pavyondaki kadınlara ne denir / Bir konsomatrisin itirafları

Pavyondaki Kadınlara Ne Denir

pavyondaki kadınlara ne denir

konsomatris

  • bildiğin tüketici anlamındaki kelimeyi (bkz: consommatrice) (bkz: consumer) yamultup bir meslek erbabı ve küfür nesnesine dönüştürmüşüz. yanlış başlayıp nasıl doğruyu buluruz bilmiyorum ama bu çarpık ülkede her şey mümkün. ötesini düşünmeyelim daha başlamamışken.

    neye yamulmuş bu kelime, pavyon tarzı eğlence mekanlarında müşterilerin masalarına giderek onlarla konuşan, muhabbet eden kadın çalışana.

    &#x;bu lanetli ülkenin büyük çoğunluğu karşı cinsle konuşabilmek için bir tarla parası vermek zorunda kaldı. bir kadın ile hiç yalansız ya da hiçbir sınır olmadan konuşabilmek için pavyona gidip bir konsomatris ile konuşmak zorundaydınız. ülkenin en büyük problemlerinden cinsel açlık bile bir şekilde hale yola sokulurken, gençken eşekte bileylenen kamaşullah, evlenince sene avratta sonra dönem dönem fahişelerde sıcak bir yuva bulurken bu skik iletişim problemi çözülemiyordu. iletişim kuramayan erkek ve dolayısı ile kadın, elbette en küçük aksaklıklarda dahi birbirlerini öldürecekler. şu an fiziken ve sosyal olarak da güçlü olan erkek öldürüyor karşı cinsi. başka toplumsal formullerde kadın da erkek kadar skorer olabilirdi.

    eee&#x;

    e'si pavyonları ücretsiz mi yaparsınız, hemşirelik gibi konsomatris okulları mı kurarsınız, evlere mahalle imamı gibi konsomasyon hizmeti mi verirsiniz bilemiyorum ama erkek ile kadının özgürce iletişim kurabileceği bir toplumsal yapınız olmadıkça başınız bitten götünüz skten kurtulmayacak. povyonları özgürleştirin.

  • gece hayatında kafayı bulan erkeklerin sohbet ihtiyacını gidermek üzere masalarına oturup, içtiği elma suyu sayısına göre ücret alan kadınlar grubudur. lise son sınıfta 2 gün konsomatrislik yapmıştım. tabi köhne bir bozkır köyünden çıkmış, henüz ilişkiler hakkında pek bilgi sahibi olmadığım dönemler. ailemin baskıcı tutumundan yılmış ve paranızı da sizi de istemiyorum. ben kendi paramı kazanıp okuyacağım diyerek postayı koymuştum. gazetemi önüme serdim. ış ilanlarına bakıyorum. dolgun ücretle bayan garson alınacaktır. ırtibattabi hemen atladım. gündüz okul var çalışamam. gece çalışmam lazım. garsonluğu elbette kıvırırım dedim. gözü karartım gittim görüşmeye. takım elbiseli bir adam yapacağım işten bahsetmeye başladı. "burası içkili bir mekan. erkekler içki içtikten sonra sohbet etmek istiyor. onlara eşlik ederseniz çok para kazanabilirsiniz. açık giyinmek, etek vs yasak. size elma suyu ikram edeceğiz. ıçtiğiniz sayı başına 10 tl vereceğiz." siz derken yanımda bana uyup gelen bir arkadaş daha var onu kastediyor. lan diyorum ne kadar güzel. oturup sohbet ediyorsun. para veriyorlar harika. arkadaş olayın iç yüzünü biliyormuş. çaktırmıyor hiç. eh tamam yarın akşam görüşürüz dedik çıktık. ortam fena değil. garsonlar erkeklerden oluşuyor. düzgünce giyinmişler. derken arkadaşla beraber okuldan sonra çıktık dersanede etüt vardı. ona katılıp pavyona gittik. 10 tane daha kadın var dik dik bakıyorlar. ortamda yeni olmak tüm dikkatleri üzerimize çekti. saat 11 oldu masalar yavaştan doluyor. derken bir garson yanıma geldi şu masa sizi istiyor dedi. kalktım merhaba dedim karşısına oturdum. adam afalladı. gözlemlediğim kadarıyla kadınlar yılışık yılışık yanlarına oturuyormuş. adam şaşkınlığı geçince ne içersin dedi. elma suyundan başka seçeneğim yok gibi dedim. güldü. yaklaşık 35 yaşlarında evlenip boşanmış bir bilgisayar mühendisiymiş. aslında buralarda pek takılmam ama diyip başladı anlatmaya. eh tabi bende dinledim. arada garsonlardan göz işaretiyle hızlı iç baskısı yapılıyor. gerçek adın ne dedi. tabi bi afalladım. ee numiii. meğer takma isimler kullanılıyormuş. ben de olabilir ben tercih etmedim diyorum. olaydan gram haberim yok. 7 tane elma suyu devirdim o masada. senin için tekrar geleceğim dedi. el sıkıştık. vedalaştık. tekrar eski yerime döndüm. garson kızmış bana. yavaş içiyormuşum. neyse 2 dakika geçmeden başka bir masa çağırdı. 3 kişilik iş adamı grubuydu. diğer masalar genelde deri oturma yerleri var. bu grup ortadaki tahta masa sandalyelere oturmuş, bi şişe rakı açtırmış içiyor. merhaba dedim geçtim 4. sandalyedeki yerimi aldım. adın ne nerelisin vs sorular geliyor. birden biri hışımla arkadaşını işaret ederek " bu adam varya bu adam kral adamdır" falan diyor. ben tabi hiç istifimi bozmadan "o mu ısmarlıyor rakıları hayırdır" diyorum. gülüyorlar. daha adamlar söylemeden elma suyum geliyor. ıçim dışım elma suyu olmuş zaten. adam diyorki sen rakı getir kardeşime. valla ufaktan seviniyorum. hayatımda hiç alkol almamışım, merak da ediyorum biraz. elma suyundan da gına gelmiş. garson gözüme bakıyor getir diyorum göz işaretiyle. rakı falan koymamış adam zaten içine damlatmış. yani şöyle bardağı rakı şişesine değdirmiş üstüne su koymuş getirmiş öyle bişey. ıçiyorum ama kokusu mide bulandırıcı. adamlarda keyifleniyor alışırsın falan diyor hatta ekliyor bardağıma birazda rakıdan. zar zor 1. bardağı içiyorum. 2. den sonra rahat içiliyormuş sahiden. 6 tane içiyorum o masada. tabi o kadar içince tuvalete gitmek farz oluyor. tuvalet leş yalnız. kokudan direk ne var ne yok kusup çıkıyorum. aşırı rahatım. hafiften çakırkeyif olmuşum. ama hala kendimdeyim sıkıntı yok. masadakilerle de kanka olmuşuz. onlar bişeyler söylüyor ben söylüyorum. bana nedense sürekli gülüyorlar. bi saatten sonra bende onlara katılıyorum. derken 10 bardak daha içerek sanırım rekor kırmışım. garsonlar kızmıyor gülümsüyor bana. vedalaşıyoruz. kartını veriyor adam çaktırmadan kartla beraber bi tl de elime sıkıştırıp gidiyor. yanlış anlama ben evliyim. öğrencisin ara sana burs veriyim diyor. aramaya çalışacağım diyerek uğurluyorum. saat olmuş gecenin 1 i. derken daha yerime geçmeden başka masaya götürülüyorum. yeniler sanırım çok talep görüyor. yine merhaba deyip oturuyorum. adam yüzüme bile bakmıyor. geç otur ne içeceksen söyle diyor. elma suyum geliyor. masada sessizlik hakim. niye düştün buraya diyor. buranın insanı değilsin diyor. analize bak. gecenin başından beri beni kesmiş, kesmekle de kalmamış bi de bana kızmış. sanki karşımda abim var. kendi paramı kazanıyorum ne var bunda diyorum. ahkam kesmeye başlıyor. ergenliğin sonundayım her doğru söze tepki verme gibi saçma bi savunma mekanizmam var ama sabırla dinliyorum. anlatıyor da anlatıyor. adam mimar mı neymiş. buranın müdavimiymiş. herkesi tanırmış. en son dayanamayıp sözünü kesiyorum. sen neden burdasın diye soruyorum. çünkü param var deyip kocaman bi kahkaha fırlatıyor havaya. psikopat olması muhtemel. ufaktan tırsıyorum. 3 bardak da orda içip kalkıyorum. yanımda gelen arkadaşa pek talip çıkmamış. gecenin yarısını orda oturarak geçirmiş. tl paramı zarf içinde kasadan alıp çıkıyoruz. toplamda tlm olmuş bi gecede. efsane rakam bi öğrenci için. sıksam 3 ay yeter bana, o derece. arkadaş da tl almış. ama kazançlı sayıyoruz onu da. ertesi gün olayların akışı değişiyor. o efendi kültürlü adamların yerini küfürbaz haydolar dolduruyor. ılk masamda sıkıntı yok. 5 tane falan içiyorum. 3 kız oturuyoruz. geniş bir erkek grubu var masada. masadaki küçük vazonun içindeki sahte çiçekten farkımız yok. ıkinci masamda olaylar kopuyor. bir yaşlı adam karısı mı metresi mi bilmediğimiz bir kadınla gelmiş. ben karşılarında oturuyorum. olay baya baya garip. hep erkeklerle muhabbet etmişim. masada kadın var. nasıl olacak şimdi? ben niye burdayım? derken adam bana doğru kaykılıyor. bacağıma elleyip güzelim falan demeye başlıyor. masadan kalkıyorum direk. o an ateşimi ölçsek 39 çıkardı muhtemelen. nasıl öfkeliyim. ne yapıyorsunuz siz beyfendi diyorum. kaçma gel güzelim diyor gevşek gevşek. dönüp arkamı kadınların eşyalarını bıraktığı bir oda var, oraya yöneliyorum. eşyalarımı alıp garsonları dinlemeden arkadaşı orda bırakıp çıkıyorum. sonradan o hayatın gerçek yüzünü öğreniyorum. ha içindeyken fark etmedim mi az biraz farkettim. özellikle ilk gün oturduğum son masada nasıl bi dünyanın içinde olduğumu anladım. ama hep iş o noktaya gelirse bırakıp çıkarım diye avuttum kendimi. ışlerin o noktaya gelmesi de çok uzun sürmedi zaten.

  • hayatları aşırı ilgimi çeken, saygı duyduğum kadınlar. tabii ki acıma hissi de eşlik ediyor bu saygıya.
    önüne koyulan içki görünümlü alkolsüz içecekleri iç, en rezil kıyafetleri giy, boyaya bulan, "müşteri" yi içmeye teşvik et, sonra kusulası bir sarhoş haline gelen adamın tekinin zırıldanmalarını, yalanlarını, abuklamalarını dinle, arada sırada mıncıklan ve evine bu yolla ekmek götür. ne kadar acı.
    bir tanıdığım -gündüz memur gece başka bir hayat süren bir gay arkadaşımız- güya bir klüpte yöneticimsi abidik bir iş bulmuştu, bir buçuk yıl neler duydum. ama en efsanesi adı "birahane" olarak geçen ve ankara'nın en leş semti olan ismetpaşa'daki bir batakhanede çalışan "abla üşüyoruz, mekan çok soğuk, karnımız ağrıyor" diye şikayetlenen konsomatris kadınlara kendisi de patron olan mama kılıklı kadının "bura cami mi orospular, bu ne? göte bacağa şal sarmışsınız, herifler sizi bacısı sanacak" diyerek dress code denilen o çok önemli görgü kuralını hatırlatmasıydı. çok güldük o an tabii ama aklım hala o laftadır, ben ve sevdiğim tüm kadınlar yani kızım, annem, kız kardeşim, yeğenlerim, arkadaşlarım üşümeden yaşıyoruz bizim normal kabul ettiğimiz tüm durumlar onlar için birer özlem: ısınmak, regl olunca işi gücü serip dinlenmek, belki biraz kendini şımartmak, bazen akşamları sessizce kafa dinleyebilmek, bazen çocuğunla oynamak ya da bazen sadece tv başında pineklemek.
    eksik ve yaşanmamış hayatlarınızda umarım hiç üşümezsiniz kızlar.

  • (bkz: #) hem bu entride kelimenin kökenine dair bir yanlış yapıldığı hem de başlıkta da kökeni belirtilmediği için küçük bir not düşeyim. konsomatris kelimesi (fransızcası için bkz: consommatrice)biraz kelimenin gelişinden de anlaşılacağı gibi consumer kelimesinden değil consommer kelimesinden gelir. entriyi okuduktan sonra şüpheye düşüp bir bakayım dedim ve larousse'un da benimle aynı fikirde olduğunu gördüm. açıkçası ben consumer fiiliyle ilk defa karşılaşıyorum, benim cahilliğim ama tüketmek anlamında da daha çok consommer'nin kullanıldığına şahit oldum. türkçe sözlükler consumer için de tüketmek anlamını eklemişler ama sanırım o daha çok tahrip etmekten gelen bir tüketme hali, en azından ben kabaca öyle anladım. evet söyleyeceklerim bu kadar, iyi akşamlar.

    dipnot: fransızcadan tiskiniyorum.

  • özelliği kadın olmak olan ilkel kadın. "ilkel" sıfatı olumsuz nitelendirilmeyip, gayesi yaşamını idame ettirecek kazancı ** sağlamak üzere kurulu hayat görüşü üzerinden okunmalıdır.

    elden çıkma bir korsan ansiklopedi tanımını geçelim, bir süre iş arkadaşlığı yaptım konsomatrislerle, nam-ı diğer konslarla. onlara kur yapmadığım, onlarla yatma çabası içerisinde olmadığım*** içindir sanıyorum, tuhaf gelirdi bu durum konslara, çünkü tanıdıkları erkeklerin hemen hepsinin ya onları amok koşusuyla elde etmeye çalıştıklarını ya da türlü yaftalarla onları ahlakçı bir bakış açısıyla yargıladıklarını tahmin etmesi zor olmasa gerek. iki tipten ayrı konumlanışım onlarda ilgi ve samimiyet uyandırdı, fark ederdim`:kadınlar ilgilerini bir şekilde belli ederler zaten`. yönelttiğim soruları olağanca içtenlikleriyle yanıtlarlardı. işte: ilkel kadın açık kaynak kodlarıyla karşımdaydı, yazılımının her satırında özgürce gezinebilirdim.

    bu işi neden yaptıklarını sorduğunuzda, uzun açıklamaları özetle şuna varırdı: "kolaydı, para tatlı geldi." hayat onları konsluğa itmemiştir, kendi seçimleridir. şehre on dakika uzaklıktaki bir biri ardına sıralanan soğuk meyve depolarını kastederek oralarda gayet kolay iş bulabileceğini söylüyordu, telefonu gözümün içine sokar, yüzlerce kilometre uzaklıkta, bir ege şehrinde yaşayan dört yaşındaki kızının fotoğrafını gösterirdi, "her şey onun için," derdi; telefonu kendine çevirip gülerdi (ön dişlerinin biri kırıktı). bir şey dememi, onu onaylamamı beklerdi, günah çıkartırdı kendince benim aracılığımla, konslukta henüz ilk haftasıydı.

    konsluktan önce, kendi jargonlarında "adam sikmek" diye tabir ettikleri işi yaparlarmış. adam sikmek: yatakta bir türlü son bulamayan sevgililik faaliyetidir. 'sikilecek' adamla uzunca bir süre flört edilir, yemekler ısmarlattırılır, kıyafetler hediye ettirilir, arabasıyla gezilir, rengarenk giysiler aldırılır, restoranlara gidilir; paraya sıkışılır, borç istenir, sanahiçborçverirmiyimcanım denir, para alınır; yeni giysiler aldırılır, arada öpücükler atılır; evin kirası verilemez, sevgiliden borç istenir, borçolurmucanım olur bu süreçte hanım kızımız yatmaktan kaçınır, adamın hamlelerini o tatlı diliyle bir bir savuşturur.

    adam sikmek eylemi, adamın "sikemeyeceğini" anladığı ana kadar devam eder. "eğer onlarla yatarsam" diyordu peltek ağzıyla sevdiği vodka vişnesini yudumlarken, "bana olan ilgileri biter ve para suyunu çekmeye başlar."

    adam sikmek tehlikelidir nihayetinde. ipleri ellerinde tutuyor gözükseler de dayak ve taciz bir adım kadar uzaktadır. pavyon, güvenli bir limandır. pavyon sahipleri şehrin kodomanlarını tanır, polisler müşterileridir*, kapıda izbandut gibi herifler ani müdahale mangasını teşkil eder.

    geçim: bir içki 20 lira. fakar aynı içki masadaki konsa ısmarlanırsa ürünün değeri lira olur. içkisini bitirene dek masada kalmaya devam eder kons, bittiğinde müşterinin koluna girer, * "bir içki daha ısmarlar mısın aşkım," der dişiliğiyle. ısmarlarsa müşteri, içki getirirlir, konsun koluna bir plastik bilezik daha takılır. (her içkide bir bilezik verilir.) kağıttan aşk, bardağın dibini görene dek devam eder. geçim kaynakları ısmarlatılan biralardan aldıkları paylardır ki bu genelde yarı yarıya olur. güneş'in kızılı gökyüzünde kendine yer ettiğinde, paydos vakti geldiğinde, bilekteki ve kasadaki sayı karşılaştırılır ve yevmiyeler verilir ojeli ellerine. ısmarlattırmak kazandırır fakat şelale gürültüsüyle çağlayan biraları o narin bedenlerine kendilerini kaybetmeden kabul ettirebilmek lazımdır öncesinde.

    gürültüyü aşarak müşteriye yaklaşır. lavaboya gidebilir miyim. hafif bir baş sallar müşteri, masa ile kendi arasındaki mesafeyi açar; kons bir papatya narinliğinde kavrar çantasını nazikçe, arkasını (özellikle arkasını) dönerek masadan ayrılır, ledlerin gökkuşağı dalgalı, oynar başlı flaşların ortalığı anlık aydınlattığı, sigara sisiyle dolu gürültülü karanlık dünyadan; aynadaki yüzüyle baş başa kaldığı fayans soğukluğuyla çevrelenmiş aydınlık aleme geçer. içini döker orada, bünyesine kattığı uçucu litreleri, henüz kanına karışmamış midesini şişiren alkolü. kusarlar. kusarlar ki daracık giysilerle sarılı vücutları uyuşmasın, akılları bulanmasın, peşisıra içkiler ısmarlansın, kağıttan aşklar yaşansın, kollara bilezikler takılsın, 10 saniye sürmeden almakta karar kıldıkları n11'den sipariş edilen bluzun parası çıkabilsin. (sanıyorum bütün paralarını alışverişe gömüyorlar, konsluk yapmaları değil, oynadıkları yorucu oyunun karşılığını saçmalıklara gömmeleri çılgınlık!) benim masama bol bol ikram getir, diyordu saçları sarı boya yemiş yıllarını geceleri cam masalarda oturarak geçirmiş otuzlarının sonundaki kadın. yüzü az olsun aydınlığa çıktığında topoğrafyasındaki gariplikler fark ediliyordu, en az bir elin parmakları kadar estetik geçirmişti, ucuz ameliyatlardı, minik lastik izleri gibi kalmıştı suratında dikişten arda kalan çukurlar, burnu sanki oyun hamuruyla tutturulmuştu. yığ ikramları, gece boyu karnım kazınıyor. "getirirsin abisi," derdi evli ve çocuklu sevgilisi bar taburesinde yanında otururken. sarı boyalı kadın kalkar, sarı saçları ve çevresinde bir bulut halinde sürüklediği kültabağı kokusuyla gençlerin masalarına volta atmaya giderdi, evli sevgilisiyse arkasından ona bakardı. (gençler severdi kültabağı kokulu kadını, neden severlerdi anlamazdım.)

    azınlığı eskorluk da yapar. fakat gizli yürütürler, piyasaları düşer yoksa. başkalarıyla yattığı bilinen kons masalara daha az davet edilir çünkü, cazibesi azalır, o başka birinin koynuna girmiştir artık. üstelik, onları yatağa atmak isteyen züğürtler, hoşlananlar, vesireleri mekanda huzursuzluk çıkartır. eğer eskortluk yapacaksa bir kons, uzaklarda, kimsenin diline düşmeden halletmelidir. sıradan bir eskorta göre geceliğinden çok daha fazla kazanırlar elbette. yatmak, kısa vadede kazandırsa da uzun vadede kaybettirir. yatmaktan, entrikalardan uzak durmaya çalışırlar.

    pavyonun esas kitlesi; evli, göbekli, kafasında saçları dökülmüş ya da dökülmeye ramak kalmış; parayı karıya, kıza, biraya, pavyona harcamaktan birikim yapamamış taşralı çiftçi ve esnaflardır. çarşamba günleri pavyona uğramazlar, diriliş ertuğrul izlerler. yağmur yağan günlerde mekan oluk oluk taşar, traktörler tarlaya giremez çamurdan, tarlaya gidemeyen sahipleri o akşam şehre inmiştir. hasat zamanı altın vuruşu yaparlar. sanayide araba altlarında, ellerinde yağlı anahtarlarla metali gevşetip sıkarken, üst üste biriken borçlarını çay ve sigara kokusunun birbirine karıştığı yazıhanelerinde iddia kalemiyle kederle hesaplarken; parfümlü gömlekleri, onları daha kel yapan jöleli saçlarıyla oturdukları kafede gölün tablolardan çıkmış manzarası dururken çevredeki kadınlardan ilgi beklerken aradıkları saygınlığı, ilgiyi, adam yerine konulmayı pavyonda bulurlar.

    pavyonlar, müşterilerinin kendilerini çok matah biri olarak hissettikleri, çok sesli, az ışıklı bir alemdir.

    pavyonun çekim alanına girdiklerinden itibaren sonsuz bir hürmet başlar. eller sıkılır, sanki orayı size ayarladımmışçasına masa açılır, selamlanılır, el sıkılır, komik bir şey denmişçesine gülünür, el sıkılır, samimiyet kanıtı için müşterinin omzundan destek alarak masaya bir süre dirsek dayanır, "hoş geldiniz"ler denilir, (bu sözü yalnız burada duyuyor olsalar gerek, belki bir de kredi çekecekleri bankanın memurundan.) gördükleri sevgi ve saygı seliyle artık onlar birer ağır abidirler, düşünürdürler, kodomandırlar, iş adamlarıdırlar, beklenendirler, paşa torunlarıdırlar, kısacası "siz"dirler, "siz" olurlar. daha ortada henüz konslar yokken, çoktan kıvama gelmişleridir. "siz" sözcüğünün duyabilmek için gelirler, "siz" olmak için gelirler.

    bizlere değil, sizinin tatlı dilinize geliyorlar, dedi, çatallı ince sesinin çıktığı yerin bir karış aşağısında devasa memeleri başlıyordu. devasa memeleri bir yana, ve diğer konslardan bir yana, şefkat dolu bakışları ve kendini saklayamayacak kadar neyin ne olduğunu bilen havası ve buna bağlı zekası vardı; o zeka, devasa memelerinin bir buçuk karış yukarısında bulunuyordu. lisede okuyan kızının gelecekte öğrenim hayatının ne yöne gidebileceğini konuşmak için bir sabah kahvaltısı yapıyorduk üçümüz. (kızı bir süredir lavabodaydı.) "yapamıyorum bu şehirde, askere gideceğim." dedim. " biliyorum, peki emin misin gitmekte?" dedi. beni anlayabileceğini bildiğim için sinirimi gösterebildiğim nadir insanlardandı, (çok değerlidir hayatında böyle birilerinin bulunması) asabi "peki sen emin misin abla?" dedim, "farkındaysan pavyonda garsonluk yapan bir üniversite mezunuyum, öyle pek de kariyer planlaması yapacak birine benzemiyorum." güldü. o gülünce ben de güldüm. (karşımda biri gülünce istisnasız ben de gülerim) iç çekti. katı olan her şey buharlaşıyor, dedi.

  • yanında olmaktan hoşlanılan, espirili, hoş sohbet ve çekilmez muhabbetleri bile çeken tükettirici.
    keşke erkek versiyonları da olsa dediğim meslek grubu. parası neyse versek of ne dirdir dinledik diye söylenmeden dinleseler bizi de.

  • bir murat serdar arslantürk romanı olarak, van yıl üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. fethi demir tarafından incelenmiş ve ege zirvesi 1. uluslararası sosyal bilimler kongresi&#x;nde tez olarak işlenmiştir.

    türk edebiyatında yeraltı anlatısı olarak gelişmekte olan yazım türünün örneklerinden biridir.

    seafoodplus.info&#x;onsomatris-dellek-romani

  • bu hayattaki en zor şeylerden biri de sarhoş muhabbeti çekmektir. ve bu kadınlar o kadar zor bir meslek ifade derler ki haklarını yememek gerek. tüketici kadın değil tükettirici kadındır, içki değil elma suyu içerler.

  • bildiğin barmen kiralıyorsun ama fingirdiyor.

  • benim cok tatli bir arkadasim vardi. ergenligimizde nice sacmaliklari beraber yasadik. ben sigara icmeye baslamistim, evinde icirttirmezdi. disari cikalim derdim "odami topliycam" derdi hep bahane olarak, evden cikmazdi. odasi da oyle boyle daginik degildi ama

    inanilmaz zeki bir kizdi. fizikte fisek gibiydi beyini. cok zeki biri, hemen her seyi gorur. cok eglenceli, temiz kalpli de biri hep insanlarla sakalasir, sohbet olsun ister, iyi yureklidir. kimseyi yargilamaz, kendi kendine guler gecer

    lisedeyken bir sevgilisi vardi iste. o cocuk universiteye giderken onu terk etmesin diye iliskiye girdi ilk kez tabii sonra o cocuk onu terk etti.

    universiteyi ikimiz de pek duzgun yerlerde kazanamadik. ama yine de kazandi, gitti. birine asik oldu. inanilmaz serseri biri. onunla cok uzun yil beraber oldu. ileriki zamanlarda tanistim da. o lisede bana sigara icirtmeyen kiz artik surekli sarhostu, sigara, ot ne bulsa iciyordu ve inanilmaz okuz olan bir adama kendini adamisti.

    bu adam ona defalarca "seni istemiyorum git" dedikce daha cozuttu. daha sonra bipolar teshisi kondu. senelerdir onu gormuyorum, cok nadir konusuyoruz zaten. ki konustugunda da anlatmaz, saatlerce aglar, krizler gecirir ya da sarkilar soyler durur, kendini sakinlestirmeye calisir.

    benim babam da alkolik, onun babasi da alkolikti. ikimizin benzer gecmisi vardi. yine de onun ailesi okumus etmis, hele de annesi inanilmaz tatli ve akilli bir kadindi. biz ciddi bir fakirlikten geliyorduk ve ailem gercekten en fakir koylerden yetismis 'cahil' insanlardi.

    ben de erkekler pesinde ilgi, sevgi aradim senelerce. ama bi yerde donup 'bu boyle olmuyor, burda bi terslik' var deyip, derdime baska careler aradim. depresyon, ankisiyete ve stres bozuklugu disinda bir teshis konmadi bana, bipolar cok zordur eminim ama her daim de beslenmeyle, yasam sekliyle kendimi desteklemeye calistim cunku biliyorum ki ben yanimda olmasam kimsem yok

    neyse, neden bunlari anlatiyorum? gecen hafta bu arkadasim yeniden belirdi bana artik "konsluk yapiyorum" dedi hep saka yapardi "bi gun orozbu olucam" diye ama ciddiye almamanin pismanligini yasadim. sahi ya, birbirinden rezil erkekle beraber olup "git basimdan seni istemiyorum sadece sikmek icin seninleyim" diyen adamlara aglayan arkadasim, elbet bu caresizlikte gunun birinde hem rahat rahat icebilecegi, hem erkeklerden ilgi gorebilecegi hem de artik bu sekilde de para kazanip hayatini idame ettirebilecegi bir yonu secebilirdi.

    benim uzuldugum sey birinin bu meslegi yapmasi degil. ben bu kizin gecmisini, cocuklugunu, zekasini, iyi yuregini, yaralarini, hayallerini biliyorum. yaninda da olamadim, baska yerlerde kendi hayat mucadelemi verdim ki hic o yanimda olmamistir dogrusu, kirginim da bu acidan. yine de kendine gucu yok ki, bana versin. kizamiyorum da o yuzden.

    ama bipolar teshisini kanserden beter bir sekilde algilayip her seye "ben bipolarim" diye cevap vermesi, yani "carem yok ben lanetliyim" gibi yaklasip kendinden vazgecmesine hala inanamiyorum. her seyin caresi var. hele ailesi gercekten elinden tutacak, parasi da olan insanlar

    inatla bunu reddedip, kendinden vazgecmesi sirf birbirinden "musteri" erkek ona ilgi gostersin, "icindeki boslugu doldursun" diye bu yone gitmesi o kadar uzuluyorum ki.

    bak, aklin basindadir. bundan gercekten zevk alirsin. hayatinda destegin vardir. kendi "secimindir" bunu yapmak. belki de o gelen adamlara destek olmaktan sen zevk alirsin filan.. anlarim, elbet bir gorevleri var onlarin da. asla ve asla sacma bir ahlakcilikla yargiliyor degilim ne meslegi ne de bunu yapani.

    ama bahsettigim arkadasim pandemi dolayisiyla parasiz kaldigi icin, hayallerini gerceklestiremedigi icin, son care olarak bunu yapmaya baslamis. ve zaten alkolik, zaten ilaclarini da aksatiyor korkuyorum be sozluk. sen hic cok sevdigin bir arkadasini goz gore gore gozunun onunde kaybederken sadece seyretmek zorunda kaldin mi?

    ailesine de ulasmistim bunlar olmadan daha. terapi almasi gerektigini soyledim, aklima gelen ipuclarini paylastim. cevap vermediler. onlar daha iyi biliyordur elbette cektikleri aciyi

    yine de icindeki yaralarin caresi var, ve o care bilimde, terapide, kendine sahip cikmada, seni sevenlere tutunup, guclenerek ayaga kalkmada iken neden goz gore gore birbirinden cirkin kalpli erkegin ilgisine, onayina muhtac yasayip sonra daha da istismar ve ihmal edilip o yalnizlikta yasamayi kendine hak biciyor bu arkadasim?

    caresizim sozluk bu basliga baktim, konsomatrislik yapan biriyle anilarini anlatmis cogu erkek. bu da benden bu meslegi yapan, yapmak zorunda olan birinin cok eski arkadasi, dostu olarak hisleri, anilari olsun burada.

    genel olarak fikrimse, ne alkol cozum, ne orada kadinlardan yapay ilgi gorup kendi eksikliklerini giderebilirsin hayatinda ne de oradaki kadinlar hayatindaki yaralari o ilgiyle sarabilir yarana tuz basip duruyorsun bu sekilde ve daha cok kendinden nefret eder, iki yuzlu yasar hale geliyorsun. belki yararinin oldugu uc bes insan olmustur, o da bi degisim icin basamak olmustur. orada kalip, oradan beslenip, orada gercekten "saglikli ve mutlu" oldugunu sanan insanlara inanasim gelmiyor, vardir belki. ama ne pahasina? kimleri neleri kaybettin ve feda ettin bu yeni 'mutluluk' icin? kime donustun?

    bana en son "şahsiyetimi kaybetmekten çok korkuyorum çünkü elimdeki beni kaybettim" yazmis bu arkadasim.

    olur da giderseniz bir bakin o insanlarin gercek yuzune. taktiklari maskelere ve senin o maskeyi takmasina muhtac oldugun hale bu mu cozum? neyse, ofkemi gereksiz yere buraya giden ve calisan herkese yoneltmek yerine galiba hakkiyla kaybettigim, kaybetmek uzere korktugum arkadasimin yasini ceksem iyi olacak. gordun mu bak, maskelemeyle olmuyor derdini. neyse cekeceksin, kabul edeceksin. ki yoluna gidebilesin; yanlis yerlerde ilgi, onay, deger arayip kendini kaybetmeyesin

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

seafoodplus.info

  • Katkı
  • İçindekiler

    Gazinoda çalışan bayanlara ne denir?

    Önce kelimenin kökeniyle başlayalım: Konsomatris. Fransızca &#;consomation&#; yani tüketim kelimesinden türeyen &#;consomatrice&#; kelimesinin karşılığıdır. Bar ve eğlence yerlerinde içki içiren, tükettiren kadın anlamına gelmektedir.

    Pavyon kadınları ne iş yapar?

    “ANNEM DE ALEMDEN ÇIKMA…” Müşterilerin masalarına oturarak onlarla konuşan kadınlar, kendilerine söylenen ve &#;vol&#; ismi verilen içkiler üzerinden yevmiye alıyor, ayrıca müşterilerinin siparişleri üzerinden de prim kazanıyor. Kadınlar, pavyonda çalışırken takma adlarını kullanıyor.

    Kons ne kadar?

    cümle içinde kullanacak olursak: &#;yalıkent&#;te bir kons 20 dakika ve 15 milyon lira..&#; argoda bir kişiden her hangi bir menfaat elde etmek için tatlı dile, yemeğe, içmeye başvurarak ikna etmeye verilen ad. tıbbi jargonda konsültayson.

    Telebar ne demek?

    konsların belli bir meblağ karşılığında fuhuş için çıktıkları pavyonlara verilen isimdir. bir kaç defa denk geldim. çağırdığım kons baktım fuhuş pazarlığına başlamış. lan ne alaka iki muhabbet için çağırdım dedim. burası telebar burada çıkarman lazım yoksa ben kalkıyorum deyince şok olmuştum. bu tür mekanlar acilen &#;

    Konsomatris kaç para kazanıyor?

    Günlük ortalama – TL üzerinde yevmiye.

    Kons içkisi nedir?

    her konsta müşterinin yanına oturan konsomatrise ısmarlanan içki.. bazı yerlerde bôl denir. mekana ve bayanın isteğine göre çeşitli yelpazede sunulabilir: meyve kokteyli 20 milyon &#; 15 dakika, viski kola 40 milyon &#; 45 dakika.. anlam olarak kesinlikle kız içkisi ya da karı içkisiyle karıştırılmamalıdır.

    Contes Telebar ne demek?

    ankara akay caddesinde konuşlanan ankara kobilerinin gözde mekanıdır. gerek telekızları gerekse solistleri ve dekorasyonuyla göz doldurur.

    Pavyon yasal mı?

    Faaliyet konusunu değiştirerek salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirleri devre dışı bırakacak şekilde çalışan işletmeler kapatılacak. Ana faaliyeti gazino, pavyon, diskotek, bar, birahane, gece kulübü olup ruhsatına tali faaliyet işleten iş yerlerinin çalışmasına müsaade edilmeyecek.

    Konsomatris yasal mı?

    Anılan Yönetmelik&#;in “Umuma Açık İstirahat ve Eğlence Yerlerinde Çalıştırılacak Kişiler” kenar başlıklı maddesinin altıncı fıkrası şöyledir: “Müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan konsomatrisler sadece pavyon ruhsatlı yerlerde çalışabilir.”

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir