Adam titreyerek cevap vermiş:
“Siz kötü bir cadısınız. Ben sizden izin istemeye çok korktum.”
Cadı bu cevap üzerine oldukça sinirlenmiş.
“Öyleyse seni cezalandıracağım. Benden elma çalmanın bir cezası var. Çocuğunu doğar doğmaz bana vereceksin.” demiş.
Adam korkuyla kabul ederek hızla uzaklaşmış. Her gün elmalardan karısına götürmeye de devam etmiş. Çünkü bu anlaşmaya göre, karısı elmalardan dilediği kadar yiyebilecekmiş. Gel zaman git zaman kadın doğum yapmış ve cadı gelip bebeği almış. Annesi gözyaşlarına boğulmuş.
Aradan yıllar geçmiş. Rapunzel isimli bu bebek büyüyüp 16 yaşına geldiğinde çok güzel bir kız olmuş. Cadı onu yüksek bir kulede hapsetmiş. Hiç kimsenin onu bulmasını istemiyormuş. Burada yaşadığı süre boyunca, Rapunzel hiç saçlarını kesmemiş. Böylece upuzun altın sarısı saçları olmuş. Bir gün camın önünde şarkı söylerken, ormanda avlanan Prens “Aman tanrım bu sesin sahibini görmeliyim.” diyerek sese doğru gitmiş. Bir de bakmış ki kız yüksek bir kulede yaşıyor. Onu tam olarak görememiş. Merakla bakarken, annesinin geldiğini ve ona seslendiğini fark etmiş.
“Rapunzel, Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.”
Rapunzel upuzun saçlarını camdan aşağı uzatmış ve annesi saçlarına tutunarak yukarı tırmanmış.
Bunu gören prens sevinmiş ve ertesi akşam Rapunzel’ in kulesine geri gelmiş ve sesini değiştirerek “Rapunzel Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.” demiş. Rapunzel de saçlarını uzatmış ve prens kızın saçlarına tutunarak yukarı tırmanmış.
Rapunzel karşısında prensi görünce çok korkmuş. İlk defa annesinden başka insan görüyormuş. Prens ona “Ne kadar güzel sesin var.” demiş. Rapunzel ürkek ve çekingen bir halde teşekkür etmiş.
“Hayır.” demiş prens. “Lütfen korkma benden.”
O gün, prens ilk görüşte Rapunzel’e aşık olmuş ve Rapunzel de prensten hoşlanmış. Böylece prens ve Rapunzel sürekli görüşür olmuşlar. Bir gün annesi ormandan dönerken, prensin geldiğini ve Rapunzel’in yanına tırmandığını görmüş. Bunu görür görmez çok sinirlenmiş ve prensin gitmesini bekleyerek, ardından hızlıca Rapunzel’in yanına gitmiş.
“Benden gizleyerek, nasıl birini alırsın buraya?” diye kızarak, eline makas almış ve Rapunzel’in o uzun altın sarı saçlarını kesmiş. Ardından da o kuleden çok uzak bir çöle göndermiş. Sonrasında prensi cezalandırmaya gelmiş sıra. Kuleye giderek prensi beklemeye koyulmuş. Prens geldiğinde “Rapunzel Rapunzel uzat o altın sarısı saçlarını.” demiş. Annesi, Rapunzel’den kestiği saçları aşağı doğru uzatmış ve prens tırmanmış.
Yukarı geldiğinde bir bakmış ki karşısında cadı. Korkarak geri dönmek isterken, cadı onu aşağı itmiş. Prens çalıların üstüne düşmüş ve kör olmuş. O günden sonra her yerde Rapunzel’i aramış, ormanda bulduğu meyvelerle karnını doyurmuş. Sevgisinin büyüklüğüyle, umut etmekten hiç vazgeçmemiş. Bir gün Rapunzel’e kavuşacağını biliyormuş. Üzerinden aylar geçmiş ve sonunda çöle gelmiş. Çölde yürürken o güzel sesi duymuş ve “İşte bu Rapunzel. Onu bulacağımı biliyordum.” diyerek sese doğru gitmiş. Rapunzel, prensi görünce ona doğru koşmuş ve ona sarılmış, mutluluktan ağlamış, gözyaşları prensin gözüne damlamış ve prensin gözleri yavaş yavaş görmeye başlamış. Bu bir mucizeymiş. Böylece, sevgiyle her şeyin çözülebildiğini görmüşler. Sımsıkı sarılmış ona prens. Birlikte prensin sarayına gitmişler ve harika bir düğünle evlenmişler. Halk da onları çok sevmiş. Yıllar boyu huzur ve mutlulukla yaşamışlar. Ve bu masal da böylece sona ermiş.
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı (Türkçe Masal Dinle) izlenme - 8 yıl önceÜnlü Alman hikayeciler Grimm Kardeşler'in 'de ilk kez yayımladığı ve sonraki yıllarda defalarca sinemaya uyarlanan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Snow White and the Seven Dwarfs) masalını dinleyin. Çocukların bayıldığı en güzel masalları kanalımızdan takip edin: seafoodplus.info Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını buradan okuyabilirsiniz: Her yerin karla kaplı olduğu bir kış günüymüş. Bir kraliçe, sarayının pencerelerinden birinin arkasında bir yandan nakış işliyor, bir yandan da hayal kuruyormuş. Derken birden parmağına iğne batmış ve gergefin üstüne üç damla kan akmış. Kraliçe kan damlalarına bakar bakmaz, “Çocuğum kız olursa, teni kar gibi ak, yanakları kan gibi al, saçları da pencerenin çerçevesi gibi kapkara olsun,” diye geçirmiş içinden. Bu olaydan kısa bir süre sonra bir kız çocuğu getirmiş dünyaya. Kızı tıpkı içinden geçirdiği gibi bir kızmış. Ona Pamuk Prenses adını vermişler. Ne yazık ki kraliçe doğumdan birkaç saat sonra ölmüş. Bir yıl sonra Kral yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe çok güzel bir kadınmış. Güzelliğine güzelmiş, ama bir o kadar da kibirliymiş, kendisinden daha güzel birinin olabileceğini düşüncesine bile tahammül edemezmiş. Odasında sihirli bir aynası varmış. Her gün o aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve sonunda, “Ayna, ayna söyle bana En güzel kim bu dünyada,” Diye sorarmış. Ayna da hiç duralamadan, “Sizsiniz Kraliçem,” dermiş. Fakat, Pamuk Prenses on dört yaşına geldiğinde, bir gün ayna şöyle demiş: Güzelsiniz Kraliçem, güzel olmasına, Ama Pamuk Prenses sizden daha güzel.” Kraliçe bunu duyunca çok kızmış, öfkesinden ne uyku girmiş gözüne, ne de bir lokma yemekyiyebilmiş. ‘Ne yapmalı, ne etmeli?’ diye düşünüp durmuş günlerce. Sonra kararını vermiş ve sarayın avcısını çağırmış huzuruna. “Pamuk Prenses’i ormana götür ve orada öldür. Öldürdüğüne kanıt olarak da kalbiyle ciğerini sök, bana getir.” Avcı Pamuk Prenses’i ormana götürmüş, bıçağını çekmiş. Fakat Pamuk Prenses’in ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış. Pamuk Prenses ağaçların arasına dalıp gözden kaybolurken, “Ben yapamadım, ama hava kararıncaya kadar bir ayı veya bir kurt benim yapamadığımı yapar nasıl olsa,” demiş. Yolda genç bir yabandomuzu çıkmış avcının karşısına. O da hayvanı oracıkta öldürmüş, kalbiyle ciğerini söküp Kraliçe’ye götürmüş. Ama Pamuk Prenses’i avcının düşündüğü gibi ne bir ayı ne de bir kurt yemiş. Akşam olup hava kararınca dağların ardında küçük bir eve gelmiş. Kapısını çalmış, açan olmamış. Cesaretini toplayıp içeri girmiş. İçeride üzeri yenmeye hazır yiyeceklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu yedi küçük sandalyeli uzun bir masa varmış, duvar dibinde de yedi yatak diziliymiş. Beklemiş, beklemiş, ama kimsecikler gelmemiş. Çok aç ve çok yorgun olduğu için daha fazla bekleyememiş ve her tabaktan bir kaşık yemek almış, yedi yataktan yedincisine yatıp uykuya dalmış. Biraz sonra evin sahipleri eve dönmüşler. Dağların derinliklerinde bulunan bir gümüş madeninde çalışan yedi cücelermiş bunlar. Pamuk Prenses’i görünce, “Ne kadar güzel bir kız!” demişler. Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce önce çok korkmuş, ama kısa bir süre sonra onlardan bir kötülük gelmeyeceğini, onların çok iyi insanlar olduklarını anlamış. Yedi cüceler Pamuk Prenses’ten evlerini çekip çevirmesini istemişler, o da hemen kabul etmiş. “Hoşça kal,” demişler yedi cüceler işe giderlerken. “Kapıyı kimseye açma. Eğer üvey annen burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar sonra.” Bir gün Kraliçe tekrar aynasının karşısına geçmiş. Aynadan şu cevabı alınca suratının aldığı şekli varın siz düşünün artık: “Güzelsin Kraliçem, buraların en güzeli sizsiniz Ama ne var ki, yüksek dağların ardında Cücelerin küçük, şirin evindeki Pamuk Prenses dünyalar güzeli.” Bunu duyar duymaz Kraliçe hemen kolları sıvamış. Yaşlı bir satıcı kadın kılığına bürünmüş ve elinde içi kurdele dolu bir tablayla dağlara doğru çıkmış yola. Cücelerin evine varınca, “Kurdelelerim var, harika kurdeleler!” diye seslenerek kapıyı çalmış. Kimin geldiğine bakmak için pencereye çıkan Pamuk Prenses kurdeleleri görünce içi gitmiş. ‘Bunda ne kötülük olabilir ki!’ diye düşünerek kapıyı açmış. “Bunu mu beğendin güzelim?” demiş Kraliçe kurdeleyi Pamuk Prenses’in boynuna takarken. Sonra kurdeleyi sıktıkça sıkmış, ta ki Pamuk Prenses ölü gibi boylu boyunca yere uzanana kadar. O gece yedi cüceler Pamuk Prenses’i o halde bulmuşlar. Kurdeleyi kesmişler ve Pamuk Prenses hayata dönmüş tekrar. Böylece Kraliçe’nin elinden ikinci kez kurtulmuş Pamuk Prenses. Ertesi sabah Kraliçe aynasının karşısına geçmiş yeniden. Aynadan Pamuk Prenses’in hâlâ yaşadığı haberini alır almaz hemen kılık değiştirmiş ve bir kez daha dağların yolunu tutmuş. “Taraklarım var, harika taraklar!” diye seslenmiş cücelerin evinin kapısında. Pamuk Prenses yaşlı kadının elinde tuttuğu tarağı görünce başına gelenleri unutuvermiş. Kapıyı açmış. “Saçların ne güzel, bırak ben tarayayım,” demiş Kraliçe. Ama tarak zehirliymiş, başına değer değmez Pamuk Prenses ölü gibi yere uzanmış. O gece yedi cüceler saçından tarağı almışlar ve Pamuk Prenses yeniden hayata dönmüş. Böylece Kraliçe’nin elinden üçüncü kez kurtulmuş Pamuk Prenses. Ertesi gün Kraliçe aynasının karşısına geçince, Pamuk Prenses’in hâlâ yaşadığını öğrenmiş. Öfkesi burnunda, bu kez en büyülü iksirini hazırlayıp bir elmanın yarısına sürmüş. Sonra da yaşlı bir dilenci kılığına girip yola koyulmuş. “Güzel kızıma tatlı bir elma benden, armağan,” demiş Kraliçe, pencereden bakan Pamuk Prenses’e. “Pencereden de verebilirim, kapıyı açmana gerek yok.” “Kötü diye mi almıyorsun yoksa,” demiş Kraliçe, Pamuk Prenses’in kararsız olduğunu görünce. Sonra da zehirsiz tarafından ısırmış ve, “Al bak harika!” diyerek uzatmış, Pamuk Prenses’e. Pamuk Prenses elmayı zehirli tarafından ısırır ısırmaz cansız yere uzanmış. Kraliçe pencereden içeri, Pamuk Prenses’e bakmış. “Nihayet senden kurtuldum, artık dünyanın en güzeli benim,” demiş. Oradan doğruca saraya gitmiş. Erkesi gün aynaya kimin en güzel olduğunu sorduğunda ayna, “Sizsiniz Kraliçem,” deyince dünyalar onun olmuş. Bu sefer cücelerden hiçbiri Pamuk Prenses’i uyandıramamış ölüm uykusundan. Aradan üç gün geçmiş, bütün umutlarını kaybetmişler. Fakat nedense Pamuk Prenses hiç de ölü gibi durmuyormuş. O yüzden yedi cüceler onu gömmemişler ve camdan bir tabut içine koymuşlar, tabutu da yüksek bir tepenin en tepesine yerleştirmişler. Günlerden bir gün cüceleri ziyarete gelen bir Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde Pamuk Prenses’i görmüş ve hemen ona âşık olmuş. “Onu sarayıma götürmeme izin verin,” diye yalvarmış Prens. Yedi cüceler ona acımışlar ve izin vermişler. Prens’in uşakları tabutu kaldırırken Pamuk Prenses’in boğazına takılmış olan zehirli elma parçası pat düşmüş ağzından. Pamuk Prenses doğrulmuş nerede olduğunu anlamadan, gözünü açmış, yakışıklı Prensi karşısında görmüş. Görür görmez ona âşık olmuş. Birkaç hafta sonra nişanlanmışlar. Derken düğün günü gelip çatmış. Düğüne çağrılanlar arasında Pamuk Prenses’in üvey annesi de varmış. Üvey annesi sarayın salonuna girer girmez Pamuk Prenses’i tanımış, ama bu sefer bir şey yapmaya fırsat bulamamış. Çünkü Prens’in adamları Kraliçe’yi hemen yakalamış, Prens de onu artık kötülük yapamayacağı uzak bir ülkeye sürgün etmiş. O günden sonra Pamuk Prenses, güzelliğinin yanı sıra mutluluğuyla da ün salmış.
Alman masalları oku
Giriş Tarihi: Son Güncelleme:
Grimm masalları, çocuklarınız uykuya dalarken ya da hoş vakit geçirmek istediğinde okuyabileceğiniz masallardandır. Bu yönüyle masalların en güzel özelliği çocukları iyi bir dinleyici yapmaktır. Bu masallar için örnek verecek olursak en ünlü Grimm Masalları başta gelir. Grimm masalları başka dillere çevrildiği gibi Türkçe Grimm kardeşler masalları da bulunmaktadır. Bunları çocuğunuza okuyabilir ya da onun okumasını sağlayabilirsiniz. Hangi masalı okuyacağınızı seçmek için ise kısa Grimm masalları örnekleri ile masalınızı seçebilirsiniz.
Grimm Masalları, orijinal almanca ismi ile Kinder- und Hausmärchen olarak geçerken Türkçeye Grimm masalları olarak çevrilmiştir. Bu masallar Grimm kardeşler tarafından yazılan külliyat olarak adlandırılırken aslında Grimm Kardeşler tarafından halk arasından derlenerek yazıya geçirilmiştir. Grimm Masallarını'nın İlk baskısı yılında Almanca olarak kaleme alınmıştır. Eserde dünyaca ünlü pek çok masal yer alırken aynı zamanda eserin orijinal ismi "Çocuk ve Yuva Masalları" anlamına gelmekle birlikte tüm dünyada Grimm Masalları olarak ünlenmiştir.
Grimm masalları içinde hangi masalların yer aldığına bakacak olursak birden fazla masal bulunmaktadır. Bunlar:
Yukarıda sıraladığımız birbirinden güzel Grimm Masallarında en ünlü olanların konularını kısa kısa örnekleri ile verelim:
Grimm masallarının hemen hepsi eğitici ve güzeldir. Ancak aralarında daha çok sevilen ve okunanları vardır. Bu masallar aynı zamanda sinemaya ve tiyatroya da uygulanmıştır.
ARKADAŞINA GÖNDER
Grimm Masalları Oku - En Güzel, Eğitici, En Ünlü, Kısa Grimm Kardeşler Masalları ve Öyküleri