peygamber efendimizin affetmek ile ilgili sözleri / KADİR GECESİ İLE İLGİLİ HADİSLER VE AYETLER - Diyanet Arapça Kadir Gecesi hadisleri

Peygamber Efendimizin Affetmek Ile Ilgili Sözleri

peygamber efendimizin affetmek ile ilgili sözleri

Ayet ve hadislere göre affediciliğin önemi nedir?

Değerli kardeşimiz,

Affetmek

Türkçemizde affetmek şeklinde ifade edilen kelimenin aslı, "afv"dır.

Sözlükte “yok etmek, silip süpürmek; fazlalık, artık” gibi manalara gelen afv, bir ahlak ve hukuk terimi olarak genellikle, “kötülük ve haksızlık edeni, suç veya günah işleyeni bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme” anlamlarında kullanılmaktadır. (bk. Râgıb el-İsfahânî, eẕ-Ẕerîʿa, s. ; Lisânü’l-ʿArab, “afv” md.)

Afv kelimesi Kur'an’da, birinde “fazlalık”, diğerinde “bağışlama” manasında olmak üzere iki ayette geçmektedir. (bk. el-Bakara 2/; A‘râf 7/) Bunlardan Bakara suresindeki ayette “Sana hayır yolunda ne harcayacaklarını da sorarlar. Fazlasını (harcayınız), de!” buyurulmuştur.

Fıkıh kitaplarında bu ayetteki manası dikkate alınarak “afv” kelimesi “malın nisaptan fazla olan kısmı” anlamında terim olarak da kullanılmıştır.

Afv, ayrıca beş ayette Allah’ın sıfatı olan afüv, bir ayette insanların sıfatı olarak âfîn şeklinde, yirmi yedi ayette de çeşitli fiil kalıplarında kullanılmıştır. Aynı kullanış tarzları hadislerde de görülür.

Akıl ve teennîden çok duygularının etkileriyle davranma eğiliminde olan Cahiliye toplumunda kötülüğü kötülükle karşılamak genel bir uygulama idi. Bunun aksine davranış, çoğunlukla zayıflık ve acz işareti sayıldığından^, insanlar aftan ziyade cezalandırma yolunu seçerlerdi.

Buna karşılık Kur'an-ı Kerîm’de Allah’ın affediciliği ve mağfireti çeşitli vesilelerle ifade edilerek affın ilâhî bir sıfat ve yüksek bir ahlâkî meziyet olduğu kesin olarak ortaya konmuştur.

Yine Kur'an’a göre bir kötülüğün karşılığı ona denk bir cezadır ve bu adaletin gereğidir.

Hiçbir suçlu, birine vermiş olduğu zarardan veya suçunun karşılığı olarak kanunda gösterilen cezadan fazlasıyla cezalandırılamaz. Çünkü bu zulümdür.

Buna karşılık haksızlığa uğrayan taraf suçluyu bağışladığı takdirde, “onu mükâfatlandırmak Allah’a düşer.”(Şûrâ 42/40) Zira bağışlayan kişi adaletin yerine getirilmesinden gönüllü olarak vazgeçmiş ve affetmekle bir ihsanda bulunmuştur.

Affetmek, İslam’da bütün faziletlerin temelini teşkil eden takvaya en yakın meziyettir.(bk. el-Bakara 2/)

Bu sebeple Kur'an’da Müslümanlar bu fazilete çağrılırken,“Onlar affetsinler, hoş görsünler. Allah’ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz?”(Nûr 24/22) buyurulmaktadır.

Belli başlı hadis kitaplarında af konusuna özel bölümler (bablar) ayrılmış ve bu bölümlerde:

- Hz. Peygamber (asm)’in affediciliği,
- Müslümanların birbirlerinin hatalarına, özellikle kadınlara, çocuklara, yetimlere karşı affedici ve müsamahakâr olmaları,
- Devlet adamlarının affa önem vermeleri,
- Müşriklerin, Müslümanlara kötülük edenlerin ve zimmîlerin affedilip edilemeyeceği
gibi konulara dair pek çok hadis zikredilmiştir.

Ayrıca en eski dönemlerden itibaren özellikle edep ve nasihat türünde yazılmış ahlak kitaplarında af konusuna da yer verilerek ilgili ayet ve hadisler kaydedilmiş, selef âlimlerinin, sûfîlerin, hatta bazı kitaplarda Pisagor, Sokrat, Eflâtun, Aristo, Enûşirvân gibi eski filozof ve hakîmlerin af konusundaki hikmetli sözlerinden nakiller yapılmıştır.

İslâm ahlakçıları affetmeyi Müslümanlar arasında riayet edilmesi gereken bir din kardeşliği görevi ve hakkı olarak düşünmüşlerdir. Nitekim din kardeşliği haklarının sıralandığı eserlerde yer alan konular arasında çoğunlukla “af ve öfkeye hâkim olma” veya “af ve hoş görme (safh)” gibi başlıklar da bulunur.

Hangi suçlar affedilebilir hangi suçlar affedilemez?

Bu münasebetle üzerinde durulan en önemli tartışma konusu, hangi suçların affedilebileceği veya edilemeyeceği meselesidir.

Bir kişiye karşı kötülük ve haksızlık yapan kimsenin haksızlığa uğrayan tarafından affedilebileceği, üstelik bunun bir fazilet olduğu hususunda bütün ahlâkçılar görüş birliğine varmışlardır.

Bir suçlunun, haksızlığa uğrayan taraf rıza göstermedikçe, başka herhangi bir kişi veya kuruluşça affedilemeyeceği de yine ittifakla benimsenmiştir.

Dinî vecibelerini ihmal etmek veya dinî yasakları çiğnemek suretiyle kötülük yapmakta olan bir Müslümanın öteki Müslümanlarca af ve müsamaha ile karşılanıp karşılanamayacağı hususu tartışmalıdır.

Gazzâlî’nin belirttiğine göre, Ebû Zer el-Gıfârî’nin öncülüğünü ettiği bir topluluk, bu nevi kötülüklerde ısrar edenlerle dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin kesilmesi gerektiğini savunurken, Ebü’d-Derdâ, Hakîm et-Tirmizî gibi sûfîlerin oluşturduğu ve Gazzâlî’nin de iştirak ettiği diğer bir grup ise af ve müsamahadan yana olmuştur. Onlara göre Kur'an’da da kötü kişilerden değil, onların işledikleri fenalıklardan uzak durmak gerektiğine işaret edilmektedir. (bk. Yûnus 10/41; Hûd 11/35)

Affetmenin sağladığı faydalar.

İslam ahlakçıları affın sağlayacağı faydalar üzerinde de durmuşlardır.

Esasen Kur'an-ı Kerîm’de affın teşekkür ve minnet duygularını harekete geçireceğine işaret edilmiş (bk. Bakara 2/52), Hz. Peygamber de “Allah, muhakkak surette kötülüğü affeden kişiyi aziz kılar.” (Müsned, II, , ) buyurmuştur.

Hadiste geçen aziz kelimesinin Arapça’da hem “şerefli”, hem de “güçlü” anlamına geldiği göz önüne alınırsa bu hadiste affın faydasının oldukça geniş tutulduğu sonucuna varılabilir.

Ragıb el-İsfahani affın sağladığı mutluluğa cezalandırma yoluyla ulaşılamayacağını, bu faziletin insana toplum içinde itibar kazandıracağını belirterek, özellikle cezalandırma gücü ve imkanı bulunanların buna rağmen affı tercih etmelerini saygıdeğer bir davranış olarak nitelemektedir. Bu bakımdan affın tebliğ ve eğitim metodu olarak da önemi büyüktür.

Kuran-ı Kerîm’de affın ıslah edici yönüne de işaret edilmiş (bk. eş-Şûrâ 42/40), Hz. Muhammed’in tebliğdeki başarısı, onun davranışlarındaki inceliğe, yumuşak kalpli olmasına bağlanmış ve kendisine bağışlayıcı olması öğütlenmiştir. (bk. Âl-i İmrân 3/)

Bu sebeple bütün İslam eğitimcileri af ve müsamahayı eğitimin vazgeçilmez metotları arasında göstermişlerdir.

Allah’ın affı sınırlı mı, Allah neyi affeder neyi affetmez?

Af ile ilgili diğer bir tartışma konusu da özellikle kelâm kitaplarında yer alan Allah’ın affının sınırlı olup olmadığı ve bu affın adalet ilkesiyle alâkası meselesidir.

Ehl-i sünnet alimleri, hem aklî hem de naklî deliller göstererek, Allah’ın şirk ve küfür dışındaki bütün günahları dilerse bağışlayacağını kabul etmişlerdir.

İnsan aklı ve tecrübesi, affetmenin yüksek bir meziyet olduğunu ve bunun adalet ilkesiyle çelişmediğini göstermektedir. Nitekim Müslüman olsun olmasın, bütün insanlar, cezalandırma hak ve yetkisine sahip olduğu halde, cezalandırmak yerine af yolunu tercih eden kişiyi adaletsizlikle suçlamak şöyle dursun, onun bu hareketini takdirle karşılarlar.

Öte yandan, Allah insanlara affetmeyi ve müsamahakar olmayı öğütlemiştir. Bu durumda, insanlar için yüksek bir erdem olan affetmeyi, bütün kemal sıfatlarıyla en yüksek derecede muttasıf olan Allah için imkânsız görmek aklî bakımdan izah edilemez.

Şu halde Allah, bağışlamayacağını bildirdiği küfür ve şirk dışındaki bütün günahları dilerse affeder.

Ayrıca Kur'an-ı Kerîm ve hadislerde de bunu teyit eden naklî deliller mevcuttur, Örneğin:

"Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O'ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır." (Nisa, 4/)

"Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphe yok ki O, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir."(Zümer, 39/53)

"(Resûlüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. Fakat azabımın da pek acıklı bir azap olduğunu kullarıma haber ver." (Hicr, 15/49, 50)

Affetmek ile ilgili bazı ayet mealleri.

Bakara Suresi, ayet: Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."

Al-i İmran Suresi, ayet: İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

Nisa Suresi, ayet: Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.

Nisa Suresi, ayet: Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir.

Nisa Suresi, ayet: Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.

Maide Suresi, ayet: Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

Maide Suresi, ayet: Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.

Araf Suresi, ayet: Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.

Tevbe Suresi, ayet: Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?

Hac Suresi, ayet: İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.

Nur Suresi, ayet: Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Şura Suresi, ayet: Kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.

Şura Suresi, ayet: Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.

Şura Suresi, ayet: Ya da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder.

Şura Suresi, ayet: Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.

Mücadele Suresi, 2. ayet: Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.

Tegabün Suresi, ayet: Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Affetmekle ilgili bazı hadis mealleri

“Gereğini yapmaya gücü yettiği hâlde öfkesini yenen kimseyi Allah Teâlâ, kıyamet günü herkesin gözü önünde çağırır, huriler arasından dilediğini seçmekte serbest bırakır.”(Ebû Dâvûd, Edeb 3; Tirmizî, Birr 74)

“…Kul başkalarının hatalarını affettikçe, Allah da onun şerefini yükseltir” (Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82)

“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kişidir.”(Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, , )

“Sizden önceki ümmetlerden bir adam hesaba çekildi; hayır namına hiçbir şeyi bulunamadı. Fakat bu adam insanlarla haşir-neşir olan zengin bir kimse idi. Hizmetçisine, darda kalan fakirlerin borcunu affetmesini emrederdi. Azîz ve Celîl olan Allah; Biz affetmeye ondan daha layığız; onun günahlarını örtün, buyurdu.” (Müslim, Müsâkât, 30; Ahmed, IV, )

“İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz, diyerek her hususta başkalarını taklit eden şahsiyetsiz kişiler olmayınız! Lakin kendinizi, insanlar iyilik yaparsa iyilik yapmaya, kötülük yaparlarsa zulmetmemeye alıştırınız!”(Tirmizî, Birr, 63/)

“Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki Müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hatta evinin içinde bile olsa onu ayıbıyla rezil eder.” (İbn-i Mace, Hudûd, 5)

“Kim bir kardeşini (tövbe ettiği) günahı sebebiyle ayıplarsa, o günahı işlemeden ölmez.”(Tirmizî, Kıyâmet, 53/)

“Kim bir müminin ayıbını örterse, sanki diri diri toprağa gömülmüş bir kız çocuğunu kabrinden çıkararak diriltmiş gibi olur.” (Ahmed, IV, , ; Ebû Dâvûd, Edeb, 38/)

“Ölüyü yıkayıp da onda gördüğü hoş olmayan halleri gizleyen kimseyi Allah Teâlâ kırk kere bağışlar.” (Hâkim, I, /; Beyhakî, es-Sünenü`l-Kübrâ, III, )

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Affetmek Hakkında Âyet ve Hadisler

Mûsa Topbaş -kuddise sirruh- Efendi'nin, Altınoluk Dergisi'nin Kasım sayısında alıntılanan "Affedicilik, Kabahat Örtücülük" başlıklı yazıyı istifadelerinize sunuyoruz.

ÖFKESİNİ YENENLER, İNSANLARIN SUÇUNU BAĞIŞLAYANLAR CENNETLİKTİR

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurur:

“Öfkesini yenenler, insanların suçunu bağışlayanlar da cennetliktir. Allah iyilik edenleri sever.”(Âl-i İmrân Sûresi / )

“İçinizde fazîlet ve servet sahipleri kendi akrabalarına, öksüzlere, biçârelere ve Allah yolunda hicret edenlere yardımda bulunmamak için yemin etmesinler. Onların kabahatlerine af ile, safh ile mukâbelede bulunsunlar. Yâ sizler Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah Gafûrdur, Rahîmdir.” (Nur Sûresi / 22)

“Affetmeniz takvâya daha yakın bir harekettir. Aranızda lütuf ile muâmeleyi unutmayın. Şüphe yoktur ki, Allah işlediklerinizi görüyor.” (Bakara Sûresi / )

“Kötülüğün cezası, onun aynı olan bir kötülüktür. Bununla beraber kim affeder, barışırsa Allah mutlaka ecrini verir.” (Şûrâ Sûresi / 40)

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN, HAKKINDA YEMİN ETTİĞİ ÜÇ ŞEY

Allah Rasûlünden:

Ebû Kebşe -radıyallahu anh-’den rivâyet edildiğine göre, Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdular:

“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah hakkına söylerim: Üç şey vardır ki, yemin etme îtiyadında olsaydım bunların gerçek olduklarına yemin ederdim:

  1. Sadaka olarak verdiğiniz şey malı eksiltmez. Sadaka verin.
  2. Uğradığı haksızlığı Allah rızâsı için bağışlayan bir kimsenin de kıyamet günü Allah katında izzet ve şerefi çoğalır.
  3. Dilencilikten bir kapı açana da Allah teâlâ ihtiyaç kapısı açar.”(Tirmizî)

PEYGAMBER EFENDİMİZ İNTİKAM ALMAYA KALKIŞMAZDI

Hazret-i Âişe -radıyallahu anhâ- anlatıyor:

“Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-’in, bir kere olsun, uğradığı haksızlıktan dolayı intikam almaya kalkıştığını görmedim. Ancak haram irtikabında en çok kızanlardan biri olurdu. Yine bunun gibi iki şey arasında muhayyer buyurulduğu takdirde, günah olmadıkça dâimâ kolay olanını tercih ederdi.”

DÜNYA VE ÂHİRET EHLİNİN EN ÜSTÜN AHLÂKI

Ukbe -radıyallahu anh- anlatıyor:

“Bir gün Rasûl-i Ekrem ile karşılaştım. Yâ o benim elimden veya ben onun elinden tuttum. Buyurdular ki:

Ey Ukbe, dikkat et! Sana dünya ve âhiret ehlinin en üstün ahlâkından haber vereyim: Gelmeyene gitmen, vermeyene vermen ve sana kötülük edeni affetmendir.

FÂZİLET EHLİ KİMLERDİR?

Hadîs-i şerîfte varid olmuştur ki:

“Allah teâlâ mahlûkâtı cem ettiği zaman bir münadî:

– Nerede ehl-i fazîlet olanlar, diye çağırır. Ehl-i fazîlet hemen kalkıp süratle cennete koşarlar.

Melekler onları karşılayıp:

– Cennete süratle koşup gittiğinizi görüyoruz. Siz kimlersiniz, derler. Onlar da kendilerinin ehl-i fazîlet olduklarını söylerler. Melekler onlara fazîletlerinin ne olduğunu sorduklarında:

Zulme uğradığımızda sabrettik, kötülük gördüğümüzde de affettik, derler. Melekler de:

– Öyle ise hemen girin cennete. Böyle amel işleyenlerin ecri ne güzeldir, derler.”

Mesleme -radıyallahu anh-’den rivâyete göre Rasul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Bir kimse bir müslümanın bir ayıbını örterse, Allah teâlâ onun dünyada ve âhirette ayıbını örter. Bir sıkıntısını giderirse Allah teâlâ kıyamet gününün sıkıntılarını ondan giderir. Kim müslüman kardeşinin hâcetini görürse Allah teâlâ da onun hâcetini görür.”

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-1, s.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

Affetmek ile ilgili ayetler

Ey iman edenler! Öldürme vakaları için size kısas hükmü farz kılındı. Hür olana karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (olmak üzere kısası yapın). Fakat kime de kardeşi tarafından (kısastan vazgeçilerek) bir şey bağışlanırsa artık (maktul yakınları diyeti) örfe uygun istesin. (Katil de) iyilikle ödesin. Bu, Rabbiniz tarafından (sizin için) bir hafifletme ve rahmettir. Kim de bundan sonra haddi aşacak olursa, onun için can yakıcı bir azap vardır. (2/Bakara )

Şayet onlara mehir belirler, (fakat) cinsî münasebet kurmadan boşarsanız belirlediğiniz mehrin yarısını verin. Kadının veya nikâh akdini elinde bulunduranın affetmesi hâlinde (vermeyebilirsiniz). Affetmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti/karşılıklı iyiliklerinizi unutmayın. (Çünkü) Allah, yaptıklarınızı görendir. (2/Bakara )

O (muttakiler) ki; bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutar ve insanları affederler. Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever. (3/Âl-i İmran )

Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever. (3/Âl-i İmran )

Sözlerini bozmaları sebebiyle onlara lanet ettik ve kalplerini katı kıldık. Kelimeleri yerinden oynatarak tahrif ediyorlar. (Ayrıca) emrolundukları şeyden paylarına düşen (ameli) terk ettiler. Onların azı hariç sürekli olarak onlardan ihanet görürsün. (Buna rağmen) affet ve hoş gör. (Çünkü) Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever. (5/Mâide 13)

(Bütün bunlara rağmen) sen af yolunu tut, iyi olanı emret ve cahillerden yüz çevir. (7/A'râf )

Onlar ki; büyük günahlardan ve fuhşiyattan kaçınır, kızdıkları zaman da bağışlarlar. (42/Şûrâ 37)

Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (42/Şûrâ 40)

bk. 4/Nisâ,

Kim de sabreder ve bağışlarsa şüphesiz ki bu, azmedilmeye layık işlerdendir. (42/Şûrâ 43)

Ey iman edenler! Şüphesiz ki (sizi Allah’a ve Resûl’üne hicret etmekten alıkoyan) kadınlarınız ve çocuklarınız, sizin için birer düşmandır. Onlardan sakının. (Ancak) affeder, hoş görür ve bağışlarsanız şüphesiz ki Allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (64/Teğabûn 14)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir