osmanlı İmparatorluğu'nda Paranın Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları: İstanbul. Parasız, İ.(), Türkiye Ekonomisi: 'ten Günümüze Türkiye'de İktisat ve İstikrar Politikaları Uygulamaları, 1. Baskı, Ezgi Kitabevi: Bursa. Tabakoğlu, A. (), Türk İktisat Tarihi, 2. Baskı, Dergah Yayınları: Çemberlitaş / İstanbul. Tekeli, İ. & İlkin, S. (), Para ve Kredi Sisteminin Oluşumunda Bir Aşama:Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2. Basım, T.C. Merkez Bankası: Ankara. Rolnick, A. J., Verde, F.R. & Weber, W.E. (), 'The Debasement Puzzle: An Essay on Medieval Monetary History', Federal Reserve of Minneopolis Quarterly Review, Vol, No:4, Fall , pp Gelişme Dergisi, Yılı İktisat Tarihi Özel Sayısı, ss Sahillioğlu, H. (), 'Osmanlı Para Tarihinde Dünya Para ve Maden Hareketlerinin Yeri', ODTÜ Sayfa: 11/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE Sahillioğlu, H. (), 'Akçe', İslam Ansiklopedisi, 2. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını: İstanbul, ss İstanbul, ss Sahillioğlu, H. (), 'Osmanlılar'da Para', Para ve Finans Ansiklopedisi, Creative Yayıcılık: Selgin, G. & White, L. H. (), 'A Fiscal Theory of Government's Role in Money', Economic Inquary, Vol, Issue:1, Jan99, pp Sussman, N. (), 'Debasement, Royal Revenues, and Inflation in France During the Hundred Years' War, ', The Journal of Economic History, Vol, No:1, pp Tarlan, S. (), 'Osmanlılarda Gümüş Para Sistemi', Maliye Yazıları, Mart/Haziran , ss Tarlan, S. (), 'İktisat Tarihinden Bir Yaprak:Osmanlılarda Altın Para', Maliye Yazıları, Sayı, Mayıs-Haziran , ss. Uluğbay, H. (), 'Hükümranlık Hakkı', Hazine ve Dış Ticaret Dergisi, Sayı: 4, ss Verde, F.R. (), 'Lessons from the History of Money', Federal Reserve Bank of Chicago, Economic Perspetives, Issue QI, pp Dipnotlar * Bu çalışma, yazarın Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Haziran'de revize edilmiş ve genişletilmiş şeklidir. savunduğu 'Türkiye'de Senyoraj ve Enflasyon Vergisi' başlıklı doktora tezinin bir bölümünün 1 O dönemdeki biçimiyle baskı makinasının kullanılması, paranın mutasyonu ya da diğer adıyla paranın değerinin düşürülmesi anlamına gelmektedir. 2 Tasarruf girişimleri ve müsadereler [devlet adamlarının nakdi servetlerinin kamulaştırılması] gibi geçici ve kısa süreli çözümlerin mali krizi sona erdirmede yetersiz kalması paranın tağşişi üzerinde etkili olmuştur. 3 Osmanlı Devletinin son dönemlerinde [II. Abdülhamid ve özellikle de V. Mehmed Reşad Dönemi'nde] altın, gümüş ve bakır paraların yanında nikel paralar da kullanılmıştır. II. Abdülhamid Dönemi'nde ise kuruş esasına dayanan para sistemine geçilmiştir. 4 Aslında sikke ya da akçe ifadesi, başlangıçta gümüş para manasında kullanılmış; 'lü yıllardan itibaren de genel anlamda Osmanlı parasını ifade etmekte kullanılmıştır. 5 Üstelik tağşiş dönemlerinde darphanelere eski sikkeleri yenileriyle değiştirmek isteyenlerden alınan darp ücreti de yükseltilmekteydi. Hatta tağşiş dönemlerinde yeni sikke bastırmak isteyenlerden alınan darp ücreti getirilen gümüşlerin yüzde 'sine ulaşabiliyordu (Bkz. Pamuk, ). 6 Tashih-i sikke uygulamasına 'tağşiş'; tashihi sikke uygulamasına maruz kalan sikkeye de 'tağşiş edilmiş sikke' ya da 'mağşuş sikke' adı verilmektedir. 7 Paranın değerinin sürekli olarak düşmesi, ellerinde büyük miktarlarda para stoku bulunduran sarrafları büyük zarara sokabileceğinden bunlar doğal olarak spekülasyona ve kalpazanlığa sürüklenmişlerdir. Levant limanlarında banker işlevi gören ve Avrupa'daki para hareketleriyle geçmektedir [Bkz. İnalcık ()]. yakın dirsek teması içinde bulunanlar Yahudiler olduğundan bu işlerde Yahudilerin adları sık sık 8 Osmanlı Devleti'nde ilk sikkenin ne zaman kestirildiği kesin olarak bilinmemektedir. Günümüze intikal eden ilk sikkeler Orhan Gazi'ye aittir. Ancak son zamanlarda Osman Bey'e ait olduğu ileri sürülen gümüş sikkelerden de bahsedilmektedir. Bu konu ile ilgili olarak (Bkz. Sahillioğlu ()). 9 Sahillioğlu'nun () tespitlerine göre, Fatih Dönemi'nde Hicri takvime göre [M], [M], [M], [M], [M. ] ve [M. ] yıllarında tağşiş uygulamasına başvurulmuştur. 10 dirhem gümüşten kesilen sikke miktarı, Pamuk ()'de ; Pamuk ()'de ise olarak belirtilmektedir. Diğer kaynaklarda değil; sikke kesildiği telaffuz edildiği Sayfa: 12/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE için biz burada tağşiş sonrasında dirhem gümüşten kesilen miktarını olarak ele alıyoruz. Bu konudaki ayrıntılar için Bkz. örneğin [Ergenç (); Sahillioğlu ()]. 11 Tarihçi Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nde tağşişlerin nedenlerini değerlendirirken mali amacın tağşişlerin para darlığını gidermeye yardım eden bir yöntem olduğuna işaret etmektedir. İnalcık'a yanında özellikle piyasadaki gümüş miktarı ile tağşişler arasındaki ilişki üzerinde durmakta ve ilişkilidir. İnalcık (), Osmanlı Devleti'nde sikkenin gümüş miktarının ve dolayısıyla () göre, Osmanlı Devleti'nde tağşiş işlemi, piyasadaki gümüş miktarıyla da yakından kıymetinin düşürülmesi açısından iki farklı dönem tanımlamasında bulunmaktadır. Bu dönemlerden birincisi, piyasada gümüş darlığının yaşandığı 'li yıllara kadar geçen dönem; diğeri, Amerikan gümüşünün istilası sonucunda gümüş bolluğunun yaşandığı sonrası dönemdir. Buna göre, öncesi dönemde gümüş kıtlığı nedeniyle piyasada sık sık para darlığı baş göstermiş ve paraya talep artmıştır. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, piyasadaki para darlığına çözüm bulmak amacıyla zaman zaman elindeki kıymetli madenlerden daha fazla para basma yoluna gitmiştir. Bir başka ifadeyle, mevcut madenlerle itibari değeri aynı daha fazla para basmak suretiyle paraya duyulan ihtiyaç karşılanmıştır. Bu süreçte devlet doğal olarak aynı miktardaki gümüşle daha fazla para basmaktan dolayı gelir elde etmiştir. Osmanlı Devleti'nde tağşişle ilişkili ikinci dönem, gümüşün nispeten bol olduğu sonrası dönemdir. Amerika'dan Avrupa'ya ve oradan da Osmanlı topraklarına giren ucuz gümüş, enflasyonu körüklemiştir. Bu süreçte Osmanlı Devleti, parasını tağşiş etmek zorunda kalmış ve sikke içerisindeki gümüş miktarını sürekli olarak düşürmüştür. Gümüş istilasının neden olduğu fiyat artışları para talebini artırmıştır. Artan para talebi karşısında devlette para arzını artırabilmek için sikkenin tağşişine başvurmuştur. kağıt para demektir. İlk Kaimenin orijinal adı, 'Kaime-i Nakdiye-i Mutebere'dir. Daha yalın bir 12 Kaime, piyasadaki değerli metalden basılmış sikkeleri temsilen basılan, altın paraya konvertibl ifadeyle 'para yerine geçen kağıt' demektir. Kaimeler bir para olmaktan daha ziyade, tahvil ya da hazine bonosunu çağrıştırmaktadır. Literatürde Kaimelerin 'evrak-ı nakdiye, nakid kağıdı, varaka-i nakdiye, esham kavaimi' olarak da adlandırıldığı görülmektedir. Daha fazla bilgi için bkz. Akyıldız (). 13 Kaimlerin yıllık faiz oranı % 12,5 olarak tespit edilmiştir (Akyıldız, ). Kaimelerin faizli olmasında halkın Kaimelere itibar etmeyeceği endişesi; faiz oranlarının yüksek tutulmasında da bir an önce satılması arzusu etkili olmuştur. 14 1 altın lira = 6, gram net altın, 1 gümüş mecidiye = 19, gram gümüş ve 5 gümüş mecidiye= 1 altın lira olarak belirlendiğinden altın lira ile gümüş mecidiye arasındaki parite, 6,/(5x19,)= 1/15, olarak belirlenmiştir. Veriler için bkz. Parasız (). 15 Nitekim 11 Haziran tarih ve Sayılı Kanun ile T.C. Merkez Bankası kurulmuş ve yılında da resmen faaliyetlerine başlamıştır. kağıt para demektir. İlk Kaimenin orijinal adı, 'Kaime-i Nakdiye-i Mutebere'dir. Daha yalın bir 16 Kaime, piyasadaki değerli metalden basılmış sikkeleri temsilen basılan, altın paraya konvertibl ifadeyle 'para yerine geçen kağıt' demektir. Kaimeler bir para olmaktan daha ziyade, tahvil ya da hazine bonosunu çağrıştırmaktadır. Literatürde Kaimelerin 'evrak-ı nakdiye, nakid kağıdı, varaka-i nakdiye, esham kavaimi' olarak da adlandırıldığı görülmektedir. Daha fazla bilgi için bkz. Akyıldız (). Sayfa: 13/13 KASIM-ARALIK , ACTIVE

kaynağı değiştir]

Şevket Pamuk, Soruda Osmanlı Türkiye İktisat tarihi, K Kitaplığı, İstanbul

Thesis Type: Postgraduate

Institution Of The Thesis: Uludağ &#;niversitesi, Turkey

Approval Date:

Thesis Language: Turkish

Student: HALİME ALKAN

Supervisor: EMİN ERTÜRK

Abstract:

Money is a social tool used by people for various purposes and is an important institution determining in the social and economic relations. Money has become increasingly complex over time and the use of money for financial purposes has become increasingly widespread. In this context, debasement is an application used in coins system and means to reduce the precious metal content of the coins by monetary authorities. After debasement the physical depreciation occured in money. However, devaluation used in the paper money systems means of reducing the value of money in a fixed rate regime by monetary authorities and the depreciation takes place as token in this once. The aim of this study is to assert and analyze the chronical causes and consequences of the debasements in the monetary history of Ottoman Empire divided into five different periods with regard to frequency and level of debasements. In this context, in the first part of the study, the debasement and devaluation, used in the same meaning in the literature, are described in detail in terms of the qualitative features, the results appearing after practices and functioning mechanism of them and then the common features and differences are explained by using comparative analysis method. In the second part of the study, the analyze of debasements practises is conducted depending on the idea that the history of coins is a discrete history which occurred the depreciation in the value of money in time. Accordingly, money used since primitive times and the relationship between coin and debasement practises used ancient times are discussed in a historical perspective. Finally the debasements practises in the monetary history of Ottoman Empire are examined in the framework of political, economic and social relations by using of quantitative data, tables and graphs and the different characteristics for each period from other periods have been revealed.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir