radyolojik korelasyon ne demek / Nükleer Tıp Seminerleri

Radyolojik Korelasyon Ne Demek

radyolojik korelasyon ne demek

Radyolojik görüntüleme raporlarında yazan “klinik korelasyon önerilir” ne anlama gelir? Klinik korelasyon nedir? Klinik korelasyon ve takip önerilir ne demektir? Laboratuvar veya radyolojik korelasyon uygundur ne demektir? 

Çeşitli radyolojik görüntülemelerin raporlarında &#;klinik korelasyon önerilir&#; şeklinde bir ibare yer almaktadır. Bu ibare hastalar tarafından merak edilmekte ve araştırılmaktadır.

Radyoloji uzmanı tarafından yazılan klinik korelasyon önerilir ibaresi, bazı raporlarda şu haliyle de yer alabilir:

  • Klinik korelasyon ve takip önerilir.
  • Klinik korelasyon uygundur.
  • Klinik ile korele değerlendirilmesi tavsiye edilir.
  • Laboratuvar testleri ile korelasyon önerilir.
  • Radyolojik korelasyon önerilir.

Klinik korelasyon nedir? Klinik korelasyon önerilir” ne anlama gelir? Klinik korelasyon nedir? Klinik korelasyon ve takip önerilir ne demektir? Klinik korelasyon uygundur ne demektir?

Kapalı bir anlamı olan klinik korelasyon ibaresi Doktorlar tarafından sıkça kullanılmaktadır. Korelasyon kelimesinin anlamı, iki olay arasındaki ilişki ve bağlaşımdır.

Bu noktada yanıt verilmesi gereken sorular şunlardır:

  • Klinik korelasyon nedir?
  • Klinik korelasyon önerilir ne demektir?
  • Klinik korelasyon ve takip önerilir ne anlama gelir?
  • Klinik korelasyon uygundur ne demektir?

Gelin bu sorulara bir Doktorun elinden çıkan bu yazı ile net ve anlaşılır bir cevap bulalım.

Doktorlar, çeşitli şikayetler ile gelen hastalara tanı koymaya çalışırlar. Tanı koymak çoğu zaman o kadar da kolay değildir. Bu amaçla çeşitli laboratuvar testleri ve görüntüleme testleri yapılır.

En sık kullanılan görüntüleme testleri şunlardır:

  • Bilgisayarlı tomografi (BT)
  • Manyetik rezonans görüntüleme (MR)
  • Röntgen
  • Ultrason

Bunlar haricinde çeşitli görüntüleme testleri vardır. Gerekli hallerde daha detaylı testlerin yapılması istenebilir.

Gerekli hallerde kan testleri, idrar testleri, hormon testleri vb gibi birçok diğer test de uygulanabilir. Şüphe uyandıran vakalarda hastalıklı organlardan patolojik örnekler alınarak patoloji laboratuvarlarına gönderilir.

Yapılan tüm testler ve tetkikler doktorunuz tarafından değerlendirilir ve mevcut sağlık probleminizin kesin ve net tanısının konulması sağlanır.

Yine de bazı durumlarda tüm bu test ve aşamalara rağmen net ayrım yapılamayabilir. Hastalıkların karıştırılmaması, tanının netleştirilmesi, tedavi yaklaşımın belirlenmesi için tüm durumlar göz önüne alınmalıdır.

İşte bu nedenlerle bazı radyolojik görüntülemelerde net tanı konulamaz ve radyoloji uzmanı tarafından &#;klinik korelasyon önerilir&#; şeklinde bir öneri yapılır.

Klinik Korelasyon Önerilir Ne Demektir?

Röntgen, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme veya biyopsi gibi tanı testlerinden elde edilen sonuçların tanı koymak için % yeterli olmaması durumunda, ilgili bölüm uzmanı klinikte hastayı değerlendiren doktora bir tavsiyede bulunur ve &#;klinik korelasyon önerilir&#; der.

Klinik korelasyon; birden çok değişken arasındaki bağlantıyı ortaya koymak için yapılan çalışmadır.

Klinik korelasyon şu aşamaları içerir:

  • Hasta poliklinikte ilgili Doktor tarafından değerlendirilir.
  • Doktor, hastalığın net teşhisi için bazı test ve görüntülemelerin yapılmasını ister.
  • Test veya görüntülemeler yapılır.
  • Test veya görüntülemeler radyoloji veya patoloji uzmanı tarafından değerlendirilir.
  • Test veya görüntülemeler çeşitli hastalıkları akla getirse de, bu hastalıklar arasında net bir ayrım yapılamaz.
  • Radyoloji veya patoloji notuna &#;klinik korelasyon önerilir&#; veya &#;klinik korelasyon ve takip uygundur&#; şeklinde bir öneri yazılır.
  • Bu not, hastanın ilk doktoruna yazılmıştır. Hastanın geliş semptomlarının değerlendirilmesi, radyoloji raporlarının değerlendirilmesi, kan &#; idrar testlerinin değerlendirilmesi ve tüm bu sürecin hastanın mevcut klinik durumu ile birleştirilmesi önerilmektedir.
  • Klinik korelasyon uygundur ibaresi, mevcut raporun tek başına tanı koymaya yetmediğini, hastanın mevcut klinik bulguları ile değerlendirilince gerçek sonucun elde edileceğini ifade etmektedir.

Korelasyon kelimesinin, değişkenlerin bir araya getirilerek değerlendirilmesi anlamına geldiğini ifade etmiştim. Doktorunuz tüm değişkenleri bir araya getirecek ve teşhisi koyacaktır.

Bir araya getirilmesi gereken değişkenler şunlardır:

  • Hastanın semptomları ve şikayetleri
  • Kan ve idrar testleri
  • Görüntüleme testlerinin sonuçları
  • Hastanın mevcut klinik durumu

Klinik Korelasyon İçin Örnek

Boyun bölgesinde şişmiş lenf bezleri nedeniyle doktora giden bir hasta olduğunu varsayalım. Lenf bezlerinde şişkinliğe yol açabilecek onlarca farklı neden vardır.

Bunlardan bazıları:

  • Enfeksiyonlar (onlarca farklı enfeksiyon nedeniyle)
  • Çeşitli immünolojik hastalıklar
  • Çeşitli kanserler
  • Lenf bezinin kendi enfeksiyonu (lenfadenit)

Bu 4 madde içerisinde aslında yüzlerce hastalık yer alıyor. Doktorunuz sizlerden bazı kan ve görüntüleme testlerini yaptırmanızı isteyecektir.

Örneğe şu şekilde devam edelim. MR çektirmeniz gerekiyor. MR&#;da lenf bezinin boyutları tespit edilebilir ancak bu büyümeye yol açan neden tam olarak belirlenemez.

İşte bu noktada radyoloji uzmanı tarafında ilgili rapora &#;klinik koralasyon önerilir&#; şeklinde bir satır düşülür. Bu satır şunu ifade eder; büyüyen bir lenf bezi var, boyutları ve özellikleri şunlar, ancak tam olarak nedeni belli değil, hastanın şikayetleri ve kliniği ile birlikte bu raporu değerlendiriniz.

Raporu alan doktor yapılan tüm testleri ve görüntülemeleri klinik ile korele ederek yorumlayacak ve yüzlerce seçenek arasından gerçek teşhisinizi koyacaktır.

Yeşil Alan Muayenesi Nedir? Yeşil Alan Hastalıkları Nelerdir? Önceki İçerik

Diş Hekimi Nasıl Olunur? Diş Doktoru Olmak Hakkında Tüm Detaylar! Sonraki İçerik

Klinik Korelasyon Önerilir ,doktorlardan sıkça duyduğunuz veya hastalara verilen bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme raporlarında sıkça gördüğümüz bir ifadedir. Hastane koridorlarında elinde ne anlama geldiğini bilmediği kağıtlarla dolaşan insanlara mutlaka rastlamışsınızdır. İşte o kağıtların birçoğunda yazar &#;klinik korelasyonu uygundur&#; diye 🙂 Haliyle insanlar hemen bilgisayarın başına oturup kelime kelime bu ifadelerin ne anlama geldiğini bulmaya çalışıyorlar. İşte bu noktada ben devreye giriyorum ve kafanızdaki karışıkları ortadan kaldırmayı amaçlıyorum.

Klinik Korelasyonu Önerilir Nedir?

Klinik korelasyonu önerilir temel olarak bir hastanın durumunun rahatsızlığına ait belirtilerle beraber yeniden değerlendirilmesi demektir. Öncelikle klinik ve korelasyon kelimelerinin anlamlarını teker teker incelemeliyiz. Burada klinik kelimesi ile hastanın şikayetleri anlatılmak istenirken korelasyon kelimesi ile iki olay arasındaki ilişki, bağlılaşım anlatılmaktadır. Peki klinik korelasyonu uygundur ifadesinin geçtiği görüntüleme tetkikleri hangileridir?

  1. Ultrasonografi
  2. Manyetik Rezonans Görüntüleme
  3. Bilgisayarlı Tomografi
  4. Direk Grafi (Röntgen) şeklindedir.

Örnekler ile açıklayarak kafanızdaki soru işaretlerinin bir bir giderelim. Lenf bezleriniz de bir büyüme olduğunu düşünün ve bu sizi şiddetli derecelerde rahatsız ediyor. Hemen doktorunuza gidiyorsunuz ve doktorunuz sizi radyoloji bölümüne film çekilmeniz için gönderiyor. Radyolog röntgen filmi çekiyor ve lenf bezleriniz de iltihaplanma (lenfadenit) olup olmadığına karar vermek istiyor. Lenf bezleri bakteri, virüs, mantar ve çeşitli nedenlerden ötürü iltihaplanarak büyüyebilmektedir. Ayrıca şişmiş haldeki lenf bezleri birçok hastalığın işareti olabilmektedir.

klinik korelasyonu önerilir nedir

Radyolog bu filmle şişmiş lenf bezinin lenfadenit mi yoksa daha şiddetli bir hastalık mı olup olmadığını belirleyemiyorsa hemen bir kağıda klinik korelasyon önerilir yazarak sizi hekiminize yönlendirir. İlk başta gittiğiniz doktorunuza bu yazının yazdığı raporu götürdüğünüzde doktorunuz sizin genel sağlık durumunuzu, tüm şikayetlerinizi tekrar dinleyecek, sizi muayene edecek ve hastalığınızın hangisi olduğunu bulmaya çalışacaktır. Şimdi radyolojik korelasyon önerilir geçen raporlardan bahsedelim.

Radyolojik Korelasyon Önerilir Nedir?

Temel olarak klinik korelasyon önerilir ve radyolojik korelasyon önerilir ifadeleri benzer anlamlar taşısa da birebir aynı eylemi ifade etmez. İlgili rahatsızlık için doktorunuzun sizi radyoloji bölümüne yönlendirmesi ve bu bölümden yardım alınması mantığına dayanır. Hemen konuyu kavrayabilmemiz için basit bir örnek verelim.

Göğsünüzü bir yere vurdunuz ve ağrımaya başladı. Ağrınız öyle şiddetli hale geldi ki ara sıra batmalar yapıyor ve nefes almanızı zorlaştırıyor. Ertesi gün aile hekiminize gittiniz ve hekiminiz fizik muayenesini yaptıktan sonra röntgen filmi çekerek göğüs bölgesinde yer alan kemiklerde hasar olup olmadığını kontrol etmek istedi. Hemen size bir kağıda hastanın radyolojik korelasyonu önerilir ya da radyolojik korelasyonu uygundur yazarak röntgen çekilmek üzere gönderebilir. Sizden alınan bir biyopsi patolojik olarak değerlendirildi ve ne olduğu tam tespit edilemedi. Bu durumda radyolojik korelasyonu yapılarak tespitin tamamlanması sağlanabilir. Örnekler çoğaltılabilir.

radyolojik korelasyonu uygundur ne demek

Radyolojik korelasyonu uygundur demek ilgili hastanın mevcut durumunun radyolojik açıdan da değerlendirilmesi gerektiğini bildiren bir ifadedir. Eğer sizin raporunuzda bu ifade geçiyorsa mutlaka radyolojik görüntüleme yöntemlerinden birine ihtiyaç duyuluyor demektir. Bu noktada hekiminiz ilgili istemleri yaparak sizi görüntülemeye sokacaktır.

Laboratuvar Testleri ile Korelasyon Önerilir Nedir?

Bu durum genelde raporlarda veya sözel söylemlerde &#;klinik laboratuvar korelasyonu önerilir&#; ya da &#;klinik ve lab bulguları ile korelasyonu uygundur&#; şeklinde geçmektedir. Bu tip ifadeler önceki başlıklarda belirttiğim ifadelerden daha sık kullanılır ve anlam olarak da biraz daha farklıdır. Peki laboratuvar testleri dediğimiz testler hangileridir?

  1. Hormon testleri
  2. İdrar testleri
  3. Vitamin testleri
  4. Gaita testleri
  5. Diğer kan testleri şeklinde çoğaltılabilir.

Eğer size verilen raporda laboratuvar testleri ile korelasyonu önerilir ifadesi geçiyorsa bu ilgili hastanın muayenesinin tamamlanabilmesi için bazı kan testlerinin yapılmasına ihtiyaç olduğu anlamı taşımaktadır. Hastanın fizik muayenesi yapılmıştır, bazı kan tahlilleri istenmiştir veya tetkikler yapılmıştır ancak beklenen tanı ya da tedavinin yapılması için yeterli değildir. Hala bazı kan testlerinin yapılmasına ihtiyaç duyuluyorsa işte tam da bu noktada hastanın lab bulguları ile korelasyonu uygundur yazılır.

Özetleyecek olursak rapor kağıtlarında yazan bu kelime grubu hastaya kan tahlili yapılması gerektiğini anlatmaktadır. Kan tahlili sonuçlarına göre yeniden değerlendirme yapılır. Bu değerlendirmeye göre hastanın teşhisinin koyulmasına veya tedavisinin planlanmasına devam edilir.

Klinikopatolojik Korelasyon Önerilir Nedir?

Öncelikle klinik ve patoloji kelimelerinin anlamlarını kavramakta fayda var. Klinik kelimesi ilgili durumun belirtileri, genel durumunu ifade ederken patoloji kelimesi çeşitli tıbbi örneklerin özel teknikler ve cihazlarla incelenmesi ile ilişkili bir durumdur. Dolayısıyla bu iki ifade birleştiğinde patolojik sonucun klinik bulgular eşliğinde değerlendirilmesi anlamı çıkmaktadır.

patoloji ile korelasyonu uygun görülmüştür.

Genellikle biyopsi alınan hastaların patoloji sonuçları geldiği zaman bu ifadeye rastlanılır. Patoloji sonucu ile diğer verilerden bağımsız olarak neticeye varılamadığında klinikopatolojik korelasyona ihtiyaç duyulur. Bu eylem sayesinde patoloji sonucu, hastanın klinik belirtileri beraber değerlendirilecek ve anlamlandırılmaya çalışılacaktır.

Biyopsi sanucu kaç günde çıkar başlıklı yazımı okumak için hemen seafoodplus.info linkini takip ediniz.

Örnek verelim. Dilinizde bir yara çıktı. Yaranın ağrısı dayanılmaz bir hal almaya başladı ve ara sıra şişlik görülüyor. Doktorunuza başvurdunuz ve biyopsi yapılmasına karar verdi. Biyopsi yapıldı ve alınan küçük parça patoloji bölümüne gönderildi. Çıkan raporda parçanın tam olarak neyden kaynaklandığı tespit edilemedi veya birden fazla olasılık arasında kalındı. İşte tam da bu noktada klinikopatolojik korelasyonu uygundur yazar.

Histopatolojik Korelasyon Önerilir Nedir?

Önceki başlıkta da anlattığım gibi histopatolojik korelasyonda aynı anlama gelmektedir. Hemen bir örnek vererek durumu açıklığa kavuşturalım.

Memenizde bir sertlik olduğunu hissettiniz. Aradan zaman geçmesine rağmen bu sertlik geçmedi. Endişelendiniz ve doktorunuza başvurdunuz. Doktorunuz ultrason ile baktı ve tam karar veremedi. Histopatolojik korelasyonu uygundur yazarak ultrason sonucunuzu verdi.

İşte bu durumda hastadan alınan biyopsi üzerinde histopatolojik olarak çalışılır ve o sertliğin önemli olup olmadığı veya kökeni tespit edilebilir.

Sizde raporunuzda yazan ifadenin aynısını ve şikayetlerinizi alt tarafta yer alan yorum bölümüne yazın. Cevap vermekten mutluluk duyacağım. Yorumlarınızı Bekliyorum 🙂

(Bu yazı ilk defa 13 Aralık tarihinde yazılmıştır. Ardından 19 Ekim , 24 Aralık tarihinde güncellenmiştir)

Bu Başlıklar İlginizi Çekebilir:

Kategoriler Radyoloji, Patoloji, Tıbbi Biyokimya, TIP Sözlük

1 D TÜRK RADYOLOJİ DERNEĞİ TÜRK RADYOLOJİ SEMİNERLERİ Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? Ayşenur Oktay ÖĞRENME HEDEFLERİ Trd Sem ; 2: Radyolojik-Patolojik Korelasyon Uyumlu radyolojik-patolojik sonuç Uyumsuz radyolojik-patolojik sonuç Eksik tanı Yüksek Risk Lezyonlar Tanımlama, biyopsi yöntemleri, yaklaşım Yüksek Risk Lezyonlarda MRG Kaynaklar EĞİTİCİ NOKTA Günümüzde görüntülemede saptanan nonpalpabl lezyonların tanısı için pek çok olguda perkütan meme biyopsileri cerrahi biyopsilerin yerini almıştır [1, 2]. Görüntüleme rehberliğinde iğne biyopsilerinin başarısı, biyopsi işlemi kadar biyopsiden sonraki değerlendirmeye bağlıdır. Biyopsi uygulanan merkezlerde, başarılı sonuçların elde edilebilmesi için radyolog ve patologun iyi bir ekip çalışması gereklidir. Patolojik sonuçlar mutlaka görüntüleme bulgularıyla karşılaştırılmalı ve sonuçlarda uyum aranmalıdır. Patoloji sonuçlarının görüntüleme bulgularını yeterli açıklaması beklenmelidir []. İğne biyopsileri kuşkulu lezyonun daha iyi görüldüğü yöntem seçilerek, stereotaktik, ultrasonografi (US) ya da manyetik rezonans görüntüleme (MRG) rehberliğinde, otomatik tabanca ya da vakum destekli cihazla uygulanır. Otomatik tabanca sisteminde, G iğnenin multipl girişi ile her seferinde bir doku örneği alınırken, vakum biyopside G iğne kalınlığı seçenekleri ile tek girişte çok örnek alınabilir. Seçilen biyopsi sistemi, iğne kalınlığı, örnekleme sayısı ve doğru histopatolojik değerlendirme iğne biyopsilerinin duyarlılığını belirler [6]. Radyolojik-Patolojik Korelasyon Uyumlu radyolojik-patolojik sonuç: Radyolojik olarak malign düşünülen ya da maligniteden kuşkulanılan olgularda biyopside malign histoloji elde edilirse radyoloji-patoloji sonuçları uyumludur. Bu olgularda hastalığın yaygınlığına göre uygun tedavi planlamasına gidilir. Radyolojik olarak daha yüksek olasılıkla benign düşünülen lezyonlarda [Breast Imaging Reporting and Data System (BI-RADS) 3 ya da 4a], biyopside benign sonuç gelirse yine uyumlu sonuçtan söz edilir. Uyumlu benign lezyonlarda çoğu araştırıcı tarafından 6 ay ve sonrasında yıllık takip önerilmektedir. Bu olgularda, biyopsinin beklenen yalancı negatif oranları %2 nin altındadır. Uyumsuz radyolojik-patolojik sonuç: İğne biyopsilerinde karşılaşılabilecek en önemli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye Ayşenur Oktay [email protected] Türk Radyoloji Derneği. doi: /trs Tüm hakları saklıdır. seafoodplus.info

2 Oktay A. sorunlardan birisi, malignitenin atlanması (yalancı negatif) yani radyoloji-patoloji uyumsuzluğudur. Bunlar görüntülemede malign düşünülen, fakat iğne biyopsisinde benign histolojik sonuç gelen lezyonlardır. 14G iğnelerle yapılan US rehberliğindeki kor biyopsilerde, görüntüleme bulguları ve patolojinin uyumsuzluk oranları %,7 arasındadır. Sauer ve ark. [7] olguluk serilerinde %3 uyumsuzluk oranı bildirmişler ve bu olgularda yapılan tekrar biyopside %27,6 oranında kanser saptamışlardır. Liberman ve ark. [8], olguluk çalışmalarında ise radyoloji ile patoloji arasında uyumsuzluk oranı %3,3, tekrarlanan biyopside kanser saptama yüzdesi ise %10,5 dir. Schuller ve ark. [9] olguluk bir serisinde, US eşliğinde kor biyopsi ile patoloji ya da takip sonuçları arasındaki uyum %95,6 bulunmuştur. Stereotaktik vakum biyopsilerde yalancı negatif sonuçlar, iğne kalınlığı ve spesmen grafilerinde kalsifikasyon varlığı ile ilişkili bulunmuştur. Jackman ve ark. [10] olguluk serisinde, 11G iğne ile yapılan biyopsilerde yanlış negatif sonuçlar %0,45 iken, 14G iğne kullanıldığında bu oran %4,4 dür. Spesmen grafilerinde kalsifikasyon gösterildiğinde de doğruluk oranı artmaktadır [2]. Literatürde iğne işaretleme ile eksizyonel biyopsilerde bildirilen yanlış negatiflik oranının %2 olduğu dikkate alınırsa, vakum biyopsideki bu sonuçlar kabul edilebilir düzeydedir. Eksik tanı: İğne biyopsisi yapılan olgularda karşılaşılabilecek diğer bir sorun eksik tanıdır ( underestimation ). Duktal karsinoma in situ (DKİS), atipik duktal hiperplazi (ADH), lobüler neoplazi (LN) gibi bazı yüksek risk lezyonlarda, lezyonu olduğundan düşük histolojik derecede saptama olasılığı vardır. Bu nedenle, bu grup patolojide iğne biyopsilerinde lezyonun yeterli örneklenmediği ve karsinomun ya da invaziv komponentin tanınmamış olabileceği düşünülmelidir. Kalsifikasyon için yapılan biyopsilerde, spesmende kalsifikasyon görülse bile yalancı negatif sonuç görülebilir. Tümör benign kalsifikasyonun yanında olabilir ya da lezyon heterojenitesi nedeniyle örneklenmemiş olabilir. İğne biyopsisinde yüksek riskli bir lezyon saptandığında, eşlik edebilecek malign lezyonu atlamamak için cerrahi eksizyon mu yapılmalıdır, yoksa benign lezyon ve gereksiz cerrahiden kaçınmak için takip mi yapılmalıdır? Bu soruyu yanıtlamak meme radyoloğunun en önemli sorumluluklarından birisidir []. Eksik tanı, bir diğer deyişle malignitenin olduğundan daha düşük derecede saptanması olup, patolojik değerlendirmedeki güçlükler nedeniyle tanısal hatadan kaynaklanabilir. Bunun sebebi fragmante materyal ya da az doku örneklenmesi olabilir. Diğer bir neden ise, biyopsinin lezyon periferinden alınmasına bağlı örnekleme hatası olabilir. On yıl öncesine kadar, iğne biyopsilerinde yüksek risk lezyon tanısı alan olguların tümünde yaklaşım olarak eksizyonel biyopsi önerilirdi. Ancak yakın tarihli kaynaklarda, en azından olguların bir grubunda yakın takip yapılabileceği bildirilmektedir. İğne biyopsisinde ADH tanısında eksizyonel biyopsi gerekliliği konusunda geniş bir fikir birliği söz konusudur (Resim 1a, b). Ancak diğer sınır lezyonlarda yaklaşım tartışmalıdır. Bu konuda cerrahlar ve radyologlar arasında tam bir görüş birliği bulunmamaktadır [11, 16, 17]. Yüksek Risk Lezyonlar İnsan meme kanserinde, hipotez olarak sellüler atipi ile beraber ya da olmaksızın hiperplastik benign meme lezyonlarından (atipik duktal hiperplazi, atipik lobüler hiperplazi ve duktal epitel hiperplazi) başlayarak karsinoma in situ (duktal ve lobüler) ve sonunda invaziv karsinom evrelerine lineer progresyon olduğu kabul edilmektedir. Atipik duktal hiperplazi proliferatif meme hastalığı spektrumunun ortasında yer alırken, bir ucunda duktal hiperplazi, diğer ucunda da DKİS yer alır. Epidemiyolojik çalışmalarda, orta ya da florid tip duktal hiperplazide meme kanseri için genel popülasyona göre hafif derecede artmış rölatif risk (1, kat) söz konusudur. Atipik duktal hiperplazide rölatif risk kat oranındadır, ailede meme kanseri öyküsü olanlarda bu risk iki katına çıkmaktadır. Lobüler neoplazide ise rölatif risk kat artar []. Bu EĞİTİCİ NOKTA

3 Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? a b Resim 1. a, b. Vakum biyopside eksik tanı. (a) Memenin ön segmentinde duktus trasesini takip eden polimorf, BI-RADS 5 kategoride değerlendirilen mikrokalsifikasyonlar izleniyor. (b) 9G vakum biyopsi ile kalsifikasyonların yeterli örneklendiği görülüyor. Vakum biyopsi sonucu: Atipik duktal hiperplazi. Eksizyonel biyopsi sonucu: İnvaziv duktal karsinom. EĞİTİCİ NOKTA nedenle bu grup patolojiler premalign lezyonlar olarak adlandırılmaktadır. Yüksek risk lezyonlar, benign ve malign lezyonlar arasındaki gri zon lezyonlar olarak düşünülebilir. Bu lezyonlar için kullanılan diğer tanımlamalar; premalign lezyonlar, malignite için potansiyel lezyonlar, sınır lezyonlar ya da B3 lezyonlardır. Bu grup patolojiler şunlardır [22]: Duktal proliferatif lezyonlar Atipik duktal hiperplazi Kolumnar hücreli lezyonlar Lobüler proliferatif lezyonlar Lobüler neoplazi, atipik lobüler hiperplazi (ALH), lobüler karsinoma in situ (LKİS) Radyal sklerozan lezyonlar (radyal skar, kompleks sklerozan lezyon) Papiller lezyonlar Sellüler fibroepitelyal tümör ve mukosel benzeri lezyonlar Bu grup içinde kanser potansiyeli daha yüksek olan lezyonlar; ADH ve lobüler neoplazidir. Diğerleri kanser potansiyeli göreceli düşük lezyonlardır. Bu lezyonlar malign ya da benign meme biyopsilerinde rastlantısal ortaya çıkan bir tanı olabilir ya da mamografide saptanan lezyonlar için yapılan işaretlemede / iğne biyopsilerinde saptanabilir. Yüksek risk lezyonların gerçek insidansı bilinmemektedir, ancak kor biyopsilerde % oranında saptanmaktadır. Bu lezyonların hangi oranda kansere progresyon gösterdiği de bilinmemektedir. Atipik duktal hiperplazi (ADH): Atipik duktal hiperplazi invaziv kanser için artmış risk göstergesi olması yanında direkt prekürsör bir lezyondur. Atipik intraduktal epitel proliferasyonunu tanımlar ve düşük dereceli DKİS e benzer. Bazı olgularda patolojik olarak ADH/ DKİS ayırımı güç olabilir. Atipik duktal hiperplazi başka benign ya da malign patolojilere eşlik edebilir. Bazı lezyonlar da ADH, DKİS ve/veya invaziv duktal karsinomu birlikte içerir. Atipik duktal hiperplazide görüntüleme nonspesifiktir, en sık mamografide saptanan mikrokalsifikasyonlar (MK) için yapılan biyopsilerde bu tanı alınmaktadır. Daha az oranda kitle, yapısal distorsiyon ya da asimetrik dansite de görülebilir (Resim 2a, b). Karakteristik US bulguları tanımlanmamıştır. Atipik duktal hiperplazinin eşlik ettiği patolojilere ait değişiklikler görülebilir. Görüntülemede temel

4 Oktay A. a b Resim 2. a, b. Eksizyonel biyopsi ile atipik duktal hiperplazi tanısı alan olgular. Mamografik görüntülerde (a) Yapısal distorsiyon ve eşlik eden kalsifikasyonlar, (b) Asimetrik nodüler dansite (oklar) izleniyor. yaklaşım olarak, kuşkulu bir bulgu varlığında tanı için biyopsi gerekir [23]. İğne biyopsilerinde örnekleme ADH komponentinden yapıldığında eksik tanı ile karşılaşılabilir [24, 25]. Atipik duktal hiperplazi saptanan olguların yaklaşık % sinde komşu meme dokusunda invaziv kanser görülme şansı vardır. İğne biyopsisinde ADH tanısı alan, ancak cerrahi eksizyonda kanser saptanan eksik tanı (underestimation) olgularının sıklığı 11G ve 14G iğne boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Yapılan çalışmalarda 14G iğne ile %, 11G iğne ile % arasında değişen oranlarda kanserin eksik tanı aldığı bildirilmiştir. Atlanan bu kanserlerin yaklaşık üçte ikisi DKİS histolojisindedir []. Atipik duktal hiperplazi eksizyonel biyopside saptandığında düzenli mamografi ve klinik takip önerilir. Ancak kor biyopsilerde ADH saptanan olgularda, eksizyonel biyopsiye gidilmesi bugün için kabul edilen bir yaklaşımdır [29]. İğne biyopsilerinde tanı alan ADH olgularının en azından bir kısmının cerrahi biyopsiye gitmeden izlenebilirliği ile ilgili yakın tarihli araştırmalar mevcuttur []. Atipik duktal hiperplazi üç ya da daha az terminal duktal lobüler ünite sınırlı olduğunda ve mamografideki tüm kalsifikasyonlar çıkarıldığında, eksizyonda daha yüksek derecede lezyon saptama olasılığı çok düşüktür [33, 34]. 11G iğne biyopsisi ile ADH tanısı almış olguyu içeren retrospektif bir çalışmada, 6 mm den küçük tümüyle çıkarılan hiçbir lezyonda eksik tanı saptanmamıştır. Ancak tam çıkarılmamış ya da çapı 6 mm den büyük lezyonlarda %38 e ulaşan oranda lezyonun histolojik derecesinin yükseldiği gösterilmiştir [35]. Kor biyopsilerde elde olunan ADH tanısında, eksizyonun hangi olgularda dışlanabileceği ile ilgili çalışmalar retrospektif çalışmalardır. Bu olgularda düşük malignite olasılığını belirlemek için prospektif çalışmalara gerek vardır [6]. Lobüler neoplazi: Lobüler neoplazi, ALH den LKİS e kadar uzanan proliferatif değişiklikleri kollektif olarak tanımlayan bir terimdir. Bu patolojiler birbirinin devamı olan hastalık spektrumudur. Terminal duktal lobüler ünitede gelişir, asinüs ve terminal duktuslarda bir miktar dilatasyona yol açar. Lobüler karsinoma in situ nun santral nekrozlu ve pleomorfik varyantları tanımlanmıştır. Pleomorfik LKİS subtipinin daha agresif seyirli olduğu bildirilmektedir [11]. Lobüler neoplazinin meme kanseri için artmış risk göstergesi olduğu, direkt prekürsör lezyon olmadığı kabul edilmektedir. Gelişen kanserler her iki memenin herhangi bir yerinde gelişebilir. Ancak çoğunun ipsilateral memede ortaya çıktığını ve bu nedenle direkt prekürsör lezyon olabileceği görüşünü savunanlar da vardır [20, 21]. Tedavi yaklaşımı günümüzde halen tartışmalıdır. Düzenli takip önerisi yanı sıra bilateral mastektomi ya da tamoksifen tedavisi diğer yaklaşımlardır. Lobüler neoplazide karakteristik mamografi veya US bulguları yoktur. Genellikle başka nedenle yapılan biyopsilerde insidental olarak

5 Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? Resim 3. Mamografide grup oluşturmuş, komedokarsinomda gördüğümüz tipte mikrokalsifikasyonlar izleniyor. Eksizyonel biyopsi sonucu: Lobüler karsinoma insitu. yakalanır [36, 37]. Lobüler neoplazideki mamografide en sık karşımıza çıkan bulgu kalsifikasyonlardır, bazı olgularda kalsifikasyon lezyonla ilişkilidir. Bunlar genellikle pleomorfik nekrotik form LKİS lezyonlarıdır, bazı olgularda komedokarsinom kalsifikasyonlarını taklit edebilir (Resim 3) [38]. Lobüler neoplazide iğne biyopsisi ile gerçek lezyon saptanamayabilir, % eşlik eden kanser bildirilmektedir. Bu nedenle kor biyopsilerde LN tanısı alan olgularda, yaklaşım ve tedavi önerisi tartışmalıdır. Bu konuda iki farklı görüş mevcuttur. Bunlardan birincisi, LN nin bir risk göstergesi olduğu, riskin her iki meme için geçerli olması nedeniyle cerrahi eksizyon gerekmediği yönündedir. İkinci görüş ise LN de radyoloji-patoloji uyumuna bakılmaksızın cerrahi eksizyon gerektiği şeklindedir (Resim 4a, b). Brem ve ark. [39] 14 merkezden kor biyopsi sonucunu değerlendirdikleri geniş seri çalışmalarında, (%0,9) olguda ALH ya da LKİS tanıları saptamışlardır. Bu olgularda radyoloji / patoloji uyumu olan ve olmayanlarda sırasıyla %17 ve %28 underestimation oranları bildirilmiştir, bu nedenle araştırıcılar uyuma bakılmaksızın cerrahi eksizyon önermektedir. Medline taraması ile kor biyopside LN tanısı alan olguda malignite insidansını araştıran bir derlemede ise, cerrahi eksizyonla %27 oranında malignite saptandığı bildirilmektedir [40]. Bu sonuçlara göre iğne biyopsisinde LN tanısı alan tüm olgularda cerrahi eksizyon düşünülmelidir. Londero ve ark. [41] underestimation oranlarının LKİS, US rehberliğindeki biyopsiler ve büyük kuşkulu lezyonlarda daha sık olduğunu, ancak LN tanısı olan her olguda cerrahi eksizyonun gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Buna karşın bazı araştırıcılar iğne biyopsisinde LN tanısında riskin difüz ve bilateral olduğunu, bu nedenle dikkatli radyoloji-patoloji değerlendirmesinden sonra uyumlu olgularda re-eksizyona gerek olmadığını ve takip yapılabileceğini ileri sürmektedirler []. Bu araştırıcılar klasik LN tanısı dışında pleomorfik varyant, komedo nekroz ya da DKİS ile birlikte olan lezyonlarda eksizyon önermektedir. Papillom: Papiller meme lezyonları, epitelle sarılı santral fibrovasküler yapı ile karakterize intraduktal proliferatif lezyonlardır. Farklı klinik ve radyolojik bulgularla ortaya çıkabilen benign, atipik ve malign olarak geniş spektrum lezyonları içerir. Papillomlar soliter santral papillom, multipl papillomatozis ve juvenil papillomatozis formlarında görülebilir. Mamografide papillomlar kalsifikasyon grubu veya kitle şeklinde ortaya çıkabilir. Ultrasonografide intraduktal solid nodül karakteristiktir. Ancak papiller lezyonlarda benign ve malign ayırımında güvenilir radyografik özellikler yoktur (Resim 5) [45]. Papillomada atipi varlığında artmış meme kanseri riski söz konusudur. Santral lezyonlarda akıntı yakınması olabilir, periferik multipl papillomlar genellikle asemptomatiktir. Kalın iğne biyopsilerinin artması ile birlikte papiller meme lezyonlarının görülme sıklığı son 10 yılda artmıştır [46]. Papiller meme lezyonlarında iğne biyopsileri sonrasında yaklaşım tartışmalıdır. Atipik papiller lezyonlarda ve multipl papillomlarda eşlik eden DKİS ya da invaziv kanser riski yüksek olduğu için cerrahi eksizyon önerisinde konsensus mevcuttur [47, 48]. Ancak atipi ol-

6 Oktay A. a b Resim 4. a, b. (a) Mamografide iki ayrı grup oluşturmuş BI-RADS 4 kategoride değerlendirilen mikrokalsifikasyonlar izleniyor. (b) Daha büyük gruba yapılan vakum biyopside kalsifikasyonların örneklendiği görülüyor. Biyopsi sonucu: Lobüler karsinoma insitu. Eksizyonel biyopsi sonucu: 8 mm invaziv lobüler karsinom. (Patolojik değerlendirmede invaziv tümörün kasifikasyon komşuluğunda lokalize olduğu rapor edildi) maksızın benign papillom tanısı elde edilirse, açık biyopsinin rutin yapılması yönünde öneri tartışmalıdır. Cerrahi eksizyonda daha yüksek derecede lezyon (ADH, DKİS ya da invaziv kanser) saptama oranı farklı çalışmalarda % arasında bildirilmektedir. Rizzo ve ark. [46] olguluk serilerinde, eksizyon sonrası %17,9 ADH, %8,1 DKİS ve %0,9 invaziv duktal karsinom saptamışlardır. Bu nedenle bazı araştırıcılar tüm papiller lezyonlarda eksizyon önermektedir [49]. Diğer taraftan kor biyopside benign papillom tanısı gelen olgularda, görüntüleme bulgularıyla uyumlu ise eksizyon yerine takip öneren çalışmalar mevcuttur [11, 50]. Biyopside kullanılan yöntem (iğne-tabanca sistemi ile kalın iğne biyopsisi ya da vakum biyopsi) ve iğne kalınlığı da önemlidir. Kalın iğne biyopsisi ile alınan örnekleme miktarı ve elde edilen doku volümü arttıkça biyopsinin doğruluk oranının arttığı gösterilmiştir. G biyopsi ile papillom tanısı konan ve Resim 5. US bakıda oval, düzgün konturlu, lateral konturu çok keskin tanımlanamayan nonspesifik solid nodül. BI-RADS 4A kategoride değerlendirilen nodüle 14G tru-cut biyopsi yapıldı. Sonuç: Atipik papillom. Eksizyon yapılan nodülde daha yüksek derecede patolojik sonuç saptanmadı. radyoloji-patoloji uyumlu olgularda tanı yeterli olabilmektedir. Zogfaros ve ark. [51] çalışmalarında 11G iğne ile minimum 24 örnek alındığında, kontrollerde hiçbir olguda malignite saptanmadığı bildirilmişlerdir. Carder ve

7 Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? ark. [52] 11G ve 8G iğnelerle yapılan vakum biyopsilerle cerrahi biyopsileri karşılaştırmışlar, vakum biyopsisi ile benign tanısı alan hiçbir olguda cerrahide atipi veya malignite saptanmadığını bildirmişlerdir. Diğer yüksek risk lezyonlarda olduğu gibi papiller lezyonlarda da radyolojik-patolojik korelasyon önemlidir. Kalın iğne ile yeterli örnekleme yapılan, radyoloji ile uyumlu olan ve atipi saptanmayan olgularda radyolojik takip yapılabilir [53]. Radyal skar (radyal sklerozan lezyon): Radyal skar ve kompleks sklerozan lezyon, patolojik olarak santral elastotik stromal alan içeren stellat lezyonu tanımlar. Radyal skar 1 cm ve altındaki lezyonlarda, kompleks sklerozan lezyon ise 1 cm den büyük lezyonlar için kullanılır. Bu lezyonlar aslında benigndir, ancak ADH, DKİS, LKİS ya da invaziv karsinomla beraber olabileceği için artmış risk göstergesi kabul edilir [54]. Çoğu radyal skarlar nonpalpabldır ve mamografik taramalarda saptanırlar. Mamografide bulgular spiküler lezyon ve yapısal distorsiyon şeklindedir. Genellikle uzun spiküller ve santral radyolüsensi ile birliktedir (Resim 6). Mikrokalsifikasyon eşlik edebilir. Ancak bu bulgular nonspesifiktir ve benign-malign grupta başka patolojilerde de görülebilir. Görüntüleme ile radyal skar ve karsinomu ayırt etmek mümkün değildir, biyopsi gerekir. Radyal skar düşünülen olgularda önceleri genel yaklaşım olarak eksizyonel biyopsi önerilirken, günümüzde kalın iğne biyopsi uygulamalarının artması ile birlikte bu lezyonlar için en uygun biyopsi yöntemi tartışılır hale gelmiştir. Radyal skarda eksizyon sonrası karsinom bulunma oranı % arasında farklı oranlarda bildirilmektedir. Kalın iğne biyopsisi ile radyal skar tanısı alan olgularda cerrahi biyopsi ile malignite saptanma oranları da çok değişkendir. Bir grup araştırıcı kalın iğne tanısından sonra cerrahi biyopsinin gereksiz olduğunu, radyolojik kontrollerin yeterli olacağını bildirirken, bazı araştırmacılar ise yanlış negatif sonuçlar nedeniyle cerrahi biyopsi yapılmasını önermektedirler []. Resim 6. Mamografik taramada saptanan santrali radyolüsent görünümde, uzun spikülasyonları olan yapısal distorsiyon alanı. Eksizyon sonucu: Radyal skar. İğne biyopsisinde kullanılan iğne kalınlığı ve örnekleme sayısı önemlidir. On dört G kor biyopsi ile radyal skar ve tübüler karsinom gibi diğer patolojileri ayırt etmek güç olabilir. 11G ya da daha kalın iğnelerle yapılan vakum biyopsi tercih edilen yöntemdir. Becker ve ark. [59] 14G iğne ile kor biyopsi ve 11G vakum biyopsi ile örnekledikleri radyal skar olgularında, kor biyopside %5 malignite saptarken, vakum biyopsi ile örneklenen olguların hiçbirinde cerrahi biyopside malignite tanısı saptamamışlardır. Benzer çalışmaların vardıkları ortak sonuç, eğer kalın iğne ile en az 5 örnekleme yapılır ise, lezyon santrali ve periferindeki radyal uzanımlı duktal elemanlar örneklenerek radyal skar tanısı konursa cerrahi biyopsiye gerek olmayabileceğidir [11]. Yassı epitel atipisi: Mamografinin tarama amaçlı kullanımı ile daha sık karşılaşılan tanılardan birisi kolumnar hücre lezyonlarıdır. Bu lezyonlar histolojik olarak genişlemiş terminal duktal lobüler ünitler ve kolumnar epi-

8 Oktay A. a b c Resim 7. a-c. (a) Taramada dış kadranda mikrokalsifikasyonlar (oklar) saptanan olguda, (b) 9G vakum biyopsi ile alınan dokunun spesmen grafisinde kalsifikasyonların yeterli örneklendiği görülüyor. Vakum biyopsi sonucu: Benign kolumnar hücre değişikliği, (c) 2 yıl sonraki takipte aynı memede yaygın kalsifikasyonların geliştiği görülüyor. (Olgu ara dönem takiplerine aynı merkeze gelmemiştir.) Patoloji: DKİS ve glikojenden zengin invaziv duktal karsinom. Yorum: Kalın iğne biyopsisinde benign histoloji gelen ve radyoloji- patoloji uyumlu olduğu düşünülen olgularda yakın takip önemlidir. telle örtülü dilate asinüsler ile karakterizedir. Kolumnar hücre değişikliği en sık MK lar için yapılan biyopsilerde karşımıza çıkmaktadır. Spesifik mamografik ya da sonografik bir bulgusu yoktur. Kolumnar hücre değişikliğinde atipinin varlığı önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) atipili kolumnar hücre hiperplazisini yassı epitel atipisi (FEA) olarak adlandırmaktadır. Atipi varlığında ADH, DKİS ya da tübüler karsinom ile beraber olabilir veya malignite için prekürsör olabilir [11, 60]. İğne biyopsilerinde atipi olmaksızın kolumnar hücre değişikliği saptandığında ve radyoloji-patoloji uyumlu olduğu durumda genellikle ek bir girişim gerekmez. Kolumnar hücre lezyonlarında malignitenin atlanma olasılığı çok düşüktür. Seo ve ark. [61] olguluk serilerinde malignite atlama oranını %1,4 bulmuşlardır. Ancak atipi varlığında takip ya da ek cerrahi biyopsi önerisi tartışmalıdır. Cerrahi biyopside malignite saptanma oranları farklı çalışmalarda %0 ile %21 arasında bildirilmektedir [11]. Özellikle kalın iğne vakum ile tüm lezyon geniş çıkarılırsa lezyon kalma olasılığı düşüktür. Bu nedenle vakum biyopsi yapılan ve kalsifikasyonların büyük oranda örneklendiği olgularda cerrahi eksizyon yapılmaksızın takip düşünülebilir [6]. Buna karşın bazı araştırıcılar, saptanan tüm yassı epitel atipisinde cerrahi biyopsiyi önermektedir (Resim 7a-c) [62, 63]. Yüksek Risk Lezyonlarda MRG Yüksek risk meme lezyonlarında eşlik eden olası bir malignitenin gösterilmesinde MRG nin etkinliği araştırılmaktadır. Linda ve ark. [64] MRG ile lezyonları kuşkulu ve kuşkulu olmayan olarak kategorize ettikleri 79 olguluk çalışmalarında, kuşkulu olmadığını düşündükleri lezyonların hiçbirinde cerrahide malignite saptamamışlardır. Londero ve ark. [65] olguluk çalışmalarında ise, MRG de kontrast tutan yüksek risk lezyonların %18 inde malignite saptarken, kontrast tutmayan lezyonlarda bu oranı %3 bulmuşlardır. Manyetik rezonans görüntüleme, bilinen meme kanserinde ve meme kanseri için yüksek riskli olguların yanı sıra diğer spesifik durumlarda giderek artan sıklıkta kullanılmaktadır. Yalnızca MRG de saptanan lezyonların tanısında MR rehberliğinde biyopsiler güvenilir ve doğru sonuçlar vermektedir. Manyetik rezonans rehberliğinde yapılan biyopsilerde yüksek risk lezyon tanısı saptandığında standart bir yaklaşım tanımlanmamıştır. Manyetik rezonans gö-

9 Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? a b EĞİTİCİ NOKTA Resim 8. a, b. MRG de kitlesel özellikte olmayan kontrast tutan lezyonlar, (a) US ile iğne biyopside ADH gelen olgu, eksizyonel biyopsi tanısı: DKİS, (b) Sağ memede kontrast tutan lezyonun eksizyonel biyopsi tanısı: ADH, papillom ve kolumnar hücre değişikliği. rüntülemede yüksek risk lezyonların spesifik morfolojik ve kinetik özellikleri yoktur, hangi lezyonun malignite potansiyeli olduğu da görüntülerle saptanamaz (Resim 8 a, b). Bu nedenle MR biyopside tanı alan yüksek risk lezyonlarda genellikle öneri cerrahi eksizyon şeklindedir [66]. Bu konuda daha fazla bilgi elde etmek için hiç kuşkusuz daha geniş ve güçlü çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuç Memenin yüksek risk lezyonları, günlük pratiğimiz içinde iğne biyopsilerinde karşılaşabileceğimiz lezyonlardır. Bu lezyonlara eşlik edebilecek malignite olasılığı nedeniyle, iğne biyopsilerinden sonraki yaklaşım tartışmalıdır ve standart tek bir öneri bulunmamaktadır. Atipik duktal hiperplazide cerrahi biyopsi önerisi geniş kabul görmüş olmasına karşın, diğer lezyonlarda multidisipliner yaklaşımla olgu bazında değerlendirme yapılmalıdır. Örneklemenin yeterliliği (iğne kalınlığı, örnekleme sayısı, doğru hedef), lezyon boyutu, radyoloji-patoloji uyumu, diğer risk faktörleri vb. özellikler dikkate alınarak eksizyon ya da takip kararı verilmelidir. Kaynaklar [1]. Silverstein MJ, Recht A, Lagios MD, et al. Special report: consensus conference III. Image-detected breast cancer: state-of-the-art diagnosis and treatment. J Am Coll Surg ; [2]. Jackman RJ, Marzoni FA Jr, Rosenberg J. False-negative diagnoses at stereotactic vacuum-assisted needle breast biopsy: long-term follow-up of 1, lesions and review of the literature. AJR Am J Roentgenol ; [3]. Hoyt AC, Bassett LW. After the imaging-guided needle biopsy. ed Feig SA. Syllabus RSNA, Breast Imaging, ; [4]. Parikh J, Tickman R. Image-guided tissue sampling: where radiology meets pathology. Breast J ; [5]. Youk JH, Kim EK, Kim MJ, Ko KH, Kwak JY, Son EJ, et al. Concordant or discordant? Imaging-pathology correlation in a sonography-guided core needle biopsy of a breast lesion. Korean J Radiol ; [6]. Krishnamurthy S, Bevers T, Kuerer H, Yang WT. Multidisciplinary considerations in the management of high-risk breast lesions. AJR Am J Roentgenol ; [7]. Sauer G, Deissler H, Strunz K, Helms G, Remmel E, Koretz K, et al. Ultrasound-guided large-core needle biopsies of breast lesions: analysis of cases to determine the number of samples for reliable tumour classification. Br J Cancer ; [8]. Liberman L, Drotman M, Morris EA, LaTrenta LR, Abramson AF, Zakowski MF, et al. Imaging-histologic discordance at percutaneous breast biopsy. Cancer ; [9]. Schueller G, Jaromi S, Ponhold L, Fuchsjaeger M, Memarsadeghi M, Rudas M, et al. US-guided gauge core needle breast biopsy: results of a validation study in cases. Radiology ; [10]. Jackman RJ, Marzoni FA Jr. Needle-localized breast biopsy: why do we fail? Radiology ; [11]. Georgian-Smith D, Lawton TJ. Controversies on the management of high-risk lesions at core biopsy from a radiology/pathology perspective. Radiol Clin North Am ; [12]. The American Society of Breast Surgeons. Performance and practice guidelines for stereotactic breast procedures. Revised April Available from:

10 Oktay A. [13]. American College of Radiology. Practice guidelines for the performance of stereotactically guided breast interventional procedures. Revised Available from: aspx. Accessed [14]. Landercasper J, Linebarger J. Contemporary breast imaging and concordance assessment: a surgical perspective. Surg Clin North Am ; [15]. Jacobs TW, Connolly JL, Schnitt SJ. Nonmalignant lesions in breast core needle biopsies: to excise or not to excise? Am J Surg Pathol ; [16]. Berg W. Image-guided breast biopsy and management of high-risk lesions. Radiol Clin North Am ; [17]. Javitt MC. Diagnosis and management of high-risk breast lesions: Aristotle s dilemma. Am J Roentgenol AJR ; [18]. Dupont WD, Page DL. Risk factors for breast cancer in women with proliferative breast disease. N Eng J Med ; [19]. Shaaban AM, Sloane JP, West CR, Moore FR, Jarvis C, Williams EM, et al. Histopathologic types of benign breast lesions and the risk of breast cancer: case control study. Am J Surg Pathol ; [20]. Page DL. Atypical hyperplasia, narrowly and broadly defined. Hum Pathol ; [21]. Ottesen GL, Graversen HP, Blichert-Toft M, Zedeler K, Andersen JA. Lobular carcinoma in situ of the female breast. Short-term results of a prospective nationwide study. The Danish Breast Cancer Cooperative Group. Am J Surg Pathol ; [22]. The American Society of Breast Surgeons. Position statement on concordance assessment of image-guided breast biopsies and management of borderline or high-risk lesions. Available from: seafoodplus.info Approved 8/15/11 [23]. American College of Radiology breast imaging reporting and data system, breast imaging atlas. Reston (VA): American College of Radiology, [24]. Liberman L. Clinical management issues in percutaneous core breast biopsy. Radiol Clin North Am ; [25]. Liberman L. Percutaneous image-guided core breast biopsy. Radiol Clin North Am ; [26]. Eby PR, Ochsner JE, DeMartini WB, Allison KH, Peacock S, Lehman CD. Frequency and upgrade rates of atypical ductal hyperplasia diagnosed at stereotactic vacuum-assisted breast biopsy: 9-versus gauge. AJR Am J Roentgenol ; [27]. Houssami N, Ciatto S, Ellis I, Ambrogetti D, et al. Underestimation of malignancy of breast core-needle biopsy: concepts and precise overall and category-specific estimates. Cancer ; [28]. Darling ML, Smith DN, Lester SC, Kaelin C, Selland DL, Denison CM, et al. Atypical ductal hyperplasia and ductal carcinoma in situ as revealed by large-core needle breast biopsy: results of surgical excision. AJR Am J Roentgenol ; [29]. Dominici L, Liao GS, Brock J, Iglehart JD, Lotfi P, Meyer J, et al. Large needle core biopsy of atypical ductal hyperplasia: results of surgical excision. Breast J ; [30]. Polat AK, Kanbour-Shakir A, Andacoglu O, Polat AV, Johnson R, Bonaventura M, et al. Atypical hyperplasia on core biopsy: is further surgery needed? Am J Med Sci ; [31]. Bendifallah S, Defert S, Chabbert-Buffet N, Maurin N, Chopier J, Antoine M, et al. Scoring to predict the possibility of upgrades to malignancy in atypical ductal hyperplasia diagnosed by an gauge vacuum-assisted biopsy device: an external validation study. Eur J Cancer ; [32]. McGhan LJ, Pockaj BA, Wasif N, Giurescu ME, McCullough AE, Gray RJ. Atypical ductal hyperplasia on core biopsy: an automatic trigger for excisional biopsy? Ann Surg Oncol ; [33]. Wagoner MJ, Laronga C, Acs G. Extent and histologic pattern of atypical ductal hyperplasia present on core needle biopsy specimens of the breast can predict ductal carcinoma in situ in subsequent excision. Am J Clin Pathol ; [34]. Nguyen CV, Albarracin CT, Whitman GJ, Lopez A, Sneige N. Atypical ductal hyperplasia in directional vacuum-assisted biopsy of breast microcalcifications: considerations for surgical excision. Ann Surg Oncol ; [35]. Forgeard C, Benchaib M, Guerin N, Thiesse P, Mignotte H, Faure C, et al. Is surgical biopsy mandatory in case of atypical ductal hyperplasia on gauge core needle biopsy? A retrospective study of patients. Am J Surg ; [36]. Philpotts LE, Shaheen NA, Jain KS, Carter D, Lee CH. Uncommon high-risk lesions of the breast diagnosed at stereotactic core-needle biopsy: clinical importance. Radiology ; [37]. Rosen PP. Lobular carcinoma in situ and atypical lobular hyperplasia. In: Rosen PP, editor. Rosen s breast pathology. Philadelphia: Lippincott-Raven; p [38]. Georgian-Smith D, Lawton TJ. Calcifications of lobular carcinoma in situ of the breast: radiologic and pathologic correlation. AJR Am J Roentgenol ; [39]. Brem RF, Lechner MC, Jackman RJ, Rapelyea JA, Evans WP, Philpotts LE, et al. Lobular neoplasia at percutaneous breast biopsy: variables associated with carcinoma at surgical excision. AJR Am J Roentgenol ; [40]. Hussain M, Cunnick GH. Management of lobular carcinoma in-situ and atypical lobular hyperplasia of the breast - a review. Eur J Surg Oncol ; [41]. Londero V, Zuiani C, Linda A, Vianello E, Furlan A, Bazzocchi M. Lobular neoplasia: core needle breast

11 Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? biopsy underestimation of malignancy in relation to radiologic and pathologic features. Breast ; [42]. Hwang H, Barke LD, Mendelson EB, Susnik B. Atypical lobular hyperplasia and classic lobular carcinoma in situ in core biopsy specimens: routine excision is not necessary. Mod Pathol ; [43]. Mulheron B, Gray RJ, Pockaj BA, Apsey H, et al. Is excisional biopsy indicated for patients with lobular neoplasia diagnosed on percutaneous core needle biopsy of the breast? Am J Surg ; [44]. Sohn VY, Arthurs ZM, Kim FS, Brown TA. Lobular neoplasia: is surgical excision warranted? Am Surg ; [45]. Eiada R, Chong J, Kulkarni S, Goldberg F, Muradali D. Papillary lesions of the breast: MRI, ultrasound, and mammographic appearances. AJR Am J Roentgenol ; [46]. Rizzo M, Linebarger J, Lowe MC, Pan L, Gabram SG, Vasquez L, et al. Management of papillary breast lesions diagnosed on core-needle biopsy: clinical pathologic and radiologic analysis of cases with surgical follow-up. J Am Coll Surg ; [47]. Collins LC, Schnitt SJ. Papillary lesions of the breast: selected diagnostic and management issues. Histopathology ; [48]. Kil WH, Cho EY, Kim JH, Nam SJ, Yang JH. Is surgical excision necessary in benign papillary lesions initially diagnosed at core biopsy? Breast ; [49]. Jaffer S, Nagi C, Bleiweiss IJ. Excision is indicated for intraductal papilloma of the breast diagnosed on core needle biopsy. Cancer ; [50]. Renshaw AA, Derhagopian RP, Tizol-Blanco DM, Gould EW. Papillomas and atypical papillomas in breast core needle biopsy specimens: risk of carcinoma in subsequent excision. Am J Clin Pathol ; [51]. Zografos GC, Zagouri F, Sergentanis TN, Nonni A, Michalopoulos NV, Kontogianni P, et al. Diagnosing papillary lesions using vacuum-assisted breast biopsy: should conservative or surgical management follow? Onkologie ; [52]. Carder PJ, Khan T, Burrows P, Sharma N. Large volume mammotome biopsy may reduce the need for diagnostic surgery in papillary lesions of the breast. J Clin Pathol ; [53]. Liberman L, Tornos C, Huzjan R, Bartella L, Morris EA, Dershaw DD. Is surgical excision warranted after benign, concordant diagnosis of papilloma at percutaneous breast biopsy? AJR Am J Roentgenol ; [54]. Linda A, Zuiani C, Furlan A, Londero V, Girometti R, Machin P, et al. Radial scars without atypia diagnosed at imaging-guided needle biopsy: how often is associated malignancy found at subsequent surgical excision, and do mammography and sonography predict which lesions are malignant? AJR Am J Roentgenol ; [55]. Philpotts LE, Shaheen NA, Jain KS, Carter D, Lee CH. Uncommon high-risk lesions of the breast diagnosed at stereotactic core-needle biopsy: clinical importance. Radiology ; [56]. Cawson JN, Malara F, Kavanagh A, Hill P, Balasubramanium G, Henderson M. Fourteen-gauge needle core biopsy of mammographically evident radial scars: is excision necessary? Cancer ; [57]. Brenner RJ, Jackman RJ, Parker SH, Evans WP 3rd, Philpotts L, Deutch BM, et al. Percutaneous core needle biopsy of radial scars of the breast: when is excision necessary? AJR Am J Roentgenol ; [58]. López-Medina A, Cintora E, Múgica B, Operé E, Vela AC, Ibañez T. Radial scars diagnosed at stereotactic core-needle biopsy: surgical biopsy findings. Eur Radiol ; [59]. Becker L, Trop I, David J, Latour M, Ouimet-Oliva D, Gaboury L, et al. Management of radial scars found at percutaneous breast biopsy. Can Assoc Radiol J ; [60]. Javitt MC. Diagnosis and management of high-risk breast lesions: Aristotle s dilemma. AJR Am J Roentgenol ; [61]. Seo M, Chang JM, Kim WH, Park IA, Lee SH, Cho N, et al. Columnar cell lesions without atypia initially diagnosed on breast needle biopsies: is imaging follow-up enough? AJR Am J Roentgenol ; [62]. Noe JC, Buxant F, Engohan-Aloghe C. Immediate surgical resection of residual microcalcifications after a diagnosis of pure flat epithelial atypia on core biopsy: a word of caution. Surg Oncol ; [63]. Solorzano S, Mesurolle B, Omeroglu A, El Khoury M, Kao E, Aldis A, et al. Flat epithelial atypia of the breast: pathological-radiological correlation. AJR Am J Roentgenol ; [64]. Linda A, Zuiani C, Bazzocchi M, Furlan A, Londero V. Borderline breast lesions diagnosed at core needle biopsy: can magnetic resonance mammography rule out associated malignancy? Preliminary results based on 79 surgically excised lesions. Breast ; [65]. Londero V, Zuiani C, Linda A, Girometti R, Bazzocchi M, Sardanelli F. High-risk breast lesions at imaging-guided needle biopsy: usefulness of MRI for treatment decision. AJR Am J Roentgenol ; [66]. Heller SL, Moy L. Imaging features and management of high-risk lesions on contrast-enhanced dynamic breast MRI. AJR Am J Roentgenol ;

12 Eğitici Nokta Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? Ayşenur Oktay Sayfa Biyopsi uygulanan merkezlerde, başarılı sonuçların elde edilebilmesi için radyolog ve patologun iyi bir ekip çalışması gereklidir. Patolojik sonuçlar mutlaka görüntüleme bulgularıyla karşılaştırılmalı ve sonuçlarda uyum aranmalıdır. Patoloji sonuçlarının görüntüleme bulgularını yeterli açıklaması beklenmelidir. Sayfa İğne biyopsisinde yüksek riskli bir lezyon saptandığında, eşlik edebilecek malign lezyonu atlamamak için cerrahi eksizyon mu yapılmalıdır, yoksa benign lezyon ve gereksiz cerrahiden kaçınmak için takip mi yapılmalıdır? Bu soruyu yanıtlamak meme radyoloğunun en önemli sorumluluklarından birisidir. Sayfa Yüksek risk lezyonlar, benign ve malign lezyonlar arasındaki gri zon lezyonlar olarak düşünülebilir. Bu lezyonlar için kullanılan diğer tanımlamalar; premalign lezyonlar, malignite için potansiyel lezyonlar, sınır lezyonlar ya da B3 lezyonlardır. Sayfa Memenin yüksek risk lezyonları, günlük pratiğimiz içinde iğne biyopsilerinde karşılaşabileceğimiz lezyonlardır. Bu lezyonlara eşlik edebilecek malignite olasılığı nedeniyle, iğne biyopsilerinden sonraki yaklaşım tartışmalıdır ve standart tek bir öneri bulunmamaktadır. Atipik duktal hiperplazide cerrahi biyopsi önerisi geniş kabul görmüş olmasına karşın, diğer lezyonlarda multidisipliner yaklaşımla olgu bazında değerlendirme yapılmalıdır.

13 Çalışma Soruları Radyolojik-Patolojik Korelasyon: Yüksek Risk Lezyonlarda Ne Yapmalıyız? Ayşenur Oktay 1. Aşağıdaki lezyonlardan hangisi yüksek risk lezyon kategorisinde değildir? a. Lobüler neoplazi b. Yassı epitel atipisi c. Papiller lezyonlar d. Fibroadenom e. Radyal skar 2. Mamografide mikrokalsifikasyon için yapılan vakum biyopside ADH tanısı alan bir olguda ne önerirsiniz? a. Yıllık rutin takip b. Eksizyonel biyopsi c. 6 ay sonra takip d. US bulgularına göre karar veririm e. Kalıntı kalsifikasyon yoksa izlerim 3. Lobüler neoplazi (LN) ile ilgili hangisi doğru değildir? a. Pleomorfik LKİS subtipi daha agresif seyirlidir b. Atipik lobüler hiperplazi ve lobüler karsinoma insitu lezyonlarını içerir c. İğne biyopsilerinde LN tanısı alan olgular güvenle takip edilebilir d. LN de kanser gelişme riski diffüz ve bilateraldir e. LN de tedavi yaklaşımı tartışmalıdır 4. Yüksek risk lezyonlara yaklaşımda hangisi doğrudur? a. Tüm yüksek risk lezyonlarda eksizyonel biyopsi yapılmalıdır b. MRG de yüksek risk lezyonların spesifik morfolojik ve kinetik özellikleri vardır c. Kalın iğne biyopside ADH dışındaki tüm yüksek risk lezyonlar takip edilebilir d. Kalın iğne biyopsisinde örnekleme miktarı ve elde edilen doku volümü arttıkça biyopsinin doğruluk oranı artar e. Kalın iğne biyopside saptanan tüm yüksek risk lezyonlar takip edilebilir 5. Kor biyopside elde edilen papillom tanısı ile ilgili hangisi doğrudur? a. Benign papillomlarda yeterli örnekleme ve görüntüleme bulguları ile uyum varsa eksizyon yerine takip yapılabilir b. Benign ve malign papillom ayrımında radyolojik bulgular bilgi verir c. Benign ve malign papillom ayrımında MRG yardımcıdır d. Tüm papillomlarda eksizyonel biyopsi gereklidir e. Atipi saptanmayan tüm papillomlar izlenmelidir Cevaplar: 1d, 2b, 3c, 4d, 5a

DEFAULT


Radiological and Histopathological Correlation in Clinical N (+) Neck in Larengeal Cancer

Larinks Kanserinde Klinik N (+) Boyunlarda Radyolojik ve Histopatolojik Korelasyon

*Dr. M. Fatih KARAKUS, *Dr. Aykut İKİNCİOĞULLARI, *Dr. K. Murat ÖZCAN, **Dr. Almıla ALP,

*Dr. Demirhan GÜRBÜZ, *Dr. H. Hüseyin DERE * Ankara Numune Eğitim ve Arastırma Hastanesi 4. KBB Kliniği ** Ankara Numune Eğitim ve Arastırma Hastanesi Radyoloji Kliniği

KBB ve BBC Dergisi, 14 (): ,

Copyright © by Turkey Association of Society of Ear Nose Throat and Head Neck Surgery. This is an open access article under the CC BY-NC-ND license (seafoodplus.info)

ABSTRACT

The presence of metastasis in cervical lymph nodes is the most important factor that influences prognosis in patients with laryngeal cancer. The aim of this study is to demonstrate the findings that may help to show the presence of cervical lymph node metastasis. In our study, lymph nodes were investigated by computerized tomography in 28 patients with laryngeal cancer and palpable cervical lymph nodes. Correlation of histopathological metastasis and radiological characteristics of the lymph nodes wasinvestigated. As a result, the longitudinal lengths of lymph nodes, axial lengths, longitudinal/axial length ratios and the morphologic features of lymph node were found to be correlated with existence of histopathologic metastasis.

Keywords: Laryngeal neoplasms, lymph nodes, pathology, radiology

ÖZET

Larinks kanseri tespit edilen hastalarda, servikal lenf nodlarında metastaz varlığı prognozu etkileyen en önemli faktörlerdendir. Bu çalısmada amaç larinks kanserli hastalarda, boyunda lenf nodu metastaz varlığını göstermede yardımcı olan bulguları ortaya koymaktır. Larinks kanseri tanısı olan ve boyunda palpable lenf nodu mevcut 28 hastada, bilgisayarlı tomografi ile lenf nodlarının özellikleri incelendi. Histopatolojik lenf nodu metastaz varlığı ile lenf nodlarının radyolojik özelliklerinin korelasyonu arastırıldı. Sonuç olarak; lenf nodlarının longitudinal uzunlukları, aksiyel uzunlukları, longitudinal aksiyel uzunluk oranları ve lenf nodu morfolojik özelliklerinin, histopatolojik metastaz varlığı ile korele olduğu gösterildi.

Anahtar Kelimeler: Laringeal neoplazmlar, lenf nodları, patoloji, radyoloji

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir