Er-Rahîm isminin tanımı ve Kur’ân üzerinden verdiği mesaj nedir? Er-Rahîm ismini kainat kitabında nasıl okuyabiliriz? Er-Rahîm isminin Peygamber Efendimiz (sav)’deki tecellisi nasıldır? Kalplere şifa “Er-Rahîm” ismi bana ne diyor? Er-Rahîm ismi şerifi ile dua nasıl yapılır?
Er-Rahîm: Pek ziyade merhamet edici, bilhassa müminlere rahmet eden; verdiği nimetleri iyi kullananlara daha büyük ve ebedi nimetler vermek suretiyle mükafatlandırıcı.
PDF dosyasını indirmekte sorun yaşayan kardeşlerimiz Telegram kanalımıza katılıp oradan yüksek kaliteli versiyonunu indirebilir. Birr Mektebi Telegram kanalımıza katılmak için tıklayınız. 😊
Rahman ve Rahim isimleri aynı kökten türetilmiştir. Her ikisi de mübalağa ifade eder. Ancak Rahmânın mübalağası Rahimden daha fazladır. Rahmân daha genel, Rahim daha özeldir.
Rahmân ve Rahîm isimleri, Yüce Allahın büyük ve geniş merhamet sahibi olduğunu gösterir. Öyle ki, Onun merhameti her şeyi kuşatmış ve bütün canlıları kapsamıştır. Allah, bu kadar geniş merhametini âhirette yalnız peygamberlerin izinden giden ve kendisinden korkan takva sahipleri için yazmıştır. Allahın mutlak merhametini hak edenler bunlardır. Bunların dışındakiler ise Allahın merhametinden sadece bir pay alanlardır. (Teysirul-kerîmir-rahmân, 1/)
Er-Rahîm ism-i şerifi mahlûkatı arasında irade sahipleri için “muzaaf bir rahmet-i ilâhiye”yi ifade eder. Yani insandan başka her mahlûk, kendisi için tayin edilen hudut içinde kendisine verilen nimetlerden yaratılışı şevki ile faydalanır ve o huduttan dışarı çıkamazken, irade sahibi olan insanlar için yükselme imkanı verilmiştir. Bu imkan, fıtri nimetleri arttırma ve ebedîleştirme imkanıdır. Mesela, çiğneyip geçtiğimiz ot yaprağından rüzgâr dalgalarına kadar her şey bizim hayır ve saadetimize yarayan nimet hazinesidir. Sonra yaratılışımızda başka mahlûkata verilmeyen birçok kabiliyetler ve tabiat kanunlarının bize tâbi ve emrimize olması, hep o şanı büyük Rahmanın lütuf ve iyliğinin eseridir. Fakat her şeyde ve kendimizde gizlenmiş olan bu sayısız nimetleri meydana çıkarmak ve onlardan faydalanmak için çalışacağız. Bütün kabiliyetlerimizi işleteceğiz. Bu takdirde gayretlerimizin boşa gitmeyeceğini bize müjdeleyen işte bu, Er-Rahîm ism-i şerifidir. Çünkü bu ism-i şerife göre her gayret bir mükâfatla karşılanacaktır.
Er-Rahîm ism-i şerifinin ifade ettiği rahmet Rahmanın lütfu olan rahmeti iyiye kullanarak çalışanlara bir mükafat olmak üzere verilen rahmettir ki, en az bire ondur. Çalışanın ihlasındaki kuvvete göre Allahu Teâlânın daha fazla ve hatta hudutsuz ve hesapsız mükâfatları da vardır. İşte gayri meşru arzulara kapılmamanın, kötülükten korunmanın, Allah yolunda fedakârlıkta bulunmanın ehemmiyeti bu yüzdendir. Şunu kati surette bilmek lazımdır ki, -dünya için olsun, ahiret için olsun- çalışanlarla çalışmayanlar eşit muamele görmeyeceklerdir.
Dünya milletleri arasında Allahu Teâlânın ahlakını, niteliklerini en dürüst ve en geniş bilen Müslümanlar olması icap eder. Böyle olunca, mesela bu ism-i şerifin hükmüne göre fikri teşebbüs Müslümanlar için en umumi ve en tabii bir haslet olması lazım gelirken, itiraf etmeliyiz ki, Müslümanların çoğu, bugün Müslümanlık esaslarını her zamankinden ziyade ihmal etmişlerdir. Bunun neticesi olarak dünya yüzündeki üslümanların ne duruma düştükleri de meydandadır.
Uzun asırlar Müslüman yaşayan ecdadın bugünkü torunları arasında Müslümanlığı, teşebbüs fikrini öldüren, insanları atalete ve miskinliğe sürükleyen bir din sananlar türemiştir. Bu görüş doğru ise, dindar ve Müslüman ecdadımızın o silinmez izlerini nasıl izah edeceğiz? Yurdumuzu dolduran ve asırlar boyunca ihmalin, bakımsızlığın yok edemediği bunca hayır müesseseleri karşısında ne yapacağız? Hele o tarih ve ahlak kitaplarımızı dolduran ve başka milletlerde pek azına rastlanan bunca fazilet menkıbelerine, kahramanlık destanlarına ne diyeceğiz? Bu iftihar ve gurur verici izler miskin ve hakir insanların mahsulü olmak mümkün müdür? Hayır hayır, bunlar, hakiki birer Müslüman olan, Allah uğrunda yorulmak bilmez güçlü imanlı, çelik iradeli ecdadımızın izleridir. Fakat ne yazık ki, biz onları bilememişiz, gittikleri yoldan ayrılmışız, miskin sinekler gibi heva ve heves tuzaklarına yapışıp kalmışızdır.
Aramızdaki merhametli insanlar, Allahu Teâlânın rahmet sıfatına mazhar olmuşlardır (mazhar demek, bir şeyin göründüğü yer demektir). Allahu Teâlânın merhameti, içimizdeki merhametli insanlardan sezilir. Eğer dünyada merhametli insanlar olmasaydı ve merhamet denilen manadan ortada hiçbir nişan bulunmasaydı; Allahu Teâlânın rahmeti öğrenilmez ve merhamet hakkında hiçbir fikir edinilemezdi.
İnsanlardaki merhamet sıfatı, Allahın Rahmet sıfatına benzer mi? Hayır asla benzemez. Allahın hiçbir sıfatının benzeri yoktur. O bütün sıfatlarında tektir, eşsizdir. İnsanlardaki merhamet, Allahu Teâlânın merhametini bildiren bir iz, bir nişandır. Bir şeyin izi ve nişanı o şeyin ne benzeridir, ne de ondan bir parçadır. Yalnız ona delalet eden bir gölge veya bir akistir. Asıl merhamet, Allahın merhametidir. Yani merhamet kelimesinin hakiki manası, Allahu Teâlâ ile kaim bulunan manadır. İnsanlara merhametli denmesi, hakikat manasıyla değil, mecaz manası itibarıyladır. Şu halde Allahu Teâlâdaki merhametle insanlardaki merhamet arasındaki münasebet yalnız kelime benzerliğinden ibarettir.
İnsanların hayatı, kudreti, bilgisi sınırlı olduğu gibi merhametleri de sınırlıdır. Hakiki cömertlik, minnetsiz, garazsız ve ivazsız olarak yapılan iyiliktir. Buna da insanlar muktedir değildir.
Allahu Teâlâ kemal-i zâtı ile kâmil bulunduğu için zatına ait beklediği herhangi bir şey, bir kemal yoktur. Mutlak ve hakiki merhamet edici ancak Odur. Daha doğrusu merhametli dediğimiz şahısların kendilerini yaratan O olduğu gibi ellerindeki nimetleri yaratan da Odur. O nimetlerden muhtaçlara vermek üzere gönüllerinde arzu uyandıran da yine Odur. Bütün bunları sahibine verdikten sonra ortada kalan şey, yalnız hayır sahiplerinin iradesi yani hayrı yapmaya vicdanlarında karar vermiş bulunmalarıdır. Fakat bu da yine Allahın verdiği serbestliğin bir neticesidir. Şu kadar ki, onlar Allahın verdiği bu serbestliği kötüye kullanmayıp iyi niyete sarf etmişlerdir. Mükâfata hak kazanmış olmaları da işte bu yüzdendir.
Bilinmelidir ki rahmet, kişiye zor gelse de veya nefsi onu hoş karşılamasa da insanlara yarar sağlamayı ve onlara fayda ulaştırmayı gerektiren bir sıfattır. Gerçek rahmet işte budur. İnsanlar arasında sana karşı en merhametli olanı, sana yarar sağlamak ve kötülükleri senden savmak için seni sıkıntıya sokandır.
Babanın çocuğa merhameti; Babanın, çocuğunu ilim öğrenmeye ve onunla amele etmeye zorlaması, onu kendisine zarar verecek arzu ve isteklerden men etmesi bu türden bir merhamettir. Baba eğer bunları yapmaz ve ihmalkar davranırsa, bu, onun çocuğuna olan merhametinin az olduğunu gösterir. Babanın, çocuğunu zorlamamakla ona merhamet ettiğini, ona acıdığını ve rahat etmesini sağladığını sanması doğru değildir. Bu, annenin çocuğuna merhameti gibi duygusal ve bilgisizlikten kaynaklanan sahte bir merhamettir.
Bu yüzden merhametlilerin en merhametlisi olan Allahın kullarına çeşitli belâ ve musibetler vermesi, Onun rahmetinin bir gereğidir. Çünkü kullarına yarar sağlayacak ve onlardan kötülükleri defedecek şeyleri en iyi bilen Odur. Dolayısıyla Allahın, kullarına musibetler vermesi, onları çeşitli felaketlerle sınaması, onları birçok arzu ve isteklerinden men etmesi, Onun kullarına olan merhametinin bir göstergesidir. Ancak insanlar, bilgisizlik ve haksızlıklarından Rablerini belâ vermesi nedeniyle itham etmekte, Onun belâ ve musibet vermekle kendilerine iyilik ettiğini görememekte ve bilememektedirler.
Rivayet edilen bir eserde şöyle denilmiştir: Başına bir musibet gelen kimse Allaha: Allahım! Bana merhamet et diye dua ettiğinde Allah: Merhamet ettiğim bir şeyle ona nasıl merhamet edeyim. der.
Bir başka eserde ise şöyle denilir: Allah bir kulunu sevdiğin de, sizden birinin hastasını koruduğu gibi Allah da onu dünyadan, güzelliklerinden ve zevklerinden korur.
Bu, Allahın merhametinin tam oluşundandır; yoksa Onun cimriliğinden değildir. Çünkü O, cömertlerin cömerdidir; bütün cömertlik yalnız Ona aittir. Bütün varlıkların cömertliği, Onun cömertliğinin yanında dünyadaki bütün dağların ve kumların karşısında küçücük bir zerre misali gibidir.
Allahın emir ve yasaklarla kullarını sınaması, Onun rahmet ve korumasının bir gereğidir. Allahın, kullarına emrettiklerine olan ihtiyacından veya yasakladıklarına olan cimriliğinden değildir. Çünkü O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, cömert ve kerîm olandır.
Allahın dünyada müminleri sıkıntıya sokması, onlara bela ve musibetler vermesi, kulların bu dünyaya bağlanmalarına ve burayı karar yeri edinmelerine mani olmak, asıl karar yeri olan ve sonu olmayan âhiret hayatına yönelmelerini sağlamak içindir. Allah, belâ ve musibetlerle, kullarının öteki dünyaya yönelmelerini sağlamaktadır. Allah âhirette vermek için bu dünyada vermemekte, esenliğe kavuşturmak için musibetler vermekte, diriltmek için öldürmektedir.
Allah merhametinin bir gereği olarak kullarını, merhametine güvenerek kendisine karşı gelmekten ve güzel olmayan davranışlarda bulunmaktan sakındırmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Allah, sizi kendisiyle (kendisine karşı gelmekten) sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. Âl-i İmrân, 30
Birçok âlim şöyle demiştir: Allahın kendisinden sakındırması, Onun kullarına olan şefkat ve merhametinin bir gereğidir. Böylece Allah kullarını, merhametine güvenip kendisine karşı gelmekten sakındırmaktadır.
(İbn Kayyim, İğâsetül-lehfân, 2/)
Hidayet ve merhamet (acıma) Allahın kulları üzerindeki nimetlerindendir. Bu iki nimetin zıddı, dalalet ve gazaptır.
Yüce Allah bize, her gün ve gece defalarca kendisinden, bizi nimet verdiklerinin yoluna iletmesini, gazap ettiklerinin ve dalalette olanların yolundan uzaklaştırmasını istememizi emretmektedir. Nimet verilenler hidayet ve merhamet ehli, gazap edilenler ve dalalette olanlar ise, hidayet ve merhametten mahrum bırakılanlardır. Dalalette olanların yolu, hidâyette olanların yoluna aykırıdır. Gazap edilenlerin yolu da merhamet edilenlerin yolundan ayrıdır. Bu dua, en kapsamlı, en üstün ve en etkili dualardan sayılmaktadır. Başarı Allahtandır. (İbn Kayyim, a.g.e., 2/)
Tevbe sûresi dışında bütün sûrelerin başında Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân Rahîm olan Allahın adıyla cümlesi bulunur.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
El-Hattâbî der ki: Rahmân, genel olarak merhamet sahibi demektir. Bu, bütün varlıkların rızıklarını, menfaatlerini ve ihtiyaçlarını kapsayan bir merhamettir. İnanan inanmayan, iyi veya kötü herkes için geneldir. Rahîm ise yalnız inananlara has merhameti ifade eder. Yüce Allah şöyle buyurur:
Ebû Hüreyrenin rivayet ettiği kudsî bir hadiste Hz. Peygamber, Yüce Allahın şöyle buyurduğunu nakleder: Ben, namazı kendimle kulum arasında böldüm. Kul, Hamd, yalnızca âlemlerin Rabbi olan Allaha aittir. dediğinde Ben, Kulum bana hamd etti derim. Kul, O, Rahmândır Rahîmdir. dediğinde Ben, Kulum beni övdü derim (Müslim, )
1- İbn Arabî, iki ismi bir arada zikretme nedeni olarak, Rahmân sözcüğünün aslının İbranice olmasını gösterir ve bu ismin, Arapça asıllı Rahîm sözcüğü ile bir arada kullanılması gerektiğini söyler. (Kurtubî)
2- Rahmân, Allahın genel merhametine delalet eden özel bir sıfattır. Bu yüzden bu sıfatın başkasında bulunması imkansızdır. Çünkü rahmeti dost-düşman bütün varlıkları kapsayacak bir varlık yoktur. Rahîm ise, fiillere delalet eden ve başkalarının da sahip olabileceği bir vasıftır. Bu yüzden Yüce Allah kendisini Hayrur-râhimîn” (merhamet edenlerin en hayırlısı) ve Erhamur-râhimîn (merhamet edenlerin en merhametlisi) ola rak adlandırır. (Kurtubî)
3- Rahmân ve Rahîm isimlerinin bir arada zikredilmesi, yukarıda zikredilen anlamlardan daha güzel bir başka anlamın ortaya çıkmasını sağlar. Rahmân ismi, Yüce Allahın varlığı ile kaim olan sıfata; Rahîm ise, merhamet edilenle ilgili sıfata delalet etmektedir. Buna göre birincisi vasıf için, ikincisi de fiiller için kullanılmaktadır. Birincisi merhametin Allahın bir vasfı ve niteliği olduğunu; ikincisi de bu merhamet vasfı ile kullarına merhamet ettiğini göstermektedir.
Bunu iyi anlamak istiyorsan şu âyetleri iyi düşün: “O, müminlere çok Rahîm (merhamet eden)dir. (Ahzab, 43), O, onlara (karşı) çok şefkatli ve çok Rahîm (merhametli)dir. (Tevbe, ). Kuranda hiçbir âyette O, müminlere çok Rahmândır geçmemiştir.
Bu, Rahmânın merhamet sahibi olduğunu; Rahimin ise sahip olduğu bu merhametle varlıklara merhamet ettiğini göstermektedir. Bu ince farkı, başka bir kitapta bulamazsın. Eğer kalp aynanı bu isme tutar ve onu teneffüs edip yansıtırsan, bu farkı daha iyi anlarsın. (Bedâiul-fevâid, s. )
O halde Rahmân ve Rahîm sıfatlarını bir arada zikretmenin faydası, Allahın özel ve genel merhametinden ve bu dünyadaki ve âhiretteki merhametinden yararlanmaktır. (Bedâiul-fevâid, s. )
Allahın Rahmetinin Eserlerine Bak (Rum, 50)
Bu varlıkta Allahın genel ve özel rahmetinin eserlerine bir dön de bak. Bu rahmeti ile bizlere peygamberler gönderen, kitaplar indiren, bizleri bilgisizlikten kurtaran, dalaletten hidayete ileten, yanlışlık ve sapıklıklardan doğruya çıkaran, körlükten kurtarıp görmemizi sağlayan Odur. Bizler Onun rahmet ve merhameti ile isimlerini, sıfatlarını ve fiillerini öğrendik. Böylece Onun Rabbimiz ve Mevlâmız olduğunu bildik. O, merhameti ile bize bilmediklerimizi öğreten, bize yararlı olan dinî ve dünyevî maslahatlarımızı gösteren, merhametiyle güneş ve ayı yaratıp insanların faydasına sunandır. Onun gece ve gündüzü yaratması, yeryüzünü bir döşek gibi sermesi, onu yaşama elverişli hâle getirmesi, ölü ve dirilere bir toplanma yeri yapması, yağmur yüklü bulutlar yaratması, yağmur yağdırması, insanlar için sebze ve meyveler, hayvanlar için otlar ve meralar var etmesi, hep Onun merhametinin bir eseridir. O bu merhameti ile, insanların ve diğer hayvanların yapılarına merhameti yerleştiren, böylece birbirlerine merhamet etmelerini sağlayandır.
İnsanların ve hayvanların kendi aralarındaki merhamet duygusu, Allahın merhametinin bir eseridir. O, rahmet kelimeden kendisine Rahmân ve Rahîm isimlerini türeten, en geniş ve kapsamlı sıfatının merhamet olduğunu ilan edendir. Allah, bu sıfatının bir gereği olarak rahmetinin gazabını geçtiğini yazdı. Bu pek ve önemli yazgısı, bütün kullarına verdiği bir merhamet, günahları affetme ve bağışlama, onları cezalandırmama, ayıpları örtme ve kendilerini bilgi sahibi yapma sözü oldu.
Onun öfkeden hoşnutluğa ve cezalandırmadan bağışlamaya dönmesi rahmetinin bir eseridir. Erkek canlılar için kendi cinslerinden dişiler yaratması, soylarının tükenmemesi ve çiftlerin karşılıklı birbirlerinden yararlanması için aralarına sevgi ve merhamet bağı koyması, herkesin ihtiyaçlarını karşılaması için varlıkları birbirine muhtaç etmesi, Allahın geniş merhametinin eseridir. Eğer Allah, hiç kimseyi ihtiyaç sahibi kılmayıp herkesi zengin yaratsaydı, dengeler bozulur ve dünya yaşanmaz hâle gelirdi. Allahın zengin ve yoksul, azîz ve zelil, güçlü ve güçsüz, yöneten ve yönetilenler yaratması, sonra da hepsini birbirine muhtaç etmesi ve merhametiyle hepsini kuşatması, Onun merhametinin bir eseridir.
Yüce Allah yüz parça merhamet yaratmıştır. Her merhametin arası yerle gök arası kadardır. Bu merhametlerden sadece bir tanesini yeryüzüne indirmiştir. İşte bu bir parça merhametle bütün insanlar ve diğer canlılar birbirlerine merhamet etmektedir. Annelerin çocuklarına merhameti, kuşların, vahşi hayvanların ve diğer bütün canlıların yavrularına merhamet etmesi bu bir parça merhametle gerçekleşmektedir. Dünya düzeninin ayakta kalması ve varlıkların varlıklarını devam ettirmeleri bu merhametle olmaktadır.
Varlıklar için belirlenen süre geldiğinde Yüce Allah, yeryüzüne indirdiği bu bir parça merhameti tekrar katına kaldıracak, böylece gebe canlılar karınlarındakini atacak, anneler de süt verdikleri çocuklarını bırakacaklardır. Allah, yeryüzüne indirdiği sonra da kaldırdığı merhameti katındaki doksan dokuz merhamete ekleyecek ve merhametini yeniden yüze tamamlayacaktır. Bu geniş merhameti ile kendisini birleyenlere, peygamberlerini tasdik edenlere ve onların izinden gidip kendisine itaat edenlere merhamet edecektir.
Eğer bu varlık âlemine basiretle bakacak olursan, denizin suyla, havanın havayla dolu olduğu gibi yeryüzünün de bu bir parça merhametle dolu olduğunu ve bu merhametin dışında bir şey olmadığını görürsün. Bu, “Merhametim gazabımı geçmiştir.” (Buhârî, ; Müslim, ) sözünün bir gereğidir. Ancak bilinmelidir ki geçilmiş (gazap) yavaş da olsa mutlaka onu hak edenlere yetişecektir. Bu, Allahın merhametiyle çelişmez. Çünkü bunda bir hikmet ve amaç vardır. O, hüküm verenlerin en Hâkimi ve merhamet edenlerin en merhametlisidir. (İbn Kayyim, Muhtasarus-savâikil-mürseleden özetle, s. )
Ey insan! Bütün bunlar, Allahın seni herkesten daha fazla sevdiğinin ve hiç kimsenin sana veremeyeceği değeri verdiğinin göstergesidir. İşte, sayısız nimetin zarfı olan kâinat ve onun kral dairesi olan dünya bu sevginin şahididir.
Kuranda Rahîm isminin mesajını da özetleyen bir âyet var; İste size (kendi) içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin (dünya ve ahirette) sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. (Yaşadığınız her sıkıntıyı yüreğinde hisseder. Çünkü) O, sizin üzerinize titreyip durur, müminlere karşı şefkat (Raûf) ve merhametle (Rahîm) doludur.
Âyet, mesajını Peygamber Efendimiz üzerinden veriyor. Allah katında, Rahîm ismi sizin de sıfatınız olsun istiyorsanız, müminlerin sıkıntılarına kayıtsız kalmayacaksınız. Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmenin de sünnet olduğunu unutma!
Rahmân ve Rahîm ismi, Peygamber Efendimizde bütün insanlara rahmet olma, rahmet olduğu insanlar için de müminlerle kardeş olma ahlakı şeklinde tecelli etmiştir. Peygamber Efendimizde hangi esmanın baskın olduğu sorusunun cevabını şu ayetten öğreniyoruz: “(Ey Muhammed) Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya, )
Bu iki esmânın tecellisinin bir sonucu olarak, Peygamber Efendimizin hayatında şunu görüyoruz. Yaratıcıya sevgi arttıkça, yaratılanlara da sevgi artıyor. Yaratana sevginin sağlaması, yaratılanlar üzerinden yapılıyor.
1- Daima Allahu Teâlâya şükretmeli ki, kendilerini, bu meziyete layık görmüştür.
2- Hayırlı işlerde kullanıldığından dolayı katiyen onurlanmamalıdır. Çünkü o imkânı veren ve bu meziyeti yaratan Allahtır. Eğreti bir vasıfla onurlanmak, olgun insanların kabul edeceği bir şey değildir.
3- Kendine bahşedilen bu meziyetten Allahın kullarını elinden geldiği kadar faydalandırmaya çalışmalı ve bu uğur da zahmet ve meşakkat görse bile tahammül etmeli ve bunu yaparken yüreğinde dileği yalnız Allahın rızası olmalıdır. O zaman bu uğurdaki çalışmaları bir ibadet olurda Allahtan mükâfatını görür, kazancı yalnız dünyada eline geçenden ibaret kalmaz.
4- Yaptığı iyiliği, iyilik ettiği insanların başına kakmamalı; çünkü bu hal iyiliğin sevabını öldüren çirkin bir iştir. Halbuki Allahu Teâlâ eğer başkalarının yardımına muhtaç insanlar yaratmasaydı servet sahipleri ellerindeki servetleri ile Allaha yarar bir iş yapmaya fırsat bulamazlardı. Şu halde aramızda bir takım aceze ve fukaranın bulunması da bir nimettir. Onlar ücretsiz emanetçidir, kendilerine burada verilir, ahirette fazlasıyla alınır.
1- Onların yüzünden faydalandıkça kendilerine teşekkür etmeli ve her zaman onları iyilikle anmalı. Çünkü Allah iyilik bilenleri sever, nankörlük edenleri sevmez.
2 Yüzünden iyilik gördüm diye onları mabut derecesine çıkarıp da kendilerine tapmamalı, her iyiliğin, her yardımın Allahtan geldiğini ve mahlûkatın bu hususta nihayet birer vasıta, birer alet olduğunu bilerek asıl iyiliği yaratanla ona vasıta olanları güzelce ayırt etmeli ve her birinin sanına layık bir suretle sevgi ve saygı göstermelidir.
Bu zevki duyan gönüllere yeis ve ümitsizlik giremez. Ne kadar darlık ve ızdırap içine düşerse düşsün, Allahu Teâlânın mutlaka onu selamete çıkaracağına emindir. Çünkü kati surette bilir ki, O merhametlilerin merhametlisi, kerimlerin ekremidir. İnsanlar arasında intihar faciasının ümitsizlikten, bunun da çok defa Rahman ve Rahîm sıfatlarının sahibi bulunan Alla hu Teâlâya imansızlıktan ileri geldiğine şüphe yoktur.
1- Kendine acıyıp, cehennem ateşinden kurtulmaya ve cenneti kazanmaya çalışmandır. Bunu ancak Allahın emir ve ya saklarına uyarak, sınırlarını koruyarak, hoşnut olacağı ameller işleyerek ve hoşlanmadığı fiillerden kaçınarak yapabilirsin. Bunun yanında kendini rahmet sıfatıyla donatmandır. Bu sıfatla boğulmakta olanlara, sıkıntı içinde bulunanlara, susuz ve açlara yardım etmelisin. Bunu kendine bir görev bilmelisin.
Allahın sevdiği bir diğer amel, başkalarını kendine tercih etmendir. Yüce Allah bu davranışı şöyle övmektedir: Kendilerin de bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. (Haşr, 9)
2- Eğer ihsan sahibi kimselerden olmak istiyorsan, Allahı görüyormuş gibi Ona ibadet et. Bu, seni daha çok Allahın merhametine yaklaştıracaktır. (Kurtubî)
3- Kul, varlıklardaki merhamet ve şefkat eserlerini gördükten sonra daima Yüce Allahın rahmet ve lütfunu dilemelidir.
Rahîm ismi, senin de sıfatın olsun istiyorsan, müminlerin sıkıntılarına kayıtsız kalma. Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmenin sünnet olduğunu da unutma!
Ya Rabbi! Sen, bütün mahlûkata merhamet eden, mümin-kâfir ayırt etmeden her insana nimet veren Rahmânsın. Sevmene sevmekle, tanıtmana bilmekle, merhametine hürmetle mukabele etmeyi bizlere nasip eyle! Merhameti, bizim de en baskın özelliğimiz eyle.
Sen, bizi seven, sevdiği için de, neye muhtaçsak onları bize verensin! Ne olur! Verdiğin nimetlerden, vermemiz gerekeni vermekle Sana olan sevgimizi gösterebilmeyi bizlere nasip eyle!
Merhametle dolmayı, sevgi olup taşmayı, bilge olup yaşamaya inandığımız değerler adına güzel örnek olmayı bizlere nasip eyle!
Merhametini merhametimiz eyle! Bizleri sevginin zengini, kin, nefret ve düşmanlığın yoksulu eyle!
Ya Rabbi! Sen, Seni seveni, ahirette cennetinde, cennetle sevindiren Rahîmsin. Ne olur Seni, Senin istediğin gibi sevebilmeyi ve ne olur, Senin tarafından en çok sevilen kulların arasına girebilmeyi bizlere nasip eyle!
Sen Rahîmsin! Daha dünyaya gelmeden ana rahminde bizleri misafir edensin. Orada bize ruh üfleyen, orada bizim kişilik ve karakterimizin nüvelerini fıtratımıza derç edensin. Ne olur! Senin razı olacağın bir kişilik ve karakterin sahibi olmayı bizlere lütfeyle!
Ya Rabbi! Ne olur, bizlere esmâ ile ahlaklanma yolunda yardım eyle! Bu isimlerin Peygamber Efendimizdeki tecellisi olan merhamet ve kardeşlik ahlakını, bizim de ahlakımızın ayrılmaz parçası eyle!
Rahmâniyet, varlığın arşını kuşatan bir merhamet tecellisidir.
Rahîmiyyet, Hakkın müminlere karşı duyduğu özel bir merhametin belirtisidir.
Rahmâniyet, bütün varlığı kuşatır. Varlığın arşını istiva eder. Hiçbir varlık, rahmâniyetin dışında kalmaz. İblis dahi, Rahmâniyetin gölgesindedir.
Rahîmiyyet ise, Hakkın özel bir şefkati, refeti ve merhametidir.
O halde rahmâniyet, dilesin dilemesin bütün varlığa yöneliktir.
Rahîmiyyet ise, muhtaç olanların talebi ve dileğiyle gerçekleşir.
Rahîmiyyet, muhtaç olana dönüktür. Bütün varlık, kendisini var edene muhtaçtır ve merhamet dilenir. Merhamet dileyene rahmetiyle tecelli eden Hak, rahîmdir. Rahmet, esirgeyiştir. Rahmet, Besmelenin sırlarındandır.
Allah, rahmetiyle her şeyi kuşatır, rahîmiyyetiyle de müminleri esirger. Her şey Onunla, Onun rahmetiyle ayaktadır, sürer ve korunur. Hak, rahîmiyetiyle, müminleri dünyada da ahirette de esirger. Bu, Onun rahmetindendir. Rızık verir, çare eriştirir, gözetir, esirger ve büyütür.
Esirgemenin kusursuzluğu, meyvesinin olgunluğuyladır. Var olan eksiktir, Var eden kusursuzdur. Var olan, muhtaçtır, Varedenin kimseye ihtiyacı yoktur, var ettiklerinin tümü Kendisine muhtaçtır.
Rahmânla Rahîmin arasındaki nüansı da ima eden bir sır. Rahîm olan, müminlere sonsuz mutluluk ve huzur bağışlayacaktır. Bu, mutlak güzelliktir. Hakkın ihsanıdır.
Efendimiz (s.a.v.), Allahın ahlakını ahlak edininiz diye emretmiştir.
O halde, mümin kişi, Hakkın Rahîm sıfatıyla sıfatlandığında, kardeşlerine yardım edecek, onları esirgeyecek, koruyacak ve huzur verecektir. Bunun için nefsinde Hakkı idrak etmelidir. Hakk, neftse bilinir ve bulunur. Hakkın rahîmiyyeti de nefste gerçekleşir.
Madem rahîmiyyet esirgemek, bağışlamak ve yardım etmektir, o halde, kişiye düşen, şerrin, kötülüğün ve günahın da olduğu bu dünya hayatında, hayrın, iyiliğin ve sevabın asıl olduğu bilincine ulaşmaktır. Bu dünyada hayrın egemen olduğu bilinciyle davranan mümin, her şeyi yerli yerine koymaya çalışacak ve rahîmiyyete mazhar olacaktır.
KAYNAKLAR:
Yazımızda bulunan alıntıların telif hakkı yazarlarına/yayınevlerine aittir.
Tüm vasıfları ve isimlerinin manalarıyla âlemleri var eden, İcabında sıkıntı verici hallerle kemale ulaştıran, Esirgeyici ve bütün mahlûkatına rahmetiyle muamele edendir.
Er-Rahîm
Çok merhamet edici, bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden sonsuz nimetleriyle onlara cennet hayatı bağışlayandır.
Ey hayatın ve ölümün Sahibi olan Allahım!
Ey merhametlilerin en Merhametlisi olan Allahım!
Rahman ve Rahîm İsminle sar ruhlarımızı!
Rahmet yağmurları gibi yağsın kalbimize,
Senin sonsuz merhametinden damlalar.
****
Kalbini Meleklerin yıkadığı Resulünün (s.a.v) merhamet dolu kalbiyle birleştir kalplerimizi!
En Güzel Sözle ve merhametle uyanalım her yeni güne.
Duyduğunda Ömerin (r.a) gözlerini yaşlarla dolduran ve kalbini yumuşatan,
İlahi Kelamınla dolsun kalbimiz bugün Allahım!
Ya Rahman! Ya Rahîm!
Bizi esirge!
Bizi bağışla!
Bize merhamet et!
****
Kimsesiz çocukları sıcak yuvalarına döndürebilmek için bir gün,
Bir gün, yün eğiren, iplik dokuyan,
Ve secdeye kapanıp sessizce dua eden anaları bulmak için,
Bir cami avlusunda abdest alırken,
Geçmişin yükünü de ceketiyle çıkarıp Sana yönelen ihtiyarlar için,
Merhamet ve şefkatle doldur kalplerimizi!
Onlara yaklaşmak için uzatırken ellerimizi,
Sen de tut ellerimizden bizim Rabbim!
Bizi sana yaklaştır!
***
Ya Rahman! Ya Rahîm!
Bizi bağışla!
Bize merhamet et!
Rahmetinle muamele et bize Rabbim!
Ve Rahîm İsminle karşıla ahirette!
Dehşetinden bebeklerin saçlarının ağardığı o günde;
Rahîm İsminle karşıla bizi!
****
Sıkıldığımızda, bunaldığımızda,
Çaresiz ve yalnız hissettiğimizde kendimizi,
Göklerden Rahmet olarak indirdiğin
İlahi kelamınla kuşat kalplerimizi Allahım!
Yunusa (a.s) dost olan dalgalar gibi tıpkı,
İnşirah bulalım yalnızlığımızın en karanlık yerinde Ayetlerinle!
****
Ya Rahman! Ya Rahîm!
Kalplerimize merhamet ver!
Ve bize merhamet et Allahım!
Sen merhametlilerin en merhametli Olanısın!
Ne kadar payımız kaldıysa bu hayattan;
Beyaz nilüferlerin kucakladığı bir damla gibi tıpkı,
Sarmalayalım bütün mazlumları biz de merhametle!
Sana olan şükrümüz ve Rahman İsminin tecellisiyle el uzatalım yetimlere!
Evladımızı sever gibi sevelim bütün çocukları Allahım!
Gurbetten haber bekleyen anaların gözlerindeki yaş olalım!
Senin sonsuz Merhametinden milyonlarca damlayı dağıtalım dünyaya!
Biçare bir yüreğe dokunduğumuzda Senin Merhametini hatırlayalım!
****
Ya Rahman! Ya Rahîm!
Sonsuz Keremin ve Rahmetinle aydınlığa çıkart bizi Allahım!
Bizi aydınlat!
Rüyet nasip et bize!
Sonsuz Merhametinle merhamet et!
İman ve merhamet asırlık çınarlar gibi kök salsın kalplerimizde!
****
İnsanların dağılmış pervane gibi olduğu O Gün
Bize merhamet et!
Dağların atılmış renkli yünlere döndüğü O Gün
Bize merhamet et!
Yer şiddetle sarsıldığı, içindeki ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insanın ona ne oluyor dediği zaman (Zelzele Sûresi 1- 5 Ayet meali)
Bağışla bizi!
Kabirlerin içindekiler çıkarıldığı ve kalplerin içindekiler açıklandığı zaman(Âdiyat Sûresi Ayet meali)
Bize merhamet et!
Gök yarıldığı ve kendisine lâyık olduğu gibi Rabbini dinleyip Ona boyun eğdiği;
Yer uzatıldığı içindekileri dışarı atıp boşaldığı ve kendisine lâyık olduğu gibi Rabbini dinleyip Ona boyun eğdiği zaman (İnşikak sûresi Ayet meali)
Bize merhamet et!
Göklerin yarıldığı, yıldızların dökülüp yayıldığı, denizlerin birbirine karıştırıldığı, kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman (İnfitâr Suresi Ayet meali)
Bize merhamet et!
Güneşin dürülüp söndüğü;
Yıldızların dökülüp karardığı;
Dağların yürütüldüğü;
Gebe develerin başıboş bırakıldığı;
Vahşi hayvanların bir araya getirildiği;
Denizlerin kaynatıldığı;
Canların bedenlerle birleştirildiği;
Kız çocuğuna hangi suçtan dolayı öldürüldüğünün sorulduğu;
Amel defterinin açıldığı;
Gökyüzünün yerinden oynatıldığı;
Cehennemin alevlendirildiği;
Ve Cennetin de yaklaştırıldığı zaman (Tekvîr Suresi 1- 14 Ayet meali)
Güneşin büyüklüğünce merhamet et bize!
Yıldızların sayısınca merhamet et Allahım!
Denizdeki damlalar adedince merhamet et bize!
Cennetini bize yaklaştır Allahım!
Rahman İsminle bağışla bizi!
Rahîm İsminle merhamet et!
Âmin! Âmin! Âmin!
Velhamdülillahi Rabbil Âlemin!