peygamber hurması hikayesi / hurmanın hikayesi | islam ve ihsan

Peygamber Hurması Hikayesi

peygamber hurması hikayesi

İlk ağacını seafoodplus.infoed'in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!

Peygamber hurması olarak da bilinen acve hurması İslam dininde b&#;y&#;k bir &#;nem taşıyor. &#;zellikle ilk ağacının seafoodplus.infoed tarafından dikildiğine inanılması onu baş tacı meyvelerden biri haline getiriyor. Peki acve hurması nedir? Peygamber hurmasının faydaları nelerdir? V&#;cudu baştan aşağı yenileyen acve hurmasının faydaları saymakla bitmiyor.

- Son Güncelleme:

BU GALERİYİ PAYLAŞ
İlk ağacını seafoodplus.infoed’in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!

ACVE HURMASI NEDİR?

Acve hurması nam-ı diğer peygamber hurmasını daha önce duymuş muydunuz? İlk ağacının seafoodplus.infoed tarafından dikildiğine inanılan acve hurması şifacı bir meyvedir. Bol miktarda kalsiyum, demir, fosfor, magnezum, potasyum ve vitaminler içeren hurmanın faydaları ise saymakla bitmiyor. İşte neredeyse tüm organları yenileyen peygamber hurmasının faydaları.

GALERİ DEVAM EDİYOR

İlk ağacını seafoodplus.infoed’in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!

Zeytin büyüklüğünde olan hurma, diğer bilinen hurma çeşitlerine göre çok daha siyahtır. Dünyadaki en pahalı hurma olarak bilinir. Meyve olarak tüketilebilir ya da macun şeklinde de yenilebilir. Palmiyeye benzeyen ağacı vardır ve meyveleri üzüm salkımlarını andırır. İslam dininde özel yeri olan bu hurma için şöyle bir rivayet bulunur; Hz. Muhammed bu hurma için; "Kim sabah aç karnına 7 tane yerse o gün ona ne sihir ne de zehir tesir eder."

İlk ağacını seafoodplus.infoed’in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!

Lezzeti ve şifasının yanı sıra hurma çeşitleri arasında en pahalısıdır çünkü talep oldukça yoğundur. Faydalarını sıralayacak olursak;

İlk ağacını seafoodplus.infoed’in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!
  • B1, B2, A, C vitaminleri, kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum, fosfor ve sodyum içerir. Rahim kaslarını kuvvetlendirir ve bu sayede doğumu kolaylaştırır. Ancak hamileliğin ilk aylarında tüketilmemesi gerekir, çünkü rahim kaslarını esnetir.
  • Vücuttaki toksinlerden kurtulmaya yardımcı olur. Hazmı kolaylaştırır ve sindirimi rahatlatır.

İlk ağacını seafoodplus.infoed’in diktiği iddia edilen Acve hurması adeta bir mucize!
  • Zeytinyağıyla birlikte karıştırıldığında yaralar üzerinde inanılmaz etkili olur. Yara ve yanık tedavisi için macun kıvamına getirilip sızma zeytinyağı ile karıştırılmalıdır. Böylelikle doğal bir merhem elde etmiş olursunuz.

Peygamber hurmasının hikayesi nedir?

Peygamber hurmasının hikayesi nedir?

Kayıtsız Üye
Peygamber hurmasının öyküsü nedir? kısaca

Peygamber hurmasının hikayesi nedir?


Cevap: Peygamber hurmasının hikayesi nedir?

mum
Peygamber Hurması acve hikayesi olarak bir hadis biliyorum

&#; Tirmizi&#;de Ebu Hüreyre radıyAllahu anh&#;tan gelen bir rivayete göre, Halk: "Mantar toprağın çiçek hastalığıdır" demiştir. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle söylediler: "Mantar (Allah&#;ın Beni İsrail&#;e in&#;am ettiği kudret helvası denen) menn&#;dendir. Suyu göz için şifadır. Acve (denen hurma cinsi) cennettendir ve zehire karşı şifadır." Ebu Hüreyre ilave eder: "Ben üç veya beş veya yedi mantar aldım, onları sıkıp suyunu bir şişeye koydum. Gözü hasta olan bir cariyeme tatbik ettim. İyileşti."
Tirmizi, Tıbb 22, (, , ).

Bu kategoride yer alan Acve hurmasının özelliği nedir? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Bilindiği gibi Hz. Peygamber'in hayatında “

” diye bilinen bir olay vardır. Efendimiz, Mekke'den Medine'ye hicretinin ilk günlerinde Medine halkının erkek hurma çiçeklerini, meyve verecek olanların üzerine silkeleyerek doğal aşılama yaptıklarına şahit olur. Neden böyle yaptıklarını sorar. Onlar da hurma meyvelerinin kaliteli olması için bunu hep yaptıklarını söylerler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sa) “

bunu yapmanızın bir fayda sağlayacağını zannetmiyorum

” der. Onlar da hurma aşılama işini bırakırlar. O sene hurmalar cılız ve kalitesiz olur. Hz. Peygamber bunun sebebini sorar. Onlar da, siz öyle buyurduğunuz için biz de aşılamayı bıraktık ve hurmalar böyle oldu, derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber; “

benimkisi bir zandan ibaretti. Beni zannımla sorgulamayın. Ama ben size, Allah böyle buyuruyor diye bir haber getirirsem onu alın. Çünkü ben Allah adına asla yalan söylemem

” buyurur (Müslim). Hadisi şerifin yine Müslim'deki ve başka kaynaklardaki diğer bir rivayetinde, “Siz dünya işlerinizi iyi bilirsiniz” cümlesi de vardır.

Bu olay birinci derecede bilgi meselesiyle ilgilidir ve bize göre çok önemli bir noktaya işaret eder ki o da şudur:

Hz. Peygamber'in bütün bilgileri vahiy kaynaklı değildir

. Yaşadığı toplumun birikiminden ve kültüründen de bilgiler edinmiştir. Onun böyle bilgilerinin bir kısmı isabetli olmayabilir.

Ancak hemen arkasından bu zanları, ya doğrudan vahiy, ya da kendisinin vahye dayalı ilhamı ile düzeltilmiştir. Kaldı ki, böyle vakaların sayısı, onun bütün hayatında üçü geçmez ve bunlarda da o yanlış bir yargıda bulunmamış, '

' demiştir. Sonuç itibariyle de onun ister dünyaya, ister dine ait sözlerinde asla bir yanlış yargı yoktur.

Doğruya onun böyle bir yolla ulaşmış olmasının hikmetlerinden biri, insanlığın efendisi ve Allah'ın en seçkin peygamberi olmasına rağmen onda böyle şeyler görülürse, en büyük evliya sanılan insanlarda görülmesi kaçınılmazdır. Üstelik onlarda işin doğrusunu ortaya çıkaracak bir süreç de yoktur ki, sonuçta onların doğruluğundan emin olunsun.

İkinci olarak bu olay

dünyaya ilişkin konularda Hz. Peygamber'in söylediklerinin ümmeti için bağlayıcı olmadığını

, bizzat onun beyanıyla ortaya koymuş olur. Böylece o bilime kapı açmış ve dünyaya sadece onun söyledikleri kadarıyla bakılmasının gerekmediğine işaret etmiş demektir.

Buradan aynı zamanda, onun dünyaya ilişkin konularda, mesela tedavide onun söylediklerini uygulama zorunluluğu bulunmadığı gibi bir anlamı da çıkar. Ancak tekrar etmeliyiz ki, onun her söylediği doğrudur ve mesela o; “

çörek otunda her hastalık için bir şifa vardır

” buyurmuşsa ve bu da gerek kendisi gerekse Allah tarafından yanlışlanmamışsa bu kesinlikle bir hakikattir. Bu hadisi şerif böylece kaldıktan sonra, o bunda isabet etmemiş olabilir diyenler bizce yanlış düşünmektedirler. Çünkü o takdirde bu şüphe dinin her alanına sirayet eder. Ama bu, çörek otu her hastalığın şifasıdır, her hastalığı çörek otuyla tedavi edin anlamına gelmez. Dozunu, zamanını, kullanma şeklini bilebilirseniz bundan da bir fayda görebilirsiniz demektir. Bunları tespit de bilimin görevidir. İşte “

siz dünya işlerinizi iyi bilirsiniz

” sözü buna kapı aralar.

Tedavi sadece maddi araçlarla olmaz, manevi tedavi de önemlidir. Kuranı Kerim'le ve meşru dualarla da tedavi aranmıştır. Bunun sayısız örnekleri vardır. Bunun yanında muska, hamail ve aslı olmayan vefk ve işaretlerle yapılan rukye türü tedaviler ise yasaklanmıştır. Çünkü bunlarda şirke götüren yollar ve inanışlar vardır.

Meseleye bir bütün olarak baktığımızda sadece Hz. Peygamber değil, bütün peygamberlerin sağlıklı yaşamaya önem vermeleri, dinin sağlıkla ve fıtratı korumayla olan ilişkisini anlatması bakımından çok dikkat çekicidir. Bunun için, sadece insanoğlunun değil, bütün bir tabiatın fıtratına ve yaratıldığı gibi kalmasına, fıtratın/doğallığın korunmasına dikkat çekilmiş ve fıtratı bozma bir şeytan işi olarak gösterilmiştir.

Günümüzde hücre kopyalamakla başlayan genetik biliminin ulaştığı noktaların

bu açıdan tartışılması ve felsefesinin yapılması yeni ve hayati bir mesele haline gelmiştir. Bu sebeple bugün her alanda disiplinler arası çalışmalar daha bir önem kazanmıştır. Müslüman hekimler artık meseleye bir ibadet nazarıyla bakmalı ve âlimlerle birlikte çalışmalıdırlar.

İslam tıbbının, bizzat peygamberinin diliyle, çaresi olmayan bir hastalığın bulunmadığını söylemesi,

müslüman hekimler için aynı zamanda bir hedef göstermedir.

Bunun böyle olduğuna inanan müslüman hekim, çaresi bilinmeyen hastalıkların çaresini bulabilmek için çabalayacaktır.

Diğer yönden İslam'da sağlıklı kalmaya bunca önem verilmesinin yanında,

hastalıkların her bakımdan kötü olmadığına, insan için maddi ve manevi bir arınma da olabileceğine dikkat çekilmesi de anlamlıdır.

İslam ve İhsan

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir