Kişiler, bir fikir ya da eser ürettikleri zaman bunların üzerindeki haklarını güvence altına almak isterler. Modern yaşamda her türlü içeriğin bir hayli kolaylıkla kopyalanabildiği, dağıtılabildiği ve eser sahibinin hakkının teslim edilmeyerek ticari amaçlarla kullanılabildiği göz önünde bulundurulduğunda telif haklarının önemi ortaya çıkar. Bu nedenle “Telif nedir ve ne gibi özellikleri vardır?” sorularının cevaplarına hakim olmakta yarar vardır.
Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır.
İlk ve Ortaçağ Dönemi
O dönemlerde fikir ürünlerinin korunmasına ilişkin olarak, “Bir şeyin aslına sahip olan kimse, onun teferruatına da sahip olur.” ilkesi benimsenmiştir. Eseri üretenin, iktisaden veya manevi yönden korunmasına da gerek duyulmuyordu.
İmtiyazlar Dönemi
Fikri haklara ilişkin ilk düzenlemeler, matbaanın icadıyla başlamaktadır. Bu nedenle, matbaanın icadı, fikri hakların gelişimi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Matbaanın icadıyla birlikte, eserler, sayısız olarak çoğaltılmaya başlamış, bu yolla kazanç elde eden müteşebbis bir sınıf doğmuş ve bunun sonucu olarak da fikri haklar alanında hukuki koruma ihtiyacı doğmuştur. Fikri haklar alanındaki ilk düzenlemeler, idari otoritelerin emirleri ile verilen basım imtiyazları şeklinde ortaya çıkmış ancak imtiyazlar giderek yayınevi mülkiyeti denilen ve eser sahibinin hakkını bertaraf eden bir aşamaya ulaşmıştır. Eser sahiplerini koruyan ilk kanun, İngiliz Parlamentosu tarafından ’da kabul edilen “Kraliçe Anne Kanunu” (The Statute of Anne) adını taşıyan kanundur.
İlk Türk matbaasının ’de kurulmuş olması nedeniyle telif hakları alanında Batıdaki gelişmeler yaklaşık yıl gecikme ile takip edilebilmiştir. Ülkemizde, Osmanlı döneminde telif hakkıyla ilgili ilk hukuki düzenleme tarihli Telif Nizamnamesidir. Bu Nizamnameye göre, eseri basanın basılan nüshalar tükeninceye kadar, eser üzerinde zilyetliği bulunmaktaydı. Yazara da hayat boyu imtiyaz tanınmakta ve basan ile anlaşmak ve satmakla ilgili konular düzenlenmekteydi, ayrıca anlaşmadaki sayıdan fazla bastıran kişiler cezalandırılmaktaydı
Gerçek anlamda ilk fikir ve sanat eserleri kanunu olan “Hakkı Telif Kanunu” 8 Mayıs tarihinde çıkarılmıştır. Hakkı Telif Kanunu ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın talebi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’nin de talimatı üzerine, Prof.Hırsch tarafından hazırlanan Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 1 Ocak tarihine kadar yürürlükte
kalarak, Türk kültür ve sanat yaşamını belirleyecek olan bir kanun olarak yürürlüğe konulmuş ve Kanunun 14 üncü maddesi ile çeviri bütünüyle serbest bırakılmıştır. Gerek tarihli Hakkı Telif Kanunu gerekse Türkiye’nin Bern Sözleşmesi’nin belgesine katılmasını gerçekleştiren sayılı kanun, Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Ocak tarihine kadar uluslararası alandaki gelişime uzak kalmıştır.
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ise Profesör Ernst Hirsch tarafından hazırlanmış ve yılında yürürlüğe girmiştir. ’de yürürlüğe giren sayılı kanun ise , , , ve ve yıllarında değişikliğe uğramıştır.
Cumhuriyet döneminde, Lozan Anlaşmasına ekli Ticaret Sözleşmesinde, Türkiye’nin sınai, edebi ve artistik mülkiyetin korunmasıyla ilgili milletlerarası anlaşmalara 12 ay içinde katılması öngörülmüştür.
Ancak, Türkiye, çeviri eserlere olan ihtiyacına işaret ederek konuya ilişkin çekince ileri sürmüş, sözleşmeye taraf olan diğer devletlerin itirazı üzerine Türkiye’nin sözleşmeye katılması mümkün olmamıştır.
Türkiye, Bern Birliği’ne tarih yılında taraf olmuş; yılında ise Bern Sözleşmesi’ni kabul etmiştir. Bern Sözleşmesi’ne katılım hazırlığının yapıldığı süreçte Hakkı Telif Kanunu’nun ihtiyaçlara cevap veremediği daha iyi anlaşılmış, Bern Sözleşmesi’nin hükümlerine uyumlu bir kanunun çıkarılması gereği ortaya çıkmıştır.
Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda telif haklarının aşağıda belirtilen temel unsurları düzenlenmektedir.
Kanunumuza göre bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilip koruma altına alınabilmesi için;
Kanunumuza göre; bir eserin sahibi onu meydana getiren kişidir. Bir eserin birden fazla sahibi olabilir.
Bir işlemenin veya derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları saklı kalmak kaydıyla onu işleyendir.
Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı eserin birlikte sahibidir. Ayrıca çizgi filmlerde animatör de eser sahipleri arasında sayılmıştır.
Sayılı Kanun’da eser sahibine ilişkin haklar mali ve manevi haklar şeklindedir.
Manevi Haklar:
Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Mali haklara ilişkin sözleşmelerin yazılı olması ve devre konu hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
İCRACI SANATÇILAR: Bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçılardır.
FONOGRAM YAPIMCILARI: Bir icra ürünü olan sesleri veya diğer sesleri plak, kaset, CD gibi ses taşıyıcılarına ilk defa tespit eden ve bu durumun hukuksal sorumluluğunu üstlenen gerçek ya da tüzel kişilerdir.
RADYO-TELEVİZYON KURULUŞLARI: Kablolu, kablosuz veya uydu aracılığıyla her türlü yayın yapan kuruluşlarıdır.
FİLM YAPIMCILARI: Görüntüleri anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde; bir araca ilk kez kaydeden gerçek veya tüzelkişidir.
Not: Bilgiler T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün sayfasından alınmıştır.
Pek çok buluş sahibinin “Patent nedir? Patent hakkı nedir?” Gibi sorular sorduğu bilinmektedir. Patent, buluş ve fikirlerin belli bir süre ile tüm kullanım haklarının buluş sahibine ait olma durumudur. Çoğunlukla patent suresi yıl gibi bir süre olarak bilinirken günümüzde daha farklı sürelerde de uygulanmaktadır.
Patent her buluş için kullanılmaz. Örneğin tıp bölümüne girecek, sağlıkla ilgili teknik gelişmeler bunların dışındadır. Ayrıca coğrafi keşifler vb. akredite olmaz. Patent alınabilmesi için tasarımın farklı faydaları olması gerekir. Örneğin tekerleği benzer bir ürünü mekerlek ismini vererek patentleştiremezsiniz. Yani burada yeni, faydalı, özgün ve ticari hale gelebilecek bir ürünün patenti alınabilir. Fizik, matematik gibi temel bilimlerdeki keşifler, tıp biliminde insan hayatına etki eden gelişmeler, edebiyat eserleri gibi faaliyetler telif hakkı kapsamına girmektedir. Ancak tıp alanında bulunacak olan bir görüntüleme cihazının veya çok uzağı gösterebilen bir teleskopun patenti alınabilir.
Patent hakkı ve telif hakkı birbirine karıştırılan iki durum olsa da aralarında belirli farklar bulunmaktadır. Telif hakkı ortaya çıkarılan eserler ve fikirler ile ilgilidir. Peki, patent hakkı nedir?
Patent hakkı; bilimsel veya teknik bir buluşu kapsamaktadır. Ortaya konulan buluşun sahibinin kim olduğu ve ürünü kullanım haklarının kimde olduğunu belirlemektedir. Herhangi bir ürünün patentini almış olan bir kimse, Sınaî Mülkiyet Kanunu’nda belirlenmiş olan süre zarfında buluşu kullanabilir, üretebilir ve satabilir ve bundan bir ticari kazanç elde edebilir. Buluşun sahibi olan kimsenin, izni olmadan oluşunu kullanılması, üretilmesi veya satılması suçtur. Patent sahibinin hakları bu doğrultuda yasalar ile koruma altına alınmıştır.
1. Daha önce TÜBİTAK programından yararlanmamış tüm ulusal patent başvuruları için verilir.
2. Araştırma raporu, vekil destekleri, inceleme raporu ile tescil ödüllerini kapsar.
3. Ulusal araştırma raporu desteği
4. Vekil desteği
5. Ulusal tescil ödülü
6. Ulusal tescil vekil ödülü
Teşvik işlemlerinin içerisinde verilen ücretler her yıl değişmektedir. Ödül kısmında verilen ücretler ortalama 2 bin ila 3 bin TL arasında belirlenmiştir.
Firmaya ait ürün ve hizmetlerin markasının rakam, harf ve grafik öğeler kullanılarak sembolleştirilme işlemine logo denilmektedir. Amblemden ayırt edilen özelliği ise firmanın ismini de yansıtmasıdır.
Bir logonun firmaya ait olduğunu belirtmek ve markaya ait hakların tamamını koruma altına almak için logo tescil işlemi yapılmaktadır.