rabbi yessir duası hangi surede / Tâhâ Suresi 25-55. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı

Rabbi Yessir Duası Hangi Surede

rabbi yessir duası hangi surede

Rabbi Yessir duası nedir, Rabbi Yessir duası anlamı ve Rabbi Yessir duası fazileti nedir?

"Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi'l-hayr" şeklinde kısaca okunan Rabbi Yessir duası, "Rabbim! kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim hayırla sonuçlandır" anlamına gelir. Rabbi Yessir duasının manevi etkisi ile işlerini kolaylaştıracak ve huzuru bulacaksınız. Peki Rabbi Yessir duası okunuşu, Rabbi Yessir duası anlamı, Rabbi Yessir duası Arapça okunuşu ve Rabbi Yessir duası Türkçe okunuşu nedir?

Bismillahirrahmanirrahim

Rabbi Yessir ve la tüasir

Sehlil Aleyna bi fadlike ye müyessir

Rabbi zidne ilmen ve fehmen nafian

Ve temmim bil hayri

Rabbi Yessir duası nedir, Rabbi Yessir duası anlamı ve Rabbi Yessir duası fazileti nedir?Rabbi yessir

Allah'ım senin sonsuz merhametin ve yardımın olmadan ben bu işi yapamam. Allah'ım bütün hayırlı işlerimi zorlaştırma, kolaylaştır, ilmimi artırarak yaptığım işleri bana ve çevreme faydalı kıl, ve işlerimi en hayırlı şekilde sonuçlandır.

Kısa bir dua olduğu için kelime kelime olarak da ne demek olduğunu, anlamlarını kolaylıkla bilebilirsiniz.

"Rabbi yessir" ; Rabbim kolaylaştır

"Vela tuassir" ; Zorlaştırma

"Rabbi temmim bil hayr" ; Rabbim hayırla sonuçlandır. Amlamlarına gelmektedir.

Rabbi Yessir Duası, okuduğunuzda üzerinizdeki yükü kaldıracak ve size hayattaki işlerinizde, tercihlerinizde kolaylık sağlayacaktır. Allah insana kaldıramayacağından fazla yük yüklemez fakat bazen insan potansiyelinin farkına varamayacak kadar umutsuzluğa sürüklenmiş olabilir. Bu gibi durumlarda özgüvensizliğe bağlı başaramama korkusu yaşadığınız zamanlar bu duayı okuyup rahatlayabilirisiniz.

Yeni bir işe başladığınızda, yeni bir okula başladığınızda veya önemli bir sınava gireceğiniz zaman bu Rabbi Yessir duası size yardımcı olacak ve ferah hissettirecektir. Allah'tan kolaylık dileyerek bir şey istediğimizde istediğimiz şey hayırlı ise bize muvaffakiyet verip dünya hayatını kolaylaştırdığı gibi ahiret hayatını da kolaylaştırır. Rabbi yessir duası her işe başlamadan önce besmeleden sonra mutlaka okunması gereken bir duadır. Allah Rabbi yessir duası ile işleri kolaylaştırırken kendisine kulluk edecek olan kullarına kapıları sonuna kadar açar.

Kur'an -ı Kerim'de geçen ayetlerden birisi olarak bilinir fakat Rabbi Yessir bir ayet değil bir duadır. Rabbi Yessir duası işleri yoluna sokmak, kolaylaştırmak için okunan ve hakikaten de dilde alışkanlık yaparak kolayca ezberlenen bir duadır. Bu dua okunduğu zaman inşana bir ferahlık ve rahatlık getirmektedir. Allah bütün mümin kulları için kolaylık diler, zorlaştırmak bu dinde yer almamaktadır. Rabbi Yessir duası da Allah'tan yardım dilemek için edilen bir duadır. İnsanlar altından kalkamadığı işlerde ve gücünün yetmediğini düşündüğü zamanlarda Allah'tan kolaylık dilemek için Rabbi Yessir duasını okumalılardır.

Haberler.com - Gündem

ArapçaArapçaDiniGündemGüncelHaberler

RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali

Giriş Tarihi: 19.01.2023 10:43 Güncelleme Tarihi: 19.01.2023 10:43

Rabbi Yessir duası okunuşu her Müslüman'ın inancında önemli bir yere sahiptir. Günümüzde herhangi bir işe başlamadan önce bu duayı okuyan birçok kişi bulunur. Rabbi Yessir duası Arapça yazılışı hakkında bu başlık altından bilgi edinerek bu duanın faziletlerinden en iyi şekilde fayda sağlayabilirsiniz. Rabbi Yessir duası okunuşu, anlamı, meali ve tefsiri ile duayı daha iyi anlamak mümkün olabilir. İşte, Rabbi Yessir duası okunuşu!

RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali
RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali
RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali
RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali
RABBİ YESSİR DUASI OKUNUŞU, Rabbi Yessir Vela Tuassir Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Diyanet Meali
SON DAKİKA
Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Tâhâ Suresi - 25-55 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لٖي صَدْرٖيۙ

    ﴿٢٥﴾

  • وَيَسِّرْ لٖٓي اَمْرٖيۙ

    ﴿٢٦﴾

  • وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖيۙ

    ﴿٢٧﴾

  • يَفْقَهُوا قَوْلٖيࣕ

    ﴿٢٨﴾

  • وَاجْعَلْ لٖي وَزٖيراً مِنْ اَهْلٖيۙ

    ﴿٢٩﴾

  • هٰرُونَ اَخٖيۚ

    ﴿٣٠﴾

  • اُشْدُدْ بِهٖٓ اَزْرٖيۙ

    ﴿٣١﴾

  • وَاَشْرِكْهُ فٖٓي اَمْرٖيۙ

    ﴿٣٢﴾

  • كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثٖيراًۙ

    ﴿٣٣﴾

  • وَنَذْكُرَكَ كَثٖيراًؕ

    ﴿٣٤﴾

  • اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصٖيراً

    ﴿٣٥﴾

  • قَالَ قَدْ اُو۫تٖيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى

    ﴿٣٦﴾

  • وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً اُخْرٰىۙ

    ﴿٣٧﴾

  • اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ

    ﴿٣٨﴾

  • اَنِ اقْذِفٖيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفٖيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لٖي وَعَدُوٌّ لَهُؕ وَاَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنّٖيۚ وَلِتُصْنَعَ عَلٰى عَيْنٖيۘ

    ﴿٣٩﴾

  • اِذْ تَمْشٖٓي اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُؕ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰٓى اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَؕ وَقَتَلْتَ نَفْساً فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُوناًࣞ فَلَبِثْتَ سِنٖينَ فٖٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى

    ﴿٤٠﴾

  • وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسٖيۚ

    ﴿٤١﴾

  • اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَاتٖي وَلَا تَنِيَا فٖي ذِكْرٖيۚ

    ﴿٤٢﴾

  • اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ

    ﴿٤٣﴾

  • فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى

    ﴿٤٤﴾

  • قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى

    ﴿٤٥﴾

  • قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّنٖي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى

    ﴿٤٦﴾

  • فَأْتِيَاهُ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْؕ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَؕ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّـبَعَ الْهُدٰى

    ﴿٤٧﴾

  • اِنَّا قَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْنَٓا اَنَّ الْعَذَابَ عَلٰى مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰى

    ﴿٤٨﴾

  • قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى

    ﴿٤٩﴾

  • قَالَ رَبُّنَا الَّـذٖٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى

    ﴿٥٠﴾

  • قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى

    ﴿٥١﴾

  • قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّٖي فٖي كِتَابٍۚ لَا يَضِلُّ رَبّٖي وَلَا يَنْسٰىؗ

    ﴿٥٢﴾

  • اَلَّذٖي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْداً وَسَلَكَ لَكُمْ فٖيهَا سُبُلاً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًؕ فَاَخْرَجْنَا بِهٖٓ اَزْوَاجاً مِنْ نَبَاتٍ شَتّٰى

    ﴿٥٣﴾

  • كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰىࣖ

    ﴿٥٤﴾

  • مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفٖيهَا نُعٖيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى

    ﴿٥٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾25﴿

Mûsâ “Rabbim!” dedi, “Gönlüme ferahlık ver.

﴾26﴿

İşimi bana kolaylaştır.

﴾27﴿

Dilimden düğümü çöz,

﴾28﴿

Ki sözümü iyi anlasınlar.

﴾29﴿

Yakınlarımdan birini bana yardımcı ver.

﴾30﴿

Kardeşim Hârûn’u.

﴾31﴿

Onunla gücümü pekiştir.

﴾32﴿

Onu da görevime ortak et.

﴾33﴿

Ta ki seni bol bol tesbih edelim.

﴾34﴿

Ve seni çok analım.

﴾35﴿

Kuşkusuz sen bizi görmektesin.”

﴾36﴿

Allah buyurdu: “Ey Mûsâ! Dileğin kabul edildi.

﴾37﴿

Zaten sana bir kere daha lütufta bulunmuştuk.

﴾38﴿

Hani annene şunu vahyetmiştik:

﴾39﴿

Onu sandığa koy ve ırmağa bırak; böylece ırmak onu kıyıya çıkarsın ve benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Mûsâ!) Senin üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki (sevilesin), nezâretim altında büyütülüp yetiştirilesin.

﴾40﴿

Hani kız kardeşin onlara gidip de, ‘Ona bakabilecek birini size göstereyim mi?’ diyordu. Nihayet gözü gönlü şen olsun ve kederlenmesin diye seni annene kavuşturduk. Ve birisini öldürmüştün de seni tasadan kurtarmış, ardından da seni ciddi sınavlardan geçirmiştik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkının arasında kaldın, sonra mukadder olduğu üzere buraya geldin, ey Mûsâ!

﴾41﴿

Ben seni kendim için seçip yetiştirdim.”

﴾42﴿

“Sen ve kardeşin mûcizelerimle gidin; beni anmakta gevşeklik göstermeyin.

﴾43﴿

İkiniz beraber Firavun’a gidin, çünkü o sınırı çok aştı.

﴾44﴿

Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer.”

﴾45﴿

“Ey rabbimiz!” dediler, “Doğrusu onun bize karşı ileri gitmesinden veya daha da azmasından endişe ediyoruz.”

﴾46﴿

Allah buyurdu: “Korkmayın, bilin ki ben sizinle beraberim; işitirim, görürüm.

﴾47﴿

Ona gidip deyin ki: Biz senin rabbinin elçileriyiz. Artık İsrâiloğulları’nı bırak bizimle gelsinler. Onlara eziyet etme. Sana rabbinden bir mûcize getirdik. Esenlik doğru yolu izleyenlerin olacaktır.

﴾48﴿

Bize vahyolunmuştur ki azap, asıl, (peygamberleri) yalanlayıp yüz çevirenlerin başına gelecektir.”

﴾49﴿

Firavun, “Sizin rabbiniz de kimmiş ey Mûsâ?” dedi.

﴾50﴿

Mûsâ, “Bizim rabbimiz her şeye özüyle ve biçimiyle varlık veren, sonra da işin yolunu yordamını gösterendir” diye cevap verdi.

﴾51﴿

Firavun “peki” dedi, “Gelip geçen nesillerin durumu ne olacak?”

﴾52﴿

Mûsâ, “Onlar hakkındaki bilgi rabbimin katındaki bir kitaptadır; rabbim ne yanılır ne unutur” dedi.

﴾53﴿

Yeryüzünü sizin için bir beşik yapan, onda size yollar açan ve gökten su indiren O’dur. Onunla her çeşitten çift çift bitkiler çıkardık.

﴾54﴿

Kendiniz yiyin, hayvanlarınızı da otlatın. Kuşkusuz bunlarda akıl sahiplerinin çıkaracağı dersler vardır.

﴾55﴿

Sizi ondan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve sonra oradan bir defa daha çıkaracağız.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Bu âyetlerde, başta Resûl-i Ekrem olmak üzere Allah’ın birliği inancına çağrıda bulunacak bütün tebliğ insanlarına, hangi şartlar altında olursa olsun, Allah’a olan güveni bir an bile yitirmemek gerektiği fikri, Hz. Mûsâ’nın hayatından kesitler verilerek telkin edilmektedir. Nitekim Hz. Mûsâ kendisine verilen görevin ağırlığı karşısında başarısız olmaktan endişelenmiş, ama yine rabbinin engin lutfuna sığınmıştı. Allah da ona, bu vazifeyi başarıyla yerine getirebilmesi için gönlünün ferahlatılması, zihninin açılması, işinin kolaylaştırılması, diline açıklık verilmesi ve yakınlarından bir yardımcıyla desteklenmesi hususundaki dileklerinin kabul edildiğini bildirmiş, hemen ardından da kendisinin bu günlere nasıl geldiğini hatırlatmıştır. Gerçekten, İsrâiloğulları’nın bütün erkek çocuklarının katledildiği bir ortamda Mûsâ’nın bizzat bu kararı alan Firavun’un sarayında büyütülmesi akıl alacak bir şey değildi. Yetişkinlik çağına geldiğinde hata ile adam öldürme olayına karışması da onun hayatına mal olabilirdi; fakat ilâhî lutuf sayesinde bundan da kurtulmuş, nihayet beklenen an gelmişti: Mûsâ, kendisini en ulu varlık olarak görmeye başlayan Firavun’u imana çağıracak ve İsrâiloğulları’nı Allah’ın yardımıyla onun zulmünden kurtaracaktı (Hz. Mûsâ’nın başından geçen bu olaylar hakkında Kur’an’da ve Kitâb-ı Mukaddes’te verilen bilgiler ve karşılaştırılması için bk. Bakara 2/49-59; Kasas 28/3 vd.). Firavun gibi kendisini insanların tanrısı sayacak kadar onları küçümseyen bir kibir âbidesinin yanına yaklaşıp diyalog kurabilmek kolay değildi. Cenâb-ı Allah Mûsâ’nın Firavun ailesi içinde yetişmesini sağlamak suretiyle ona bu imkânı çok önceden hazırlamıştı. Buna rağmen Hz. Mûsâ yüklendiği görevin ne kadar ağır olduğunun bilinci içinde endişelerini ifade etmekten ve rabbinden yardım dilemekten geri durmadı.

Tefsirlerde Hz. Mûsâ’nın duasında yer alan “dilimden düğümü çöz” ifadesiyle neyin kastedildiği açıklanırken genellikle şu olay aktarılır: Mûsâ henüz küçükken, eşi Firavun’dan onu kucağına alıp sevmesini ister, Firavun bunu yapar, fakat Mûsâ onun sakalını yolar. Bunun üzerine Firavun “bu bana düşman!” diye haykırıp cellâtlarını çağırır. Karısı Firavun’un öfkesini yatıştırmak için onun henüz aklının ermediğini söyler ve bunu ispat için önüne, birinde mücevher diğerinde ateş bulunan iki kap koymasını önerir. Bu öneri uygulanır. Mûsâ elini içinde ateş bulunan kaba uzatıp bir kor parçasını ağzına götürür, böylece öldürülmekten kurtulur. Bu rivayeti aktaran müfessirler, 27. âyette, bu olaydan sonra Mûsâ’nın dilinde meydana gelen ârızaya ve bunun yol açtığı konuşma zorluğuna işaret bulunduğunu kaydederler (bk. Taberî, XVI, 159). Başka bir âyette belirtildiğine göre Mûsâ bu görevde kardeşi Hârûn’la desteklenmesini isterken onun kendisinden daha iyi konuştuğunu ifade ediyordu (Kasas 28/34).Yine bu bilgi ile paralellik taşıyan Tevrat’taki bir ifadeye göre Hârûn iyi bir hatip idi (Çıkış, 4/14). Fakat Hz. Mûsâ’nın bu dileği 28. âyette belirtilen gerekçe ve Mûsâ’nın yanı sıra Hârûn’un da Firavun’a tebliğde bulunmanın zorluklarıyla ilgili kaygılar taşıdığını gösteren 45. âyet ışığında incelendiğinde, onun kendisindeki fizyolojik bir ârızaya değil, üstlendiği görevin ağırlığı karşısında duyduğu sorumluluk duygusunun oluşturduğu psikolojik duruma ve bu konudaki endişelerine işaret etmek istediği anlaşılmaktadır. Zira 28. âyette belirtildiği üzere Hz. Mûsâ, “sözünün iyi anlaşılmasını” arzu etmektedir. Bu cümlenin yüklemini oluşturan “fekuhe” fiili Arap dilinde sıradan bir anlamayı değil, konunun inceliklerine inerek anlamayı ve derin bir idraki ifade etmek için kullanılır. Şu halde burada sırf bir konuşma kusuruna ve bunun yol açacağı anlama problemine değinildiğini söylemek isabetli olmaz. Öte yandan Hz. Mûsâ’nın bu dileği, büyünün ve göz boyama usullerinin çok revaçta olduğu bir toplumun ileri gelenlerini dahi akla ve idrak yeteneğine hitap eden delillerle ikna etme görevi üstlenmiş olduğunu, daha sonra halkın huzurunda sihirbazlara karşı ortaya konacak mûcizelerin ise tevhid çağrısının temel kanıtları olmayıp insanları kandırma aracı olarak kullanılan bu usullerin ne kadar temelsiz olduğunu gözler önüne sermeyi hedeflediğini göstermektedir.

24 ve 43. âyetlerde Firavun’a uyarıcı gönderilme gerekçesi olarak “onun sınırı çok aştığı” ifade edildiği halde 44. âyette “Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyiniz, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer” buyurulması özellikle dinin tebliği görevinde başarılı olabilmek için izlenecek metodun ve kullanılacak üslûbun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması açısından oldukça dikkat çekicidir.

Hz. Mûsâ’nın kardeşi Hârûn’la birlikte Firavun’a gidip ona bütün evrenin yaratıcısı olan Allah tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını söylemeleri üzerine aralarında geçen diyalog ve Firavun’un kendini tanrı ilân ettiğine ilişkin ifadeler Kur’an’ın değişik yerlerinde farklı bağlamlar içinde özetlenir (meselâ bk. Şuarâ 26/23-29; Kasas 28/38; Nâziât 79/24). Burada 49-53. âyetlerde de bu diyalogdan bir kesit verilmektedir: Firavun’un Mûsâ’ya alaycı bir ifadeyle “Sizin rabbiniz de kimmiş?” diye sorması üzerine, Mûsâ O’nun evrendeki her şeyi özüyle ve biçimiyle var eden sonra da her varlığa yolunu yordamını gösteren Allah olduğunu söylemiş, böylece Firavun da dahil olmak üzere her şeyin varlığını O’na borçlu olduğuna dikkat çekmişti. Ardından Firavun gelip geçen nesillerin durumunu sorarak muhtemelen, dünyada güç sahiplerinin yaptıklarının yanına kâr kaldığına işaret etmiş ve Mûsâ’dan buna açıklık getirmesini istemişti. Hz. Mûsâ onların da rabbinin bilgisi dışında olmadığını ve her şeyin Allah katında kayıtlı bulunduğunu ifade etmiş, Allah’ın ilminin ilâhî hikmet gereği yapılan bu kayıtlara bağlı olmadığını hatırlatmak üzere de O’nun asla yanılmaz ve unutmaz olduğunu sözlerine eklemişti. Râzî’nin tercihe şayan gördüğü yoruma göre ise, Firavun’un gelip geçen nesillere dair soru sorması konuyu değiştirme ve Hz. Mûsâ’yı hikâye türü açıklamalara çekip meşgul etme amacı taşıyordu; zira Mûsâ bir önceki soruya güçlü ve kuşatıcı bir cevap vermişti, Mûsâ’nın o konudaki ikna edici konuşmaya devam etmesinden ve çevresindeki insanların bundan etkilenmelerinden endişe duydu. Hz. Mûsâ da bunu anladığı için yeni soruya pek iltifat etmedi ve genel bir cevap vererek geçiştirmeyi yeğledi (XXII, 66-67. Firavun hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/103).

55. âyette Kur’an’ın değişik vesilelerle dikkat çektiği bir hususa, insanın topraktan geldiği yine oraya döndürüleceği, sonra da oradan tekrar hayata kavuşturulacağı yani öldükten sonra diriltileceği gerçeği hatırlatılmaktadır. Bazı kimselerce reenkarnasyon iddiasını güçlendirmek için bu ve benzeri âyetlerden de destek alınmaya çalışılmaktadır. Ancak bu isabetli değildir (bu konuda bk. Bakara 2/28).


Kaynak :

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

İslam ve İhsan

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir