recep uyar vefat / LÖK KÖYÜ ❤YOZGAT❤ grup

Recep Uyar Vefat

recep uyar vefat

(Ph.D. thesis in Turkish) Codex Cumanicus ve Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesinde Fiil Yapımı [Verb Formation in Codex Cumanicus and Armeno-Kipchak texts]

Bu çalışma, Stephanos Byzantinos’un Ethnika adlı eseri başta olmak üzere, Bizans kaynaklarında geçen ve ‘Karca’ olarak nitelendirilen bazı sözcükler üzerinde durmaktadır. Bu sözcükler, Karca yazıtlarda tanıklanmadığı için, ilgili literatürde ‘sözde Karca’ (pseudo-glosses) olarak adlandırılmaktadır. Çalışmamızda, altı ‘sözde Karca’ kelime ele alınmış ve bunlar için (Pre-)Proto-Türkçeye kadar dayanan etimolojiler önerilmiştir. Bizanslı yazarların eserlerinde Karca olarak ortaya çıkan bu sözcüklerin Urartularla temas hâlindeki Kimmerler veya Hurrilerle yakın ilişki içinde olan Turukkular aracılığıyla Anadolu’ya girmiş olabileceği öne sürülmüştür. Bu sebeple, Hurri-Urartuca ve Türkçenin söz varlıkları arasındaki toplam otuz yedi benzer kelime listelenmiş, bunların Urartucadan Türkçeye alıntılar olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu karşılaştırmalara dayanarak, Pre-Proto-Türkçenin ses özelliklerine değinilmiştir. Kimmer nüfusunun kısmen Türkçe konuşanlardan oluştuğu ve dillerinin bir yandan ‘sözde Karca’ sözcüklerin kaynağı, diğer yandan Urartuca sözcüklerin alıcısı olduğu varsayımı en makul öneri olarak görülmektedir. /// The present study deals with a number of glosses which appear in the Byzantinian sources, most of them in Ethnica of Stephanos Byzantinos, and are labeled as Carian. As these glosses are not actually attested in Carian inscriptions, they are called pseudo-glosses in the relevant literature. Six of these pseudo-Carian glosses are examined and for all of them, Turkic etymologies are proposed which reach into the depth of (Pre-)Proto-Turkic. It is asserted that the glosses which surface as Carian in the works of the Byzantinian historians may have entered into Anatolia by the Cimmerians or by the Turukku which were in close contact with the Urartians and Hurrians, respectively. Therefore, thirty-seven similar lexical items in the Hurro-Urartian and Turkic vocabularies are listed. It has been concluded that these may be Urartian loanwords in Turkic. Based on these correspondences, the phonological features of Pre-Proto-Turkic are discussed. The supposition that the Cimmerian population was partly Turkic-speaking and their language was the donor of the pseudo-Carian glosses and the recipient of the Urartian loanwords proves to be the most plausible one.

Diyalog Avrasya №28

Page 1: Diyalog Avrasya №28

28

28

Ве

сн

а /

Bah

ar20

09

Ежеквартальный международный культурно-интеллектуальный журнал / 3 ayl›k uluslararas› düflünce ve kültür dergisi

FethullahGülen

Пример диалога в современном мире:

Modern dünyada

bir diyalog öncüsü:

ФетхуллахГюлен

‹zvestiya St. Petersburg gazetesi Genel Yay›nYönetmeni Boris Klementyev:

O¤lumu Türk okulunavermemi kimseistememifltiШеф-редактор газеты «Известия – Санкт-Петербург» Борис Клементьев:

«Мне не советовалиотдавать сына втурецкий лицей»

80-летиеЧингиза Айтматоваотмечали без него

CengizAytmatov’suz80. yaflkutlamas›

Türkiye fiyat›7.50 TL.

Президент Турции Абдуллах Гюль оценил турецко-российские отношения:

«Наше многоплановое сотрудничество будет развиваться»

Cumhurbaflkan› Abdullah Gül Türkiye-Rusya iliflkilerini de¤erlendirdi:“Çok boyutlu ortakl›¤›m›z derinleflecek”

Гюлен в СМИ мира

Gülen dünyabas›n›nda

Page 2: Diyalog Avrasya №28
Page 3: Diyalog Avrasya №28
Page 4: Diyalog Avrasya №28

редактор editör

å ÌÓ„Ó ‚ÂÏÂÌË ÔÓ¯ÎÓ Ò ÚÂı ÔÓ, Í‡Í Ì‡¯ÂÊÂÍ‚‡Ú‡Î¸Ì˚È ÊÛ̇Î, ‚‚Ë‰Û ÌÂÍÓÚÓ˚ıÔ˘ËÌ, ÔËÓÒÚ‡ÌÓ‚ËÎ Ò‚ÓÈ ‚˚ÔÛÒÍ. á‡

‰Ó΄ËÈ „Ó‰ ‚˚¯ÎË Î˯¸ ÒÔˆˇθÌ˚ ËÁ‰‡ÌËfl ‚ä‡Á‡ıÒÚ‡ÌÂ Ë äË„ËÁËË. ùÚÓÚ „Ó‰ ÒڇΠÔÂËÓ‰ÓÏ„ÎÛ·ÓÍÓ„Ó ÓÒÏ˚ÒÎÂÌËfl ÔӉ·ÌÌÓÈ ‰Ó ÒÂ„Ó ÏÓÏÂÌÚ‡‡·ÓÚ˚ Ë ‚ÂÏÂÌÂÏ ÔÓÒÚÓÂÌËfl Ô·ÌÓ‚ ̇ ·Û‰Û˘ÂÂ.

ä‡Í ‚˚ ÔÓÏÌËÚÂ, ÔÓ˜ÚË Ì‡ ͇ʉÓÏ Ó·˘ÂÏÒÓ·‡ÌËË è·ÚÙÓÏ˚ ÑˇÎÓ„ Ö‚‡ÁËfl ÔÓ‰ÌËχÎÒfl‚ÓÔÓÒ Ó ‚˚ÔÛÒÍ ÊÛ̇· «ÑÄ» ̇ ÌÂÒÍÓθÍËıflÁ˚͇ı. ÑÓÏËÌËÓ‚‡ÌË ÛÒÒÍÓ„Ó Ë ÚÛˆÍÓ„ÓflÁ˚ÍÓ‚ ÔÓ ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌÌÓÒÚË ‚ ‚‡ÁËÈÒÍÓÏ„ËÓÌ ÔÓÒÎÛÊËÎÓ Ô˘ËÌÓÈ ÛÚ‚ÂʉÂÌËflÔÓÒΉÌËı ‚ ͇˜ÂÒÚ‚Â flÁ˚ÍÓ‚ ÔÛ·ÎË͇ˆËË. ᇠ‰ÂÒflÚ¸ÎÂÚ ÒÛ˘ÂÒÚ‚Ó‚‡ÌËfl ̇¯Â„Ó ÊÛ̇· ̇Ӊ˚ ̇¯ËıÒÚ‡Ì ÔÓ¯ÎË ‰Ó΄ËÈ ÔÛÚ¸ ÔÓÁ̇ÌËfl ‰Û„ ‰Û„‡.àÌÚÂÂÒ ÒÓ ÒÚÓÓÌ˚ ̇ÒÂÎÂÌËfl „ËÓÌÓ‚, „‰Â ‚˚¯ÎËÚÂχÚ˘ÂÒÍË ÔËÎÓÊÂÌËfl Í ÊÛ̇ÎÛ, ÔÓÒÎÛÊËÎÔËÏÂÓÏ Ë ‰Îfl ‰Û„Ëı ÒÚ‡Ì-Û˜‡ÒÚÌËÍÓ‚è·ÚÙÓÏ˚. èÓ˝ÚÓÏÛ ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÒÚ¸ Ô‚Ӊ‡ÊÛ̇· ̇ ÏÌÓ„ÓflÁ˚˜Ì˚È ÙÓÏ‡Ú Ò„ӉÌflÓÙÓÏÎflÂÚÒfl ‚ ÍÓÌÍÂÚÌ˚È ÔÓÂÍÚ, Ë ‡·ÓÚ‡ ‚ ˝ÚÓÈӷ·ÒÚË ÔÓ‰ÓÎʇÂÚÒfl...

ÑÂÒflÚ¸ ÎÂÚ – ÌÂχÎ˚È ÒÓÍ ‰Îfl β·Ó„Ó ËÁ‰‡ÌËfl.ÑÓÒÚ‡ÚÓ˜Ì˚È ‰Îfl ÔÓÒÚÓÂÌËfl Ô·ÌÓ‚ ̇ ·Û‰Û˘ÂÂ,ÓÔˇflÒ¸ ̇ ÓÔ˚Ú ÔÓ¯Î˚ı ÎÂÚ. èÓ‰‚Ó‰fl ËÚÓ„ ˝ÚÓÏÛÔÂËÓ‰Û ÊËÁÌË ÊÛ̇· Ë Ô˚Ú‡flÒ¸ ÓˆÂÌËÚ¸ÔӉ·ÌÌÛ˛ ‡·ÓÚÛ ÒÓ ÒÚÓÓÌ˚, Ï˚ ÒÔÓÒËÎË Ò·fl:«ëÏÓ„ÎË ÎË Ï˚ ÔÓÒÚÓËÚ¸ ‰Ë‡ÎÓ„? ä‡ÍË ÚÂÏ˚ÓÚ‡ÁËÎË ÒÚ‡Ú¸Ë ÊÛ̇·? ì ͇ÍÓ„Ó ÍÓ΢ÂÒÚ‚‡˜ËÚ‡ÚÂÎÂÈ Ì‡¯ÎË ÓÌË ÓÚÍÎËÍ? ä‡ÍÓ‚ ‚Í·‰ ÊÛ̇· ‚ÒÓÁ‰‡ÌË ÏÓÒÚ‡ ‰ÛÊ·˚ ÏÂÊ‰Û Ì‡Ó‰‡ÏË Ì‡¯Â„Ó„ËÓ̇? ä‡ÍÓ ‡ÒÒÚÓflÌË Ï˚ ÔÂÓ‰ÓÎÂÎË Ì‡ ÔÛÚË ÍÒ¸ÂÁÌÓÏÛ Ë Û‚‡Ê‡ÂÏÓÏÛ ËÁ‰‡Ì˲?..» ÖÒÚ¸ ‰‚ÂÔ˘ËÌ˚, ÍÓÚÓ˚ ÔÓ‰ÚÓÎÍÌÛÎË Ì‡Ò Í ÔÓ‰Ó·ÌÓÏۇ̇ÎËÁÛ. ëË·, ̇¯Â‰¯‡fl Ò‚Ó χÚ¡θÌÓ‚˚‡ÊÂÌË ‚ ÊÛ̇Π«ÑÄ», ÓÔˇÂÚÒfl ̇Òӄ·ÒÓ‚‡ÌÌÓÒÚ¸ ‰ÂÈÒÚ‚ËÈ Ó·˙‰ËÌË‚¯ËıÒfl ‚Ó ËÏflÓ·˘ÂÈ ˆÂÎË Î˛‰ÂÈ, Ô‰ÒÚ‡‚Îfl˛˘Ëı ‡ÁÌ˚ ÒÚ‡Ì˚.èÓÌflÚË «Ö‚‡ÁËfl» ÚÂflÂÚ Ò‚ÓÈ ÒÏ˚ÒÎ, ÍÓ„‰‡ÓÚÒÛÚÒÚ‚ÛÂÚ Í‡Í‡fl-ÚÓ Â„Ó ˜‡ÒÚ¸. å˚ ‰ÓÎÊÌ˚ ·˚Ú¸ ‚Ò‚ÏÂÒÚÂ. Ç ÍÓ̈ 2006 „Ó‰‡ Ï˚ ÔÓÚÂflÎË åÂËíËÙÓÌÂÌÍÓ, ÍÓÚÓ‡fl ÍÓ„‰‡-ÚÓ Á‡fl‚Ë· ÓÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÒÚË ÒÓÁ‰‡ÌËfl ËÁ‰‡ÌËfl, ÔÓ‰Ó·ÌÓ„ÓÊÛ̇ÎÛ «ÑÄ» , ‚ ˲Ì Ôӯ‰¯Â„Ó „Ó‰‡ – óËÌ„ËÁ‡ÄÈÚχÚÓ‚‡, ÍÓÚÓ˚È Ì‡Á‚‡Î ÊÛ̇Π‚ËÁËÚÌÓÈ͇ÚÓ˜ÍÓÈ Ö‚‡ÁËË. ç‡ ÔÛÚË ‰Ë‡ÎÓ„‡ ‚ÔÂÂ‰Ë ¯ÎË,ÔËÁ˚‚‡fl Ì‡Ò Á‡ ÒÓ·ÓÈ, Ú‡ÍË ËÁ‚ÂÒÚÌ˚ β‰Ë, ͇ÍÄ̇, êÓÒÚËÒ·‚ ê˚·‡ÍÓ‚, ï‡ÛÌ íÓ͇Í, éÎʇÒëÛÎÂÈÏÂÌÓ‚, ÉËÛÎË Ä·҇ÌËfl, åÛıÚ‡ ò‡ı‡ÌÓ‚,ÅÓËÒ å‡Ë‡Ì, àθ·Â éÚ‡ÈÎ˚, îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ËÏÌÓ„Ë ‰Û„ËÂ... òÎÓ ‚ÂÏfl, Ë ‰Ë‡ÎÓ„, ‚ÓÒÔÂÚ˚ÈÓ‰ÌËÏ ËÁ ̇¯Ëı ̇ÒÚ‡‚ÌËÍÓ‚, ‰ÓÎÊÂÌ ·˚ÎÔÓ‰ÓÎʇڸÒfl. éÌ ‚ÓÁÓ‰ËÎÒfl ÒÌÓ‚‡...

Ç ÔÓ¯ÎÓÏ ÌÓÏ ̇¯Â„Ó ÊÛ̇· Ï˚ ÔËÒ‡ÎË Ó‰ÛıÓ‚ÌÓÏ Îˉ ԇ‚ÓÒ·‚ÌÓ„Ó Ïˇ ë‚flÚÂȯÂÏè‡Úˇı ÄÎÂÍÒËË II. ùÚÓÚ ÌÓÏ Ï˚ ÔÓÒ‚fl˘‡ÂϘÂÎÓ‚ÂÍÛ, β·ËÏÓÏÛ ÏÌÓ„ËÏË, ˉÂË ÍÓÚÓÓ„ÓÛ‚‡Ê‡˛Ú, «èËÏ ‰Ë‡ÎÓ„‡ ‚ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÏ ÏË»îÂÚıÛηıÛ É˛ÎÂÌÛ. à‰Âfl ÒÓÁ‰‡ÌËfl ˝ÚÓ„Ó ÌÓχÔË̇‰ÎÂÊËÚ Ì‡¯ËÏ ÓÒÒËÈÒÍËÏ ÍÓÎ΄‡Ï. å˚„ÎÛ·ÓÍÓ ÔËÁ̇ÚÂθÌ˚ ËÏ Á‡ ÔӉ·ÌÌÛ˛ ËÏˇ·ÓÚÛ ‚ ‚ˉ ӈÂÌÓÍ, ÍÓÏÏÂÌڇ˂, ÒÚ‡ÚÂÈ,Ó·ÂÒÔ˜˂¯Ëı Ëı ÌÂÓˆÂÌËÏ˚È ‚Í·‰ ‚ ÔÓ‰„ÓÚÓ‚ÍÛ˝ÚÓ„Ó ËÁ‰‡ÌËfl.

Ç ÌÓÏ ‚˚ ̇ȉÂÚ ÔÓ‰Ó·ÌÛ˛ ËÌÙÓχˆË˛ ÓÛÍÓ‚Ó‰ÒÚ‚Â è·ÚÙÓÏ˚, Ӊ̇ÍÓ, ‡Á¯ËÚ ‰‡Ú¸‚‡Ï ͇ÚÍÛ˛ ËÌÙÓχˆË˛ Ó· ËÁÏÂÌÂÌËflı,ÔÓËÁӯ‰¯Ëı Û Ì‡Ò Á‡ ÔÓÒΉÌËÈ ÔÂËÓ‰. çÓ‚˚ÏÔ‰Ò‰‡ÚÂÎÂÏ è·ÚÙÓÏ˚ ·˚Î ËÁ·‡Ì çÛ·Ìé‡Á‡ÎËÌ, ÒÓÔ‰Ò‰‡ÚÂÎÂÏ ÒڇΠï‡ÛÌ íÓ͇Í, ‡„Â̇θÌ˚Ï ÒÂÍÂÚ‡ÂÏ Ì‡Á̇˜ÂÌ àÒχËÎ í‡Ò.

Ü·ÂÏ ‚‡Ï ÔËflÚÌÓ„Ó ˜ÚÂÌËfl... ꇉ˚ ÌÓ‚ÓÈ‚ÒÚÂ˜Â Ò ‚‡ÏË! �

Uzun bir süre oldu… Her üç ayda bir yay›nahaz›rlad›¤›m›z dergimiz, elimizdeolmayan sebeplerden dolay› bir y›ld›r

sadece Kazakistan ve K›rg›zistan ekleriyle yay›nadevam ediyordu. Bu durum, kendimizi hem kon-trol etme hem de yenileme ad›na önemli birimkan sa¤lad›.

Hat›rlarsan›z, Diyalog Avrasya Platformu’nunhemen her Kurul toplant›s›nda DA dergisinin çokdilli olmas› gerekti¤i yönünde fikirler dile getiril-miflti. Fakat bu co¤rafyada en yayg›n iletiflim dille-rinin Türkçe ve Rusça olmas› bu iki dili, “yay›n dili”olarak benimsememizde etkin rol oynad›. Aradangeçen on y›lda dergimiz arac›l›¤›yla yap›lan yay›n-larla, birbirimizi tan›ma ve anlamada epey yolal›nd›. Ek yay›nlar›m›z›n ç›kt›¤› yerlerde bölgehalklar› taraf›ndan be¤eniyle okunuyor olmas›,di¤er üye ülkelerimiz için de örnek oldu… Bu ne-denle “dergimizin çok dilli olmas› gerekti¤i” fikriart›k projelefltiriliyor… Bu konuda haz›rl›klar›m›zvar…

On y›l, yay›nc›l›kta önemli bir süre… Geriye ba-k›p, ileriye dönük muhasebe yapmak için yeterli…“Diyalogda nereye geldik, bu zamana kadar hangialanlarda yay›n yap›ld›, bu yay›nlar ne kadar okurbuldu, dergimizin bölge diyaloguna ciddi bir kat-k›s› oldu mu, ilkeli ve dürüst bir yay›nc›l›k ad›nabir mesafe kat edildi mi?” gibi sorular› kendimizesorduk. Bizi bu muhasebeye iten iki sebep vard›:Bu dergiyi ç›kartan güç, hep birlikte el ele verip te-sis edilen sinerjiydi. Avrasya, birimiz olmadan an-lams›zd›… Hepimiz beraber olmal›yd›k… DA gibibir dergiye duyulan ihtiyac› dile getiren Mery Tri-fonenko’yu 2006 y›l›n›n bafllar›nda, bu dergiyi birkartvizit yapan Cengiz Aytmatov’u da geçti¤imizHaziran’da kaybettik… Bize diyalogda yol gösterendi¤er entellektüellerimiz Anar, Rostislav Ribakov,Harun Tokak, Olcas Süleymenov, Giuli Alasania,Muhtar fiahanov, Boris Marian, ‹lber Ortayl›, Fet-hullah Gülen ve di¤er entellektüellerdi... Zamanilerliyordu ama bir ayd›n›m›z›n iflaretiyle bundanon y›l önce bafllayan diyalog devam etmeliydi… Di-yalog yeniden dirilmeliydi…

‹flte bu yeniden diriliflte; geçen say›m›zdaOrtodoks dünyas›n›n ruhani lideri Patrik II.Aleksey’i ifllemifltik, bu say›m›zda ise çok seveniolan ve fikirlerine de¤er verilen “Modern DünyadaBir Diyalog Öncüsü” Fethullah Gülen’i dosyakonusu yapt›k. Zira o, hayat›n› diyalo¤a ve hoflgö-rüye adam›fl birisi. Bu fikir Rus meslektafllar›m›z-dan geldi. Haz›rlanan dosyaya yorum, de¤erlen-dirme ve röportajlar›yla ciddi destek verdiler, ken-dilerine teflekkür ederiz…

Say›m›zda platformumuzun etkinlikleri hak-k›nda detayl› haber bulacaks›n›z ama k›saca birbilgi verelim. Yeni Dönem Baflkan›m›z NurlanOrazalin, Platform Eflbaflkan›m›z Harun Tokak,Genel Sekreterimiz ‹smail Tas oldu…

‹yi okumalar dile¤iyle… Yeniden merhaba! �

И сновадиалог...

Yeniden

diyalog…

Сила, нашедшаясвое материальное

выражение вжурнале «ДА»,опирается на

согласованностьдействий

объединившихсяво имя общей цели

людей,представляющих

разные страны.Понятие «Евразия»теряет свой смысл,

когда отсутствуеткакая-то его часть.

Bu dergiyi ç›kartan

güç, hep birlikte el

ele verip tesis edilen

sinerjidir. Avrasya,

birimiz olmadan

anlams›z.

Page 5: Diyalog Avrasya №28

Платформа Диалог Евразия

Diyalog Avrasya Platformu Председатель Baflkan

Нурлан Оразалин Nurlan Orazalin

Сопредседатель EflbaflkanХарун Токак Harun Tokak

Генеральный секретарь Genel SekreteriИсмаил Тас ‹smail Tas

Редакторы отделов Alan Editörleri

Политика Siyaset Bilimi: Бушра Эрсанлы Büflra Ersanl›, Cоциология Sosyoloji: Умит Мерич Ümit Meriç

Kультура Kültür: Джемаль Ушак Cemal Uflak, Экономика Ekonomi: Кадир Дикбаш Kadir Dikbafl

При участии Katkıda Bulunanlar

Владимир Авдеев Vladimir Avdeyev, Елена Калинина Elena Kalinina

Юнус Шен Yunus fien, Сезер Чакмак Sezer Çakmak, Дилек Чакмак Dilek Çakmak

Консультативный совет Dan›flma Kurulu

АНАР ANAR (Азербайджан Azerbaycan), Абиш Кекильбаев Abifl Kekilbayev, Гарифулла Эсим Garifulla Esim,

Мухтар Шаханов Muhtar fiahanov (Казахстан Kazakistan), Асан Ормушев Asan Ormuflev (КыргызстанK›rg›zistan), Ростислав Рыбаков Rostislav R›bakov (Российская Федерация Rusya Federasyonu),Халиль Иналджик Halil ‹nalc›k, Кемаль Карпат Kemal Karpat, Ильбер Ортайлы ‹lber Ortayl›,

Халит Рефиг Halit Refi¤, Мете Тунчай Mete Tunçay (Турция Türkiye)

Ответственность за статьи, опубликованные в журнале, несут авторы. Yaz›lar›n sorumlulu¤u yazarlar›na aittir, dergiyi ba¤lamaz.

Координатор журнала в РФ Rusya Federasyonu KoordinatörüАли Сами Йылдырым Ali Sami Y›ld›r›m

Координатор журнала в Анкаре Ankara KoordinatörüФарук Эрбильгин Faruk Erbilgin

Отдел маркетинга Abone, Reklam ve Da¤›t›mШабен Гюль fiaben Gül ([email protected])

Координатор журнала в Казахстане Kazakistan KoordinatörüАли Челикбаш Ali Çelikbafl

Управ. информационным отделом ‹stihbarat ve Haber Bölüm fiefiСалих Яйладжы Salih Yaylac›

Дизайн Görsel Tasar›mASR Дизайн (Мурат Аджар) ASR Grafik (Murat Acar)

Адрес Yönetim Yeri, ‹mtiyaz Sahibi ve Sorumlu Müdür Adresi: Cumhuriyet Cad. No: 209/4 Harbiye-‹stanbul/TürkiyeТел Tel: +90 (212) 232 17 51 Факс Faks: +90 (212) 231 82 34Bask›: Renk Matbaas› / Davutpafla - ‹stanbul Tel: +90 (212) 612 11 27

Представительства Temsilcilikler:

Турция Türkiye +90 (212) 232 17 51Азербайджан Azerbaycan ([email protected]) +994 (12) 498 17 24

Грузия Gürcistan ([email protected]) +995 (32) 93 43 76Казахстан Kazakistan ([email protected]) +7 (327) 291 31 60

Кыргызстан K›rg›zistan ([email protected]) +996 (312) 59 65 30Молдова Moldova ([email protected]) +373 (79) 76 70 83

Монголия Mo¤olistan ([email protected]) +34 29 66 32 54 63

Нахчеван Nahç›van ([email protected]) +994 502 12 02 17Российская Федерация Rusya Federasyonu ([email protected]) +7 (495) 514 13 83

Татарстан Tataristan ([email protected]) +7 (843) 238 18 47Башкортостан Baflk›rdistan ([email protected]) +7 (3472) 66 58 38

Таджикистан Tacikistan ([email protected]) +992 (372) 24 91 83Туркменистан Türkmenistan ([email protected]) +99 (312) 41 14 05-06-07Украина Ukrayna ([email protected]) +38 (044) 235 66 53

Türkiye’de fiyat›: 7.50 YTL. KKTC’de fiyat›: 8.50 YTL. Y›ll›k abone bedeli: 28 YTL., ö¤renciler için: 25 YTL. Avrupa: 30 EURO, ABD: 35 USDAbone hesap numaralar›: Asya Kat›l›m Bankas› A.fi. fiiflli fiubesi, YTL: 5-186593-1 USD: 186593-2 EURO: 186593-7.

TC. Ziraat Bankas› Afi. Osmanbey fiubesi (850) YTL: 45359102-5001 USD: 45359102-5002 EURO: 45359102-5003 Posta çeki no: 1612101

Подписной индекс: 83156 Каталог Пресса России

Журнал «ДА» зарегистрирован в Министерстве по делам печати, телерадиовещания и средств массовых коммуникаций Российской Федерации

Свидетельство о регистрации: ПИ № 77-5826 от 07.12. 2000 В России и странах СНГ цена договорная

Журнал «ДА» зарегистрирован в Министерстве культуры, информации и спорта Республики Казахстан. Свидетельство о регистрации: 5878-Ж

www.daplatform.org • [email protected]

Диалог начинается с «да». Diyalog ‘evet’le bafllar.

Журнал «ДА» – издание Платформы Диалог ЕвразияDA dergisi bir Diyalog Avrasya Platformu yay›n›d›r.

Ежеквартальный международный культурно-интеллектуальный журналÜç ayl›k uluslararas› düflünce ve kültür dergisi

Весна 2009, 28 номер Bahar 2009, Say›: 28Yayg›n Süreli Yay›n / T. C. Kültür Bakanl›¤› Sertifika No: 1106-34-002992

Учредители ‹mtiyaz SahibiВ Турции: от имени АО «Фон Да Ажанс Хизм. Сан. ве Тидж.» Эркам Туфан Айтав.

В РФ: НО «Фонд содействия развитию Центра восточной литературы Российской государственной библиотеки»Fon Da Ajans Hizm. San ve Tic. Afi. ad›na

Erkam Tufan Aytav

Ответственный редактор Sorumlu Yaz› ‹flleri MüdürüДженгиз Шимшек Cengiz fiimflek

Главный консультант Yazar-Bafldan›flmanМехмет Гюндем Mehmet Gündem

Редакторы русских текстов Rusça RedaktörleriАлександр Полещук Aleksandr Polefluk, Марина Меланьина Marina Melanina

Редколлегия Yay›n KuruluАзербайджан Azerbaycan

Низами Джафаров Nizami Caferov

Иса Хабиббейли ‹sa Habipbeyli

Мустафа Саатчи Mustafa Saatçi

Сулейман Окумуш Süleyman Okumufl

Грузия Gürcistan

Гиули Аласания Giuli Alasania

Тамаз Гамкрелидзе Tamaz Gamkrelidze

Нона Гамбашидзе Nona Gambaflidze

Ясин Аслан Yasin Aslan

Казахстан Kazakistan

Кансеит Абдезули Kanseyit Abdezul›

Олжас Сулейменов Olcas Süleymenov

Кыргызстан K›rg›zistan

К. Молдокасымов K. Moldokas›mov

Мустафа Башкурт Mustafa Baflkurt

Монголия Mo¤olistan

Цедендорж Дашдондов Ts. Dafldandov

Молдова Moldova

Мехмет Зор Кая Mehmet Zor Kaya

Борис Мариaн Boris Marian

Российская Федерация Rusya Federasyonu

Михаил Мейер Mihail Meyer

Леонид Сюкияйнен Leonid Sükiyainen

Татьяна Филиппова Tatyana Filippova

Александр Ручкин Aleksandr Ruçkin

Евгений Дугин Yevgeniy Dugin

Дамир Исхаков Damir ‹shakov

Разиль Валеев Razil Valeyev

Расим Хуснутдинов Rasim Husnutdinov

Борис Клементьев Boris Klementyev

Сельман Гюлен Selman Gülen

Таджикистан Tacikistan

Мехмон Бахти Mehmon Bahti

Муминшо Каноатов Muminflo Kanoatov

Эмсал Коч Emsal Koç

Турция Türkiye

Мехмет Алтан Mehmet Altan

Токтамыш Атеш Toktam›fl Atefl

Бешир Айвазоглу Beflir Ayvazo¤lu

Ниязи Октем Niyazi Öktem

Авни Озгурель Avni Özgürel

Мехмет Сарай Mehmet Saray

Эдибе Созен Edibe Sözen

Туркмениcтан Türkmenistan

Джемиль Йылдыз Cemil Y›ld›z

Украина Ukrayna

Владимир Сергейчук Vladimir Sergeyçuk

Исмаил Керимов ‹smail Kerimov

Гокхан Демир Gökhan Demir

Алексей Чебукин Aleksey Çebukin

Иван Драч ‹van Draç

Богдан Андрусышин Bogdan Andrus›flin

Page 6: Diyalog Avrasya №28

кто такой фетхуллах гюлен? fethullah gülen kimdir?

содержание

Пример диалога в современном мире:

Фетхуллах Гюлен Modern dünyada bir diyalog öncüsü:

Fethullah GülenПример диалога в современном мире: Фетхуллах Гюлен Леонид Сюкияйнен

Modern dünyada bir diyalog öncüsü: Fethullah GülenLeonid Sükiyainen 8

Раскрыть глаза и души Владимир Авдеев

Gözleri, gönülleri açmak...Vladimir Avdeyev 14

Идейное пространство Гюлена Нодир Одилов

Gülen’in fikir dünyas›Nadir Odilov 18

Самый влиятельный интеллектуал мираНагима Байтенова

Dünyan›n en etkili entelektüeliNagima Baytenova 22

Cлышать другого, а потом себяБорис Клементьев

Yan›ndakini duymakBoris Klementyev 26

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

Page 7: Diyalog Avrasya №28

içindekiler

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

Учить миру в школе добраОльга Карабанова

‹yilik okulunda bar›fl ö¤retmekOlga Karabanova 32

Школа, открывшая новыеперспективы Тимофей Нешитов

Yeni ufuklar açan okul Timofey Neflitov 36

Заслуженный почетГиули Аласания

Hak edilmifl bir onur Giuli Alasaniya 40

идеи гюлена на мировой арене gülen’in fikirleri uluslararas› arenada

Турецкие школы на первойстранице New York Times

Türk okullar› New YorkTimes’›n manfletinde 78

Приглашение к диалогуКонстантин Зиновьев

Diyalo¤a davetKonstantin Zinovyev 80

Газеты «Известия» и «Заман» – заразвитие российско-турецкихотношений

‹zvestiya ve Zaman’dan Rus-Türk iliflkilerine destek 82

80-летие Айтматоваотмечали без него

Aytmatov’suz 80. yafl kutlamas› 114

Терпимость и дискриминация вобразованииДженгиз Шимшек

E¤itimde hoflgörü ve ayr›mc›l›k Cengiz Simflek 118

VIII общее собраниеПлатформы Диалог Евразиясостоялось в АнтальеСезер Чакмак

Diyalog Avrasya Platformu VIII.Genel Kurul toplant›s›Antalya’da yapıldıSezer Çakmak 124

США / ABD

Россия / Rusya

Англия / ‹ngiltere

44вопросы ученых к гюлену ayd›nlar gülen’e sordu

«Это движение не являетсязаслугой одного человека»Р. Рыбаков - Н. Емельянова - Н. Назирова

“Bu hareket bir kifliyemaledilmemeli”R. R›bakov - N. Emelyanova - N. Nazirova 52

«Сегодня отношения с Россией лучше, чемв прошлом, а завтра будут еще лучше»Татьяна Филиппова

“Rusya’yla iliflkilerimiz bugün iyi,yar›n daha iyi olacak”Tatyana Filippova 60

«Ислам не предлагаетдетальной формы политического режима» Леонид Сюкияйнен

“‹slam, aç›kça bir siyasi rejim önermez”Leonid Sukiyainen 69

Интервью журналуForeign Policy

Foreign Policy’ninGülen röportaj› 75

гюлен в сми мира gülen dünya bas›n›nda

Почувствовать разницуТатьяна Филиппова

Fark› hissetTatyana Filippova 94

«Наше многоплановоесотрудничество будетразвиваться» Абдуллах Гюль

“Çok boyutluortakl›¤›m›zderinleflecek”Abdullah Gül 90

Встретимся в детском садуБеседовал: Гекхан Демир

Ana okulunda buluflalımKonuflan: Gökhan Demir 106

Дворцовый фарфорШабен Гюль

Saray porselenlerifiaben Gül 100

Page 8: Diyalog Avrasya №28
Page 9: Diyalog Avrasya №28

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Пример диалога в современном мире:

Фетхуллах Гюлен Modern dünyada

bir diyalog öncüsü:

Fethullah Gülen

Page 10: Diyalog Avrasya №28

èÛ·ÎËÍÛÂÏ˚ ÓÚ‚ÂÚ˚ îÂÚıÛηı‡É˛ÎÂ̇ ̇ ‚ÓÔÓÒ˚ ÓÒÒËÈÒÍËıÛ˜ÂÌ˚ı Ë ÊÛ̇ÎËÒÚÓ‚

ÔË‚ÎÂ͇˛Ú Í Ò· ‚ÌËχÌË ÚÂÏ, ˜ÚÓÓÌË Óڇʇ˛Ú Ò‡Ï˚ ‚‡ÊÌ˚ ‡ÒÔÂÍÚ˚Û˜ÂÌËfl ÚÛˆÍÓ„Ó ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ„ÓÏ˚ÒÎËÚÂÎfl, Â„Ó ‚Á„Îfl‰˚ ̇ÚÂÓÎӄ˘ÂÒÍËÂ, ÍÛθÚÛÌ˚Â,̇‚ÒÚ‚ÂÌÌÓ-‰ÛıÓ‚Ì˚Â Ë ÔÓÎËÚ˘ÂÒÍËÂÔÓ·ÎÂÏ˚, ‚ÓÎÌÛ˛˘Ë ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ÈÏË Ë ÓÒÒËÈÒÍÓ ӷ˘ÂÒÚ‚Ó. èÂʉ‚Ò„Ó, ·ÓÒ‡˛ÚÒfl ‚ „·Á‡ Ú ÏÓÏÂÌÚ˚ ‚ÓÚ‚ÂÚ‡ı îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇, ÍÓÚÓ˚Â

ÔÓÁ‚ÓÎfl˛Ú ÔÓÌflÚ¸ „·‚ÌÓ ‚ Â„Ó Ë‰Âflı ËÚÂÏ Ò‡Ï˚Ï ‡Á‚ÂflÚ¸ ÒÓÏÌÂÌËfl, ËÌÓ„‰‡‚ÒÚ˜‡˛˘ËÂÒfl ‚ ÔÛ·ÎË͇ˆËflıÓÒÒËÈÒÍËı ëåà Ó Â„Ó ÍÓ̈ÂÔˆËflı ˉÂflÚÂθÌÓÒÚË.

èÂʉ ‚Ò„Ó, îÂÚıÛηı ɲÎÂÌÔÓ‰˜ÂÍË‚‡ÂÚ, ˜ÚÓ Ú‡Í Ì‡Á˚‚‡ÂÏÓ«‰‚ËÊÂÌË ɲÎÂ̇» Ì fl‚ÎflÂÚÒflÒÚÛÍÚÛÌÓ ÓÙÓÏÎÂÌÌÓÈ,ˆÂÌÚ‡ÎËÁÓ‚‡ÌÌÓÈ Ë ÙÓχθÌÓÈÓ„‡ÌËÁ‡ˆËÂÈ. ꘸ ˉÂÚ Ó ÒÓ‚ÏÂÒÚÌ˚ıÛÒËÎËflı ÏÌÓ„Ëı ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚,ÂÎË„ËÓÁÌ˚ı ‰ÂflÚÂÎÂÈ, ËÒÒΉӂ‡ÚÂÎÂÈ Ë

кто такой фетхуллах гюлен? fethullah gülen kimdir?

8 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Пример диалога в современном мире:

Фетхуллах Гюлен Леонид Сюкияйнен

Доктор юридических наук, профессор ГУ – Высшая школа экономики (РФ).

Modern dünyada bir diyalog öncüsü:

Fethullah Gülen

Leonid Sukiyainen

Prof. Dr., Ekonomi Üniversitesi (Rusya).

Rus bilim adam› ve gazetecileri-nin sorular›na Say›n Gülen’inverdi¤i cevaplar, bu önde gelen

Türk Müslüman düflünürünün ö¤reti-sinin en önemli noktalar›n›, moderndünya ve Rus kamuoyunu ilgilendirendini anlay›fl, kültürel, manevi ve politikproblemlerini nazara alan görüflleriniyans›tt›¤› için ilgi çekicidir. Gülen’incevaplar›ndaki fikirlerinin en önemlinoktalar›n› aç›klayan ve Rus bas›n›nda

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Встреча Фетхуллаха Гюленас Папой Иоанном Павлом II.

Ватикан, 1998 г.

Fethullah Gülen, 1998y›l›nda Vatikan’da Papa II.

John Paul ile görüfltü.

Page 11: Diyalog Avrasya №28

ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎÂÈ, Ó·˙‰ËÌÂÌÌ˚ı Ó·˘ËÏˈÂÎflÏË Ë Ê·ÌËÂÏ ÔÓÔ‡„‡Ì‰ËÓ‚‡Ú¸Ë‰ÂË ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË, ‰Ë‡ÎÓ„‡, ‚˚ÒÓÍÓÈ̇‚ÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚË Ë ÔÓÁËÚË‚ÌÓ„Ó‚Á‡ËÏÓ‰ÂÈÒÚ‚Ëfl ‚ ÛÒÎÓ‚ËflıÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„Ó Ïˇ. ùÚÓ Í‡Ò‡ÂÚÒfl ˇÍÚË‚ÌÓ Ó·ÒÛʉ‡ÂÏ˚ı ‚ ÓÒÒËÈÒÍËıëåà «ÚÛˆÍËı ¯ÍÓλ, ËÎË «¯ÍÓÎɲÎÂ̇». ç‡ Ò‡ÏÓÏ ‰ÂΠ˝ÚË Û˜Â·Ì˚ÂÛ˜ÂʉÂÌËfl ‚ÓÁÌËÍÎË ÔÓ ˜‡ÒÚÌÓÈËÌˈˇÚË‚Â Ë ÒÓÁ‰‡˛ÚÒfl ‡Á΢Ì˚ÏËÓ·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌ˚ÏË Ó„‡ÌËÁ‡ˆËflÏË.燂ÂÌÓÂ, ÛÔÓÏË̇ÌË ËÏÂÌË É˛ÎÂ̇ ‚Ò‚flÁË Ò Ëı ‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸˛ Ó·˙flÒÌflÂÚÒflÚÂÏ, ˜ÚÓ ‚ Û͇Á‡ÌÌ˚ı ¯ÍÓ·ı ‰Â·ÂÚÒfl‡ÍˆÂÌÚ Ì‡ ÚÂÒÌÓÈ Ò‚flÁË Ó·Û˜ÂÌËfl‡Á΢Ì˚Ï ‰ËÒˆËÔÎËÌ‡Ï Ì‡ Ò‡ÏÓÏÔ‰ӂÓÏ ÏËÓ‚ÓÏ ÛÓ‚Ì ҂ÓÒÔËÚ‡ÌËÂÏ Û˜ÂÌËÍÓ‚ ‚ ‰Ûı ۂ‡ÊÂÌËfl‰Û„ Í ‰Û„Û, ÓÚˈ‡ÌËfl ‡Á΢ËÈÏÂÊ‰Û Î˛‰¸ÏË ÔÓ ÔËÁ̇ÍÛ ËıÂÎË„ËÓÁÌÓÈ, ̇ˆËÓ̇θÌÓÈ ËΡÒÓ‚ÓÈ ÔË̇‰ÎÂÊÌÓÒÚË.

á‡Ú‡„Ë‚‡fl ‚ÓÔÓÒ Ó Ô‡‚‡ı ˜ÂÎÓ‚ÂÍ‡Ë ‰ÂÏÓ͇ÚËË, ÚÛˆÍËÈ Ï˚ÒÎËÚÂθ‰Â·ÂÚ ‡ÍˆÂÌÚ Ì‡ ÚÓÏ, ˜ÚÓ Ô‡‚‡ ËÒ‚Ó·Ó‰˚ ÓÚ‰ÂθÌÓ„Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇ Ì ÏÓ„ÛÚÔËÌÓÒËÚ¸Òfl ‚ ÊÂÚ‚Û ËÌÚÂÂÒ‡ÏÍÓÎÎÂÍÚË‚‡ Ë Ó·˘ÂÒÚ‚‡. óÚÓ Ê ͇҇ÂÚÒfl‰ÂÏÓ͇ÚËË, ÚÓ Ú‡ÍÓÈ ÔÓÎËÚ˘ÂÒÍËÈÂÊËÏ Ò Â„Ó ÓÒÌÓ‚Ì˚ÏË Ô‡‚‡ÏË ËÒ‚Ó·Ó‰‡ÏË ‚ ̇˷Óθ¯ÂÈ ÒÚÂÔÂÌËÓڂ˜‡ÂÚ ÍËÚÂËflÏ ËÒ·χ. ùÚ‡ ÊÂÓˆÂÌ͇ ÏÓÊÂÚ ·˚Ú¸ ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂ̇ ̇ÂÒÔÛ·ÎË͇ÌÒÍÛ˛ ÙÓÏÛ Ô‡‚ÎÂÌËfl ‚Ò‡‚ÌÂÌËË Ò ÏÓ̇ıËÂÈ.

îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ‰‡ÂÚ Ó˜Â̸„ÎÛ·ÓÍÛ˛ ÓˆÂÌÍÛ ÒÓÒÚÓflÌËflÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„Ó ËÒ·χ Ë ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ„ÓÏˇ. Ç ˜‡ÒÚÌÓÒÚË, ÓÌ ÓÚϘ‡ÂÚ, ˜Úӄ·‚̇fl ÔÓ·ÎÂχ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„ÓÏÛÒÛθχÌË̇ ÒÓÒÚÓËÚ ‚ ÌÂÒÔÓÒÓ·ÌÓÒÚˇÒÒχÚË‚‡Ú¸ ËÒÎ‡Ï ‚ ‰ËÌÒÚ‚Â ‚ÒÂıÂ„Ó ÒÚÓÓÌ Ë ÔÓfl‚ÎÂÌËÈ. àÏÂÌÌÓ ˝ÚÓÔÂÔflÚÒÚ‚ÛÂÚ ÚÓÏÛ, ˜ÚÓ·˚ ËÒÎ‡Ï ÒÚ‡ÎÒ‰ÒÚ‚ÓÏ ÔÂÓ‰ÓÎÂÌËfl ÚÂı ÚÛ‰ÌÓÒÚÂÈ,Ò ÍÓÚÓ˚ÏË ‚ÒÚ˜‡ÂÚÒfl ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ȘÂÎÓ‚ÂÍ. é‰ÌÓ‚ÂÏÂÌÌÓ Ó·‡˘‡ÂÚÒfl‚ÌËχÌË ̇ ÚÓ, ˜ÚÓ Ì‡¯ ÏË ÌÛʉ‡ÂÚÒfl‚ Ó·˙‰ËÌÂÌËË Ï‡Ú¡θÌÓ„Ó Ë‰ÛıÓ‚ÌÓ„Ó, ‚ ‚ÓÁÓʉÂÌËË ËÒÚËÌÌÓÈ̇‚ÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚË Ë ÍÛθÚÛ˚. àÏÂÌÌÓÔÓ˝ÚÓÏÛ, ÔÓ ÏÌÂÌ˲ îÂÚıÛηı‡É˛ÎÂ̇, ÂÎË„Ëfl ‚ ·Û‰Û˘ÂÏ ‰ÓÎÊ̇ËÏÂÚ¸ ·Óθ¯Â Á̇˜ÂÌËÂ, ˜ÂÏ Ò„ӉÌfl.

íÓθÍÓ Ì‡ ˝ÚÓÏ ÔÛÚË ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ȘÂÎÓ‚ÂÍ ÒÏÓÊÂÚ Ó·ÂÒÚË ‚ÌÛÚÂÌÌ˛˛„‡ÏÓÌ˲, ÔÓÍÓÈ Ë Û‚ÂÂÌÌÓÒÚ¸. äÒÓʇÎÂÌ˲, ÍÓÌÒÚ‡ÚËÛÂÚ îÂÚıÛηıɲÎÂÌ, Ì˚Ì ËÒÎ‡Ï Á̇˛Ú Ë ÔÓÌËχ˛ÚÔÓ‚ÂıÌÓÒÚÌÓ Ë, ˜ÚÓ Â˘Â ‚‡ÊÌÂÂ, Ò‡ÏËÏÛÒÛθχÌ Ì ‚Ò„‰‡ ‚ÂÌÓÔ‰ÒÚ‡‚Îfl˛Ú ËÒÎ‡Ï Í‡Í ‚ÂÛ ËÍÛθÚÛÛ ‰Û„ËÏ. Ç ˝ÚÓÏ ÓÚÌÓ¯ÂÌËË͇ÈÌ ‚‡ÊÌÓ ‚ÌÓ‚¸ ÒÓ‰ËÌËÚ¸ ‚ÂÛ Ë̇ÛÍÛ. í‡ÍÓÈ ÔÓ‰ıÓ‰ ‡ÒÍ˚‚‡ÂÚ „·‚ÌÓ‚ Û˜ÂÌËË îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇.

뇂ÌË‚‡fl Ò‚ÓË ‚Á„Îfl‰˚ ÒÍÓ̈ÂÔˆËflÏË ÏÛÒÛθχÌÒÍËıÂÙÓχÚÓÓ‚ ‚ÚÓÓÈ ÔÓÎÓ‚ËÌ˚ ïIï ‚.– ̇˜‡Î‡ XX ‚. îÂÚıÛηı ɲÎÂÌÓÚϘ‡ÂÚ ‚Â‰Û˘Û˛ ˜ÂÚÛ Û˜ÂÌËflåÛı‡Ïω‡ Ä·‰Ó – ÓÚ‡ÊÂÌË ‚ ÌÂÏ‚ÓÔÂÈÒÍÓ„Ó Ï‡Ú¡ÎËÁχ ËÔÓÁËÚË‚ËÁχ. ÖÒÎË Â„ËÔÂÚÒÍËÈ

zaman zaman yay›nlanan Gülen’inteflvik etti¤i e¤itim faaliyetleri hakk›n-daki flüpheleri kald›rmaya yard›meden unsurlar üzerinde dural›m.

Öncelikle Gülen bu hareketin bellibir merkezden yönetilen resmi bir ku-rum olmad›¤›n›n alt›n› çiziyor. Gülenhareketi olarak adland›r›lan hareketmodern dünya flartlar›nda ayn› amaç-lar› tafl›yan hoflgörü, diyalog, ahlak veiflbirli¤i fikirlerinin prati¤e dökülmesi-ni isteyen birçok entelektüel, din ada-m›, araflt›rmac› ve e¤itimcinin çabala-r›n› içine almaktad›r. Rus bas›n›ndaçok konuflulan, ‘Türk okullar›’ veya ‘Gü-len okullar›’ olarak adland›r›lan e¤itimkurumlar› için de ayn› fleyi söyleyebili-

fethullah gülen kimdir? кто такой фетхуллах гюлен?

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 9

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Так называемое «движение Гюлена» не является структурнооформленной, централизованной и формальной

организацией. Речь идет о совместных усилиях многихинтеллектуалов, религиозных деятелей, исследователей и

преподавателей, объединенных общими целями ижеланием пропагандировать идеи толерантности, диалога,высокой нравственности и позитивного взаимодействия

в условиях современного мира.

Gülen hareketi olarak adland›r›lan hareket modern dünya

flartlar›nda ayn› amaçlar› tafl›yan hoflgörü, diyalog, ahlak

ve iflbirli¤i fikirlerinin prati¤e dökülmesini isteyen birçok

entelektüel, din adam›, araflt›rmac› ve e¤itimcinin

çabalar›n› içine almaktad›r.

Фетхуллах Гюлен с журналистами, учеными,деятелями культуры и искусства на церемонии

вручения премии «Толерантность», учрежденнойФондом журналистов и писателей Турции

Fethullah Gülen, Gazeteciler ve Yazarlar Vakf›’n›nHoflgörü Ödül töreninde Türkiye’nin farkl›

kesimlerinden gazeteci, ayd›n ve sanatç›lar›ylabirlikte

Page 12: Diyalog Avrasya №28

Ï˚ÒÎËÚÂθ Û‰ÂÎflÎ ÓÒÌÓ‚ÌÓ ‚ÌËχÌËÂÔÓÎËÚ˘ÂÒÍËÏ Ë ÒӈˇθÌ˚ÏÔÓ·ÎÂÏ‡Ï ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ„Ó Ïˇ,ÓÒÚ‡‚Îflfl ‚ ÚÂÌË ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÒÚ¸‚ÓÁ‚‡˘ÂÌËfl Í ‰ÛıÓ‚Ì˚Ï Ì‡˜‡Î‡ÏËÒ·χ, ÚÓ Ò‡Ï îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ Ò˜ËÚ‡ÂÚÔËÓËÚÂÚÌ˚ÏË Ì‡Ô‡‚ÎÂÌËflÏË ‚‚ÓÁÓʉÂÌËË ËÒ·χ „ÎÛ·ÓÍÓ ÛÒ‚ÓÂÌËÂÂÎË„ËÓÁÌ˚ı ÓÒÌÓ‚ ËÒ·χ. èÓ Â„ÓÏÌÂÌ˲, ÚÓθÍÓ Ú‡ÍËÏ Ó·‡ÁÓÏÏÛÒÛθχÌ ÏÓ„ÛÚ Ô‡‚ËθÌÓÔ‰ÒÚ‡‚ËÚ¸ Ò‚Ó˛ ‚ÂÛ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÏÛÏËÛ. èÓÎËÚ˘ÂÒÍË ‰‚ËÊÂÌËfl ÔÓ‰Ù·„ÓÏ ËÒ·χ, ̇ӷÓÓÚ, ÌÂÒÛÚ ‚ Ò·ÂÓÔ‡ÒÌÓÒÚ¸ ÓÚıÓ‰‡ ÓÚ ËÒÚËÌÌÓ„Ó ËÒ·χ,‡ÁÓ·˘ÂÌËfl ÏÛÒÛÎ¸Ï‡Ì ‚ÏÂÒÚÓ ËıÓ·˙‰ËÌÂÌËfl.

íÛˆÍËÈ Û˜ÂÌ˚È ‡ÒÍ˚‚‡ÂÚÚÂÒÌÛ˛ Ò‚flÁ¸ ‚ ËÒ·Ï ÒÓ·ÒÚ‚ÂÌÌÓÂÎË„ËË Ë Ì‡ÛÍË. éÌ ÔÓ‰˜ÂÍË‚‡ÂÚ, ˜ÚÓÒ‡ÏÓ „·‚ÌÓ ‚ ËÒ·Ï Á‡Íβ˜‡ÂÚÒfl ‚‰ÛıÓ‚ÌÓÏ Ò‡ÏÓÒӂ¯ÂÌÒÚ‚Ó‚‡ÌËË Ë̇ۘÌÓÏ ÓÒ‚ÓÂÌËË ÇÒÂÎÂÌÌÓÈ.îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ÔÓ‰˜ÂÍË‚‡ÂÚ, ˜ÚÓ ‚ÔË̈ËÔ ËÒÎ‡Ï ÌÂÔÓÒ‰ÒÚ‚ÂÌÌÓ ÌÂÁ‡Ú‡„Ë‚‡ÂÚ ‚ÓÔÓÒ˚ ÔÓÎËÚËÍË. é‰Ì‡ÍÓÌÂÍÓÚÓ˚ ̇ԇ‚ÎÂÌËfl ËÒ·ÏÒÍÓÈÏ˚ÒÎË ‰Â·˛Ú ‡ÍˆÂÌÚ ËÏÂÌÌÓ Ì‡ ˝ÚËıÔÓ·ÎÂχı. èÓ˝ÚÓÏÛ, ‚ÏÂÒÚÓ ÚÓ„Ó, ˜ÚÓ·˚ÔÓÌËχڸ ‰ÊËı‡‰ Í‡Í ‰ÛıÓ‚ÌÓ-̇‚ÒÚ‚ÂÌÌÓ ӷÌÓ‚ÎÂÌËÂ, ÓÌË ‰Â·˛ÚÒÚ‡‚ÍÛ Ì‡ ÔÓÎËÚ˘ÂÒÍÛ˛ ‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸,ÍÓÚÓ‡fl Ó˜Â̸ ˜‡ÒÚÓ ÔËÌÓÒËÚÏÛÒÛÎ¸Ï‡Ì‡Ï Ì ÔÓθÁÛ, ‡ ‚‰.îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ Ò˜ËÚ‡ÂÚ, ˜ÚÓ ‚ÒÂÍβ˜Â‚˚ ÔÓ·ÎÂÏ˚ ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ„ÓÏˇ ‰ÓÎÊÌ˚ ¯‡Ú¸Òfl, ÔÂʉ ‚Ò„Ó,ÔÛÚÂÏ ‡Á‚ËÚËfl Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl Ë‚ÓÁÓʉÂÌËfl ËÒ·ÏÒÍÓÈ Ì‡Û˜ÌÓÈÏ˚ÒÎË.

ç‡ Â„Ó ‚Á„Îfl‰, Á‡ ÍÓÌÙÎËÍÚ˚, ̉ÍÓ‚ÓÁÌË͇˛˘Ë ÏÂÊ‰Û ÏÛÒÛθχÌÒÍËÏÏËÓÏ Ë á‡Ô‡‰ÓÏ, ÌÂÒÛÚÓÚ‚ÂÚÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚ¸ Ó·Â ÒÚÓÓÌ˚. îÂÚıÛηı

кто такой фетхуллах гюлен? fethullah gülen kimdir?

10 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Присужденные Гюлену награды1995: «Благодарственная грамота» фонда «Мехметчик»

1996: «Награда за толерантность» от Фонда турецких промышленников и бизнесменов (ТУСИАВ)

1997: «Специальная награда в области образования» от Турецкого образовательного фонда

1999: Награда Фонда «Ипекйолу»

2001: «Награда за выдающееся служение» от Ассоциации турецких писателей

2004: Награда «За вклад в создание мира» от Киргизского фонда «Нравственность»

2005: Премия ЮНЕСКО за пропаганду идеалов терпимости и ненасилия

Ald›¤› baz› ödüller1995: Mehmetçik Vakf› “Teflekkür Berat›”1996: Türk Sanayici ve ‹fladamlar› Vakf› (TÜS‹AV) “Hoflgörü Ödülü” 1997: Türk E¤itim-Sen “24 Kas›m E¤itim Özel Ödülü”1999: “‹pekyolu Vakf› Ödülü”2001: Türkiye Yazarlar Birli¤i “Üstün Hizmet Ödülü”2004: K›rg›zistan Ruhaniyet Vakf› Taraf›ndan “Bar›fla Katk›” Ödülü2005: UNESCO “Hoflgörü ve Diyalo¤a Katk›” Ödülü

На взгляд Гюлена, законфликты, нередковозникающие междумусульманским миром иЗападом, несутответственность обестороны.

Gülen’e göre Müslüman

dünyas› ile Bat› aras›nda

oluflan çat›flmalarda iki

taraf da sorumluluk

tafl›maktad›r.

Page 13: Diyalog Avrasya №28

ɲÎÂÌ ÓÚϘ‡ÂÚ, ˜ÚÓ Ì„‡ÚË‚ÌÓÂÓÚÌÓ¯ÂÌËÂ Í ËÒ·ÏÛ ÔÓÓÈ Ó·˙flÒÌflÂÚÒflÌÂÒÔÓÒÓ·ÌÓÒÚ¸˛ Ò‡ÏËı ÏÛÒÛθχ̄ÎÛ·ÓÍÓ Ô‰ÒÚ‡‚ËÚ¸ ËÒ·Ï, ÔÓ͇Á‡Ú¸‚ÒÂÏÛ ÏËÛ Â„Ó Ì‡ÒÚÓfl˘Û˛ ÔËÓ‰Û. Äá‡Ô‡‰ Ó˜Â̸ ˜‡ÒÚÓ ‚ Ò‚ÓÂÏ ÓÚÌÓ¯ÂÌËË ÍËÒ·ÏÛ ÔÂÒΉÛÂÚ ÔÓÎËÚ˘ÂÒÍËÂËÌÚÂÂÒ˚ Ë ÒÓÁ̇ÚÂθÌÓ ÙÓÏËÛÂÚÓ·‡Á ËÒ·χ Í‡Í ÒËÎ˚, ‰Â·˛˘ÂÈÒÚ‡‚ÍÛ Ì‡ ÚÂÓ.

îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ Ó·‡˘‡ÂÚ‚ÌËχÌË ̇ ÚÓ, ˜ÚÓ ÔÂӷ·‰‡˛˘Â ‚ËÒ·Ï ‰ÛıÓ‚ÌÓ-̇‚ÒÚ‚ÂÌÌÓ ̇˜‡ÎÓÎÂÊËÚ ‚ ÓÒÌÓ‚Â Ë Â„Ó ÓÚÌÓ¯ÂÌËfl ÍÏËÒÍËÏ ‚ÓÔÓÒ‡Ï. Ç ˜‡ÒÚÌÓÒÚË, ÓÌ„Ó‚ÓËÚ, ˜ÚÓ ËÒÚËÌÌ˚È ÏÛÒÛÎ¸Ï‡Ì ÌÂÚÓθÍÓ ÔË‚ÂÊÂÌ Ò‚ÓÂÈ ‚ÂÂ, ÌÓ Ë˜ÂÒÚÌÓ ÓÚÌÓÒËÚÒfl Í ‰Û„ËÏ Î˛‰flÏ.Ö‰ËÌÒÚ‚Ó ÂÎË„ËÓÁÌÓ„Ó Ë ÏËÒÍÓ„Ó,Ô‰‡ÌÌÓÒÚË ÄηıÛ Ë ‚ÂÌÓÒÚË Ò‚ÓÂÏÛ‰ÓÎ„Û ÔÓ ÓÚÌÓ¯ÂÌ˲ Í ‰Û„ËÏ –‚‡ÊÌÂȯ ͇˜ÂÒÚ‚Ó ËÒÚËÌÌÓ‚ÂÛ˛˘Â„Ó. èÓ˝ÚÓÏÛ, Í‡Í ÔÓ‰˜ÂÍË‚‡ÂÚÛ˜ÂÌ˚È, ËÒÎ‡Ï ÓÒÌÓ‚‡Ì ̇ „‡ÏÓÌËˉۯË, ‡ÁÛχ, Ò‰ˆ‡, ˜Û‚ÒÚ‚ Ë ‚ÓÎË.äÓÏ ÚÓ„Ó, ÓÒÓ·Û˛ ˆÂÌÌÓÒÚ¸ ‚ ËÒ·ÏÂËÏÂÂÚ ÒÂϸfl. íÓθÍÓ ‚ ÒÂϸ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÏÓÊÂÚ ‚ÓÒÔËÚ‡Ú¸ ‚ Ò· ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏ˚‰ÛıÓ‚Ì˚Â Ë Ì‡‚ÒÚ‚ÂÌÌ˚ ͇˜ÂÒÚ‚‡,ÍÓÚÓ˚ ÔÓÏÓ„‡˛Ú ÂÏÛ ‚ ÔÓÒÚËÊÂÌËËËÒÚËÌ˚ Äηı‡.

îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ÔÓ‰˜ÂÍË‚‡ÂÚÓÒÓ·Ó Á̇˜ÂÌË ‰Ë‡ÎÓ„‡ Ë ‚Á‡ËÏÓÒ‚flÁÂÈ‚ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÏ ÏËÂ. éÌ ÓÚϘ‡ÂÚ, ˜ÚÓËÒÎ‡Ï ‚Ò„‰‡ ‚ÓÒÔËÌËχΠÎÛ˜¯Ë‰ÓÒÚËÊÂÌËfl ÚÂı ÍÛθÚÛ Ë ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËÈ,Ò ÍÓÚÓ˚ÏË ÓÌ ‚ÒÚ˜‡ÎÒfl ̇ÔÓÚflÊÂÌËË Ò‚ÓÂÈ ËÒÚÓËË. à Ò„ӉÌflÏÛÒÛθχÌÒÍËÈ ÏË ÌÛʉ‡ÂÚÒfl ‚ËÒÔÓθÁÓ‚‡ÌËË ÔÓÁËÚË‚ÌÓ„Ó ÓÔ˚Ú‡‰Û„Ëı ÒÚ‡Ì. ÑˇÎÓ„ Ô‚‡ÚËÎÒfl ‚ËÏÔ‡ÚË‚ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÒÚË.

Ç Á‡Íβ˜ÂÌË ÓÒÓ·Ó ÓÚÏÂÚËÏ‚˚ÒÓÍÛ˛ ÓˆÂÌÍÛ ÚÛˆÍËÏ Ï˚ÒÎËÚÂÎÂÏÓÚÌÓ¯ÂÌËÈ Ë ÔÂÒÔÂÍÚË‚ÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚‡ ÏÂÊ‰Û êÓÒÒËÂÈ ËíÛˆËÂÈ. èÓ Â„Ó ÏÌÂÌ˲, ÏÂÊ‰Û ‰‚ÛÏflÒڇ̇ÏË ÂÒÚ¸ Ó˜Â̸ ÏÌÓ„Ó Ó·˘Â„Ó.èÓ˝ÚÓÏÛ ÓÌË ‚ÒÂÈ Ò‚ÓÂÈ ËÒÚÓËÂÈ ËÍÛθÚÛÌ˚ÏË Ú‡‰ËˆËflÏË Ó·Â˜ÂÌ˚ ̇ÚÓ, ˜ÚÓ·˚ Ë„‡Ú¸ ÓÔ‰ÂÎfl˛˘Û˛ Óθ ‚ÔÓÎËÚËÍ ւ‡ÁËË. Ä ‰Îfl ˝ÚÓ„ÓÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓ ÎÛ˜¯Â Á̇ڸ ‰Û„ ‰Û„‡ ˉӂÂflÚ¸ ‰Û„ ‰Û„Û. �

riz. Bu e¤itim müesseseleri baz› seçkinsivil toplum kurulufllar›n›n insiyatifle-rine göre aç›lmaktad›r. Bu okullar›n fa-aliyetlerinin Gülen’in ismine ba¤lan-mas›; e¤itimci kadrolar›n yüksek kali-tede bir e¤itim vermelerinin yan›s›ra,genel ö¤retilerinde din, dil, ›rk farkl›l›k-lar›na sayg› kültürünü baz almalar›ylaaç›klanabilir.

‹nsan haklar› ve demokrasi konu-sunda da düflünür, bir grup veya top-lumun menfaatine bile olsa bir insa-n›n hak ve özgürlüklerinde k›s›tlamayap›lamayaca¤›n› vurguluyor. Demok-ratik rejimin ise ‹slam prensiplerine enuygun politik sistem oldu¤unu, ayn›flekilde cumhuriyet rejiminin de mo-narflik sistemden daha uygun bir yöne-tim flekli oldu¤unu ifade ediyor.

Fethullah Gülen modern ‹slam dün-yas›n› derinlemesine bir analize tabitutuyor. Modern Müslüman’›n enönemli problemi ‹slam’›, esaslar›na gö-re bütüncül bir flekilde yorumlayama-

mas›d›r. Bu temsil sorunu, modern in-san›n karfl›laflt›¤› zorluklar›n afl›lma-s›nda, ‹slam’›n sundu¤u çarelerin mu-hatap al›nmas›n› engellemektedir. Gü-len, dünyam›z›n maddiyat›n manevi-yatla ayn› zeminde eritilmesine, bu-nun sonucunda hakiki ahlak ve kültü-rün canland›r›lmas›na muhtaç oldu-¤una dikkat çekmektedir. Bu sebeple,Gülen’e göre, dinin gelecekte dahaönemli bir rol oynamas› gerekiyor. Sa-dece bu yolu seçen modern bir insan;kendi içinde uyum, huzur ve iman› his-sedecektir. Gülen, ‹slam’›n günümüz-de tam manas›yla tan›nmad›¤›n› veMüslümanlar›n ‹slam’› yaflay›fl ve kav-ray›fllar›yla tam manas›yla temsil ede-medi¤ini söylüyor. Bu hususta dini bi-limle tekrardan buluflturmak çokönemli. Bu kavray›fl Gülen ö¤retisininen önemli noktas›na ›fl›k tutmaktad›r.

Fethullah Gülen 19. ve 20. yüzy›ldayaflam›fl Müslüman reformcular›n fi-kirleriyle kendi görüfllerini k›yaslaya-rak, Muhammed Abduh ö¤retisininAvrupa materyalizm ve pozitivizmineözgü özellikler tafl›d›¤›n›n alt›n› çiz-mektedir. Abduh, inananlar›n ‹slam’›nmanevi de¤erlerine dönmeleri gerekti-¤inden çok; Müslüman dünyas›n›n po-litik ve sosyal problemlerine önem ve-rirken, Fethullah Gülen ‹slam’›n can-land›r›lmas›nda mevcut dini ilkelerinbenimsenmesinin daha önemli oldu-¤unu düflünmektedir. Gülen’e göre,Müslümanlar sadece bunun sayesindekendi inançlar›n› do¤ru bir flekilde mo-dern dünyaya tan›tabilirler. ‹slam bay-

fethullah gülen kimdir? кто такой фетхуллах гюлен?

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 11

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Гюлен стал первопроходцем широкомасштабнойдеятельности в области диалога с

представителями других религий в турецкомобществе, в котором долгие века преобладает

мусульманское население.

Gülen, Türkiye gibi as›rlard›r Müslüman kimli¤ininhakim oldu¤u bir toplumda di¤er din

müntesipleriyle tarihte ender rastlanabilen geniflbir diyalog faaliyeti bafllatm›flt›r.

Фетхуллах Гюленподчеркивает особое

значение диалога ивзаимосвязей в

современном мире.

Fethullah Gülen, modern

dünyada diyalog ve

iflbirli¤inin öneminin alt›n›

çizmektedir.

Page 14: Diyalog Avrasya №28

ra¤›n› tafl›d›¤›n› iddia eden politik ha-reketler ‹slam’› özünden uzaklaflt›rmatehdidiyle birlikte, Müslümanlar› bir-lefltirmek bir yana; onlar› birbirindenay›rma tehlikesi tafl›maktad›rlar.

Türk düflünür ‹slam’›n karakteristi-¤inde bilim ile s›k› ba¤lar›n var oldu-¤una dikkat çekiyor. ‹slam’da maneviolarak kendini gelifltirme ve ilmi arafl-t›rmalar›n en önemli mefhumlar oldu-¤unun alt›n› çizmektedir. Ayr›ca Gülen‹slam’›n politik konulara de¤inmedi¤i-ni vurgulamaktad›r. Fakat ‹slam felse-fesinin baz› yönleri bu problemlere yö-neliktir. Bu yüzden islami felsefeyleoluflturulmaya çal›fl›lan siyasi ak›mlarcihad›n manevi inkiflaf olarak anlafl›l-mas› yerine, bilakis Müslümanlara za-rar veren politik faaliyetler gerçeklefl-tirmektedirler. Gülen, Müslüman dün-yas›n›n en önemli problemlerinin e¤i-tim ve ‹slam felsefesinin canland›r›l-mas› yoluyla çözülebilece¤ini düflün-mektedir.

Gülen’e göre Müslüman dünyas› ileBat› aras›nda oluflan çat›flmalarda ikitaraf da sorumluluk tafl›maktad›r. Gü-len, dünyada ‹slam’›n olumsuz bir

imaja sahip olmas› Müslümanlar›nkendi dinlerini dünyaya tan›tamama-s›ndan, gerçek ‹slam’› temsil edeme-mesinden kaynaklanmakta oldu¤u ka-n›s›ndad›r. Di¤er yandan Bat› da menfipolitik amaçlarla teröre dayal› bir ‹s-lam imaj› oluflturmufltur.

Fethullah Gülen modern dünyan›nen önemli sorunlar› hakk›nda, ‹slam’›nmanevi-ahlaki prensiplerinin ›fl›¤›ndahayat bulan fikirlerin esas›nda yat-makta olan çözüm yollar›na dikkatçekmektedir. Ayr›ca gerçek Müslümankendi dinine karfl› sad›k bir fert olmak-la birlikte, di¤er insanlara karfl› da dü-rüsttür. Günlük hayatta dinin yol gös-tericili¤ini prati¤e dökme, kendi so-rumluluklar›n› istikametli bir flekildeyerine getirme, dindar kiflinin anaözelliklerinin aras›nda yer almaktad›r.Bu yüzden ‹slam can, ak›l, kalp ve istek-lerin uyumuna dayanmaktad›r. Ayr›ca‹slam’da ailenin özel bir yeri vard›r. ‹n-san, Allah’›n indirdi¤i hakikatleriözümsemede gerekli olan manevi veahlaki özellikleri sadece aile ortam›ndakazanabilir.

Fethullah Gülen, modern dünyada

diyalog ve iflbirli¤inin öneminin alt›n›çizmektedir. ‹slam, tarih boyunca kar-fl›laflt›¤› kültür ve medeniyetlerin inki-flaf›n› her zaman iyi tahlil etmifltir. Gü-nümüzde Müslüman dünyas›n›n, di-¤er ülkelerin olumlu tecrübelerini kul-lanmaya ihtiyac› vard›r. Diyalog art›kça¤dafll›¤›n gerektirdi¤i bir mefhumhaline geldi.

Türk düflünürün Rusya ile Türkiyearas›ndaki iliflkileri ve iflbirli¤i pers-pektiflerini çok önemsedi¤ini belirt-mek gerek. Gülen’e göre, ülkelerimizaras›nda birçok ortak nokta vard›r. Buyüzden kendine has zengin tarihi vekültürel gelenekeleri bulunan Rusyaile Türkiye, Avrasya co¤rafyas›ndastratejik öneme sahip iki devlet. Bu dakarfl›l›kl› fleffafl›k ve güven esas›n› ge-rekli k›l›yor.�

кто такой фетхуллах гюлен? fethullah gülen kimdir?

12 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Гюлен называет главной бедой «дискриминацию»,первопричину всех конфликтов. Лечение этойсложной болезни основывается на взаимном

терпении и диалоге.

Gülen bütün çat›flmalar›n kayna¤›nda ayr›mc›l›¤›görmekte, ayr›mc›l›¤›n çözümünün de karfl›l›kl›

“hoflgörü ve diyalog”dan geçti¤ini belirtiyor.

Page 15: Diyalog Avrasya №28

ПроизведенияИз под пера Гюлена вышло большоеколичество книг, статей и стихотворныхпроизведений, охватывающих самые разныетемы. Своими 65 книгами, содержащимиболее 7000 статей и комментариев, в томчисле имеющих стихотворную форму, он внесогромный вклад в мир мысли. Наряду скнигами, периодически стали появляться истатьи автора, в феврале 1979 года – вжурнале «Sizinti», в 1988 году – в журнале«Yeni Umit», а позднее в журнале «Yagmur».Помимо этих изданий, его работы нашлиотражение и в некоторых других газетах ижурналах. В произведениях Гюлена, наряду срелигиозной нитью, пронизывающей все егоработы, прослеживаются и такие темы, какфилософия, общественная жизнь иобразование. Его книги были переведены наразличные языки, среди которых, в первуюочередь, следует отметить арабский,немецкий, китайский, французский,английский, испанский и русский языки.

Произведения,положенные на музыкуБолее 100 произведений из сборника стихов«Сломанный плектр» положены на музыку, дляних были написаны народные аранжировки исуфийские мотивы. Помимо этого, быливыпущены альбомы стихов, которые читаютпрофессиональные артисты, и альбомы, вкоторых песня сменяется стихотворнымиформами.

КонференцииГюлен провел более 500 конференций исеминаров как в Турции, так и в другихстранах. Темы конференций можнообозначить следующим образом:нравственность, любовь к Богу, правародителей, воспитание ребенка, значениемолитвы, метафизическая жизнь, караванстранников, мир души, слезы, общественнаяжизнь, судьба, Коран, поэма о братстве,чувство ответственности, бесконечный свет,вопросы и пути их решения, закят.

EserleriGülen’in çeflitli konular› ele alan çok say›dakitap, makale ve fliirleri mevcuttur. ‹kisi fliirkitab› olmak üzere 65 kitab›nda 7000’inüzerinde makale ve yorum yazarak fikir

dünyam›za büyük katk› sa¤lam›flt›r.Kitaplar›n›n yan›nda ilk say›s› fiubat 1979’daç›kan S›z›nt› dergisinde, 1988 y›l›nda Yeni Ümitdergisinde daha sonra da Ya¤mur dergisindeyaz›lar› periyodik olarak yay›nlanmaya bafllad›.Bunlar›n d›fl›nda baz› gazete ve dergilerde deyorum ve makaleleri yer almaktad›r.Eserlerinde dini ö¤retisinin etkisini görmekleberaber, Gülen daha çok din, felsefe,toplumsal yaflam ve e¤itimkonular›nda esere sahiptir.Eserleri baflta Arapça, Almanca,Çince, Frans›zca, ‹ngilizce,‹spanyolca ve Rusça olmak üzerede¤iflik dillere çevrilmifltir.

Bestelenmifl eserleriK›r›k M›zrap adl› fliir kitaplar›ndansanat müzi¤i, halk müzi¤i ve

tasavvuf müzi¤i olmak üzere yaklafl›k 100’ünüzerinde eseri bestelenmifltir. Bununla birliktefarkl› sanatç›lar›n okuduklar› fliir albümleriç›kar›lm›flt›r. Ayr›ca flark›-fliir düeti fleklindebestelenmifl albümleri de vard›r.

Konferanslar›Yurtiçi ve yurt d›fl›nda olmak üzere500’ün üzerinde seminer ve konferansvermifltir. Konferanslar›nda iflledi¤ikonular› flöyle s›ralayabiliriz: Ahlak,Allah sevgisi, Anne baba hakk›, Çocukterbiyesi, Duan›n ehemmiyeti, Fizikötesi hayat, Garipler Kervan›, Gönüldünyam›z, Gözyafllar›, ‹çtimai hayat,Kader, Kuran, Kardefllik destan›,Mesuliyet duygusu, Sonsuz Nur,Sorular ve Ç›k›fl Yollar›, Zekat.

Некоторые произведенияСомнения, порожденные веком (4 тома);Декларация; Эпоха и поколение (9томов); От семени к платану (2 тома);Горизонт молитвы (16 статей); Отпроцесса к процессу (5 томов); Кпроблемам современной молодежи; Втени веры (2 тома); Сущностьвоспитания; Судьба с позиции Книги иСунны; Изумрудные вершины сердца (4тома); Навстречу нашему миру;Сломанный плектр;Разбитый кувшин (8томов); критерии, или Огни в пути (4тома); Вера в потустороннюю жизнь;Призма (7 томов); Бесконечный свет (3тома); Метафизическое измерениебытия; Правда о сотворении и эволюция.

Kitaplar›ndan baz›lar›Asr›n Getirdi¤i Tereddütler (4 cilt),Beyan, Ça¤ ve Nesil (9 cilt), ÇekirdektenÇ›nara (2 cilt), Dua Ufku ( 16 yaz› ),Fas›ldan fas›la (5 cilt ), GünümüzdeGençli¤in Problemlerine Do¤ru, ‹nanc›nGölgesinde ( 2 cilt ), ‹rflad Ekseni, Kitapve Sünnet Perspektifinde Kader, Kalbin Zümrüt Tepeleri (4 cilt), Kendi Dünyam›za Do¤ru, K›r›k M›zrap (2 cilt), K›r›k Testi ( 8 cilt ), Ölçü veyaYoldaki Ifl›klar ( 4 cilt), Ölüm Ötesi Hayat,Prizma (7 cilt), Sonsuz Nur ( 3 cilt ),Varl›¤›n Metafizik Boyutu, Yarat›l›fl Gerçe¤i ve Evrim

fethullah gülen kimdir? кто такой фетхуллах гюлен?

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 13

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Page 16: Diyalog Avrasya №28

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

14 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Раскрытьглаза идуши Владимир Авдеев

Исполнительный директор Института развития прессы (РФ).

Gözleri,

gönülleri

açmak...

Vladimir Avdeyev

Bas›n Geliflimtirme Enstitüsü baflkan yard›mc›s› (Rusya).

Фетхуллах Гюлен – не авторновых теорий итолкований. Он лекарь,способный раскрыть глазалюдям, убедить их, наконец,увидеть то, что годами ивеками находилось рядом сними.

Fethullah Gülen, yeni

ö¤retilerin ve

aç›klamalar›n yarat›c›s›

de¤ildir. O, insanlar›n

gözlerini hakikate

uyarabilen, yüz y›llard›r

yanlar›nda olan de¤erleri

görmelerine yard›m eden bir

hekimdir.

Page 17: Diyalog Avrasya №28

ä ‡Í ‚˚„Îfl‰ËÚ Ë‰Â‡Î¸Ì˚È ‰ÓÏ?äÓ̘ÌÓ, ͇ÒË‚˚È, Û˛ÚÌ˚È,ÔÓÒÚÓÌ˚È. äÓÏ̇Ú˚ ÏÓ„ÛÚ ·˚Ú¸

‡ÁÌ˚ÏË, ‚ ‡ÁÌÓÏ ÒÚËÎÂ, Ò ‡ÁÌÓÈÏ·Âθ˛, ‡ÁÌ˚Ï ˆ‚ÂÚÓÏ ÒÚÂÌ. çÓ ‚ ˆÂÎÓÏÓÌ ‰ÓÎÊÂÌ ·˚Ú¸ ‰ÓÏÓÏ, ‰ËÌÒÚ‚ÓÏ,Ó·˙‰ËÌË‚¯ËÏ Ëı Ë Ò‰Â·‚¯ËÏÌÂÔÓ‚ÚÓËÏ˚Ï Ë ÛÌË͇θÌ˚ÏÒÓÓÛÊÂÌËÂÏ.

ä‡Í ‚˚„Îfl‰ËÚ Ë‰Â‡Î¸Ì˚È Ò‡‰?íÂÌËÒÚ˚È, ͇ÒË‚˚È, χÌfl˘ËÈ. Ñ‚¸fl ËÍÛÒÚ‡ÌËÍË Ì ÔÓıÓÊË ‰Û„ ̇ ‰Û„‡, ͇ÍË ÔÎÓ‰˚, ÍÓÚÓ˚ ÓÌË ‰‡flÚ Î˛‰flÏ.

Ä Ë‰Â‡Î¸Ì‡fl ·Ë·ÎËÓÚÂ͇? ÅÓθ¯‡fl,‡ÁÌÓÓ·‡Á̇fl, ‰‡˛˘‡fl ÒÚÓθÍÓÛ‰Ó‚ÓθÒÚ‚Ëfl Ë ÔË˘Ë ‰Îfl Ô˚ÚÎË‚Ó„Ó Ûχ…

ì ‰Ó·Ó„Ó Ë ÏÛ‰Ó„Ó ıÓÁflË̇ Ò‡‰, ‰ÓÏ,·Ë·ÎËÓÚÂ͇ – ÏÌÓ„ÓÓ·‡ÁË ڇÍËıÌÂÔÓıÓÊËı Ë Ú‡ÍËı ÔÂ͇ÒÌ˚ıÔ‰ÏÂÚÓ‚, ‚¢ÂÈ Ë ‰‡Ó‚. à ÚÓθÍÓ‰Ó·˚È Ë ÏÛ‰˚È ÒÔÓÒÓ·ÂÌ ÔÓÌflÚ¸, ͇͂‡ÊÌÓ ÊËÚ¸ ÒÂ‰Ë ‡ÁÌÓÓ·‡ÁËfl, ҉·‚Â„Ó Ó„‡Ì˘Ì˚Ï Ë ÒÔÓÒÓ·Ì˚Ï ÒχÍÒËχθÌÓÈ ÔÓθÁÓÈ ÒÎÛÊËÚ¸ β‰flÏ.

äÓ„‰‡ fl ÔÓÁ̇ÍÓÏËÎÒfl ÒÓ ÒÚ‡Ú¸flÏËîÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇, fl ÔÓ‰ÛχÎ, ˜ÚÓ ÛÏ ËÏӇθ ˝ÚÓ„Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇ ÒÔÓÒÓ·Ì˚ ҉·ڸËÏÂÌÌÓ ˝ÚÓ – Ó·˙flÒÌËÚ¸ β‰flÏ ‚‡ÊÌÓÒڸ‰ËÌÒÚ‚‡ ‡ÁÌÓÓ·‡ÁËfl. éÌ Ô˯ÂÎ ‚ ˝ÚÓÚÏË, ˜ÚÓ·˚ Ó·˙flÒÌËÚ¸ ‡ÁÛÏÌÓÒÚ¸ ˈÂÎÂÒÓÓ·‡ÁÌÓÒÚ¸ ÊËÁÌË ‚ ÏËÂ,̇ÒÂÎÂÌÌÓÏ ‡ÁÌ˚ÏË Î˛‰¸ÏË,ı‡Ìfl˘ËÏË ‚ Ò· ËÒÚÓÍË ‡Á΢Ì˚ıÍÛθÚÛ, ÙËÎÓÒÓÙËÈ Ë ‚ÂÓ‚‡ÌËÈ. ÑÎflÏÂÌfl îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ – Ì ‡‚ÚÓ ÌÓ‚˚ıÚÂÓËÈ Ë ÚÓÎÍÓ‚‡ÌËÈ. éÌ ÎÂ͇¸,ÒÔÓÒÓ·Ì˚È ‡ÒÍ˚Ú¸ „·Á‡ β‰flÏ, ۷‰ËÚ¸Ëı, ̇ÍÓ̈, ۂˉÂÚ¸ ÚÓ, ˜ÚÓ „Ó‰‡ÏË Ë‚Â͇ÏË Ì‡ıÓ‰ËÎÓÒ¸ fl‰ÓÏ Ò ÌËÏË. ùÚÓ Ú‡Í‚‡ÊÌÓ – ‡ÒÍ˚Ú¸ β‰flÏ „·Á‡… çÓ ˝ÚÓ –Î˯¸ Ô‚˚È ¯‡„. ÇÚÓÓÈ Ò‰Â·ڸÒÎÓÊÌÂÂ. ç‡‰Ó Û·Â‰ËÚ¸ Ëı ÔÓÚflÌÛÚ¸ ÛÍÛÚÓÏÛ, ÍÚÓ fl‰ÓÏ, Á‡„ÎflÌÛÚ¸ ‚ Â„Ó „·Á‡,ÛÒÎ˚¯‡Ú¸ Â„Ó „ÓÎÓÒ Ë Ò‰Â·ڸ „·‚ÌÓ –ÔÓÒÚ‡‡Ú¸Òfl ÔÓÌflÚ¸. èÓÌflÚ¸ – Á̇˜ËÚ‡ÒÍ˚Ú¸ „·Á‡ Ë ‰Û¯Ë.

çÓ ÂÒÚ¸ Ë ·ÓΠÔÓÒÚÓÈ ‚‡Ë‡ÌÚ –ÓÚÚÓÎÍÌÛÚ¸ ÔÓÚflÌÛÚÛ˛ ÛÍÛ, ÓÚ‚ÂÒÚË‚Á„Îfl‰ Ë Ò͇Á‡Ú¸ Ò·Â: «èÂÂ‰Ó ÏÌÓÈ – ÌÂÚ‡ÍÓÈ, Í‡Í fl. éÌ – ˜ÛÊÓÈ». Ç˚·‡Ú¸ Ú‡ÍÛ˛ÎËÌ˲ Ôӂ‰ÂÌËfl Ë ‚ Ò‡ÏÓÏ ‰ÂΠÔÓ˘Â:Ì ̇‰Ó ÔÓÒÚË„‡Ú¸ ÍÛθÚÛÛ ‰Û„Ó„Ó,ËÁÛ˜‡Ú¸ Â„Ó flÁ˚Í Ë ËÒÚÓ˲, ÔËÁ̇ڸ ÚÛÔÓÒÚÛ˛ ËÒÚËÌÛ, ˜ÚÓ ‚Ò Ï˚ ‰ÂÚË Â‰ËÌÓ„ÓÅÓ„‡. ä ÚÓÏÛ ÊÂ, ‚Ò„‰‡ ̇ȉÛÚÒfl β‰Ë,ÍÓÚÓ˚ «ÔÓÏÓ„ÛÚ»: Û͇ÊÛÚ Ì‡ ‡Á΢Ëfl ‚ÂÎË„ËÓÁÌ˚ı ÚÓÎÍÓ‚‡ÌËflı Ó‰ÌÓ„Ó Ë ÚÓ„ÓÊ ‚ÓÔÓÒ‡, ̇ÔÓÏÌflÚ Ó ÍÓÌÙÎËÍÚ‡ı Ë‚ÓÈ̇ı ÏÂÊ‰Û Òڇ̇ÏË. ëÎÓ‚ÓÏ, ҉·˛Ú‚ÒÂ, ˜ÚÓ·˚ ÚÓÌ͇fl ÌËÚ¸ ÏÂÊ‰Û Î˛‰¸ÏËÎÂʇ· ÌÂ Û ÌËı ‚ Û͇ı, Ò‚flÁ˚‚‡fl ÛÏ˚ ËÒ‰ˆ‡, ‡ ÏÂÊ‰Û ÌËÏË, ÒÓ ‚ÂÏÂÌÂÏÔ‚‡˘‡flÒ¸ ‚ ÔÓÔ‡ÒÚ¸.

Ñ‚‡‰ˆ‡ÚÓÂ Ë ‰‚‡‰ˆ‡Ú¸ Ô‚Ó ÒÚÓÎÂÚËflÓÚϘÂÌ˚ ÔÓfl‚ÎÂÌËÂÏ Ó˜Â̸ ‚‡ÊÌÓ„Ó ËÓÔ‡ÒÌÓ„Ó ÚÂÏË̇ – «ÒÚÓÎÍÌÓ‚ÂÌËÂ

ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËÈ». à ÒÎÓÊÌÓÒÚ¸ Ò„ӉÌfl¯ÌÂÈÒËÚÛ‡ˆËË Á‡Íβ˜‡ÂÚÒfl ‚ ÚÓÏ, ˜ÚÓ ÚÂڸ„ÓÔÛÚË ÛÊ ÌÂÚ – Ï˚ Ô‰ ‚˚·ÓÓÏ: ËÎË‚ÒÚÛÔ‡Ú¸ ‚ ‰Ë‡ÎÓ„ Ë Ô˚Ú‡Ú¸Òfl ÔÓÌflÚ¸, ËÎËÔÓ‰ÓÎʇڸ ‡Ò¯ËflÚ¸ ÔÓÔ‡ÒÚ¸.

çÓ Â¯ËÚ¸Òfl ̇ ‰Ë‡ÎÓ„ χÎÓ. 燉ÓÛÏÂÚ¸ Â„Ó „‡ÏÓÚÌÓ Ë ˝ÙÙÂÍÚË‚ÌÓ‚˚Òڇ˂‡Ú¸. à ÓÒÌÓ‚ÓÈ ‚ ‚˚Òڇ˂‡ÌËËÚ‡ÍÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡ ‰ÓÎÊ̇ ÒÚ‡Ú¸ Ó·˘‡flÒËÒÚÂχ ˆÂÌÌÓÒÚÂÈ Î˛‰ÂÈ, ÒÛ˘ÂÒÚ‚Û˛˘‡fl̇ áÂÏÎÂ, ÌÂÁ‡‚ËÒËÏÓ ÓÚ ÚÓ„Ó, Í Í‡ÍÓÏÛÍ·ÒÒÛ, ˝ÚÌÓÒÛ ËÎË ÍÓÌÙÂÒÒËË Ï˚ Ò·flÓÚÌÓÒËÏ. í‡ÍÓÈ ˆÂÌÌÓÒÚ¸˛ ÏÓÊÂÚ Ë‰ÓÎÊ̇ ÒÚ‡Ú¸ ÇÖêÄ.

«äÓθ ÒÂ‰Ë ÚÂı, ÍÚÓ ‚ÂÛÂÚ, Ó‰ÌË‚ÒÚÛÔËÎË ‚ ÒÔÓ Ò ‰Û„ËÏË, ÔËÏËËÚÂËı». ùÚÓ ËÁ˜ÂÌË ËÁ äӇ̇ (49:9)ɲÎÂÌ ÔË‚Ó‰ËÚ ‚ Ò‚ÓËı ÒÚ‡Ú¸flı ÌÂÒÎÛ˜‡ÈÌÓ. à ‰ÂÎÓ Á‰ÂÒ¸ Ì ÚÓθÍÓ ‚ÔËÏËÂÌËË, Ô‡ˆËÙËÁÏ ËÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË. ùÚË ÒÎÓ‚‡ ËÏÂ˛Ú ·ÓÎÂÂÏÛ‰˚È Ë ‰Â‚ÌËÈ ÒÏ˚ÒÎ. ÇÒ Ï˚ –ıËÒÚˇÌÂ, ÏÛÒÛθχÌÂ, ËÛ‰ÂË, ·Û‰‰ËÒÚ˚ –‰ÂÚË Ó‰ÌÓ„Ó ÅÓ„‡. àÏÂÌÌÓ Ú‡Í fl ÔÓÌËχ˛ÒÎÓ‚‡ äӇ̇ Ó «ÚÂı, ÍÚÓ ‚ÂÛÂÚ».

àÒÚËÌ̇fl ‚‡ ÏÓÊÂÚ ÚÓθÍÓÓ·˙‰ËÌflÚ¸. é̇ Ì ÏÓÊÂÚ ÒÚ‡Ú¸ÔÓÚË‚Ó˜ËÂÏ. à ÒÚÓËÚ Ó̇ ̇ˆÂÌÌÓÒÚflı, ‰Ó͇Á‡‚¯Ëı Ò‚Ó˛ÌÂÁ˚·ÎÂÏÓÒÚ¸ ‚ Ú˜ÂÌË ‚ÂÍÓ‚. ùÚÓ –β·Ó‚¸, ‰ÂÚË, ̇¯Â ·Û‰Û˘ÂÂ, ̇¯‡ áÂÏÎfl.à ˝ÚË ÒÚ‡ËÌÌ˚Â, ÔÓʇÎÛÈ, ‰Ó·Ë·ÎÂÈÒÍËÂË ‰ÓÍÓ‡Ì˘ÂÒÍË ˆÂÌÌÓÒÚË ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÔÓ‚ÚÓflÚ¸ β‰flÏ ÌÂÛÒÚ‡ÌÌÓ, ̇ÔÓÏË̇flËÏ, ˜ÚÓ ‚Ó‚‡ÎË ˆ‡Ë, ‡ ‰ÛÊËÎË Ì‡Ó‰˚,

‹deal bir ev düflünseydiniz akl›n›zanas›l bir yap› gelirdi? Tabi ki odalar›y-la, iç aksesuar›yla güzel, konforlu,

büyük bir ev... Ya ideal bir bahçe düflün-seydiniz hayalinizde nas›l bir bahçe olu-flurdu? Güzel, gölgeli, çekici... Bahçeniniçini süsleyen bu güzellikler kendine hashususiyetleriyle canl›lara bir hizmet su-nuyorlar... Peki ya ideal bir kütüphane?Nas›l bir kütüphane hayal edersiniz? Bil-giye müfltak bir dima¤a tatmin ve dü-flünme esas› afl›layan kitaplarla dolu;büyük ve görkemli bir kütüphane... Ev,kütüphane veya bahçe... Bu yap›lar›nhepsi kendi farkl›l›klar›n› uyumlu bir fle-kilde ayn› payda alt›nda birlefltiriyor.

Fethullah Gülen’in yaz›lar›yla tan›fl-t›ktan sonra, bu insan›n fikirleri ve ahla-ki normlar›n›n; etnik ve dini unsurlarfarkl› olsa bile insanlarla hoflgörü zemi-ninde bir arada yaflanabilece¤ini ve bufelsefeyi teorik ve pratik boyutlar›yla an-latabildi¤ini anlad›m. Say›n Gülen’infarkl› kültür, felsefe ve inanç kökleriniiçlerinde bar›nd›ran, birbirinden farkl›kültürlere sahip insanlar›n, yaflad›klar›dünyada bar›fl içinde yaflaman›n gereklioldu¤unu anlatmak için bu dünyayageldi¤ini düflünüyorum. Fethullah Gü-len’i yeni ö¤retilerin ve aç›klamalar›nyarat›c›s› olarak görmüyorum. O, insan-

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 15

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Надо убедить их протянуть руку тому, кто рядом,заглянуть в его глаза, услышать его голос и сделать главное

– постараться понять.

Herkese diyalo¤u temsil eden bir dostluk eli uzatabilmek,

ruhunda tafl›d›¤› güzellikleri bedenin pencereleri olan

gözlere yans›tabilmek, karfl› cenah›n sesli düflünmesini

sa¤layabilmek ve en önemlisi onu anlamaya çal›flmak gerek.

Page 18: Diyalog Avrasya №28

ÍÓÌÙÎËÍÚÓ‚‡ÎË ‚·‰˚ÍË, ‡ ÒÓÁ‰‡‚‡ÎËÍÛθÚÛÛ ˝ÚÌÓÒ˚. çÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÔÓÒ‚ÂÚËÚÂθÒÚ‚Ó: „ÛÎflÌÓÂ, ÏÂÚӉ˘ÌÓÂË ÍÓÔÓÚÎË‚ÓÂ.

ÑÎfl îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇ ˝ÚÓ Ì‚˚Á˚‚‡ÂÚ ÒÓÏÌÂÌËÈ. «ÇÂÏÂ̇ „Û·ÓÈÒËÎ˚ ÓÒÚ‡ÎËÒ¸ ‰‡ÎÂÍÓ ÔÓÁ‡‰Ë, – Ô˯ÂÚ ÓÌ.– Ç ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÏ ÔÓÒ‚Â˘ÂÌÌÓÏ ÏˉËÌÒÚ‚ÂÌÌ˚È ÔÛÚ¸ ۷‰ËÚ¸ ‰Û„ËıÔËÌflÚ¸ Ú‚Ó˛ ÚÓ˜ÍÛ ÁÂÌËfl ÎÂÊËÚ ˜ÂÂÁÓ·ÓÒÌÓ‚‡ÌÌ˚ ‡„ÛÏÂÌÚ˚». à Ì ÒÎÛ˜‡ÈÌÓɲÎÂÌ Ò˜ËÚ‡ÂÚ Ì‡ÛÍÛ Ë Ó·‡ÁÓ‚‡ÌË ӉÌÓÈËÁ ‚Â΢‡È¯Ëı ˆÂÌÌÓÒÚÂÈ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„ÓÏˇ. åÌ ‰Ó‚Ó‰ËÎÓÒ¸ ·˚‚‡Ú¸ ‚ ÚÛˆÍËı

Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌ˚ı Û˜ÂʉÂÌËflı, „‰Â ËÏflɲÎÂ̇ ·Î‡„Ó„Ó‚ÂÈÌÓ Ë Û‚‡ÊËÚÂθÌÓÔÓËÁÌÓÒflÚ Ë Û˜ÂÌËÍË, Ë ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎË.à ÓÒÌÓ‚‡ Ó·Û˜ÂÌËfl ‚ ˝ÚËı ¯ÍÓ·ı ËÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ‡ı – ‡Á‚ËÚË ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚËË ÔÓÌËχÌËfl ÏÛθÚËÍÛθÚÛÌÓ„Ó̇ÒΉËfl ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚‡. íÓθÍÓ Ú‡Í ÏÓÊÌÓ‚ÓÒÔËÚ‡Ú¸ ‚ ̇¯ÂÏ ·ÂÒÔÓÍÓÈÌÓÏ ÏËÂ̇ÒÚÓfl˘Â„Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇, ÒÔÓÒÓ·ÌÓ„ÓÒÏÓÚÂÚ¸ ‰‡ÎÂÍÓ ‚Ô‰ Ë ÒÓÁ‰‡‚‡Ú¸ ÏËÌ ‰Îfl ‚‰ÂÌËfl ·ËÁÌÂÒ‡ Ë ÔÓÎÛ˜ÂÌËflÔË·˚ÎË, ‡ ‰Îfl ÚÓÊÂÒÚ‚‡ ‰Ó·‡ ËÔÓÌËχÌËfl.

ÑÎfl ‚‰ÂÌËfl ‰Ë‡ÎÓ„‡ ÏÂʉÛ

lar›n gözlerini hakikate uyarabilen, yüzy›llard›r yanlar›nda olan de¤erleri gör-melerine yard›m eden bir hekimdir. Buyap›lan faaliyetler oldukça önemli birmisyon eda etmekte.

Herkese diyalo¤u temsil eden birdostluk eli uzatabilme, ruhunda tafl›d›¤›güzellikleri bedenin pencereleri olangözlere yans›tabilme, karfl› cenah›n ses-li düflünmesini sa¤layabilme ve enönemlisi onu anlamaya çal›flma... Anla-mak, gözleri ve gönülleri açmak demek-tir.

Ama daha kolay bir yol var tabi. Sanado¤ru uzat›lm›fl eli kabul etmemek, göz-lere yans›yan samimiyeti görmezdengelmek ve muhatab›na “O benim gibide¤ildir, o yabanc›d›r” demek... Bunuyapmak gerçekten daha kolay. O zamanyan›ndakinin kültürünü tan›maya, dili-ni ve tarihini ö¤renmeye, “Biz bir Al-lah’›n kullar›y›z” gerçe¤ini kabul etmeyegerek kalmayacak. Medeniyetler aras›anlaflmazl›klar›, savafllar› hat›rlatan vebu konular hakk›nda tezler ve senaryo-lar ileri süren kifli ve kurumlar her za-man olmufltur. Yani bu zümre kalp vedima¤lara nifak tohumlar› salarak hofl-görü kahramanlar›nca oluflturulan sev-gi adac›klar› aras›nda uçurumlar olufl-turmaya çal›flacaklard›r.

Yirminci asr›n bafllar›ndan itibarençok önemli ve önemli oldu¤u kadar datehlikeli bir tez ortaya at›ld›; “Medeni-yetler Çat›flmas›...” Art›k önümüzde ikiyol var: Ya birbirimizi anlamaya, varolan fikirleri kendi konumunda kabuletmeye çal›flaca¤›z ya da aram›zdakiuçurum daha da geniflleyecek.

Diyalo¤un samimi kitlelerce sa¤lamtemeller üzerine bina edilmesi gereki-yor. Bu temelin harc›nda, dünyada varolan genel de¤erler sistemi olan inançkavram› kullan›lmal›d›r.

Kur’an’daki “E¤er müminlerden ikitopluluk birbirleriyle vuruflursa, onlar›naralar›n› bulun” (49:9) ayeti Gülen’inyaz›lar›yla büyük bir paralellik gösteri-yor. Buradaki konu sadece bar›flma, pa-sifizm ve tolerans de¤il. Bu buyru¤undaha hikmetli ve derin bir manas› var.Biz insanlar; dini düflüncemiz, felsefe-miz ne olursa olsun bir Yarat›c›’n›n kul-lar›y›z. Kur’an’›n “müminler” ifadesinibu flekilde anlamaktay›m.

Gerçek inanç her fleyi ve herkesi bir-

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

16 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Истинная вера стоит на ценностях, доказавших своюнезыблемость в течение веков. Это – любовь, дети, нашебудущее, наша Земля.

Gerçek inanç yüzy›llarca kendi de¤iflmezli¤ini zaman›n

tefsiriyle tasdik eden de¤erlere dayanmaktad›r. Bu de¤erlerin

aras›nda sevgi, çocuklar, gelece¤imiz ve dünyam›z vard›r.

Page 19: Diyalog Avrasya №28

Ô‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎflÏË ‡ÁÌ˚ı „ÛÔÔ Ë ˝ÚÌÓÒÓ‚ÌÛÊÌÓ Ó·Î‡‰‡Ú¸ ¢ ӉÌËÏ ‚‡ÊÌÂȯËÏ͇˜ÂÒÚ‚ÓÏ – ‚˚ÒÓÍËÏ ÔÓÌËχÌËÂÏ„‡Ê‰‡ÌÒÍÓ„Ó ‰Ó΄‡ Ë ÏÛÊÂÒÚ‚ÓÏ. èËÏÂÚ‡ÍÓ„Ó ÏÛÊÂÒÚ‚‡ îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇ÔÓËÁ‚ÂΠ̇ ÏÂÌfl Ó„ÓÏÌÓ ‚Ô˜‡ÚÎÂÌËÂ.

О Фетхуллахе Гюлене в

России знают немногие

Ö„Ó ËÏfl ËÁ‚ÂÒÚÌÓ ‚ÓÒÚÓÍӂ‰‡Ï,ËÒÚÓË͇Ï, ÙËÎÓÒÓÙ‡Ï, ÒÓˆËÓÎÓ„‡Ï, ÌÓ¯ËÓÍÓÈ ‡Û‰ËÚÓËË Â„Ó ËÏfl Ò͇ÊÂÚÌÂÏÌÓ„Ó ËÎË Ê ÌË˜Â„Ó Ì Ò͇ÊÂÚ. çÓËÏfl ˝ÚÓ„Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇, Í‡Í Ë Â„Ó ÚÛ‰˚,‰ÓÎÊÌ˚ ÒÚ‡Ú¸ ‰ÓÒÚÓflÌËÂÏ ‚ÒÂı β‰ÂȉӷÓÈ ‚ÓÎË.

ÖÒÎË Ï˚ ¯ËÎË ‚˚‡ÒÚËÚ¸ Ò‡‰,ÒÓÒÚÓfl˘ËÈ ËÁ ‡ÁÌ˚ı, Ì ÔÓıÓÊËı ‰Û„ ̇‰Û„‡ ‰Â‚¸Â‚, ÔËÌÓÒfl˘Ëı ‡ÁÌ˚Â, ÌÓ‚ÍÛÒÌ˚Â Ë ÔÓÎÂÁÌ˚ ÔÎÓ‰˚, Ì‡Ï ÌÛÊÌÓ·˚ÎÓ ·˚ ÔÓÌflÚ¸ Ó‰ÌÛ ‚‡ÊÌÛ˛ ‚¢¸: Á‡‰Â‚¸flÏË Ë ÍÛÒÚ‡ÌË͇ÏË, ‡ÒÚÛ˘ËÏË ‚̇¯ÂÏ Ó·˘ÂÏ Ò‡‰Û, ̇‰Ó Ûı‡ÊË‚‡Ú¸ ÔÓ-‡ÁÌÓÏÛ. çÂÍÓÚÓ˚Ï ÌÛÊ̇ ÔÎÓ‰ÓӉ̇flÔÓ˜‚‡ Ë Ïfl„ÍËÈ ÍÎËχÚ, ‰Û„Ë ÔË‚˚ÍÎËÍ Ê‡Â Ë ÓÚÒÛÚÒڂ˲ ‚·„Ë. çÓ‚˚‡˘Ë‚‡Ú¸ Ëı ̇‰Ó, ÔÓ‰˜ËÌflfl Ò‚Ó˛‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸ Ó‰ÌÓÈ ‚ÂÎËÍÓÈ Ë Ó·˘ÂȈÂÎË: ÓÒÚ‡‚ËÚ¸ ˝ÚÓÚ ˆ‚ÂÚÛ˘ËÈ Ò‡‰ ‰Îfl̇¯Ëı ÔÓÚÓÏÍÓ‚, ÍÓÚÓ˚ ·Û‰ÛÚ̇Ò·ʉ‡Ú¸Òfl Â„Ó ÔÎÓ‰‡ÏË Ë ‡ÒÚËÚ¸ÌÓ‚˚È ÛÓʇÈ.

«ÖÒÎË ·˚ ÏÓÎÓ‰ÓÒÚ¸ Á̇·, ÂÒÎË ·˚ÒÚ‡ÓÒÚ¸ Ïӄ·», – β·flÚ ÔÓ‚ÚÓflڸ‚ÓÔÂȈ˚. ч, ̇‰Ó ÚÓÓÔËÚ¸Òfl. ÜËÁ̸·˚ÒÚÓÚ˜̇, Ë Ì‡¯Â ÔÓÍÓÎÂÌË ÏÓÊÂÚ ÌÂÛÒÔÂÚ¸ ҉·ڸ ‚Ò„Ó. 燂ÂÌÓÂ, Ï˚ ÔÓÒÂÂÏÒÂÏÂ̇, ÌÓ Ì ÛÒÔÂÂÏ ‰Óʉ‡Ú¸Òfl ÛÓʇfl.å˚ ·Û‰ÂÏ Ûı‡ÊË‚‡Ú¸ Á‡ ‡ÒÚÂÌËflÏË, ÌÓ Ì‰ӷ¸ÂÏÒfl ÓÍÓ̘‡ÚÂθÌÓÈ „‡ÏÓÌˡÈÒÍÓ„Ó Ò‡‰‡ ̇ ÁÂÏÎÂ. å˚ Ó·˙flÒÌËÏβ‰flÏ, ˜ÚÓ ÓÌË – ‰ÂÚË ‡ÁÌ˚ı ÂÎË„ËÈ ËÍÛθÚÛ, ÌÓ Ó‰ÌÓÈ áÂÏÎË Ë ÇÂ˚, Ë ‚ ÚÓ Ê‚ÂÏfl Ï˚ Ì ۂˉËÏ ÓÍÓ̘‡ÚÂθÌÓ„ÓÂÁÛθڇڇ ˝ÚÓ„Ó ÒÚÓθ ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓ„Ó ËÛ‚ÎÂ͇ÚÂθÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡.

ç‡‰Ó ÚÓÓÔËÚ¸Òfl. çÓ ÌÂθÁfl ‚ ÒÔ¯ÍÂÒӂ¯ËÚ¸ Ò¸ÂÁÌÛ˛ ӯ˷ÍÛ, Ó ÍÓÚÓÓÈÚÂÔÂÎË‚Ó Ô‰ÛÔÂʉ‡ÂÚ îÂÚıÛηıɲÎÂÌ. çÂθÁfl Á‡ÒÚ‡‚ÎflÚ¸ ‚ÒÚÛÔ‡Ú¸ ‚‰Ë‡ÎÓ„, ÌÂθÁfl Á‡ÒÚ‡‚ÎflÚ¸ ËÁÛ˜‡Ú¸ ÍÛθÚÛÛË flÁ˚Í ÚÓ„Ó, ÍÓ„Ó ÔÂʉ ҘËڇΠ«˜ÛÊËÏ»,Í‡Í ÌÂθÁfl Á‡ÒÚ‡‚ÎflÚ¸ ˜ÂÎÓ‚Â͇ β·ËÚ¸ Ë‚ÂËÚ¸. óÂÎÓ‚ÂÍ ‰ÓÎÊÂÌ Û·Â‰ËÚ¸Òfl ‚ ˝ÚÓÏÒ‡Ï, ‰ÓÎÊÂÌ Á‡ıÓÚÂÚ¸ ˝ÚÓ„Ó. íÓθÍÓ ÚÓ„‰‡Ï˚ Ë Ì‡˜ÌÂÏ Á‡Í·‰˚‚‡Ú¸ ̇ áÂÏΠ̇¯ÔÂ͇ÒÌ˚È Ó·˘ËÈ Ò‡‰, ÔÎÓ‰˚ ÍÓÚÓÓ„Ó·Û‰ÛÚ ‚ÍÛ¯‡Ú¸ ̇¯Ë ‰ÂÚË. ÑÂÚË, ÍÓÚÓ˚Â,ÒÓı‡ÌË‚ Ë̉˂ˉۇθÌÓÒÚ¸ ËÒ‡ÏÓ·˚ÚÌÓÒÚ¸, ·Û‰ÛÚ ÊËÚ¸ ‚ ÏˉËÌÒÚ‚‡ ÏÌÓ„ÓÓ·‡ÁËfl. Ç ÏËÂ, ÓÍÓÚÓÓÏ Ú‡Í Ï˜ڇÂÚ Ë Ì‡ÒÚÛÔÎÂÌËflÍÓÚÓÓ„Ó Ú‡Í Ê‰ÂÚ îÂÚı‡Î·ı ɲÎÂÌ. ÇÏËÂ, ÊËÚÂÎË ÍÓÚÓÓ„Ó ÓÚÍÓ˛Ú, ̇ÍÓ̈,Ò‚ÓË „·Á‡ ̇ Â„Ó ˘Â‰ÓÒÚ¸ Ë ·Ó„‡ÚÒÚ‚Ó,‡ÒÍ˚‚ ‰Û„ ‰Û„Û Ò‚ÓË ‰Û¯Ë Ë Ò‰ˆ‡. �

lefltirmeyi hedef al›r. Gerçek inanç yüz-y›llarca kendi de¤iflmezli¤ini zaman›ntefsiriyle tasdik eden de¤erlere dayan-makta. Bu de¤erlerin aras›nda sevgi, ço-cuklar, gelece¤imiz ve dünyam›z vard›r.‹nsanlara ilk insanla birlikte do¤an de-¤erleri, krallar savafl›rken milletlerindostluk etti¤ini, üst düzey yöneticileranlaflamazken etnik gruplar›n yeni kül-türler infla etti¤ini devaml› olarak tek-rarlamak ve anlatmak gerekmekte. De-vaml›, yöntemli ve dikkatli bir üslup ge-rekmekte.

Fethullah Gülen’in bunlardan flüp-hesi yok. “Kaba gücün kullan›ld›¤› za-manlar art›k geride kald›. Modern dün-yada, flahs›n muhataba kendi bak›fl aç›-s›n› kabul ettirebilmesi, ancak esasl› de-liller sayesinde mümkündür” cümlesiGülen’in bilim ve e¤itimin ça¤›m›zdakien büyük de¤erler aras›nda oldu¤u dü-flüncesini pekifltiriyor. Gülen’in flahs› veisminden; hem ö¤renci hem de ö¤ret-menler taraf›ndan derin bir sayg›ylabahsedildi¤i Türk e¤itim kurumlar›n› zi-yaret etme imkan›m oldu. Bu müesse-selerdeki ö¤retim sisteminin, esas›ndatolerans ve insanl›¤›n birçok kültür mi-ras›n›n -dar daireden uluslararas› are-naya kadar- pratik olarak gelifltirildi¤inigördüm. Sadece bu flekilde, fliddet se-naryolar› eflli¤inde dönen dünyam›zdaileriye inançla, ümitle bakabilen vemenfaat elde etmek için de¤il, etrafamasumane güzellikler yaymak amac›y-la dünyaya yeniden bir bahar soluklat-

maya çal›flan ideal insanlar›n yetifltiril-mesinin mümkün oldu¤unu gördüm...

Farkl› etnik gruplar›n aras›ndaki di-yalo¤un gerçeklefltirilmesi için insanisorumluluklar›m›z›n iyi anlafl›lmas› çokönemlidir. Gülen’in bu konudaki gayretive civanmertli¤inin etkisinde kald›¤›m›söyleyebilirim.

Fethullah Gülen Rusya’da

hâlâ yeterince tan›nm›yor

fiarkiyatç›, tarihçi, felsefeci ve sosyologgibi bilim adamlar› ismini bilirken, s›ra-dan insanlar Gülen hakk›nda çok az bil-giye sahipler. Ya da hiçbir bilgiye sahipde¤iller. Ama bu insan›n hem ismi hemde çal›flmalar› bütün gönüllüler taraf›n-dan bilinmelidir.

Birbirinden farkl› bitki ve a¤açlar› birarada bar›nd›ran bir bahçe oluflturmagayretindeysek, bir fleyi çok iyi kavrama-m›z gerekiyor... Bahçemizde yetiflena¤aç ve bitkilerin kendine has ihtiyaçla-r› oldu¤unu, baz›lar›n›n verimli bir top-ra¤a ve yumuflak havaya, baz›lar›n›n das›cakl›¤a ve kurulu¤a ihtiyac› oldu¤unubilmeli. Bu a¤açlar› yetifltirirken faaliye-timizin amac› bir olmal› ve bu güzelmeyveler veren bahçeyi gelecek nesle engüzel flekilde sunmal›...

Avrupal›lar “Gençlik bilseydi, yafll›l›kyapabilseydi” ifadesini çok s›k kullan›-yorlar. Evet, acele etmemiz gerek. Ma-dem ki hayat çok k›sa ve neslimiz her fle-yi yapmaya güç yetiremeyebilir. O haldetohumlar› ektikten sonra meyvelerinigöremeyebiliriz. Yetiflen güzelliklerinsemerelerinin dünyada cennet bahçesi-nin uyumuna numunelik yapaca¤›naflahitlik edemeyebiliriz.

Acele etmemiz gerekiyor… Ama aceleederken Fethullah Gülen’in uyar›s›n›dikkate almak gerekiyor. ‹nsan› sevmeyeve inanmaya zorlayamad›¤›m›z gibi di-yaloga girmeye de zorlayamay›z. ‹nsankendisi bunu istemeli ve buna inanma-l›d›r. Sadece o zaman dünyada meyvele-rinin çocuklar›m›z taraf›ndan yenece¤i,güzel ortak bahçemizi kurmaya baflla-yaca¤›z. Özgün çocuklar›m›z›n yaflaya-ca¤› çeflitlilik içinde birli¤in olaca¤› birdünyada... Gülen’in hayal etti¤i ve o y›l-lard›r hicranla bekledi¤i dünyada... ‹n-sanlar›n birbirlerine gönül kap›lar›n› ar-d›na kadar aç›p sevgi ve bar›fl› solukla-yabildi¤i bir dünyada...�

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 17

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Нельзя заставлять вступать вдиалог, нельзя заставлять

изучать культуру и язык того,кого прежде считал«чужим», как нельзя

заставлять человека любитьи верить. Человек должен

убедиться в этом сам,должен захотеть этого.

‹nsan› sevmeye ve inanmaya

zorlayamad›¤›m›z gibi

diyaloga girmeye de

zorlayamay›z. ‹nsan kendisi

bunu istemeli ve buna

inanmal›d›r.

Page 20: Diyalog Avrasya №28

óÂÎÓ‚ÂÍ, ‚ÓÓÛÊfiÌÌ˚È Á̇ÌËflÏË,ËÒÔÓθÁÛÂÚ Ëı ‰Îfl ËÁÏÂÌÂÌËfl ÔËÓ‰˚.ç‡fl‰Û Ò Ï‡Ú¡θÌÓÈ, ÒÛ˘ÂÒÚ‚ÛÂÚ Ë‰Ûıӂ̇fl ÍÛθÚÛ‡, Ë„‡˛˘‡fl ‚Â‰Û˘Û˛Óθ ‚ ÊËÁÌË ˜ÂÎÓ‚Â͇. í‡ ËÎË Ë̇fl΢ÌÓÒÚ¸ «‡Á‚Ë‚‡ÂÚÒfl ·Î‡„Ó‰‡flÒËÒÚÂχÚ˘ÂÒÍÓÈ ‡·ÓÚ ̇‰ ÒÓ·ÓÈ, ̇‰·Î‡„ËÏË Á‡Ó‰˚¯‡ÏË, ËÁ̇˜‡Î¸ÌÓÁ‡ÎÓÊÂÌÌ˚ÏË ‚  ÔËӉ».

ÇÂ΢ˠ̇ˆËË, ÔÓ ÏÌÂÌ˲ Ï˚ÒÎËÚÂÎfl,‚ Á̇˜ËÚÂθÌÓÈ ÒÚÂÔÂÌË Á‡‚ËÒËÚ ÓÚÓ·˘ÌÓÒÚË ˆÂÎË Âfi Ô‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎÂÈ. «ÇÓ·˘ÂÒÚ‚Â, „‰Â Ó‰ÌÓ Ì‡Á˚‚‡ÂÚÒfl ·ÂÎ˚Ï, ‡‰Û„Ó – ˜ÂÌ˚Ï, ‚Ò„‰‡ ÏÓÊÌÓ̇·Î˛‰‡Ú¸ ÏÂÚ‡ÌË ËÁ Ó‰ÌÓÈ Í‡ÈÌÓÒÚË ‚‰Û„Û˛, Ë ÔÓ͇ ÓÌÓ ÓÒÚ‡ÂÚÒfl Ú‡ÍËχÁÓ·˘ÂÌÌ˚Ï, Ì ÏÓÊÂÚ ·˚Ú¸ Ë Â˜Ë Ó̇΢ËË Í‡ÍÓ„Ó-ÎË·Ó ÔÓÁËÚË‚ÌÓ„ÓÔÓ„ÂÒÒ‡».

ÉÓ‚Ófl Ó ‚‡ÊÌÓÒÚË ÎËÚ‡ÚÛ˚ ‚ÙÓÏËÓ‚‡ÌËË „‡Ê‰‡ÌÒÍÓ„Ó Ó·˘ÂÒÚ‚‡,ɲÎÂÌ ÓÚϘ‡ÂÚ: «HeÚ ÓÔ‡‚‰‡ÌËfl ̇¯ÂÏÛ·ÂÁ‡Á΢ÌÓÏÛ ÓÚÌÓ¯ÂÌ˲ Í Ì‡Û˜ÌÓÏÛ ËÎËÚ‡ÚÛÌÓÏÛ Ì‡ÒΉ˲ ̇¯Ëı Ò·‚Ì˚ıÔ‰ÍÓ‚, Á‡ ÍÓÚÓ˚ÏË ·ÂÁ ÛÒÚ‡ÎË „ÓÌËÚÒfl‚ÂÒ¸ ÏË».

ïÛ‰ÓÊÂÒÚ‚ÂÌ̇fl ÍÛθÚÛ‡ ‚ÓÒÔËÚ˚‚‡ÂÚ˜ÂÎÓ‚Â͇ ‚ ‰Ûı ÎÛ˜¯Ëı ˜ÂÎӂ˜ÂÒÍËıˉ‡ÎÓ‚, ÒÂ‰Ë ÍÓÚÓ˚ı ‚Â‰Û˘Â ÏÂÒÚÓÔË̇‰ÎÂÊËÚ ˜ÂÒÚË. «óÂÒÚ¸ – ˝ÚÓ Ú‡Í‡fl

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

18 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Идейное пространство ГюленаНодир Одилов

Член-корреспондент академии педагогических и социальных наук России, профессор

Gülen’in fikir dünyas›

Nadir Odilov

Prof. Dr., Rusya Pedagojik ve Sosyal Bilimler Akademisi üyesi

Toplumun geliflmesi ve üretim gü-cünün artmas›yla emek; akli ve fizi-ki çal›flmalar alt›nda paydalanmak-

tad›r. Sosyal hayatta fiziki olarak çal›flmakzorunda kalmayan insanlar, akli emek yo-luyla topluma katk› imkan›na sahipler. Busafhada toplumun ruhani taleplerineuyan manevi de¤erler ortaya ç›kmaktad›r.‹nsan›n zeka seviyesi ne kadar yüksek iseö¤renme iste¤i de o kadar yüksektir. Fet-hullah Gülen’in ifadeleriyle böyle bir in-san, muhatab›n› her yönüyle tan›r ve ge-rekti¤inde de yard›m etmeye çal›fl›r. Buyüzden Gülen’e göre gerçek medeniyet,sadece bilgi ve ahlak›n ana de¤erler ara-s›nda yer ald›¤› zeminde oluflmaktad›r.

Düflünür, gelece¤in medeniyetinin,Bat›’n›n bilimsel çal›flmalar›n›n ve Do-¤u’nun ahlaki de¤erlerinin birleflmesi yo-luyla oluflaca¤› sonucuna varmaktad›r.

Ayr›ca Gülen, olumlu sonuçlara var-mak için sadece iyi bir e¤itim al›nmas›n›nyeterli olmad›¤›n› düflünmektedir. Bilgi,insan›n amac› oldu¤u sürece faydal› ola-cakt›r. Amaç bilgi eksenli idealler olufltur-makt›r. Yeni toplumsal ideallerin ortayaç›kmas›n›n ana flartlar›ndan biri özgür-lüktür. Fakat bu özgürlük mant›k ölçüleri-ne göre s›n›rland›r›lmam›flsa, toplumungeliflmesine engel olan menfi ideolojile-rin do¤mas›na ve etki alan›n›n geniflle-mesine neden olmaktad›r. Gülen, özgür-lü¤ü “ahlaki normlar›n yerine getirilmeflart›yla, akl›n maddi ve manevi geliflmesi-nin engellerden kurtulmas›” olarak anla-maktad›r.

Medeniyeti ça¤r›flt›ran di¤er bir kate-gori kültürdür. Maddi kültür üretim ka-pasitesiyle belirlenmektedir. Farkl› ça¤la-r›n üretim geliflme seviyeleri kendi flartla-r›na göre de¤ifliklik arz eder. Tafl, çal›flmaaleti olarak kullan›lmaya bafllam›fl ve gü-nümüzde atom santrallerine kadar gir-

ë ‡Á‚ËÚËÂÏ Ó·˘ÂÒÚ‚‡, ÔÓ„ÂÒÒÓÏÔÓËÁ‚Ó‰ËÚÂθÌ˚ı ÒËÎ ËÔÓËÁ‚Ó‰ÒÚ‚ÂÌÌ˚ı ÓÚÌÓ¯ÂÌËÈ

ÚÛ‰ ‡Á‰ÂÎflÂÚÒfl ̇ ÛÏÒÚ‚ÂÌÌ˚È ËÙËÁ˘ÂÒÍËÈ. ã˛‰Ë, ÍÓÚÓ˚ ÓÒ‚Ó·ÓʉÂÌ˚ÓÚ ÚÛ‰‡ ÙËÁ˘ÂÒÍÓ„Ó, ÔÓÎÛ˜‡˛Ú‚ÓÁÏÓÊÌÓÒÚ¸ Á‡ÌËχڸÒfl ÛÏÒÚ‚ÂÌÌ˚ÏÚÛ‰ÓÏ. èÓfl‚Îfl˛ÚÒfl ‰ÛıÓ‚Ì˚ ˆÂÌÌÓÒÚË,Ô‰̇Á̇˜ÂÌÌ˚ ‰Îfl Û‰Ó‚ÎÂÚ‚ÓÂÌËfl‰ÛıÓ‚Ì˚ı Á‡ÔÓÒÓ‚ ˜ÂÎÓ‚Â͇. óÂÏ ‚˚¯ÂÂ„Ó ËÌÚÂÎÎÂÍÚ, ÚÂÏ ÒËθÌ ÒÚÂÏÎÂÌË ͉ÛıÓ‚Ì˚Ï ˆÂÌÌÓÒÚflÏ. Ç˚‡Ê‡flÒ¸ ÒÎÓ‚‡ÏËîÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇, Ú‡ÍÓÈ ˜ÂÎÓ‚ÂÍ „ÎÛ·Ê‚ÌË͇ÂÚ ‚ ÒÛ˘ÌÓÒÚ¸ ˜ÂÎÓ‚Â͇ Ë ÒËθÌÂÂÒÓÒÚ‡‰‡ÂÚ. èÓ˝ÚÓÏÛ, Òӄ·ÒÌÓ É˛ÎÂÌÛ,ËÒÚËÌ̇fl ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËfl ÙÓÏËÓ‚‡Î‡Ò¸ÚÓθÍÓ Ú‡Ï, „‰Â „·‚Ì˚ÏË ˆÂÌÌÓÒÚflÏË·˚ÎË Á̇ÌËÂ Ë Ì‡‚ÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚ¸.

å˚ÒÎËÚÂθ ÛÚ‚Âʉ‡ÂÚ, ˜ÚÓ«ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËfl ·Û‰Û˘Â„Ó ÒÙÓÏËÛÂÚÒfl·Î‡„Ó‰‡fl ÒËÌÚÂÁÛ Ì‡Û˜Ì˚ı ‰ÓÒÚËÊÂÌËÈá‡Ô‡‰‡ Ë ˝ÚËÍË ÇÓÒÚÓ͇».

èÓ‰ÓÎʇfl Ò‚Ó˛ Ï˚Òθ, ɲÎÂÌÔËıÓ‰ËÚ Í ÏÛ‰ÓÏÛ ‚˚‚Ó‰Û Ó ÚÓÏ, ˜ÚÓ«‰Îfl ÔÓÎÛ˜ÂÌËfl ÔÓÁËÚË‚Ì˚ı ÂÁÛθڇÚÓ‚Ó‰ÌÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl ̉ÓÒÚ‡ÚÓ˜ÌÓ».á̇ÌË ÔÓÏÓ„‡ÂÚ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÛ Î˯¸ ‚ ÚÓÏÒÎÛ˜‡Â, ÍÓ„‰‡ ÓÌ ‰ÂÈÒÚ‚ÛÂÚˆÂÎÂÛÒÚÂÏÎÂÌÌÓ. ñÂθ ÂÒÚ¸ ˉ‡Î, ̇‰ÓÒÚËÊÂÌË ÍÓÚÓÓ„Ó Ì‡Ô‡‚ÎÂÌÓ Á̇ÌËÂ.ìÒÎÓ‚ËÂÏ ÔÓfl‚ÎÂÌËfl ÌÓ‚˚ıÔÓ„ÂÒÒË‚Ì˚ı Ó·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌ˚ı ˉ‡ÎÓ‚fl‚ÎflÂÚÒfl Ò‚Ó·Ó‰‡, ÌÓ Ú‡ Ê ҂ӷӉ‡ ÏÓÊÂÚÔÓÓʉ‡Ú¸ Ë Â‡ÍˆËÓÌÌ˚ ˉ‡Î˚,ÍÓÚÓ˚ ÚÓÏÓÁflÚ ‡Á‚ËÚË ӷ˘ÂÒÚ‚‡.èÓ˝ÚÓÏÛ ÓÌ ÔÓÌËχÂÚ Ò‚Ó·Ó‰Û ˜ÂÎÓ‚ÂÍ‡Í‡Í «ÓÒ‚Ó·ÓʉÂÌË ‡ÁÛχ ÓÚ ‚ÒÂıÔÂÔÓÌ, ϯ‡˛˘Ëı Â„Ó ‰ÛıÓ‚ÌÓÏÛ ËχÚ¡θÌÓÏÛ ‡Á‚ËÚ˲, ÌÓ Ò ÛÒÎÓ‚ËÂÏÒӷβ‰ÂÌËfl ‚ÒÂı ̇‚ÒÚ‚ÂÌÌ˚ı ÌÓÏ».

ÑÛ„‡fl ͇Ú„ÓËfl, ÍÓÚÓ‡fl‡ÒÒÓˆËËÛÂÚÒfl Ò ÔÓÌflÚËÂÏ ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËË,-˝ÚÓ ÍÛθÚÛ‡. äÛθÚÛ‡ ˜ÂÎÓ‚Â͇ ËÎËÓ·˘ÂÒÚ‚‡ ÂÒÚ¸ ÒËÌÚÂÁ ÚÓ„ÓÔÓÎÓÊËÚÂθÌÓ„Ó, ˜ÚÓ ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚Ó‚˚‡·ÓÚ‡ÎÓ ‚ ıӉ ҂ÓÂ„Ó ‡Á‚ËÚËfl.ëÛ˘ÂÒÚ‚ÛÂÚ Ï‡Ú¡θ̇fl ÍÛθÚÛ‡,ÍÓÚÓ‡fl ÓÔ‰ÂÎflÂÚÒfl ‡Á‚ËÚËÂÏÔÓËÁ‚Ó‰ËÚÂθÌ˚ı ÒËÎ – ÓÚ Í‡ÏÂÌÌ˚ıÓÛ‰ËÈ ÚÛ‰‡ ‰Ó ‡ÚÓÏÌ˚ı Òڇ̈ËÈ.

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Согласно Гюлену, истиннаяцивилизация

формировалась только там,где главными ценностями

были знание инравственность.

Gülen’e göre gerçek

medeniyet, sadece bilgi ve

ahlak›n ana de¤erler

aras›nda yer ald›¤› zeminde

oluflmaktad›r.

Page 21: Diyalog Avrasya №28

Ó Ò‚ÓËı ΢Ì˚ı ËÌÚÂÂÒ‡ı, ÌÓ Ì ËÏÂÂÚÔ‡‚‡ ÌË Ì‡ ÏËÌÛÚÛ Á‡·˚‚‡Ú¸ ‰‡Ê ÓÒ‡Ï˚ı ÌÂÁ̇˜ËÚÂθÌ˚ı ÏÂÎÓ˜‡ı, ÍÓÚÓ˚ÂıÓÚ¸ ͇Í-ÚÓ Í‡Ò‡˛ÚÒfl ̇ˆËÓ̇θÌ˚ıËÌÚÂÂÒÓ‚».

ã˛‰Ë, ӷ·‰‡˛˘Ë ˜Û‚ÒÚ‚ÓÏÒÓ·ÒÚ‚ÂÌÌÓ„Ó ‰ÓÒÚÓËÌÒÚ‚‡, ˉÛÚ Ì‡‚ÒÚ˜Ûβ·˚Ï ÓÔ‡ÒÌÓÒÚflÏ, ÍÓÚÓ˚ ۄÓʇ˛Ú̇ˆËË Ë Âfi Ò‡ÏÓ·˚ÚÌÓÒÚË. àÁ ÌËıÔÓÎÛ˜‡˛ÚÒfl ıÓӯˠ‡‰ÏËÌËÒÚ‡ÚÓ˚ ËÔÓÎËÚËÍË, Ó ÍÓÚÓ˚ı ϘڇÂÚ îÂÚıÛηıɲÎÂÌ ïӉʇ ùÙẨË. à·Ó «‰Îfl ıÓӯ„Ó

Гюлен утверждает, что«цивилизация будущегосформируется благодаря

синтезу научных достиженийЗапада и этики Востока».

Gülen, gelece¤in

medeniyetinin, Bat›’n›n

bilimsel çal›flmalar›n›n ve

Do¤u’nun ahlaki

de¤erlerinin birleflmesi

yoluyla oluflaca¤›

kanaatinde.

Ò‚fl˘ÂÌ̇fl ˆÂÌÌÓÒÚ¸, ÍÓÚÓÓÈ ÏÓ„ÛÚÔÓÍÎflÒÚ¸Òfl ‚Ò ÔÎÂÏÂ̇ Ë Ì‡Ó‰˚, Ë Ò‰˂ÒÂı ·Î‡„ÓÓ‰Ì˚ı ‰ÓÒÚÓËÌÒÚ‚ Ó̇ Ó‰ËÌ ËÁ‚‡ÊÌÂȯËı ·ËÎΡÌÚÓ‚». å˚ÒÎËÚÂθӘÂ̸ ˜ÂÚÍÓ ÔÓ‚Ó‰ËÚ ˜ÂÚÛ ÏÂʉÛÔÓÌflÚËflÏË «˜ÂÒÚ¸» Ë «Û‚‡ÊÂÌË»:«ÅÓ„‡ÚÒÚ‚Ó ÏÓÊÂÚ ÔËÌÂÒÚË Ú·ÂÛ‚‡ÊÂÌËÂ, ÌÓ ÓÌÓ Ì ÏÓÊÂÚ ·˚Ú¸ „‡‡ÌÚÓÏÚ‚ÓÂÈ ˜ÂÒÚË. Ä ·Â‰ÌÓÒÚ¸ Ì ÏÓÊÂÚ ÂfiÔÓ„Û·ËÚ¸».

óÛ‚ÒÚ‚ÛÂÚÒfl „ÎÛ·ÓÍÓ ̇ۘÌÓÂÓÒÏ˚ÒÎÂÌË ͇Ú„ÓËÈ ˜ÂÒÚË Ë Û‚‡ÊÂÌËfl.ÑÂÈÒÚ‚ËÚÂθÌÓ, ˜ÂÎÓ‚ÂÍ ˜ÂÒÚË ‚ ͇ÍÓÈ-ÚÓÒÚÂÔÂÌË ÔË·ÎËʇÂÚÒfl Í ‡Î¸ÚÛËÒÚÛ. éÌ‚Ó ËÏfl ÒÓ·ÒÚ‚ÂÌÌÓÈ ˜ÂÒÚË Ë‰ÂÚ Ì‡ ÛÒÚÛÔÍÛβ‰flÏ, „ÓÚÓ‚ ÔËÌËχڸ Û‰‡˚, Ì Óڂ˜‡fl̇ ÌËı. éÌ Ì „Ó‰, Ì β·ËÚ Í˘ËÚ¸ÒflÒ‚ÓËÏË ÛÒÔÂı‡ÏË, „ÓÚÓ‚ ÔÓÏÓ„‡Ú¸ ‚ÒÂÏ ËÌ ÏÓÊÂÚ ÛÌËÁËÚ¸ ËÎË ÓÒÍÓ·ËÚ¸ ÍÓ„Ó ·˚ÚÓ ÌË ·˚ÎÓ. éÌ ÒÍÓÏÂÌ Ë ÌÂÔËÚflÁ‡ÚÂÎÂÌ.é‰ÌËÏ ÒÎÓ‚ÓÏ, Ò‡ÏÓ„Ó ïӉʇ ùÙẨËÏÓÊÌÓ Ì‡Á‚‡Ú¸ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÓÏ ˜ÂÒÚË. à ÍÚ‡ÍÓÏÛ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÛ ÓÍÛʇ˛˘Ë ÓÚÌÓÒflÚÒflÒ ‰ÓÒÚÓËÌÒÚ‚ÓÏ, ËÒÍÂÌÌ – ÚÓθÍÓ ËÁ-Á‡Â„Ó ˜ÂÎӂ˜ÌÓÒÚË.

ä ÚÓÏÛ, ˜ÚÓ ·˚ÎÓ Ò͇Á‡ÌÓ, ‰Ó·‡‚ËÏ, ˜ÚÓÔ‡‚ËÚÂθÒÚ‚Ó ‰ÓÎÊÌÓ ÒÓÒÚÓflÚ¸ ËÁ Ú‡ÍËıβ‰ÂÈ, ÍÓÚÓ˚ fl‚Îfl˛ÚÒfl ÌÓÒËÚÂÎflÏ˘ÂÒÚË Ë ‰ÓÒÚÓËÌÒÚ‚‡ ̇ˆËË. à·Ó «˜ÂÎÓ‚ÂÍ,ÍÓÚÓ˚È Ú‚Â‰Ó ıÓ˜ÂÚ ÒÚ‡Ú¸ Ó‰ÌËÏ ËÁ͇ÂÛ„ÓθÌ˚ı ͇ÏÌÂÈ Ò‚ÓÂÈ Ì‡ˆËË – ÂÒÎËÓÌ ‰ÂÈÒÚ‚ËÚÂθÌÓ ËÒÍÂÌÂÌ ‚ Ò‚ÓËıÔÓÏ˚Ò·ı, – ÏÓÊÂÚ ÔÓÁ‚ÓÎËÚ¸ Ò· Á‡·˚Ú¸

mifltir. ‹nsan kendi bilgileri yard›m›yla do-¤ay› de¤ifltirmek üzere yine do¤an›n güç-lerini kullanmaktad›r. Maddi kültürününyan› s›ra her insan›n hayat›nda büyükönem kazanan manevi kültür de vard›r.Her flah›s do¤as›nda var olan özelliklerinmeziyetleri sayesinde, kendini e¤iterekgeliflmektedir.

Gülen’e göre bir milletin yüceli¤i tem-silcilerinin amaçlar›n›n bir olmas›na ba¤-l›d›r. Etnik veya ideolojik ayr›mc›l›¤›n varoldu¤u toplumlarda sürekli kitlesel refahve huzurun önüne inkiflaf ivmesini kesenafl›lmaz engeller ç›kmaktad›r.

Gülen, sivil toplumun geliflmesinde,edebiyat›n öneminden bahsederek: “Tümdünyan›n peflinden kofltu¤u atalar›m›z›nbilimsel ve edebi miras›na ilgisizli¤imizinözrü yoktur” demektedir.

Klasik edebiyat insana, aralar›nda fle-ref kavram›n›n ön plana ç›kt›¤› ideallertelkin etmektedir. “fieref, bütün ›rk ve mil-letlerin üzerine yemin edebildi¤i kutsalbir de¤er, hassas de¤erler aras›nda ise enönemli p›rlantalardan biridir” cümlesiyleGülen, “fleref” ile “sayg›” kavramlar›n›naras›nda ince fark›n alt›n› çizmektedir.Zenginlik bize sayg›nl›k kazand›r›r, fakat

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 19

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Page 22: Diyalog Avrasya №28

‡‰ÏËÌËÒÚ‡ÚÓ‡ Ë ÔÓÎËÚË͇ ÓÒÓ·ÓÂÁ̇˜ÂÌË ËÏÂ˛Ú ÒÎÂ‰Û˛˘Ë ͇˜ÂÒÚ‚‡: ‚‡‚ ÒÔ‡‚‰ÎË‚ÓÒÚ¸, ÔËÓËÚÂÚ Á‡ÍÓ̇,ÒÓÁ̇ÌË ҂ÓÂÈ ÓÚ‚ÂÚÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚË ‚ „Û·ÓÈË ÚflÊÂÎÓÈ ‡·ÓÚÂ Ë ÁÂÎÓÒÚ¸ ڇ·ÌÚ‡ ‚‰Â·ı, ÚÂ·Û˛˘Ëı χÍÒËχθÌÓ„Ó Ú‡ÍÚ‡ ËÍÓÂÍÚÌÓÒÚË».

臂ËÚÂθÒÚ‚Ó – ˝ÚÓ, ÔÂʉ ‚Ò„Ó,ÒÔ‡‚‰ÎË‚ÓÒÚ¸ Ë ÔÓfl‰ÓÍ. ÖÒ΢ËÌÓ‚ÌËÍË, Ô‡‚fl˘Ë „ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚ÓÏ,ËÁ·Ë‡˛ÚÒfl ÔÓ ÓÒÌÓ‚‡ÌËflÏ ˜ËÒÚÓÚ˚ ËÔ‡‚‰ÌÓÒÚË Ò‚ÓÂ„Ó ı‡‡ÍÚ‡, Ò‚ÓËıÏ˚ÒÎÂÈ Ë ˜Û‚ÒÚ‚, ÚÓ ÏÓÊÌÓ Ò͇Á‡Ú¸, ˜ÚÓ˝ÚÓ „ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚Ó ÏÓ„Û˘ÂÒÚ‚ÂÌÌÓ Ë·Î‡„ÓÓ‰ÌÓ.

çËÍÓ„‰‡ ÌÂθÁfl Á‡·˚‚‡Ú¸, ˜ÚÓËÁÎ˯Ìflfl ÒÛÓ‚ÓÒÚ¸ ÏÓÊÂÚ ÒÚ‡Ú¸Ô˘ËÌÓÈ ÌÂÓÊˉ‡ÌÌ˚ı ‚Á˚‚Ó‚, ‡ËÁÎ˯Ìflfl Ïfl„ÍÓÒÚ¸ Ô‚‡˘‡ÂÚ Ó·˘ÂÒÚ‚Ó‚ ‡ÒÒ‡‰ÌËÍ Á· Ë ÔÓÓÍÓ‚.

Мечта Гюлена: хорошие

руководители

á‡ÍÓÌ˚ ‚Ò„‰‡ ‰ÓÎÊÌ˚ ·˚Ú¸ Ó‰Ë̇ÍÓ‚˚‰Îfl ‚ÒÂı. Ä ÚÂ, ÍÚÓ Ëı ÓÒÛ˘ÂÒÚ‚ÎflÂÚ,‰ÓÎÊÌ˚ ·˚Ú¸ ÏÛÊÂÒÚ‚ÂÌÌ˚ÏË ËÒÔ‡‚‰ÎË‚˚ÏË, ˜ÚÓ·˚ χÒÒ˚ Ì ÚÓθÍÓ·ÓflÎËÒ¸ Ëı, ÌÓ Ë ˜Û‚ÒÚ‚Ó‚‡ÎË Ò·fl ‚·ÂÁÓÔ‡ÒÌÓÒÚË. ëÚ‡·ËθÌÓÒÚ¸ Ë ÒË·„ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚‡ ̇ıÓ‰flÚÒfl ‚ ÔflÏÓÈÁ‡‚ËÒËÏÓÒÚË ÓÚ ÚÓ„Ó, ̇ÒÍÓθÍÓ Ô‡‚‰Ì˚,ÛÏÌ˚, ÒËθÌ˚ Ë ‰Ë̇Ï˘Ì˚ „ÓÔ‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎË. ÉÓÒÛ‰‡ÒÚ‚Ó ËÔ‡‚ËÚÂθÒÚ‚Ó ‰ÓÎÊÌ˚ Á‡ÒÎÛÊËÚ¸Û‚‡ÊÂÌË ̇Ӊ‡ Ò¸ÂÁÌÓÒÚ¸˛,˜ËÒÚÓÔÎÓÚÌÓÒÚ¸˛, ËÒÍÂÌÌÓÒÚ¸˛ Ò‚Ó„ÓÚÛ‰‡, ‡ Ì ‰ÂÒÔÓÚËÁÏÓÏ ˜ËÌÓ‚ÌËÍÓ‚.

îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ïӉʇ ùÙẨËÔ‡‚ËθÌÓ ÔÓ‰ÏÂÚËÎ, ˜ÚÓ Ì ‚Ò„‰‡ËÌÚÂÎÎÂÍÚ ÔÓÏÓ„‡ÂÚ ÔÓ„ÂÒÒÛ, ˜ÚÓ ÛÏÂÌËÂÏ˚ÒÎËÚ¸ ÌÂ Í‡Í ‚ÒÂ Ë ËÏÂÚ¸ Ò‚Ó ÏÌÂÌË– Ò‚ÓÈÒÚ‚Ó ÁÂÎ˚ı β‰ÂÈ, ÌÓ ‚ ÚÓ Ê‚ÂÏfl ÌËÍÚÓ Ì ËÏÂÂÚ Ô‡‚‡ ÚÂÔÂÚ¸ ÚÂÏÌÂÌËfl Ë ‚Á„Îfl‰˚, ÍÓÚÓ˚ ‚ÌÓÒflÚ ‡Á‰Ó‚ Ó·˘ÂÒÚ‚Ó Ë ‡Ò͇Î˚‚‡˛Ú Â„Ó Ì‡‚‡Ê‰Û˛˘Ë ·„ÂË. à·Ó Á‡Í˚‚‡Ú¸ „·Á‡Ì‡ Ú‡ÍË fl‚ÎÂÌËfl ÓÁ̇˜‡ÂÚ ÒÏËËÚ¸Òfl Ò„Ë·Âθ˛ ̇ˆËË.

Ç ˜ÂÎÓ‚ÂÍ Á‡ÎÓÊÂÌ˚ Ì ÚÓθÍÓ ÏÌÓ„Ë··„Ë ̇˜‡Î‡, „Ó‚ÓËÚ îÂÚıÛηı ɲÎÂÌïӉʇ ùÙẨË, ÌÓ Ë, ‚ ÒËÎÛ ÓÔ‰ÂÎÂÌÌ˚ıÔ˘ËÌ, ̇˜‡Î‡ ÓÚˈ‡ÚÂθÌ˚ ËÔÓÓ˜Ì˚Â. ç‡ÔËÏÂ, Ò Ú‡ÍËÏˉÓÒÚÓËÌÒÚ‚‡ÏË, Í‡Í ‰ÛÊÂβ·ËÂ,ËÒÍÂÌÌÓÒÚ¸, Ò‡ÏÓÓÚ‚ÂÊÂÌÌÓÒÚ¸ ËÌÂÁ‡‚ËÒËÏÓÒÚ¸, ‚ ˜ÂÎÓ‚Ẩ͠ÍÓÒÓÒ‰ÒÚ‚Û˛Ú Ú‡ÍË ÔÓÓÍË, ͇͘ÂÒÚÓβ·ËÂ, Ú˘ÂÒ·‚ËÂ Ë Ê·ÌË ·˚Ú¸Á‡Ï˜ÂÌÌ˚Ï, ÍÓÚÓ˚ ۷˂‡˛Ú˜ÂÎӂ˜ÂÒÍÓ Ò‰ˆÂ Ë Ô‡‡ÎËÁÛ˛Ú Â„Ó ‰Ûı.èÓ˝ÚÓÏÛ ‚ ̇¯Ëı ÓÚÌÓ¯ÂÌËflı Ò Î˛‰¸ÏËÏ˚ ‰ÓÎÊÌ˚ Û˜ËÚ˚‚‡Ú¸ Ú‡ÍÊÂ Ë ˝ÚËÂÒÚÂÒÚ‚ÂÌÌ˚ ÒÚÓÓÌ˚ Ëı ı‡‡ÍÚ‡.

èÓ‰‚Ó‰fl ËÚÓ„ ‚˚¯ÂÒ͇Á‡ÌÌÓÏÛ, ÏÓÊÌÓÒ͇Á‡Ú¸, ˜ÚÓ ‰Îfl ÚÓ„Ó, ˜ÚÓ·˚ ‡Ì‡ÎËÁËÓ‚‡Ú¸

ÍËÚÂËË ˆË‚ËÎËÁÓ‚‡ÌÌÓ„Ó Ó·˘ÂÒÚ‚‡,ÌÛÊÌÓ Á̇ڸ ÓÒÓ·ÂÌÌÓÒÚË Î˛‰ÂÈ,ÒÓÒÚ‡‚Îfl˛˘Ëı ˝ÚÛ „ÛÔÔÛ, Ë ÌÛÊÌÓ ËÏÂÚ¸Ô‰ÒÚ‡‚ÎÂÌË ӷ ˉ‡θÌÓÏ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÂ. Ç˝ÚÓÏ ˜ÂÎÓ‚ÂÍ ÛÏ Ì Ô‚ÓÒıÓ‰ËÚ‰ÛıÓ‚ÌÓÒÚ¸, Ò‰ˆÂ Ì ÔÓ‰˜Ë̇ÂÚÒfl ‡ÁÛÏÛ.

flerefimizin garantisi olamaz. Yoksullukise flerefimizi yok edemez.

fieref ve sayg› kategorilerinin derin bi-limsel manas› hissedilmektedir. Gerçek-ten, flerefli insan belli bir seviyede di¤er-gam kavram›na yaklaflmaktad›r. Kendide¤erinin fark›na vararak, insanlar›n iste-di¤ini yap›p, ald›¤› darbelere karfl›l›k ver-memeyi tercih etmektedir. Böyle bir insangururlu de¤ildir, kendi baflar›lar›yla övün-mez, herkese yard›m etmeye haz›rd›r,kimseyi afla¤›lamay›p hakaret etmez.Böyle bir insan mütevazi ve kanaatkard›r.Say›n Gülen’in kendisini de flerefli bir in-san olarak adland›rabiliriz. Çevresindeki-ler, f›trili¤inden ötürü Gülen’e karfl› sami-mi duygular beslemekte, kendisine de¤ervermektedirler.

fiunu da eklemeliyim ki, her milletinyönetim kadrosu halk›n flerefli temsilcile-rinden oluflmal›d›r. “Samimane bir niyet-le kendi milletinin önde gelenleri aras›n-da olmak isteyen bir insan, kendi ihtiyaç-lar›n› unutabilir, fakat milletin ihtiyaçlar›ile alakal› en ufak fleyi unutmaya hakk›yoktur”.

Gülen’in hayali:

‹yi yöneticiler

Böyle insanlar milletleri ve gelenekleriiçin bütün zorluklara karfl› gö¤üs germek-tedirler. Bu insanlar Fethullah Gülen’inhayal etti¤i iyi yönetici ve politikac›lard›r.Zira ‘iyi bir yönetici veya politikac› flu özel-liklere sahip olmal›d›r: adalete ve kanunaöncelik vermeli, sorumluluk sahibi olmal›,nazik ve kendi alan›nda tecrübeliolmal›d›r’. Hükümet ilk önce adalet ve dü-zeni hayata hakim k›lmal›d›r. Devleti yö-neten memurlar›n seçiminde; karakterle-rin, fikir ve düflüncelerin, dindarl›k ve safi-yetin esas al›nmas› durumunda devletgüçlü ve sars›lmaz bir bünye kazan›r. Afl›-r› sertli¤in beklenmedik kaynamalara se-bebiyet verebildi¤ini, afl›r› sühuletin detoplumu kötülük ve düflkünlük alan›nadönüfltürdü¤ünü unutmamak gerekir.Kanunlar herkes için eflit olmal›d›r. Ka-nunlarda yürütme yetkisine sahip olanlarise, halk›n onlardan korkmamas›, onlaragüvenmesi için mert ve adil olmal›d›r.‹deal vas›flara haiz bir yönetim milletinen stratejik unsurlar› aras›ndad›r. Adaletve düzenin olmad›¤› yerde hükümet ola-maz. Halk›n kalbinde do¤an sayg›, me-

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

20 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Стабильность и силагосударства находятся впрямой зависимости от

того, насколько праведны,умны, сильны и динамичны

его представители.Государство и

правительство должнызаслужить уважение народа

серьезностью,чистоплотностью,

искренностью своего труда,а не деспотизмом

чиновников.

Adalet ve düzenin olmad›¤›

yerde hükümet olamaz.

Halk›n kalbinde do¤an

sayg›, memurlar›n

despotlu¤uyla de¤il,

devletin ve hükümetin ciddi

ve samimi çal›flmalar›yla

hak edilmektedir.

Page 23: Diyalog Avrasya №28

murlar›n despotlu¤uyla de¤il, devletin vehükümetin ciddi ve samimi çal›flmalar›y-la hak edilmektedir.

Gülen’in de dikkat çekti¤i gibi, zeka herzaman toplumun geliflmesine yard›m et-memektedir. ‹nsan›n kendine has istika-metli fikirlere sahip olmas› onun olgunbir karaktere sahip oldu¤unun gösterge-sidir. Fakat toplumu farkl› ideolojik grup-larda kutuplaflt›ran ve karfl› karfl›ya geti-ren fikir ve görüfllere kimse hoflgörü ileyaklaflmamal›d›r. Zira bu fikirlere katlan-mak kitlesel uhuvvetin ölümüne gözyummak demektir. Gülen’in söyledi¤i gibiinsan›n sadece hay›rl› de¤il, baz› sebep-lerden dolay› olumsuz taraflar› ve kusur-lar› da vard›r. Samimiyet, fedakarl›k, öz-gürlük gibi özelliklerin yan› s›ra insandaikbalperestlik, flöhret düflkünlü¤ü gibi in-san kalbini öldüren ve ruhunu köreltenolumsuz nitelikler de yaflamaktad›r. Buyüzden insanlarla iliflkilerimizde karak-terlerinin bu do¤al taraflar›n› da göz önü-ne almal›y›z.

Yapmaya çal›flt›¤›m›z bu tespitlerdensonra özetle flunlar› söyleyebiliriz. Gü-len’in düflünce dünyas›nda medeni top-lumun k›staslar›ndan bahsedebilmek içinbu toplumu oluflturan insanlar›n özel do-nan›mlar›n› bilmek ve “ideal insan”› tan›-mak gerekir. Bu insan modelinde ak›l kal-be galebe çalmaz, kalp de akla teslim ol-maz. Bu iki latife vicdan kültürü içerisindebir bütünün uyumlu parçalar› olur. Bu in-san flerefine düflkün ve di¤ergamd›r, bafl-kalar› için yaflama düflüncesiyle dopdolu-dur. E¤er yönetimde görev al›rsa adaletingere¤ini en güzel flekilde yerine getirir veherkese kanunlar önünde eflit muamele-de bulunur. fierefine düflkün ve onurlu-dur. Özgür düflünce ve bilgiye ehemmiyetverir. Onun nazar›ndaki medeni toplumancak bu vas›flar› tafl›yan insanlar›n ye-tiflmesiyle mümkün olacakt›r. �

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 21

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Бывший премьер-министр Турции Бюлент Эджевит:

Гюлен – человек с

очень широким

кругозоромНесколько месяцев назад я прочитал одну новость. Одно издание писало, что уважаемыйФетхуллах Гюлен хотел со мной встретиться, однако не получил от меня никакого ответа. Насамом же деле такого сообщения от Гюлена я не получал. Когда меня спросили об этом, яответил, что я бы с удовольствием с ним встретился. Затем я получил приглашение черезодного из общих знакомых, который тоже жил в Измире. Я сказал: «Увидимся, когда я будув Измире», на что Гюлен вежливо ответил: «Он бывший премьер-министр, поэтому ядолжен идти к нему, а не он ко мне».

Гюлен приехал, и у нас состоялась действительно очень радушная встреча. Он человек ссовременными мыслями, очень привязанный к исламу и в то же время старающийсяпривязать его к современности. Он произвел на меня впечатление человека с открытымивзглядами. Я сам, конечно, не видел школ, открывающихся по его инициативе.

Мы не касались политических тем. Вы знаете, я придерживаюсь мысли о том, что религиядолжна быть свободной и не должна иметь никакой связи с политикой. Поэтому ни я, ниГюлен не поднимали политических вопросов. По большей части это был обменфилософскими взглядами. Эти тонкости и функциональные различия нужно очень точноопределить. Помимо этих тем, мы разговаривали на тему мистицизма в турецком исламе.

Türkiye Eski Baflbakan› Bülent Ecevit

Gülen, çok aç›k

görüfllü bir insan Efendim ben bir haber okudum, bundan birkaç ay önce. Say›n Fethullah Hoca benimlegörüflmek istemifl ama benden ses ç›kmam›fl diye. Halbuki bana öyle bir mesajulaflmam›flt›. Soruldu¤unda “Bana öyle bir mesaj ulaflmad›, e¤er isteseydimmemnuniyetle görüflürdüm” dedim. Ondan sonra müflterek tan›d›¤›m›z bir dostumuzvas›tas›yla görüflme iste¤i geldi. ‹zmir’de oturuyor kendileri. ‹zmir’e gitti¤imizdebulufluruz dedim. O da büyük nezaket göstermifl, “Baflbakanl›k yapm›fl kimsedir, benimona gitmem uygun olur” diye. Geldi ve gerçekten beni çok mutlu eden bir görüflme oldu aram›zda. Bir kere ça¤dafldüflünceli bir insan. ‹slam’a tabii çok ba¤l› ve ayn› zamanda ‹slam’› ça¤dafll›klaba¤daflt›rmaya çal›flan bir kimse. Çok aç›k görüfllü oldu¤u izlenimini edindim. Tabiikendisinin öncülü¤ünde veya teflvikiyle aç›lan okullar› ben kendim görmedim. Siyasetten hiç bahsetmedik. Biliyorsunuz ben tarikatlar özgür olmal› ama tarikatlarlasiyasetin iliflkisi olmamal›d›r düflüncesindeydim. Onun için siyaseti ne ben açt›m, neSay›n Fethullah Gülen açt›. Daha çok felsefi bir konuflma oldu diyebilirim. Bunlar›niliflkisini ve ifllevsel ayr›l›klar›n› çok iyi belirlemek gerekir. O konularda ve Türk ‹slamtasavvufu konusunda konufltuk.

ùÚÓ ‰‚ „‡ÏÓÌËÛ˛˘Ë ‰Û„ Ò ‰Û„ÓÏÒÓÒÚ‡‚Îfl˛˘Ë ‰ËÌÓ„Ó ˆÂÎÓ„Ó. ùÚÓ˜ÂÎÓ‚ÂÍ ˜ÂÒÚË Ë ‡Î¸ÚÛËÒÚ, ÒÚÂÏfl˘ËÈÒflÊËÚ¸ ̇ ÔÓθÁÛ ‰Û„ËÏ. ÖÒÎË Ú‡ÍÓȘÂÎÓ‚ÂÍ Á‡ÌËχÂÚ ÏÂÒÚÓ ‚ Ô‡‚ËÚÂθÒÚ‚Â,ÓÌ ‚Ó ‚ÒÂı Ò‚ÓËı ̇˜Ë̇ÌËflı ÓÔˇÂÚÒfl ̇ÔË̈ËÔ ÒÔ‡‚‰ÎË‚ÓÒÚË Ë ‡‚ÂÌÒÚ‚‡ ‚ÒÂıÔ‰ Á‡ÍÓÌÓÏ. éÌ Ôˉ‡ÂÚ ·Óθ¯ÓÂÁ̇˜ÂÌË ҂ӷӉ Ï˚ÒÎË Ë Á̇ÌËflÏ. èÓÂ„Ó ÏÌÂÌ˲, ˆË‚ËÎËÁÓ‚‡ÌÌÓ ӷ˘ÂÒÚ‚Ó‚ÓÁÏÓÊÌÓ ÒÓÁ‰‡Ú¸ Î˯¸ ËÁ ΢ÌÓÒÚÂÈ,ӷ·‰‡˛˘Ëı ˝ÚËÏË Í‡˜ÂÒÚ‚‡ÏË. �

Page 24: Diyalog Avrasya №28

î ÂÚıÛηı ɲÎÂÌ – Ó‰ËÌ ËÁ Ò‡Ï˚ıËÁ‚ÂÒÚÌ˚ı Ë ÔÓÔÛÎflÌ˚ıÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ı ËÒ·ÏÒÍËı Û˜ÂÌ˚ı-

ÚÂÓÎÓ„Ó‚, ÙËÎÓÒÓÙÓ‚ Ë Ï˚ÒÎËÚÂÎÂÈ Ïˇ.î.ɲÎÂÌ Á‡ Â„Ó ÏËÓÚ‚Ó˜ÂÒÍÛ˛‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸, Á‡ ÒÚÂÏÎÂÌË ÍÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌÓÏÛ ‰Ë‡ÎÓ„Û ËÒӄ·Ò˲, Á‡ ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚ¸ ËÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚Ó ÏÂÊ‰Û ‡Á΢Ì˚ÏËÒÓÓ·˘ÂÒÚ‚‡ÏË Ïˇ ·˚Î Û‰ÓÒÚÓÂÌèÂÏËË ûçÖëäé Á‡ ÔÓÔ‡„‡Ì‰Ûˉ‡ÎÓ‚ ÚÂÔËÏÓÒÚË Ë ÌÂÁ‡‚ËÒËÏÓÒÚË.ç‡ ÓÒÌÓ‚Â Â„Ó Ë‰ÂÈ ÔÓ ËÌˈˇÚ˂‰ËÌÓÏ˚¯ÎÂÌÌËÍÓ‚ ·˚ÎË Ó„‡ÌËÁÓ‚‡Ì˚îÓ̉ ÊÛ̇ÎËÒÚÓ‚ Ë ÔËÒ‡ÚÂÎÂÈ, ÒÂÚ¸Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌ˚ı Û˜ÂʉÂÌËÈ ‚Ó ÏÌÓ„ËıÒڇ̇ı Ïˇ Ë Ú.‰., ÓÒÌÓ‚ÌÓÈ ˆÂθ˛ÍÓÚÓ˚ı fl‚ÎflÂÚÒflÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌ˚È ËÏÂÊÍÛθÚÛÌ˚È ‰Ë‡ÎÓ„.

èÓÁËˆË˛ î. ɲÎÂ̇ ÏÓÊÌÓÓı‡‡ÍÚÂËÁÓ‚‡Ú¸ Í‡Í ÛÏÂÂÌÌÓ„ÓËÒ·ÏËÒÚ‡, Ú‡Í Í‡Í ÔË ‡ÒÒÏÓÚÂÌËË͇ÍËı-ÎË·Ó ‰ÓÍÚË̇θÌ˚ı ‚ÓÔÓÒÓ‚ËÎË ÔË Â¯ÂÌËË Ô‡ÍÚ˘ÂÒÍËıÔÓ·ÎÂÏ ÓÌ ‚Ò„‰‡ Á‡ÌËχÂÚ ÛÏÂÂÌÌÛ˛ÔÓÁËˆË˛. í‡ÍÊ „Ó, Ë Ì‡ ˝ÚÓ ÂÒÚ¸ÔÓÎÌÓ ÓÒÌÓ‚‡ÌËÂ, ÏÓÊÌÓ ÓÚÌÂÒÚË Ë ÍÔ‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎflÏ ÔÓÒ‚Â˘ÂÌÌÓ„Ó Ë‰ÛıÓ‚ÌÓ„Ó ËÒ·χ, ÓÌ fl‚ÎflÂÚÒflÔÓÔӂ‰ÌËÍÓÏ ÒÛÙËÁχ, Ú.Â. ‰ÛıÓ‚ÌÓ„Ó,ÚÂÓÂÚ˘ÂÒÍÓ„Ó ËÒ·χ.

èÓ‰Ú‚ÂʉÂÌËÂÏ ÓÒÓ·ÓÈÔÓÔÛÎflÌÓÒÚË î.ɲÎÂ̇ fl‚Îfl˛ÚÒfl̉‡‚ÌË ÒÓ·˚ÚËfl. êÂÁÛθڇÚ˚ ÓÔÓÒ‡,Ôӂ‰ÂÌÌÓ„Ó ‡Ì„ÎËÈÒÍËÏ ÊÛ̇ÎÓÏ«Prospect» ÒÓ‚ÏÂÒÚÌÓ Ò ‡ÏÂË͇ÌÒÍËÏËÁ‰‡ÌËÂÏ «Foreign Affairs», ÍÓÚÓ˚Âfl‚Îfl˛ÚÒfl Ó‰ÌËÏË ËÁ Ò‡Ï˚ı ÔÂÒÚËÊÌ˚ıÊÛ̇ÎÓ‚ Ïˇ, Ó͇Á‡ÎËÒ¸ ‚ÂҸχÌÂÓÊˉ‡ÌÌ˚Ï, ÔÂʉ ‚ÒÂ„Ó ‰Îfl á‡Ô‡‰‡.ç‡ ‚ÓÔÓÒ «äÚÓ fl‚ÎflÂÚÒfl Ò‡Ï˚Ï‚ÎËflÚÂθÌ˚Ï ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓÏ ‚ ÏËÂ?»ÂÒÔÓ̉ÂÌÚ˚ ·Óθ¯ËÌÒÚ‚ÓÏ „ÓÎÓÒÓ‚ÔÓ„ÓÎÓÒÓ‚‡ÎË Á‡ ËÁ‚ÂÒÚÌÓ„Ó ÚÛˆÍÓ„ÓÏ˚ÒÎËÚÂÎfl î.ɲÎÂ̇. çÓ Â˘Â ·ÓίÓÍËÛ˛˘ËÏ ‰Îfl ‚ÓÔÂȈ‚ ÒÚ‡ÎÓ ÚÓ,

˜ÚÓ ËÁ 100 Ì˚Ì Á‰‡‚ÒÚ‚Û˛˘ËıËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚ Ïˇ ‚ Ô‚˚ ‰‚‡‰ÂÒflÚ͇ Ú‡ÍÊ ‚Ó¯ÎË ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡Î˚ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ„Ó ÇÓÒÚÓ͇.

Ç ÔÓÒΉÌË „Ó‰˚ î.ɲÎÂÌ ÒÚ‡ÎËÁ‚ÂÒÚÂÌ Ì‡Û˜ÌÓÈ Ë ËÌÚÂÎÎÂÍÚۇθÌÓÈÓ·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌÓÒÚË ä‡Á‡ıÒڇ̇, ·Î‡„Ó‰‡flËÌÚ‚¸˛ Ò‡ÏÓ„Ó î.ɲÎÂ̇ Ë ÒÚ‡ÚÂÈ ÓÌÂÏ Ì‡ ÒÚ‡Ìˈ‡ı ͇Á‡ıÒÚ‡ÌÒÍËı ëåà.èÓ˝ÚÓÏÛ Ì‡Ï ÒÚ‡ÎÓ Ó˜Â̸ ËÌÚÂÂÒÌÓ, fl‰Ûχ˛, Ì ÚÓθÍÓ Ì‡Ï, ÛÁ̇ڸ ÍÚÓ Ú‡ÍÓÈî.ɲÎÂÌ, Á‡ ͇ÍË ‰ÓÒÚËÊÂÌËfl ÓÌÓÚÌÓÒËÚÒfl Í ˜ËÒÎÛ Ò‡Ï˚ı ÔÓÔÛÎflÌ˚ıËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚ Ïˇ.

ÇÒÂÏ ËÁ‚ÂÒÚÌÓ, èÂÁˉÂÌÚç.Ä.ç‡Á‡·‡Â‚ fl‚ÎflÂÚÒfl ËÌˈˇÚÓÓÏÏÌÓ„Ëı ÏÂʉÛ̇ӉÌ˚ı ÔÓÂÍÚÓ‚,ÓÒÌÓ‚ÌÓÈ ˆÂθ˛ ÍÓÚÓ˚ı fl‚ÎflÂÚÒflÛÒÚ‡ÌÓ‚ÎÂÌË ÒÚ‡·ËθÌÓÒÚË Í‡Í ‚Ó ‚ÒÂÏÏËÂ, Ú‡Í Ë ‚ ñÂÌڇθÌÓ-ÄÁˇÚÒÍÓÏ„ËÓÌÂ. é‰ÌËÏ ËÁ Ú‡ÍËı ÔÓÂÍÚÓ‚,Ëϲ˘Ëı ÏËÓ‚ÓÂ, Ó·˘Â˜ÂÎӂ˜ÂÒÍÓÂÁ̇˜ÂÌËÂ, fl‚Îfl˛ÚÒfl ‚Ô‚˚ÂÔӂ‰ÂÌÌ˚ Ò˙ÂÁ‰˚ ÎˉÂÓ‚ ÏËÓ‚˚ı ËÚ‡‰ËˆËÓÌÌ˚ı ÂÎË„ËË, ˆÂθ˛ ÍÓÚÓ˚ıfl‚ÎflÂÚÒfl ÛÒÚ‡ÌÓ‚ÎÂÌËÂÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡ ËÒӄ·ÒËfl ‚ ÏËÂ. Å·„Ó‰‡fl ˝ÚÓÏÛÏÂʉÛ̇ӉÌÓÏÛ ÙÓÛÏÛ, ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚È

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

22 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Самый влиятельныйинтеллектуал мира

Нагима Байтенова

Доктор философских наук, профессор КазНУ им. аль-Фараби (Казахстан).

Dünyan›n en etkili entelektüeli

Nagima Baytenova

Prof. Dr., Al-Farabi Kazakistan Milli Üniversitesi (Kazakistan).

Farkl› ö¤reti veya fikirlere her zamanölçülü ve dengeli bir flekilde yaklafl-mas›n› bilen Gülen, ‹slam’›n ana

esaslar›n›n çerçevesini en makul ölçülerleçizmifltir. Bu ba¤lamda, karakterinde ruhahuzur ve ayd›nl›k salmak olan ‹slam’›nmutedil temsilcileri aras›nda an›lmay›hak etmektedir.

Gülen’in popülaritesini son olaylar datasdik etmektedir. Dünyan›n en prestijlidergilerinden ‹ngiliz Prospect dergisi ileAmerikan Foreign Policy dergisinin ortakolarak düzenledi¤i anketin sonuçlar›, ön-celikle Bat› olmak üzere tüm dünyada flafl-k›nl›k meydana getirdi. “Dünyada en etki-li entelektüelinin kim oldu¤u” sorusunamuhataplar oy çoklu¤u ile ünlü Türk dü-flünürü Fethullah Gülen’i seçtiler. Avrupa-l›lar için di¤er bir flafl›rt›c› mesele ise“Dünyan›n yaflayan 100 entelektüeli” lis-tesinde ilk 20 kiflinin Müslüman ülkeleritemsil eden entelektüellerin olmas›yd›.

Son y›llarda Kazakistan bas›n›nda rö-portajlar› ve kendisi hakk›nda yaz›lan yaz›-lar sayesinde Fethullah Gülen, Kazakis-tan’daki bilimsel ve entelektüel çevrelercedaha yak›ndan tan›nm›flt›. Bu yüzdenhangi sebeplerden ötürü, dünyan›n enpopüler entelektüellerinden biri halinegeldi¤ini incelemeye karar verdik.

Bilindi¤i üzere Kazakistan Cumhurbafl-kan› Nursultan Nazarbayev, genel amac›hem Orta Asya, hem de tüm dünyada s›k›iliflkilerin kurulmas›n› sa¤layan birçokuluslararas› proje ortaya koymufltu. Na-zarbayev’in tüm dünya ve insanl›k için bü-yük bir de¤ere sahip projelerinden biri,dinleraras› diyalog ve dünya bar›fl›n›n sa¤-lanmas› için ilk kez gerçeklefltirilen DünyaDinleri Liderleri Kongresi’ni düzenlemesi

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Идеи Гюлена о диалоге итолерантности звучат в

унисон с идеямиПрезидента Нурсултана

Назарбаева.

Gülen’in diyalog ve

hoflgörü ile ilgili fikirleri,

Say›n Nazarbayev’in

fikirleriyle büyük paralellik

göstermektedir.

Page 25: Diyalog Avrasya №28

ä‡Á‡ıÒÚ‡Ì ÒÚ‡ÌÓ‚ËÚÒfl ˆÂÌÚÓÏÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡ÏËÓ‚˚ı Ë Ú‡‰ËˆËÓÌÌ˚ı ÂÎË„ËÈ. èÓ˝ÚÓÏÛ ÔÓ‚Ó‰Û î. ɲÎÂÌ ‚ Ò‚ÓÂÏËÌÚ‚¸˛, ‰‡ÌÌÓÏ „‡ÁÂÚ «ä‡Á‡ıÒÚ‡ÌÒ͇flÔ‡‚‰‡» ÔÓÒΠÁ‡‚¯ÂÌËfl ‡·ÓÚ˚ IIÒ˙ÂÁ‰‡ ÎˉÂÓ‚ ÏËÓ‚˚ı ËÚ‡‰ËˆËÓÌÌ˚ı ÂÎË„ËÈ, Ò͇Á‡Î:«Ç‰ÓıÌÓ‚ËÚÂθ ˝ÚÓ„Ó Ò˙ÂÁ‰‡ çÛÒÛÎÚ‡Ìç‡Á‡·‡Â‚ ‚ Ә‰ÌÓÈ ‡Á ÔÓ͇Á‡Î ‚ÒÂÏ,˜ÚÓ ‚ ̇¯Â ‚ÂÏfl Á̇˜ËÏÓÒÚ¸ ˆÂÌÌÓÒÚÂÈÓ·˘Â˜ÂÎӂ˜ÂÒÍÓÈ ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËË Òڇ·ÌÂÓÒÔÓËÏÓÈ. à β·Ó ÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚ÓË ‚Á‡ËÏÓÔÓÌËχÌË ̇˜Ë̇ÂÚÒfl ҉ˇÎÓ„‡ ÏÂÊ‰Û ÒÚÓÓ̇ÏË».

«Теология диалога» Ф. Гюлена

à‰ÂË Ò‡ÏÓ„Ó î.ɲÎÂ̇ Á‚Û˜‡Ú ‚ ÛÌËÒÓÌ ÒˉÂflÏË Ì‡¯Â„Ó èÂÁˉÂÌÚ‡, ‚Ó ‚ÒÂıÒÓÎˉÌ˚ı ËÁ‰‡ÌËflı Ë ‚ Ó·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌÓÈÒ‰ ÓÌ ËÁ‚ÂÒÚÂÌ Ì ÚÓθÍÓ Í‡ÍÙËÎÓÒÓÙ Ë Ó·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌ˚È ‰ÂflÚÂθ, ÌÓ ‚·Óθ¯ÂÈ ÒÚÂÔÂÌË Í‡Í ÚÂÓÂÚËÍ ËÔ‡ÍÚËÍ ÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌӄӉˇÎÓ„‡ Ë ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË. чΠ‚ Ò‚ÓÂÏËÌÚ‚¸˛ ÓÌ Û‰ÂÎËÎ ÓÒÓ·Ó ‚ÌËχÌË‚ÓÔÓÒ‡Ï ÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌӄӉˇÎÓ„‡: «ü ‚ÓÒÔËÌËχ˛ ‰Ë‡ÎÓ„,·Î‡„ÓÚÂÔËÏÓÒÚ¸ Ë ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚ¸ ‚͇˜ÂÒÚ‚Â ÓÒÌÓ‚ÓÔÓ·„‡˛˘Ëı ÔË̈ËÔÓ‚ÏÓÂÈ ÂÎË„ËË». ÑÎfl ÚÛˆÍÓ„Ó ÙËÎÓÒÓÙ‡

·Î‡„ÓÚÂÔËÏÓÒÚ¸ ÓÁ̇˜‡ÂÚ «Î˛·Ó‚¸ ÍÓ‰Û ˜ÂÎӂ˜ÂÒÍÓÏÛ Í‡Í Ò‡ÏÓÏÛÒӂ¯ÂÌÌÓÏÛ Ë ‚ÓÁ‚˚¯ÂÌÌÓÏÛÚ‚ÓÂÌ˲ ÉÓÒÔÓ‰‡; ÔÓfl‚ÎÂÌˉÛÊÂβ·Ëfl Í ‰Û„ËÏ; ÔËÌflÚˇÁ΢ËÈ Ú‡ÍËÏË, ͇ÍË ÓÌË ÂÒÚ¸;ÔËÌflÚËÂ Í‡Ê‰Ó„Ó Ú‡ÍËÏ, ͇ÍÓ‚ ÓÌ ÂÒÚ¸;ÔËÌflÚËÂ Ë Û‚‡ÊÂÌË ÏËÓ‚ÓÁÁÂÌËfl,ÂÎË„ËÓÁÌ˚ı ‚Á„Îfl‰Ó‚ ‰Û„Ëı Ë̂ϯ‡ÚÂθÒÚ‚Ó ‚ ÌËı». Ö„Ó ÙËÎÓÒÓÙËflÂÒÚ¸ ÊËÁÌÂÛÚ‚Âʉ‡˛˘‡fl ÙËÎÓÒÓÙËfl,Ë·Ó Ó̇ ÓÒÌÓ‚˚‚‡ÂÚÒfl ̇ ÔË̈ËÔ‡ıβ·‚Ë, ÒÓÒÚ‡‰‡ÌËfl Ë ÚÂÔËÏÓÒÚË.

é‰ËÌ ËÁ ËÒÒΉӂ‡ÚÂÎÂÈ Ú‚Ó˜ÂÒÚ‚‡î.ɲÎÂ̇ Ò˜ËÚ‡ÂÚ Â„Ó ÔÓ‰ÓÎʇÚÂÎÂÏ«ÚÂÓÎÓ„ËË ‰Ë‡ÎÓ„‡», Ë·Ó ·Ó„ÓÒÎÓ‚‚ÓÔÓÒ˚ ÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌӄӉˇÎÓ„‡ Ó·ÓÒÌÓ‚˚‚‡ÂÚ ËÒÍβ˜ËÚÂθÌÓÔË̈ËÔ‡ÏË ËÒ·χ. éÌ ÓÚÍ˚ÚÓÁ‡fl‚ÎflÂÚ, ˜ÚÓ Â„Ó ÔÓÁˈËfl ÔÓ ‚ÓÔÓ҇ωˇÎÓ„‡ ÏÂÊ‰Û ‡Á΢Ì˚ÏËÍÓÌÙÂÒÒËflÏË Ë ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËflÏË ËÏÂÂÚËÒÚÓÍ «‚Ó-Ô‚˚ı, ‚ ë‚fl˘ÂÌÌÓÏ äÓ‡ÌÂË ëÛÌÌ èÓÓ͇ åÛı‡Ïω‡, ‚Ó-‚ÚÓ˚ı, ‚ ÏÌÓ„Ó‚ÂÍÓ‚ÓÏ ÓÔ˚ÚÂËÊÚËı‡‰Ó‚, Ú.Â. ͇ÌÓÌ˘ÂÒÍËıÔ‰ÔÓÎÓÊÂÌËÈ Ë ‚˚‚Ó‰Ó‚ Û˜ÂÌ˚ı-·Ó„ÓÒÎÓ‚Ó‚ ÔÓ ‡Á΢Ì˚Ï ‡ÒÔÂÍÚ‡ÏÊËÁÌË, ‚ ÚÂÚ¸Ëı, ‚ 1400-ÎÂÚÌÂÈËÒÚÓËË ËÒ·χ». à, Í‡Í ÓÌ ÒÔ‡‚‰ÎË‚ÓÁ‡Ï˜‡ÂÚ, «ÌÂÚ ÌË˜Â„Ó ÒÚ‡ÌÌÓ„Ó ‚ ÚÓÏ,

olmufltu. Bu uluslararas› forum sayesindeKazakistan geleneksel dinlerin diyalogmerkezi olmufltu. Dünya Dinleri LiderleriII. Kongresi’nden sonra KazahstanskayaPravda gazetesine vermifl oldu¤u röporta-j›nda Say›n Gülen: “Bu kongreye ilham ve-ren Say›n Nursultan Nazarbayev insanl›kmedeniyetinin de¤erlerini ihtiva edenmanalar›n tart›fl›lmazl›¤›n› bir kez dahaortaya koydu. Her iflbirli¤i ve karfl›l›kl› an-lay›fl diyalogtan bafllamaktad›r.” diye ifa-de etti. Somut bir flekilde görüldü¤ü gibiGülen’in fikirleri, Say›n Nazarbayev’in fi-kirleriyle paralellik göstermektedir.

Gülen’e göre hoflgörü

Say›n Fethullah Gülen medya ve sosyalçevrelerde; bir felsefeci ve sosyal faaliyet-lerle meflgul olan, hoflgörü ve dinleraras›diyalog teorisini uygulamaya koyan bir in-san olarak tan›n›yor. Röportaj›ndaki “Di-yalog ve hoflgörüyü dinimin ana prensip-leri olarak görmekteyim.” ifadesiyle dinleraras› diyalo¤un gereklili¤ine vurgu yap-m›flt›r. Türk düflünür için hoflgörü “Al-lah’›n yaratt›¤› en flerefli varl›klar olan in-

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 23

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Гюлен – мыслитель, приверженецдиалога и толерантных отношений

Gülen, diyalog ve hoflgörüyüsavunan bir fikir adam›d›r.

Page 26: Diyalog Avrasya №28

˜ÚÓ Û Î˛‰ÂÈ ÏÓ„ÛÚ ·˚Ú¸ ‡ÁÌ˚ ÏÌÂÌËflË ‚Á„Îfl‰˚, ÌÓ ˝ÚÓ ÌËÍ‡Í Ì ÏÓÊÂÚ Ë Ì‰ÓÎÊÌÓ ‚ÂÒÚË Í ‡ÁÌӄ·ÒËflÏ ËÍÓÌÙÎËÍڇϻ.

àÒÒΉӂ‡ÚÂÎË Ä.ìÌ‡Î Ë Ä.ìËθflÏÒ̇Á˚‚‡˛Ú Â„Ó «‡‰‚Ó͇ÚÓÏ ‰Ë‡ÎÓ„‡». à˝ÚÓ ‚ÔÓÎÌ ÒÔ‡‚‰ÎË‚Ó. î.ɲÎÂÌÒ˜ËÚ‡ÂÚ, ˜ÚÓ XXI ‚ÂÍ ÒÚ‡ÌÂÚ ‚ÂÍÓÏÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË Ë ‚Á‡ËÏÓÔÓÌËχÌËfl. ÇÒ‚Ó ‚ÂÏfl ÓÌ ‡ÚÓ‚‡Î Á‡ ‚ÒÚÛÔÎÂÌËÂíÛˆËË ‚ Ö‚ÓÔÂÈÒÍËÈ ëÓ˛Á. Ç ˝ÚÓÏ Ó̂ˉÂÎ ‰‡ÎÂÍÓ Ë‰Û˘Ë ÔÂÒÔÂÍÚË‚˚. èÓÂ„Ó ÏÌÂÌ˲, ‚ÒÚÛÔÎÂÌË íÛˆËË ÌÂÓÁ̇˜‡ÂÚ ÔÓÒÚÓ ‚ıÓʉÂÌËfl ¢ ӉÌÓÈÒÚ‡Ì˚ ‚ Öë. ùÚÓ ·˚ÎÓ ·˚ ̇˜‡ÎÓÏÌÓ‚Ó„Ó ÔÂËÓ‰‡ ‚ ËÒÚÓËË ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚‡.èË ‚ıÓʉÂÌËË íÛˆËË ‚ Öë ÏÓÊÂÚÔÓËÁÓÈÚË ‚ÒÚ˜‡ ÍÛθÚÛ ËˆË‚ËÎËÁ‡ˆËÈ, ÒÚ‡ÌÂÚ ‚ÓÁÏÓÊÌ˚χθÌÓ ÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌÓÂÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚Ó Ë ‰Ë‡ÎÓ„, ËÒ·ÏÒÍÓ„ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚Ó ÒÏÓÊÂÚ ÒÚ‡Ú¸‡‚ÌÓÔ‡‚Ì˚Ï ˜ÎÂÌÓÏ ÒÓ˛Á‡,ÒÓÒÚÓfl˘Â„Ó ÚÓθÍÓ ËÁ ıËÒÚˇÌÒÍËıÒÚ‡Ì, Ò˜ËÚ‡ÂÚ ÚÛˆÍËÈ Ï˚ÒÎËÚÂθ.

à‰ÂË ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË ËÏÂÊÍÛθÚÛÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡ Ú‡Íʠ΄ÎË ‚ÓÒÌÓ‚Û Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÓÈ ÍÓ̈ÂÔˆËËî.ɲÎÂ̇. éÌ Ò˜ËÚ‡ÂÚ, ÂÒÎË Ì‚ÂÊÂÒÚ‚Ó Ë˝ÍÒÚÂÏËÁÏ ÒÎÛÊ‡Ú ÓÒÌÓ‚ÓÈ ‰Îfl‡Á΢Ì˚ı ÒӈˇθÌ˚ı ·ÓÎÂÁÌÂÈ ËÍÓÌÙÎËÍÚÓ‚, ÚÓ ÏË ÒÔ‡ÒÛÚ Á̇ÌË ËÚÓ·ÌÚÌÓÒÚ¸. Ç Ò‚ÓÂÏ ËÌÚ‚¸˛,‰‡ÌÌÓÏ „‡ÁÂÚ «The Daily Nation», î.ɲÎÂÌ, Óڂ˜‡fl ̇ Á‡‰‡ÌÌ˚È ‚ÓÔÓÒ,ÓÒÓ·Ó ÔÓ‰˜ÂÍÌÛÎ, ˜ÚÓ «ÚÂÏfl ÁÎÂȯËÏË‚‡„‡ÏË Î˛‰ÂÈ fl‚Îfl˛ÚÒfl Ì‚ÂÊÂÒÚ‚Ó,ÌˢÂÚ‡ Ë ‡Á‰Ó˚». чÎÂÂ, ‡ÒÒÛʉ‡fl ÔÓ‰‡ÌÌÓÏÛ ÔÓ‚Ó‰Û, ÓÌ Ò͇Á‡Î:«èÓÒ‚Â˘ÂÌË ÔÓ·Âʉ‡ÂÚ Ì‚ÂÊÂÒÚ‚Ó,ÚÛ‰ Ë Ì‡ÍÓÔÎÂÌË χÚ¡θÌ˚ı ·Î‡„ÛÒÚ‡Ìfl˛Ú ÌˢÂÚÛ, ‡ ‰ËÌÒÚ‚Ó, ‰Ë‡ÎÓ„ ËÚÂÔËÏÓÒÚ¸ Ò‚Ó‰flÚ Ì‡ ÌÂÚ ‡ÒÔË ËÔÓÚË‚Ó˜Ëfl». Ç ‰ÂΠÏÂÊÍÛθÚÛÌӄӉˇÎÓ„‡ Ë Òӄ·ÒËfl î.ɲÎÂÌ ‚ÓÁ·„‡ÂÚ·Óθ¯Ë ̇‰Âʉ˚ ̇ Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌ˚ÂÛ˜ÂʉÂÌËfl, ÍÓÚÓ˚ ÓÚÍ˚‚‡˛ÚÒfl „Ó‰ËÌÓÏ˚¯ÎÂÌÌË͇ÏË, „‰Â Ó·Û˜‡˛ÚÒfl‰ÂÚË ËÁ ‡Á΢Ì˚ı ÒӈˇθÌ˚ı ÒÎÓ‚,‚Ì Á‡‚ËÒËÏÓÒÚË ÓÚ Ëı ÂÎË„ËÓÁÌ˚ı,˝ÚÌ˘ÂÒÍËı Ë ËÌ˚ı ‡Á΢ËÈ. î. ɲÎÂÌ,„Ó‚Ófl Ó Ò‚ÓÂÈ ÍÓ̈ÂÔˆËË Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl,Ò˜ËÚ‡ÂÚ, ˜ÚÓ «˝ÚÓ ÌÓ‚‡fl ÙÓχӷ‡ÁÓ‚‡ÌËfl, ‚ ÍÓÚÓÓÈ ÔËÓ·ÂÚÂÌËÂÂÎË„ËÓÁÌ˚ı Ë Ì‡Û˜Ì˚ı Á̇ÌËÈ ·Û‰ÂÚ‰ËÌ˚Ï ÔÓˆÂÒÒÓÏ. ùÚÓ ÔÓ‚˚ÒËÚÛÓ‚Â̸ ÏÓ‡ÎË Ë ‰ÛıÓ‚ÌÓÒÚË Ë ÒÓÁ‰‡ÒÚÔÓ‰ÎËÌÌÓ ÔÓÒ‚Â˘ÂÌÌ˚ı β‰ÂÈ, Ò‰ˆ‡ÍÓÚÓ˚ı ÓÁ‡ËÚ Ò‚ÂÚ ÂÎË„ËË, ‡ ÛÏ˚ –Ò‚ÂÚ Ì‡ÛÍË; β‰ÂÈ ‚ÒÂÒÚÓÓÌ̇Á‚ËÚ˚ı». ùÚË ¯ÍÓÎ˚ – ÂÒÚ¸ ¯ÍÓÎ˚·Û‰Û˘Â„Ó, Ë·Ó Ëı ÓÒÌÓ‚ÓÈ ˆÂθ˛ Ë ËıÔ‰̇Á̇˜ÂÌËÂÏ fl‚ÎflÂÚÒfl Ì ÚÓθÍÓ‚˚ÒÓÍÓÍ·ÒÒÌÓ ӷ‡ÁÓ‚‡ÌËÂ, ‡ ÏÓÊÂÚ, ‚·Óθ¯ÂÈ ÒÚÂÔÂÌË, ‚ÓÒÔËÚ‡ÌË ÌÓ‚ÓÈÔÎÂfl‰˚ „‡Ê‰‡Ì Ïˇ, ÍÓÚÓ˚ ‚ Ò‚ÓÂÈÊËÁÌË ·Û‰ÛÚ ÛÍÓ‚Ó‰ÒÚ‚Ó‚‡Ú¸Òfl

ÔË̈ËÔ‡ÏË „ÛχÌÌÓÒÚË ËÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË.

é˜Â̸ ˜‡ÒÚÓ Á‡‰‡˛˘ËÈÒfl ÂÏÛ ‚ÓÔÓÒ– ˝ÚÓ ‚ÓÔÓÒ Ó ‚Á‡ËÏÓÒ‚flÁË ËÒ·χ ËÚÂÓ‡. ç‡ ˜ÚÓ ÓÌ ‚Ò„‰‡ ͇Ú„Ó˘ÌÓ ËÓ‰ÌÓÁ̇˜ÌÓ Óڂ˜‡Î, ˜ÚÓ ËÒÎ‡Ï Ë ÚÂÓÌÂÒÓ‚ÏÂÒÚËÏ˚ ‚¢Ë: «èÓÚÓÏÛ ˜ÚÓ ‚ËÒ·Ï ۷ËÈÒÚ‚Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇ – ¯‡„ ÔÓÚË‚‚ÓÎË ÇÒ‚˚¯Ì„Ó. Ç˚ Ì ËÏÂÂÚ ԇ‚‡Û·Ë‚‡Ú¸ ˜ÂÎÓ‚Â͇.».

î.ɲÎÂÌ ËÏÂÂÚ ÏÛÊÂÒÚ‚Ó ÒÏÓÚÂÚ¸Ô‡‚‰Â ‚ „·Á‡ Ë ÔËÁ̇ÂÚ, ˜ÚÓ, ÍÒÓʇÎÂÌ˲, ÚÂÓËÁÏ, Í‡Í Ë ‚ ‰Û„Ëı˜‡ÒÚflı Ò‚ÂÚ‡, ËÏÂÂÚ ÏÂÒÚÓ Ë ‚ ËÒ·ÏÒÍÓÏÏËÂ. éÌ „Ó‚ÓËÚ Ó ÚÓÏ, ˜ÚÓ Ì‡ ˝ÚÓ ÌÂÒΉÛÂÚ Á‡Í˚‚‡Ú¸ „·Á‡, ‡ «ÒΉÛÂÚÒ̇˜‡Î‡ ÔÓÒÚ‡‚ËÚ¸ Ô‡‚ËθÌ˚È ‰Ë‡„ÌÓÁ,‡ ÔÓÚÓÏ ÔÓ‚Ó‰ËÚ¸ ÒÓÓÚ‚ÂÚÒÚ‚Û˛˘ÂÂΘÂÌˠ̉ۄ‡». ü ‰Ûχ˛, ˝ÚÓ ÓÚÌÓÒËÚÒflÍÓ ‚ÒÂÏ ‚ˉ‡Ï ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„ÓÚÂÓËÁχ. î.ɲÎÂÌ, ‡Ì‡ÎËÁËÛflÔËÓ‰Û ÚÂÓËÁχ Ë Â„Ó ÔÓfl‚ÎÂÌËfl,‰ÂڇθÌÓ ÓÒÚ‡ÌÓ‚ËÎÒfl ̇ Ô˘Ë̇ı‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌËfl ÚÂÓËÁχ. äÓÒÌÓ‚Ì˚Ï Ô˘ËÌ‡Ï ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌËflÚÂÓËÁχ ÓÌ ÓÚÌÓÒËÚ Ú ÒӈˇθÌ˚ẨۄË, ÍÓÚÓ˚ ËÏÂ˛Ú ÏÂÒÚÓ ‚·Óθ¯ËÌÒÚ‚Â ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ıÏÛÒÛθχÌÒÍËı ÒÚ‡Ì. ùÚÓ ÌˢÂÚ‡,Ì„‡ÏÓÚÌÓÒÚ¸, Í·ÒÒÓ‚˚ ‡Á΢Ëfl Ë̇΢ˠ˝ÚÌ˘ÂÒÍÓÈ ‰ËÒÍËÏË̇ˆËË. ÇÏÛÒÛθχÌÒÍËı Òڇ̇ı Ì ‡ÎËÁÓ‚‡Ì˚Ú‡ÍË ·‡ÁÓ‚˚ ˆÂÌÌÓÒÚË, Í‡Í Ô‡‚‡˜ÂÎÓ‚Â͇, ‰ÓÒÚÛÔ Í Ó·‡ÁÓ‚‡Ì˲ ËËÌÙÓχˆËÓÌÌ˚Ï ÚÂıÌÓÎÓ„ËflÏ,˝ÍÓÌÓÏ˘ÂÒÍÓ ·Î‡„ÓÒÓÒÚÓflÌË ËÒÔ‡‚‰ÎË‚ÓÒÚ¸ ‚ ‡ÒÔ‰ÂÎÂÌËˉÓıÓ‰Ó‚. ÅÓΠÚÓ„Ó, Í‡Í Ò˜ËÚ‡ÂÚî.ɲÎÂÌ, ̇Ӊ˚ ˝ÚËı ÒÚ‡Ì Ì ‚ÒÓÒÚÓflÌËË Ò‡ÏÓÒÚÓflÚÂθÌÓÛ‰Ó‚ÎÂÚ‚ÓËÚ¸ Ò‚ÓË ·‡ÁÓ‚˚ÂÔÓÚ·ÌÓÒÚË, ˜ÚÓ ‚˚Á˚‚‡ÂÚ ÌÂ̇‚ËÒÚ¸,‚‡Ê‰Â·ÌÓÒÚ¸ ÔÓ ÓÚÌÓ¯ÂÌ˲ Í á‡Ô‡‰Û.í‡ÍÊ Ì„‡ÚË‚ÌÓ ÓÚÌÓ¯ÂÌËÂ Í á‡Ô‡‰ÛË ‚˚ÚÂ͇˛˘Ë ÓÚÒ˛‰‡ ÔÓÒΉÒÚ‚ËflÒ‚flÁ‡Ì˚ Ë Ò ÔÓˆÂÒÒ‡ÏË „ÎÓ·‡ÎËÁ‡ˆËË,ÍÓ„‰‡ ˉÂÚ ÔÓˆÂÒÒ ‚ÂÎËÍÓ„ÓÔÂÂÒÂÎÂÌËfl Ë ÒϯÂÌËfl ‡ÁÌ˚ı̇Ӊӂ Ë ‡Ò. Ç ÂÁÛθڇÚ ˜Â„Ó ‚ÒÂÓ˜Â̸ ÚÂÒÌÓ Ó·˘‡˛ÚÒfl ÏÂÊ‰Û ÒÓ·ÓÈ,‚ÂÒ¸ ÏË Ô‚‡˘‡ÂÚÒfl ‚ «„ÎÓ·‡Î¸ÌÛ˛‰ÂÂ‚Ì˛», Ë ‚Ò ÒÚ‡ÌÓ‚ËÚÒfl ‚ÂҸχÔÓÁ‡˜Ì˚Ï: ÓÒÍӯ̇fl ÊËÁ̸ Ó‰ÌËı ËÌˢ‡fl ‰Û„Ëı, ˜ÚÓ ˜Â‚‡ÚÓ ‡Á΢Ì˚ÏËÍÓÌÙÎËÍÚ‡ÏË. çÓ ‚ÓËÒÚËÌÛ Ò‡ÏÓȄ·‚ÌÓÈ Ô˘ËÌÓÈ ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌËflÚÂÓËÁχ fl‚ÎflÂÚÒfl ‰ÛıÓ‚Ì˚È ÍËÁËÒ,˜ÚÓ ‚ ·Óθ¯ÂÈ ÒÚÂÔÂÌË Ò‚flÁ‡ÌÓ ÒÔÂÌ·ÂÊÂÌËÂÏ ÔÓ‰ÎËÌÌÓÂÎË„ËÓÁÌ˚ÏË ˆÂÌÌÓÒÚflÏË. ë„ӉÌflÏË Á‡ÔÓÎÌËÎË ‚Ò‚ÓÁÏÓÊÌ˚ÂÌÓ‚Ófl‚ÎÂÌÌ˚ ÂÎË„ËÓÁÌ˚ ӷ‡ÁÓ‚‡ÌËflË ÛÔ‡‰Ì˘ÂÒ͇fl ÙËÎÓÒÓÙËfl. í‡ÍÓÈÌÂÛÚ¯ËÚÂθÌ˚È ‰Ë‡„ÌÓÁ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÏÛÏËÛ ÒÚ‡‚ËÚ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚È ÚÛˆÍËÈÏ˚ÒÎËÚÂθ îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ. �

sanlara karfl› sevgi, di¤er insanlarla tahsisedilmesi gereken dostluk, insanlar›n vearalar›nda var olan farkl›l›klar›n oldu¤ugibi kabullenilmesi ve bu görüfllere sayg›duyulmas›” manas›na gelmekte. Gülen’infelsefesi sevgi, merhamet ve hoflgörüprensiplerine dayand›¤› için iyimser birkarakter tafl›maktad›r.

Dinleraras› diyalo¤u ‹slam prensipleri-ne ba¤lamas› sebebiyle Gülen’in çal›flma-lar›n› akademik olarak araflt›ran bir ilahi-yatç›, Gülen’i “diyalog teolojisi”nin takip-çisi olarak görmektedir. Buna ilavetenÜnal ve Williams gibi araflt›rmac›lar daGülen’i “diyalo¤un avukat›” olarak adlan-d›rmaktad›rlar. Say›n Gülen farkl› din vemedeniyetler aras› diyalog ile ilgili fikirle-rin ilk önce Kur’an-› Kerim ve PeygamberEfendimizin sünnetine, içtihad›n uzun y›l-lar sonunda edindi¤i tecrübesine (ilahi-yatç›lar›n farkl› konular üzerindeki yorumve sonuçlar›na) ve ‹slam’›n 1400 y›ll›k tari-hine dayand›¤›n› aç›kça söylemektedir.Gülen “insanlar›n görüfl ve fikirlerininfarkl›l›¤›n›n tuhaf bir fley olmad›¤›n› ifadeetmekte, bu farkl›l›¤›n çat›flma ve ihtilaf-lara sebebiyet vermemesi gerekti¤ini” dü-flünmektedir.

Gülen 21. yüzy›l›n hoflgörü ve karfl›l›kl›anlay›fl ça¤› olaca¤› ve Türkiye’nin AvrupaBirli¤i’ne girmesinin bu ba¤lamda güzel

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

24 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Page 27: Diyalog Avrasya №28

sonuçlar do¤uraca¤› görüflünde. Kendisi-ne göre Türkiye’nin Avrupa Birli¤ine gir-mesi bu uluslararas› kuruma sadece birülkenin daha eklenmesi manas›n› tafl›ma-maktad›r. Bu mesele insanl›k için yeni birdönem açacakt›r. Gülen’in fikirlerine göreTürkiye’nin AB’ye girmesi kültür ve mede-niyetler buluflmas›n›, dinler aras›ndaki di-yalo¤u ve iflbirli¤ini temin edecektir. Böy-lece Müslüman nüfusun yo¤unlukta ol-du¤u Türkiye de, sadece H›ristiyan ülke-lerden oluflan birli¤in eflit haklara sahipbir üyesi olacakt›r.

Gülen’in e¤itim anlay›fl› da hoflgörü vedinler aras› diyalog hakk›ndaki fikrine da-yanmaktad›r (uyum sa¤lamaktad›r). Ta-hammülsüzlük ve afl›r›c›l›k farkl› sosyalbunal›m ve çat›flmalara sebebiyet verir-ken, bilgi ve hoflgörü dünyay› kurtaracak

güce sahiptir. The Daily Nation gazetesinevermifl oldu¤u röportaj›nda bir soruya ce-vap verirken insanl›¤›n üç düflman›n›n“cahillik, yoksulluk ve çat›flmalar” oldu¤u-nu vurgulam›flt›r. “E¤itim cahilli¤in;emek ve hay›rseverlik yoksullu¤un; birlik,diyalog ve hoflgörü ise kavga ve çat›flma-lar›n panzehiridir”. Kültürler aras› diyaloganlay›fl›, bu örgünün gönüllüleri taraf›n-dan aç›lan; farkl› dini, etnik ve sosyalgruplara mensup olan çocuklar›n ayr›m-c›l›¤a meydan vermeden bir arada oku-du¤u e¤itim kurumlar›na ümit ba¤la-makta. Gülen, kendi e¤itim anlay›fl›n› “di-ni ve bilimsel olgular›n ayn› süreç içindede¤erlendirildi¤i yeni bir e¤itim flekli” ola-rak tan›mlamaktad›r. Gülen, “kalbin nu-runun dini ve ahlakî ilimlerle, akl›n ziyas›-n›n ise ancak fenni ilimlerle kazan›labile-

ce¤inin alt›n› çiziyor ve bu e¤itim fleklinin;kalp-dima¤ bütünlü¤ünü sa¤lam›fl fert-ler yetifltirmeye yard›m edece¤ini” ifadeediyor. Türk okullar›n›n misyonu ö¤renci-lere sadece iyi bir e¤itim vermek de¤il, ay-n› zamanda ö¤rencileri insan severlik vehoflgörü prensiplerini k›lavuz edinen bi-rer dünya vatandafl› olarak yetifltirmek ol-du¤u için, bu e¤itim kurumlar›n› gelece-¤in okullar› olarak adland›rabiliriz.

Gülen’e çok s›k sorulan sorulardan biri,terörün ‹slam’a ba¤l› olup olmamas›d›r.Bu soruya karfl› Say›n Gülen ‹slam’›n terörile birbirine tamamen z›t kavramlar oldu-¤unu özellikle vurguluyor: “Bir insan›n öl-dürülmesi ‹slam’da Allah’›n kudretine kar-fl› gelmek için at›lan bir ad›md›r. Hiç kim-senin bir insan› öldürmeye hakk› yoktur.Savafl zaman›nda bile, suçsuz insanlarazarar vermek büyük bir günaht›r. Bir insans›rf inanc› gere¤i ölüme mahkum edile-mez’. Bu konuya devam ederek fluna dik-kat çekmekte: “‹slam adil bir inançt›r, onudo¤ru bir flekilde anlamak laz›m. Bir Müs-lüman “Birini öldürdükten sonra cennetegirece¤im” diyemez. Müslüman’›n genelamac› Allah’›n raz›s›n› kazanmakt›r.

Fethullah Gülen terörizmin dünyan›ndört bir taraf›nda oldu¤u gibi, ‹slam ülke-lerinde de var oldu¤una dikkat çekiyor. Fa-kat bu meseleye göz yummamak ve “has-tal›¤› teflhis edip, tedavisine bafllamak”gerekti¤ini ifade ediyor. Gülen terörünanalizini yaparken, bu zehirli ak›m›n se-bepleri üzerinde duruyor. Terörün bafll›casebepleri aras›nda, modern Müslümanülkelerinin ço¤unda mevcut olan yoksul-luk, cahillik, s›n›f fark› ve etnik ayr›mc›l›kgibi sosyal hastal›klar› say›yor. Hâlâ ço¤uMüslüman ülkelerde insan haklar›, bilgiteknolojisinin genel kullan›m›, ekonomikrefah ve gelir da¤›l›m›nda adaletsizlik gibi,de¤erler sistemi oturmufl durumda de¤il.Haliyle bu ülkelerde yaflayan insanlarda,ihtiyaçlar›n› karfl›layamamalar› duru-munda, Bat›’ya karfl› bir nefret ve düfl-manl›k hissi do¤maktad›r. Ayr›ca Bat› hak-k›ndaki olumsuz düflünceler ve bu düflün-celer sonucunda do¤an olaylar, farkl› halkve ›rklar›n kitlesel göçlerini içine alan kü-reselleflme süreçlerine de ba¤l›d›r.

Terörün yay›lmas›n›n bir di¤er sebebide dini de¤erlerin küçümsenmesineba¤l› olan manevi buhrand›r. ModernTürk düflünürü Fethullah Gülen moderndünyada temessül eden bu habis uruteflhis etmifltir. �

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 25

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Гюлен: «Просвещение побеждает невежество, труд инакопление материальных благ устраняют нищету, аединство, диалог и терпимость сводят на нет распри ипротиворечия».

Gülen: “E¤itim cahilli¤in; emek ve hay›rseverlik

yoksullu¤un; birlik, diyalog ve hoflgörü ise kavga ve

çat›flmalar›n panzehiridir”.

Гюлен с турецкими учеными из различных областей науки

Gülen Türkiye’nin farkl› kesimlerinden ayd›nlarla birlikte

Page 28: Diyalog Avrasya №28

Ñ ‚‡ „Ó‰‡ ̇Á‡‰ ÏÓÈ Ò˚Ì ÔÓÒÚÛÔËÎ ‚ÚÛˆÍËÈ ÎˈÂÈ ‚ èÂÚ·ۄÂ.ê¯ÂÌË ÔÂÂÈÚË ËÁ

Ó·˘ÂÓ·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÓÈ ¯ÍÓÎ˚ ÒÛ„ÎÛ·ÎÂÌÌ˚Ï ËÁÛ˜ÂÌËÂÏ Ù‡ÌˆÛÁÒÍÓ„ÓflÁ˚͇ ‚ ¯ÍÓÎÛ, „‰Â ·Óθ¯ËÌÒÚ‚ÓÔ‰ÏÂÚÓ‚ ÔÂÔÓ‰‡˛Ú ÚÛÍË, ÏÌÓ„ËÂ̇¯Ë Ó‰Ì˚Â Ë Á̇ÍÓÏ˚ ÒÓ˜Îˇ‚‡ÌÚ˛Ì˚Ï. «á‡˜ÂÏ ‚‡Ï ˝ÚÓ? ÇÓÒÚÓÍ,ËÒ·Ï... ä‡Í Ë ˜ÂÏÛ ÒÏÓ„ÛÚ Ì‡Û˜ËÚ¸ ÚÛÍËÚ‚Ó ԇ‚ÓÒ·‚ÌÓ ‰ËÚfl?» – „Ó‚ÓËÎË ÓÌ˘ÚÓ-ÚÓ ‚ ˝ÚÓÏ Ó‰Â.

çÓ Ï˚ ̇ ÒÂÏÂÈÌÓÏ ÒÓ‚ÂÚ ڂ‰ÓÔÓÒÚ‡ÌÓ‚ËÎË: ÔÓÒΠ҉¸ÏÓ„Ó Í·ÒÒ‡Ò‰‡ÂÏ ‰ÓÍÛÏÂÌÚ˚ ‚ ÎˈÂÈ Ë ÔÓ·ÛÂÏÔÓÒÚÛÔËÚ¸. äÓ̘ÌÓ, ‚ÓÎÌÓ‚‡ÎËÒ¸: ͇ÍÔflÚ̇‰ˆ‡ÚËÎÂÚÌËÈ Ï‡Î¸˜Ë¯Í‡ ÒÏÓÊÂÚ‡‰‡ÔÚËÓ‚‡Ú¸Òfl Í ÌÓ‚ÓÈ Ó·ÒÚ‡ÌÓ‚ÍÂ,ÒÛÏÂÂÚ ÎË Ì‡ÈÚË Ó·˘ËÈ flÁ˚Í ÒÛ˜ËÚÂÎflÏË-ËÌÓÒڇ̈‡ÏË. çÓ ‚ÒÂÎflÎÓ̇‰ÂÊ‰Û ÚÓ Ó·ÒÚÓflÚÂθÒÚ‚Ó, ˜ÚÓ ÎˈÂÈËÏÂÎ ‰Ó·Û˛ ‰‚Â̇‰ˆ‡ÚËÎÂÚÌ˛˛ÂÔÛÚ‡ˆË˛ Ë Á‡ÌËχΠӉÌÓ ËÁ Ô‚˚ıÏÂÒÚ ‚ „ÓӉ ÔÓ ÂÁÛÎ¸Ú‡Ú‡Ï ÓÎËÏÔˇ‰ ËÍÓÌÍÛÒÓ‚. Ö„Ó ‚˚ÔÛÒÍÌËÍË ·ÂÁ ÔÓ·ÎÂÏÔÓÒÚÛÔ‡ÎË ‚ ÔÂÒÚËÊÌ˚ ‚ÛÁ˚.

Турки относятся

к нам как к друзьям

è‚ÓÂ, ˜ÚÓ ÔÓ‡ÁËÎÓ Ì‡Ò ‚ Îˈ·ÛÍ‚‡Î¸ÌÓ Ò ÔÓÓ„‡, – Îˈ‡ ·flÚ.ëÔÓÍÓÈÌ˚Â, ÓÚÍ˚Ú˚Â, ÔË‚ÂÚÎË‚˚Â.ä‡Ê‰˚È Ó·flÁ‡ÚÂθÌÓ Á‰ÓÓ‚‡ÎÒfl. ÇӉ ËÏÂÎÓ˜¸, ÌÓ, ÔËÁ̇ڸÒfl, ÔËflÚ̇fl. lj¸Ú‡Í‡fl ‚ÂÊÎË‚ÓÒÚ¸ – ̘‡ÒÚÓ fl‚ÎÂÌË ‚Ó·˚˜Ì˚ı ¯ÍÓ·ı.

èÓ Ï Á̇ÍÓÏÒÚ‚‡ ÒÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎflÏË, ÏÂÚÓ‰ËÍÓÈ Ó·Û˜ÂÌËfl,Ú‡‰ËˆËflÏË ÒÚ‡ÌÓ‚ËÚÒfl ÔÓÌflÚÌÓ: ˝ÚÓ Ì‰ËÌÒÚ‚ÂÌ̇fl ÓÒÓ·ÂÌÌÓÒÚ¸ ÎˈÂfl. àϲ‚ ‚Ë‰Û Ì ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÌË ıËÏËË, ·ËÓÎÓ„ËË,ÙËÁËÍË Ë Ï‡ÚÂχÚËÍË Ì‡ ‡Ì„ÎËÈÒÍÓÏflÁ˚ÍÂ, Ì ËÁÛ˜ÂÌË ÚÛˆÍÓ„Ó flÁ˚͇, ‡ÒÓ‚ÒÂÏ ‰Û„ÓÂ. éÚۘ˂¯ËÒ¸ ‰‚‡ ÏÂÒflˆ‡ ‚ÎˈÂÂ, Ò˚Ì ‡ÒÒ͇Á‡Î:

– íÛÍË ÓÚÌÓÒflÚÒfl Í Ì‡Ï Í‡Í Í‰ÛÁ¸flÏ. ч, ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂθ – ˜ÂÎÓ‚ÂÍÒÚ‡¯ËÈ, Û‚‡Ê‡ÂÏ˚È, ÌÓ ‚Ò ‚ÓÔÓÒ˚ÏÓÊÌÓ Ó·ÒÛʉ‡Ú¸ Ò ÌËÏ ÔÓ˜ÚË Ì‡‡‚Ì˚ı. çËÍÚÓ ÌËÍÓ„‰‡ Ì Í˘ËÚ.ì˜ËÚÂÎfl ÔÓÒÚÓflÌÌÓ ÔÓÏÓ„‡˛Ú (Ë ÔÓÒÎÂÛÓÍÓ‚ ÚÓÊÂ) ÓÒ‚ÓËÚ¸ Ô‰ÏÂÚ Ë‰Ó·ËÚ¸Òfl ÂÁÛθڇڇ. ã„ÍÓ Ó·˘‡Ú¸Òfl. å˚ÔÓÌËχÂÏ ‰Û„ ‰Û„‡.

íÓ, ˜ÚÓ ÎˈÂÈ ‰Îfl ÏÌÓ„Ëı ÒÚ‡ÌÓ‚ËÎÒfl‚ÚÓ˚Ï ‰ÓÏÓÏ, ·flÚ‡ ÔflÏÓ Ì„ӂÓËÎË, ÌÓ ˝ÚÓ ÒÚ‡ÌÓ‚ËÎÓÒ¸ ÔÓÌflÚÌÓ ËÁ‡ÒÒ͇Á‡ÌÌ˚ı ËÏË ËÒÚÓËÈ. èÓ ÚÓ, ͇͂ÏÂÒÚÂ Ò ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎflÏË Ë„‡ÎË ‚ÙÛÚ·ÓÎ, ÂÁ‰ËÎË Ì‡ ¯‡¯Î˚ÍË, „ÓÚÓ‚ËÎËÍÓ̈ÂÚÌ˚ ÔÓ„‡ÏÏ˚. ãÂÚÓÏÔÓ·˚‚‡ÎË ‚ ëڇϷÛÎÂ, ̇ÏÌÓ„Ó˜ËÒÎÂÌÌ˚ı ˝ÍÒÍÛÒËflı, ÍÛÔ‡ÎËÒ¸ ‚å‡ÏÓÌÓÏ ÏÓÂ. à, ˜ÚÓ ‚‡ÊÌÓ, ÛÁ̇ÎËÏÌÓ„Ó ËÌÚÂÂÒÌÓ„Ó Ó ÊËÁÌË, Ú‡‰ËˆËflı‰Û„Ó„Ó Ì‡Ó‰‡.

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

26 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Cлышать другого, а потом себя

Борис Клементьев

Шеф-редактор газеты «Известия – Санкт-Петербург».

Yan›ndakini duymak

Boris Klementyev

‹zvestiya Saint Petersburg gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni.

‹ki y›l önce o¤lum Petersburg’taki Türklisesine bafllad›. Onu okudu¤u okul-dan al›p ö¤retmenlerinin ço¤u Türk

olan okula verme karar›m›z birçok arka-dafl ve tan›d›klar›m›z taraf›ndan maceraolarak görülmüfltü. “Niye böyle bir kararverdiniz? Do¤u, ‹slam... Türkler, Orto-doks çocu¤una neyi ö¤retebilirler?” diyesorular soruyorlard›.

Bir aile toplant›s›nda o¤lumuz 7. s›n›-f› bitirdikten sonra onu liseye kaydettir-meliyiz fleklinde karar verdik. Hepimiztabi ki 15 yafl›ndaki çocu¤un yeni ortamanas›l al›flaca¤›n› ve yabanc› ö¤retmen-lerle anlafl›p anlaflamayaca¤›n› merakediyorduk. Bahsetti¤im lisenin flehri-mizde 12 y›ll›k bir tecrübeye sahip olma-s›, olimpiyatlar ve yar›flmalarda derecealan okullardan biri olmas› hoflumuzagiden faktörlerdi. Ayn› zamanda bu lise-nin mezunlar› en prestijli üniversiteleregirebiliyorlard›.

Türkler bizi arkadafl

olarak görüyorlar

Lisede bizi hayret içinde b›rakan fleyler-den baz›lar› flunlard›; çocuklar gayet sa-kin, iletiflime aç›k güler yüzlüydüler.Okul içinde karfl›laflt›¤›m›z çocuklardanher biri bize selam veriyordu. Bu çok kü-çük bir fley olsa da, insan›n hofluna gidi-yordu. Standart okullarda bu kadar na-zik çocuklar› göremezsiniz. Daha sonraö¤retmenlerle tan›fl›p e¤itim yöntemle-ri ve uygulad›klar› sistemi ö¤rendi¤i-mizde bu meselenin lisenin tek özelli¤iolmad›¤›n› anlad›k. Burada önemli olankimya, biyoloji, fizik ve matematik ders-lerinin ‹ngilizce anlat›lmas› veya Türkçe

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Борис Клементьев с супругой и сыном.Boris Klementyev o¤lu ve efli ile birlikte.

Page 29: Diyalog Avrasya №28

ü ÔÓËÌÚÂÂÒÓ‚‡ÎÒfl Û Ó‰ÌÓ„Ó ËÁۘ‰ËÚÂÎÂÈ ÎˈÂfl ÄÎË íÛÍÂÎË: «á‡˜ÂÏÚ‡Í Ìfl̘ËÚ¸Òfl Ò Û˜ÂÌË͇ÏË? ç ÔÓ˘ÂÎË, Í‡Í ÔËÌflÚÓ ‚ ‰Û„Ëı ¯ÍÓ·ı, ‚ÒÂÓ·˙flÒÌflÚ¸ ̇ ÛÓ͇ı Ë ÔÓ ÏËÌËÏÛÏÛ Ì‡‰ÓÔÓÎÌËÚÂθÌ˚ı Á‡ÌflÚËflı?»

– ÑÎfl Ì‡Ò ‚Ò„‰‡ ·˚Î ‚‡ÊÂÌ ÔflÏÓȉӂÂËÚÂθÌ˚È ÍÓÌÚ‡ÍÚ Ò Û˜ÂÌË͇ÏË, –ÓÚ‚ÂÚËÎ ÓÌ. – ÅÂÁ ‚Á‡ËÏÓÔÓÌËχÌËfl ËÁ‡·ÓÚ˚ Ò Ì‡¯ÂÈ ÒÚÓÓÌ˚ ÌË˜Â„Ó ·˚ ÌÂÔÓÎÛ˜ËÎÓÒ¸. èÎ˛Ò Ó·Û˜ÂÌË ̇ÏÂʉÛ̇ӉÌÓÏ ÛÓ‚ÌÂ. ùÚÓ Ë ÂÒÚ¸ÓÒÌÓ‚˚ ÒËÒÚÂÏ˚ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl ‚·Óθ¯ËÌÒÚ‚Â ˜‡ÒÚÌ˚ı ¯ÍÓÎ íÛˆËË.ë„ӉÌfl ˝Ú‡ ÒËÒÚÂχ ÔËÌÓÒËÚ ıÓÓ¯ËÂÔÎÓ‰˚ ‚Ó ÏÌÓ„Ëı Òڇ̇ı Ïˇ.

ÅÓΠ500 ÏÂʉÛ̇ӉÌ˚ı Îˈ‚ÓÚÍ˚ÚÓ íÛˆËÂÈ Ì‡ ˜ÂÚ˚ÂıÍÓÌÚËÌÂÌÚ‡ı: ‚ üÔÓÌËË, äËÚ‡Â, êÓÒÒËË,ëòÄ, çË„ÂËË, äÂÌËË, óÂıËË, èÓθ¯Â ˉۄËı Òڇ̇ı. íÛˆÍË ÎˈÂËÏÌÓ„Ó̇ˆËÓ̇θÌ˚, ‚ ÌËı ÔËıÓ‰flÚ ‰ÂÚˇÁÌ˚ı ̇Ӊӂ. ç‡ÔËÏÂ, ‚ ÅÓÒÌËË‚ÏÂÒÚ ‰ÛÊÌÓ Û˜‡ÚÒfl ‚ Îˈ ıÓ‚‡Ú˚ ËÒ·˚. ÇÒ ˝ÚË ¯ÍÓÎ˚ ÓÒÌÓ‚‡Ì˚ ̇ ˉÂflıîÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇.

Кто такой Фетхуллах Гюлен?

îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ fl‚ÎflÂÚÒfl ˉÂÈÌ˚Ï‚‰ÓıÌÓ‚ËÚÂÎÂÏ ÚÛˆÍËı ¯ÍÓÎ.àÁ‚ÂÒÚÌ˚È Û˜ËÚÂθ, ËÒ·ÏÒÍËÈ Û˜ÂÌ˚È-·Ó„ÓÒÎÓ‚, ÔÓ˜ÂÚÌ˚È ÔÂÁˉÂÌÚ ÚÛˆÍÓ„Ó

îÓ̉‡ ÊÛ̇ÎËÒÚÓ‚ Ë ÔËÒ‡ÚÂÎÂÈ. àÁàÌÚÂÌÂÚ‡ ÛÁ̇˛, ˜ÚÓ É˛ÎÂÌ –ÒÛÙËÈÒÍËÈ ÔÓÔӂ‰ÌËÍ, ÊË‚ÂÚ ‚ëÓ‰ËÌÂÌÌ˚ı òÚ‡Ú‡ı. èÓ ËÚÓ„‡ÏÓÚÍ˚ÚÓ„Ó „ÓÎÓÒÓ‚‡ÌËfl, Ôӂ‰ÂÌÌÓ„Ó‡ÏÂË͇ÌÒÍËÏ ÊÛ̇ÎÓÏ «ForeignPolicy», îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ Á‡ÌflÎ Ô‚ÓÂÏÂÒÚÓ ‚ ÒÔËÒÍ ҇Ï˚ı ‚ÎËflÚÂθÌ˚ıÔÛ·Î˘Ì˚ı ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚ Ïˇ. éÔÓÒ·˚Î Ôӂ‰ÂÌ ÎÂÚÓÏ ˝ÚÓ„Ó „Ó‰‡.

óËÚ‡˛ ‰‡Î¸¯Â. ÇÓÚ ˜ÚÓ „Ó‚ÓflÚ ÓɲÎÂÌ ÏËÓ‚˚ ÔÓÎËÚËÍË, ËÁ‚ÂÒÚÌ˚Âβ‰Ë, Á‡ÌËχ˛˘ËÂÒfl Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËÂÏ,·ËÁÌÂÒÏÂÌ˚:

«îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ÒÚ‡‚ËÚ Ò‚ÓÂÈ ˆÂθ˛‚ÓÒÔËÚ‡ÌË ‰Ó·Ó‰ÂÚÂθÌÓ„Ó ÔÓÍÓÎÂÌËfl,‚·‰Â˛˘Â„Ó ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ÏË Ì‡Û˜Ì˚ÏËÁ̇ÌËflÏË Ë ÔË̈ËÔ‡ÏË ‚˚ÒÓÍÓÈÏÓ‡ÎË».

«å˚ÒÎËÚÂθ Ò˜ËÚ‡ÂÚ, ˜ÚÓ ÒÛ˘ÂÒÚ‚ÛÂÚÚË ÒӈˇθÌ˚ı ·ÓÎÂÁÌË: ·Â‰ÌÓÒÚ¸,Ì‚ÂÊÂÒÚ‚Ó Ë ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÒÚ¸ ÓÚÒڇ˂‡Ú¸Ò‚ÓË ‚Á„Îfl‰˚ ‚ ÛÒÎÓ‚Ëflı ÍÓÌÙÎËÍÚÓ‚».

«ì îÂÚıÛηı‡ ÂÒÚ¸ Ϙڇ – ‚˚‡ÒÚËÚ¸

okutulmas› de¤ilmifl. Lisenin en önemliözelli¤ini lisede iki ay okuduktan sonrao¤lum bana flöyle aç›klad›: “Türkler biziarkadafl olarak görüyorlar. Evet, ö¤ret-men bizden daha büyük sayg›n bir insanfakat herhangi bir konuyu onunla çokrahat konuflabilirsin. Onlar asla ba¤›r-maz. Ö¤retmenler dersleri daha iyi anla-mam›za ve iyi sonuçlar almam›za herzaman yard›m etmekte. Onlarla çok iyianlafl›yoruz.” Lisenin birçok çocuk içinikinci ev oldu¤unu kimse aç›kça söyle-miyordu. Fakat çocuklar›n ifadelerindenbu anlafl›l›yordu. Ö¤retmenleriyle bera-ber futbol oynad›klar›n›, pikni¤e gittikle-rini, konser düzenlediklerini anlat›yor-du. Yaz›n çocuklar ‹stanbul’u ziyaretedip Marmara Denizi’nde yüzdü ve bir-çok geziye kat›ld›lar. Türk insan›n›n ha-yat› ve gelenekleri hakk›nda birçok yenifley ö¤renmelerinin de çok önemli oldu-¤unu düflünüyorum.

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 27

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Первое, что поразило нас в лицее буквально с порога, –лица ребят. Спокойные, открытые, приветливые.

Lisede, çocuklar›n gayet sakin ve iletiflime aç›k ve güler yüzlü

olmalar› bizi hayret içinde b›rakt›.

Колледж Бурч (Стамбул)

Burç Koleji (‹stanbul)

Колледж Бурч (Стамбул)

Burç Koleji (‹stanbul)

Page 30: Diyalog Avrasya №28

Надежда Дацюк (Родительница, Россия)

Я благодарна учителям

Школа с большойлюбовьювоспитывает нашихдетей, которые здесьне только учатся, но иживут в интернате.Важен итог учебы ипроживания в этоминтернате –поступление на

бесплатной основе в университетыгорода Санкт-Петербурга. Дети самипоступают без проблем в институт.Большое спасибо лицею, преподавателями воспитателям от лица родителей.

Nadejda Datsuk (Ö¤renci velisi, Rusya)

Ö¤retmenlere

minnettar›m

Okullar çocuklar›m›z› samimi bir sevgiylee¤itmektedir. Çocuklar›m›z buralardahem e¤itim görüyor, hem de yurttakal›yorlar. Çocuklar›m›z e¤itimsüreçlerinde ve yurtta geçirdiklerigünlerin neticesinde Sankt-Petersburgüniversitelerinin ücretsiz bölümlerinikazanmaktad›r. Bütün veliler ad›nalisenin ö¤retmenlerine flükranlar›m›sunuyorum.

Роберт Казарян (Родитель, Россия)

Директор школы играет

с учениками в игры

Я очень рад тому, чтосын учится здесь,потому чтодействительноусловия жизни детейздесь великолепные,отношениепреподавательскогосостава самоехорошее и доброе.

Преподаватели здесь относятся к детямкак к своим младшим товарищам. Я былсвидетелем, когда сам директор школыиграл с ребятами в игры, причем игрыдетские и подростковые. Им это все оченьнравится. Таких заведений должно бытьбольше.

Robert Kazaryan (Ö¤renci velisi, Rusya)

Müdür, çocuklarla

oyun oynuyor

O¤lum bu lisede e¤itim gördü¤ündendolay› çok mutluyum çünkü bu lisedekiö¤retim flartlar› mükemmel, ö¤retmen-ö¤renci iliflkileri çok iyi ve samimidir.Lisede çal›flan ö¤retmenler çocuklar›m›z›kendi kardeflleri olarak görüyorlar. Benokul müdürünün çocuklarla beraberoyun oynad›¤›na flahit oldum. Bu meseleçocuklar›n hofluna gidiyor. Bunun gibiokullar›n say›s› artmal›d›r.

ÔÓÍÓÎÂÌË ÏÓÎÓ‰ÂÊË, Û ÍÓÚÓÓÈËÌÚÂÎÎÂÍÚۇθ̇fl ÔÓÒ‚Â˘ÂÌÌÓÒÚ¸ ·Û‰ÂÚÒÓ˜ÂÚ‡Ú¸Òfl Ò ËÒÚËÌÌÓÈ ‰ÛıÓ‚ÌÓÒÚ¸˛,ÏÛ‰ÓÒÚ¸˛ Ë ‡ÍÚË‚ÌÓÈ ÊËÁÌÂÌÌÓÈÔÓÁˈËÂÈ. ɲÎÂÌ ÔÓÒ‚flÚËÎ ÔÓÒΉÌËÂÒÓÓÍ ÎÂÚ ÊËÁÌË Â‡ÎËÁ‡ˆËË Ò‚ÓÂÈ Ï˜Ú˚ÔÓ ‚ÒÂÏÛ ÏËÛ».

ä‡ÒË‚Ó, ‚˚ÒÓÍÓÔ‡ÌÓ. äÚÓ Ì Ï˜ڇÂÚÓ ‰Ó·ÓÏ, ‚˜ÌÓÏ? çÓ ·˚‚‡˛Ú ÎË ‚ÓÓ·˘Â̇ Ò‚ÂÚ ·ÂÒÍÓ˚ÒÚÌ˚ β‰Ë? çÂÓ·ÓÊÂÒÚ‚Îfl˛Ú ÎË É˛ÎÂ̇ „ÓÒÓÓÚ˜ÂÒÚ‚ÂÌÌËÍË Ë ÔÓÒΉӂ‡ÚÂÎË?èÓ˜ÂÏÛ ÓÌ ÊË‚ÂÚ Ì ‚ íÛˆËË, ‡ ‚ÄÏÂËÍÂ? ç fl‚ÎflÂÚÒfl ÎË ËÒ·ÏËÒÚÓÏ,ÓÚ͇Á˚‚‡˛˘ËÏ ‰Û„ËÏ ÂÎË„ËflÏ ‚ Ô‡‚Â̇ ÒÛ˘ÂÒÚ‚Ó‚‡ÌËÂ? ä‡Í Ë Ì‡ ͇ÍËÂÒ‰ÒÚ‚‡ ÒÚ‡ÎÓ ‚ÓÁÏÓÊÌ˚Ï ÒÓÁ‰‡ÌË ڇÍÓÈ·Óθ¯ÓÈ ÒÂÚË Û˜Â·Ì˚ı Á‡‚‰ÂÌËÈ ‚ ÏËÂ?ÇÓÔÓÒ˚ ·˚ÎË. éÚ‚ÂÚ˚ ̇ ÌËı fl ÔÓÔ˚Ú‡ÎÒfl̇ÈÚË ‚ ëڇϷÛÎÂ, ÍÛ‰‡ ÓÚÔ‡‚ËÎÒfl ÒÊÂÌÓÈ Ë Ò˚ÌÓÏ – ̇ ÓÚ‰˚ı Ë ÔÓ ‰ÂÎÛ.

Во время поездки

Ç ÓÙËÒ îÓ̉‡ ÊÛ̇ÎËÒÚÓ‚ Ë ÔËÒ‡ÚÂÎÂÈÒÓÒÚÓfl·Ҹ ‚ÒÚ˜‡ Ò Â„Ó Ô‰Ò‰‡ÚÂÎÂÏï‡ÛÌÓÏ íÓ͇ÍÓÏ. èÓÒΠ·ÂÒ‰˚ ËÔÓÒÏÓÚ‡ Ì·Óθ¯Ó„Ó ÙËθχ,ÔÓÒ‚fl˘ÂÌÌÓ„Ó ÒËÒÚÂÏ ӷ‡ÁÓ‚‡ÌËflîÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇, Á‡ÔË҇Π„·‚ÌÛ˛ˆËÚ‡ÚÛ:

«îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ ÒڇΠ‚‰ÓıÌÓ‚ËÚÂÎÂÏÓÚÍ˚ÚËfl ˜‡ÒÚÌ˚ı Ò‚ÂÚÒÍËı ۘ·Ì˚ıÁ‡‚‰ÂÌËÈ. ÑÂÈÒÚ‚Û˛Ú ÓÌË Ì‡ ÓÒÌÓ‚ÂÛ‚‡ÊÂÌËfl ‰Û„Ëı ÍÛθÚÛ Ë ÂÎË„ËÈ.ëΉÛfl ̇ÒÚ‡‚ÎÂÌËflÏ É˛ÎÂ̇,Ô‰ÔËÌËχÚÂÎË Ì‡˜‡ÎË ‰Â·ڸËÌ‚ÂÒÚˈËË ‚ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌË».

Ç íÛˆËË ‚·‰Âθˆ˚ „ÓÒÚËÌˈ,χ„‡ÁËÌÓ‚, ·‡ÌÍÓ‚ ÛÏÂ˛Ú Ò˜ËÚ‡Ú¸ ‰Â̸„Ë,ÌÓ ÏÌÓ„Ë ËÁ ÌËı ÔË ˝ÚÓÏ ÔÂ͇ÒÌÓÔÓÌËχ˛Ú: ˜ÚÓ·˚ ‚˚‡ÒÚËÚ¸ ‰ÓÒÚÓÈÌÓÂÔÓÍÓÎÂÌËÂ, ̇‰Ó, ÔÂʉ ‚Ò„Ó,‚Í·‰˚‚‡Ú¸ Ò‰ÒÚ‚‡ ‚ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËÂ. àÒÚ‡ÎË, ÔÓÏÓ„‡fl ‰ÂÌÂÊÌ˚ÏË ‚ÎÓÊÂÌËflÏË,ÒÚÓËÚ¸ Ë Ó·ÂÒÔ˜˂‡Ú¸ ‚ÒÂÏÌÂÓ·ıÓ‰ËÏ˚Ï ¯ÍÓÎ˚ Ë ÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ˚.

ë‡Ï ɲÎÂÌ ÓÚ‰‡ÂÚ „ÓÌÓ‡˚ ÓÚ Ò‚ÓËıÍÌË„ ̇ ÒÚËÔẨËË ÒÚÛ‰ÂÌÚ‡Ï. Ö„Ó ‰Â‚ËÁ:«èÛÒÚ¸ ̇ Ò‚ÂÚ Ì ÓÒÚ‡ÌÂÚÒfl ÌË Ó‰ÌÓ„ÓÔ˜‡Î¸ÌÓ„Ó Ò‰ˆ‡. ìÒÚÓȘ˂ÓÒÚ¸„ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚‡ Á‡‚ËÒËÚ ÓÚ ÍÂÔÍÓÈ ÒÂϸË,‚ÓÒÔËÚ‡ÌËfl, Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl».

Что мы увидели в школе

óÚÓ·˚ Ò‚ÓËÏË „·Á‡ÏË Û‚Ë‰ÂÚ¸ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÛ˛ Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÛ˛ ÏÓ‰Âθ,Ï˚ ÔÓÒÂÚËÎË ÍÓÎÎÂ‰Ê ÅÛ˜.

Ç ÎˈÂÂ Ì‡Ò ‚ÒÚÂÚËÎ ‰ËÂÍÚÓ ïÛÒÂÈÌÉfiÌÂθ – ‚˚ÒÓÍËÈ, ÒÔÓÚË‚ÌÓ„Ó ‚ˉ‡ÏÛʘË̇. éÌ ‚˚„Îfl‰ÂΠ̇ÒÚÓθÍÓÏÓÎÓ‰˚Ï (Û˜ËÚ˚‚‡fl Â„Ó ÒÓÎˉÌÛ˛‰ÓÎÊÌÓÒÚ¸), ˜ÚÓ Ï˚ Ò‡ÁÛÔÓËÌÚÂÂÒÓ‚‡ÎËÒ¸, ÒÍÓθÍÓ ÂÏÛ ÎÂÚ.

Ali Türkeli’ye ö¤rencilere niye bu ka-dar çok zaman ayr›ld›¤›n› sordum: Di¤erokullarda oldu¤u gibi derslerde ve ekderslerde her fleyi anlatmak daha kolayde¤il mi? Ali bey, “Bizim için önemli olanö¤rencilerimizle güven iliflkisi içinde bu-lunmakt›r. Biz onlara destek vermesey-dik, aram›zda karfl›l›kl› yard›mlaflma ol-masayd›, okulumuz bu kadar baflar›l›olamazd›. Bu prensipler Türk özel okul-lar›n›n ço¤u için geçerlidir. Bu sistemgünümüzde çok iyi sonuçlar vermekte”diye cevap verdi. Dünyan›n dört k›tas›n-da, Japonya, Çin, Rusya, ABD, Nijerya,Kenya, Çek Cumhuriyeti, Polonya’da500’den fazla uluslararas› lise faaliyetgöstermekte. Türk liselerinde farkl› mil-letlerin çocuklar› e¤itim görmekte, me-sela Bosna’daki lisede S›rp ve H›rvat ço-cuklar› yan yana e¤itim almakta. Bütünbu okullar Fethullah Gülen’in düflünce-lerine dayanarak aç›lm›flt›.

Fethullah Gülen kimdir?

Fethullah Gülen Türk okullar›na ilham ve-ren kiflidir. Ünlü ‹slam ilim adam›, TürkiyeGazeteciler ve Yazarlar Vakf›’n›n OnursalBaflkan›’d›r. Onunla ilgili internette arafl-t›rma yap›p ek bilgilere ulaflt›m.

Gülen ABD’de yaflayan Türkiye’de ye-tiflen ünlü bir mutasavv›f ve bilgedir. Fo-reign Policy dergisinin bu y›l›n yaz ayla-r›nda gerçeklefltirdi¤i “Dünyan›n ÖndeGelen 100 Entelektüeli” anketinde Fet-hullah Gülen birinci oldu.

Araflt›rmaya devam ediyorum. Dünyapolitikac›lar›, e¤itim alan›nda faaliyetgösterenlerin önde gelenleri, ifladamlar›Gülen hakk›nda flu sözleri söylemekte:“Fethullah Gülen modern bilimlere vak›fve ahlaki prensiplere sahip bir yeni nes-lin yetifltirilmesini amaçlamakta. Bu ön-de gelen ilim adam› toplumun üç hasta-l›¤›n›n oldu¤unu düflünmekte: Yoksul-luk, cahillik ve ayr›mc›l›k.” “Say›n Gü-len’in bir hayali vard›r: Modern bilgilerimaneviyat, kemalat, aksiyon ile birleflti-ren gençlerin yetifltirilmesi. Gülen, haya-t›n›n son 40 y›l› boyunca kendi hayalinintüm dünyada gerçekleflmesi için çabagöstermekte.” ‹yilik, mutluluk hakk›ndakim hayal kurmaz ki? Dünyada di¤ergaminsanlar var m›? Acaba Gülen Hareketi-nin Türkiye’deki gönüllü üyeleri kendisi-ni tanr›laflt›rm›yorlar m›? Kendisi niyeTürkiye’de de¤il ABD’de yaflamakta? Ken-disi acaba di¤er dinlerin var olma hakk›-

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

28 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Page 31: Diyalog Avrasya №28

s›n el uzatmad›¤›n mahzun bir gönül”ve “Devletin ve milletin sa¤lam olmas›,sa¤lam aileye sa¤lam bir aile ise iyi birterbiye anlay›fl›na ba¤l›d›r” demektedir.

Okul ziyareti ve izlenimler

Modern e¤itim modelini görmek üzereBurç Koleji’ne gittik. Lisede uzun boyluve sportif görünümlü Müdür HüseyinGönel Bey bizi karfl›lad›. O kadar gençgörünüyordu ki kaç yafl›nda oldu¤unusormadan edemedik.

Müdür: “Otuz sekiz. Ben on y›l edebi-yat derslerine girdim, akabinde dört y›lboyunca yurt müdürü olarak görev yap-t›m, dört y›ld›r da bu okulun müdürü-yüm” dedi. Gönel’in bafl›nda oldu¤u lise10000 m2 alan› kaplay›p güzel s›n›flar,spor salonlar› ve modern bir yurttanolufluyordu. Gönel, “Gülen’in teflvik etti-¤i ifl adamlar›n›n e¤itime verdi¤i deste-¤in güzel bir flekilde sonuç verdi¤ini gö-rüyoruz. Haz›rlanan bu güzel imkanlar-da ö¤rencilerimize en iyi e¤itim ve ö¤re-timi vermek bizim vazifemizdir” ifade-sinde bulundu. Bu tür okullara girmekisteyenlerin say›s› çok galiba diye sor-duk. Cevab› “Evet, bizim okul birçok an-ne baba taraf›ndan tercih ediliyor. Lise-de 9. s›n›ftan itibaren paras›z olarak e¤i-tim gören ö¤rencilerin okudu¤u iki tanes›n›f›m›z var.” oldu.

– íˉˆ‡Ú¸ ‚ÓÒÂϸ. ÑÂÒflÚ¸ ÎÂÚÔÂÔÓ‰‡‚‡Î ÚÛˆÍÛ˛ ÎËÚ‡ÚÛÛ, ˜ÂÚ˚„Ӊ‡ ·˚Î ‰ËÂÍÚÓÓÏ Ô‡ÌÒËÓ̇, Ë ÛʘÂÚ˚ „Ó‰‡ ÛÍÓ‚ÓÊÛ ÎˈÂÂÏ.

ïÓÁflÈÒÚ‚Ó Û ÉfiÌÂÎfl ÌÂχÎÓÂ. èÎÓ˘‡‰¸ÎˈÂfl – ‰ÂÒflÚ¸ Ú˚Òfl˜ Í‚‡‰‡ÚÌ˚ıÏÂÚÓ‚: Ò‚ÂÚÎ˚ ۘ·Ì˚ Í·ÒÒ˚, Á‡Î˚‰Îfl ÓÚ‰˚ı‡, ÒÔÓÚ‡, Ô‡ÌÒËÓ̇Ú-„ÓÒÚËÌˈ‡.

– á‡Ï˚ÒÂΠɲÎÂ̇ Ó·˙‰ËÌËÚ¸ ÛÒËÎËflÛÒÔ¯Ì˚ı ·ËÁÌÂÒÏÂÌÓ‚ Ë ÔÓ‰‰Âʇڸӷ‡ÁÓ‚‡ÌËÂ, Í‡Í ‚ˉËÚÂ, ‰‡Î ÂÁÛθڇÚ, –Ò͇Á‡Î ÓÌ. – Ä Û˜ËÚ¸ ‰ÂÚÂÈ – ˝ÚÓ ÛʉÂÎÓ ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎÂÈ.

– Ä ÏÌÓ„Ó Ê·˛˘Ëı ÔÓÒÚÛÔËÚ¸ ‚Ú‡ÍË ¯ÍÓÎ˚, Í‡Í ‚‡¯‡?

– ч, Í Ì‡Ï Ë‰ÛÚ Û˜ËÚ¸Òfl Ó˜Â̸ÓıÓÚÌÓ. Ç Îˈ ÂÒÚ¸, Í ÔËÏÂÛ, ‰‚‡Í·ÒÒ‡, „‰Â ‚Ò ˜ÂÚ˚ „Ó‰‡, ̇˜Ë̇fl ҉‚flÚÓ„Ó, ·flÚ‡ Û˜‡ÚÒfl ·ÂÒÔ·ÚÌÓ.

Кто же эти счастливчики?

– Ç íÛˆËË ÒÛ˘ÂÒÚ‚ÛÂÚ ÒËÒÚÂχ, ÔËÍÓÚÓÓÈ ÔflÚ¸ Ú˚Òfl˜ ÎÛ˜¯Ëı‚˚ÔÛÒÍÌËÍÓ‚ ÔÓÒΠ‚ÓÒ¸ÏÓ„Ó Í·ÒÒ‡ËÏÂ˛Ú Ô‡‚Ó Ì‡ ·ÂÒÔ·ÚÌÓ ӷۘÂÌËÂ.éÌË ÏÓ„ÛÚ ‚˚·Ë‡Ú¸ ‰Îfl ‰‡Î¸ÌÂȯÂÈۘ·˚ β·Û˛ ¯ÍÓÎÛ.

í‡Í‡fl ¯ÍÓ· ÏÓÊÂÚ ·˚Ú¸ Ë Á‡Û·ÂÊÓÏ. ᇠÍÓÓÚÍÓ ‚ÂÏfl «¯ÍÓÎ˚ɲÎÂ̇» ÒÚ‡ÎË Á‡‚Ó‚˚‚‡Ú¸ ÔËÁÓ‚˚ÂÏÂÒÚ‡ ‚ ̇ˆËÓ̇θÌ˚ı Ë ÏÂʉÛ̇ӉÌ˚ıÓÎËÏÔˇ‰‡ı. é ÌËı Á‡„Ó‚ÓËÎË.ᇇ·Óڇ· Ë ‰Û„‡fl, Ì ÏÂÌ ‚‡Ê̇flÒıÂχ. Ç˚ÔÛÒÍÌËÍË ¯ÍÓÎ ÔÓÒÚÛÔ‡˛Ú ‚ÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ˚, ‡ ÔÓÒΠËı ÓÍÓ̘‡ÌËfl̉ÍÓ ‚ÓÁ‚‡˘‡˛ÚÒfl Ó·‡ÚÌÓ ‚ ÎˈÂÈ,ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎflÏË. í‡Í ÔÓÙÂÒÒËflÛ˜ËÚÂÎfl ÒÚ‡ÌÓ‚ËÚ¸Òfl ÔÂÒÚËÊÌÓÈ.

Что мы узнали в

университете

Ç ìÌË‚ÂÒËÚÂÚ î‡ÚËı, ÍÓ̘ÌÓ, ÚÓÊÂÁ̇˛Ú îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇.

– ÇÒÂÏ ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡Î‡Ï ÓÌ ıÓÓ¯ÓËÁ‚ÂÒÚÂÌ, – ‡ÒÒ͇Á˚‚‡ÂÚ ‰ÓˆÂÌÚ ò‡·‡ÌóÂÔËÍ. – ɲÎÂÌ Ô˚Ú‡ÂÚÒfl ÔÓÒÚÓflÌÌÓ‚ÂÒÚË ÏÂʉÛ̇ӉÌ˚È ‰Ë‡ÎÓ„, ‚ ÍÓÚÓÓÏ̇ Ô‚Ó ÏÂÒÚÓ ÒÚ‡‚ËÚ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËÂ,Ó·Û˜ÂÌËÂ, ‰ÛıÓ‚ÌÓÒÚ¸. ꇉË͇θÌ˚ÂËÒ·ÏËÒÚ˚ ÔÓ‰‚„‡˛Ú Â„Ó ÓÒÚ‡ÍËÁÏÛ Á‡ÚÓ, ˜ÚÓ ÓÌ ÒÚÂÏËÚÒfl ÔËÌflÚ¸ ‚Ó‚ÌËχÌË ÚÓ˜ÍÛ ÁÂÌËfl Ô‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎÂȉۄËı ÂÎË„ËÓÁÌ˚ı ÍÓÌÙÂÒÒËÈ.

Ç ÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ ÔËÂÁʇ˛Ú Û˜ËÚ¸ÒflÏÓÎÓ‰˚ β‰Ë ËÁ 55 ÒÚ‡Ì, ‚ ÚÓÏ ˜ËÒÎÂËÁ êÓÒÒËË. èÓËÒıÓ‰ËÚ Ó·ÏÂÌÒÚÛ‰ÂÌÚ‡ÏË, ‡ÎËÁÛ˛ÚÒfl ÒÓ‚ÏÂÒÚÌ˚ÂÔÓÂÍÚ˚. èÓÏËÏÓ ÚÛˆÍËıÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎÂÈ, Á‰ÂÒ¸ ‡·ÓÚ‡ÂÚ 70ËÌÓÒÚ‡ÌÌ˚ı Ô˄·¯ÂÌÌ˚ıÔÓÙÂÒÒÓÓ‚.

n› kabul etmeyen bir Müslüman m›d›r?Kendisinin teflvikiyle bu kadar genifl çap-l› bir e¤itim kurumlar› a¤› nas›l aç›labil-miflti? Bu sorular›m›n cevaplar›n›, eflimve o¤lum ile hem gezi hem de ifl için git-ti¤im ‹stanbul’da buldum…

‹stanbul’day›z

Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakf›’n›nBaflkan› Harun Tokak beyle ‹stanbul’dakiofisinde görüflmüfltük. Yap›lan sohbetve Fethullah Gülen’in e¤itim sisteminianlatan k›sa bir filmden sonra Harunbeyin söyledi¤i güzel sözler akl›mda kal-d›: “Fethullah Gülen bu özel ve laik e¤i-tim kurumlar›n›n aç›lmas›na ilham kay-na¤› oldu. Bu okullar di¤er kültür ve din-lere karfl› da sayg› duyma prensibiyle fa-aliyet göstermekte. Gülen’in fikirlerinirehber edinen ifladamlar› e¤itim saha-s›nda bu yat›r›mlar› gerçeklefltirdi”.

Türkiye’deki otel, ma¤aza, banka sa-hipleri paradan anlamakta fakat onlar›nço¤u alt›n neslin yetifltirilmesi için e¤iti-me yat›r›m yapmak gerekti¤ini bilmek-tedirler. Bu yüzden okul ve üniversite in-fla edilmesine ve gerçeklefltirilen e¤itimprogramlar›na maddi destek vermekte-dirler. Gülen’in kendisi de kitaplar›n›nbask›s›ndan ald›¤› paray› ö¤rencilereburs olarak vermektedir. Kendisi “Açherkese açabildi¤in kadar sineni kalma-

ayd›nlar gülen’i anlat›yor ученые рассказывают о гюлене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 29

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Борис Клементьев с Харуном Токаком, председателем Фонда журналистов и писателей Турции,почетным председателем которого является Фетхуллах Гюлен.

Boris Klementyev, Gülen’in Onursal Baflkan› oldu¤u Gazeteciler veYazarlar Vakf› eski Baflkan› Harun Tokak ile birlikte.

Page 32: Diyalog Avrasya №28

Что нам показали на

телевидении

èÓ·˚‚‡‚ ̇ ÚÂÎÂ͇̇Π«ë‡Ï‡ÌÈÓÎÛ»,Ï˚ ÒÌÓ‚‡ ÛÒÎ˚¯‡ÎË Ó îÂÚıÛηıÂɲÎÂÌÂ. äÓ̈ÂÔˆËfl ‚ÒÂı ÚÂÎÂÔ‰‡˜,ÔÓ ÒÎÓ‚‡Ï ‰ËÂÍÚÓ‡ ÓÚ‰ÂÎÂÌËfl‰ÓÍÛÏÂÌڇθÌÓ„Ó ÍËÌÓ, ‚Â‰Û˘Â„ÓÌÓ‚ÓÒÚÌ˚ı ÔÓ„‡ÏÏ äÂχÎfl ɲÎÂ̇,ÒÚÓËÚÒfl ̇ „ÛχÌËÒÚ˘ÂÒÍËıÔË̈ËÔ‡ı Ë Ì‡ ˉÂÓÎÓ„ËË‚˚‰‡˛˘Â„ÓÒfl Ï˚ÒÎËÚÂÎfl.

– ì ÚÂÓËÁχ Ì ÏÓÊÂÚ ·˚Ú¸ÂÎË„ËÓÁÌÓÈ ÔË̇‰ÎÂÊÌÓÒÚË, – Ò͇Á‡ÎÓÌ. – ÑˇÎÓ„ ÒӷˇÂÚ ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚‚ÏÂÒÚÂ. çÂθÁfl Ò˚ÚÓÏÛ ·˚Ú¸ÒÔÓÍÓÈÌ˚Ï, ÂÒÎË „ÓÎÓ‰ÂÌ ÒÓÒ‰. çÂθÁflËÒÔÓθÁÓ‚‡Ú¸ ÂÎË„ËÓÁÌ˚ ‡Á΢Ëfl ËÒÚÂÎflÚ¸ ‚ ÚÂı, Û ÍÓ„Ó Ë̇fl ‚‡. Ç̇˜‡Î‚˚ÒÎÛ¯‡È ‰Û„Ó„Ó Ë ÚÓθÍÓ ÔÓÚÓÏ Ò·fl.à ‚ ÔÂ‚Û˛ Ә‰¸ ̇‰Ó ¯ËÚ¸ÔÓ·ÎÂÏÛ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl. Ç˚ÒÚÛÔÎÂÌËflɲÎÂ̇ Ï˚ Í‡Ê‰Û˛ ̉Âβ ̇ÚÂ΂ˉÂÌËË ÔÓ͇Á˚‚‡ÂÏ.

燂ÂÌÓÂ, ÔÓ˝ÚÓÏÛ «ë‡Ï‡ÌÈÓÎۻ̇ıÓ‰ËÚÒfl ‚ Ô‚ÓÈ ÔflÚÂÍÂÚÂÎÂ͇̇ÎÓ‚ íÛˆËË ÔÓ ÔÓÔÛÎflÌÓÒÚËÒÂ‰Ë ÁËÚÂÎÂÈ. ì ÌÂ„Ó ÚÂڸ ÏÂÒÚÓ ‚ÂÈÚËÌ„Â Í‡Í Û ÌÓ‚ÓÒÚÌÓ„Ó Í‡Ì‡Î‡.çÓ‚ÓÒÚË ‰‡˛ÚÒfl ‚ ˝ÙË Í‡Ê‰˚ ÔÓΘ‡Ò‡.É·‚Ì˚ ÌÓ‚ÓÒÚË – ͇ʉ˚È ˜‡Ò. ä‡Ì‡Î«åÂıÚ‡Ô», ‚ıÓ‰fl˘ËÈ ‚ „ÛÔÔÛ«ë‡Ï‡ÌÈÓÎÛ», ̇Á˚‚‡˛Ú ‰ËÌÒÚ‚ÂÌÌ˚Ï‚ íÛˆËË ÍÛθÚÛÌ˚Ï ÚÂÎÂ͇̇ÎÓÏ.äÓÏ ÚÓ„Ó, ÓÒÛ˘ÂÒÚ‚ÎflÂÚ Ò‚Ó˛‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸ ‰ÂÚÒÍËÈ Í‡Ì‡Î,ÔË‚ÎÂ͇˛˘ËÈ ‚ÌËχÌËÂ Í‡Í ‰ÂÚÂÈ,Ú‡Í Ë Ëı Ó‰ËÚÂÎÂÈ. èÓ‰ Â„Ó ÎÓ„ÓÚËÔÓÏ‚˚ıÓ‰flÚ Ò‡Ï˚ ‚ÓÒÚ·ӂ‡ÌÌ˚ ÛÁËÚÂÎÂÈ Ò¡Î˚. éÒÓ·˚Ï ÒÔÓÒÓÏÔÓθÁÛ˛ÚÒfl ÙËθÏ˚, ÒÌflÚ˚ÂÚÂÎÂÍÓÏÔ‡ÌËÂÈ Ó ÒÛ‰¸·‡ı ÍÓÌÍÂÚÌ˚ıβ‰ÂÈ, Ò˛ÊÂÚ˚ Ó Ì‰‡‚ÌËı ÍÛ‰ÒÍËı

“Bu flansl›lar kim?”

Türkiye’de flöyle bir sistem vard›r: 8. s›-n›ftan sonra girilen s›navda en baflar›l›olan 5 bin ö¤renci paras›z olarak e¤itimgörmeye hak kazan›r. S›nav› kazananö¤renciler puanlar›na göre okul seçebili-yorlar.

Gülen okullar› k›sa bir zaman içindemilli ve uluslararas› olimpiyatlarda bü-yük baflar› göstererek dünyada bilinirhale gelmiflti. Bu okullardan mezun olanö¤rencilerin üniversitelerinden mezunolup ö¤retmen olarak liselere dönmesiy-le çok önemli bir süreç bafllayacakt›r.

Üniversite ziyareti

Fatih Üniversitesi’nde de Fethullah Gü-len çok yak›ndan tan›nmaktad›r. Üni-versite Ö¤retim Üyesi olan Doç. Dr. fia-ban Çepik: “Say›n Fethullah Gülen bü-tün entelektüeller taraf›ndan tan›n-

maktad›r. Günümüzde uluslararas› di-yalog çal›flmalar› dünyan›n gelece¤iiçin bir umut kayna¤› olabilir. Gülene¤itim, ö¤retim ve maneviyata önemvererek ayn› zamanda diyalo¤a da ön-derlik etmektedir. Di¤er dinlerin men-suplar›n› anlama çabalar›ndan dolay›radikal düflünceli Müslümanlar tara-f›ndan tenkit dahi edilmifltir. Üniversi-teye e¤itim görmek amac›yla Rusya da-hil olmak üzere 55 ülkeden ö¤rencilergelmektedir. Ö¤renci de¤iflim prog-ramlar›, ortak projeler gerçekleflmekte-dir. Üniversitede Türk ö¤retim üyelerihariç 70 yabanc› uzman hizmet ver-mektedir” dedi.

Televizyon kanal› ziyareti

Samanyolu kanal›n›n ofisinde tekrarFethullah Gülen hakk›nda güzel sözlerduyduk. Belgesel bölümü baflkan›, ha-ber program›n›n sunucusu Kemal Gü-len’in anlatt›¤›na göre bütün program-lar›n haz›rlanmas› Gülen’in insaniprensipleri ve ideolojisine dayanmakta-d›r: “Terörizme ait bir din yoktur. Diya-log entelektüelleri bir araya getiriyor.Komflumuz aç ise biz de rahat ve mutluolamay›z. Dinleraras› farkl›l›klar› kendimenfaatine kullanamazs›n, di¤er dinemensup olana karfl› bir fley yapamaz-s›n. Önce yan›ndakinin fikirlerini dinle,sonra da kendini düflün. Öncelikle e¤i-tim problemi çözülmelidir. Gülen’in ko-nuflmalar›n› her hafta yay›nl›yoruz.”Galiba bu sebeple Samanyolu kanal› se-yircilerin seçti¤i en popüler befl kanal›naras›nda yer al›yor. Haber kanallar› ara-s›nda üçüncü. Haberler her yar›m saat,ana haberler de her saat yay›nlan›yor.Mehtap Televizyonu Türkiye’nin tekkültür kanal› ve ayn› zamanda hem ço-cuklar›n hem de velilerinin ilgisini çe-ken bir kanal olarak tan›nm›fl durum-da... Seyircilerin sevgisini kazanm›fl enünlü diziler Samanyolu markas›yla ya-y›nlanmakta. Ünlü insanlar›n hayat hi-kayelerini, son zamanlarda gerçekleflenterör eylemlerini ve buna ba¤l› olarakyaflanan s›k›nt›lar› ve çözüm yolunuarayan insanlar› anlatan filmler büyükpopülarite kazanm›fl. �

ученые рассказывают о гюлене ayd›nlar gülen’i anlat›yor

30 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Борис Клементьев с ведущим новостей телеканала«Саманйолу» Кемалем Гюленом

Boris Klementyev, Samanyolu Tv’de haberspikeri Kemal Gülen ile birlikte

Гюлен считает, что существуеттри социальных болезни:бедность, невежество и

необходимость отстаиватьсвои взгляды в условиях

конфликтов.

Gülen, toplumun üç

hastal›¤›n›n oldu¤unu

düflünmekte: Yoksulluk,

cahillik ve ayr›mc›l›k.

Page 33: Diyalog Avrasya №28
Page 34: Diyalog Avrasya №28

ü β·Î˛ ëڇϷÛÎ ÛÊ ‰‡‚ÌÓ – ÒÓ‚ÂÏÂÌË Ô‚ÓÈ ‚ÒÚ˜Ë, ÍÓÚÓ‡flÔÓËÁӯ· ˜ÂÚ˚ „Ó‰‡ ̇Á‡‰.

ã˛·Î˛ Ì ÒÚÓθÍÓ Á‡ ÅÓÒÙÓ, ϘÂÚË Ë‚ËÁ‡ÌÚËÈÒÍË ı‡Ï˚, Á‡ ˝ÍÁÓÚ˘ÂÒÍË·‡Á‡˚, ÒÓı‡ÌË‚¯Ë ‡ÚÏÓÒÙÂÛë‰Ì‚ÂÍÓ‚¸fl, ÒÍÓθÍÓ Á‡ ÚÓ, ˜ÚÓ ‰Â·˛ÚÚ‡Ï Î˛‰Ë ÒÂȘ‡Ò, ‚ ̇¯Â ‚ÂÏfl.

èÓÏËÏÓ ‡ÁÌÓÓ·‡ÁÌ˚ı ‚ˉӂ‰ÂflÚÂθÌÓÒÚË, ÓÒÛ˘ÂÒÚ‚ÎflÂÏ˚ı ‚ëڇϷÛÎÂ, Ò‡ÏÓ ‚‡ÊÌÓÂ, ˜ÚÓ ‰Â·ÂÚíÛˆËfl, – ˝ÚÓ Á‡Í·‰Í‡ ÓÒÌÓ‚˚ÏÂÊÍÛθÚÛÌÓ„Ó ËÏÂÊÍÓÌÙÂÒÒËÓ̇θÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡ ̇ÏÂʉÛ̇ӉÌÓÈ ‡ÂÌÂ. ëڇ̇ ÛÊÂÌÂÒÍÓθÍÓ ÎÂÚ fl‚ÎflÂÚÒfl ÔÎÓ˘‡‰ÍÓÈ ‰ÎflÓ·˘ÂÌËfl Ô‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎÂÈ ‡ÁÌ˚ı Ì‡Ó‰Ó‚Ë ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËÈ, ÂÎË„ËÈ Ë ÍÛθÚÛ.

Å˚ÎÓ ÌÂ Ú‡Í Î„ÍÓ Û·Â‰ËÚ¸ β‰ÂÈ ‚ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓÒÚË ‰Ë‡ÎÓ„‡, ¢ Úۉ̠·˚ÎÓÔÓ‰„ÓÚÓ‚ËÚ¸ ÓÒÌÓ‚Û ‰Îfl Ô‚˚ı ‚ÒÚ˜. çÓÁ‡ÚÓ ÚÂÔ¸ ˝ÚÓ – ‡θÌÓÒÚ¸, ‚ ÍÓÚÓÛ˛‚ӂΘÂÌ˚ ÒÓˆËÓÎÓ„Ë, ÔÓÎËÚËÍË,ÊÛ̇ÎËÒÚ˚, ÍÛθÚÛÓÎÓ„Ë Ë ÔÓÒÚ˚„‡Ê‰‡Ì – ÒÎÓ‚ÓÏ, ‚Ò ÚÂ, ÍÚÓ „ÓÚÓ‚Ú‡ÚËÚ¸ ‚ÂÏfl Ë ÒËÎ˚ ̇ Ô‡ÍÚ˘ÂÒÍ˯‡„Ë ‚ ˝ÚÓÏ ÌÛÊÌÓÏ Ì‡Ô‡‚ÎÂÌËË.

èÓ‰ÓÎʇڸ ‰Ë‡ÎÓ„, ̇˜‡Ú˚È Ì‡¯ËÏÔÓÍÓÎÂÌËÂÏ, ·Û‰ÛÚ ÚÂ, ÍÚÓ ÔˉÂÚ ÔÓÒÎÂ̇Ò. àÏÂÌÌÓ ÔÓ˝ÚÓÏÛ Ú‡Í ÏÌÓ„Ó ‚ÌËχÌËfl‚ íÛˆËË Û‰ÂÎflÂÚÒfl ‚ÓÔÓÒ‡ÏÓ·‡ÁÓ‚‡ÌËfl. òÍÓÎ˚, ÍÓÎΉÊË,ÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ˚ ÓÒ̇˘ÂÌ˚ Ò‡ÏÓÈ Ô‰ӂÓÈÚÂıÌËÍÓÈ, ‡ÒÔÓ·„‡˛Ú ÓÚ΢Ì˚ÏËÔÓÏ¢ÂÌËflÏË, ıÓÓ¯ÂÈ ÒÔÓÚË‚ÌÓÈ·‡ÁÓÈ. ÇÓ ‚ÒÂı ÌÓ‚˚ı ۘ·Ì˚ı Á‡‚‰ÂÌËflıÛ˜ËÚ˚‚‡˛ÚÒfl Á‡ÔÓÒ˚ XXI ‚Â͇: Û˜‡˘ËÂÒflÓÒ‚‡Ë‚‡˛Ú ÒÓ‚ÂÏÂÌÌ˚ ÍÓÏÔ¸˛ÚÂÌ˚ÂÔÓ„‡ÏÏ˚, ËÁÛ˜‡˛Ú Ì ÏÂÌ ÚÂıËÌÓÒÚ‡ÌÌ˚ı flÁ˚ÍÓ‚. çÓ „·‚ÌÓ ‚Ò ÊÂÌ ‚ ˝ÚÓÏ. èÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎË ¯ÍÓÎ ËÍÓÎΉÊÂÈ ÔÂ͇ÒÌÓ ÔÓÌËχ˛Ú, ˜ÚÓ ËÁ

Û˜ÂÌËÍÓ‚ ̇‰Ó ‚˚‡ÒÚËÚ¸ ̇ÒÚÓfl˘Ëı«Î˛‰ÂÈ Ïˇ», Á̇˛˘Ëı ÍÛθÚÛÛ,ÔÒËıÓÎӄ˲, Ú‡‰ËˆËË ‚ÒÂı ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËÈË ÂÎË„ËÈ, ‚ÒÂı ̇Ӊӂ, ̇ÒÂÎfl˛˘Ëı̇¯Û áÂÏβ. àÏÂÌÌÓ Ú‡ÍÓ ӷ‡ÁÓ‚‡ÌËÂË ‚ÓÒÔËÚ‡ÌË ÔÓÁ‚ÓÎËÚ ‚˚ÔÛÒ͇ڸ ËÁ ¯ÍÓÎË ÍÓÎΉÊÂÈ ÏÓÎÓ‰˚ı β‰ÂÈ, ÍÓÚÓ˚¯ÂÌË ‚ÒÂı ÓÒÚ˚ı ÔÓ·ÎÂÏ ·Û‰ÛÚËÒ͇ڸ Ì ̇ ÓÒÌÓ‚Â ÍÓÌÙÓÌÚ‡ˆËË ËÍÓÌÙÎËÍÚ‡, ‡ ̇ ÓÒÌÓ‚Â ÍÓÏÔÓÏËÒÒ‡ Ë‚Á‡ËÏÌ˚ı ÛÒÚÛÔÓÍ.

å˚Òθ Ó ÚÓÏ, ˜ÚÓ Î˛‰Ë ‰ÓÎÊÌ˚ ÊËÚ¸ ‚ÏËÂ, ҇χ ÔÓ Ò· Ì ÌÓ‚‡. à‰ÂË‚ÒÂÓ·˘Â„Ó ÏËÓβ·Ëfl Ë Ô‡ˆËÙËÁχÎÛ˜¯Ë ÛÏ˚ ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚‡ ‚˚Ò͇Á˚‚‡ÎËÛÊ ‰‡‚ÌÓ. åÌÓ„Ë Ô‰·„‡ÎË Á‡·˚Ú¸ Ó‡ÒÔflı Ë ÌÂÒӄ·ÒËflı, ÔÂÓ‰ÓÎÂÚ¸ÂÎË„ËÓÁÌ˚Â, ̇ˆËÓ̇θÌ˚ ËÔÓÎËÚ˘ÂÒÍË Ô‰‡ÒÒÛ‰ÍË. çÓ ÌÛÊÌÓ·˚ÎÓ ÓÚ‡·ÓÚ‡Ú¸ ÏÂı‡ÌËÁÏ Ú‡ÍËı‰ÂÈÒÚ‚ËÈ, ÔÓ͇Á‡Ú¸ Ëı ‡θÌÓÒÚ¸. à¯ÍÓÎ˚, ÍÓÚÓ˚ ÏÌ Ô˯ÎÓÒ¸ ۂˉÂÚ¸ ‚ëڇϷÛÎÂ Ë ä‡ÈÒÂË, ·ÎÂÒÚfl˘ËÈ ÔËÏÂÌ ÚÓθÍÓ Â‡Î¸ÌÓÒÚË, ÌÓ Ë ˝ÙÙÂÍÚË‚ÌÓÒÚËÚ‡ÍÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl. ч Ë Ó· Ó‰ÌÓÏ ÚÓθÍÓÓ·‡ÁÓ‚‡ÌËË „Ó‚ÓËÚ¸ ‚ ‰‡ÌÌÓÏ ÒÎÛ˜‡Â ÌÂÒÓ‚ÒÂÏ Ô‡‚ËθÌÓ. àÏÂÌÌÓ ‚ÓÒÔËÚ‡ÌË ۯÍÓθÌËÍÓ‚ Ë ÒÚÛ‰ÂÌÚÓ‚ Ê·ÌËfl ÛÁÌ‡Ú¸Í‡Í ÏÓÊÌÓ ·Óθ¯Â Ó ‰Û„Ëı Òڇ̇ı Ë

‹stanbul’a çoktand›r besledi¤im sevgi,dört y›l önce yapm›fl oldu¤um ilk ziya-retle baflka bir boyut kazand›. Bak›fl

aç›mdaki bu müspet geliflme, ‹stan-bul’un Bo¤az›, camileri, Bizansl›lar dö-neminden kalma ibadethaneleri, insan›nostaljik duygulara sevk eden çarfl› vepazarlar›n›n çekicili¤inden de¤il de, ora-da tan›flt›¤›m insanlar›n gerçeklefltirdik-leri faaliyetlerden etkilenmem ile oldu.

Türkiye’de gerçeklefltirilen de¤iflik fa-aliyetlerin yan› s›ra bu topraklarda ulus-lararas› arenada kültürler ve dinler aras›diyalog ilkesinin temelinin at›lmas› çokönemlidir. Anadolu topraklar› uzun y›l-lard›r birçok farkl› millet, medeniyet, dinve kültüre ev sahipli¤i yapmaktad›r.

Yaflanan problemlerin çözümü ad›nadiyalo¤un gerekli bir mefhum oldu¤ukonusunda, farkl› düflüncelere sahip ba-z› insanlar› ikna etmek hiç de kolay birfley de¤il. Hatta onlar› ayn› çat› alt›nda,herhangi bir toplant›da bir araya getir-meniz dahi meflakkatli bir ifl. Buna karfl›-l›k, bar›fl ve diyalog yönündeki bu ad›m-lar, tüm gücüyle çal›flmaya azimli; sos-yolog, politikac›, gazeteci, kültür uzman-lar› ve hatta s›radan vatandafllardanoluflan, toplumun her kesiminden nu-muneleri olan bir olguya dönüfltü. Ça¤›-m›zda tutuflturulan bu diyalog çera¤›-n›n sonraki nesillerce ayn› parlakl›¤› vecanl›l›¤›yla korunaca¤›na dair ümidimiztamd›r. Bu sebeple Türkiye’de e¤itimalan›na ayr› bir önem verilmektedir.Gezdi¤im e¤itim müesseseleri en mo-dern tekniklerle donat›lm›flt›r. Özel te-flebbüsle aç›lan bu kurumlarda 21. yüzy›lgerçekleri göz önüne al›narak, ö¤renci-lerin modern bilgisayar programlar› veyabanc› dil üzerine yo¤unlaflmalar› sa¤-lanmaktad›r. Mevcut flartlarda ö¤renci-lere en az üç yabanc› dil ö¤retilmektedir.

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

32 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Учить миру в школе добраОльга Карабанова

Директор Института развития прессы (РФ)

‹yilik okulunda bar›fl ö¤retmek

Olga Karabanova

Bas›n Gelifltirme Enstitüsü müdürü (Rusya)

Министр образования Турецкой Республики ХусейнЧелик беседует с учениками одной из школ,

открытых турецкими добровольцами.

Milli E¤itim Bakan› Hüseyin Çelik,Türk müteflebbislerin açt›¤›

bir okulda ö¤rencilerle birlikte.

Page 35: Diyalog Avrasya №28

ˆË‚ËÎËÁ‡ˆËflı ÒÚÓËÚ ‚Ó „·‚ ۄ· ÒËÒÚÂÏ˚Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl ‚ íÛˆËË. lj¸ ÚÓθÍÓ ÛÁ̇‚,ÏÓÊÌÓ ‚ ‰‡Î¸ÌÂȯÂÏ ÔÓÌflÚ¸ Ë Ì‡Û˜ËÚ¸ÒflÛ‚‡Ê‡Ú¸ Ëı.

Мир Гюлена – мир единства,

любви и понимания

íÂÓÂÚ˘ÂÒÍË ÓÒÌÓ‚˚ ‰Îfl ‡Á‚ËÚËflÚ‡ÍÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl ÂÒÚ¸, Ë Á‡ÎÓÊÂÌ˚ ÓÌ˘ÂÎÓ‚ÂÍÓÏ, ˜¸Ë ˉÂË Û‚‡Ê‡˛Ú ËÒӂ¯ÂÌÒÚ‚Û˛Ú ÔÂÔÓ‰‡‚‡ÚÂÎË ËÒÚÛ‰ÂÌÚ˚ ÚÛˆÍËı Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌ˚ıÛ˜ÂʉÂÌËÈ, – îÂÚıÛηıÓÏ É˛ÎÂÌÓÏ. Ö„ÓÏË – ÏË Â‰ËÌÒÚ‚‡, β·‚Ë Ë ÔÓÌËχÌËfl– ÒÓÒÚ‡‚ÎflÂÚ ÓÒÌÓ‚Û ÚÓ„Ó Í‡ÔËڇ·,ÍÓÚÓ˚È Á‡Í·‰˚‚‡ÂÚÒfl ‚ ÛÏ˚ Ë Ò‰ˆ‡ÚÂı, ÍÓÏÛ ÔÓÒ˜‡ÒÚÎË‚ËÎÓÒ¸ ÔÓÎÛ˜‡Ú¸Ó·‡ÁÓ‚‡ÌË ‚ Á‡Ï˜‡ÚÂθÌ˚ı ۘ·Ì˚ıÁ‡‚‰ÂÌËflı íÛˆËË.

ɲÎÂÌ Ê ۷‰ËÚÂθÌÓ ‰Ó͇Á˚‚‡ÂÚ, ˜ÚÓ̇‰Ó Ì ÒÚÓθÍÓ ÔÂÓ‰Ó΂‡Ú¸ ‡ÁÌӄ·ÒËflË ÔÓÚË‚Ó˜Ëfl, ÒÍÓθÍÓ ËÒ͇ڸ ÚÓ˜ÍËÒÓÔËÍÓÒÌÓ‚ÂÌËfl, Ó·˘Ë ËÌÚÂÂÒ˚ ˈÂÌÌÓÒÚË, ÍÓÚÓ˚ „ÓÚÓ‚ Á‡˘Ë˘‡Ú¸Í‡Ê‰˚È, ÌÂÁ‡‚ËÒËÏÓ ÓÚ ËÒÔӂ‰ÛÂÏÓÈ ËÏÂÎË„ËË Ë ÍÛθÚÛ˚, Í ÍÓÚÓÓÈÔË̇‰ÎÂÊËÚ. èË‚ÌÂÒÂÌË ˝ÚËı ËÒÚËÌ ‚ÔÓˆÂÒÒ Ó·Û˜ÂÌËfl Ë ‚ÓÒÔËÚ‡ÌËflÔ‰ÒÚ‡‚ÎflÂÚÒfl ˜ÂÁ‚˚˜‡ÈÌÓ ‚‡ÊÌ˚Ï.lj¸ ÚÓθÍÓ Ú‡ÍÓÈ ÔÓ‰ıÓ‰ ÏÓÊÂÚ Ò„ӉÌflÒÔÓÒÓ·ÒÚ‚Ó‚‡Ú¸ Ò‰ÂÊË‚‡ÌË˛Ì‡ˆËÓ̇ÎËÒÚ˘ÂÒÍËı ÚẨÂ̈ËÈ Ë‡ÒÔÂÈ Ì‡ ÂÎË„ËÓÁÌÓÈ ÓÒÌÓ‚Â,Ó‰ÌÓ‚ÂÏÂÌÌÓ Á‡Í·‰˚‚‡fl ÙÛ̉‡ÏÂÌÚ ‰Îfl·Û‰Û˘Â„Ó ‡Á‚ËÚËfl ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË ËÔÓÌËχÌËfl.

åÌÂ Í‡Í Ï‡ÚÂË Ó˜Â̸ ‚‡ÊÌÓ ·˚Ú¸Û‚ÂÂÌÌÓÈ ‚ ÚÓÏ, ˜ÚÓ Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËÂ, ÍÓÚÓÓÂÔÓÎÛ˜‡˛Ú ÏÓË ‰ÂÚË, Ì ÚÓθÍÓ ‰‡ÒÚ ËÏ

Kan›mca bu harekette gözlemledi¤imen önemli fley, bu e¤itim kurumlar›nda-ki e¤itmenlerin topyekun, ö¤rencileri-nin dünyam›zda yaflayan farkl› medeni-yet, din ve milletlerin; kültür, gelenek vereflekslerini bilen gerçek “bar›fl kahra-manlar›” olarak yetifltirilmesi gerekti¤i-ne olan inançlar›d›r. Bu yönde e¤itimetabi tutulan bir fert, sosyal problemlerebak›fl aç›s›n› z›tlaflma ve çat›flmaya görede¤il, anlaflma ve birbirine sayg› esas›nagöre ayarlayacakt›r.

Uyuflmaz noktalar› bir kenara b›raka-rak dini, milli, politik önyarg›lar› aflmay›ve insanlar›n bar›fl içinde yaflamalar›n›ngereklili¤ini telkin eden düflünceler çok-tan beri var olan olgulard›r. Fakat bu dü-flünceler fiiliyata dökülmedikten sonra,etkisini hiçbir flekilde gösteremez. ‹stan-bul ve Kayseri’de gezme imkan› buldu-¤um okullar, bu e¤itimin sadece gerçek-li¤ine de¤il, ayn› zamanda etkinli¤ine deiyi bir örnektir. Ö¤rencilerin di¤er ülkeve medeniyetler hakk›nda bilgi alma is-teklerinin uyand›r›lmas›, Türkiye e¤itimsisteminin ana amaçlar› aras›nda yer al-maktad›r. Bu tarz onlar›n fluur altlar›na,yaflam stillerinde farkl›l›k arz eden bir-çok topluluk oldu¤unu ve bunlara insa-

gülen’in e¤itim anlay›fl› гюлен об образовании

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 33

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Мир Гюлена – мир единства, любви и понимания –составляет основу того капитала, который закладывается вумы и сердца тех, кому посчастливилось получатьобразование в замечательных учебных заведениях Турции.

Gülen’in dünyas›nda birlik, sevgi ve anlay›fl hakimdir ve

onun en büyük sermayesi ise bu kurumlarda e¤itim alma

flans›n› yakalayan insanlar›n ak›l ve kalplerine ekilen sevgi

tohumlar›n›n boy at›p büyümesidir.

Фетхуллах Гюлен заявляет о великой ответственности,которую несут родители перед своими детьми, онеобходимости отцам и матерям быть своего родасвятыми мудрецами, а детям - чувствительным,глубоким и высоконравственным их продолжением.

Fethullah Gülen, anne-baban›n çocuklar›na karfl›sorumlu, evde aziz bir bilge, çocuklar›n ise hisli, derinve ahlakl› olmalar› gerekti¤ini belirtmektedir.

Page 36: Diyalog Avrasya №28

ÓÔ‰ÂÎÂÌÌÛ˛ ÒÛÏÏÛ Á̇ÌËÈ, ÌÓ Ë Ì‡Û˜Ëڄ·‚ÌÓÏÛ – Á̇ڸ åË Ë ÒÎÛÊËÚ¸ ÑÓ·Û.ë„ӉÌfl ‚ÓÒÔËÚ‡ÌË ˜ÂÎÓ‚Â͇ ·Û‰Û˘Â„ÓÔ‰ÔÓ·„‡ÂÚ Ì ÚÓθÍÓ ÔÓ‰„ÓÚÓ‚ÍÛÒÔˆˇÎËÒÚ‡ Ë ËÌÚÂÎÎÂÍÚۇ·. éÌÓÁËʉÂÚÒfl ̇ ‚ÓÒÔËÚ‡ÌËË ‚˚ÒÓÍËı,ËÒÍÂÌÌËı ˜Û‚ÒÚ‚ „ÛχÌËÁχ,ÚÓ·ÌÚÌÓÒÚË. à ÂÒÎË òÍÓ· (·Û‰¸ ÚÓÒÓ·ÒÚ‚ÂÌÌÓ ¯ÍÓ·, ÍÓÎΉÊ, ËÌÒÚËÚÛÚ ËÎËÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ) ÔÓÌËÁ‡Ì‡ ‰ÛıÓÏ ‰Ó·‡ ËÔÓÌËχÌËfl, ÂÒÎË Ó̇ ÒÎÛÊËÚ ‚ÓÔÎÓ˘ÂÌ˲‚ ÊËÁ̸ ÚÂı ˉ‡ÎÓ‚, Ó ÍÓÚÓ˚ı ϘڇÎËÏÌÓ„Ë ҂ÂÚÎ˚ ÛÏ˚ Ë ÍÓÚÓ˚ ÓÚÒڇ˂‡ÂÚÁ‡Ï˜‡ÚÂθÌ˚È „ÛχÌËÒÚ Ë ÙËÎÓÒÓÙîÂÚıÛηı ɲÎÂÌ, Ó̇ ÒÔÓÒӷ̇ ‚˚ÔÓÎÌËÚ¸Ò‚Ó ‚ÂÎËÍÓ Ô‰̇Á̇˜ÂÌËÂ. é̇ ÓÚÍÓÂÚ˜ÂÎÓ‚ÂÍÛ ÚÓÚ ÔÛÚ¸, ÔÓ ÍÓÚÓÓÏÛ ÂÏÛÔ‰ÒÚÓËÚ Ë‰ÚË Ó˜Â̸ ‰ÓÎ„Ó – ‚Ò˛ ÊËÁ̸.èÓ˝ÚÓÏÛ Ú‡Í ‚‡ÊÌÓ, ˜ÚÓ·˚ ̇¯Ë ‰ÂÚËÛ˜ËÎËÒ¸ Ì ÚÓθÍÓ Ì‡Û͇Ï, ÌÓ Ë „·‚ÌÓÏÛ –Û˜ËÎËÒ¸ åËÛ ‚ òÍÓΠÑÓ·‡. �

ni de¤erler çerçevesini aflmayan konu-larda sayg› duyulmas› gerekti¤ini nak-fledecektir.

Gülen’in dünyas›:

Birlik sevgi ve anlay›fl

Fethullah Gülen teflvik ve tavsiyeleriylebu e¤itim projesinin prati¤e dökülmesi-ni sa¤lam›flt›r. Gülen’in dünyas›nda bir-lik, sevgi ve anlay›fl hakimdir ve onun enbüyük sermayesi ise bu kurumlarda e¤i-tim alma flans›n› yakalayan insanlar›nak›l ve kalplerine ekilen sevgi tohumlar›-n›n boy at›p büyümesidir.

Gülen de sadece anlaflmazl›k ve iti-razlar› aflmay› de¤il, hangi din ve kültü-re mensup olursa olsun, ba¤›ms›z olarak

herkesin savunmaya haz›r oldu¤u ortaknokta ve de¤erlerde ittifak etmesinin el-zem oldu¤unu vurgulamaktad›r. Bugerçeklerin e¤itim sürecinde teorik ka-l›plardan pratik hayata geçirilmesi çokönemlidir. Mevcut uygulaman›n tümtopluma yans›t›lmas›, tolerans ve anla-y›fl›n geliflmesine zemin haz›rlamaklabirlikte, günümüzde yayg›n olan etnikayr›mc›l›¤›n ve çekiflmelerin durdurul-mas›na da yard›mc› olabilir.

Bir anne olarak çocuklar›m›n ald›¤›e¤itimde sadece belli kal›pta salt bilgilerkazanmas›n› istemem. Onlar›n dünyay›tan›mas› ve iyili¤e hizmet etmeyi ö¤ren-meleri benim için çok önemli. Günü-müzde ideal neslin yetifltirilmesi, sadecebir uzman ve entelektüelin gayretleriylemümkün de¤ildir. Bu hareket samimiduygu, tolerans ve insan severlik e¤iti-mine dayan›yor. Birçok düflünce önderi-nin ve özellikle Gülen gibi önemli bir ali-min savundu¤u fikirlerin hayat bulmas›ve e¤itim müesseselerinde iyilik ve anla-y›fl›n hakim olmas› durumunda bu mis-yon eda edilmifl olacakt›r. Bu yüzden ço-cuklar›m›z›n sadece bilgi edinmesi de-¤il, bar›fl eksenli yaflamay› ö¤renmeleride çok önemlidir. �

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

34 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Сегодня воспитание человека будущего предполагает нетолько подготовку специалиста и интеллектуала. Онозиждется на воспитании высоких, искренних чувствгуманизма, толерантности.

Günümüzde ideal neslin yetifltirilmesi, sadece bir uzman ve

entelektüelin gayretleriyle mümkün de¤ildir. Bu hareket

samimi duygu, tolerans ve insan severlik e¤itimine dayan›yor.

Page 37: Diyalog Avrasya №28
Page 38: Diyalog Avrasya №28

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

36 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Page 39: Diyalog Avrasya №28

gülen’in e¤itim anlay›fl› гюлен об образовании

ü – Ó‰ËÌ ËÁ Ô‚˚ı ‚˚ÔÛÒÍÌËÍÓ‚ÛÒÒÍÓ-ÚÛˆÍËı Îˈ‚ êÓÒÒËË. ëÓ‚ÂÏÂÌË ÓÍÓ̘‡ÌËfl ¯ÍÓÎ˚ ‚ 1999

„Ó‰Û ÏÌ ˜‡ÒÚÓ ÔËıÓ‰ËÎÓÒ¸ Ë ‚ êÓÒÒËË, Ë‚ íÛˆËË, Ë ‚ Ö‚ÓÔ ÒÎ˚¯‡Ú¸ ‚ÓÔÓÒ:«èÓ˜ÂÏÛ Ú˚ ÔÓÒÚÛÔËÎ ‚ ÚÛˆÍÛ˛¯ÍÓÎÛ?» èËÁ̇ڸÒfl, fl Ë Ò‡Ï ‰Ó ÒËı ÔÓÌ Á̇˛! ùÚÓ ·˚Î Ì ͇ÍÓÈ-ÚÓÒÚ‡Ú„˘ÂÒÍËÈ Ô·Ì, ‡ ÔÓÒÚÓ Ú‡ÍÒÎÓÊËÎËÒ¸ Ó·ÒÚÓflÚÂθÒÚ‚‡.çÂÔÓÒ‰ÎË‚ÓÏÛ ÔÓ‰ÓÒÚÍÛ ÒÔÓÌÚ‡ÌÌÓÁ‡ıÓÚÂÎÓÒ¸ ÔÓÔÓ·Ó‚‡Ú¸ ˜ÚÓ-ÚÓ ÌÓ‚ÓÂ.܇ÎÂÚ¸ ÏÌ ӷ ˝ÚÓÏ ÒÔÓÌÚ‡ÌÌÓÏÊ·ÌËË ÌËÍÓ„‰‡ Ì Ô˯ÎÓÒ¸. ç‡Ó·ÓÓÚ:ÚÓ, ˜ÂÏÛ Ì‡Ò Ì‡Û˜ËÎË ‚ ˝ÚÓÈ ¯ÍÓÎÂ,ÓÚÍ˚‚‡ÂÚ Ì‡Ï ‚ ÊËÁÌË ‚Ò ÌÓ‚˚ ‰‚ÂË,‰‡ËÚ ÌÓ‚˚ı ‰ÛÁÂÈ.

ÑÛχ˛, Ì ·Û‰ÂÚ ÔÂÛ‚Â΢ÂÌËÂÏÒ͇Á‡Ú¸, ˜ÚÓ ÚÛˆ͇fl ¯ÍÓ· ‰‡Î‡ Ì‡Ï ÌÂÚÓθÍÓ Í‡˜ÂÒÚ‚ÂÌÌÓ ӷ‡ÁÓ‚‡ÌË ËÔË‚Ë· β·Ó‚¸ Í Ò‚ÓÂÈ ÒÚ‡ÌÂ, ÌÓ ËÁ̇˜ËÚÂθÌÓ ÔÓ‚ÎËfl· ̇ ̇¯ÂÏËÓ‚ÓÁÁÂÌËÂ. èÂÔÓ‰‡‚‡ÌËÂÂÒÚÂÒÚ‚ÂÌÌÓ-χÚÂχÚ˘ÂÒÍËı Ô‰ÏÂÚӂ̇ ‡Ì„ÎËÈÒÍÓÏ flÁ˚ÍÂ, ‡ Ú‡ÍÊ ̇΢ËÂÔ‡ÌÒËÓ̇, ‚ ÍÓÚÓÓÏ ·˚· ÍÓÂÌÌ˚ÏÓ·‡ÁÓÏ Â¯Â̇ ÔÓ·ÎÂχ ÓÚ͇Á‡ ÓÚ‡ÎÍÓ„ÓÎfl, ÍÛÂÌËfl Ë Ì‡ÍÓÚËÍÓ‚, ·˚ÒÚÓ҉·ÎË Ì‡¯ ÎˈÂÈ ÔÓÔÛÎflÌ˚Ï. í‡ÍÊÂÒ˚„‡ÎÓ Á̇˜ËÚÂθÌÛ˛ Óθ ÚÓÓ·ÒÚÓflÚÂθÒÚ‚Ó, ˜ÚÓ Ì‡¯Ë Û˜ÂÌËÍËÁ‡ÌËχÎË ÔËÁÓ‚˚ ÏÂÒÚ‡ ̇ ÓÎËÏÔˇ‰‡ı,‡ ÌÂÍÓÚÓ˚ ۘËÚÂÎfl ·˚ÎË ÔËÁ̇Ì˚ì˜ËÚÂÎflÏË ÉÓ‰‡ ‚ ÔÂÚ·ۄÒÍÓÏχүڇ·Â. é‰Ì‡ÍÓ Ò„ӉÌfl, Ó„Îfl‰˚‚‡flҸ̇Á‡‰, fl ‰Ûχ˛, ˜ÚÓ „·‚Ì˚Ï Ì‡¯ËÏ‚˚Ë„˚¯ÂÏ ÒÚ‡ÎË Ì Á̇ÌËflËÌÓÒÚ‡ÌÌ˚ı flÁ˚ÍÓ‚ Ë Ì ÔË‚˚˜Í‡ÛÒ‰ÌÓ ‡·ÓÚ‡Ú¸, ÔË‚ËÚ‡fl ·Óθ¯ËÌÒÚ‚ÛËÁ ̇Ò. ë‡Ï˚Ï ‚‡ÊÌ˚Ï ‰Îfl Ì‡Ò ÒÚ‡ÎÓ·ÎËÁÍÓ Á̇ÍÓÏÒÚ‚Ó Ò ˜ÛÊÓÈ ÍÛθÚÛÓÈ ‚‡ÌÌÂÏ ‚ÓÁ‡ÒÚÂ, ÓÒÓ·ÂÌÌÓ ÚÓ, ˜ÚÓ Ï˚̇ۘËÎËÒ¸ ÔÓÌËχڸ Ë Î˛·ËÚ¸ Ú‡ÍÛ˛ÒÚ‡ÌÛ, Í‡Í íÛˆËfl, ÍÓÚÓ‡fl ̇ÔÓÚflÊÂÌËË ‚ÂÍÓ‚ ÒÍ˚‚‡Î‡Ò¸ Á‡Á‡Ì‡‚ÂÒÓÏ Ô‰‡ÒÒÛ‰ÍÓ‚. ç‡ ÏÓÈ ‚Á„Îfl‰,˝ÚÓ Ò‡Ï˚È ·Óθ¯ÓÈ ÍÓÁ˚¸, ÍÓÚÓ˚È Ï˚

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 37

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Школа, открывшая новыеперспективы

Тимофей Нешитов

Журналист (РФ).

Yeni ufuklar açan okul

Timofey Neflitov

Gazeteci (Rusya).

Rusya’daki Rus-Türk kolejlerinin ilkmezunlar›ndan›m. 1999’da mezunoldu¤umdan bu yana, Rusya’da, Tür-

kiye’de, Avrupa’da s›k s›k “Niçin Türk oku-luna gittin?” sorusuyla karfl›laflm›fl, ancakmant›kl› bir cevap verememiflimdir. Buokula niçin kaydoldu¤umu hâlâ bilmiyo-rum! Kas›t de¤ildi, strateji de¤ildi, tesadüf-tü... tevafuktu... Kab›na s›¤mayan bir çocu-¤un, “Farkl› bir fley deneyeyim...” insiyak›n-dan kaynaklanan do¤açlama bir karard›.Ne var ki, Türk okuluna kaydoluflumdanhiç piflmanl›k duymad›m; aksine bu kolej-de ö¤rendiklerimin bana y›llar geçtikçe ye-ni kap›lar açt›¤›n›, yeni dostlar kazand›rd›-¤›n› görüyorum. Okul, bize kaliteli bir e¤i-tim vermenin yan› s›ra, kendi ülkemizi sev-mekle beraber önemli oranda dünyaya ba-k›fl›m›z› da flekillendirdi desem, mübala¤aolmaz. E¤itimin ‹ngilizce verilmesi, ayr›calise döneminde birçok aileyi meflgul edenalkol, sigara ve uyuflturucu gibi problemle-

ÔÓÎÛ˜ËÎË ‚ ÛÒÎÓ‚Ëflı ÏËÓ‚ÓÈ„ÎÓ·‡ÎËÁ‡ˆËË.

Ç 1990- „Ó‰˚ íÛˆËfl ‚˚Á˚‚‡Î‡ Û·Óθ¯ËÌÒÚ‚‡ ÓÒÒËflÌ ‚ÂҸχ ÒÚ‡ÌÌ˚‡ÒÒӈˇˆËË. èÓÏËÏÓ Í·ÒÒ˘ÂÒÍËıÓËÂÌÚ‡ÎËÒÚÒÍËı ÍÎ˯Â, ·˚ΡÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌ˚ Ì„‡ÚË‚Ì˚ ӷ‡Á˚«˜ÂÎÌÓ˜ÌÓÈ ÚÓ„Ó‚ÎË». Ä ‚ ÔÓÔÛÎflÌÓÏÒÚËı äÓÌÂfl óÛÍÓ‚ÒÍÓ„Ó ¯Î‡ ˜¸ ÓÍÓÍÓ‰ËÎÂ, ÍÓÚÓ˚È „Ó‚ÓËÎ ÔÓ-ÚÛˆÍË.ëÎÓ‚ÓÏ, Ò‰ÌÂÒÚ‡ÚËÒÚ˘ÂÒÍËÈ ÚÛÓÍ ·˚Î

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Самым важным для насстало близкое знакомство с

чужой культурой в раннемвозрасте.

En fazla faydas›n›

gördü¤üm geliflme, çocuk

yaflta yabanc› bir kültürle

kaynaflm›fl olmam›z.

Международный лицей №664 г. Санкт-Петербурга

Petersburg’taki Uluslararas› 664 no’lu Lise

Page 40: Diyalog Avrasya №28

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

38 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

‚ Ô‰ÒÚ‡‚ÎÂÌËË ÓÒÒËflÌ ˜ÂÎÓ‚ÂÍÓÏ,ÍÓÚÓÓÏÛ Ì ÓÒÓ·ÂÌÌÓ ÒÚÓËÎÓ ‰Ó‚ÂflÚ¸,Ì „Ó‚Ófl ÛÊÂ Ó ÚÓÏ, ˜ÚÓ·˚ ˜Û‚ÒÚ‚Ó‚‡Ú¸ÒËÏÔ‡Ú˲, ÌÂÍËÏ ÒÛ˘ÂÒÚ‚ÓÏ Ò ‰Û„ÓÈÔ·ÌÂÚ˚, ÍÓÚÓ˚È Ì ËÏÂÎ ÌË˜Â„Ó Ó·˘Â„ÓÒ «Ì‡ÏË». ë‡Ï˚Ï ‚‡ÊÌ˚Ï ÂÁÛθڇÚÓÏÚÓÈ ‰ÛÊ·˚, ÍÓÚÓ‡fl Á‡‚flÁ‡Î‡Ò¸ Û Ì‡Ò Ò̇¯ËÏË Û˜ËÚÂÎflÏË Ë ‚ÓÒÔËÚ‡ÚÂÎflÏË,·˚ÎÓ ÓÒÓÁ̇ÌË ÚÓ„Ó, ˜ÚÓ ÚÛÍË – Ú‡ÍËÂÊÂ, Í‡Í Ï˚, β‰Ë, ÍÓÚÓ˚ ÔÓ ÛڇϘËÒÚflÚ ÁÛ·˚, ÔÓ ÌÓ˜‡Ï ÒÔflÚ, β·flÚ ÙÛÚ·ÓÎ,‰flÚ, ÍÓ„‰‡ ÔÓ„ÓÎÓ‰‡˛ÚÒfl, ÔÓÒÚ˚‚‡˛Ú,ÍÓ„‰‡ ıÓÎÓ‰ÌÓ, ÒϲÚÒfl, Ô·˜ÛÚ, ÒÍÛ˜‡˛ÚÔÓ Ó‰ËÚÂÎflÏ. äÓ„‰‡ fl „ÓÚÓ‚ËÎÒfl Í‚ÒÚÛÔËÚÂθÌ˚Ï ˝ÍÁ‡ÏÂÌ‡Ï ‚ ÎˈÂÈ, ÓÚˆÒ͇Á‡Î ÏÌÂ:

- ë˚Ì, Ì ԇÌËÍÛÈ. ÖÒÎË ·Û‰ÂÚ Í‡ÍÓÈ-ÚÓ ‚ÓÔÓÒ, ̇ ÍÓÚÓ˚È Ú˚ Ì ÒÏÓʯ¸ÓÚ‚ÂÚËÚ¸, „Ó‚ÓË ÒÎÂ‰Û˛˘Û˛ Ù‡ÁÛ:«ëÚÓÎˈ‡ êÂÒÔÛ·ÎËÍË íÛˆËfl – ÄÌ͇‡,‚‡Î˛Ú‡ – Ρ, ÔÂÁˉÂÌÚ – ëÛÎÂÈχÌÑÂÏËÂθ». ùÚË ÚË ‚Â˘Ë Ì ÏÂÌfl˛ÚÒfl!

ÑÓÎÊÂÌ ÔËÁ̇ڸÒfl, ˜ÚÓ Í ÏÓÏÂÌÚÛÔÓÒÚÛÔÎÂÌËfl fl, ÍÓÏ ˝ÚÓ„Ó, χÎÓ ˜ÚÓ Á̇ÎÓ íÛˆËË Ë ·˚Î Û‚ÂÂÌ, ˜ÚÓ ÚÛÍË Ô˯ÛÚ‡‡·ÒÍÓÈ ‚flÁ¸˛...

ãˈÂÈ ÒڇΠ‰Îfl ·Óθ¯ËÌÒÚ‚‡ ËÁ ̇҂ÚÓ˚Ï ‰ÓÏÓÏ, Ë Ï˚ Ì ÔÓ‰ÓÁ‚‡ÎË, ˜ÚÓ̇¯‡ ¯ÍÓ· ·˚· ˜‡ÒÚ¸˛ÍÛÔÌÓχүڇ·ÌÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÓ„Ó‰‚ËÊÂÌËfl, ‚‰ÓıÌÓ‚ÎÂÌÌÓ„Ó ÚÛˆÍËÏËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓÏ îÂÚıÛηıÓÏ É˛ÎÂÌÓÏ.å˚ ‰ÛχÎË, ˜ÚÓ ÚÛˆÍË ۘËÚÂÎflÔËÂı‡ÎË ÚÓθÍÓ Í Ì‡Ï! ë„ӉÌfl fl Á̇˛,˜ÚÓ ÚÛˆÍË ¯ÍÓÎ˚ ÒÛ˘ÂÒÚ‚Û˛Ú ‚ Ò‡Ï˚ı‡ÁÌ˚ı Û„ÓÎ͇ı Ò‚ÂÚ‡. í‡Í Ê ͇ÍÚÛˆÍÓ ӷ‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÓ ‰‚ËÊÂÌË ÌÂÓ„‡Ì˘ÂÌÓ êÓÒÒËÂÈ, Ú‡Í Ë Ï˚,‚˚ÔÛÒÍÌËÍË, Ì ÓËÂÌÚËÓ‚‡Ì˚ ÚÓθÍÓ Ì‡íÛˆË˛. èÓÒÚÓ íÛˆËfl Òڇ· ‰Îfl ̇ÒÓÍÌÓÏ ‚ ÏË. Å·„Ó‰‡fl ÚÛˆÍËωÛÁ¸flÏ Ï˚ ÒÚ‡ÎË ÔÓÌËχڸ, ̇ÒÍÓθÍÓ‚‡ÊÌÓ ËÁ·‡‚ÎflÚ¸Òfl ÓÚ ÒÓ·ÒÚ‚ÂÌÌ˚ıÔ‰‡ÒÒÛ‰ÍÓ‚ ÔÓ ÓÚÌÓ¯ÂÌ˲ Í ‰Û„ËÏÍÛθÚÛ‡Ï, ÒÏÓÚÂÚ¸ ̇ ˜ÛÊËı Òβ·ÓÔ˚ÚÒÚ‚ÓÏ Ë ‰Ó·˚Ï Ì‡ÏÂÂÌËÂÏ,ÓˆÂÌË‚‡Ú¸ β‰ÂÈ ÔÓ Ëı ΢Ì˚Ï͇˜ÂÒÚ‚‡Ï, ‡ Ì ÔÓ Ì‡ˆËÓ̇θÌÓÈ,ÂÎË„ËÓÁÌÓÈ ËÎË flÁ˚ÍÓ‚ÓÈÔË̇‰ÎÂÊÌÓÒÚË. ùÚÓ ˆÂÌÌÓÒÚË, ÓÍÓÚÓ˚ı ΄ÍÓ „Ó‚ÓËÚ¸, ÌÓ ÍÓÚÓ˚ÂÚÛ‰ÌÓ ‚ÓÔÎÓ˘‡Ú¸ ‚ ÊËÁ̸. ÑÛχ˛,„·‚ÌÓ ÒÚÂÏÎÂÌË îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂÌ‡Í‡Í ‡Á Ë Á‡Íβ˜‡ÂÚÒfl ‚ ÚÓÏ, ˜ÚÓ·˚ ˝ÚˈÂÌÌÓÒÚË Ì ·˚ÎË ÔÛÒÚ˚ÏË ÒÎÓ‚‡ÏË. �

rin kökten çözülmüfl oldu¤u bir yurtta kal-mam›z, kolejimizi k›sa sürede ra¤bet gö-ren okullar listesinin üst s›ralar›na yerlefl-tirdi. Olimpiyatlarda gösterilen fevkaladebaflar›lar›n ve kimi hocalar›m›z›n 4, 5 mil-yon nüfuslu Petersburg genelinde “Y›l›nÖ¤retmeni” seçilmesinin de okula gittikçeün katt›¤›n› hepimiz seziyorduk. Ancak bu-gün geriye bakt›¤›mda, bu okula girmekleelime geçen en büyük kazanc›n yabanc› dilbilgisi veya ço¤umuza afl›lanan çal›flkanl›kfluuru olmad›¤›n› düflünüyorum. En fazla

faydas›n› gördü¤üm geliflme, çocuk yafltayabanc› bir kültürle kaynaflm›fl olmam›z.Hele Türkiye gibi, Rusya’da as›rlarca önyar-g› duvarlar› arkas›nda gizlenen bir ülkeyianlamay› ve sevmeyi ö¤renmemiz, kana-atimce, küresel dünyada elimize geçen enönemli koz olsa gerek.

1990’l› y›llarda Rusya’da “Türkiye” de-di¤inizde insanlar›n akl›na birbirinden ga-rip fleyler gelebiliyordu. Klasik oryantalistkliflelerin yan› s›ra Osmanl›-Rus savafllar›-n›n ve bavul ticaretinin etkisi büyük ol-mufltu. Popüler çocuk flairi Korney Çu-kovski’nin “Türkçe konuflan timsah” tiple-mesi de cabas›yd›. Velhas›l Türklerin peksevilecek, güvenilecek insanlar olmad›¤›,hatta “bizimle” alakas› olmayan, adetafarkl› bir gezegende yaflayan acayip mah-luklar oldu¤u yönde bir imaj›n hakim ol-du¤unu söyleyebiliriz. Dolay›s›yla bellet-men ve ö¤retmenlerimizle kurdu¤umuzdostluklar›n en önemli etkisi, Türklerin bi-zim gibi difllerini f›rçalayan, gece uyuyan,futbol oynamay› seven, ac›k›nca yemek yi-yen, üflüyünce nezle olan, gülen, a¤layan,annesini babas›n› özleyen insanlar oldu-¤unu görmek idi. Okulun girifl s›nav›nahaz›rlan›rken babam demiflti ki, “O¤lumhiç panik yapma. Cevab›n› bilemeyece¤inbir soru olursa flöyle de: Türkiye Cumhuri-yeti’nin baflkenti Ankara’d›r, para birimi li-rad›r, Cumhurbaflkan› Süleyman Demi-rel’dir. Bu üçü hiç de¤iflmez!” ‹tiraf edeyimokulun ilk günü bu üçünün d›fl›nda Türki-ye hakk›nda fazla bir fley bilmiyor, hattaTürklerin Arap alfabesini kulland›klar›n›zannediyordum...

‹kinci evimiz nazar›yla bakt›¤›m›z oku-lumuzun, Fethullah Gülen isminde bir ay-d›n›n ilham verdi¤i küresel bir e¤itimhamlesinin bir parças› oldu¤unu ise bil-meden yetifltik. Türk e¤itim gönüllülerininsadece Rusya’ya geldi¤ini zannediyorduk!Me¤er Türk okullar› dünyan›n dört bir ta-raf›nda e¤itim hizmetlerini sürdürüyor-mufl. Gönüllüler hareketi nas›l Rusya ile s›-n›rl› kalm›yorsa, biz mezunlar da Türkiyeeksenli yaflam›yoruz. Türkiye, dünyaya aç›l-d›¤›m›z bir kilit ülke oldu. Türk dostlar›m›zsayesinde yabanc› kültürlere karfl› kafa-m›zdaki önyarg›lar› sorgulaman›n; farkl›olana merak ve hüsnü zanla yaklaflman›n;insan›n ›rk›na, dinine, diline de¤il, kiflili¤i-ne bakman›n ehemmiyetini kavrad›k. Dilekolay, yaflanmas› zor gerçekler bunlar…Herhalde Fethullah Gülen’in temel arzusuda bu gerçeklerin sözde kalmamas›. �

Проф., доктор Токтамыш Атеш

Эти школы не имеют

каких-то других целей,

кроме образования

Я никогда не поверю, что школы вРоссийской Федерации, так же как ишколы по всему миру, имеют какие-тодругие цели, кроме обеспеченияполучения хорошего образованияучащимися. К тому же, если обратитьсяк словам уважаемого Гюлена, вы несможете увидеть ничего, кромепонятий «мира», «диалога» и«терпимости». Все, что делает и говоритуважаемый Гюлен, налицо.

Prof.Dr. Toktam›fl Atefl

Bu okullar›n e¤itim

d›fl›nda bir amac› olamaz

Rusya Federasyonu’ndaki okullar›n,dünyan›n her yan›ndaki okullar gibi,ö¤rencilerine iyi e¤itim vermenind›fl›nda bir amac› olabilece¤ine aslainanmam. Zaten Say›n Gülen’insöylemlerine bak›ld›¤› zaman; “bar›fl”,“diyalog” ve “hoflgörü” gibikavramlar›n d›fl›nda hiçbirfleygöremezsiniz. Say›n Gülen’in yapt›klar›da ortadad›r, söyledikleri de.

Как турецкое образовательное движение не ограниченоРоссией, так и мы, выпускники, не ориентированы только наТурцию. Просто Турция стала для нас окном в мир.

Gönüllüler hareketi nas›l Rusya ile s›n›rl› kalm›yorsa, biz

mezunlar da Türkiye eksenli yaflam›yoruz. Türkiye, dünyaya

aç›ld›¤›m›z bir kilit ülke oldu.

Page 41: Diyalog Avrasya №28
Page 42: Diyalog Avrasya №28

ë ÔÓ‚ÓÁ„·¯ÂÌËÂÏ ÌÂÁ‡‚ËÒËÏÓÒÚËÉÛÁËË ‚ 1991 „. ˝Ú‡ Òڇ̇ÒÚ‡‡Î‡Ò¸ Á‡ÌflÚ¸ ‰ÓÒÚÓÈÌÓ ÏÂÒÚÓ ‚

ÒÓÓ·˘ÂÒÚ‚Â „ÓÒÛ‰‡ÒÚ‚ Ïˇ. ÉÛÁËflËÒ͇· ‰ÛÁÂÈ Ë Ì‡ıӉ˷ Ëı. Ç ÛÒÎÓ‚ËflıÚÓ„Ó ÒÎÓÊÌÓ„Ó ËÒÚÓ˘ÂÒÍÓ„Ó ÔÂËÓ‰‡˝ÚÓÚ ÔÓˆÂÒÒ Ì ·˚Î ÔÓÒÚ˚Ï. ë Ó‰ÌÓÈÒÚÓÓÌ˚, ÔÓ‰ÓÎʇ˛˘ËÂÒfl ÍÓÌÙÎËÍÚ˚ ËÒÚÓÎÍÌÓ‚ÂÌËfl, Ò ‰Û„ÓÈ – ÓÚÒÛÚÒڂ˽ÎÂÍÚ˘ÂÒÚ‚‡, ·ÂÁ‡·ÓÚˈ‡ Ë ÒÎÓÊ̇fl˝ÍÓÌÓÏ˘ÂÒ͇fl ÒËÚÛ‡ˆËfl. ÇÒ ˝ÚÓÔÓÓʉ‡ÎÓ ‡Á΢Ì˚ ˜Û‚ÒÚ‚‡ Û Ì‡Ó‰Ì˚ıχÒÒ.

ÇÍ·‰˚‚‡Ú¸ ËÌ‚ÂÒÚˈËË ‚ ÉÛÁ˲ ‚ ÚÓÚÔÂËÓ‰ Ò˜ËÚ‡ÎÓÒ¸ ‰ÂÎÓÏ ËÒÍÓ‚‡ÌÌ˚Ï, Ëβ‰ÂÈ, ‰Â·‚¯Ëı ˝ÚÓ, ·˚ÎÓ ˜ÂÁ‚˚˜‡ÈÌÓχÎÓ. çÂÒÏÓÚfl ̇ ‚Ò ˝ÚÓ, ÚÛˆÍËÂÓ„‡ÌËÁ‡ˆËË «ó‡„·» Ë «å‡Ò»,‡·ÓÚ‡˛˘Ë ‚ ӷ·ÒÚË Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl, ÌÂÔÓÒÚÂÒÌflÎËÒ¸ ̇˜‡Ú¸ ‰ÛÊ·Û Ë

ÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚Ó Ò ÉÛÁËÂÈ. ë̇˜‡Î‡ ËÏË·˚ÎË ÓÚÍ˚Ú˚ ¯ÍÓÎ˚ ‚ í·ËÎËÒË ËŇÚÛÏË. ÇÒΉ Á‡ ˝ÚËÏ ÔÓÒΉӂ‡ÎÓÓÒÌÓ‚‡ÌË åÂʉÛ̇ӉÌÓ„ÓóÂÌÓÏÓÒÍÓ„Ó ÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ‡. Ç Ú „Ó‰˚ ÛÉÛÁËË Ì ·˚ÎÓ ÔÓÚ·ÌÓÒÚË ‚ ÌÓ‚˚ıÓ·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌ˚ı Û˜ÂʉÂÌËflı, Ӊ̇ÍÓÁ‡‰‡˜‡ «ó‡„·‡» Ë «å‡Ò‡» ·˚· ËÌÓÈ –ÒÓÁ‰‡Ú¸ ÏÓÒÚ ‰ÛÊ·˚ Ò̇˜‡Î‡ ÏÂʉÛíÛˆËÂÈ Ë ÉÛÁËÂÈ, ‡ ÔÓÚÓÏ Ë ÏÂʉÛÉÛÁËÂÈ Ë ‚ÒÂÏ ÏËÓÏ. èÓ˝ÚÓÏÛÓ·‡ÁÓ‚‡ÌË ‚ ˝ÚËı ¯ÍÓ·ı ‚‰ÂÚÒfl ̇„ÛÁËÌÒÍÓÏ Ë ‡Ì„ÎËÈÒÍÓÏ flÁ˚͇ı.

ÜÂÎÂÁÌ˚È Á‡Ì‡‚ÂÒ, ÒÛ˘ÂÒÚ‚Ó‚‡‚¯ËÈ ‚Ú˜ÂÌË ‰Ó΄Ëı ÎÂÚ ÏÂÊ‰Û ÉÛÁËÂÈ ËíÛˆËÂÈ, ‰Ó ̇˜‡Î‡ Ëı ‰ÛÊÂÒÍËıÓÚÌÓ¯ÂÌËÈ, ‰‡Î Ó Ò· Á̇ڸ: ÓÚÌÓ¯ÂÌË„ÛÁËÌÒÍÓ„Ó Ì‡Ó‰‡ Í ‚˚¯ÂÛ͇Á‡ÌÌ˚ϯÍÓÎ‡Ï ·˚ÎÓ Ì„‡ÚË‚Ì˚Ï. Ç ÚÓÚ ÔÂËÓ‰‚Ò ۉ˂ÎflÎËÒ¸ ‚ÎÓÊÂÌËflÏ íÛˆËË ‚

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

40 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Заслуженный почетГиули Аласания

Профессор, доктор исторических наук, проректор Международного Черноморского университета (Грузия).

Hak edilmifl bir onur

Giuli Alasaniya

Prof. Dr., Uluslararası karadeniz üniversitesi rektör yardımcısı (gürcistan).

Gürcistan 1991 y›l›nda ba¤›ms›zl›-¤›n› ilan etmesiyle dünya dev-letler toplulu¤u içerisinde yer

almaya çal›flt›. Art›k, Gürcistan dostlar›-n› ar›yordu ve arad›¤› dostlar› da bul-maktayd›. Ama elbette ki bu, o kadar ko-lay olmayacakt›. Çünkü o dönemler çokzor ve karmafl›kt›. Bir yandan çat›flmalardevam ediyor, di¤er yandan elektri¤inolmay›fl›, iflsizlik ve karmafl›k ekonomikortam hepimizin akl›nda de¤iflik duy-gular has›l ediyordu.

O dönemde Gürcistan’a yat›r›m yap-mak oldukça riskliydi. Dolay›s›yla cesurad›m atan insan oldukça azd›. ‹flte “Ça¤-lar” ve “Mars” adl› cesur Türk e¤itim ku-rumlar› her fleye ra¤men Gürcistan ile

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Выпускной вечер в МеждународномЧерноморском университете (г.Тбилиси)

Uluslararas› Karadeniz ÜniversitesiMezuniyet Töreni (Tiflis)

Page 43: Diyalog Avrasya №28

Ó·‡ÁÓ‚‡ÌË ÉÛÁËË, ‚‰¸ ‡Ì ˝Ú‡ Òڇ̇ÌËÍÓ„‰‡ Ì ÓÚ΢‡Î‡Ò¸ ·Óθ¯ËÏËÛÒÔÂı‡ÏË ‚ ˝ÚÓÈ Ó·Î‡ÒÚË. à ‚Ò ÊÂÓÒÌÓ‚‡ÚÂÎË ÚÛˆÍËı ¯ÍÓÎ, ÌÂÒÏÓÚfl ̇ÏÌÓ„Ó˜ËÒÎÂÌÌ˚ ÔÂÔflÚÒÚ‚Ëfl, ‡ÍÚË‚ÌÓ̇˜‡ÎË Ò‚Ó˛ ‰ÂflÚÂθÌÓÒÚ¸. óÂÂÁÌÂÍÓÚÓÓ ‚ÂÏfl Ï˚ ÛÁ̇ÎË, ˜ÚÓ ÔÓ‰Ó·Ì˚¯ÍÓÎ˚ ÓÚÍ˚Ú˚ ÔÓ ‚ÒÂÏÛ ÏËÛ.

ÇÒÂÏ ËÁ‚ÂÒÚÌÓ, ˜ÚÓ ÚÛˆÍË ¯ÍÓÎ˚,Í‡Í ‚ ÉÛÁËË, Ú‡Í Ë ‚ ‰Û„Ëı Òڇ̇ı Ïˇ,Ì ÛÔ‡‚Îfl˛ÚÒfl ËÁ ͇ÍÓ„Ó-ÚÓ ˆÂÌÚ‡, ÌÓÓÒÌÓ‚‡ÚÂÎÂÈ Ú‡Í Ì‡Á˚‚‡ÂÏÓ„ÓÓ·‡ÁÓ‚‡ÚÂθÌÓ„Ó ‰‚ËÊÂÌËfl ‚‰ÓıÌÓ‚ÎflÎËˉÂË Ó‰ÌÓ„Ó ÍÛÔÌÓ„Ó Ï˚ÒÎËÚÂÎfl, Û˜ÂÌÓ„Ó.äÓ̘ÌÓ, ‚ ‡ÁÌ˚ı ÍÓ̈‡ı Ïˇ ÊË‚ÛÚÒ‡Ï˚ ‡ÁÌ˚ ‰ÂflÚÂÎË Ì‡ÛÍË, Ӊ̇ÍÓ Ï˚‚ˉËÏ, ˜ÚÓ Ëı ˉÂË Ì‰ÍÓ‚ÓÒÔËÌËχ˛ÚÒfl Î˯¸ Ó„‡Ì˘ÂÌÌ˚ÏÍÛ„ÓÏ Î˛‰ÂÈ. çÓ ÔËÁ˚‚ ‚ÂÎËÍÓ„Ó‰ÂflÚÂÎfl ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓÒÚË, Ó ÍÓÚÓÓÏ Ë‰ÂÚ˜¸, ÛÒÎ˚¯‡Ì ‚Ó ‚ÒÂÏ Ò‚ÂÚÂ. éÌÔÓ·Ûʉ‡ÂÚ ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚Ó Í ‰ÂÈÒÚ‚ËflÏ ‚ÓËÏfl ÒÓÁ‰‡ÌËfl ÎÛ˜¯Â„Ó Ïˇ ˷·„ÓÔÓÎÛ˜ÌÓ„Ó ·Û‰Û˘Â„Ó. àÏfl ˝ÚÓ„Ó‚ÂÎËÍÓ„Ó ‰ÂflÚÂÎfl îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ.

ü ‚², ˜ÚÓ ËÏfl ɲÎÂ̇ ·Û‰ÛÚ Ò·Î‡„Ó‰‡ÌÓÒÚ¸˛ ÔÓËÁÌÓÒËÚ¸ Ë Ì‡¯ËÔÓÚÓÏÍË. ÇÓÁÏÓÊÌÓ, ÌÂÍÓÚÓ˚ Á̇˛Ú „ÓÎ˯¸ Í‡Í ÂÎË„ËÓÁÌÓ„Ó ‰ÂflÚÂÎfl. é‰Ì‡ÍÓ˝ÚÓ„Ó Ì‰ÓÒÚ‡ÚÓ˜ÌÓ ‰Îfl ÔÓÌËχÌËfl „ÓÓÎË ‚ Ò„ӉÌfl¯ÌÂÏ ÏËÂ. ÖÒÎË ÍÓÔÌÛÚ¸„ÎÛ·ÊÂ, ÏÓÊÌÓ Û·Â‰ËÚ¸Òfl, ˜ÚÓ ‚ÒflÙËÎÓÒÓÙËfl ɲÎÂ̇ ÓÔˇÂÚÒfl ̇ β·Ó‚¸ ͘ÂÎÓ‚ÂÍÛ. èÓ Â„Ó ÏÌÂÌ˲, Ò‡ÏÓ ‰ÓÓ„Ó ‚̇¯ÂÏ ÒÎÓÊÌÓÏ ÏË – ˝ÚÓ ˜ÂÎÓ‚ÂÍ ËÔÓÊËÚ‡fl ËÏ ÊËÁ̸. óÚÓ·˚ ÒÔ‡ÒÚ˘ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚Ó, ÌÂÓ·ıÓ‰ËÏÓ Â‰ËÌÂÌËÂÔ‰ÒÚ‡‚ËÚÂÎÂÈ ‡ÁÌ˚ı ÍÛθÚÛ,ÒÛ˘ÂÒÚ‚Ó‚‡ÌË ‰Ë‡ÎÓ„‡ Ë ÚÂÔËÏÓÒÚËÏÂÊ‰Û ÌËÏË. é‰ÌËÏ ËÁ ÓÒÌÓ‚Ì˚ıËÌÒÚÛÏÂÌÚÓ‚ ¯ÂÌËfl ˝ÚÓÈ Á‡‰‡˜Ëfl‚ÎflÂÚÒfl ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌÂÌË ӷ‡ÁÓ‚‡ÌËfl,Û‚‡Ê‡˛˘ÂÈ ÂÎ˄˲ ̇ÛÍË. ч, ɲÎÂÌ –ËÒÚËÌÌ˚È ÏÛÒÛθχÌËÌ, ÒÚ‡‡˛˘ËÈÒfl

iflbirli¤i ve dostluk iliflkileri kurmaktançekinmedi. Onlar önce Tiflis ve Ba-tum’da okullar açt›lar. Daha sonra bunuUluslararas› Karadeniz Üniversitesi ta-kip etti. O y›llarda Gürcistan’daki okul veüniversiteler için bu manada bir eksiklikduyulmuyordu. Ama Türk okullar›n›ngörevi tamamen farkl›yd›. Bu okullar›namac› ilk önce Türkiye ve Gürcistan ara-s›nda, daha sonra ise Gürcistan ve bü-tün dünya aras›nda köprü kurmakt›. Bunedenle bu okullarda e¤itim Gürcüce ve‹ngilizce dillerinde yap›lmaktad›r.

Gürcistan ve Türkiye aras›nda ba¤›m-s›zl›ktan önce uzun y›llar demir perdeninolmas›, Gürcü halk›n›n söz konusu okul-lar›n aç›lmas›na ilk baflta tepki göster-mesine sebep oldu. O dönemde Türki-ye’nin bu e¤itim çal›flmalar›na herkes fla-fl›r›yordu. Çünkü bu ülkenin daha öncebu alanda dünya çap›nda herhangi bir

baflar›s› bilinmiyordu. Ama Türk okullar›-n›n kurucular› onlara engel olan hiçbirzorluktan korkmad›lar. De¤iflik alanlardafaaliyetlerini gelifltirdiler. K›sa zamansonra biz, Türklerin benzer okullar› dün-yan›n her yerinde açt›¤›n› ö¤rendik. Ayr›-ca bu okullar›n herhangi bir ortak mer-kezden yönetilmedi¤i de çok geçmedenfark›na var›lan bir husus oldu.

Gerçi gerek Gürcistan’da gereksedünyan›n de¤iflik ülkelerinde aç›lanTürk okullar›n›n, bir merkezden idareedilemedi¤i herkesçe biliniyor ama buharekete düflünce ve fikirleri ile ilhamveren bir kifli, bir düflünce ve aksiyon in-san› var. Bu anlamda elbette baflka yer-lerde baflka düflünürler de mevcut, an-cak onlar› s›n›rl› bir toplulu¤un takip et-ti¤ini görüyoruz. Halbuki bu düflünceve aksiyon insan›n› herkes dinliyor. Bukifli düflünce ve fikirleri ile insanl›¤a da-

gülen’in e¤itim anlay›fl› гюлен об образовании

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 41

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Вся философия Гюленаопирается на любовь кчеловеку. По его мнению,самое дорогое в нашемсложном мире – это человеки прожитая им жизнь.

Gülen’in tüm felsefesi insan

sevgisine dayanmaktad›r. Bu

bilge insan için, bu karmafl›k

dünyada en de¤erli olan

varl›k insand›r ve onun

yaflam›fl oldu¤u hayatt›r.

Михаил Саакашвили на церемонии закладки первого камняодного из зданий Международного Черноморскогоуниверситета в Тбилиси (2008г.)

Mihail Saakaflvili Tiflis’teki Uluslararas› KaradenizÜniversitesi’nin ek bina temel atma töreninde (2008)

Page 44: Diyalog Avrasya №28

„ÎÛ·ÓÍÓ ÛÍÓÂÌËÚ¸ Ò‚Ó˛ ‚ÂÛ ‚ ÊËÁÌË,Û‚‡Ê‡˛˘ËÈ ‡Á΢Ì˚ ÍÛθÚÛ˚ ËÂÎË„ËË. éÌ ËÒÒΉÛÂÚ Â‡ÎËÁ‡ˆË˛ÔË̈ËÔÓ‚ ‚Á‡ËÏÌÓÈ ÚÂÔËÏÓÒÚË Î˛‰ÂÈ,̇‚ÒÚ‚ÂÌÌ˚ ÔÓÌflÚËfl, ÒÓÒÚ‡‚Îfl˛˘Ë˜ÂÎӂ˜ÌÓÒÚ¸ ËÒÚËÌÌÓ„Ó ÏÛÒÛθχÌË̇. ÇÒ‚flÁË Ò ˝ÚËÏ É˛ÎÂÌ ˜‡ÒÚÓ ÔÓ‚ÚÓflÂÚ, ˜ÚÓËÒÎ‡Ï Ë ÚÂÓËÁÏ Ì ÏÓ„ÛÚÒÓÒÛ˘ÂÒÚ‚Ó‚‡Ú¸.

Ç ÙËÎÓÒÓÙËË É˛ÎÂ̇ ÌÂÚ ÔËÁ̇ÍÓ‚‰Ó„Ï˚, Ó̇ ËÁÏÂÌflÂÚÒfl Ë ‡Á‚Ë‚‡ÂÚÒfl ‚ÔÓˆÂÒÒÂ Â„Ó ‰ÂflÚÂθÌÓÒÚË. òÍÓÎ˚ ËÛÌË‚ÂÒËÚÂÚ˚, ÒÓÁ‰‡ÌÌ˚Â Â„Ó Û˜ÂÌË͇ÏË,ÌËÍÓ„‰‡ Ì Á‡ÍÓ˛Ú Ò‚ÓË ‰‚ÂË, ÓÌËÓÚÍ˚Ú˚ ‰Îfl ‚ÒÂ„Ó ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„ÓÏËÓ‚Ó„Ó ÒÓÓ·˘ÂÒÚ‚‡ Ë ËÁ‚ÂÒÚÌ˚ Ò‚ÓËÏÛ‚‡ÊÂÌËÂÏ Í Ò‚Ó·Ó‰Â Ï˚ÒÎË. í‡Ï‚ÓÒÔËÚ˚‚‡˛ÚÒfl ÔÓÍÓÎÂÌËfl Ò‚Ó·Ó‰Ì˚ı,Ûϲ˘Ëı ‰Ûχڸ Ë ‡Ì‡ÎËÁËÓ‚‡Ú¸,ÒÔÓÒÓ·Ì˚ı ‚ÓÒÔËÌËχڸ ÍËÚËÍÛÏÓÎÓ‰˚ı β‰ÂÈ. í‡Ï ÔË‚Ë‚‡˛ÚÛ˜‡˘ËÏÒfl β·Ó‚¸ Í Ó‰ËÌÂ Ë ËÌÚÂÂÒ Í‡Á΢Ì˚Ï ÍÛθÚÛ‡Ï.

ÖÒÎË Ó·‡ÚËÚ¸Òfl Í ËÒÚÓËË Â„Ó ÊËÁÌË,ÏÓÊÌÓ Û‚Ë‰ÂÚ¸, ˜ÚÓ ÓÌ ÌËÍÓ„‰‡ ÌÂÒÚÂÏËÎÒfl Í ÔÓÎÛ˜ÂÌ˲ ͇ÍËı-ÎË·Ó‰ÓÎÊÌÓÒÚÂÈ ËÎË Á‚‡ÌËÈ. é‰Ì‡ÍÓ Û Ì„ÓÌËÍÓ„‰‡ Ì ·˚ÎÓ Ì‰ÓÒÚ‡Ú͇ ‚ ÒÎÛ¯‡ÚÂÎflı,ÔÓÒΉӂ‡ÚÂÎflı Ë ÔÓÒÚÓ Î˛·fl˘Ëı ËÛ‚‡Ê‡˛˘Ëı Â„Ó Î˛‰flı.

çÂÒÍÓθÍÓ ÏÂÒflˆÂ‚ ̇Á‡‰ ÊÛ̇ÎÓÏ«Foreign Policy» ·˚Πӷ̇Ӊӂ‡Ì ÂÈÚËÌ„ÒÚ‡ Ì˚Ì ÊË‚Û˘Ëı ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡ÎÓ‚ Ïˇ,‚ ÍÓÚÓÓÏ É˛ÎÂÌÛ ÓÚ‰‡ÌÓ Ô‚Ó ÏÂÒÚÓ.å˚ ÔÓÁ‰‡‚ÎflÂÏ ˝ÚÓ„Ó ‚ÂÎËÍÓ„Ó ˜ÂÎÓ‚ÂÍ‡Ò Á‡ÒÎÛÊÂÌÌ˚Ï ÏËÓ‚˚Ï ÔËÁ̇ÌËÂÏ ËÊ·ÂÏ ÂÏÛ ‰Ó΄Ëı ÎÂÚ ÊËÁÌË ËÔÎÓ‰ÓÚ‚ÓÌÓ„Ó Ú‚Ó˜ÂÒÚ‚‡. �

ha iyi bir dünya, daha iyi bir geleceksunma ad›na insanl›¤› harekete geçiri-yor. ‹flte bu zat Fethullah Gülen’dir.

Evet Fethullah Gülen’in flu an oldu¤ugibi gelecekte de çok önemli bir insanolarak dikkat çekece¤ini düflünüyorum.Baz›lar› belki Fethullah Gülen’i sadecedin adaml›¤› veçhesiyle tan›yor, biliyor.Ancak bu yönü, kanaatimce onu tan›makiçin yeterli de¤ildir. Çünkü yak›ndan ba-k›ld›¤›nda görülecektir ki, Gülen’in tümfelsefesi insan sevgisine dayanmaktad›r.Bu bilge insan için, bu karmafl›k dünyadaen de¤erli olan varl›k insand›r ve onunyaflam›fl oldu¤u hayatt›r. Ona göre insan-lar› kurtarmak için de¤iflik kültürlerintemsilcilerinin ortak noktaya gelmesi,aralar›nda diyalog kurulmal› ve hoflgörügelifltirilmeli. Bunun da ötesinde enönemli fley e¤itimdir, dine sayg›l› ilim an-lay›fl›, ilim düflüncesidir. Evet, FethullahGülen inanc›n› hassasiyetle yaflamayaçal›flan dindar bir Müslüman’d›r amafarkl› din ve kültürlere sayg› duymakta vebunu önemsemektedir. Gülen ‹slam’daMüslüman’›n insanî derinli¤i olan bir ah-lak anlay›fl› ve farkl› olana karfl› hoflgörü-lü olmay› ö¤reten ve modern hayata ayakuydurabilen ilkeleri araflt›r›yor ve bulu-yor. Bu aç›dan Gülen, ‹slam ve terörizminbirlikte an›lamayaca¤› konusunda s›k s›kgörüfllerini dile getirmektedir.

Gülen’in felsefesi dogmatik de¤il,düflünce faaliyeti içinde de¤ifliyor, inki-flaf ediyor. Onu dinleyen insanlar›n kur-du¤u okullar ve üniversitelerin de dün-yaya asla kapal› olmad›¤› görülüyor.Evet, bu okullar ça¤dafl dünyaya aç›kokullard›r. Ba¤›ms›z ve hür düflünceyesayg›lar› ile dikkat çekmektedirler. Buokullarda özgür düflünen insanlar; elefl-tiriye aç›k, analiz yapabilme özellikleri-ne sahip nesiller yetifltiriliyor. Bu okul-lar ö¤rencilerde de¤iflik kültürlere olanilgiyi art›r›yor ve ö¤renciler burada ayr›-ca vatansever olarak yetifltiriliyor.

Fethullah Gülen politikadan uzak du-ruyor ama güçlü bir devlet fikrinden ya-nad›r. Türkiye’nin Avrupa sürecine kat›l-mas›na destek vermektedir. Hayat› arafl-t›r›ld›¤›nda onun hiçbir zaman herhan-gi bir makam ve paye peflinde olmad›¤›görülecektir. Buna ra¤men onun dinle-yenleri, takdir edenleri ve sevenleri hiç-bir zaman eksik olmam›fl. Geçti¤imiz ay-larda Foreign Policy dergisi taraf›ndanbir anket yap›ld›. Yap›lan bu ankette,ça¤dafl 100 entelektüel insan aras›ndaFethullah Gülen ilk s›rada yer ald›. Bu dagösteriyor ki, onun gayret ve çabalar›meyvesini verdi. Bu ünlü kifliye hak edi-len takdiri, konumu candan tebrik edi-yor ve kendisine uzun ömür ve verimliçal›flmalar›n devam›n› diliyoruz. �

гюлен об образовании gülen’in e¤itim anlay›fl›

42 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

Несмотря на риск, турецкиеорганизации «Чаглар» и «Марс»,

работающие в области образования,не постеснялись начать дружбу и

сотрудничество с Грузией.

“Ça¤lar” ve “Mars” adl› cesur Türke¤itim kurumlar› her fleye ra¤men

Gürcistan ile iflbirli¤i ve dostlukiliflkileri kurmaktan çekinmedi.

Page 45: Diyalog Avrasya №28
Page 46: Diyalog Avrasya №28

15ÒÂÌÚfl·fl 2008 „.ÉÓÒÛ‰‡ÒÚ‚ÂÌ̇fl ÑÛχ êîÔӂ· ÍÓÌÙÂÂÌˆË˛,

Ó„‡ÌËÁÓ‚‡ÌÌÛ˛ ÒÓ‚ÏÂÒÚÌÓ àÌÒÚËÚÛÚÓÏ‚ÓÒÚÓÍӂ‰ÂÌËfl êÓÒÒËÈÒÍÓÈ Ä͇‰ÂÏËË̇ÛÍ Ë ã˷‡θÌÓ-‰ÂÏÓ͇Ú˘ÂÒÍÓÈÔ‡ÚËÂÈ êÓÒÒËË.

íÂÏÓÈ ˝ÚÓÈ Ì‡Û˜ÌÓÈ ‚ÒÚÂ˜Ë ÒÚ‡ÎËÏ˚ÒÎË Ë Ë‰ÂË ‚ÂÎËÍËı Ï˚ÒÎËÚÂÎÂÈ ËÛ˜ÂÌ˚ı å‡ı‡ÚÏ˚ É‡Ì‰Ë Ë îÂÚıÛηı‡É˛ÎÂ̇. ç‡ ÍÓÌÙÂÂ̈ËË, Û˜‡ÒÚÌË͇ÏËÍÓÚÓÓÈ ÒÚ‡ÎË ÏÌÓ„Ë ‰ÂÔÛÚ‡Ú˚, Û˜ÂÌ˚Â,ÔÓÎËÚËÍË Ë ÒÚÛ‰ÂÌÚ˚, Ò‚ÓË ‰ÓÍ·‰˚Á‡˜ËÚ‡ÎË ‰ËÂÍÚÓ àÌÒÚËÚÛÚ‡‚ÓÒÚÓÍӂ‰ÂÌËfl êÄç ê.Å. ê˚·‡ÍÓ‚,‰ËÂÍÚÓ ñÂÌÚ‡ ÔÓ ËÁÛ˜ÂÌ˲ êÓÒÒËË

à.Ä. óÛ·‡ÈÒ, ̇ۘÌ˚ ÒÓÚÛ‰ÌËÍËàÌÒÚËÚÛÚ‡ ‚ÓÒÚÓÍӂ‰ÂÌËfl Ç.è. 䇯ËÌ,Ö.ë. ûÎÓ‚‡, î.ç. ûÎÓ‚ Ë ÍÓÓ‰Ë̇ÚÓè·ÚÙÓÏ˚ Ë ÊÛ̇· «ÑˇÎÓ„‡ Ö‚‡ÁËfl»‚ êî ÄÎË ë‡ÏË â˚Ή˚˚Ï. 燘Ë̇fl Ò‰ÓÍÚÓ‡ ê˚·‡ÍÓ‚‡, Û˜ÂÌ˚Â-Û˜‡ÒÚÌËÍËÍÓÌÙÂÂ̈ËË ÓÚÏÂÚËÎË ÒıÓ‰ÒÚ‚Ó ÏÂʉÛÉ‡Ì‰Ë Ë É˛ÎÂÌÓÏ, Ú‡Í Í‡Í ÓÌË Ó·‡ÓÚˈ‡˛Ú ̇ÒËÎËÂ. ê˚·‡ÍÓ‚ ÓÚÏÂÚËÎ:«É˛ÎÂÌ, ‚˚ÒÚÛÔ‡fl ÔÓÚË‚ ̇ÒËÎËfl, Ê·ÂÚ‚ÓÁ‚˚¯ÂÌËfl ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚‡. é˜Â̸ ‚‡ÊÌÓ,˜ÚÓ ‚ ̇¯Â ‚ÂÏfl ÂÒÚ¸ Ú‡ÍÓÈ ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡Î,Í‡Í É˛ÎÂÌ, ӷ·‰‡˛˘ËÈ ÔÓ‰Ó·Ì˚ÏË‚Á„Îfl‰‡ÏË. à‰ÂË É˛ÎÂ̇ ÏÓ„ÎË ·˚Óı‚‡ÚËÚ¸ ‚ÂÒ¸ ÏË». ëÂÚÛfl ̇ ÚÓ, ˜ÚÓÛÒÒÍËÈ Ì‡Ó‰ χÎÓ ÒÎ˚¯‡Î Ó É‡Ì‰Ë Ë

идеи гюлена на мировой арене gülen’in fikirleri uluslararas› arenada

44 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

Идеи Гюлена намировой аренеGülen’in fikirleriuluslararas› arenada

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

РФ / RUSYA

Rusya Parlamentosu Duma, 15 Eylül2008 tarihinde farkl› bir toplant›yaev sahipli¤i yapt›. Rusya Bilimler

Akademisi fiarkiyat Enstitüsü ve LiberalDemokrat Parti’nin birlikte düzenlediklerikonferansta, Hindistan’›n kurucusu Ma-hatma Gandi ile Türkiye’den FethullahGülen’in fikirleri tart›fl›ld›. Milletvekilleri,ö¤renciler, akademisyenler ve siyasilerinkat›ld›¤› toplant›da fiarkiyat Enstitüsü Di-rektörü Prof. Dr. Rostislav R›bakov, RusyaMedeniyeti Merkezi Direktörü ‹gor Çubais,ö¤retim görevlileri Valeri Kaflin, feliks Yur-lov, Yevgeniya Yurlova ve Diyalog Avrasya

Page 47: Diyalog Avrasya №28

ɲÎÂÌÂ, Îˉ ãÑèê ÜËËÌÓ‚ÒÍËÈÔ˄·ÒËÎ îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇ ‚ êÓÒÒ˲,˜ÚÓ·˚ ÚÓÚ ÔÓÓ·˘‡ÎÒfl Ò ÏÓÎÓ‰Âʸ˛.äÓÓ‰Ë̇ÚÓ è·ÚÙÓÏ˚ ÑˇÎÓ„ Ö‚‡ÁËflÄÎË ë‡ÏË â˚Ή˚˚Ï Ì‡ÔÓÏÌËÎ ÔÛ·ÎËÍÂ,˜ÚÓ ËÏÂÌÌÓ É˛ÎÂÌ Ô‚˚Ï ËÁ ‚ÒÂıËÒ·ÏÒÍËı Û˜ÂÌ˚ı ÓÚ‡„ËÓ‚‡Î ̇ Ú‡ÍÚ11 ÒÂÌÚfl·fl Ë Ú‡„˘ÂÒÍË ÒÓ·˚ÚËfl ‚ÅÂÒ·ÌÂ: «É˛ÎÂÌ Ò˜ËÚ‡ÂÚ, ˜ÚÓ ‚ ÚÂÓËÁÏ‚ËÌÓ‚‡Ú˚ ‚Ò β‰Ë áÂÏÎË. èÓ Â„Ó ÏÌÂÌ˲,Û·ËÈÒÚ‚Ó Ó‰ÌÓ„Ó Ì‚ËÌÌÓ„Ó ˜ÂÎÓ‚Â͇˝Í‚Ë‚‡ÎÂÌÚÌÓ Û·ËÈÒÚ‚Û ‚Ò„ӘÂÎӂ˜ÂÒÚ‚‡».

ê˚·‡ÍÓ‚, ÓÚϘ‡fl, ˜ÚÓ ‚ Û˜ÂÌËË É‡Ì‰ËÌÂÚ ÏÂÒÚ‡ ̇ÒËÎ˲, ‚ÒÂ-Ú‡ÍË Ì‡Á˚‚‡ÂÚ Â„Ó‰ÓÒÚ‡ÚÓ˜ÌÓ ÛÔÓÌ˚Ï, Ë Ì‡Á˚‚‡ÂÚ ‰Û„ËÂËÏÂ̇, ÔË̇‰ÎÂʇ˘Ë ˝ÚÓÈ Ê ¯ÍÓÎÂ,Ú‡ÍËÂ Í‡Í ä‚‡Ï çÍÛχ ËÁ ɇÌ˚, å‡ÚËÌã˛Ú äËÌ„ ËÁ ëòÄ, îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ.èÓÙÂÒÒÓ Ú‡ÍÊ Ò͇Á‡Î, ˜ÚÓ Ì ÚÓθÍÓ ÓÌÓÚϘ‡ÂÚ ÒıÓ‰ÒÚ‚Ó É˛ÎÂ̇ Ò É‡Ì‰Ë, Ò ÌËÏÒÓÎˉ‡Ì˚ Ë ÏÌÓ„Ë Á‡Ô‡‰Ì˚ ۘÂÌ˚Â:«É˛ÎÂÌ ıÓ˜ÂÚ, ˜ÚÓ·˚ ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚Ó‰ÓÒÚË„ÎÓ ÌÓ‚Ó„Ó, ·ÓΠ‚˚ÒÓÍÓ„Ó ÛÓ‚Ìfl.éÌ Ê·ÂÚ, ˜ÚÓ·˚ ÓÌÓ ÒÓÁÂÎÓ ËÓÚ͇Á‡ÎÓÒ¸ ÓÚ Ì‡ÒËÎËfl. ùÚÓ Ë Ó·˙‰ËÌflÂÚɲÎÂ̇ Ò É‡Ì‰Ë. äÓ̘ÌÓ, Ï˚ Ì ÏÓÊÂÏ„Ó‚ÓËÚ¸ Ó ÔÓÎÌÓÈ Ë‰ÂÌÚ˘ÌÓÒÚË Ëı‚Á„Îfl‰Ó‚». ê˚·‡ÍÓ‚ Ú‡ÍÊ ÓÚÏÂÚËÎ, ˜ÚÓ‚Á„Îfl‰˚ ɲÎÂ̇ ‡ÒÔÓÒÚ‡ÌËÎËÒ¸ Ë Á‡Ô‰ÂÎ˚ íÛˆËË, Ë ‚Ò ˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚ÓÒÏÓ„ÎÓ ·˚ ‡Á‰ÂÎËÚ¸ Â„Ó Ï˚ÒÎË.

ãˉ ãÑèê Ç·‰ËÏË ÜËËÌÓ‚ÒÍËÈÓÚÏÂÚËÎ: «ç‡¯Ë ÒÓÓÚ˜ÂÒÚ‚ÂÌÌËÍË,ÔÓÒ¢‡˛˘Ë ÚÛËÒÚ˘ÂÒÍË ÏÂÒÚ‡à̉ËË, ıÓÓ¯Ó Á̇˛Ú ·‡˚, „‰Â ÔÓ‰‡˛Ú̇ÍÓÚËÍË. ÖÒÎË ‚˚ ÒÔÓÒËÚ Ëı, Á̇˛Ú ÎËÓÌË É‡Ì‰Ë, ÚÓ ÔÓÎÛ˜ËÚ ÓÚˈ‡ÚÂθÌ˚ÈÓÚ‚ÂÚ. í‡ Ê‡ ҇χfl ÒËÚÛ‡ˆËfl ÒÔ‡‚‰ÎË‚‡Ë ‰Îfl íÛˆËË. чÊ ̇¯Ë ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡Î˚Ì ÒÎ˚¯‡ÎË Ó îÂÚıÛηı ɲÎÂÌÂ. ç‡ÒËÌÚÂÂÒÛ˛Ú ÚÓθÍÓ ÚÛËÒÚ˘ÂÒÍË ÏÂÒÚ‡íÛˆËË. é·ÒÛʉ‡˛ÚÒfl ÚÓθÍÓ ÌÂÔËflÚÌ˚ÂÏÓÏÂÌÚ˚, ÔÓËÒıÓ‰fl˘Ë ڇÏ. é‰Ì‡ÍÓ,Ï˚ÒÎË ‚ÂÎËÍÓ„Ó ÙËÎÓÒÓÙ‡ Ë Ï˚ÒÎËÚÂÎfl,ÍÓÚÓ˚ ÏÓ„ÎË ·˚ ·˚Ú¸ Ì‡Ï ÔÓÎÂÁÌ˚, ̉ÓıÓ‰flÚ ‰Ó ̇һ.

옇ÒÚ‚Û˛˘ËÈ ‚ ÍÓÌÙÂÂ̈ËËÔÓÙÂÒÒÓ Ç˚Ò¯ÂÈ ¯ÍÓÎ˚ ˝ÍÓÌÓÏËÍËãÂÓÌˉ ë˛ÍËflÈÌÂÌ ‚ ‰‡ÌÌÓÏËÌÙÓχˆËÓÌÌÓÏÛ ‡„ÂÌÚÒÚ‚Û «ÑÊËı‡Ì»ËÌÚ‚¸˛ ÓÚÏÂÚËÎ ÓÔ‰ÂÎÂÌÌÓ ÒıÓ‰ÒÚ‚ÓÏÂÊ‰Û É˛ÎÂÌÓÏ Ë É‡Ì‰Ë, Ú‡Í Í‡Í Ó·‡ ÓÌËÓڂ„‡˛Ú ̇ÒËÎËÂ, Ӊ̇ÍÓ ÓÌ Ú‡ÍÊÂÁ‡fl‚ËÎ, ˜ÚÓ É˛ÎÂÌ Ì fl‚ÎflÂÚÒflÔÓÎËÚ˘ÂÒÍËÏ ÎˉÂÓÏ, ÔÓ‰Ó·ÌÓ É‡Ì‰Ë:«É˛ÎÂÌ ËÌÚÂÎÎÂÍÚÛ‡Î, Ï˚ÒÎËÚÂθ, ÔËÒ‡ÚÂÎ¸Ë ‚Óʉ¸ ̇Ӊ‡. Ç Ò‚ÓËı ÔÓËÁ‚‰ÂÌËflı ÓÌÛ͇Á˚‚‡ÂÚ Ì‡ Ò‚Ó ÔÓÎÓÊÂÌË ‚ÌÂÔÓÎËÚËÍË. çÂÓ·ıÓ‰ËÏÓ ‚ˉÂÚ¸ ËÒÎÂ‰Û˛˘Û˛ ‡ÁÌˈÛ: É‡Ì‰Ë Ì‡¯ÂίÂÌË ÔÓ·ÎÂÏ‡Ï Ò‚ÓÂ„Ó ‚ÂÏÂÌË ËÓ·˘ÂÒÚ‚‡. å˚ Ê ÏÓÊÂÏ Ì‡ÈÚË Â¯ÂÌËÂÔÓ·ÎÂÏ ÒÓ‚ÂÏÂÌÌÓ„Ó Ïˇ ‚ Û˜ÂÌËË Ë‡·ÓÚ‡ı ɲÎÂ̇». �

Platformu Rusya temsilcisi Ali Sami Y›ld›-r›m birer sunum yapt›. Baflta R›bakov ol-mak üzere toplant›ya kat›lan bilim adam-lar› fliddeti d›fllama konusunda Gandi ileGülen’in fikirlerindeki benzerliklere dikkatçekti. Ribakov, “Gülen fliddete karfl› dura-rak insanl›¤›n yükselmesini istiyor. Günü-müzde bu düflüncelere sahip bir entelek-tüelin olmas›n› önemsiyorum. Dünya budüflünceleri sahiplenebilir.” dedi. Ruslar›nGandi ve Gülen’i bilmemesinden yak›nanJirinovski de, gençlere konuflmas› için Gü-len’i Moskova’ya davet etti. Da Platfor-mu’ndan Y›ld›r›m ise, 11 Eylül ve Beslansald›r›lar› üzerine Gülen’in verdi¤i tepkiyihat›rlatt›: “Gülen, terörü insanl›k suçu ola-rak görür. Ona göre bir insan› öldürmekinsanl›¤› katletmektir.”

Gandi’nin ö¤retilerinde fliddet kullan-madan “gerçekte” ›srarc› olma vurgusu ol-du¤unu belirten fiarkiyat Enstitüsü’ndenRibakov, Gana’dan Kvame Nkrumah,ABD’den Martin Luther King ve Türki-ye’den Fethullah Gülen’i bu ekolden isim-ler olarak sayd›. Gülen-Gandi benzerli¤i-nin sadece kendisine ait bir düflünce ol-mad›¤›n›, Bat› bilim adamlar›n›n birço¤u-nun bu konuda hemfikir oldu¤unu vurgu-layan Ribakov, “Gülen insanl›¤›n yeni yük-sek seviyelere ulaflmas›n› istiyor. Bununfliddete tam karfl› durarak olgunlaflmas›n›istiyor, bunu fikir düzeyinde insanlar›nanlamas› için çabal›yor. ‹flte bunlar Gü-len’le Gandi’yi buluflturuyor. Elbette tam

örtüflmeden bahsetmiyoruz.” dedi. Günü-müzde bu düflüncelere sahip bir entelek-tüelin olmas›n› çok önemsedi¤ini ifadeeden Rus bilim adam›, “Gülen’in düflünce-leri art›k Türkiye’nin d›fl›na taflt›. Tümdünyan›n sahiplenebilece¤i düflünceler.”diye ekledi. Söz konusu iki insan›n fikirleri-nin Rusya’da bilinmemesinden yak›nanVladimir Jirinovski ise, “Hindistan’da Goaturistik bölgesini ziyaret eden vatandaflla-r›m›za sordu¤unuzda orada esrar satanbarlar› bilir. “Gandi’yi biliyor musunuz?”derseniz, maalesef bilmez. Türkiye için deayn›s› geçerli. Entelektüellerimiz bile Fet-hullah Gülen’i tan›m›yor. Türkiye ile ilgilituristik bölgeler haber olur. Olumsuz ge-liflmeler dile gelir. Ancak bize en çok fayda-s› olacak filozof ve düflünürlerin fikirleribize ulaflm›yor.” ifadelerini kulland›.

Toplant›ya kat›lan Rusya Devlet Ekono-mi Üniversitesi Ö¤retim üyesi Prof. LeonidSukiyainen de Gülen’le Gandi aras›ndakifliddeti d›fllama noktas›nda benzerlikleroldu¤u; ancak Gandi gibi Gülen’in siyasetadam› olmad›¤›na vurgu yapan Sukiyai-nen, “Gülen bir entelektüel, düflünür, ya-zar ve toplum önderi. Eserlerinde siyase-tin d›fl›nda oldu¤unu da vurguluyor. fiufark› da görmek gerekiyor: Gandi içindebulundu¤u zaman ve toplumun sorunlar›için çözüm üretmiflti. Günümüz dünyas›-n›n problemleri için de Gülen’in ö¤retisin-de ve eserlerinde çözümler bulabiliriz.”ifadelerini kulland›. �

gülen’in fikirleri uluslararas› arenada идеи гюлена на мировой арене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 45

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Р.Б. Рыбаков: «Гюлен хочет, чтобы человечество достиглонового, более высокого уровня. Он желает, чтобы оно

созрело и отказалось от насилия».

R›bakov: Gülen’in düflünceleri art›k Türkiye’nin d›fl›na taflt›.

Tüm dünyan›n sahiplenebilece¤i düflünceler.

Page 48: Diyalog Avrasya №28

Amerika Birleflik DevletleriChicago Üniversitesi, 14-15 Kas›m 2005

“Gülen Hareketi ve Dinleraras› Diyalog”bafll›kl› panele Milli E¤itim Eski Bakan›Mehmet Sa¤lam, Elmhurst College’danAzam Nizamuddin ve Paul Parker ve JohnCarroll Üniversitesi’nden Zeki Sar›topraktebli¤ci olarak kat›ld›. Konferans “‹brahimi iflbirli¤i çerçevesindeFethullah Gülen’in Müslüman-H›ristiyandiyaloguna katk›s›”, “Diyalog: Eski Yunandüflüncesindeki temel, Fethullah Gülendüflüncesi ve Jürgen Habermas”, “21. Yüz-y›l’da Dinler, küreselleflme ve diyalog; Fet-hullah Gülen ve Arnold J. Toynbee”, “Fet-hullah Gülen’in Neo-Sufizmi”, “‹slam veDemokrasi: Walt Whitman’dan Gülen’e;Demokrasinin evriminde gelecek vizyon-lar›”, “Hoflgörü konusunda Gülen ve Gaza-li”, “‹lerici ‹slam düflüncesi, sivil toplum veulusal çerçevede Gülen Hareketi: Endo-nezya ile paraleller” alt bafll›klar›nda dü-zenlendi.

Prof. Dr. Thomas MichelGülen için sufizm “insanl›¤a hizmet prog-ram›” sunan bir disiplindir. Gülen, “özel-likle e¤itim yoluyla toplumsal transfor-masyonu” sa¤l›yor.

Prof. Dr. Mehmet Sa¤lam, Milli E¤itim es-ki bakan› Gülen’in teflvikleriyle yurtiçi ve yurtd›fl›n-da okul açanlar› ‘e¤itim kahramanlar›’olarak nitelendiriyorum. Onlar› tebrik edi-yorum. Gerçekten akla hayale s›¤mayacakbir fley yap›yorlar. Keflke genç olsayd›m daonlar her ne yap›yorsa ben de yapsayd›m.

Azam Nizamuddin, Amerikan Müslümancemaati entelektüeliGülen hareketi din, kültür ve tarih araflt›r-malar›nda flimdiye kadar çok ihmal edil-mifl bir konudur. Bunu k›smen akademide‹slam’›n bir din ve maneviyattan çok, “si-yasi ideoloji” fleklinde ele al›nmas›na ba¤-l›yorum. ‹kinci sebep olarak da Gülen’i tekbir bafll›k alt›na sokarak kategorize etme-nin zorlu¤udur.

Paul Parker“Izd›rap çekme” dinleraras› diyalogun ay-r›lmaz bir parças›d›r. Gülen, kendi hayat›-n›n diyalogun kolay olmad›¤›n› gösteriyor.ABD’li sivil toplum lideri ve din adam›Martin Luther King’in de benzer s›k›nt›larçekti, “her ikisi de iyi olman›n bedeliniödediler”.

идеи гюлена на мировой арене gülen’in fikirleri uluslararas› arenada

46 Д И А Л О Г Н А Ч И Н А Е Т С Я С « Д А »

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

ДИАЛОГ ЕВРАЗИЯ ВЕСНА 2009, 28 НОМЕР

ëòÄìÌË‚ÂÒËÚÂÚ óË͇„Ó, 14-15 ÌÓfl·fl 2005„.

Ç ıӉ Á‡Ò‰‡ÌËfl ̇ ÚÂÏÛ: «Ñ‚ËÊÂÌËÂɲÎÂ̇ Ë ÏÂÊÂÎË„ËÓÁÌ˚È ‰Ë‡ÎÓ„» Ò‚ÓˉÓÍ·‰˚ Á‡˜ËÚ‡ÎË ·˚‚¯ËÈ ÏËÌËÒÚ̇ӉÌÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl åÂıÏÂÚ ë‡„Î‡Ï,ÄÁ‡Ï çËÁ‡ÏÛ‰‰ËÌ Ë èÓÎ è‡Í ËÁÍÓÎΉʇ ùÎÏıÂÒÚ, áÂÍË ë‡˚ÚÓÔ‡ÍËÁ ìÌË‚ÂÒËÚÂÚ‡ ËÏ. ÑÊÓ̇ ä˝Óη.ëÂ‰Ë ÔÓ‰ÚÂÏ ÍÓÌÙÂÂ̈ËË ÏÓÊÌÓ‚˚‰ÂÎËÚ¸: «ÇÍ·‰ ɲÎÂ̇ ‚ÏÛÒÛθχÌÒÍÓ-ıËÒÚˇÌÒÍËÈ ‰Ë‡ÎÓ„ ‚‡Ï͇ı ‡‚‡‡Ï˘ÂÒÍÓ„ÓÒÓÚÛ‰Ì˘ÂÒÚ‚‡», «ÑˇÎÓ„ – ÓÒÌÓ‚‡‰Â‚Ì„˜ÂÒÍÓÈ ÍÓ̈ÂÔˆËË, ÏÌÂÌËÂɲÎÂ̇ Ë û„Â̇ Âχ҇», «êÂÎË„ËË,„ÎÓ·‡ÎËÁ‡ˆËfl Ë ‰Ë‡ÎÓ„ ‚ XXI ‚ÂÍÂ;îÂÚıÛηı ɲÎÂÌ Ë ÄÌÓθ‰ ÑÊ.íÓÈÌ·Ë», «çÂÓÒÛÙËÁÏ î.ɲÎÂ̇»,«àÒÎ‡Ï Ë ‰ÂÏÓ͇ÚËfl: ÓÚ Ç‡Î¸Ú‡ÇËÚχ̇ ‰Ó îÂÚıÛηı‡ ɲÎÂ̇;Ô‰‚ˉÂÌË ·Û‰Û˘Â„Ó ‚ ˝‚ÓβˆËˉÂÏÓ͇ÚËË», «É˛ÎÂÌ Ë É‡Á‡ÎË ‚ ‚ÓÔÓÒÂÚÂÔËÏÓÒÚË», «è‰ӂ‡fl ËÒ·ÏÒ͇flÏ˚Òθ, „‡Ê‰‡ÌÒÍÓ ӷ˘ÂÒÚ‚Ó ËɲÎÂÌÓ‚ÒÍÓ ‰‚ËÊÂÌË ‚ ÏËÓ‚ÓÏχүڇ·Â: Ô‡‡ÎÎÂÎË Ò à̉ÓÌÂÁËÂÈ».

ÑÓÍÚÓ Ì‡ÛÍ, ÔÓÙÂÒÒÓ íÓχÒå˯ÂθëÛÙËÁÏ ‰Îfl ɲÎÂ̇ – ˝ÚÓ ‰ËÒˆËÔÎË̇,Ô‰·„‡˛˘‡fl «ÔÓ„‡ÏÏÛ ÒÎÛÊÂÌËfl˜ÂÎӂ˜ÂÒÚ‚Û». ɲÎÂÌ Ó·ÂÒÔ˜˂‡ÂÚ«Ó·˘ÂÒÚ‚ÂÌÌÛ˛ Ú‡ÌÒÙÓχˆË˛ÔÂʉ ‚ÒÂ„Ó ÔÓÒ‰ÒÚ‚ÓÏÓ·‡ÁÓ‚‡ÌËfl».

ÑÓÍÚÓ Ì‡ÛÍ, ÔÓÙÂÒÒÓåÂıÏÂÚ ë‡„Î‡Ï, ·˚‚¯ËÈ ÏËÌËÒÚ

̇ӉÌÓ„Ó Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl íÛˆËËíÂı, ÍÚÓ ÓÚÍ˚‚‡ÂÚ ¯ÍÓÎ˚ Í‡Í ‚íÛˆËË, Ú‡Í Ë ‚ ‰Û„Ëı Òڇ̇ı,‚‰ÓıÌÓ‚ÎflflÒ¸ ˉÂflÏË É˛ÎÂ̇, fl̇Á˚‚‡˛ «„ÂÓflÏË Ó·‡ÁÓ‚‡ÌËfl». üÔÓÁ‰‡‚Îfl˛ Ëı. éÌË ‰ÂÈÒÚ‚ËÚÂθÌӉ·˛Ú ̘ÚÓ ÌÂÔÓÒÚËÊËÏÓ ÛÏÛ. üıÓÚÂÎ ·˚ ·˚Ú¸ ÏÓÎÓ‰˚Ï Ë ‰Â·ڸ ÚÓ ÊÂ,˜ÚÓ ‰Â·˛Ú ÓÌË.

ÄÁ‡Ï çËÁ‡ÏÛ‰‰ËÌ, Ô‰ÒÚ‡‚ËÚÂθÄÏÂË͇ÌÒÍÓÈ ÏÛÒÛθχÌÒÍÓÈ Ó·˘ËÌ˚à‰ÂflÏË É˛ÎÂÌÓ‚ÒÍÓ„Ó ‰‚ËÊÂÌËflÔÂÌ·„‡ÎË ‚Ò ÔӉ·ÌÌ˚ ‰Ó ÒËıÔÓ ÂÎË„ËÓÁÌ˚Â, ÍÛθÚÛÌ˚ ËËÒÚÓ˘ÂÒÍË ËÒÒΉӂ‡ÌËfl. ÑÛχ˛, ˜ÚÓ˝ÚÓ Ò‚flÁ‡ÌÓ ÔÂʉ ‚ÒÂ„Ó Ò ÚÂÏ, ˜ÚÓ ‚Û˜ÂÌ˚ı ÍÛ„‡ı ËÒÎ‡Ï ˜‡˘Â‡ÒÒχÚË‚‡˛Ú ÌÂ Í‡Í ÂÎ˄˲ ËÒËÒÚÂÏÛ ‰ÛıÓ‚Ì˚ı ˆÂÌÌÓÒÚÂÈ, ‡ ͇ͫÔÓÎËÚ˘ÂÒÍÛ˛ ˉÂÓÎӄ˲». ÇÚÓÓÈÔ˘ËÌÓÈ fl‚ÎflÂÚÒfl ÚÓ, ˜ÚÓ É˛ÎÂ̇ÒÎÓÊÌÓ ÓÚÌÂÒÚË Í Í‡ÍÓÈ-ÎË·Ó Ó‰ÌÓÈ͇Ú„ÓËË Î˛‰ÂÈ.

èÓÎ è‡Í«ëÚ‡‰‡ÌË» fl‚ÎflÂÚÒfl ÌÂÓÚ˙ÂÏÎÂÏÓȘ‡ÒÚ¸˛ ÏÂÊÂÎË„ËÓÁÌÓ„Ó ‰Ë‡ÎÓ„‡.ɲÎÂÌ ÔÓ͇Á˚‚‡ÂÚ, ˜ÚÓ Â„Ó ÊËÁ̸ ËÛÒÚ‡ÌÓ‚ÎÂÌË ‰Ë‡ÎÓ„‡ -‰ÂÎÓ ÌÂ΄ÍÓÂ.èÓıÓÊË ÚÛ‰ÌÓÒÚË ÔÂÂÊË‚‡Î Ú‡ÍʇÏÂË͇ÌÒÍËÈ „‡Ê‰‡ÌÒÍËÈ Îˉ ËÂÎË„ËÓÁÌ˚È ‰ÂflÚÂθ å‡ÚËÌ ã˛ÚÂäËÌ„, «Ë Ó·‡ ÓÌË ÔÓÔ·ÚËÎËÒ¸ Á‡ Ò‚Ó˛‰Ó·Ó‰ÂÚÂθ».

США / ABD

Page 49: Diyalog Avrasya №28

gülen’in fikirleri uluslararas› arenada идеи гюлена на мировой арене

D ‹ Y A L O G E V E T ’ L E B A fi L A R 47

ГЛАВНАЯ ТЕМА / DOSYA

D‹YALOG AVRASYA BAHAR 2009, SAYI: 28

Modern Guney Azerbaycan Edebiyati PDF

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
104 views518 pages

Original Title

Modern_Guney_Azerbaycan_Edebiyati.pdf

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
104 views518 pages

Original Title:

Modern_Guney_Azerbaycan_Edebiyati.pdf

ATATÜRK SUPREME COUNCIL FOR CULTURE, LANGUAGE AND HISTORY


ВЫСШЕЕ ОБЩЕСТВО ПО ТУРЕЦКОЙ КУЛЬТУРЕ, ЯЗЫКУ И ИСТОРИИ имени АТАТЮРКА

38. ICANAS
(Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi)
(International Congress of Asian and North African Studies)
(Международный конгресс по изучению Азии и Северной Африки)
10-15.09.2007 ANKARA / TÜRKİYE

BİLDİRİLER/ PAPERS / СБОРНИК СТАТЕЙ

EDEBİYAT BİLİMİ SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ


PROBLEMS AND SOLUTIONS OF THE SCIENCE OF LITERATURE
ПРОБЛЕМЫ ЛИТЕРАТУРОВЕДЕНИЯ

III. CİLT / VOLUME III / ТОМ III

ANKARA-2008
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU YAYINLARI: 5/3
5846 Sayılı Kanuna göre bu eserin bütün yayın, tercüme ve iktibas hakları
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna aittir. Bildiri ve panel metinleri
içinde geçen görüş, bilgi ve görsel malzemelerden bildiri sahipleri ve panel
konuşmacıları sorumludur.
All Rights Reserved. No part of this publication may be reproduced,
translated, stored in a retrieval system, or transmitted in any from, by any
means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise, without
the prior permission of the Publisher, except in the case of brief quotations, in
critical articles or reviews. Papers reflect the viewpoints of individual writers
and panelists. They are legally responsible for their articles and photograps.

Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi (38: 2007: Ankara)


38. ICANAS (Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi) 10-15
Eylül 2007 – Ankara / Türkiye: Bildiriler: Edebiyat Bilimi Sorunları ve Çözümleri = 38th
ICANAS (International Congress of Asian and North African Studies) 10-15 September
2007. – Ankara / Türkiye: Papers: Problems and Solutions of The Science of Literature /
Yayına Hazırlayanlar / Editors; Zeki Dilek, Mustafa Akbulut, Zeki Cemil Arda, Zeynep
Bağlan Özer, Reşide Gürses, Banu Karababa Taşkın. – Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, 2008.
3. c.; 24 cm (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları: 5/3)
ISBN 978-975-16-2104-7
1. Kültür, Asya-Toplantılar. 2. Kültür, Kuzey Afrika-Toplantılar. 3. Edebiyat
-Toplantılar I. Dilek, Zeki (yay. haz.) II. Akbulut, Mustafa (yay. haz.) III. Arda,
Zeki Cemil (yay. haz.) IV. Özer, Zeynep Bağlan (yay. haz.) V. Gürses, Reşide (yay.
haz.) VI. Karababa Taşkın, Banu (yay. haz.)
301.2
Yayına Hazırlayanlar / Editors: Zeki Dilek, Mustafa Akbulut, Zeki Cemil Arda,
Zeynep Bağlan Özer, Reşide Gürses, Banu Karababa Taşkın.
ISBN: 978-975-16-2104-7
Kapak Tasarım / Cover Design: Tolga Erkan - Serdar Arıtürk
Baskı / Print: KorzaYayıncılık Basım San. ve Tic. Ltd. Şti.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1•İskitler/Ankara
Tel : 0.312 342 22 08 Fax : 0.312 341 14 27
e-posta/e-mail: [email protected] web: www.korzabasim.com.tr
Baskı Sayısı / Number of Copies Printed: 550
Ankara 2008
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Adres / Address: Atatürk Bulvarı Nu: 217, 06680
Kavaklıdere-ANKARA/TÜRKİYE
Tel.: 90 (0312) 428 84 54
Belgegeçer/Fax : 90 (0312) 428 85 48
e-posta/e-mail: [email protected]
III

İÇİNDEKİLER/TABLE OF CONTENTS/ СОДЕРЖАНИЕ


Sayfa Numarası/Page Number/Стр.
BİLDİRİLER/PAPERS/СТAТЬИ
A POSTCOLONIAL DISCOURSE IN THE GOD OF SMALL THINGS
BY ARUNDHATI ROY
MOHAMMADZADEH, Behbood.............................................................................................. 1023

ANIMALS IN THE IRAQI TURKMEN PROVERBS


MUSTAFA, Falah Salahaddin - MOOSA, Najdat Kadhim....................................................... 1037

ЭВОЛЮЦИЯ ТУНИССКОГО АРАБО-ЯЗЫЧНОГО РОМАНА


NADİROVA, G. E./НАДИРОВА, Г. Е...................................................................................... 1047

К ИСТОРИИ СОЗДАНИЯ «ЖИЗНЕОПИСАНИЯ ПОСЛАННИКА АЛЛАХА» ИБН


ИСХАКА – ИБН ХИШАМА
(ГЕНЕЗИС ЖАНРА СИРЫ, АВТОРЫ «ЖИЗНЕОПИСАНИЯ»)
NALICH, Mariya/НАЛИЧ, Мария............................................................................................ 1065

AZƏRBAYCANIN ƏDƏBİYYAT ELMİ MÜHACİRƏTDƏ


NEBİYEV, Bekir......................................................................................................................... 1079

AHMET HAŞİM KARŞISINDA ORHAN VELİ


NEMUTLU, ÖZLEM................................................................................................................... 1091

PАМИН МААЛЮФ. “ПЕРВЫЙ ВЕК ПОСЛЕ БЕАТРИСЫ”: КОНЕЦ ИЛИ НАЧАЛО?


NIKOLAEVA, M. V./ НИКОЛАЕВА, М. В............................................................................. 1117

«ВЕЛИКИЙ ШЕЛКОВЫЙ ПУТЬ» И «ДОРОГА ЛЮДЕЙ»


NURGALİ, K.R. НУРГАЛИ, К. Р............................................................................................. 1121

LAKAP VERME GELENEĞİNDE MANİSA İLİ DEMİRCİ İLÇESİ ÖRNEĞİ


OĞUZ, Şükran - OĞUZ, İsmail.................................................................................................. 1127

MODERN GÜNEY AZERBAYCAN EDEBİYATI


OKUMUŞ, Salih........................................................................................................................... 1141

MARLİNSKİ’NİN “AMMALAT BEK” VE “KIZIL ÇARŞAF” İSİMLİ


ÖYKÜLERİNDE DOĞU MOTİFLERİ
ÖKSÜZ, Gamze............................................................................................................................ 1173

MUĞLA’DA HIDIRELLEZ BAYRAMI


ÖNAL, Mehmet Naci................................................................................................................... 1187

ANADOLU HÂLK HİKAYESİ “FERHAT VE ŞİRİN” İLE ŞÂHÎ’NİN


“FERHÂDNÂME”SİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
ÖZCAN, Nurgül........................................................................................................................... 1209

METİN TAHLİLİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ


ÖZCAN, Tarık.............................................................................................................................. 1225
IV

TÜRK EDEBİYATINDA HÜMANİST ELEŞTİRİ ANLAYIŞININ TEMELLERİ


ÖZÇELEBİ, Betül........................................................................................................................ 1233

TÜRK EDEBİYATINDA TOPLUMCU GERÇEKÇİ ELEŞTİRİ ANLAYIŞININ TEMELLERİ


ÖZÇELEBİ, Hüseyin.................................................................................................................. 1251

SANAL MİZAH
ÖZDEMİR, Nebi.......................................................................................................................... 1277

LÜGAT-I NACİ’YE DAİR


ÖZSARI, Mustafa......................................................................................................................... 1303

HALK VE DİVAN ŞİİRİ KOVŞAĞINDA YENİ BİR EDEBİ ÜNVAN-EMİR EFSEHEDDİN


HİDAYETULLAH BEY
PASHAYEVA, Aide...................................................................................................................... 1311

ПРИНЦИПЫ ИССЛЕДОВАНИЯ ЕВРОПОЯЗЫЧНЫХ ЛИТЕРАТУР АФРИКИ В


СИСТЕМЕ МИРОВОЙ ЛИТЕРАТУРЫ (ИТОГИ ИЗУЧЕНИЯ)
ПРОЖОГИНА, С. В./PROZHOGİNA, S. V............................................................................ 1323

ЖАНРОВО-СТИЛЕВЫЕ МОДЕЛИ СОВРЕМЕННОГО ТУРЕЦКОГО РОМАНА( 80-90г.)


ROG, Anna/РОГ, Aнна................................................................................................................ 1337

TÜRK DÜNYASI MASALLARININ BAŞLANGIÇ KALIP SÖZLERİNDEN


‘BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ’ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR DENEME
SAKAOĞLU, Saim...................................................................................................................... 1351

‘HAYRİYE’ VE ‘HALÛK’UN DEFTERİ’ ŞAİRLERİNİN OĞULLARINA


NASİHATNAMELERİ VE ARADAKİ ZİHNİYET FARKLILAŞMASI
SAMSAKÇI, Mehmet.................................................................................................................. 1365

Barışın Güzel Yüzü Aşk: Bir 19. Yüzyıl Elyazma Mecmuasında


GevherÎ’nin Bilinmeyen Şiirleri Üzerine Düşünceler
SARAIVANOVA, Irina................................................................................................................ 1383

METİN BİLGİSİNİN OLUŞUMU VE GELİŞMESİ


ŞƏRİFOV, Kamandar................................................................................................................... 1391

GENERAL STRUCTURE OF PERSIAN PAREMIOGRAPHICAL COLLECTIONS


SHURGAIA, Tea.......................................................................................................................... 1403

METİN TAHLİL YÖNTEMLERİ VE BİR UYGULAMA ÖRNEĞİ


SİLAHSIZOĞLU, Emel............................................................................................................... 1415

TURKISH LITERATURE IN ARMENIAN LETTERS AND ARMENIAN-TURKISH


LITERARY RELATIONS IN THE OTTOMAN EMPIRE IN THE XIXth CENTURY
STEPANYAN, Hasmik................................................................................................................... 1433
V

SANATÇININ HUZURLU BİR ADAM OLARAK PORTRESİ AHMET HAMDİ


TANPINAR’IN HUZUR ROMANI
ŞAHİN, Seval............................................................................................................................... 1441

ÂŞIK PAŞA’NIN GARİBNÂMESİ’NDE KUTADGU BİLİG İLE YUNUS EMRE,


AHÎ EVREN VE HAC-I BEKTAŞİ VELÎ İZLERİ
ŞEKER, F. Aslı............................................................................................................................. 1463

NASREDDİN HOCA’NIN FIKRALARINDA SÖZÜN GÜCÜ


ŞENOCAK, Ebru.......................................................................................................................... 1483

ORTA ÇAĞ DOĞU ŞİİRİNDE HARF VE SAYI MİSTİSİZMİ (KAYNAKLAR, AŞAMALAR…)


ŞIHIYEVA, Seadet....................................................................................................................... 1505
1023

A POSTCOLONIAL DISCOURSE IN THE GOD OF


SMALL THINGS BY ARUNDHATI ROY

MOHAMMADZADEH, Behbood
KUZEY KIBRIS/NORTH CYPRUS/СЕВЕРНЫЙ КИПР

ABSTRACT
This paper examines the cultural and social implications which exist in
The God of Small Things written by Indian postcolonial writer Arundhati
Roy. The study analyzes Roy’s work according to the postcolonial theory and
gives importance to the premises of main theorist in this field. Postcolonial
literary texts like Roy’s are rewritings of colonial and postcolonial
images. Roy’s protagonists Rahel and Estha grow up in a village in Kerala
influenced with Elvis Presley, Broadway musicals, peppermint candies,
Love-in-Tokyo hair bands, Rhodes scholarships, Chinese Marxism, and
Syrian Christianity. Most of these cultural images are foreign, yet all of
these are their own. Thus, while in one sense these children, as Roy’s hybrid
characters, are Malayalam, in another sense they are not. This turmoil of
identification forms the basis of the plot, the children aren’t certain who or
what they are.
Key Words: Postcolonial Literature, cultural and social implications,
colonial and postcolonial images, hybrid identities.
-----
The history of colonialism began in the 15th century with the age of
discovery, led by Spanish and Portuguese explorations of Americas and
other continents, but, in the eighteens century Europe, the advent of the
Industrial Revolution led to great changes in the industrial transformation
of economies and an enormous development in the traditional trade.
European countries in order to provide themselves with raw materials
and markets for their goods colonized many non-European countries.
Europeans on behalf of colonialism making their way to non-European
countries came in contact with the non-European landscape and nation.
Identifying with Eurocentrism let them to observe themselves as superior
and the colonized and their land as inferior and uncivilized. Consequently,
1024

they tried to transform the colonized landscape into the civilized countries
similar to home country. In spite of this fact that European regarded
themselves superior to the non-European countries in all aspects, and aimed
at turning this inferior land into civilized one, the deep understanding and
close interaction always resulted in a deep fear for the colonizers.
The colonizers preoccupied by the possibility of being contaminated
on account of deep interaction with these uncivilized people were always
afraid of this interaction, thereby leaving behind their purity and superiority
over the colonized, as a result, the colonizer always regarded the interaction
with the colonized as a threat and they camouflaged their fear every time.
The deep interaction between the colonizer and the colonized despite
being a menace to the colonizer had another impact on the colonized which
resulted in losing self respect and devaluing image of themselves among
this people. Thus, the oppressed people, uprooted from their own selves,
struggled to become a member of another culture.
During the colonial period written text favored the Europeans and
their superiority over the non-Europeans. It was the system of power that
determines the representations. Terry Goldie maintains that “the indigene is
a semiotic pawn on a chess board under the control of the white signmaker”
(Goldie 1995: 232). Thus, in oriental discourse the Europeans were
portrayed as “masculine”, “democrat”, “rational”, “moral”, “dynamic”, and
“progressive”. Otherwise, since the writing was under the direct control of
the Europeans the non-Europeans were described as “voiceless”, “sensual”,
“female”, “despotic”, “irrational”, and “backward”. Colonial discourse
never depicted the anxiety and the suffering of the colonial stemmed from
the underestimated image of themselves. Throughout the colonial period
and the aftermath, the west had cultural and economic hegemony over the
non-Europeans through orientalists discourse. According to Bill Ashcroft
the colonizers who believed themselves as “a high level of civilization”,
fabricated the colonized lands in colonial discourse as “civilizations in
decay, as manifestations of degenerate societies and races in need of rescue
and rehabilitations by a civilized Europe” (Ashcraft, 1998: 158). Upon
settling down, therefore, the colonizers desired to bring the best of their
country to the colonized territory, and to change this native country to a
civilized one. Colonial discourse fabricating the native cultures as both
primitive and degenerate was because fearing of contamination amongst
the colonizers. Bill Ashcraft highlights that “expressed through a fear
amongst the colonizers of going native, namely losing their distinctiveness
1025

and superiority of contamination from native practices” (Ashcroft 1998:


159).
Consequently, despite the fact that the colonizer had gone to the
colonized land to change things; they themselves, however, were at the
risk of being changed by the colonized. The deep interaction with the
native people and under the effects of climate of the colonies in hot areas,
the colonizer degenerated both morally and physically, and slipped as
Ashcroft claims, “from European behavior, to the participation in native
ceremonies, or the adoption and even enjoyment of local customs in terms
of dress, food, recreation and entertainment” (Ashcroft, 1998: 115). In
fact, the colonized encountered and experienced what they always scared;
that is they were debased and contaminated by the native life and customs,
and they uprooted. Upon the arrival in the colonized land, the colonizer
acknowledged the difficulty of surviving in that land. On the whole, these
are some of the themes the postcolonial discourse aims at discussing and
exploring.
However, the colonized people after obtaining their dependency, who
acknowledged the importance of their identity and who learned not to be
embarrassed about their culture and past, started to create their own text
called postcolonial literature. Then, postcolonial text began to abolish the
Eurocentric assumptions created by the Europeans, although the colonized
had not the privilege to break the European domination and to portray
the Europeans the same way they were illustrated through the colonial
period. To put it more precisely, they have had the opportunity to present
Europeans as “immoral”, “irrational”, and “sensual”, just as they were
pictured during the colonial period. Moreover, the colonized, having been
neglected for a long time, and tolerating the suffering for decades, upon
starting to write the text began to imitate the colonizer.
On the whole, all these cultural and social implications mentioned above
encompass the main themes of the postcolonial novels. This study examines
the Indian Arundhati Roy’s postcolonial novel The God of Small Things
which presents and reflects the issues of the postcolonial period. Arundhati
Roy was born, grew up and educated in India. Roy in her celebrated novel
The God of Small Things tells the story of a Syrian Christian family in
southern province of Kerala, India. The main plot is constructed around
this family; retired imperial entomologist Pappachi Kochamma is the
father of the family. Upon retiring from his job in Delhi he returns back to
his hometown Ayemenem with his wife, Mammachi Kochamma, and his
1026

two children Ammu and Chacko. Ammu their daughter several years after
their arrival experience an unhappy marriage with a Hindu man, which
end in divorce. Ammu after divorce comes back to her parental house with
her twin, Estha and Rahel. Ammu and her twin begin to live in Ayemenem
with Mammachi, Chacko, and their aunt, Aunt Baby. Chacko Pappachi,
family’s son is sent to Oxford to continue his education, where he meets
his future English wife Margaret but their marriage ends in divorce in the
same year, then, Chacko leaving Margaret and his daughter Sophie Mol, in
England, comes back to Ayemenem to his father’s home.
Roy’s story revolves around the events surrounding the visit made by
Sophie Mol Chacko’s daughter and his ex-wife Margaret and the drowning
of Sophie two weeks after their arrival, leaving behind a disintegrated
family. The family’s suffering from Sophie Mole’s drowning become great
when Ammu the daughter of the family experience a love affair with Velutha
the families carpenter, a man from the “untouchable” or Paravan caste.
Ammu’s love affair with a member of an untouchable caste is considered
a forbidden love according to the caste system in India, which divides
people into classes and makes the lower class people “untouchable”.
Risking to interact with one of these untouchables, Ammu violates the
caste system, which also causes the family to fall apart and also, Ammu’s
twins, Estha and Rahel to be separated from each other. Sophie Mol’s
unfortunate drowning, though, occurs in 1969, Roy’s story begins twenty
three years later, when Rahel comes back to home in India, to Estha where
there is desire that the love of the twins for each other will heal their deep
suffering. Rahel comes back to Ayemenem as an adult to “a decimated
household, a dysfunctional twin and a decaying house” (45).
Much of Roy’s third-person narrative is told mainly from the point of
view of the two fraternal twin protagonists, Rahel and Estha. She constructs
her narration moving backwards from present-day India to the fateful
drowning that occurred twenty three years earlier, in 1969. With flashbacks
from the present to the past; Roy fabricates her plot with an increasing
suspense till the end of the novel. She structures her narration so skillfully
that the malignant tragedy is not fully illustrated until the final scenes of
the novel. Roy tells and reveals gradually the story of all characters and the
shocking series of events throughout her text.
As at the outset of the paper has been pointed out, Roy’s The God of
Small Things is the story of the visit and the drowning of Sophie Mol
resulting in the destruction of the innocent lives and their splitting up from
1027

each other when she comes to see her Indian father, Chacko, during her
Charismas holiday. Upon coming to India, Sophie Mol is not aware of the
disaster waiting for her. One they she is out with her Indian cousins, Estha
and Rahel, on the mysterious river in Ayemenem, she suddenly drowns
which makes the family, especially, Margaret grieved. The catastrophic
event occur even if English Margaret, who is “traveling to the Heart of
Darkness, has been acknowledged by her friends to “take everything” and
to “be prepared” on the grounds of the fact that “anything can happen to
anyone” in India (267).
As Sophie’s mothers friend’s have estimated, the most horrifying incident
she might experience in her life happens, and “green weed and river grime
were woven into her beautiful redbrown hair” of her daughter, and her
child’s eyelids were “nibbled at by fish” (251). Margaret never forgives
herself for not listening to her friends, and taking Sophie to India but she
understands her mistake very lately after her losing her daughter in India.
Sophie Mole’s drowning is a metaphoric sign of the hegemony of the Eastern
over the European, which has the power to swallow up the colonizers easily.
This is also the power of the wilderness and primitiveness of Eastern that
the colonial elements always fear and never resist. Postcolonial discourse
maintains that the threat of the Eastern for the European is either to devour
the European in the wilderness or to make the Europeans go wild. The
death of Sophie Mol in Roy’s story metaphorically illustrates that there is
no escape from the tragic fate waiting for the colonizer in the colonial land.
As previously mentioned, the deep interaction with the colonizer creates
not only the suffering of the colonizer but also that of the colonized that
recognized and felt upset and anxious about the inferiority of their own
culture when compare to that of the colonizer. The feeling of the inferiority
created a community that was not glad about his existence, and that had
no peace anymore. The colonized having felt their inferiority, appreciated
everything that belonged to the colonizer and forget their own history,
culture, and language.
To be precise, they transformed into a nation who had not culture of
their own, and felt second-class thereby struggling to become a member of
the superior culture of the colonized. Thus, as it is stated in novel several
times “things can changes in a day” (32), implies the day on which the
colonizer’s arrival has changed everything in the land of the colonized.
In The God of Small Things, Chacko Kochamma, the uncle of the twins,
describes the colonized people as “prisoners of war”, as a result of which
1028

their “dreams have been doctored” and they “belong nowhere”. According
to him, it is a kind of war that has occupied their minds that they “have
won and lost. The very worst sort of war. A war that captures dreams
and re-dreams them. A war that has made them adore their captures and
despise themselves” (53) Frantz Fanon in his A Dying Colonialism (1965),
argues that “the challenging of the very principle of foreign domination
brings about essential mutations in the consciousness of the colonized,
in the manner in which he perceives the colonizer, in his human states in
the world” (Gandhi, 1998: 130). Seeing themselves inferior, the colonized
people recognized that the only way to make their situation better is to
become similar to the colonizer, and thus, they try to imitate the colonizers
ideas, values and practices. They appreciate and value the colonizers way
of living and try to imitate their culture in view of not having of their own.
Roy in narrating Chacko’s thoughts reports:
Chacko told the twins though he hated to admit it, they were
all anglophile. They were a family of Anglophiles. Pointed in the
wrong direction, trapped outside their own history, and unable to
retrace their steps because their footprints had been swept away. He
explained to them that history was like an old house at night. With
all the lamps lit. And ancestors whispering inside. ‘To understand
history, ‘Chacko said, we have to go inside and listen to what they’re
saying. And look at the books and the pictures on the wall. And
smells the smells.’ (52)
Roy in her novel narrates clearly how the colonized people appreciate
the English culture and their considerable effort to become like them by
way of imitation. There are seen perfectly in different behaviors of the
natives in the novel toward the half English Chacko’s daughter Sophie
Mole and her Indian twin cousins, Rahel and Estha. When Chacko’s half
English daughter Sophie and her mother Margaret come to India, every
body in the family is impatiently awaited for their arrival. Sophie Mole’s
half English identity is important both for the members of the family
and for the people outside. The importance of an English cousin can be
obviously presented in the speech of a man from outside the family where
Roy illustrates the scene as the following:
The twins squatted on their haunches, like professional adults gossip in
the Ayemenem market.
They sat in silence for a while. Kuttappen mortified, the twins
preoccupied with boat thought.
‘Has Chacko Saar’s Mol come?’ Kuttappen asked.
1029

‘Must have Rahel said laconically.


‘Where is she?’
‘Who knows? Must be around somewhere. We don’t know.’
‘Will you bring her here for me to see?’
‘Can’t, ‘Rahel said.
‘Why not?’
‘She has to stay indoors. She’s very delicate. If she gets dirty she’ll die.’
(209, 210)
The appreciation in his question about the Sophie Mol is more like to that
of the Orgerndrink Lemondrink man, who sells beverages at the cinema,
when he learns that Sophie is coming he says “‘from London’s? A new
respect gleamed in uncle’s eyes. For a family with London connections”
(110).
Roy’s protagonists, Rahel and Estha are suffering from the great
admiration of their family for the English language and culture. They obtain
their love of the family if they behave in English manners and hold English
values. They are the children who are forced to neglect their own language
and does not have any importance, and who “had to sing in English in
obedient voices” (154). Baby Kochamma, the twin’s aunt corrects Estha
when he makes a mistake in pronouncing an expression where he say
‘Thang God,’ (154). For Rahel and Estha speaking in English is a kind of
obligation. They have been deprived of their own history, culture, values
and language for many years by the colonizers, and they cannot survive
themselves from the facts of colonialism. The twin’s aunt always forces
them to talk in English. Roy narrates this situation as the following:
That whole week Baby Kochamma eavesdropped relentlessly
on the twins’ private conversations, and whenever she caught them
speaking in Malayam, she levied a small fine which was deducted
at source. From their pocket money. She made them write lines
–‘impositions’ she called them - I will always speak in English, I
will always speak in English. A hundred times each. When they were
done, she scored them with her pen to make sure that old lines were
not recycled for new punishments.
She had made them practice an English car song for the way back.
They had to form the words properly, and be particularly careful
about their production. (36)
1030

The important fact here is that the contamination of the colonized is


not their admiration for the English or their efforts to imitate them, but
their inability to belong to neither the culture of the colonized nor that of
the colonizer and they experience an identity problem. The colonized is
alienated by imitating the culture of the colonizer from their own culture
and at the same time the skin color and national origin of the colonized
estranged them from the English culture. Thus, they gain a hybrid identity,
a mix between native and colonial identity, neither fully one nor the other.
Most of the problem about hybrid identities lies in its existence, which
is, as Bill Ashcroft highlights, “the corss-breading of the two species by
grafting or cross-pollination to form a third, ‘hybrid’ species”. (Ashcroft
1998: 118).
In other words, this ambivalent cultural identity does not belong
definitely to the world of either the colonizer or the colonized. It is presented
an ‘other’ from both cultural identities. This mixed identity, hybridity, “has
been recently associated with the work of Homi Bhabha, whose analysis
of colonizer/colonized stresses their interdependence and the mutual
construction of their subjectivity. Bhabha maintains that all the cultural
statements and systems are structured in a space that he ‘names third’ the
third space of the enunciation’ (1994: 37). Cultural identity always comes
out in this contradictory and ambivalent space which for Bhabha constructs
the argument to a hierarchical ‘purity’ of cultures. Bahaba puts this in this
way:
It is only when we understand that all cultural statements and
systems , are constructed in this contradictory and ambivalent space
of enunciation, that we begin to understand why hierarchical claims
to the inherent originality or ‘purity’ of cultures are untenable, even
before we I resort to empirical historical instances that demonstrate
their hybridity. Fanon’s vision of revolutionary cultural and political
change as a ‘fluctuating movement’ of occult instability could not
be articulated as cultural practice without an acknowledgement of
this indeterminate space of the subject(s) of enunciation. It is that
Third Space, though unrep­resentable in itself, which constitutes the
discursive conditions of enunci­ation that ensure that the meaning
and symbols of culture have no primordial unity or fixity; that even
the same signs can be appropriated, translated, rehistoricized and
read anew. (Bhabha, 1994: 74)
Roy in her story presents perfectly her twin protagonists Rahel and Estha
as two hybrid characters. Notwithstanding, the twins, try not to imitate the
English values and language, but they cannot escape from feeling inferior
1031

when they compare themselves to their half English cousin, Sophie Mol,
since they are just the imitation of English, not real ones. Roy depicts
the difference between the twins and Sophie Mol throughout the novel.
She describes Sophie Mol as one of the “little angles” who “were beach-
colored and wore bell bottoms”, while Rahel and Estha are depicted as
two evil where we are told: “Littledemons were mudbrown in Airport fairy
frocks with forehead bumps that might turn into horns with fountains in
love-in-Tokyos. And backword-reading habits. And if you cared to look,
you cold see Satan in their eyes. (179).
Baby Kochamma twin’s aunt also gives an expression on the difference
between Sophie Mol and the twins. She describes Sophie Mol as “so
beautiful that she reminded her of a wood- sprite. Of Ariel.” Ariel in
Shakespeare’s The Tempest (144). While in describing the twins she say, “
‘They’re sly. They’re uncouth. Deceitful. They are growing wild you can’t
manage them” (149). This point maintains that such a great appreciation
that they love even their children as long as they imitate the values of the
other culture, and dissemble to be a member of that culture. Roy’s another
character who suffers from being a hybrid aspect is Pappachi Kochamma,
the grandfather of the twins whom with his strong passion to be an English
man in manner and appearance.
Pappachi Ammu’s father is a man who after retiring from Government
service in Delhi having worked for many years as an Imperial Entomologist
at the Pusa Institute, and who come to live in Ayemenem with his wife,
Mammachi, his son Chacko and his daughter Ammu till he dies. Pappachi
tries always to imitate the English way of clothing and as Roy illustrates
“until the day he died, even in the stifling Ayemenem heat, even single day,
Pappachi wore a well prepared three-piece suit and his gold pocket watch”
(49).
It is his strong passion to another culture that makes him dress a suit,
not his traditional clothing, mumudu and “khaki Judhpurs though he had
never ridden a horse in his life” (51). Ammu his daughter in describing
such a great appreciation of the other culture where we are told “Ammu
said that Pappachi was an incurable British CCP, which was short for chhi
chhi poach and in Hindu meant shit-wiper” (51). Chacko also as Ammu is
aware of how his father is keen on the English culture where Roy reports:
Chacko said that the correct word for people like Pappachi was
Anglophile. He made Rahel and Estha look up Anglophile in the
1032

Reader’s Digest Great Encyclopedic Dictionary. It said Person well


disposed to the English. The Estha and Rahel had to look up disposed
…. Chacko said that in Pappachi’s case it meant Bring mind into
certain state. Which, Chacko said, meant that Pappachi’s mind had
been brought into a state which made him like the English. (52)
Although Pappachi’s admiration to English culture is great but he is not
able to the reality that he is not English in origin. Despite his big endeavor
to be similar to English culture, he does it just in appearance, not in his
manner, his way of thinking and attitudes. For instance, he is against to
her daughter’s education where he “insisted that a college education was
an unnecessary expense for a girl” (38), thereby, he let his daughter finish
her school life the same year that he retires from his job in Delhi and
moves to Ayemenem. Regarding to his wife’s , Mammachi’s, during a few
month day spend in Vienna, she takes a violin course, the situation is quite
similar to that of Ammu’s, teacher, Launskuy Tieffethal, made the mistake
of telling Pappachi that his wife was exceptionally talented and, in his
opinion, potentially concert class” (50). To sum up, Pappachi does not
tolerate any kind of success she achieves inching her talent in playing the
violin.
Upon Pappachi’s recognition that the jam and pickle is sold quickly
and his wife’s business getting better, he becomes irritated, so, he not only
prefer not to help her with her works, but also beats her every night. Roy
describing the scene concerning Pappachi’s thoughts and attitudes states
that:
Chacko came home for a summer vacation from Oxford. Her
had grown to be a big man, and was, in those days, strong from
rowing from Balliot. A week after he arrived he found Pappachi
beating Mammachi in the study. Chacko strode into the room, caught
Pappachi’s vase-hand and twisted it around his back, ‘I never want
this to happen again’ her told his father. ‘Ever’” (48).
Although Pappachi tries to be appear as a civilized man, he cannot
overcome to his other identity which makes him beat his wife, “with a
brass flower vase” every night, and who “broke the bow of her violin and
threw it in the river” (48).
The situation is the same for Chacko, Pappachi’s son, because he also
is another character who suffers from the hybridization process in terms of
1033

not belonging to either the culture of the colonized or that of the colonizer.
Roy in reporting Chacko’s suffering of hybridization states that: “our minds
have been invaded by a war. A war that we have won and lost. The very
worst sort of war. A war that captures dreams and re-dreams them. A war
that has made us adore our conquerors and despite ourselves” (53). This
point highlights that the colonized always look down upon and scorns their
own culture, thereby they are uprooted from their culture and appreciates
whatever the colonizer has; therefore, they try to imitate them without
being to be a member of it on account of not being European in blood.
Chacko educated at Oxford University, realizes that their country and
mind have been captured by the colonizer and he depicts his own people
as “anglophile” “a person well disposed to the English” (52). However,
he himself is aware of being an anglophile, when he comes to loving
something that belongs to the English culture. His anglophile identity
is approved when he gets married to an English woman. As Ammu, his
sister, regards it on as marrying “our conquerors”. Chacko like his father’s
admiration of the English way of clothing appreciates the manners and
attitudes an English woman has. Roy in portraying Chacko’s admiration
of his English wife states:
As for Chacko, Margaret Kochamma was the first female friend
he had ever had. Not just the first woman that he had slept with, but
his first real companion. What Chacko loved most about her was her
self-sufficiency. Perhaps it wasn’t remarkable in the average English
women, but it was remarkable to Chacko.
He loved the fact that Margaret Kochamma didn’t cling to him
that she was uncertain about her feeling for him. That he never know
till the last day whether or not she would marry him. He loved the
way she would sit up naked in his bed, her long white back swiveled
away from him, look at her watch and say in her practical way –
‘Oops, I must be off.’ He loved the way she wobbled to work every
morning on her bicycle. He encouraged their differences in opinion,
and inwardly rejoiced at her occasional outburst of exasperation at
his decadence. (245-246).
Roy in giving the reason why Chacko admires Margaret, which is a
kind of looking up down on Indian women, reports that, “He was grateful
to his wife for not wanting to look after him. For not offering to tidy his
room. For not being cloying mother. He grew too depend on Margaret
Kochamma for not depending on him. He adored her for not adoring him”
1034

(246). Although Chacko appreciates his English wife for not wanting to
look after him, unlike his Indian mother, the same English woman leaves
him just because he is not used to looking after himself, which is quite
clear in the following description:
That it was impossible for him to consider making the bed, or
washing clothes or dishes. That he didn’t apologize for the cigarette
burns in the new sofa. That he seemed incapable of buttoning up
his shirt, knotting his tie and tying his shoe laces before presenting
himself for a job interview (247).
The important point that arises here is that his marriage to a married
woman becomes successful to the extent that he is able to hide his real
Indian Identity and plays his role successfully as the husband of an English
woman. The reason their marriage ends in divorce results in the interaction
between his own culture as the colonized and the culture of his wife as the
colonizer and his belonging to neither of them.
Although Chacko and Pappachi do their best to look like the colonizer
both in manner and attitudes, they become the victims of the interaction
with the colonizers’ culture that is regarded as superior. Despite their
endeavor to imitate the colonizer, considering their behavior throughout
the novel it is impossible for them to escape from their own identity, being
Indian in blood, not English. Roy, as a postcolonial writer, in her novel tries
to focus on the sufferings of the colonized originated from the interaction
with the colonized.
Besides Roy’s hybrid characters which can be understood as an evidence
of the contamination arrived with the colonizer, in order to prove how
dreadful suffering the arrival of the colonizer has brought to the colonial
land, the day on which Sophie Mol come to India is used as metaphorically,
and it stands for the coming of the colonizers. Sophie Mol with her English
mother Margaret comes from England to India to see her Indian father,
Chacko. Her coming to India is important because it stands for that of
the colonizer and in what ways it has brought about the sufferings of the
people in the colonial territory. Roy explains throughout the novel the great
influence of Sophie Mol in disturbing the tranquil situation in India and the
destructive effects of her visit. The most shattering effects can be seen in
the Estha and Rahel character, both of whom “hadn’t seen each other since
Estha’s return in a train with his pointy shoes rolled into his khaki hold
all”(32). Rahel immediately after separation of Estha from Ayemenem
loses her mother Ammu, too. Rahel also loves her Ayemenem and her twin
1035

brother and wander from school to school. On the whole, Sophie Mol’s
arrival to India changed their faith and caused all these disastrous events.
The life in Ayemenem before her arrival was peaceful and tranquil. Roy in
illustrating the Ayemenem maintains that “Here, however, it was peace time
and the family in the Plymouth traveled without fear or foreboding”(35).
Sophie Mol’s arrival representing the colonizer disturbs the peaceful life in
Ayemenem. This is obviously observable when Roy portrays the situation
as, “You couldn’t see the river from the window anymore… and their has
come a time when uncles became fathers, mother’s lovers and cousins died
and had funerals. It was a time when the unthinkable became thinkable and
the impossible really happened” (31).

REFERENCES
Ashcroft, B. (2004). “England through Colonial Eyes in Twentieth-
Century Fiction”, CLIO, 34(1-2), 207-224.
Ashcroft, Bill, et al. (2002). The Empire Writes Back: Theory and
Practice in Post-Colonial Literatures. London: Routledge.
Ashcroft, Bill, et al. The Postcolonial Studies Reader. London:
Routledge, 1995.
Bhabha, Homi K. (1994). The Location of Culture. London and New
York: Routledge, 1994.
Gandhi, L. (1998). Postcolonial Theory: A Critical Introduction. St.
Leonards, N.S.W.: Allen & Unwin.
Moore-Gilbert, B. (1997). Postcolonial Theory: Contexts, Practices,
Politics. London: Verso.
Moore-Gilbert, B. et al (Eds.). (1997). Postcolonial Criticism. London:
Longman.
Needham, A. D. (2005), “The Small Voice of History in Arundhati
Roy’s”, The God of Small Things IJPS, Volume 7, N 3, 369-391.
Roy, Arundhati (1997). The God of Small Things. London,
Falmingo.
Tickell, A. (2003). “The God of Small Things: Arundhati Roy’s
Postcolonial Cosmopolitanism. The Journal of Commonwealth
Literature, 38-73.
1037

ANIMALS IN THE IRAQI TURKMEN PROVERBS

MUSTAFA, Falah Salahaddin


MOOSA, Najdat Kadhim
IRAK/IRAQ/ИРАК

ABSTRACT
The study is in fact a collection of the proverbs used by proverbs of
the Iraqi Turkmen’s which contain the names of some of the insects . the
animals mentioned in the proverbs grouped together here seem to be the
animals that existed in the environment of the Turkmen’s, whether it be
their home, his farm or where he traveled .
Since those animals have certain characteristics such as patience,
friendship, love or treason, the Turkmens seem to have tried & express
those characteristics of animals by proverbs used by humans aiming at
applying them & humans in an in direct and mostly metaphorical way.
it is necessary & observe that some of the animals are mentioned more
than others due to the fact that those animals like the “ dog ”, “ sheep ” ,
“ donkey”, “ camel ”, “ horse ” ...etc.
Man in his travels and movements and / or they live In his environment
and they he depends on them for his living like the whale monkey,
giraffe
Some of the animals are either rarely mentioned at all turtle ... etc.
the reason is that either there animals do not have characteristics similar
& there which the humans have or because they do not exist in turkman
environment.
It is also important to pay attention & the literary value of these
proverbs since they are expressed in figurative way and sometimes
these sayings are rhymed and contain assonance or resonance, and other
figures of speech in addition & their social value as saying that contain
wise words.
Key Words : Proverbs, Turkmen, Iraqi.
The Proverbs of the Iraqi Turkmans , as is the case with the other
nations of the world , express the implications of social , economic and
psychological life of the people. These proverbs express in the best way
1038

most of the events that have taken place and continue to take place in
detail in the everyday life of the people. Mostly, these proverbs are cited
or uttered in brief and simple expressions in such a way that makes them
easy to memorize and use generation after generation. If we look at the  
proverbs of Iraqi Turkmans we find that they have expressed people’s 
feelings of happiness and sadness besides their life experiences. One
can see that these proverbs are expressions of human characteristics like
love, hatred, bravery, generosity, cooperation and so on in addition to
expressing the relations of the human beings with one another wherever
they be. The present paper deals with the use of various animal (and some
insect) names that existed in the environment of the Turkmans since the
early days of history, whether that be in his home, or farm or wherever
he travelled. And since humans have always been in contact with these
animals and since each kind of those animals have characteristics which
may have their counterparts in humans like patience, treason, love or
betrayal, human beings have tried to express those characteristic of
animals by proverbs that are used by humans to apply those characteristics
on humans although that has been mostly in an indirect or metaphorical
way. It is important to notice that the proverbs most frequent used in our
everyday life and which are most effective and expressive among the
Turkmen proverbs are those in which one species of animals is used.

Just for example we mention some of those proverbs which are well-known
among the Turkmans:                                            

– Attan iner eşeğe miner (biner). Which means:                                           
He gets down a horse and gets on a donkey.                                   

– Aslan ağzından av alınmaz .                                                             
No prey can be taken  out of the mouth of the lion.                                  

– İki kuşu bir taştan (taşla) vurdu.                             
He hit two birds by one stone.                                                                

– Balık suda mamele (alış veriş) edilmez .                                                    
Bargaining over the fish cannot be done while the fish is                                                                                                                                             
inside the water

– Deve öz (kendi) kanburunu görmez.                                                            
1039

The camel cannot see its own hunchback.                                  



– Serçe nedi (nedir) şorbası (çorbası) ne olsun?
  What is (the worth of) a sparrow and what is (the worth of) its soup?

– Tavuk ölü(r) gözü küllükte kalı(r).
  The hen dies but its eyes remain on the garbage.

– Kurttan (kurtla) yer (yiyer), koyunla şivan eder.
 He eats with the wolf but weeps with the sheep.

– Bülbül besledim karga çıktı.
 I raised a nightingale but it turned out a crow.

– Hara (nere) gittim balık başı arpa ekmeği.
 Wherever I went I could not find but fish head and barley bread.

Anyhow, we can notice that in any of the Turkmen proverbs the names of
most of the animals that exist in the areas (locations) in which the Turkmans
live have been used. However certain animals have been used more than
others like the dog, the wolf, the donkey, the camel, the horse, the sheep
and others. It seems that the reason behind the frequent use of these animals
more than the other ones in the proverbs is that those animals have since
the old time accompanied the humans in their travels, and have lived with
them in their environment besides being a source of living and comfort
and a means of transportation and carrier of luggage in their movement
from place to place. Some other animals have been a source of danger and
annoyance for humans and their pets and domestic animals. It is worth
mentioning that some of the animals are rarely used or mentioned in the
Iraqi Turkmen proverbs like the pig, the deer, the peacock, and the tiger;
whereas there are some  other animals which have not been mentioned in
Turkmen proverbs like the monkey, the giraffe and the turtle. The reason
behind the rarity of using or not mentioning some species of animals (or
insects) in Turkmen proverbs is because they do not have characteristics
and features similar to those of the humans or because those animals do
not exist in the areas where Turkoman live. Any scrutinizing view at the
Turkmen proverbs that are fixed in the existing references mentioned at the
end of the study show that about (2000) two thousand proverbs are fixed in
the references the proverbs that include the names of animals are (523). It
1040

means that more than a quarter of the total number of the Turkmen proverbs
include the names of animals. It is seen that (64) different species of animals
and insects are used in these proverbs. Definitely, the more proverbs are
discovered by the researcher, the larger number of the species will be.
The following is an index of the species of animals used in Turkmen
proverbs arranged according to the frequency of each species we start with
the species that are used and repeated more than others and then we move
to the types/species that are used less than others with an example for each
type. It should be noticed that some species of animals’ name equals the
number of some other species. There are many proverbs in which two or
even three species of animals are mentioned in one proverb. These will be
mentioned later:

1. The dog (köpek): it is repeated in (59) proverbs.


     e.g köpek sümükten (kemikten) kaçmaz.
     A dog does not run away from the bone.
2. The wolf (kurt): it is mentioned in (44) proverbs.
    e.g kurttan korkan çoban olmaz.
    He who is afraid of the wolf will not be a shepherd.
3. The donkey (eşek): it is mentioned in (38) proverbs.
    e.g Eşeğe gücü yetmirı (yetmiyor) palanı taptırı (dövüyor).
    He has not the ability to hit the donkey, so he hits the saddle.
4. The camel (deve): it is mentioned in (37) proverbs.
    e.g Deveden düşüp (düşmüş) hophoptan düşmürü (düşmüyor).
    He has fallen from the camel’s back but he has not given up his
    arrogance.
5. The horse (at): it is mentioned in (36) proverbs.
    e.g At dişinden tanili(r), igit (yiğit) işinden.
    The horse is known through its teeth and the hero is known through his
     deed.
6. The snake (yılan): it is mentioned in (36) proverbs.
    e.g Hoş sözle ilan (yılan) delikten çıkar.
    With nice words the snake can be taken out of its hole.
7. The bird (kuş): it is mentioned in (31) proverbs.
    e.g Gafil kuşun avcısı çok olur.
    The hunters of the unwary bird abound.
8. The sheep (koyun): it is mentioned in (26) proverbs.
   e.g Koyun görmemişseğ (sek), kiyagini (tersini) görmüşüg (görmüşüz).
   We might have not seen a sheep but we have seen its excrement.
9. The hen (tavuk): it is mentioned in (20) proverbs.
   e.g Bugünün tavuğu yarının kazınnan (kazından) iyidi(r).
1041

    Today’s hen is better than tomorrow’s goose.


10. The lion (aslan): it is mentioned in (15) proverbs.
     e.g Aslan tavunnan (tavundan,gücünden) düşmez.
      The lion does not fall from its severity (might).
11. The cat (pisik /kedi): it is mentioned in (15) proverbs.
     e.g Mavıldayan pisik (kedi) sıçan tutmaz.    
      The miaowing cat cannot catch a mouse.
12. The fish (balık): it is mentioned in (13) proverbs.
     e.g Balığ (balık) çukur (derin) su ahtarı (arar).
     A fish searches for the deep water.
13. The jackal (çakal): it is mentioned in (12) proverbs.
      e.g Çakal war (var) baş kupardı (koparır) kurdun adı yamandı(r).
      There are jackals that pull off heads but it is the wolves that are
      notorious.
14. The goat (keçi): it is mentioned in (12) proverbs.
     e.g Geçi (keçi) can vayında kasap pim/et vayında.
      The goat is concerned about its life whereas the butcher’s concern is
      its meat/ghee.
15. The crow (karga): it is mentioned in (11) proverbs.
     e.g Karga besledim gözüm çıkarttı.
     I raised a crow then it pulled/gored out my eyes.
16. The bear (ayı): it is mentioned in (10) proverbs.
      e.g Ac ayı oynamaz.
      The hungry bear won’t dance.
17. The cow (inek) : it is mentioned in (10) proverbs.
      e.g Iten (yiten) ineğe herkes sahap (sahip) çıkar.
       The lost cow is claimed by every one.
18. The cock (horoz) : it is mentioned in (9) proverbs.
      e.g Horoz baynamasa da sabah olu(r).
       Morning starts even if the cock does not crow.
19. The fly (çibin, sinek): it is mentioned in (8) proverbs.
     e.g Çibin (sinek) küçüktü(r) ama mide bulantırı(r).
     The fly is small but it makes one sick.
20. The nightingale (bülbül) : it is mentioned in (8) proverbs.
     e.g İki bülbül bir dala konmaz.
      Two nightingales do not sit on one bough.
21. The ant (karınca): it is mentioned in (8) proverbs.
     e.g Karıncaya Allah gazeb etsa kanat veri(r).
      If God wants to punish the ant he gives it wings.
22. The fox (tilki): it is mentioned in (7) proverbs.
      e.g Tülkü (tilki) deliğe girmez kuyruğunda da bir süpürge bağlar.
1042

      The fox cannot enter its whole and then it fixes a sweeper in its tail.
23. The pig (donguz/domuz): it is mentioned in (7) proverbs.
      e.g Dongozdan (domuzdan) bir tük (tüy) kopsun gene kardı(r).
      Evin if a hair is taken from the pig it is a gain.
24. The greyhound (tazı): it is mentioned in (7) proverbs.
     e.g Tazısız ava çıkan tavşansız eve döner.
      He who goes hunting without a greyhound, comes back home without      
a rabbit.
25. The bull (sığır/öküz): it is mentioned in (6) proverbs.
     e.g Sığır kasaphaneye ulaştıktan sonra bıçak hazırdı(r).
      By the arrival of the bull in the slaughter house the knife is ready (to
      slay).
26. The mouse (sıçan/fare): it is mentioned in (6) proverbs.
     e.g Sıçan çıktığı deliği tanır.
      The mouse well knows the hole from which it has come out.
27. The owl (baykuş): it is mentioned in (6) proverbs.
     e.g Allah baykuşun rızkını ayağına gönderi(r).
      God sends the owl its food.
28. The bee (arı): it is mentioned in (5) proverbs.
     e.g Arı bal alacağ (alacak) çiçeği tanır.
      The bee knows the flower from which it takes the honey.
29. The goose (kaz): it is mentioned in (5) proverbs.
     e.g Tavuk kaz yumurtası doğmaz.
      The hen cannot lay eggs of goose.
30. The dog (it): it is mentioned in (5) proverbs.
     e.g Kervan yürür it hürür.
      The convoy continues to move while the dog howls.
31. The mule (katır): it is mentioned in (4) proverbs.
      e.g Deve ırağına, katır tırnağına bakar.
      The camel looks far , whereas the mule looks at its nails.
32. The lamb (kuzu): it is mentioned in (4) proverbs.
     e.g Koyun öz kuzusunu basmaz.
      The sheep does not walk over its own lamb.
33. The sparrow (serçe): it is mentioned in (4) proverbs.
     e.g Yüz serçe bir kazan doldurmaz.
      A hundred sparrows do not fill a cauldron.
34. The rabbit (tavşan): it is mentioned in (4) proverbs.
     e.g Her yerin tavşanını o yerin tazısı tutar.
      The rabbits of each land are caught by its hunting dogs.
35. The animal (hayvan): it is mentioned in (4) proverbs.
     e.g Hayvan hayvanı okşar, insan insanı.
1043

      An animal fondles an animal and a human fondles a human. 


36. The deer (ceyran/ceylan): it is mentioned in (3) proverbs.
     e.g Ceyran kaç, tazı geldi.
      O deer run away, the hunting dog has come.
37. The horse (beygir): it is mentioned in (3) proverbs.
    e.g Hammaw’ın kör beygiri kimin (gibi) ahır getirip (getirmiş).
     Like the blind horse of Hammaw  he has succeeded at the end.
38. The flock (sürü): it is mentioned in (3) proverbs.
     e.g Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.
      The sheep that goes out of the flock is caught by the wolf.
39. The swallow (kallankuş/ kırlangıç): it is mentioned in (3) proverbs.
     e.g Kırlangıçın zararını biber ekennen (ekenden) sor.
   Ask about the harm of the swallow from the person who raises pepper.
40. The frog (kolbaka/kurbağa): it is mentioned in (3) proverbs.
     e.g Arka su gelmeyince kolbakanın canı çıkar.
      If the water does not come to the river the frog will die.
41. The worm (kurt): it is mentioned in (3) proverbs.
     e.g Ağacı kurt, insanı dert yer.
      The tree is eaten by worm, and man diminishes (is diminishes) eaten       
by sorrow.
42 .The chick (cüce/civciv): it is mentioned in (2) proverbs.
       e.g. Her yumurtadan cüce (civciv) çıkmaz .
        Not all the eggs will proceder chicks.
43. The grasshopper (çervirke/çekirge) : it is mentioned in (2) proverbs.
      e.g Bir uçtuv (uçtun) çervirke, iki uçtuv çervirke, ahrında (sonunda)
      düştüv çervirke.
      O, grasshopper,  you flew once and flew twice, and at last you fell.
44. The scorpion (akrep): it is mentioned in (2) proverbs.
       e.g. Akrep balasını (Yauvrusunu) Karnında besler.
       The scorpion breeds it kids inside its belly.
45.  The ram (koç) : it is mentioned in (2) proverbs.
       e.g. Kuyunumuz varsa koçumuz  da var .
       If we have sheep , we have rams too.
46.  The calf (bızav/buzağı): it is mentýoned in (2) proverbs . 
       e.g. Güz bızavı (buzağı) kimin (gibi) he yisen yatısan .
       Like the autumn  calf you only eat and sleep .
47.  The peacock (tavus): it is mentioned in (2) proverbs .
       e.g. Tavuz şişer (kendini kabartır) ayağına bakar fis olur (kabarklığı gider)
       The peacock pumps itself but when it looks at its feet it returns to its
       normal condition .
48 . The hedgehog (kipri/kirpi): it is mentioned in (2) proverbs .
1044

        e.g. Kipri diyer balamnan (yavurumdan) yumşak  yoktu(r).


        The hedgehog says no one is smoother than my  baby.
49. The tiger (kaplan): it is mentioned in (2) proverbs.
      e.g. Darda (sık durumda) kalan pisik (kedi) kaplana döner .
      The cat which is cornered turns to tiger .
50.  The elephant (fil): it is mentioned in (2) proverbs.
       e.g. Deveden büyük fil var .
       There is an animal bigger than the camel ; it is the elephant.
51.  The eagle (şahin ): it is mentioned in (2) proverbs.
       e.g.  Kargazın (akabanın) ne haddi var şahinin yerin ala.
       The vulture has not the ability to replace the eagle.  
52. The falcon (baz): it is mentioned in (2) proverbs.
    e.g. Baz bazdan (bazla), kaz kazdan (kazla), keçel (kel) tavuk,
      topal horozdan (horozla). 
     The falcon with the falcon, the goose with the goose, the bald hen
       with the lame cock .
53. The  kids (oğlağ/oğlak ): it is mentioned in (2) proverbs.
      e.g. Kıştan çıktı oğlağım kış götüne parmağım .
       My kids survived the winter, so to hell with winter .
54. The lark (hacılaklak/leylek ): it is mentioned in (1) proverb.
       e.g. Kallankuç (kırlangıç) hacılaklakı (leyleki) aldatırı (aldatıyor).
       The swallow is deceiving the lark!
55.  The small/babydog (mındı): it is mentioned in (1) proverb.
       e.g. Köpeği gül ağacına bağlırı (bağlıyor) adını mındı koyuyor
He is tying the dog to a flower tree calling it a puppy.
56. The mare (kısrak): it is mentioned in (1) proverb.
       e.g.Kısrağı genç gözüyden (gözüyle), kızı ihtiyar gözüyle al .
       Choose a horse with a young man’s eyes and a girl with an
       old man’s eyes. 
57. The donkey (koduğ/eşeğin yavrusu): it is mentioned in (1) proverb. 
   e.g. Bahar koduğu kimin oynaklırı (zıplıyor).
   He is dancing and jumping  like the young donkey of spring time .
58. The Duck (sona/ördek): it is mentioned in (1) proverb.
        e.g. Sona kimin sudan çıkmaz .
        Like a duck he won’t get out of water .
59. The Ox (öküz): it is mentioned in (1) proverb.
      e.g. Eken öküz, biçen öküz, harmana gelende hoha.
       The ox plants, the ox reaps but when it coms to the harvest it is neglected.
60. The bat (köryarasa, yarasa): it is mentioned in (1) proverb.
1045

         e.g. Göz açmamış kör yarasa balasına (yavrusuna) benziri (benziyor)
         He looks like the close eyed baby of a bat .
61. The water buffalo ( gamış , manda): it is mentioned in(1) proverb.
       e.g. Ne gamış (manda) sağmışam ne deve kırkmışam.
       I have neither milked a water buffalo nor cut the hair of a camel .
62. The chick (ferig/küçük tavuk ): it is mentioned in(1)proverb.
      e.g. Bizim horozdan (horozla ) siziv (sizing) feriği (küçük tavuk)
      aşınadı(r). Our cock and your  hen are in love.
63. The monster (canavar): it is mentioned in (1) proverb.
       e.g. Üz (yüz) verilen canavar deği (l).
        He is not the type of monster that can be welcome .
64 . The fiend, demon (dev): it is mentioned in (1) proverb.
       e.g. Ev derdi, dev derdi.
       The concerns of home equal the concerns of the fiend. 

Below is a list of proverbs in which two or more types of animals are
       mentioned.

A. The proverbs that contain the names of two types of animals :


       1. Ağ (Ak) koyunun kara kuzusu olu (r).
          The white sheep may give birth to a black lamb.
       2. Eldeki köpek çemdeki aslandan iyidi(r).
           A dog at hand is better than a lion in the jungle.
3. Pisiğin (kedinin) gözü sıçan (fare) deliðindedi(r).      
          The eye of the cat is on the hole of the mouse.
      4. Tavuk kaz yumurtası doğmaz.
          The hen cannot lay eggs of the goose.
      5. Kurt kırdı, çakal yedi.
          The wolf killed (the prey) but the fox ate it.
B. The proverbs that contain the names of three types of animals :
1. Attan (atla) eşek nallandı, kolbaka (kurbağa) kıçını (ayağını)
         kaldırdı.
        The horse and donkey were horseshoed, the frog raised its leg.
      2. At teper, katır teper, ara yerde eşek ölü(r).
         The horse kicks , the mule kicks and in the middle the donkey dies
         (is killed).
1046

REFERENCES
Al-Dakuki, İbrahim. Turkmen Public Arts (in Arabic), Baghdad, Dar
Al-Zaman Publishing House, 1962.
Benderoğlu, Abdullatıf. Turkmans in the Iraq of Revolution (in Arabic),
Baghdad: Dar Al-Hurriya, 1973.
Bendioğlu, Abdullatif  Our Proverbs, 2 vols (in Turkish). Baghdad
House of General cultural Affairs, 1988.
Terzibashi, Ata. Kirkuk Proverbs Baghdad: Al-Zaman Publishing
House, 1962 .
Dakuklu, Mohammed  Khourshid. The Garden of Old Sayings (in
Turkish) Baghdad: House of General Cultural Affairs, 1989.
Zabit, Shakir Sabir, The Proverbs of Iraqi Turkmans (in Turkish),
Baghdad: Dar al-Basri, 1962.
1047

ЭВОЛЮЦИЯ ТУНИССКОГО
АРАБО-ЯЗЫЧНОГО РОМАНА

NADİROVA, G. E./НАДИРОВА, Г. Е.
KAZAKİSTAN/KAZAKHSTAN/КАЗАХСТАН

ÖZET
Roman, edebî tür olarak Arap dilli Tunus edebiyatında bağımsızlık anın-
dan günümüze kadar önemli yere sahiptir, asırlarca süren teşekkül etme ve
gelişme süreci kanıtlar ki, Tunus romanı, dış etkilere açık, toplumsal ve
sanatsal şuurun oluşmasına etki gösteren canlı sanatsal varlıktır.
Roman sanatının genel akınında roman-sosyal araştırma ve entelektüel
roman, onun yaratıcı, manalı miras unsurlarını aktif şekilde çekmek, şim-
diki düşünce teşebbüsleriyle önemli role sahiptir.
Roman metinleri dil seviyesinde edebî dil mevcuttur, şive, klasik miras
dili, Fransızca, yazarlar onları yaratıcı ve manalı tek bir metine birleştir-
meye çalışmışlardır.
Tür seviyesinde sürekli arama ve yenileme süreci sonucunda, entere-
san ve beklenmedik neticelere ulaşılır, örneğin, roman-piyes türü, dram
eserinin anlatı eseriyle tamamlanmasıdır, neticede değişik edebî tarz, yeni
edebî bir tür ortaya çıkmıştır.
Romanda şahıs ve onun çevresi, şahıs ve onun varoluşu arasındaki
uyumsuzluğun genel duyusu belirtilmiştir, bu yaratıcılık yenilenme, kav-
ramsal ve kültürel aramanın sürekli teşebbüsünde ifade edilir.
Anahtar Kelimeler: Roman, sanat, miras, gelişim, modernizm.
ABSTRACT
The novel as a genre has occupied a prominent position in the Arabic-
language Tunisian literature since its independence. The century-long pro-
cess shows that the Tunisian novel is a live artistic organism open to external
influences and itself influencing the society and art. “Social research nov-
els” and “intellectual novels”, which try to assess the present while actively
using elements of artistic legacy, play an important role within the genre.
Standard Arabic, dialect, classic legacy language and French co-exist at the
1048

language level. At the form level a constant process of search and change
goes on which leads to unexpected and interesting results such as novel-
play where narrative is added drama resulting in a new original genre, new
literary form. The novel expresses the general feling og discord between the
man and his existence, the man and the environment, which is reflected in the
constant search for creative renewal.
Key Words: Novel, art, haritage, evolution, modernism.
Ключевые слова: Pоман, творчество, наследие, эволюция, модер-
низм.
-----
Тунисская литература, новая и современная, представляет собой
важную часть арабской литературы в целом, значение которой пос-
тоянно возрастает. Долгое время она оставалась под большим влия-
нием литературы арабского Машрика (Египта, Сирии, Ливана и дру-
гих стран региона к востоку от Египта), даже копировала ее. Одна-
ко постепенно, особенно в последние десятилетия ей удалось выйти
из-под этого влияния, у нее появились свои объективные причины и
художественные средства, которые дали ей возможность утвердиться
и преодолеть этап ученичества и социально-политической ангажиро-
ванности, обозначить свое видение действительности.
Арабо-язычная тунисская литература, как и вся магрибинская (Ал-
жира, Туниса, Марокко, Ливии) литература в целом, в эпоху коло-
ниализма испытывала значительные трудности, препятствовавшие ее
развитию, распространению и обогащению теми художественными
особенностями, которые сегодня отличают ее от франкоязычной ли-
тературы стран Магриба. Долгое время именно франкоязычная лите-
ратура региона пользовалась особым вниманием читателей, критиков,
как арабских, так и зарубежных (Ghazi,1970;8). Имелись многочис-
ленные исследования по ее стилистике, структуре, конструкции, идей-
ным позициям и критическим суждениям, особенно по жанру романа.
Благодаря постоянному вниманию и поощрению появилось целое по-
коление прекрасных писателей-романистов, пишущих на французс-
ком языке, которые преодолели узкую локальность, чтобы осознать
принадлежность всему миру. Это Катиб Йасин, Мулуд Фер‘аун и Му-
луд Маммери в Алжире, Альбер Мемми в Тунисе, Тахар Бенджеллун
и Дрис Шрайби в Марокко и другие. Франкоязычный магрибинский
роман активно развивался как в количественном, так и в качественном
1049

отношении, приобретя неповторимую уникальность, признаваемую


читателями во всем мире (Прожогина, 1998).
Арабо-язычный роман несколько отставал от него в своем раз-
витии. Определенные попытки предпринимались, но произведения,
выходившие из-под пера авторов, были ближе к новеллистическому
жанру, чем к романному. Основная причина этого, по мнению неко-
торых критиков, состоит в том, что роман - жанр, композиционно
более сложный, привнесенный в арабскую литературу, которая зна-
ла устные сказания, но не письменные. Однако, арабо-язычный роман
Туниса, в отличие от франкоязычной ветви, имевшей разнообразное
и богатое наследие на французском языке, сумел почерпнуть повест-
вовательные формы из арабского наследия. Проведенное нами иссле-
дование позволяет утверждать, что в тунисской прозе, и, в частности,
в жанре романа, ярко и хронологически раньше, чем в других странах
Магриба проявляется феномен плодотворного использования форм
и сюжетов арабского средневекового культурного наследия в роман-
ном жанре в творчестве таких писателей как, например, Махмуд ал-
Мас‘ади, ‘Али ад-Ду‘аджи, ал-Башир Храййеф. В то же время нельзя
отрицать и тот факт, что первые арабо-язычные романисты Туниса
опирались как на оригиналы, поскольку многие в совершенстве вла-
дели французским языком, так и на переводы некоторых произведе-
ний писателей Запада, которые появились в XIX и начале XX века,
вследствие чего тунисские писатели оказались под сильным влиянием
европейских художественных форм и даже идеологических взглядов
западных авторов и литературных течений, а также критических ме-
тодов (Ал-Джабири, 1975; 15-23).
Навязывание французской культуры, осуществляемое колониаль-
ным режимом, насильственное внедрение французского языка во все
сферы жизни вызвали не только отсталость арабо-язычной тунисской
литературы, особенно романа, основной поток которого, за исключе-
нием отдельных, часто очень талантливых произведений, появился в
стране сравнительно поздно, практически после получения независи-
мости. (Хотя, если взять за точку отсчета роман Салиха Сувейси ал-
Кайравани «ал-Хайфа ва Сирадж ал-Лейл», опубликованный в 1906
году, возраст тунисского романа насчитывает уже сто лет.) У этого
явления была и положительная сторона, так как знакомство с бога-
той французской литературой, ее влияние и высокие художественные
критерии катализировали быстрое развитие в тунисской литературе
1050

нового жанра, если европейский роман существует уже три столетия,


то тунисский арабо-язычный роман достиг зрелости за несколько де-
сятилетий.
На сегодняшний день состояние тунисского арабо-язычного романа
позволяет говорить о широкой палитре течений, тенденций, стилей и
методов, от реалистических до постмодернистских, разнообразии тем
и средств, достойном художественно-эстетическом уровне произве-
дений, которые в совокупности представляют собой феноменальное
явление в современной арабской литературе. Объективно он сосредо-
точил в себе весь опыт арабского романа, история развития которого,
зафиксированная в работах восточных и западных литературоведов,
основана сегодня в основном на достижениях египетской литературы.
Среди востоковедов сложилось мнение о том, что египетская лите-
ратура и египетский роман, представленный произведениями Нагиба
Махфуза, Гамаля ал-Гитани, Сун‘аллы Ибрагима и других, являются
универсальными моделями развития литературы арабского региона
(Allen,1982). Не умаляя значения творчества этих великих писателей
для всего арабо-говорящего мира, следует принять во внимание, что
такая масштабная национальная литература как арабская не исчер-
пывается рамками деятельности тех художников, имена которых «на
слуху» у читателей всего мира.
Суть выдвигаемой нами концепции состоит в том, что в силу
ряда исторических и культурных обстоятельств рассматрива-
емый нами арабо-язычный роман прошел свой путь развития и
обладает рядом специфически тунисских черт, проявляющихся
в круге забот и проблем, интересующих тунисских романистов, в
тематике, языке, исторических и географических реалиях.
В странах Магриба, органической частью которого является Ту-
нис, даже если не затрагивать проблем, связанных с ситуацией много-
язычия, можно заметить отличия от Машрика по крайней мере по не-
скольким основным параметрам. Первый - регион дальнего запада не
относился к Оттоманской империи, и его культурное осознание исто-
рии до нового периода значительно отличается от стран, находящихся
к востоку. Второе - несколько более поздние временные рамки разви-
тия художественных жанров в Магрибе подразумевают, что многие
начинающие литераторы имели прямой доступ к ранним образцам из
стран Машрика, которые уже были доступны на арабском. Далее,
здесь проводилась гораздо более жесткая политика аккультурации,
1051

чем в странах Машрика и, как следствие, связи с французской куль-


турой и литературой были более тесные и прямые, следовательно, для
ознакомления с литературой метрополии людям, получившим обра-
зование, перевод практически не требовался. И, наконец, присутствие
наряду с арабо-исламской культурой также иных древних и глубоких
культурных пластов, прежде всего берберского, элементы которых
по-прежнему продолжают оказывать воздействие на жизнь магрибин-
ского общества, также имело место.
Магрибинские романисты, взявшие на себя задачу развития жанра
романа на арабском языке, в этом творческом окружении столкну-
лись с длительной борьбой, но основной чертой недавних десятилетий
было возникновение молодого поколения писателей, которые внесли
основной вклад в развитие арабского романа. Достижения романис-
тики в разных регионах арабского мира привлекают основное внима-
ние исследователей арабской литературы. Конкретное разнообразие,
идейное и художественное богатство романов арабских авторов оп-
равдывают преимущественный интерес литературоведов и критиков
именно к этому жанру. Этому способствует сам характер жанра: от-
сутствие в нем жестких эстетических регламентаций, его неограни-
ченные возможности отклика на актуальные проблемы социальной
жизни, изображение в нем героя времени, человеческой личности, да-
ющей оценку социальной действительности эпохи и тем самым пос-
тигающей ее сущность.
Можно утверждать, что арабский роман в течение нескольких
десятилетий ХХ века эволюционировал под косвенным или непос-
редственным воздействием ряда факторов социально-исторического
характера, пройдя через изменения культурные, эстетические, текс-
туальные. Современная литературная продукция свидетельствует о
большом разнообразии художественных течений, стилей и методов,
о возрастающем интересе к проблемам эстетики жанра, знакомстве с
современными европейскими концепциями, апробации которых и эк-
спериментам в целом уделяется все большее внимание в творчестве
писателей, причем как маститых, хорошо известных в регионе и за
его пределами, так и их более молодых коллег. Новая повествователь-
ная структура, новая поэтика, многоголосие, модернистская чувстви-
тельность, с одной стороны, формируют современное художествен-
ное сознание не только в рамках исследуемого романного жанра, но и
в контексте литературы в целом, с другой стороны, несомненно отра-
1052

жают определенный уровень зрелости арабского романа, который не


отказывается при этом от своего наследия, продолжая черпать из него
идеи и образы, творчески переосмысливая и перерабатывая заложен-
ный в нем духовный и интеллектуальный потенциал.
Количественный и качественный рост тунисского романа требу-
ет классификации по направлениям, не обязательно основанной на
последовательной смене поколений и различии культурных источни-
ков. Попытки классифицировать тунисский роман предпринимались
и, в первую очередь, самими тунисскими исследователями: Ахмадом
Мемму, Ридваном ал-Куни, Мустафой ибн ал-Килани. Мемму, кото-
рый стремился к максимально точной классификации, выделил самые
крупные течения и проанализировал их, назвав «романом пробужде-
ния, историческим романом, романом борьбы, политическим, соци-
альным и интеллектуальным романами». К этому делению он добавил
еще несколько разновидностей: роман документальный, аналитичес-
кий, критический и другие (Мемму, 1985;98-99). Его попытку можно
назвать серьезной, но, к сожалению, он охватил только часть издан-
ных к тому времени романов.
Что касается Ридвана ал-Куни, то он опирался на работу Мем-
му, позаимствовав частично его терминологию, и выделил «романы
наследия, традиционные, реалистические, документальные, развитые
романы» (Ал-Куни,1977; 256-288).
Мустафа ал-Килани не считал необходимым делить на виды и ог-
раничился тремя крупными направлениями: «традиционный роман,
роман изменений, роман поиска» (Ал-Килани, 1990;231).
Мы, в свою очередь, предлагаем выделить три разновидности ро-
мана: роман патриотический, роман социально-критический и ро-
ман интеллектуально-экспериментальный.
Первый ориентируется на прошлое, второй опирается на настоя-
щее, третий смотрит в будущее. Первый - традиционен по форме, вто-
рой развивается в поисках формы, наиболее подходящей, чтобы до-
нести послание автора до читателя, третий сопротивляется стандарту,
выходя за рамки известных форм. У каждой из этих разновидностей
есть первопроходцы, писавшие свои произведения еще до 1970 года.
Первый вид романа можно назвать школой Мухаммада ал-‘Аруси ал-
Матви, второй - школой ал-Башира Храййефа, третий - школой Мах-
муда ал-Мас‘ади.
1053

Наибольший интерес из нах представляет тунисский интеллекту-


альный роман - это мир идей и размышлений, черты которого стре-
мился воплотить ал-Мас'ади и разъяснить его измерения в своих двух
романах “Хаддаса Абу Хурайра кала” (Ал-Мас'ади, 1979) и “Мавлид
ан-нисйан” (Ал-Мас'ади, 1974). Ал-Мас'ади написал эти два романа во
время второй мировой войны, в атмосфере хаоса, безумия и гибели,
царившей в мире. Но в мире интеллектуального творчества человек
видит себя ответственным за человечество в целом, в нем отсутству-
ет война, убийство, преступление. Это - мир действия в романе-пьесе
“ас-Садд” (Ал-Мас'ади, 1974), который подталкивает Гайлана проти-
востоять богине Сахабба, бросить ей вызов, чтобы спасти ее жаж-
дущий народ. Это - мир вечности в “Мавлид ан-нисйан”, в котором
Мидйан посвящает свою жизнь и свой талант освобождению человека
от плена времени, избавлению тела от тленности, а памяти - от оков
забвения. Это - мир братства и любви в “Хаддаса Абу Хурайра кала”,
в котором герой “пил глотками горькую печаль”, уговаривая свой на-
род отказаться от того, что приводит к разногласиям и отсталости.
Среди наиболее важных отличий творчества ал-Мас'ади - его изуми-
тельный стиль, языковые конструкции, которые сами по себе счита-
ются новаторскими и художественно совершенными, его поэтическое
бытие, в котором успешно сосуществуют философская абстракция
и живая диалектика, подтверждающие, что человек - сначала чувс-
тво, эмоции, страсти, а потом уже - разум и материя. Абу Хурайра
воплощает идею индивидуальной свободы, освобождая себя от любых
влияний (дома, семьи, любви, религии, людей) в своем “путешествии
по жизни”. Другие герои ал-Мас'ади также свободны: врач Мидйан,
смелый исследователь тайны смерти (“Рождение забвения”), Гайлан,
стойкий строитель плотины.
Произведения ал-Мас'ади преодолевают сложившиеся ранее роман-
ные формы и переходят от проблем общества к общечеловеческим,
цивилизационным проблемам. Эти романы одновременно имеют связь
с реальностью - через сознание автора, и с наследием - через особый
специфический язык, использовавшийся еще в древней литературе.
Наиболее важное художественное отличие этого типа тунисского ро-
мана -концентрация на символическом образе места действия. Интел-
лектуальный роман представляет собой движущиеся идеи в одеяниях
людей, которые не подчиняются заранее планированию, в них своего
рода смысловое затемнение, непреднамеренное само по себе, прочно
связанное, однако, с миром существующим и местом человека в бы-
1054

тии. Поэтому время течет свободно, его трудно определить в ясных


логических границах, но оно обращено в будущее, смотрит на челове-
ка завтрашнего дня под углом многообещающего пророчества. Мес-
то тоже неясно очерчено, свободно от всех признаков, помогающих
определить его материально, писатель ограничивается абстрактными
названиями - гора, море, лес, могила и т.д.
Поэтическая сторона в интеллектуальном романе проистекает не
только из словесного украшения, хотя язык, несомненно, играет боль-
шую роль в этом, но и из размышлений о сущности человека и его
внутреннего, духовного мира. И она, эта сущность, есть страстное
стремление к Абсолюту, к сути вещей.
Что касается использования наследия, то оно проявляется в упот-
реблении языка, в повествовательных формах, напоминающих жанры
хадис, хабар, народные рассказы - хикая, предания, в упоминании ис-
торических лиц, занимавших определенное место в общественном об-
разе мыслей и представлениях. Однако структура этого типа романа
не подчиняется известной схеме социального романа, это бунт против
застоя линейного повествования и последовательной системы собы-
тий.
Конечно, не все элементы сложной образной системы ал-Мас'ади
присутствуют у других авторов интеллектуального направления, не-
которые романы этого типа далеки от его стиля и мастерства. Однако
в них можно обнаружить определенную совокупность составляющих
этого вида романов. Самые яркие представители этого направления,
на наш взгляд, - это Фарадж ал-Хивар, Хишам ал-Карави, Салах ад-
Дин Буджах. Интеллектуальные и культурные интересы в их произ-
ведениях доминируют над заботами повседневной реальности, не го-
воря уже о богатом языке классического наследия, который они все
используют. Можно прибавить к этому направлению еще два романа,
отличающихся небольшим количеством событий и обилием размыш-
лений: «ар-Рахил ила-з-заман ад-дами» («Путешествие в кровавое
время», 1981)(Aл-Mадаини, 1981) Мустафы Aл-Мадаини, «Мау'ид
'инда-л-уфк» («Свидание у горизонта», 1983) 'Абд Ас-Самада Заида
(Заид, 1983) .
Оживление культурного достояния - вот основная идея романа
ал-Мадаини, написанного герметичным письмом, богатого, но труд-
ного для чтения. Окружающее культурное давление порождает тип
1055

письма, который часто маскирует послание, чтобы передать его чи-


тателю. Техника, примененная ал-Мадаини, чрезвычайно сложна, что
присуще новому роману в целом. Вместо воспроизведения простых
вариантов знакомой реальности текст превращается в повествование,
в котором текстуальное соединяется с информативным, а различие
исходных позиций и взглядов открывает множество возможностей
для интерпретации. Пространство в этом романе обладает мифичес-
кими свойствами.
Основная цель автора - поиски национальной и культурной иден-
тичности в рамках более широкой и универсальной проблемы персо-
нальной или индивидуальной идентичности.
Можно ли говорить о том, что тунисский роман состоялся как ху-
дожественное явление, оценивая его по высоким критериям мировой
литературы? Мы считаем, что роман в Тунисе проложил свою доро-
гу, независимую в целом от западного романа, с его современными
экспериментами за исключением, может быть, нескольких образцов.
Основы его были заложены в пятидесятые годы, и он черпал вдохно-
вение в событиях прошлого. Затем он начал постепенно развиваться
в сторону анализа современной жизни, изменились персонажи и про-
блематика, он замкнулся в себе, почти закрытый для влияния даже
со стороны литературы Машрика. Пионеры экспериментальной лите-
ратуры ушли в рассказ и театр и не использовали романную форму.
Пустота постепенно начала заполняться в восьмидесятые годы теми,
кто продолжил путь Махмуда ал-Мас‘ади, который он покинул в свя-
зи со своей активной политической и общественной деятельностью.
Появилась группа молодых людей, воодушевленных идеей обновле-
ния арабского романа в Тунисе, не оторвавшихся от корней и в то же
время не впавших в зависимость от традиции, среди них Фарадж ал-
Хивар, Хишам ал-Карави, Салах ад-Дин Буджах, Мустафа ал-Мадаи-
ни. Этот новый вид романа не вытесняет тот тип, пионером которого
был ал-Башир Храййеф, наоборот, социальный роман, опирающийся
на критический реализм, расцвел в семидесятые-восьмидесятые годы
благодаря произведениям Мухаммада Салиха ал-Джабири, Мухамма-
да ал-Хади ибн Салиха и ‘Омара ибн Салима.
Однако вовлеченность тунисской литературы в мировой лите-
ратурный процесс, уровень развития художественного мастерства,
эстетической мысли, обогащение системы художественно-изобра-
зительных средств не просто способствовали, но активно требовали
1056

творческого восприятия явлений и достижений инонациональных, в


том числе западноевропейских, литературных течений, давших новое
мироощущение и внутреннюю свободу творческой фантазии авторов.
Поэтологические и технические новации модернизма, попав в благо-
приятную среду, подготовленную в значительной степени интеллек-
туальной прозой ал-Мас‘ади, нашли своих приверженцев в Тунисе,
породив активное экспериментальное направление в 70-х годах.
Творчество многих национальных писателей и поэтов, воспевав-
ших красоту родной земли, ее природу, людей, с годами ушло от объ-
ективных свидетельств реальности к изображению реальности духов-
ного мира, показу сознания личности, размышляющей о связи времен
в ее психологических и философских аспектах, сопоставляющей раз-
личные точки зрения на проблемы волнующего ее бытия. При этом
возникали образы, особо значимые для художника, символически сгу-
щенные, уплотненные, исследующие жизнь.
Историческая реальность как бы уходит из плана изображения, но,
продолжая оставаться смысловым его стержнем, приобретает фан-
тастические черты. Содержание становится чистым вымыслом, игрой
воображения, исчезают видимая последовательность времен, логич-
ность сцеплений, сюжетных ходов, типичность персонажей, размыва-
ются узлы интриги, действия, значимость присутствия автора-интер-
претатора, свидетеля и судьи происходящего. Главный, сущностный
конфликт сконцентрирован в формуле противостояния - Человек и
враждебный ему мир. Художники стремятся выразить само состояние
потрясения, страха, ужаса, подавленности и раздавленности человека
силой, обрушивающейся на него, такой как, например, антиколони-
альная, гражданская или оккупационная война. Все вышеуказанные
признаки характерны для художественного течения, получившего на-
звание «модернизм».
В период, когда национальная и социальная реальности в арабском
мире стали распадаться, разрушаться на глазах у всех, модернистские
тенденции в литературе начали вытеснять старые формы реализма.
Впрочем, модернизм, по мнению Эдвара ал-Харрата, имеет опору в
арабском литературном мышлении, которое питалось эпическими,
откровенно фантасмагорически-общинными нереальными форма-
ми сознания, происходящими от древнего фольклора, сказок «1001
ночи», абстрактных нефигурных каллиграфических и орнаменталь-
ных узоров, неопределенных по самой своей природе (Al-Harrat,1992).
1057

Арабский модернистский писатель или поэт, таким образом, в боль-


шей степени черпает из своего богатого национального наследия, чем
заимствует модернистские достижения Запада.
В противоположность старому реалистическому методу модер-
нистская техника современного чувствования и сознания в арабской
литературе варьируется от нарушения предопределенного порядка по-
вествования до ломки классического сюжета, от погружения вовнутрь
героя до смещения границ во временной последовательности, от атаки
на священные структуры языка к расширению сферы реальности за
счет присоединения к ней мечты, легенды, неясно выраженной поэзии,
от вмешательства в подсознание к страстному поиску межсубъектно-
го общения. Это - технические средства, которые являются не просто
формальным свержением старого режима литературной власти, но
внутренне связаны, сплавлены с видением и формой восприятия.
Следовательно, современное художественное сознание в арабской
литературе – это сложное комплексное явление, а не строго монолит-
ная, одномерная «школа» мысли или творчества.
Роман Мустафы ал-Фариси «Харакат» (Ал-Фариси, 1979) пред-
ставляет собой совершенно новый этап в развитии творчества писате-
ля, поскольку он опирается в нем на смешение различных литератур-
ных жанров и разнообразные языковые записи, не избегая и диалекта.
Он восстанавливает в нем некоторые исторические факты, чтобы вы-
разить свою позицию в отношении места интеллигента в обществе,
свободы мысли и классовой борьбы. Эта книга содержит в себе любо-
пытные художественные картины, воплощающие идеи автора об ос-
вобождении человеческой личности от всех оков, которые ограничи-
вают ее свободу и мысль, подавляют творческую энергию, призывая к
сопротивлению анархии, вызову, бунту.
Повествование отличается разнообразием художественных форм.
Сплав литературных жанров свидетельствует о четкой позиции в
отношении наследия и современности, а идейное содержание связа-
но с проблемами арабского мира, единства, общей борьбы, социаль-
ными проблемами, которые важны для связи индивида с группой, с
проблемами справедливости и свободы в третьем мире. Наследие ис-
пользуется также для создания нового типа драматургии или романа,
который уводит зрителя или читателя от привычных для него форм, в
основном заимствованных из западной литературы.
1058

По-прежнему важной тенденцией сегодняшней литературы являет-


ся сильная уверенность в социальных целях литературы и социальной
ответственности писателя (илтизам). Притом, что новшества в целом
поощряются, требование социальной ответственности сохраняется.
Две доминирующие черты литературы 90-х - это обязательное при-
сутствие контекста (культурного, социального, экономического и по-
литического) и свободное экспериментирование с формой и языком.
Обязательная социальная ангажированность сосуществует с возрас-
тающим пониманием важности эстетики. И здесь намечается явное
расхождение с постмодернизмом, как его понимают западные худож-
ники, для которых мир воспринимается как хаос, где отсутствуют ка-
кие-либо критерии ценностной и смысловой ориентации.

В романе 'Али ал-Йусуфи “Тавкит ал-бинка” (Aл-Йусуфи, 1992)


прослеживается история одной семьи, в которой есть три поколения.
Описываемый писателем мир по-настоящему сказочный, населенный
духами, джиннами, гулями, домовыми, гномами. Работа и жизнь семьи
описаны с большой живостью. Но эта семья погибает, их земля боль-
ше не обрабатывается. На нее претендует сосед, продажа этой земли -
причина ожесточенных битв и сведения счетов между членами семьи,
Видимо, автор хотел для придания многомерности и объемности про-
изведению использовать множественность голосов: предполагается,
что текст написан отцом - Зийадом, который хотел бы “очиститься
писательством”, однако спустя какое-то время он отчаивается в воз-
можности творчества. Но текст все же опубликован его братом. Один
из голосов внутри романа явно принадлежит сыну Тарику. Автор, оче-
видно, рассматривает писательство шире, чем просто творческий акт,
для него это - письменно зафиксированная История. Как следствие, у
него также появляется активное обращение к наследию. Прежде все-
го, в именах главных персонажей, которые полностью совпадают с
генеалогией арабского завоевателя Андалусии Тарика ибн Зийада ибн
Йунуса. Эта восходящая линия родства недвусмысленно упоминается
автором, свидетельствуя также о его крайне неравнодушном отноше-
нии к истории.
Оживление культурного достояния - вот основная идея многих сов-
ременных тунисских романов, написанных сложной художественной
техникой, герметичным письмом, с использованием сюрреалистичес-
ких образов и иногда чисто исламских символов, из плана мистичес-
кого, но наделенных общечеловеческим, гуманистическим смыслом.
1059

Тунисские авторы, как и многие арабские писатели второй поло-


вины XX века, пошли либо путем изменений в типах повествования,
либо движением к множественному повествованию, как это заметно у
Джабры и Махфуза в Машрике и ал-Фариси и ал-'Убейда Мзали в Ту-
нисе, или попыток творческого соперничества некоторых видов повес-
твовательной техники постмодернизма, как пытался делать Г.Халаса
в Египте и Ф.ал-Хивар в Тунисе, или обращения к традиционному и
местному повествованию (как историческому, так и художественно-
му), как сделали наряду с другими египетский писатель Г. ал-Гитани и
тунисский писатель ’Али ал-Йусуфи.
Тунисский роман быстро эволюционирует в том, что касается тем,
образов, манеры и способов выражения, разнообразия форм, все это
придает многим текстам характер эксперимента и особый динамизм
- качества, наполняющие писательство осознанием смысла и способ-
ностью к более быстрой трансформации художественного мышления.
Основные мотивы-образы и символы, характерные для многих тунис-
ских романов, во многом являются общими с другими арабо- и фран-
коязычными магрибинскими литературами - Солнце, Море, Гора, Го-
род, Дерево, Земля.
Поколение писателей-романистов конца 70-х - 90-х годов в Ту-
нисе решительно пробует себя и экспериментирует в поисках новой
нарративной словесности, преодолевающей формы традиционной
литературы, которые характеризовали арабский роман в Машрике и
западный роман. Это экспериментальное течение в тунисском романе
имеет тесную связь с трансформациями и изменениями в реальности
Туниса во всей ее полноте. Именно поэтому история арабо-язычного
тунисского романа должна опираться на анализ связи литературных
жанров с формированием современного общества Туниса, реальной
политической, социальной, экономической и культурной атмосферы
в стране.
Нарастание потока тунисского романного творчества, его постоян-
ное, все более многообразное развитие с середины 50-х до сегодняш-
него дня позволяет подвести следующие итоги:
- процесс выделения из единой прежде арабской литературы реги-
ональных литератур – египетской, иракской, саудовской, тунисской
и т.д. к концу ХХ столетия практически завершился, даже единство
арабского литературного языка при введении разговорных и диалек-
1060

тных форм постепенно теряет свое значение как фактора, определяв-


шего в прошлом их общность;
-национальный роман занял важное пространство в арабо-язычной
тунисской литературе с момента независимости и до сегодняшнего
дня, процесс почти векового становления и развития, как показывает
данная диссертационная работа, доказывает, что тунисский роман –
это живой художественный организм, открытый для внешнего влия-
ния, сам оказывающий влияние на ход истории формирования обще-
ственного и художественного сознания, способный к художественным
трансформациям, стремящийся не только познать, исследовать сущес-
твующий общественный порядок вещей, но и вникнуть в сущность че-
ловеческой души, порой отторгающей принципы действительности и
призывающей к сложной реконструкции бытия на эмпирическом, то
есть чувственном уровне;
- в общем потоке романного творчества значительную роль играют
роман - социальное исследование, который концентрируется на
реалистическом содержании с элементами дидактики, в этом романе
изображаются различные типы личности, представляющие социаль-
ные группы, но не изолированные друг от друга, а переплетающиеся
отношениями и связями, и роман интеллектуальный с его попытками
осмысления настоящего при активном привлечении творчески осво-
енных элементов наследия;
-значительное место в тунисской романистике занял эксперимен-
тальный роман с его поисками и изменениями в типах повествования и
повествовательной техники, «отказом oт реальности» эксперимента-
ми с языком и священным текстом, смешанными конструкциями;
- на уровне языка в текстах романов сосуществуют литературный
язык, диалект, классический язык наследия, французский язык, авто-
ры пытаются сделать их соединение в одном тексте творческим и ос-
мысленным;
- на уровне формы идет постоянный процесс поиска и обновления,
приводящий порой к неожиданным и интересным результатам, ори-
гинальным структурным построениям, как, например, роман-пьеса,
где драматическое искусство в соответствии с равенством
повествовательной речи и диалога и сходством их функции дополне-
но повествовательным искусством, в результате появился необычный
литературный жанр, не сфабрикованный из двух известных жанров
1061

(масрахиййа и кысса), а новая литературная форма;


– в романе выражено общее ощущение дисгармонии между личнос-
тью и ее существованием, личностью и окружением, и этим объясня-
ется полутрагический финал в тунисских романах, которые исходят
из переживаемой интеллигенцией этого региона общей атмосферы
противостояния реальности и индивида, их борьбы, это выражается в
постоянных попытках творческого обновления, познавательного и
культурного поиска;
–в 80-е годы и после нарастающее соприкосновение и активная
связь с Западом и его идеологическими, литературными и критичес-
кими течениями помогли преодолеть узкое традиционное социальное
изображение в литературе и перейти к другому, основанному на до-
стижениях структурализма, нарратологии, поэтики, новая критика
изменила методы художественного творчества и создала, таким обра-
зом, перспективу дальнейшей модернизации в литературе.
Слово “тунисский” предполагает наличие характерных особеннос-
тей, основанных на местном понимании современного и традиционно-
го. Эти особенности вытекают из характера существования человека,
времени и пространства в Тунисе. Однако этот локализм не исключает
попыток охватить и опробовать экспериментальные формы и средс-
тва выразительности европейского и латиноамериканского романа.
Специфика тунисского романа и литературы Туниса сегодня в це-
лом состоит не только в отражении тунисской действительности, но
и в постановке актуальных для этого общества проблем, например,
проблемы аккультурации, именно она считается одним из основных
разрушительных и одновременно созидательных факторов. Если на
первом этапе независимости этот фактор порождал чувства истори-
ческого разрыва и риска трагического исчезновения целого народа,
то позднее он же вызвал к жизни огромный поток идеологической
и художественной продукции, цель которой - подтвердить свою на-
циональную идентичность и подняться до уровня общемировых про-
цессов социальной и культурной эволюции. Сюда можно добавить и
приобретающую все большую актуальность проблему национальных
меньшинств, проблему взаимоотношений между экономически более
развитым Севером страны и менее перспективными и оттого покида-
емыми районами Юга.
С другой стороны, специфика тунисского романа, связанная с гео-
1062

графической реальностью, человеческой и общекультурной атмос-


ферой, историческими и цивилизационными взаимодействиями, не
отрицает общих черт, которые имеет арабская литература в целом с
религиозным, историческим, языковым, фольклорным, суфийским
наследием арабо-исламской цивилизации.
Эта глубокая связь с наследием проявилась в стремлении молодых
писателей-романистов к диалогу, попыткам ввести его в действие че-
рез постоянный поиск и эксперимент с тем, чтобы обрести свою ту-
нисскую самобытность и оригинальность, отличающую данную сло-
весность от новеллистического и романного творчества Машрика и
Запада. В качестве подтверждения этого положения можно сослаться
на тексты “Ар-Рахил ила-з-заман ад-дами” («Путешествие в крова-
вое время», 1981) Мустафы ал-Мадаини, “Ан-Нафир ва-л-кийама”
(«Труба и День воскрешения из мертвых», 1985) Фараджа ал-Хивара.
Несомненно, удачными следует признать использование образов
и художественных средств арабо-исламской литературной памяти в
произведениях прекрасных писателей Махмуда ал-Мас'ади, Мустафы
ал-Фариси. Наследие используется также для создания нового типа
драматургии или романа, который уводит зрителя или читателя от
привычных для него форм, в основном заимствованных из западной
литературы. Как уже было указано, писатель ломает структуру из-
вестных литературных жанров, чтобы создать новый вид, отличный
от всех ранее известных.
Можно с уверенностью утверждать, что тунисский роман как наци-
ональное художественное явление, доказал свою жизнеспособность.
Множественность и разнообразие жанров и практики тунисского
арабоязычного романа создает реальную возможность для того, что-
бы он мог достойно войти в мировую романную традицию.
ИСТОЧНИКИ И БИБЛИОГРАФИЯ
1- Статья
Мемму Ахмад.,( 1985), «Ат-Тасниф ан-нау‘и ли-р-риваяти-л-ада-
биййати фи тунис», Кысас,70, 53-103.
2- Книги
1. Allen R.,( 1982.), The Arabic Novel: An Historical and Critical Intro-
1063

duction. New York. Syracuse University Press:181.


2. Ghazi F.,( 1970), Le roman et la nouvelle en Tunisie. Tunis.185
3. Ал-Джабири Мухаммад ас-Салих., (1975), Ал-Кысса ат-туни-
сиййа: Нашатуха ва руввадуха .Тунис: Дар Ибн Абдалла:210.
4. Заид 'Абд ас-Самад., (1983), Мау'ид инда-л-уфук. Тунис: Ад-Дар
ал-'арабиййа ли-л-куттаб: 252.
5. Ал-Йусуфи Мухаммад 'Али., (1992), Тавкит ал-бинка. Лондон.
Рийад ар-райс:392.
6. Ал-Килани Мустафа., (1990.), Тарих ал-адаб ат-тунисий: ал-адаб
ал-хадис ва-л-му‘асыр. Ашкалийат ар-ривайа . Картадж: Бейт ал-хик-
ма:238.
7. Ал-Куни Ибрахим Ридван., (1977), Ат-Та‘риф би-л-адаб ат-туни-
си. Тунис: Ад-Дар ал-‘арабиййа ли-л-куттаб:298.
8. Ал-Мадаини Мустафа..( 1981), Ар-рахил ила-з-заман ад-дами.
Тунис% ад-Дар ат-тунисиййа ли-н-нашр:127 .
9. Ал-Мас'ади Махмуд.,(1979), Хаддаса Абу Хурайра Кала. Тунис:
Дар ал-джануб:234.
10. Ал-Мас'ади Махмуд., (1974), Мавлид ан-нисйан. Тунис: Ад-Дар
ат-тунисиййа ли-н-нашр:151.
11. Ал-Мас'ади Махмуд.,(1974), Ас-Садд. Тунис: ад-Дар ат-туни-
сиййа ли-н-нашр:272.
12. Прожогина С.В., (1998), Между мистралем и сирокко.
М.:Восточная литература. 327
13. Ал-Фариси Мустафа. Харакат (Огласовки).Тунис.Ад-Дар ат-
тунисиййа ли-н-нашр, 1979-127с.
3-Глава из книги
Al-Harrat, E.,(1992), Maghreb. New Writing from North Africa. Ed.
Kaye J. 156 p.
1065

К ИСТОРИИ СОЗДАНИЯ «ЖИЗНЕОПИСАНИЯ


ПОСЛАННИКА АЛЛАХА» ИБН ИСХАКА – ИБН
ХИШАМА (ГЕНЕЗИС ЖАНРА СИРЫ, АВТОРЫ
«ЖИЗНЕОПИСАНИЯ»)

NALICH, Mariya/НАЛИЧ, Мария


RUSYA/RUSSIA/РОССИЯ

ABSTRACT
The present report deals with genesis of the genre of Arabic literature
known as biography of the Prophet and development of the most prominent
biography - Sirat Rasul Allah (Biography of the Messenger of Allah)
compiled by Ibn Ishaq and edited by Ibn Hisham. The author traces back
how the collection and transmission of the hadith (Tradition on the deeds
and sayings of the Prophet) has developed first into compilations devoted
to separate subjects, for instance, maghazi (military expeditions), and later
into full biographies of the Prophet which covered all the events of his
life from birth to death. The second part of the article is dedicated to the
authors of the biography in question: the famous authority on maghazi
Muhammad ibn Ishaq who compiled the original biography which hasn’t
been preserved intact till nowadays and philologist ‘Abd al-Malik ibn
Hisham who edited and supplemented the work of the predecessor.
Key Words: Middle Age, Arabic literature, Sirat Rasul Allah (Biography
of the Messenger of Allah).
Резюме
Ас-Сира ан-набавиййа (араб. «Жизнеописание Пророка») – жанр
арабской литературы, который в Средние века занимал довольно вы-
сокое место в номенклатуре жанров арабской литературы. По мнению
многих ученых, жизнеописание Пророка является третьим по значи-
мости источником для изучения ислама после Корана и сунны.
Произведения жанра сира традиционно рассматривали как источ-
ники по истории ислама и биографии Мухаммада, а как памятники
литературы они довольно мало изучены.
1066

Развитие жанра сира началось с собирания предания от пророке


Мухаммаде, затем хадисоведы стали отделять законоведческие хади-
сы от сообщений о жизни, пророческой деятельности и военных похо-
дах Мухаммада. Так появился сначала жанр магази («завоевательные
походы»), а потом сира, которая рассказывала о жизни посланника
Аллаха от рождения до смерти, включая пророческую миссию и все
походы.
Композиция сиры включает, по классификации академика А.Б.
Куделина, следующие элементы: историческое предание, агиогра-
фические легенды, айаты Корана, элементы тафсира (толкования
Корана) и асбаб ан-нузул («причины ниспослания»), хадисы и много-
численные поэтические отрывки.
Центральное место среди произведений данного жанра занимает
«Жизнеописание посланника Аллаха» Ибн Исхака, дошедшее до нас
в редакции Ибн Хишама, поскольку это один из наиболее ранних и
авторитетных трудов, посвященных жизни Мухаммада. При редакти-
ровании труда Ибн Исхака Ибн Хишам исключил из него некоторые
отрывки, однако четко отделил свои добавления и комментарии от
текста предшественника.
Особый интерес исследователя произведений жанра сира как па-
мятников литературы представляют, на наш взгляд, их композицион-
но-стилистические особенности, в частности, поэтические вставки и
элементы беллетризации исторического повествования.
Ключевые слова: Средневековая арабская литература,
Жизнеописание посланника Аллаха.
---
Сира (ар. «поведение, способ действия», отсюда значение «ре-
путация, образ жизни, биография») – жанр или комплекс жанров
средневековой арабской литературы: ас-сира ан-набавиййа («жиз-
неописание Пророка»), ас-сира аш-ша‘биййа («народное жизне-
описание»; в современной отечественной и европейской арабистике
устоялся термин «народный роман») и собственно биографические
сочинения (напр., Лахики «Жизнеописание Ануширвана»), причем
некоторые исследователи считают, что это не три отдельных жан-
ра, а разновидности одного (подробнее см.: ‘Аббас, 1956; Шидфар,
1980). Предметом настоящего исследования является ас-сира ан-на-
бавиййа (далее - сира) и самое известное произведение данного жанра
1067

«Жизнеописание посланника Аллаха» (далее также «Жизнеописание


Пророка» или «Сира») Ибн Исхака – Ибн Хишама, которое, по мне-
нию ряда ученых, в частности, известного российского арабиста М.Б.
Пиотровского, является третьим по значимости источником для изу-
чения ислама после Корана и сунны и основным источником сведений
о жизни Пророка (Пиотровский, 1994; 10.). Вместе с тем, несмотря на
очевидную значимость этого произведения для арабской литературы,
оно более известно как исторический источник, нежели памятник ли-
тературы, причем как в арабском и западном, так и в отечественном
востоковедении. В качестве примера назовем труды российских ис-
ториков А.Е. Крымского и О.Г. Большакова и сравнительно недавно
опубликованную монографию немецкого ученого Г. Шёлера.
Лишь во второй половине XX века появились немногочисленные
работы, рассматривающие «Сиру» как памятник литературы. Среди
них следует отметить сборник трудов коллоквиума в Страсбурге
и особенно «Историю арабской литературы» Кембриджского уни-
верситета. В российской арабистике первым обратился к изучению
«Сиры» как памятника литературы академик А.Б. Куделин, который
продолжает активно разрабатывать эту тему вместе со своими учени-
ками. Благодаря этим работам становится все более очевидным, что
«Сира» представляет собой важный этап в развитии арабоязычной
прозы, однако, несмотря на это, в настоящее время по «Сире» нет ни
одной обобщающей работы литературоведческого характера.
В настоящей статье я бы хотела осветить основные этапы зарож-
дения и становления жанра сиры, а также рассказать об Ибн Исхаке и
Ибн Хишаме, авторах центрального произведения этого жанра.
Генезис жанра жизнеописания
Развитие жанра сиры тесно связано с собиранием хадисов – расска-
зов о деяниях и высказываниях Мухаммада. При жизни посланника
Аллаха эти предания циркулировали устно. Их письменная фиксация
началась много позже после его смерти в конце I-го века хиджры (пе-
реселения Мухаммада из Мекки в Йасриб (впоследствии - Медина)
в 622 г., от которого ведется мусульманское летоисчисление). Лишь
незначительная часть этих сообщений, по мнению современного ан-
глийского исследователя М. Кистера, могла быть записана еще при
жизни Пророка. Затем собиратели предания стали отделять хадисы,
содержавшие информацию юридического характера, которые были
1068

необходимы для регулирования жизни мусульманской общины, от


собственно истории пророческой деятельности Мухаммада и его во-
енных походов. Так появился сначала жанр магази (араб. «походы»)
– рассказы о завоевательных походах Пророка, а потом сира, кото-
рая рассказывала о жизни Мухаммада от рождения до смерти, вклю-
чая его пророческую деятельность и все его походы (Кистер, 1983;
352-357). Причем, первые произведения, посвященные личности и де-
ятельности Мухаммада, необязательно строились в хронологическом
порядке – считалось возможным располагать материал не по хроноло-
гии событий жизни посланника Аллаха, а по содержанию. Например,
собрать в одну главу или один свод предание о чудесах, совершенных
Пророком, в другую – о его женах, в третью – о военных походах и
т.д. (Крымский, 1902; 109).
Существенную роль в становлении жанров магази и сира сыграли
несколько авторов. По мнению ряда отечественных и зарубежных ис-
следователей, первым, кто произвел «предварительную работу для со-
ставления связной биографии Пророка» (Крымский, 1902; 110-111),
был мединский ученый ‘Урва ибн аз-Зубайр (ум. 94/712 или 99/717
- здесь и далее дата до дроби - по хиджре, дата после дроби – по хрис-
тианскому летоисчислению). Некоторые считают его «основателем
мусульманского предания» (Лекер, 2003). Тот факт, что на ‘Урву ибн
аз-Зубайра ссылались многие средневековые авторы, например, Ибн
Исхак («Сира», 1858-1860; 151, 183 и т.д.), свидетельствует о важ-
ной роли, которую он играл в сохранении сведений о жизни Пророка.
Мухаммад ибн Муслим ибн Шихаб аз-Зухри (ум. 124/741), ученик
‘Урвы ибн аз-Зубайра, передавал сообщения со слов своего учителя и
первым составил произведение в жанре магази, которое брали за ос-
нову многие средневековые авторы (Сезгин, 1967; I, 280-282).
Известный историк и знаток библейского предания Вахб ибн
Мунаббих (ум. 110/728 или 114/732) составил свое сочинение под за-
главием «Магази расул Аллах» («Завоевательные походы посланника
Аллаха»), небольшой отрывок которого сохранился до наших дней
и был опубликован современным исследователем Р.Дж. Хури. Ибн
Мунаббих включил в свой труд значительное число «чудесных» исто-
рий, что, по выражению Фюка, «превратило его сочинение в развле-
кательное произведение». Сохранившийся фрагмент этого произведе-
ния отражает «ранний этап складывания типа сиры, имевшего общие
черты с эпическими произведениями» (Кистер, 1983; 357).
1069

Следующую стадию в развитии жанра жизнеописания Пророка от-


ражает деятельность Мусы ибн ‘Укбы (ум. 141/758), ученика аз-Зух-
ри. Муса ибн ‘Укба жил в Медине и читал лекции в мечети Пророка.
Основную сферу его интересов составляли магази и история правед-
ных халифов (первых четырех халифов, правивших после смерти про-
рока Мухаммада). Кроме того, он собрал имена всех мусульман, эмиг-
рировавших в Эфиопию. Все эти сведения, он включил в свою «Китаб
ал-магази» («Книга завоевательных походов»), которая сохранилась
до наших дней исключительно в виде фрагментов (Хайндс, 2003).
Еще дальше в обобщении знаний о жизни Пророка и ранней ис-
тории ислама пошел Мухаммад ибн ‘Умар ибн Вакид ал-Вакиди (ум.
207/822), которого считали лучшим знатоком мусульманской исто-
рии как средневековые, так и современные авторы. Его заслуга со-
стоит в том, что он собрал и хронологически упорядочил обширный
материал по ранней истории ислама. Ал-Вакиди составил «Китаб
ал-магази», которую отличает связность и простота повествования,
и которая считается кульминационной точкой в развитии данного
жанра (Кистер, 1983; 346). Более тщательно, чем его современники,
ал-Вакиди пытался установить хронологическую последовательность
военных походов, а в тексте после описания события коротко обос-
новывал, почему он считает ту или иную версию более достоверной
(Ледер, 2003).
В течение III/IX века труды под названием магази еще продолжали
создавать, но отныне они существовали не как самостоятельные про-
изведения, а включались в состав других трудов, в частности, в сиру.
Из поздних сочинений, посвященных жизнеописанию Мухаммада,
следует назвать комментарий ас-Сухайли (ум. 581/1185) к «Сире»
Ибн Исхака - Ибн Хишама, который называется «ар-Рауд ал-унуф»
(«Девственные луга»), и раздел «Сира» в книге «ал-Бидайа ва ан-ни-
хайа» («Книга начала и конца») Ибн Касира (ум. 774/1372). Эти про-
изведения примечательны тем, что в них «содержится большое коли-
чество сообщений, взятых из компиляций, которые были утрачены
или ранее не публиковались».
Также огромное значение имеет работа Мугултайа (ум. 762/1360)
«ал-Захр ал-басим фи сират Аби-л-Касим» («Улыбающийся цветок в
истории жизни Аби-л-Касима»). «Оспаривая некоторые приведенные
у ас-Сухайли сведения, автор включил в свой труд данные из много-
1070

численных сборников поэзии, трудов по генеалогии, комментариев к


Корану, жизнеописаний Пророка, а также адабной прозы (энциклопе-
дических сочинений эпохи Аббасидского халифата) и исторических
произведений» (Кистер, 1983; 366).
Приведенный выше обзор деятельности основных собирателей
предания о пророке Мухаммаде показывает генезис жанра жизнеопи-
сания от простых кратких сочинений, посвященных какой-либо одной
стороне деятельности Пророка, к биографическим произведениям,
охватывавшим не только все этапы жизни Мухаммада, но и истории
до его рождения и после его смерти.
Авторы «Жизнеописания посланника Аллаха»
Одним из наиболее ранних и авторитетных произведений жанра
жизнеописания Пророка является «Сират саййидина Мухаммад Расул
Аллах» («Жизнь господина нашего Мухаммада, посланника Аллаха»)
Ибн Исхака - Ибн Хишама (название дано по «Сира», 1858-1860). В
арабских странах автором памятника чаще называют Ибн Хишама,
но нам кажется более правильным называть обоих ученых, так как
автором «Жизнеописания», ни одна копия которого не сохранилась до
наших дней, был Ибн Исхак, а Ибн Хишам переписал сочинение свое-
го предшественника, с одной стороны, сократив, с другой - дополнив
его (Пиотровский, 1994; 10).
Абу Бакр Мухаммад ибн Исхак ибн Йасар ибн Хийар ал-Муттали-
би ал-Мадини – один из главных знатоков предания о жизни проро-
ка Мухаммада (подробнее см.: Джоунс, 2003; Сезгин, 1967; 288-290).
Родился в Медине в 85/704 г., умер, согласно большинству источни-
ков, в Багдаде в 150/767 г. Поскольку отец и два дяди Ибн Исхака
были известными передатчиками хабаров (рассказов о каком-либо
событии, которые считаются старейшей формой мусульманской ис-
ториографии), Ибн Исхак занялся передачей хабаров и хадисов. Он
рано получил известность как ученик аз-Зухри. По свидетельству
средневековых авторов, которые собраны в биографическом своде
историка Ибн Халликана (1211-1282 гг.) «Вафайат ал-а‘йан ва анба’
абна’ аз-заман» («Кончины знатных людей и сообщения о современ-
никах»), Ибн Исхак считался надежным передатчиком хадисов, а кро-
ме того, он был первым знатоком сообщений о завоевательных по-
ходах Мухаммада. Так, известный средневековый историк Мухаммад
ал-Бухари (194/810-256/870 гг.) ссылается на Ибн Исхака в своей
1071

«Истории», а законоведу-эпониму одного из четырех мазхабов (школ)


мусульманского права Мухаммаду аш-Шафи‘и (150/767-204/820 гг.)
приписывают следующие слова «кто хочет полнее изучить магази,
должен полагаться на Ибн Исхака». Хадисовед из Хиджаза Суфйан
ибн ‘Уйайна (107/725-196/811 гг.) говорил: «я не знаю никого, кто об-
винил бы Ибн Исхака в [недостоверности] его хадисов». По его же
сведениям, когда аз-Зухри спросили о магази Ибн Исхака, он ска-
зал: «Он больше всех знает в этой области» (аз-Захаби, 1992; 7, 36).
Другой собиратель и передатчик предания, басрийский ученый Шу‘ба
ибн ал-Хаджжадж (ум.160/776) сказал: «Мухаммад ибн Исхак – пове-
литель правоверных в том, что касается хадисов». А Ибн Шихаб аз-
Зухри, учитель ибн Исхака, сказал ученикам, которые учились у него
хадисам, «я назначил вам своим преемником косоглазого юношу, то
есть Ибн Исхака». Ас-Саджи передает, что ученики аз-Зухри обраща-
лись к Ибн Исхаку, чтобы уточнить хадисы аз-Зухри, в которых они
сомневались, так как были уверены, что он их запомнил правильно
(Ибн Халликан, б.г.; 4, 276-277).
Большая глава посвящена Ибн Исхаку и в биографическом своде
аз-Захаби «Сийар а‘лам ан-нубала’» («Жизнеописание благородней-
ших людей»). В ней собраны следующие свидетельства авторитетнос-
ти Ибн Исхака:
«Сказал ал-Мадини со слов Суфйана, который [передавал] со слов
аз-Зухри: знание не исчезнет из Медины, пока в ней есть этот человек.
Он имел в виду Ибн Исхака. Сказал ‘Али ибн ал-Мадини: [изучение]
хадисов в руках шестерых [людей], и назвал их. Затем сказал: а знани-
ем этих шестерых владеют двенадцать человек, один из них Мухаммад
ибн Исхак».
«Сказал Ну‘айм ибн Хаммад со слов Суфйана, который сказал: я
видел аз-Зухри, к которому пришел Мухаммад ибн Исхак. Аз-Зухри
ждал его с нетерпением и спросил: где ты был? Ибн Исхак ответил:
да разве кто-нибудь сможет попасть к тебе при таком привратнике?
Суфйан сказал: аз-Зухри позвал своего привратника и сказал ему:
«больше не задерживай его, когда он придет».
«Ибн Аби Хайсама [сказал]: рассказывал нам Харун ибн Ма‘аруф:
я слышал, что Абу Му‘авийа говорил: Ибн Исхак больше всех помнил
наизусть. Если человек знал пять хадисов или больше, он вверял их
на хранение Ибн Исхаку и говорил: сохрани их для меня. И если я их
1072

забуду, ты сохранишь их для меня» (аз-Захаби, 1992; 7, 36-37).


Ибн Исхак учился в Александрии у хадисоведа Йазида ибн Аби
Хабиба, затем вернулся в Медину, но впоследствии оставил свой род-
ной город навсегда. Ученый был вынужден покинуть Медину из-за
враждебного отношения к нему двух людей: хадисоведа Хишама ибн
‘Урвы (680-763 г. Р.Х.) и законоведа, основателя маликитского маз-
хаба мусульманского права «имама Медины» Малика ибн Анаса (ум.
179/796). Считается, что первый возражал против того, чтобы Ибн
Исхак передавал сообщения со слов его жены Фатимы бинт ал-Мун-
зир ибн аз-Зубайр (Хишаму ибн ‘Урве приписывают такие слова об
Ибн Исхаке «разве он захаживал к моей жене?»). Причиной конф-
ликта с Маликом ибн Анасом могла быть профессиональная ревность
последнего или разногласия по поводу сообщений, содержавшихся
в книге «Сунан» («Предания») Ибн Исхака, которая до нас не дошла
(Гиййом, б.г.; xiii). В труде историка Ибн Халликана есть следующая
история: «Малик ибн Анас ругал Ибн Исхака, поскольку до него до-
шло, что Ибн Исхак сказал: «дайте мне хадис Малика, я буду враче-
вать его дефекты». Малик сказал: «Кто такой Ибн Исхак? Поистине
он один из шарлатанов, мы выгнали его из Медины» (Ибн Халликан,
б.г.; 4, 277).
Малик ибн Анас также возражал против того, что некоторые хади-
соведы, в том числе Ибн Исхак, собирая предание о завоеваниях про-
рока Мухаммада, ссылались на «иудеев, принявших ислам, которые
еще помнили историю с Хайбар (изгнание иудеев из оазиса Хайбар в
628 г. Р.Х.- М.Н.) и другие случаи» (Джоунс, 2003). Основателя мали-
китского мазхаба больше интересовала юридическая составляющая
хадисов, чем то, насколько подробно была описана ситуация, сопутс-
твовавшая тому или иному деянию или высказыванию Мухаммада.
Хотя иснад (цепь передатчиков предания) еще не применялся так ши-
роко, как у законоведа аш-Шафи‘и и его последователей, Малик пред-
почитал предание, основанное на мнении надежных хадисоведов, а не
собранное историком, который ссылался на таких «неприемлемых»
передатчиков, как иудеи и христиане. Кроме того, Малик ибн Анас
не признавал Ибн Исхака из-за того, что он был шиитом и кадаритом
(Уотт, 1962; 31).
Согласно сообщению Ибн Халликана, покинув Медину, Ибн Исхак
побывал в нескольких городах, пришел ко двору второго аббасидско-
го халифа Абу Джа‘фара ал-Мансура (годы правления: 136-158/754-
1073

775), когда тот находился в Хире, и сочинил для него «Магази», а за-
тем окончательно поселился в Багдаде (Ибн Халликан, б.г.; 4, 277).
Ранние мусульманские критики относились к Ибн Исхаку по-раз-
ному: некоторые ученые считали его одним из главных знатоков пре-
дания, (напр., Абу Зур‘а, ал-Мадини, Ибн Ма‘ин и Ибн Са‘д), другие
не считали достоверными хадисы, которые он передавал (напр., ан-
Ниса‘и, ал-Асрам, Сулайман ат-Тайми и Вухайб ибн Халид). Законовед
и знаток предания, основатель ханбалитского мазхаба мусульманс-
кого права «имам Багдада» Ахмад ибн Ханбал (164/780-241/855 гг.)
признавал авторитет Ибн Исхака в области магази, но не принимал
хадисы в его передаче, поскольку возражал против использования
коллективного иснада (такой вид иснада, когда в начале перечисляют-
ся все передатчики, а потом приводится текст хадиса, но слова одного
передатчика никак не отделяются от слов других), к которому часто
прибегал Ибн Исхак. Однако по свидетельству Ибн Халликана, Ахмад
ибн Ханбал считал хадисы в передаче Ибн Исхака верными, но не при-
знавал его авторитетом в юридических вопросах, хотя последний и
называл себя знатоком фикха (мусульманского права). Ибрахим ибн
Са‘д передавал со ссылкой на Ибн Исхака около 17 тысяч хадисов,
посвященных юридическим вопросам, не считая сообщений о магази.
В своде аз-Захаби есть следующее сообщение об этом: «сказал мне
Ибрахим ибн Хамза: Ибрахим ибн Са‘ад передавал от Ибн Исхака 17
тысяч хадисов, содержащих заповеди, помимо тех, что посвящены ма-
гази. Я сказал: это из-за повтора способов передачи хадисов. А что
касается заповедей, то их количество не превышает и десятой части
этого» (аз-Захаби, 1992; 7, 39). Что касается коллективного иснада,
то, как считают некоторые современные исследователи, например,
Дж.М.Б. Джоунс, это обвинение не совсем справедливо, так как такой
вид иснада активно использовался всеми ранними авторами произве-
дений магази и сира (Джоунс, 2003).
Помимо посвященной Пророку «Китаб ал-магази ва ас-сийар»
(«Книги завоевательных походов и жизнеописаний») Ибн Исхак со-
ставил «Китаб ал-хулафа’» («Книга халифов») и книгу «Сунан»
(«Предания»). «Книга завоевательных походов и жизнеописаний»
Ибн Исхака состояла из трех частей: «ал-Мубтада’» («Начало»), «ал-
Маб‘ас» («Пророческая миссия») и «ал-Магази» («Завоевательные
походы»). Значительная часть «Китаб ал-магази» сохранилась в ре-
дакции Йунуса ибн Букайра ибн Васила аш-Шайбани (Сезгин, 1967;
1074

289). Книга не дошла до нас в виде отдельного произведения, но от-


рывки из нее, которые Ибн Хишам не включил в свой труд, можно
найти, например, у знаменитого историка и комментатора Корана Абу
Джа‘фара Мухаммада ибн Джарира ат-Табари (224/839-310/923 гг.).
Вторым автором самого известного «Жизнеописания Пророка»
является Абу Мухаммад ‘Абд ал-Малик ибн Хишам ибн Аййуб ал-
Химйари ал-Ма‘фири, который родился и жил в Египте (по другим
данным, в Басре), умер там же в г. Фустат в 213/828г. или, соглас-
но другим источникам, в 218/833 г. Семья Ибн Хишама переехала из
Басры в Египет до его рождения (Уотт, 2003). Он занимался историей,
генеалогией, филологией, но больше всего интересовался именно пос-
ледней областью знаний и сам называл себя ан-нахви – Грамматист.
Тем не менее, Ибн Хишам был автором не только чисто филологичес-
ких трудов, таких, как «Книга о «странностях» в поэзии «Сиры», ему
также принадлежит историко-биографический свод «Китаб ат-тид-
жан ли ма‘рифат мулук аз-заман фи ахбар кахтан» («Венец книг в зна-
ниях о царях времен по сообщениям кахтанидов») и «Жизнеописание
посланника Аллаха» (Ибн Халликан, б.г.; 3, 177).
Ибн Хишам составил «Жизнеописание посланника Аллаха» на ос-
нове «Книги завоевательных походов и жизнеописаний» Ибн Исхака.
Труд последнего он получил в передаче Зийада ал-Бакка’и (ум.
183/799) – непосредственного слушателя Ибн Исхака. Ибн Хишам
четко разграничил свой текст и текст своего предшественника: запи-
си Ибн Исхака вводятся словами «сказал Ибн Исхак», отрывки, до-
бавленные Ибн Хишамом, обязательно предваряются словами «сказал
Ибн Хишам». В своем предисловии к «Сире» Ибн Хишам так опре-
делил принципы своей работы: «Если будет на то воля Аллаха, я на-
чну эту книгу (книгу Ибн Исхака – М.Н.) с упоминания Исмаила ибн
Ибрахима … и доведу повествование до посланника Аллаха, да бла-
гословит его Аллах и приветствует. Но я опущу сообщения о других
потомках Исмаила, чтобы ограничиться описанием жизни посланни-
ка Аллаха. Также я опущу те сообщения Ибн Исхака в этой книге, в
которых не упоминается посланник Аллаха, те отрывки из Корана,
которые не служат толкованием или подтверждением чего-либо из
этой книги, …, стихи, которые он [Ибн Исхак – М.Н.] упоминает, но
которых не знает никто из знатоков поэзии, сообщения, которые по-
носят (yashna‘u) его (очевидно, Мухаммада – М.Н.), другие, упомина-
ние которых вредит некоторым людям, а также те, которые не под-
1075

тверждаются в передаче ал-Бакка’и» («Сира», 1858-1860; 4). Однако


Ибн Хишам довольно часто отступает от этих принципов. Нередко он
переписывает сомнительные с точки зрения авторства стихи, кото-
рые приводит Ибн Исхак, после чего от себя добавляет, что знатоки
отрицают принадлежность этих стихов тому или иному автору – «не-
которые ученые люди, знающие поэзию, не признают его за ним (та-
ким-то поэтом – М.Н.)» (см. «Сира», 1858-1860; 438, 613 и др.). Когда
Ибн Хишам говорит о сообщениях, содержащих «поношения», можно
предположить, что он имеет в виду оскорбительные стихи, направлен-
ные, в частности, против Мухаммада. Действительно, в произведении
Ибн Хишама не содержится ни одной истории, компрометирующей
Пророка. Сравнение труда Ибн Хишама с трудами других ученых, ко-
торые тоже брали за основу «Сиру» Ибн Исхака, привело английско-
го ученого У. Мьюра к выводу о том, что Ибн Хишам не переносил
подобные рассказы из произведения предшественника. Так, У. Мьюр
дает пример из ат-Табари, который переписал из труда Ибн Исхака
рассказ о временном отступлении Мухаммада от ислама. Тот же са-
мый случай упоминается и у ал-Вакиди, но заимствован он был из дру-
гого источника. Однако в работе Ибн Хишама этот примечательный
факт из биографии Пророка вообще не упоминается, притом, что во
всех остальных случаях сравнение текста Ибн Хишама и ат-Табари
показывает, что все, что Ибн Хишам принимал в работе Ибн Исхака,
он тщательно и точно переписывал (Мьюр, 1861; 46).
В своем предисловии Ибн Хишам не упоминает о еще одной важной
части своей работы, а именно, о многочисленных комментариях, пре-
имущественно филологического характера. Например, он дает сино-
нимы ко многим устаревшим или вышедшим из употребления к тому
времени словам («Сира», 1858-1860; 559, 575 и др.), приводит вариан-
ты произношения топонимов и уточняет, где находятся обозначенные
ими местности («Сира», 1858-1860; 433, 662 и др.), вносит поправки в
генеалогические списки («Сира», 1858-1860; 583, 638 и др.). Вместе с
тем, Ибн Хишам редко разъясняет намеки Ибн Исхака на те или иные
исторические факты (Крымский, 1902; 142).
Комментарии к тексту Ибн Исхака, добавленные Ибн Хишамом,
существенно облегчают изучение памятника сегодня, когда некото-
рые места, обозначенные топонимами, исчезли с карты, а лексика дав-
но вышла из употребления. С другой стороны, Ибн Хишам устранил
из «Сиры» часть материала, который, как он считал, дискредитировал
1076

Пророка либо не имел прямого отношения к истории становления ис-


лама, хотя эта информация могла представлять интерес для современ-
ного исследователя, обладающего ограниченным числом источников
по периоду раннего ислама. «Жизнеописание Пророка» Ибн Исхака -
Ибн Хишама занимает видное место в арабской литературе не только
потому, что оно много веков служило объектом изучения и основой
для произведений жанра сира, оно также является одним из первых
письменных памятников мусульманской эпохи. Однако композици-
онное и содержательное сходство некоторых элементов «Сиры», а
именно рассказов о военных походах, с «Аййам ал-‘араб» (ар. «Дни
арабов») – короткими сообщениями о стычках и войнах между ара-
вийскими племенами в доисламскую эпоху, свидетельствует о том,
что «Жизнеописание» является одновременно и продолжением тради-
ций доисламского литературного творчества.
БИБЛИОГРАФИЯ
1- ‘Аббас И., (1956), Фанн ас-сира. Байрут.
2- Гиййом - Guillaume A., (б.г.), The Life of Muhammad. A transla-
tion of Ishaq’s Sirat Rasul Allah. Intr. Karachi: Pakistan branch. Oxford
university press.
3- Джоунс - Jones J.M.B., (2003), “Ibn Ishaq”, Encyclopaedia of
Islam. Cd-rom ed. Brill academic publishers.
4- Аз-Захаби, Шамс ад-Дин Мухаммад ибн Ахмад ибн ‘Усман,
(1992), Сийар а‘лам ан-нубала’. Байрут: му’ссасат ар-рисала.
5- Ибн Халликан, (б.г.), Вафайат ал-а‘йан фи анба’ абна’ аз-за-
ман. Байрут: дар ас-сакафа.
6- Кистер - Kister M.J., (1983), “The Sirah literature”. The Cambridge
History of Arabic Literature. Arabic Literature to the end of the Umayyad
period. Cambridge.
7- Крымский А.Е., (1902), «Источники для истории Мохаммеда
и литература о нем». Москва: труды по востоковедению, издаваемые
Лазаревским институтом восточных языков. Выпуск XIII.
8- Лекер - Lecker M., (2003), “Al-Zuhri”, Encyclopaedia of Islam.
Cd-rom ed. Brill academic publishers.
9- Ледер - Leder S., (2003), “al-Wakidi”, Encyclopaedia of Islam.
Cd-rom ed. Brill academic publishers.
1077

10- Мьюр - Muir W., (1988), Life of Mahomet (reprint of the edition
London 1861). Osnnabrück.
11- Пиотровский М.Б., (1994), Введение и примечания. – Раздел
1. Мухаммад и начало Ислама / Хрестоматия по Исламу. Москва:
Наука.
12- Сезгин - Sezgin F., (1967), Geschichte des arabischen Schrifttums.
Leiden.
13- «Сира» - Das Leben Muhammeds nach Muhammed Ibn Ishak bear-
beitet von Abd el-Malik Ibn Hischam. Herausgegeben von F. Wüstenfeld,
(1858-1860), Göttingen: Dietrich.
14- Уотт, 1962 - Watt W.M., (1962), “The materials used by Ibn Ishaq”,
B. Lewis and P.M. Holt (ed.) Historians of the Middle East. London.
15- Уотт, 2003 - Watt W.M., (2003), “Ibn Hisham”, Encyclopaedia of
Islam. Cd-rom ed. Brill academic publishers.
16- Хайндс - Hinds M., (2003), “al-Maghazi”, Encyclopaedia of Islam.
Cd-rom ed. Brill academic publishers.
17- Шидфар Б.Я., (1980), «Генезис и вопросы арабского народ-
ного романа (сиры)», Генезис романа в литературах Азии и Африки.
Москва.
1079

AZƏRBAYCANIN ƏDƏBİYYAT ELMİ MÜHACİRƏTDƏ

NEBİYEV, Bekir
AZERBAYCAN/AZERBAIJAN/АЗЕРБАЙДЖАН

ÖZET
Azərbaycanlı mühacirlərin çox zəngin, ədəbi, elmi, publisist irsi var. Bu
xəzinədə Əlibəy Hüseynzadə, Əhməd Ağaoğlu, Mehmet Əmin Rəsulzadə,
Səməd Ağa oğlu, Mirzə Bala Mehmetzadə, Əlimərdan bəy Topçubaşov,
Ceyhun Hacıbəyli, Əhməd Cəfəroğlu, Əbdülvahab Yurdsevər, Almas
İldırım, Banin (Ümmülbanu), Mehmet Sadiq Aran və digər önəmli simaların
əsərləri bulunur. Onların hələ indi-indi, imkan düşdükcə İstanbuldan və
Ankaradan, Tehrandan və Təbrizdən, Parisdən və Berlindən tapılıb bizə
ulaşan kitabları, jurnal və qəzet kəsikləri, məktubları, nadir əlyazmalarından
parçalar, şəxsi arşivlərindən bəzi yar­paqlar mühacirətdəki alimlə­rimizin
yaradıcılığının mövzu və problem vüsətindən xəbər verməkdədir.
Mühacir alimlərin Azərbaycan dili, ədəbiyyatı, kültürü, folklor və et­noq­
rafiyası ilə bağlı çoxsaylı araşdırmaları milli ədəbiyyatşünaslıq elminin
gəlişməsində özəl bir mərhələ təşkil edir və hazırda Azərbaycan mühacirət
ədəbiyyatşünaslığı adı altında öyrənilir.
Konqrenin Ədəbiyyat elmlərinin problemləri bölməsində söylənməsi
nəzərdə tutulan tebliğimizdə Ə.Hüseynzadə və Ə. Ağaoğlunun dəyərli
elmi irsi, özəlliklə Ə. Cəfəroğlunun Azərbay­can folkloruna həsr edilmiş
sanballı məqalələri, eləcə də C. Hacıbəylinin «Qarabağ dialekti və
folkloru» monoqrafiyası, M. Ə. Rəsulzadənin «Azər­bay­can şairi Nizami»
kitabı geniş təhlil olunur.
Anahtar Kelimeler: Azərbaycan, əlm, ədəbiyyat, mühacirat, tankid.
ABSTRACT
Azerbaijani Literature in Emigration
Azerbaijani emigrants left behind rich cultural, scientific and literary
heritage. There are works of Ali-bey Husein-zadeh, Ahmed Agha-oghlu,
1080

Mammad Amin Rasul-zadeh, Samad Agha-oghlu, Mirza Bala Mammad-


zadeh, Alimardan bey Topchubashov, Jeyhun Hajibeyli, Ahmed Jafar-
oghlu, Abdulvahab Yurdsever, Almas Ildirim, Banin (Ummulbanu),
Mammad Sadiq Aran and others among this treasure. Their books, letters,
rare fragments of authentic manuscripts, personal files and archives, extracts
from papers and journals are only just coming up to us from Istanbul,
Ankara, Tehran, Tabriz, Paris or Berlin. All of these show the amplitude of
problems and themes in works of our emigrant scientists.
Researches of emigrant scientists on language, literature, culture,
folklore and ethnography of Azerbaijan form a special stage in development
of study of literature and now are investigated by the name ‘Emigrant
literature study’.
In the work, which is going to be presented on ‘Literature study problems’
part of the congress, we analyze scientific heritage of A.Husein-zadeh
and A.Agha-oghlu; monumental articles of A.Jafar-oghlu on Azerbaijani
folklore; J.Hajibeyli’s monograph – ‘Karabakh dialect and folklore’;
M.A.Rasul-zadeh’s book – ‘Azerbaijani poet Nizami’.
Key Words: Azerbaijan, science, literature, emigration, criticism.
-----
Tarix səhnəsinə çıxıb ictimai hadisələr burulğanına qatılan bir çox
xalqların taleyinə mühacirlik payı düşmüşdür. Azərbaycan xalqı da bu
baxımdan istisna deyildir. Xarici qəsbkarların ölkəmizə aramsız hücumları
nəticəsində hələ orta əsrlərdən üzü bəri bir çox ailələr, bəzən isə bütöv
kəndlərin sakinləri, o cümlədən də daha çox sənətkarlar, ziyalılar zaman-
zaman uzaq-yaxın ölkələrə köçürülmüşlər. XIX əsrdə və XX əsrin
əvvəllərində isə qələm və istedad sahibləri rus çarizminin müstəmləkəçilik
siyasətinə, getdikcə şiddətlənən ictimai-siyasi təzyiqlərə, özəlliklə də sovet
rejiminə etiraz əlaməti olaraq özləri ölkəni tərk edib xaricə getmişdilər.
Rusiyada 1905-ci il inqilabının məğlubiyyətindən sonrakı irtica illərində
gedənlər, 1920-ci ilin aprelindəki keşməkeşlər zamanı Azərbaycanı tərk
edənlər, 30-cu illərin fəlakətləri vaxtı «NKVD»-nin əlindən baş götürüb
qaçanlar, faşizmə qarşı müharibədə əsir alınması ucbatından vətən torpağına
qədəm basmağı yasaq edildiyi üçün davadan sonra xaricdə qalanlar, şahlıq
rejiminin təqibindən tərki-vətən olanlar, onların övladları, nəvə-nəticələri
hazırda ölkəmizdən uzaqlarda – Asiya, Avropa, Afrika, Amerika, hətta
Avstraliya qitələrində mühacirətdə yaşayırlar.
1081

Taleyin amansız olaylarında mühacirlərimizin bir qismi arxasız,


imkansız, tavanasız qalıb məhv olmuş, həyatın mürəkkəb çaxnaşmalarından
salamat çıxanların da üzləri həmişə qəm buludlu, gözləri vətən həsrətli
olmuşdur. Lakin həmvətənlərimizi bir cəhət həmişə birləşdirmişdir: onlar
məskun olduqları ölkələrdə Azərbaycan milli, ədəbi, mədəni, ümumiyyətlə,
ictimai-siyasi fikrini yorulmaq bilmədən təmsil və təbliğ etmiş, çalışmışlar
ki, Sovet imperiyası məngənəsindəki ölkəmizin dərdi, odu həmişə o
yerlərdə rəsmi dairələrin və ictimaiyyətin diqqət mərkəzində olsun.
Uzun müddətdən bəri qardaş Türkiyədə, Azərbaycan müstəqillik
əldə etdikdən sonra isə Amerika, Almaniya, Fransa, Polşa, Danimarka,
Özbəkistan, Qazaxıstan, Rusiya, Ukrayna, Estoniya və bir sıra digər
ölkələrdə ocaq, mərkəz, dərnək, birlik kimi müxtəlif adlar altında
Azərbaycanlı mühacir təşkilatları fəaliyyət göstərməkdədirlər.
Mühacirlərimizin çox geniş, maraqlı, sanballı ədəbi, elmi, publisist
irsi mövcuddur. Onların arasında Əlibəy Hüseynzadə, Əhməd Ağaoğlu,
Məmməd Əmin Rəsulzadə, Səməd Ağa oğlu, Mirzə Bala Məmmədzadə,
Əlimərdan bəy Topçubaşov, Ceyhun Hacıbəyli, Əhməd Cəfəroğlu,
Əbdülvahab Yurdsevər, Almas İldırım, Banin (Ümmülbanu), Məhəmməd
Sadiq Aran, Hüseyn Camal Yanar, Teymur Atəşli, Musa Zəyəm, Nağı
Şeyxzamanlı, İbrahim Arslan, Əli Azərtəkin və onlarca digər görkəmli
simalar vardır. Beləliklə də xaricdə məskunlaşan həmyerlilərimiz aşağı-
yuxarı 100 il ərzində həmin ölkələrin siyasi, iqtisadi, mədəni həyatında
fəal iştirak etmiş, həm də ədəbiyyat elmimizi təbliğ və inkişaf etdirmişlər.
Onların hələ indi-indi, imkan düşdükcə İstanbuldan və Ankaradan,
Tehrandan və Təbrizdən, Parisdən və Berlindən tapılıb bizə çatan kitabları,
jurnal və qəzet kəsikləri, məktubları, nadir əlyazmalarından parçalar, şəxsi
arxivlərindən bəzi yarpaqlar mühacirətdəki elmi təfəkkür sahiblə­rimizin
böyük yaradıcılıq vüsətindən xəbər verməkdədir. Mühacir alimlərin
Azərbaycan dili, ədəbiyyatı, incəsənəti, folklor və etnoqrafiyası ilə bağlı
çoxsaylı araşdırmaları milli ədəbiyyatşünaslıq elminin inkişafında xüsusi bir
mərhələ təşkil edir və hazırda Azərbaycan mühacirət ədəbiyyatşünaslığı adı
altında öyrənilir. Azərbaycan siyasi mühacirətinin ədəbi-elmi fəaliyyətində
əsas məqsəd, bir tərəfdən, tariximiz, ədəbiyyat və mədəniyyətimizlə bağlı
sovet elminin uydurmalarını aradan qaldırmaq, qeyri-obyektiv, yanlış
mülahizələrini təkzib etmək idisə, digər tərəfdən, qədim tariximizi, zəngin
ədəbi-mədəni irsimizi xaricdə təbliğ etməklə millətimiz barədə düzgün
təsəvvür yaratmaq, onun müstəqil dövlət qurmağa və istiqlala qovuşmağa
layiq olduğunu beynəlxalq ictimaiyyətə sübut etmək olmuşdur. Beləliklə,
mühacirətimizin siyasi fəaliyyəti kimi, kulturoloji fəaliyyəti də Azərbaycan
istiqlalı ideyasına xidmət edirdi» (Cabbarlı, 2003; 27).
1082

Azərbaycan mühacirətinin zəngin və çoxşaxəli ədəbiyyatşünaslıq irsinin


mühüm bir qismini şifahi söz sənətimizə – folklora dair araşdırmalar təşkil
edir. Bu sahədə əslən Gəncədən olan həmyerlimiz, İstanbul, Berlin və
Breslau universitetlərində türkoloji təhsil almış, «Türkiyə türkolojisinin
qurucularından biri» kimi şərəfləndirilən dünya şöhrətli alim, professor
Ə. Cəfəroğlunun fəaliyyəti xüsusilə diqqətəlayiqdir. Azərbaycan və
bütövlükdə türk xalqları folklorunun müxtəlif problemlərini yüksək
elmi səriştə və peşəkar intuisiya ilə araşdıran alimin bayatı, sayaçı
türküsü, dastan kimi folklor janrları və aşıq ədəbiyyatı ilə bağlı sanballı
məqalələri bugün də öz elmi aktuallığını qoruyub saxlayır. Onun «Azəri
xalq ədəbiyyatında Aşıq Qərib dastanı», «XVI əsr azəri saz şairlərindən
Tufarqanlı Abbas», «Cahan ədəbiyyatında türk qopuzu», «Hüdud boyu saz
şairlərindən Qurbani və şeirləri» əsərləri bu qəbildəndir. Ümumiyyətlə,
Ə. Cəfəroğlunun folklorşünaslıq irsi bu gün Azərbaycan folklor elminin
dövriyyəsində olan və onun inkişafını şərtləndirən ən etibarlı örnəklərdən
biridir.
Təbii ki, «Kitabi-Dədə Qorqud» kimi möhtəşəm sənət abidəsi də
mühacirət ədəbi-elmi fikrinin diqqətindən kənarda qala bilməzdi.
Özəlliklə, bu epos sovetlər birliyində «xalqa zidd mahiyyətli bir əsər» kimi
qadağan edildiyi, əgər belə demək mümkünsə, repressiyaya məruz qaldığı
dövrdə mühacir ziyalılarımız onun tədqiqi və təbliği ilə ardıcıl məşğul
olmuşlar. M. Ə. Rəsulzadənin «Dədə Qorqud dastanları» məqaləsində,
«İslam-türk ensiklopediyası» üçün yazdığı «Azərbaycan etnoqrafiyası» oçerkində,
M. B. Məhəmmədzadənin «Dədə Qorqud», H. Bayqaranın «Dədə Qorqud
dastanlarına dair notlar» və s. yazılarında bu abidənin türk etno-mədəni
sistemində yeri, Azərbaycan ədəbi dilinin, ədəbiyyatının inkişafındakı rolu
araşdırılmış, eyni zamanda, Stalin rejimi dövründə dastanla bağlı inzibati
qadağalar dünya ictimaiyyətinin nəzərinə çatdırılmışdır.
Əli bəy Hüseynzadə və Əhməd bəy Ağayevin məqalələrində ardıcıl
inikasını tapmış türkçülük, islamçılıq qənaətləri o zaman imperialist
dairələrinin müstəmləkəçilik iddialarına qarşı Şərqdə gedən milli-azadlıq
mübarizəsi ilə səsləşirdi. Bolşevik mətbuatının cidd-cəhlə yaydığı
sosializm ideyalarına Ə. Ağayevin münasibəti birmənalı idi. Onun qəti
qənaətinə görə bizdə sosializm «yüz il yox, yüzlərcə illər» müddətində də
baş tutan iş deyil.
Bununla belə, dövrün digər qabaqcıl azərbaycanlı mütəfəkkirləri kimi
Ə. Hüseynzadə və Ə. Ağayev də mütərəqqi Qərb və Rusiya mədəniyyəti
ilə təmasda olub onlardan faydalanmağı vacib hesab edir, Avropa və rus
1083

ədəbiyyatlarının ən məşhur nümayəndələrinin əsərlərini tərcümə və təbliğ


edirdilər. 1909-cu ildə İstanbula köçdükdən sonra Ə. Ağayev «Ağaoğlu»
soyadını qəbul etmiş, «Tərcümani-həqiqət» qəzetini çıxarmışdır. Onun
ədəbi və jurnalistik fəaliyyətində türkçülüyün təbliği ön plana keçmişdir.
Türkiyə respublika elan edildikdən sonra Ə. Ağaoğlunun elmi-publisist
yaradıcılığında xüsusi yer verdiyi hüquq və siyasət məsələlərinə dair bir
sıra kitabları nəşr olunur. S. Ə.Şirvaninin «Əsərləri külliyyatı»na, V. Şekspirin
«Otello» faciəsinə, M. Qorkinin yaradıcılığına dair məqalələri isə onun
ədəbiyyat elmi sahəsində fəaliyyətindən maraqlı nümunələrdir.
Məlum olduğu kimi, məşhur azərbaycançı Ceyhun bəy Hacıbəyli
1919-cu ildə Əlimərdan bəy Topçubaşovun rəhbərlik etdiyi Azərbaycan
nümayəndə heyətinin tərkibində Versal sülh konqresinin işində iştirak
etmək üçün Fransaya getmişdi. 1920-ci ilin baharında Bakıda, bütün
Azərbaycanda baş vermiş faciəli hadisələrlə əlaqədar olaraq o da vətənə
qayıda bilməmiş, ömrünün sonuna qədər Parisdə yaşamalı olmuşdur.
1925-ci ildə C. Hacıbəylinin tərcüməsində və onun rejissorluğu ilə Parisin
«Femina teatrı»nda Ü.Hacıbəylinin «Arşın mal alan» operettası tamaşaya
qoyulmuşdur.
Ceyhun bəyin 1993-cü ildə Bakıda nəşr edilmiş «Seçilmiş əsərləri» (rus
dilində) kitabındakı məqalələri mövzusu və problemlərin vacibliyi etibarilə
bu gün də öz aktuallığını saxlamaqdadır. Onun «Qarabağ dialekti və
folkloru» monoqrafiyası Yaxın Şərqi, Azərbaycanı, onun ayrılmaz parçası
olan Qarabağın adət və ənənələrini, dilimizi öyrənmək istəyən avropalılar
üçün zəngin bir xəzinədir. Burada xalq ədəbiyyatımız və dialektlərimizlə
əlaqədar elə səciyyəvi, ümumiləşdirilmiş məlumatlar təqdim olunur
ki, həmin məlumatlar o vaxtadək nəinki Fransada və Rusiyada, hətta
Azərbaycanın özündə də bu cür sistemli şəkildə nəşr edilməmişdi.
Əsər otuz üç kiçik bölmədən ibarətdir. Bu bölmələrdə xalq arasında
dolaşan bayatılar, alqışlar, qarğışlar, yalvarışlar, hədə-qorxular, andlar,
oxşamalar, beşik nəğmələri, ağılar, müraciət formaları, zarafatlar, məzəli
deyimlər və i.a. toplanıb təsnif edilmişdir.
Mühacirət ədəbi-elmi fikri XI-XII yüzilliklər farsdilli Azərbaycan
poeziyasını: Qətran Təbrizi, Məhsəti Gəncəvi, Nizami Gəncəvi, Xaqani
Şirvani kimi klassiklərin yaradıcılığını milli ədəbiyyat tariximizin
qiymətli faktları kimi dəyərləndirir və bu zaman dil amilindən çox,
əsərin məzmununun milli qənaətlərimizə cavab verməsini vacib sayırdı.
Bu baxımdan M. Ə. Rəsulzadənin «Azərbaycan şairi Nizami» (1950)
1084

monoqrafiyası öz sanbalı və siqləti ilə seçilir.


Azərbaycanda milli qurtuluş hərəkatının ən görkəmli xadimlərindən
və ilk Demokratik Cümhuriyyətimizin banilərindən biri kimi
tanınan M. Ə. Rəsulzadə həm də məşhur publisist və alim idi. Onun
yaradıcılığının baş mövzusu Azərbaycandır. Yəni M. Ə. Rəsulzadə məqalə
və kitablarının başlığına çıxarıb-çıxarmamasından asılı olmayaraq, bütün
əsərlərində Azərbaycanın tarixini, siyasi coğrafiyasını, dilini, ədəbiyyatını,
ədəbi-mədəni əlaqələrini, xalqımızın mənəvi gücünü, azadlıq eşqini,
istiqlal əzmini tədqiq etmişdir. Bu mənada onun sayı-hesabı hələ dəqiq
müəyyənləşdirilməmiş, bir yerə toplanıb tam halda nəşr olunmamış irsini
«Azərbaycannamə» kimi şərəfləndirmək ədalətli olardı. Hələ «Azərbaycan
cümhuriyyəti» kitabında o, «Ədəbi və milli intibah» adlı xüsusi fəsildə
«Koroğlu», «Əsli və Kərəm», «Aşıq Qərib» kimi folklor örnəklərimizin xalq
ruhundan xəbər verən dastanlar olub Azərbaycanda geniş yayıldığından,
Füzuli irsinin ölməzliyindən bəhs etmiş və belə bir fikri əsaslandırmışdır
ki, bu böyük sənət duhasının yaradıcılığı sayəsində «Azərbaycan türk
ədəbiyyatı müstəqil bir cərəyan halına düşmüşdür». Alim XX əsrdə bir
tərəfdən türk, digər tərəfdən də rus ədəbiyyatından təsirlənən Hadi, Sabir,
Cavid, Cavad, Səhhət kimi sənətkarların yaradıcılığını fərqləndirmişdir.
C.Məmmədquluzadənin «Anamın kitabı», S. S. Axundovun «Laçın
yuvası», H. Cavidin «Peyğəmbər» dramları, Ə. Cavadın «Nədən yarandın?»
şeiri kitabda nisbətən geniş təhlil olunmuşdur. H.Cavidin əsərlərinin dili
alimin çox xoşuna gəlmiş, xüsusən, «Səyavuş»da o, türk şeirinin gözəllik
sirlərini «bilən bir sənətkarın ifadə parlaqlığını» görmüşdür.
M. Ə. Rəsulzadənin fikrincə, bolşevik dövründən əvvəlki yazıçılardan
sovet idarəsi altında ən böyük müvəffəqiyyət C. Cabbarlıya nəsib
olmuşdu. Dramaturqu ancaq kollektivçilik ruhunun təmsilçisi hesab edən
tənqidçilərdən fərqli olaraq, M. Ə. Rəsulzadə bu istedadlı sənətkarın öz
pyeslərinə verdiyi adlarda bir fərdiyyətçilik mübəlliği kimi çıxış etdiyini
söyləyir və fikrini sübut etmək üçün oxucuları onun əsərlərinin adlarına
bu baxımdan xüsusi diqqət verməyə çağırırdı. S.Vurğunun Stalini idealizə
edən bəzi şeirlər yazdığını göstərməklə yanaşı alim onun «Vaqif» mənzum
dramını «Azərbaycan səhnəsinin Azərbaycan vətənpərvərliyinə rəvac verən
ən uğurlu əsəri» adlandırmışdır. S.Vurğunun şairlik qüdrəti haqqında aydın
təsəvvür oyatmaq üçün «Çağdaş Azərbaycan ədəbiyyatı» əsərində «Vaqif»
pyesindən Qacarla Vaqifin məşhur dialoqu tam şəkildə nümunə kimi
verilmişdir («Aha, baş əyməyir hüzurumda bu…»). Çağdaş Azərbaycan
ədəbiyyatı barədə mülahizələrini yekunlaşdıran alim iqtibas kimi gətirdiyi
1085

nümunələr əsasında belə düzgün bir nəticəyə gəlmişdi ki, hər cür senzor
maneələrinə və partiya orqanlarının çox sərt nəzarətinə baxmayaraq
«qırmızı istilanın kommunizm ölkəsində milli hissi öldürdüyünə dair
söylənən bədbin hökmlər mübaliğəlidir. Bu hiss yaşayır, çarpışır və millətin
ruhunu əks etdirən aynada – onun ədəbiyyatında öz əksini tapır».
M. Ə. Rəsulzadənin ədəbiyyatşünaslıq sahəsində ən sanballı əsəri
«Azərbaycan şairi Nizami» monoqrafiyasıdır. Bu kitab şairin əsərlərini
və onun ətrafında aparılmış tədqiqatları orijinalında, yəni farsca oxuyan,
yüksək elmi səviyyəyə və incə bədii zövqə malik olan bir alimin çoxillik
araşdırmalarının məhsuludur. Dörd fəsildən ibarət kitab Nizami Gəncəvinin
dövrü, mühiti, həyatı, yaradıcılığı, ədəbi sələflərinə münasibəti, sənətdə
xələflərinin şairə münasibəti, «Xəmsə»nin bədii xüsusiyyətləri, Nizami
ədəbi məktəbi və s. haqqında sanballı monoqrafiyadır.
Müqəddimədə müəllif Nizaminin irsi və onun yaradıcılıq taleyi ilə bu və
ya digər dərəcədə bağlı olan bir sıra çox vacib problemləri işıqlandırmışdır.
Bunlardan biri Şərq mədəniyyətinə türklərin, Azərbaycan xalqının verdiyi
qiymətli töhfə məsələsidir. O, belə bir fikri əsaslandırır ki, Şərq aləmində
bəzi hallarda islam mədəniyyəti adı altında birləşdirilən elm, ədəbiyyat,
incəsənət, xüsusən poeziya əsərlərinin yaranmasında ərəblərlə bərabər,
onlar qədər, bəzi sahələrdə hətta onlardan da artıq türklərin və farsların
xidmətləri vardır. Bu sahədə adları bir qayda olaraq həmişə birinci çəkilən
görkəmli sənət korifeyləri arasında fars Ə.Firdovsi, özbək Ə.Nəvai ilə
yanaşı azərbaycanlı N. Gəncəvinin də şərəfli adı xüsusi əzəmətlə səslənir.
Şairin əsərlərindən aldığı çoxsaylı faktlar və onların elmi təhlili əsasında
müəllif dönə-dönə təkrar edir ki, Nizami qəlbi türk sevgisi, Qafqaz şəraiti
ilə bağlı olan, yurdunun tarixi müqəddəratından və ölkəsinin özünəməxsus
gözəlliklərindən nəşət edən bir Azərbaycan şairidir.
Nizaminin şəxsiyyəti məsələsi bütün əsər boyu müəllifin diqqət
mərkəzindədir. Lakin kitabın birinci fəslində Nizaminin tərcümeyi-halına
dair müxtəlif mənbələrdən toplanmış faktları, eləcə də şairin Azərbaycan
hökmdarları ilə münasibətlərinə dair onun özünün «Xəmsə»də yazdıqları
əsasında tədqiqatçı bu böyük söz ustadının şəxsiyyətini bugünün oxucusu
üçün daha da doğmalaşdırır, vüqarı, əyilməzliyi, mənəvi ucalığı barədə
təsəvvürləri zənginləşdirir. Bu zəmində Nizaminin dünya ədəbiyaytında
mövqeyi məsələsinin qoyuluşu bizə daha inandırıcı görünür. Azərbaycan,
İran və Hindistanın görkəmli söz ustalarından gətirilən etiraflar bir daha
təsdiq edir ki, «aşiqanə məsnəvilər yazmaqda… heç kim şeyx həzrətlərinin
(Nizaminin) səviyyəsinə yüksələ bilməmişdir. Nizaminin izilə getmək
və onun xırmanından qalan başaqları toplamaq məqsədilə Əmir Xosrov
1086

Dəhləvi kimi bəzi şairlər «Xəmsə» yazmışlarsa da, əsərlərinin yalnız


adlarını ustadınkına bənzədə bilmişlər».
Monoqrafiyanın ən geniş fəsillərindən biri «Xəmsə»dəki məsnəvilərin
onların yazılış tarixinə uyğun bir ardıcıllıqla təhlilinə həsr olunmuşdur.
«Sirlər xəzinəsi»ndəki bütün «məqalə»lərin ideyasını yığcam şərh edən alim
onları müşayiət edən hekayələri də açıqlayır. Bizim zəmanəmizdə dərslik
və müntəxəbatlarda tanınan adlarla desək, «Kərpickəsən qoca ilə cavanın
dastanı», «Sultan Səncər və qarı», «Ənuşirəvanla bayquşların söhbəti» kimi
mənzum hekayələrin məzmununu açır. Bütövlükdə «Sirlər xəzinəsi»ni
təlqinçi, tərbiyəvi əsər adlandırır, insan əxlaqını kamilləşdirməyə xidmət
baxımından çox yüksək qiymətləndirir.
«Xəmsə»nin ikinci əsəri olan «Xosrov və Şirin»dən bəhs edərkən
M.Ə.Rəsulzadə əvvəlcə onun janrını müəyyən etmiş və məsnəvini haqlı
olaraq mənzum roman adlandırmışdır. Qədim Şərqdə Xosrov və Şirinin
məhəbbət macərasına dair ayrı-ayrı epizodların qələmə alındığı ədəbi
məxəzləri yada salan alim belə hesab edir ki, Nizami bu hekayəti tam
şəkildə nəzmə çəkən ilk şairdir və onun əsərinin məziyyəti qəhrəmanların
daxili aləmini, psixologiyasını dərindən əks etdirməsindədir. M. Ə. Rəsulzadə
«Xəmsə»nin digər nümunələri kimi «Xosrov və Şirin» romanının da
məzmununu yığcam şəkildə öz əsərində vermişdir və bizim qənaətimizə
görə haqlı iş görmüşdür. Eyni üsuldan müəllif «Yeddi gözəl» və
«İsgəndərnamə» haqqında bölmələrdə də istifadə etmiş, bilavasitə həmin
əsərlərin konkret məzmunundan çıxış edərək onların təhlilini vermişdir.
«İsgəndərnamə»nin təhlilində M. Ə. Rəsulzadə bu əsərin «Xəmsə»nin
digər nümunələrindən fərqləndirən özünəməxsusluğu üzərində dayanaraq
nizamişünaslıq elmi üçün yeni olan bir xüsusiyyəti aşkarlayır. Alim göstərir
ki, bu əsər müəyyən tarixi şəxsiyyət və hadisələr haqqında yazıldığına,
epik vüsətinə baxmayaraq, onda dərin bir lirizm var. İsgəndərin hər bir
hərbi və siyasi qələbəsi eyni zamanda bir eşq macərası ilə süsləndirilir.
Beləliklə, əsərdə «İsgəndər bir imperator, peyğəmbər, filosof olduğu
qədər də bir aşiqdir». Alim Nizami «Xəmsə»sini müəyyən mövzular üzrə
araşdırır, şairin farslar və fars mədəniyyəti, türkçülük aləmi və türklər,
Qafqaz torpağı haqqında mülahizələrini, eləcə də bəşəriyyətin zərif cinsi
olan qadın haqqında fikirlərini təhlil edib ümumiləşdirir. Məsnəvilərdən
gətirdiyi faktlar əsasında sübut edir ki, Nizami «türk» kəlməsilə öz
əsərlərində gözəl, mərd, qəhrəman, ağıllı kimi keyfiyyətləri ifadə etmişdir.
Bu keyfiyyətləri Nizami özünün qadın qəhrəmanlarında da görmüş və dönə-
dönə təqdir etmişdi. Xosrovun cənazəsi yanında özünü həlak etmiş Şirin
haqqında şairin bu sözləri çox ibrətamizdir: «Afərin Şirinə və onun şirin
1087

ölümünə, can verib, can almağına!» M.Ə.Rəsulzadənin fikrincə, Nizami


bu sözləri türk ənənələrindən, Qafqaz şəraitindən ilham alaraq yazmışdır.
M. Ə. Rəsulzadənin Nizami haqqında kitabı mühacirət ədəbi fikrinin,
özəlliklə nizamişünaslığın ən dəyərli uğurlarından biri, bəlkə də birincisi
olub XX əsrin ikinci yarısından etibarən Azərbaycanda ədəbiyyat elminin
inkişafına ciddi kömək etmişdir.
Anadilli poeziyamızın Həsənoğlu, Qazi Bürhanəddin, Nəsimi,
Xətai, Füzuli kimi klassiklərinin yaradıcılığı haqqında da mühacirət
ədəbiyyatşünaslığının maraqlı qənaətləri vardır. Mühacir alimlər XV əsrin
sonu – XVI əsrin əvvəllərini anadilli poeziyamızın ən parlaq dövrü kimi
təqdim edir, onun qısa bir zamanda çiçəklənməsini ayrıca vurğulayırdılar.
Ə. Yurdsevərə görə, Səfəvilərin Azərbaycan dilini dövlət dili elan etməsi
XVI əsrdə bu dildə yaranmış ədəbiyyatı ən kamil inkişaf səviyyəsinə
çatdırmışdı. Hələ 1923-cü ildə M. Ə. Rəsulzadə İstanbulda işıq üzü görmüş
«Azərbaycan Cümhuriyyəti» əsərində Füzulini «bütün türklüyün dahi
şairi» kimi səciy­yələndirir və qeyd edirdi ki, «Hafiz divanı farslar üçün nə
isə, Azərbaycan türkləri üçün də Füzuli divanı odur».
Molla Pənah Vaqifi modern Azərbaycan ədəbiyyatının banisi sayan
Ə.Cəfər­oğlu onun ədəbiyyatımıza gətirdiyi yenilikləri, lirikasının ana
motivlərini belə səciyyələndirir: «Şeirlərində şəklən əski klassik ədəbiyyata
bağlı qalmaqla bərabər, ifadə, mövzu, hətta təbir və kəlmə xəzinəsi
baxımından da tamamilə azəri xalqının ruhuna sadiq qalmışdır. Dili sadə
və xalq dili idi. Şeirə yerli dialekt ünsürləri daxil etməkdə heç bir mənfilik
görməmişdir. Və bu baxımdan azəri poeziyasının gəlişməsində, realist
şüurun ilk örnəklərini verməkdə müvəffəq olmuş və bu üzdən Vaqifin
ədəbi yaradıcılıq qabiliyyəti milli Azərbaycan ədəbiyyatı inkişafının qəti
bir mərhələsini təşkil etmişdir. Həyatı olduğu kimi, qadını isə həyat nəşəsi
olaraq qəbul etmək, Vaqifin ədəbiyyata gətirmək istədiyi əsas realizm
ünsürləri idi. Eşq, insan gözəlliyi, təbiət təsvirləri Vaqifdə ana motivlər
olaraq keçir» (Cəfəroğlu, 1954: 40).
Digər mühacir alim Ə.Yurdsevər «Azərbaycan ədəbiyyatında Vidadi
və Vaqifin yaradıcılığı» əsərində XVIII əsri ədəbi-mədəni həyatımızın
dönüş nöqtəsi kimi qiymətləndirir. Yurdsevərin təqdimində də Vaqif öz
dövrünün yeni şeir üslubunu yaradan, şeirləri həm forma, həm də məzmun
baxımından milli mahiyyət daşıyan sənətkardır.
Mühacirət ədəbi-elmi fikri XIX əsr ədəbiyyatını modern Azərbaycan
ədəbiyyatının növbəti inkişaf mərhələsi kimi araşdırır və bu əsrdə ədəbi
1088

prosesin aparıcı meyli kimi realizm ədəbi cərəyanının formalaşmağa


başlamasını vurğulayırdı. M. B. Mə­həm­mədzadənin «Fətəli Axundzadə»,
«Mirzə Fətəli və Puşkin», Ə. Yurdsevərin «Mirzə Fətəli Axundzadənin həyatı
və əsərləri», «Qasım bəy Zakir», «19-cu əsr Azərbaycanındakı modern və
realist ədəbi cərəyanlar», «Abbasqulu ağa Bakıxanov», Ə. Cəfəroğlunun
«Mirzə Fətəli Axundzadə», «Böyük azəri türkçüsü Mirzə Fətəli» və s.
araşdırmalarında XIX əsr ədəbiyyatının çeşidli problemləri tədqiqat
predmetinə çevrilir. Bu əsrdə təzə ədəbiyyatın ilk görkəmli nümayəndələri
kimi A.A.Bakıxanov, İsmayıl bəy Qutqaşınlı və Mirzə Şəfi Vazehin ədəbi
fəaliy­yətinin əhəmiyyətini qeyd edən mühacirət elmi Qasım bəy Zakiri
Vaqif yaradıcılığında erkən inkişaf mərhələsini keçirən realizmin mahir
davamçısı sayır, satiranın böyük ustadı kimi dəyərləndirirdi. Mühacirət
ədəbiyyat elminin M. F. Axundzadənin bədii yaradıcılığı, ədəbi-tənqidi
və fəlsəfi görüşləri barədə araşdırmalarını isə cəsarətlə axundovşünaslıqda
xüsusi bir mərhələ kimi qiymətləndirmək olar.
«Azərbaycan dram ədəbiyyatı» əsərində C.Məmmədquluzadənin
əsərlərindən xüsusi bəhs edən Ə.Yurdsevər «Ölülər»lə yanaşı, «Anamın
kitabı» pyesinin üzərində də ətraflı dayanır. Mühacir alimin fikrincə, Mirzə
Cəlil «Anamın kitabı»nda Azərbaycanın qurtuluşu, hürriyyət və istiqlala
qovuşması üçün sinif, partiya, zümrə və kültür fərqinə varmadan bütün
vətən övladlarının birliyi ideyasını təbliğ etmişdir» (Yurdsevər, 1950;
27).
Mühacirət ədəbiyyatşünaslığı sovet Azərbaycanındakı ədəbi prosesi
də daim diqqət mərkəzində saxlamışdır. M.Ə.Rəsulzadənin «Çağdaş
Azərbaycan ədəbiyyatı», M. B. Məhəmmədzadənin «Azəri ədəbiyyatının
dünəni və bugünü», «Cəfər Cabbarlı», S.Təkinərin «Sovet Azərbaycanında
tənqidlərə hədəf olan bəzi şeirlər üzərində incələmələr», «Azərbaycan sovet
ədəbiyyatında müqavimət hərəkatının milli xarakteri», Ə. Cəfəroğlunun
«Şəkilcə milliyyətçi sovet türk ədəbiyyatı», «Sovetlər Birliyi türkolojisi
araşdırmalarındakı rus kültür üstünlüyü davası» və s. məqalələr mühacir
ədəbiyyatşünasların sovet dövrü Azərbaycan ədəbiyyatına obyektiv elmi
meyarlarla yanaşdıqlarını göstərir.
Buraya qədər söylənənlər mühacir ziyalılarımızın milli ədəbiyyat
elminin inkişafında mühüm rol oynadıqlarını təsdiq edir. Lakin təəssüf
ki, sovet dövründə məlum qadağalarla əlaqədar olaraq, onların zəngin
ədəbi-elmi irsi Vətəndə yayıla bilməmiş, həmin irsin yaradıcıları isə «xalq
düşməni», «vətən xaini» kimi böhtanlarla təhqir və ittiham olunmuşlar.
Mühacirət irsinin vətənə qayıdışı yalnız Azərbaycan Respublikasının
Dövlət müstəqilliyinin bərpasından sonra mümkün olmuş, həmin
irsin nəşri, tədqiqi və təbliği yönündə bir sıra mühüm işlər görülmüş və
1089

hazırda da görülməkdədir. Bugün mühacirət ədəbiyyat elmi Azərbaycan


ədəbi-nəzəri fikrinin ayrılmaz tərkib hissəsi kimi elmi dövriyyəyə daxil
olmuşdur.
Milli ədəbiyyat elminin inkişafında siyasi mühacirlərimizlə yanaşı,
xarici ölkələrdə yaşayan digər soydaşlarımızın da xidmətləri vardır.
Onlardan biri London Universitetinin professoru Turxan Gənceyidir. Əslən
Gəncədən olan Turxan bəy 1925-ci ildə Təbrizdə anadan olmuş, İstanbul
Universitetində ali filoloji təhsil almışdır. Türk və İran filologiyası üzrə
nüfuzlu mütəxəssis olan T. Gənceyi Neapol Frankfurt-Mayn, Hamburq
universitetlərində Şərq xalqları ədəbiyyatlarından mühazirələr oxumuşdur.
Alimin Orxon-Yenisey abidələri, «Divani-lüğatit türk», Əlişir Nəvai, Şah
İsmayıl Xətai yaradıcılığı barədə araşdırmaları maraqla qarşılanmışdır.
Ulu babaları əslən Azərbaycandan olan tanınmış Türkiyə alimləri prof. Əli
Yavuz Akpınarın və Nizaməddin Onkun ədəbiyaytşünaslıq fəaliyyətləri də
əksər türk ölkələrində elmi ictimaiyyətə yaxşı məlumdur. Uzun illərdən
bəri İzmir Egey Universitetində kürsu başkanlığı yapan Əli Yavuz Akpınar,
Federal Almaniyada çalışan Nizaməddin Onk Azərbaycan ədəbiyyatının
müxtəlif problemləri ilə bağlı çoxsaylı araşdırmaların müəllifləridir. Məhz
bu sahədəki səmərəli fəaliyyətlərinə görə onların ikisi də Azərbaycan
Yazıçılar Birliyinin fəxri üzvü seçilmişlər.
Biz xaricdə yaşayan soydaşlarımızın milli ədəbiyyatşünaslıq elmimizin
inkişafındakı xidmətlərindən ən ümumi şəkildə bəhs etdik. Sovet dövründə,
bütün ideoloji basqılara baxmayaraq, Azərbaycanda da ədəbiyyatşünaslıq
sahəsində görkəmli alimlər fəaliyyət göstərmişlər. Onlar da çox böyük
ictimai, siyasi, inzibati təzyiqlərə məruz qalıblar. Məşhur ədəbiyyat
tənqidçisi və nasir Seyid Hüseyni, folklorçu alim Vəli Xuluflunu, ədəbiyyat
tarixçisi Əmin Abidi bolşeviklər qurşuna düzmüşlər. Klassiklərin nadir
əlyazmalarını min bir məşəqqətlə toplayıb göz bəbəyi kimi qoruyan,
araşdırıb təhlil və nəşr edən Salman Mümtaz dahi Hüseyn Cavid kimi
Sibirin buzlu cəhənnəmində həlak olmuşdur. Fəlsəfə akademiki, ədəbiyyat
tənqidçisi Heydər Hüseynov rejimə protest əlaməti olaraq şah damarını
kəsib həyatla vidalaşmışdır.
Məşhur ədəbiyyatşünas alimlər: akad. M.A. Dadaşzadə, akad. H.Araslı,
akad. M.İbrahimov, prof. M.Rəfili, prof. Ə.Sultanlı, prof. Mir Cəlal
Paşayev, prof. M.Təhmasib, prof. M. Quluzadə daim nəzarət altında
olmuşlar. Məlum səbəblər üzündən onlar heç də həmişə düşündüklərini,
ürəklərindən keçənləri yazıb nəşr etdirə bilməmişlər. Məsələn, onlar
XIX əsrin əvvəllərində Azərbaycanın Rusiya imperiyası tərəfindən işğal
olunduğunu yaxşı bilsələr də heç vaxt bu tarixi həqiqəti öz əsərlərində
1090

açıb-ağartmamışlar. Bolşevik-daşnak qoşunlarının 1920-ci ildə on minlərlə


insanın günahsız qanını axıtmaqla ölkəmizi zor gücünə sovetləşdirdiklərini
yaza bilməmişlər.
Bununla belə, yenə də vaxtilə bolşeviklərin güllələdikləri böyük
alim Firidun bəy Köçərlidən sonra ilk Azərbaycan ədəbiyyatı tarixini
onlar yaratmışlar. Alman faşistləri ikinci dünya savaşında Avropa
paytaxtlarındakı mədəniyyət abidələrini dağıdaraq soldat çəkmələri ilə
onları tapdaladığı bir vaxtda paytaxtımız Bakı şəhərində alimlərimiz
iki sanballı cilddə ilk sistemli Azərbaycan ədəbiyyatı tarixini yazıb nəşr
etdirmişlər. Gəncəli Nizaminin 800 illik yubileyini hazırlayıb çox geniş
miqyasda keçirmişlər. Dövlət müstəqilliyini əldə etdikdən sonra onlar dahi
Məhəmməd Füzulinin 500 illik, «Kitabi-Dədə Qorqud» eposunun 1300
illik yubileyləri münasibəti ilə 100-ə yaxın kitab hazırlayıb dünya işığına
çıxarmışlar.
Nə yazıq ki, mühacirətdə doğma yurd həsrəti ilə dünyasını dəyişənlər,
Sovetlər birliyinin buzlu cəhənnəmləri olan Uralda, Sibirdə, Uzaq Şərqdə
çürüyənlər bunları görmədilər. Onlar görmədilər ki, bu gün Azərbaycanın
mühacir alimləri də, ölkəmizin həqiqi azadlığa qovuşmuş araşdırıcıları
da bir araya gəlib elmimizin vaxtı çatmış problemlərini birlikdə araşdırır,
müzakirə edir, ümumiləşdirir, ba sahədə gələcək yeni uğurların əsasını
qoyurlar.

KAYNAKÇA
1. Cabbarlı, N., (2003), Mühacirət və klassik ədəbi irs. Bakı: Elm, 23.
2. Cəfəroğlu, Ə., (1954), «Modern Azərbaycan ədəbiyyatına toplu bir
baxış», Azərbaycan yurd bilgisi. İstanbul, sayı 37, 40.
3. Yurdsevər, Ə., (1950), Azərbaycan dram ədəbiyyatı. Ankara, 27.
1091

AHMET HAŞİM KARŞISINDA ORHAN VELİ


*
NEMUTLU, ÖZLEM
TÜRKİYE/ТУРЦИЯ

ÖZET
Orhan Veli, Türk şiir tarihinde önemli bir kırılma ve değişme evresi olan
Garip şiirinin öncüsü ve en tanınmış şairidir. Şiire Ahmet Haşim, Yahya
Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas ve Necip
Fazıl Kısakürek gibi şairlerin etkisinde kaldığı örneklerle başlamış, ancak
daha sonra geleneğin temsilcisi saydığı isimlerini zikrettiğimiz şairlerden
farklı bir sanat anlayışı doğrultusunda yepyeni, “garip” addedilecek eserler
kaleme almıştır. Söz konusu eserlerini yazarken de kanaatimizce bütün ge-
lenekle hesaplaşmakla birlikte en çok Ahmet Haşim’in şiir anlayışını göz
önünde bulundurmuştur. Bir bakıma onun şiirine Ahmet Haşim’in şiiriyle
hesaplaşmanın ürünü olarak da bakılabilir. Bu bağlamda “The Influence of
Anxiety” adlı kitabında Harold Bloom’un da kullandığı terimlerden yola
çıkarak söyleyecek olursak, öncü şair-selefi Ahmet Haşim’in etkisinde şi-
ire başlamış, ancak kendi kimliğini ispat edebilmek adına onu reddetmiş,
yepyeni bir şiir örneği vermiştir. Bununla birlikte halef şair olarak selefinin
izlerinin zaman zaman ortaya çıkmasına engel olamamıştır.
Anahtar Kelimeler: Selef Şair, Halef Şair, gelenek, ret, kimlik.
ABSTARCT
Orhan Veli Against Ahmet Haşim
Orhan Veli Kanık is the Pioneer and the most important poet of the new
era called First Modern or Bizzare Poetry (Garip Şiiri) reflecting an im-
portant refracting and changing in the history of Turkish poetry. He started
writing his early poems under the influence of the modern poets such as
Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ahmet Muhip Dranas, Ahmet Hamdi
Tanpınar and Necip Fazıl Kısakürek, but later he changed his idea and
understanding of art and poetry of those poets whom he considered as
the representative of the tardition (classical poetry). The pomes written
by Kanık was called “garip” (bizzare) during that time by other poets. In
* Dr. Özlem Nemutlu, Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni
Türk Edebiyatı Ana Bilim Dal
1092

our opinion, while he was writing his new peoms rejecting the old or clas-
sic poems of Yahya Kemal and others, he took into consideration Ahmet
Haşim’s understanding of poetry. In a way, we can consider Orhan Veli’s
poems as the result or product of the reckoning with Ahmet Haşim’s poems.
In this context, Harold Blooms’ concepts taking place in “The Influence of
Anxiety” can be used for the explanation of the Orhan Veli’s place against
Haşim. When we apply Blooms’s terminology into Orhan Veli’s poems,
we can see that Orhan Veli started writing poetry under the influnece of
his Pioneer/ initiator poet Ahmet Haşim, but later in order for him to proof
his identity and personality in Turkish poetry, he has rejected his initiator,
Haşim and his understandingi of poetry, and brought about a new and ori-
ginal poetry samples. Together with this rejectoin, he as a follower poet
was not be able to escape from the emanation of influence of his Pioneer/
initiator poet Haşim from time to time, too.
Key Words: Precursor Poet, Later Poet, tradition, rejection, identity.
-----
Orhan Veli, Türk şiir tarihinde büyük bir kırılmanın ve köklü bir deği-
şikliğin ifadesi olan Garip akımının Oktay Rifat ve Melih Cevdet’le birlik-
te üç temsilcisinden biri ve en ateşli savunucusudur. Bundan dolayıdır ki,
akımın poetikası niteliğinde olan Garip önsözünü yazan Orhan Veli olur.
Sanatçı, gerek söz konusu önsözü yazarken gerekse benimsedikleri şiir
görüşüne uygun “garip” tarzdaki şiirleri kaleme alırken, eser verdikleri dö-
neme hâkim olan ve bir nevi aşılmaz kurallarla âdeta statükolaşan edebiyat
geleneğini yıkmak istiyordu. Orhan Veli ve arkadaşlarının ilk edebî ürün-
lerini vermeye başladıkları sıralarda Türk şiirinde başta hececiler olmak
üzere, Fransız sembolistleri ve parnesyenlerin izinde aruz vezniyle imajist
şiirler yazan Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Ahmet Muhip Dranas, Necip Fazıl Kısakürek gibi isimlerin oldukça etkili
olduğunu görmekteyiz. Bu isimlerin yanı sıra kendine özgü bir tarzda aruz
vezniyle yazan Âkif’i, eski şöhretlerini yitirmekle birlikte hâla yazmaya
devam eden Cenap’ı ve Hâmit’i de sayabiliriz. Burada putları kırmak üze-
re yola çıkan Nazım Hikmet ve Ercümend Behzad’ın farklı yollarla ede-
biyat tarihimizde vezinsiz şiir yazma geleneğini başlatmak suretiyle Garip
akımının doğuşunu hazırladıklarını da hatırlatmalıyız1. Ancak bütün bu
isimler ve onların temsil ettikleri eğilimler içerisinde devrin edebiyat dün-
yasında belirleyici olan Hececiler ile Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’dir.
1
Bu konuda bkz. İnci Enginün, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul 2001, (Enginün,
Garip hareketinden önce şiirimizde hüküm süren şahsiyetleri ve anlayışları “Eskiler”, “Memleket Edebiyatı” ve
“Öz Şiir” başlıkları altında ele alır. ss. 24-76) Hakan Sazyek, Cumhuriyet Döneminde Türk Şiirinde Garip Hare-
keti, İş Bankası Yayınları, Ankara 1999, 430 s, Asım Bezirci, Orhan Kanık, Eti Yayınevi, İstanbul 1967, 79 s.
1093

Biz bu bildirimizde-yazımızda, Garip akımının en önde gelen savunu-


cusu Orhan Veli’nin şiirleri üzerinde duracak ve onun edebî şahsiyetinin
şekillenmesinde yukarıda bahsettiğimiz bütün edebî geleneklerin ve ede-
biyatçıların büyük etkisi olmakla birlikte kanaatimizce oldukça belirleyi-
ci bir fonksiyona sahip Ahmet Haşim’in şiir anlayışı ve şiir örnekleriyle
Orhan Veli’nin şiirlerini çeşitli açılardan mukayese etmeye ve buradan
yola çıkarak Orhan Veli’nin Ahmet Haşim’i aşmak için hangi mekanizma-
lara başvurduğunu göstermeye çalışacağız. Burada şunu hatırlatmakta fay-
da var ki, üzerinde duracağımız bu konu, Orhan 2, Hakan Sazyek3, Asım
Bezirci4, Cemil Yener5 gibi araştırmacılar tarafından da çeşitli vesilelerle
ele alınmıştır. Biz, büyük ölçüde bu isimlerin tespitlerinden faydalanmak-
la birlikte mümkün olduğunca tekrara düşmeyecek, zaman zaman Harold
Blomm’un da görüşlerine başvurmak ve metinlere daha çok gitmek sure-
tiyle Orhan Veli’nin şiirini yazarken, Ahmet Haşim’in poetikası ve şiirle-
riyle hangi vasıtalarla hesaplaşmaya gittiğini göstermeye çalışacağız.
“Yazarın ölümü”nü ilan ederek edebiyatı gayriinsanîleştiren postyapı-
salcılara karşı çıkarak bir edebî eserin meydana getirilmesinde “yazarın
rolü”ne dikkat çeken çağdaş eleştiri yazarı Harold Bloom, dilimize “te-
sir anksiyetesi” veya “etkilenme endişesi” şeklinde tercüme edilen “The
Influence of Anxiety” başlıklı teorik anlayışın temsilcisidir6. “Bloom’un
teorisine göre bir şair, kendisini müjdeleyen bir “selef” ya da baba şairin
şiir veya şiirleri muhayyilesine hükmetmeye başladığında şiir yazmaya
yönelmektedir. Selef karşısında “kendini gecikmiş bulan” şairin davra-
nışları, Freud’un baba ile oğul arasındaki Ödip ilişkisinin tahliline ben-
zer şekilde, bir kararsızlık içindedir. Yani bu davranışlar sadece hayran-
lığı değil, (güçlü bir şairin bağımsız ve mutlaka orijinal olmaya kendini
mecbur hissetmesi yüzünden) nefreti, kıskançlığı ve baba şairin çocuğun
muhayyile yeteneğine ket vurması endişesini de içerir. Gecikmiş şair, baba
şairi “kendini savunmaya dönük bir şekilde” eseri kendi bilinçli kabulü-
nün dışına çıkarıp bozarak okumak suretiyle bilinçsiz bir şekilde kendi
bağımsızlık ve üstünlük duygusunu korur. Ancak şair, ebeveynin kusurlu
2
Orhan Okay, “Orhan Veli ve Garip Önsözü”, “Ahmet Haşim ve Piyale Önsözü”, Poetika Dersleri, Hece Ya-
yınları, Ankara: 2005, ss. 30-136.
3
Hakan Sazyek, a.g.e. s.137, s. 154 -155 vs gibi.
4
Asım Bezirci, Orhan Veli’nin ilk şiirlerini sadece başta Ahmet Haşim olmak üzere Ahmet Muhip Dranas,
Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairlerden değil, Baudelaire, Rimbaud, Ronsard, René Bizet gibi Batılı şairlerden
de mülhem olarak yazdığını belirtir. Bkz. a.g.e. s. 11.
5
Cemil Yener, “Ahmet Haşim-Orhan Veli Kanık”, Türk Dili, Aylık Fikir ve Edebiyat Dergisi, C: IX, Ocak
1960, Sayı: 100, ss. 177-186.
6
Burada bize ders notlarını ve söz konusu konuyla ilgili tercümelerini kullanma izni veren hocam Prof. Dr.
Ömer Faruk Huyugüzel’e (Tesir anksiyetesi için bkz. M.H.Abrams, Glossary of Literar Terms, 6..6. Forth
Worth: HBC, 1993, ss. 239-241) ve edebiyat terimleri konusunda yöneticiliğini yaptığı www.ege-edebiyat.org
sitesinden faydalandığım hocam Prof. Dr. Rıza Filizok’a teşekkür ederim.
1094

şiirini, kendinden önce hiç yazılmamış orijinal şiiri yazmaya mahkûm olan
denemesinde tecessüm ettirmekten yine de kendini alıkoyamaz7. Bir başka
ifadeyle Terry Eagleton’un da belirttiği gibi, bir şair, kendisini kısırlaştıran
öncü güçlü şairin şiiriyle mücadeleye girer ve onu yeniden yazmaya ve
yorumlamaya çalışmak suretiyle kendini ispatlamaya çalışır8. Bloom, “ge-
ciken şair”in, “öncü veya selef” şairin şiirini altı şekilde bozup değiştire-
bileceğini belirttikten ve bu “bozup değiştirme” süreçlerinin söz sanatları
ve Freud’un savunma mekanizmaları arasındaki ilişkiye değindikten son-
ra söz konusu mekanizmalarla Kabalistlerin İbrani İncili’nin yorumunda
kullandıkları araçlar arasında bir benzerlik bulmuştur. Bloom, “Clinamen,
Tessera, Kenosis, Demonisierung, Askesis, Apophrades”9 terimleriyle ad-
landırdığı altı çeşit tahriften bahseder. Adı geçen savunma ve tahrif meka-
nizmaları, bir nevi kendinden önceki Hececilerle ve konumuzla ilgi olması
açısından en yoğun olarak Ahmet Haşim’in şiiriyle hesaplaşmaya giren
Orhan Veli’nin şiirinde de –bütün aşamaları ve türleriyle olmasa da– karşı-
mıza çıkmaktadır. Orhan Veli, bilhassa Ahmet Haşim karşısında kendisini
“gecikmiş” bir şair olarak görmektedir. Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Ahmet Muhip Dranas, Necip Fazıl Kısakürek gibi önde gelen şairlerin,
Atatürk devrinin eleştiri otoritesi olarak kabul edilen Nurullah Ataç’ın da
büyük beğeni ve hayranlığını toplayan bir şairdir. Orhan Veli, devrin bir-
çok şairini etkileyen Haşim’le hem düz yazılarında –bunlara Garip önsö-
zünü de ilave edebiliriz- hem de şiirlerinde zaman zaman tavrını gizlemek-
le birlikte bir hesaplaşmaya girer. Bu bağlamda Orhan Veli’nin Haşim’in
şiirini aşma sürecini:
I. Şiirlerinde,
II. Düz yazılarında olmak üzere iki temel başlık altında ele alabiliriz.
Söz konusu sürecin nasıl tezahür ettiğini görmek için öncelikle şiirleri-
ne bakalım. Hakan Sazyek, Garip şairlerinin bilinen edebî mekteplerin ve
toplulukların aksine önce poetika ile değil de eserle, şiirle rakiplerinin kar-
şısına çıkmalarını, oldukça anlamlı bulur ve bu tavrı, mevcut şiir anlayışını
7
Harold Bloom, 1973’te yayımlanan ‘The Influence of Anxiety’ adlı kitabıyla söz konusu bakış açısının ede-
biyat tarihlerinin yazımında da etkili olacağını iddia etmektedir. Bkz. Terry Eagleton, Edebiyat Kuramı, Çev.:
Esen Tarım, Ayrıntı Yay., İstanbul 1990, s. 204.
8
Bkz. ag.e., s. 204.
9
Bunlar sırasıyla, “Clinamen, temel aykırılık, öncü, selef şairin şiirini kötü okuma, onun yönelmediği noktaya
yönelme, hedef değiştirme; Tessera, önceki şiiri tamamlama ya da onu farklı tez oluşturacak şekilde kullanmak;
Kenosis, öncü şairin şiirini değersizleştirmek için onunla bütün bağlantıları kesiyor gözükme; Demonisierung,
öncü şairin şahsında, bütün edebiyat tarihini de içine alan bir anti melek kurgusu, şeytanîleştirme, böylece
ondaki üstün olarak kabul edilen nitelikleri bütün edebiyat tarihine mal ederek öncü şairin değerini düşürme;
Askesis, geleneksel vecde gelme tekniklerini sınırlandırma, öncü şairin şiirinde eksiklikler bulma; Apophrades
de ne yapılırsa yapılsın eserde öncü şairin etkisinin tamamen yok edilemeyeceği, tıpkı eski Atina inanışlarında
rastladığımız ölülerin ruhlarının belli günlerde evlerine dönmesi gibi öncü şairin halefin şiirinde varlığını bir
şekilde göstereceği anlamlarına gelmektedir. Bu son süreçte geciken şair, kendi kimliğini de bir bakıma bulmuş
olur. Çıraklık bitmiştir. Söz konusu tahrif mekanizmaları için bkz. (Almanca) www. Wikipedia.org.
1095

yıkmak için somut bir eserle çıkarak daha etkili olma, geleneksel tutumu
benimseyenlerce eleştirilmekten kaçınma ve bir edebî hareket, bir okul
olarak başlama amacını taşımama gibi sebeplere bağlar10. Gerçi durağan-
lığa ve kuralcılığa dayanan mektep anlayışını ve kendilerinin bir mektep
olarak görülmesini, sosyal hayatta olduğu gibi şiirde de sürekli gelişmeyi
ve değişmeyi benimseyen Garipçiler kabul etmeyeceklerdir. Ancak onla-

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir