Ramazanda cinsel ilişki günah mı, iftardan sonra ilişkiye girilebilir mi? Kişilerin iftar sonrasında eşleriyle cinsel münasebette bulunmaları sakıncalı mı? Ramazan ayında ilişkiye girmek günah mı, eşler arasında Ramazan ayında cinsel münasebet yani ilişki günah mı bir yasak var mı soruları evli eşler tarafından merakla soruluyor.
Ramazan ayında eşler arasında cinsel ilişkiye girmek veya dini tanımıyla oruç ayında cimaya girmek günah mı, dinen bir sakıncası var mı?
Konuyla ilgili kafaları karıştıran asıl soru geçtiğimiz günlerde bir haber sitesi tarafından yapılan haber oldu.
Haberde yer verilen iddiaya göre müftülerden biri, Ramazan ayında cinsel ilişkiye girilmemesi gerektiğini söyledi. Oysa konu tamamen çarpıtılmış bir haberden ibarettir.
İddiaya göre;
Kayseri İl Müftüsü Yusuf Akkuş, oruç tutacak vatandaşların dikkat etmesi gereken konularda uyarılarda bulunarak "Bu akşam Ramazan ayı nedeniyle teravih namazına başlayacağız. Allah Ramazan ayını memleketimiz, milletimiz ve bütün insanlık için hayırlara vesile kılsın. İmsak kelimesi tutmak demektir. Bu sebeple inşallah gece de sahura kalkıp niyetleneceğiz ve yarın da oruçlu olacağız. Ramazan ayı birçok yönden bereketli, mübarek bir aydır.
Kardeşlik ayıdır, dostluk ve düşünme ayıdır diyebiliriz. Bir okuldur diyebiliriz. İnsanın kendisini bu okulda yeniden hatırlayacağı, insanları hatırlayacağı bir aydır diyebiliriz. İnşallah önümüzdeki gece niyetlenerek oruçlarımıza da başlayacağız. Ramazan'da Diyanet takvimine göre hareket etmemiz gerekir.
Başkanlığımız bu anlamda yetkililerle ve uzmanlarıyla çalışır ve ona göre de takvimde namaz saatlerini belirler. İmsakla birlikte halkımızın mutlaka oruçlarına başlamış olmaları gerekir. İmsakla birlikte ezanlar okunacak ve o an itibari ile de niyetlenmiş olacağız. Oruç aslında insanın yeme içme ve cinsellikten uzak olması demektir ki burada önemli olan en güzel şekilde bunlara uyarak hem bir nefis terbiyesi hem de bir nefis muhasebesi yapmaktır" dedi.
Burada sözü edilen konu kişilerin oruçluyken yapmamaları gereken amellerdir.
Ramazan ayında cinsel ilişkiye girmenin günah mı yoksa serbest mi olduğu konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından cevaplanmış bir soru bulunuyor.
İşte Diyanet'in cevabı:
Oruç, imsak (fecr-i sâdık) vaktinden güneşin batımına kadarki süre içinde yeme, içme ve cinsel ilişkiden, ibadet niyetiyle uzak durmaktır.
Yani oruç gündüz tutulur. Ramazan geceleri için yeme, içme ve cinsel ilişki yasağı söz konusu değildir.
Dolayısıyla iftar ile imsak arasında yemek, içmek ve eşlerin cinsel ilişkide bulunmasında bir sakınca yoktur.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.” (Bakara, 2/).
Ramazanda ilişki
SAHİH-İ BUHARİ
Bablar-Konular-Numaralar
KİTABU’S SEWM
<< >>
: .
Ramazan Da Oruçlu İken Cinsel İlişkiye Girmek
- : ( ). . : .
EbuHureyre'ninmerfu olarak şöyle bir rivayet naklettiği zikredilmiştir: "Herhangi bir zorunlu sebep ve hastalık olmadığı halde Ramazan'da bir gün oruç tutmayan kişi ömrü boyunca oruç tutsa o günün orucunu kaza etmiş olmaz." Abdullah İbnMes'ud da bu görüştedir. Saîdİbnü'I-Müseyyeb, Şa'bî, İbnCübeyrf İbrahim en-Nehaî, Katade ve Hammad ise, tutulmayan orucun kaza edileceğini söylemişlerdir.
:
: . : (). : . : ( ). : : ( ).
[] Aişe (seafoodplus.info)'dan nakledildiğine göre yandığını söyleyen bir sahabî Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ne oldu sana?!" diye sorunca, o sahabi; "Ben Ramazan'da eşimle cima ettim" dedi. Bu sırada Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele hurma getirildi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Nerede o yanan adam?" deyince, o zat: "Buradayım" diyerek ortaya çıktı. ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: "Bunu sadaka olarak dağıt!" buyurdu.
Diğer tahric: EbuDavudsavm; Müslîm, savm; Tirmizî, savm; Ahmet b. Hanbel, II, , , , ; Muvatta, sıyâm 28, 29; Dârimî, savm 19
AÇIKLAMA:İmam Buharî bu başlık altında kendi isteğiyle ve şuurlu olarak Ramazan ayında oruçlu iken cinsel ilişkiye giren kişinin keffaretle yükümlü olacağını ele almaktadır. İbn Battal şöyle demiştir: "İmam Buharî, bu hadisi naklederek, Ramazan'da bilerek yemenin veya içmenin de cinsel ilişkiye kıyasla keffareti gerektirdiğine işaret etmiştir. Burada cinsel ilişki ile yeme veya içme arasındaki ortak nokta, kasıtlı olarak orucu bozan yollarla Ramazan ayının saygınlığını çiğnemektir."
Zeynüddinİbnü'l-Müneyyir'in konuyla ilgili açıklamaları da aynı doğrultudadır: "İmam Buharî başlıkta sadece cinsel ilişkiye değinmiştir. Çünkü keffaretle ilgili olarak nakledilen müsned rivayetlerde söz konusu edilen cinsel ilişkidir. Fakat İmam Buharî başlık altında genel olarak orucu bozmayı ele alan rivayetlere değinmek suretiyle yeme ve cinsel ilişki yoluyla orucu bozmanın aynı kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir."
Ancak bana kalırsa İmam Buharî başlık altındaki rivayetleri nakletmekle, orucun bozulması durumunda orucu kaza etmenin vacip olup olmadığı konusunda selef-i salihin arasında görüş ayrılıklarının bulunduğuna ve cinsel ilişkinin kesinlikle keffareti gerektirdiğine İşaret etmiştir.
İbnü'l-Müneyyir konu hakkında özetle şu değerlendirmeyi yapmıştır; "Ömrü boyunca oruç tutsa o günün orucunu kaza etmiş olmaz." Bu ifade, Ramazan'da oruç tutmayan kişinin, orucun vaktinde eda edilmesi dolayısıyla elde edilen sevap ve fazileti kaza yoluyla asla elde edemeyeceği anlamına gelir. Bu konunun özel yönüdür. Fakat genel anlamda baktığımızda tutulmayan oruçlar kaza edilir. Bu ifadeye bakarak orucu kaza etmenin asla olmayacağı söylenemez." Ibnü'l-Müneyyir'in bu değerlendirmesinin zorlama bir yorum olduğu açıktır.
EbuHureyre'nin naklettiği rivayette yandığını söyleyen adamın: "Tükendim, bittim!" dediği kayıtlıdır. Buna göre, Hz. Aişe rivayetinde geçen yanmak ifadesi, EbuHureyre rivayetindeki "Tükendim, bittim!" sözünü açıklamaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla bu sahabi, herhangi bir günah İşleyen kişinin cehennemde azap göreceğine inandığı için yaptığı iş dolayısıyla yandığını söylemiştir. Zaten Hz. Nebi (s.a.v) de: "Nerede o yanan adam?" diye sorarak yanma vasfını ona isnat etmiştir. Bu da söz konusu kişinin böyle bir fiilde ısrar ederse gerçekten de yanma cezasını hak edeceğine İşaret etmektedir. Ayrıca bu ifade olayın kahramanı olan sahabinin ileride açıklanacağı gibi kendi isteğiyle ve bilinçli olarak cinsel ilişkiye girdiğini göstermektedir.
: .
Ramazanda Cinsel İlişkiye Girdiği Halde Keffareti Ödemek İçin Hiçbir Şeyi Olmayan Birisinin Kendisine Verilen Sadakayı Keffareti Ödemek İçin Kullanması
: : : :
: . : (). : : ( ). : . : ( ). : . : ( ). : . : . : ( ). : . : ( ). : . . : ( ).
[] EbuHureyre'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem'İn huzurunda otururken bir adam çıkageldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, ben tükendim, bittim!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ne oldu sana?!" diye sorunca adam: "Ben oruçlu iken eşimle cinsel ilişki kurdum!" diyerek karşılık verdikten sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: Azat edebileceğin bir köle bulabilir misin? Hayır! Peki iki ay hiç ara vermeden oruç tutabilir misin? - Hayır! - Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? - Hayır!
Bundan sonra ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem bir süre bekledi. Biz de orada iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Soruyu soran adam nerede?" deyince adam: "Buradayım" diyerek ortaya çıktı. ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: "Bunu al ve sadaka olarak dağıt!" buyurdu. Adam: "Benden daha fakir olanlara mı ey Allah'ın Resulü?! Allah'a yemin ederim ki, Medine'nin şu iki kara tepesi arasında benim ailemden daha fakir ve yoksul bir aile bulamazsın!" deyince Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem dişleri görünecek kadar güldü ve ardından: İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu."
AÇIKLAMA:İmam Buharî'nin konu başlığında kullandığı ifade, bu bölümde kişinin bilinçli ve iradeli olarak Ramazan'da cinsel ilişkiye girmesinin ele alınacağını göstermektedir. Bu başlıkta ayrıca keffareti ödeme imkanına sahip olmayan kimselere, bu keffareti karşılayacak kadar sadaka verilmesi durumunda bunun keffareti ödemek için kullanılması gerektiği belirtilmektedir. İmam Buharî'nin başlıkta kullandığı ifade, kişi kefareti ödeme imkanından yoksun olsa bile bu sorumluluğun zimmetinden düşmeyeceğini göstermektedir.
EbuHureyre'nin naklettiği rivayete göre olayın kahramanı olan sahabî, daha önce geçen Hz. Aişe rivayetindeki "yandım" lafı yerine "tükendim, bittim" demiştir. İbnEbuHafsa rivayetinde ise bu sahabinin sözü: "Ben kendimi tükenip bitmiş biri olarak görüyordum" demiştir. Bu ifadeler göz önünde bulundurularak söz konusu sahabinin şuurlu ve iradeli olarak cinsel ilişkiye girdiği sonucuna varılmıştır. Çünkü yanmak (ihtirak) ve bitip tükenmek (helak) kelimeleri, sonuç itibariyle yanmaya ve helak olmaya götüren İsyan anlamında kullanılan mecazi ifadelerdir. Burada bu ifadeleri kullanan sahabî, adeta olması beklenen sonucu olmuş, gerçekleşmiş gibi anlatmış ve konu üzerine daha fazla vurgu yapmak maksadıyla geçmiş zaman kipi kullanmıştır. Bu durum açıkça göstermektedir ki, bu hadis unutarak cinsel ilişkiye giren kimseye keffaret gerekmeyeceğini söyleyen alimlere karşı bir delil olarak kullanılamaz. Alimlerin çoğunluğuna ve İmam Malik'in konuyla ilgili yaygın olarak bilinen kanaatine göre unutarak cinsel ilişkiye giren kimseye keffaret gerekmezken, AhmedİbnHanbel ile bazı Malikîler keffaret gerektiği görüşün kabul etmişlerdir. Keffaret gerektiğini söyleyen alimler, konuyla ilgili olarak nakledilen rivayetlerde kişinin iradeli olarak veya unutarak bu fiili gerçekleştirdiğine dair herhangi bir açıklama yapılmamış olmasını gösterirler. Bilinen kaide gereğince hakkında ayrıntılı açıklama yapılmayan herhangi bir fiil, genel hüküm (umum) ifade eden sözlü bir ifade gibi değerlendirilir.
Fakat bu görüşe şöyle karşılık vermek mümkündür: "Olayın kahramanının, tükendim - bittim, yandım demesi onun durumunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu da onun bu işi iradeli ve bilinçli olarak yaptığını ayrıca böyle bir fiilin oruçluya haram olduğuna dair bilgisinin var olduğunu göstermektedir."
Bu rivayet, herhangi bir günah işledikten sonra bunun hükmünü sormak üzere gelen kişiye ta'zir cezası uygulanmayacağını gösterir. Nitekim Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişi işlediği günahı itiraf ettiği halde ona ceza uygulanmasını emretmemiştir. Zaten İmam Buharî bu rivayete had cezalarını ele aldığı bölümde de yer vererek buna İşaret etmiştir.
Ebu Sevr ve İbnü'l-Münzir'in de aralarında bulunduğu alimlerin çoğunluğuna göre cinsel ilişki durumunda kadın da keffaretle yükümlü olur. Bununla birlikte kadının hür veya cariye olması ile isteyerek cinsel ilişkiye girmesi veya cinsel ilişkiye zorlanması arasında kadına keffaretin gerekip gerekmediği konusunda alimler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Şafiîler, Ramazan'da cinsel ilişkiye giren kadının keffaretle yükümlü olmadığını kabul etmişlerdir. Onlar bu görüşlerine delil olarak, bu rivayette Hz. Nebi'in (s.a.v), konu hakkında ayrıntılı açıklamaya ihtiyaç bulunmasına rağmen kadının keffaretle yükümlü olduğuna dair bir açıklama yapmamasını gösterirler.
Rivayetin kahramanı olan sahabinin: "Benden daha fakir olanlara mı ey Allah'ın Resulü?!" demesi, "bu sadakayı benden daha fakir olanlara mı dağıtayım ey Allah'ın Resulü?!" anlamına gelir. Bu da söz konusu sahabinin, Hz. Nebi'in(s.a.v) hurmaların sadaka olarak damıtılmasıyla ilgili emrini, fakir olanlara dağıtmak şeklinde anladığını gösterir.
Hz. Nebi'in (s.a.v) dişleri görünecek kadar güldüğünü ifade eden bu rivayet, O'nun (s.a.v) gülmesinin kahkaha değil, tebessüm ve gülümseme şeklinde olduğunu vurgulayan rivayetlerle birlikte değerlendirilmelidir. Dolayısıyla burada da Resulullah'ın (s.a.v) gülmesini tebessüm etmek / gülümsemek şeklinde anlamak gerekir. Bununla birlikte Resul-İ Ekrem'in (s.a.v) gülmesiyle ilgili olarak şu açıklamalar da yapılmıştır:
1- Hz. Nebi (s.a.v) ahiretle ilgili bir mesele söz konusu ise güler, fakat dünya hakkındaki meselelerde tebessümün ötesine geçmezdi.
2- Olayın kahramanı olan şahıs, Hz. Nebi'in (s.a.v) huzuruna gelirken işlemiş olduğu fiile verilecek cezanın korkusu yanında imkan ölçüsünde kendisini bu durumdan kurtaracak bir çözüm yolunun bulunması ümidini taşıyordu. Resulullah (s.a.v) ona kolaylık sağlayacak farklı çözüm yolları Önerdikçe keffaret olarak dağıtılması için verilen hurmalara da göz dikti. İşte Resul-i Ekrem (s.a.v) onun durumundaki bu değişikliği görünce güldü.
3- Hz. Nebi {s.a.v), adamın olayı çok güzel ve esprili bir üslupla anlatması, maksadına ulaşmak için etkili yöntemlere başvurması karşısında gülümsemekten kendisini alamamıştır.
(Resulullah (s.a.v): "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu.) Bu konuyla İlgili olarak İbnDakîki'l-îyd şu açıklamaları yapmıştır: "Oruç keffareti hakkındaki bu olay esas alınarak farklı görüşler ileri sürülmüştür:
1- Bu rivayet, keffaretin, ödenmesinin neredeyse imkansız olması durumunda düşeceğini göstermektedir. Çünkü kişi keffareti kendisi ve ailesi yararına kullanamaz; kendisine ve ailesine bunları harcayamaz. Zaten bu rivayette Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişiye keffareti yerine getirme imkanına kavuştuğu zaman bu yükümlülüğü ifa etmesi, o ana kadar bu yükümlülüğün bir zimmet borcu olarak kalacağı yönünde bir açıklama yapmamıştır. Şafiîlerden nakledilen görüşlerden biri bu doğrultudadır. Malikîlerden İsa İbn Dinar da kesin bir ifade le bu görüşü dile getirmiştir.
2- Evzaî'ye göre böyle bir durumla karşı karşıya kalan oruçlu Allah'tan af, nağfiret diler ve bir daha böyle bir işe kalkışmaz.
3- Alimlerin çoğunluğu ise keffaretin bir yükümlülük olarak devam edeceğimi ve ifa imkanının güçleşmesi halinde dahi düşmeyeceğini kabul etmişlerdir, burada Hz. Nebi (s.a.v) söz konusu kişiye hurmaları verirken bunları keffaret olarak ailesine yedirmesini öğütlememiştir.
Ancak bu görüşün ardından ayrıntılarda görüş ayrılıkları olmuştur:
1- Zührî'ye göre bu hüküm rivayette sözü geçen kişiye hastır. İmamü'l-Harameyn de bu görüşe meyletmiştir. Fakat "Aslolan hükümlerin kişiye has olmamasıdır" kaidesi gereğince bu görüş kabul edilmemiştir.
2- Bazı bilginlere göre bu rivayet neshedilmiştir. Fakat bunlar bu rivayeti nesheden delili açıklamamışlardır.
3- Hz. Nebi (s.a.v): "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" derken, kişinin nafakasını karşılamakla yükümlü olmadığı yakınlarını kasdetmiştir. Şafiîlerden bir kısmı da bu görüşü kabul etmiştir."
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1- Kişi, dinin emirlerine aykırı davrandığı zaman bunun hükmünü sorup öğrenmelidir.
2- Herhangi bir konu hakkında bilgi öğrenmek üzere gelenlere yumuşak davranmak, konuyu öğretirken ve anlatırken kaba davranmamak ve bu kimselere dini sevdirecek bir yöntem geliştirmek gerekir.
3- İşlenen günahlar için pişmanlık duymak ve günahlar dolayısıyla korkup ürpermek güzel bir haslettir.
4- Mescitte ilim öğrenmek, Allah'ı zikretmek gibi namaz dışındaki bazı dînî İşler İçin oturulabilir.
5- Gülmeyi gerektiren bir sebep varsa mescitte gülmek mümkündür.
6- Eğer gerekli İse kişinin ailesi ile olan özel durumunu anlatması mümkündür.
7- Kişi, söylediği sözün muhatap nezdinde kuvvet kazanması için yemin edebilir.
8- Başka yollarla öğrenme imkanı yoksa kişinin kendisi hakkında verdiği bilgilere itibar edilir. Zira Hz. Nebi (s.a.v), kendisine soru sormaya gelen sahabinin herkesten fakir olduğunu ifade eden haberine dayanarak: "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurmuştur. Bununla birlikte söz konusu kişinin gerçekten doğru söylediğine dair bazı karineler de bulunmuş olabilir.
9- İbadet konusunda insanlara yardımcı olmak ve müslümanı zor durumdan kurtarmak için çalışmak iyi bir davranıştır.
Kişi ihtiyaç fazlasını dağıtabilir.
Ödenecek keffaretler tek bir aileye verilebilir.
Zor durumda olan bir kimse, elinde bulunan malzemenin veya gıdanın tamamını veya bir kısmını zor durumda olan başka birisine vermekle yükümlü değildir.
: .
Ramazanda Cinsel İlişkiye Giren Bir Kimse Keffareti Muhtaç Olan Ailesine Yedirebilir Mi?
: :
: . : ( ). : . : ( ). : . : ( ). : . : : ( ). : . : ( ).
[] EbuHureyre (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "ResulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem'inhuzuruna bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, işe yaramaz bir adam Ramazanda eşiyle cinsel ilişkiye girdi!" dedi ve sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: - Bir köleyi hürriyetine kavuşturma imkanı bulabilir misin? - Hayır! - Peki iki ay hiç ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi? - Hayır! - Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? - Hayır!
Bu sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ona: "Bunu al ve kendi adına muhtaçlara yedir!" buyurdu. Adam: "Bizden daha muhtaç olanlara mı ?! Medine'nin şu iki kara tepesi arasında bizden daha yoksul olanı yok ki!" deyince Resul-i Ekrem: "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu."